4--------------------------------------------------------------------------
“Dancing Queen”
Dancing Queen Mighty'nin annesi, tüm Valkyri(Amazingirlady'lerin) de dişi komutanı. Dünya kadın izci denetim (Weiblich Partei) başkanı. O İkinci bir Meryem'dir. Kur'an'da adı örtülü geçer (Hızır gibi isimsiz). O eteklerini topladı ve su izlenimi veren cam üzerinde yürüdü. Süleyman'a dansetti. Tarih tekerrürdür. Dancing Queen için de "Cyborg"dur dediler ama doğurdu Mighty'yi. Cyborg doğurur mu? Çocuklarımızı doğurtan ALLAH değil midir? Bu ayet değil midir?
İlk Danseden Kraliçe olan Seba Melikesi Belkıs'ın TARİHİ TEKERRÜRÜDÜR. Belkıs'a da iftira atmadılar mı? Niçin eteklerini topladı ve ayaklarını gösterdi? Çünkü onun keçi ayaklı ve şeytanın kızı olduğunu iddia ettiler. Süleyman da buna inandı, ama ayakları normaldi.
Neml 44. Ona denildi: "Köşke gir!" Melike onu görünce su sandı ve baldırlarını açtı. Süleyman dedi ki: "O, cilalı sırçadan yapılmış bir parlak avlu/zemindir." Melike dedi: "Rabbim, doğrusu ben öz benliğime zulmetmişim. Artık Süleyman'la birlikte, âlemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oluyorum."
Dancing Queen de cyborg değildi. Hiç bir Humonoid doğum yapamaz. Dancing Queen'in ayrıcalığı şuydu. Rahimden doğurmadı, mideden doğurdu. Neml Suresi’ndeki ayetlerin tamamı 7 anlamdan biri olarak Dancing Queen'i de anlatmaktadır.
Bazı yerlerde ayaklar çok önemlidir, ayakkabılar çıkarılmalıdır. Kutsal Tuva vadisi gibi...
Taha 12. "Benim ben, senin Rabbin! Hadi, pabuçlarını çıkar; sen kutsal vadide, Tuva'dasın." pabuçlarını çıkar! Çünkü sen kutsal vadi Tuva'dasın!
İşte Kur'an... HERŞEY PARANOMAL, normal hiçbir şey yok. Bende bencillik yok! BİZLER VAR GERİDE... Tüm PARANORMALLERİ AKTARACAĞIM. Levhi Mahfuz'un bildirdiğini Hanifdaşlarımla paylaşacağım.
Adler tarih değiştirildiği için HİÇ YAŞAMADI ve/veya Bermuda gibi bir ENERJİ ile "Geleceğe" fırladı. Yahya da orada... Anlamını yazdım: Hayy+Muhyi isimlerinin birlikte yazılması Yahya biçimindedir. Yahya zaten Allah'ın adıdır ve kuluna vermiştir. Muhyi = Hayat veren, yani yoktan var eden, cansıza yaşam veren. Hayy=Allah'ın KENDİ diriliği ve bu iki ismi birleştirip YAHYA peygambere vermiş (Yahya, Muhyi, İhya=HAYAT veren dirilten demek). Yahya'nın olduğu aynı yerde ADLER de var.
Allah onun soyunu kesmedi. Kevser'i verdi... Annesini "Geleceğe" götürdü. Danseden Kraliçe Adalaid. Bir MERYEM gibi olağanüstü bir yolla (diyorum ya OLAĞAN olanı Kur'an'da beklemeyin). Dahseden Kraliçe'nin oğlu Mighty/Adler YİNE Resul olarak o DÜZENİ kuracak. Hani yeni amblemimizdeki ve benim HA-VET diye anlattığım son yazıdaki düzen...
“Radyastezi”
Radyastezi şudur: Ruh (Zihinsel boyut, ölümsüz bilinç) ile ceset arasında 7 katman vardır. Orta katman (bileşke) adı NEFS denen enerji bedendir. Radyastezi bu bedenin ürünüdür. Bizim enerji ile girişim yaptığında esrarengiz bir ışıma vermektedir (Enerji kalıbı=Biyo elektro magnetik alan). Kirlian fotoğrafçılığında görünen o ışıklı galaksi gibi şekiller ve renkler... Bir örnek :
Su lila renkli olarak resme çekiliyor (halbuki su leylak renkli değildir). Bu lila nötr davranıyor. Mıknatısın iğreyi çekmesi gibi. Turuncu'nun kavuniçi olan tonunu görünce dayanamıyor ve oraya yöneliyor. Aslında tersi. Pekiyi bu kavuniçinin bir renk todeksi nerede var?
Sadece kiraz ağıcında... Kiraz ağacından mobilya bile yeraltındaki SUYU keşfedebiliyor (Kirlian fotoğraf makineleri, Sony ve başka firmalarca Japonyada satılıyor).
Uygun bir renk CEBİRİ diyagramı ve konfigürasyonu olan metrik gamların RENGİYLE bir çok biçimde radyastezi yapabilirsiniz. Bir örnek daha:
Karaciğerdeki zaaflar çok cırtlak ve rahatsız edici bir sarı (Safram/safran) olarak kendini belli ediyor. Radyastezi uzmanı eliyle şifa verirken, bu sarılık hastasına yine inanılmaz derecede çirkin bir boncuk mavisi renkli "potansiyel farkını kapatan" bir akım veriyor. Bu iğrenç boncuk mavisi şey ile hastalıklı olan safran sarısı birleşiyor. Ortaya rahatsız etmeyen bir gri çıkıyor. Bu gri alın bölgesinde toplanıyor ve dışarı çıkma eğilimi gösterir gibi bir kalp gibi atmaya başlıyor. Onun merkezini bu işi bilen bir sağlık memuru ile bisturi ile “x” (Çarpı biçiminde ÇİZERSENİZ). Normal kan damlacığı ile birlikte o gri şey havayla temas ettiği ya da vücuttan koptuğu için buharlaşan ve yok olan bir şey oluveriyor (şey diyorum, çünkü onların öyle isimleri var ki, anlatması değil, listelemesi saatlerce sürer ve HİÇBİRŞEY anlatmaz üstelik. Bu renk Cebirini ileride göreceğiz).
SONUÇ: Sarılık, alın yarıldığı zaman vücudu terkediyor. Bu niye böyle? İşte öyle! Al sana alternatif tıp. Madem ki Kirlian fotoğraf makinesi evlere servis pazarlanıyor alın ve araştırın. Apaçık ve detaylı anlatıyorum.
Edoferon - Aspirin” -3
Edoferon şudur: Japon mikro teknolojisiyle üretilen ve spirallerinin boyutları birebir DNA spiraline benzeyen ÖZEL BİR HOLAGRAMDIR. Bu mini-hologramı rahmetli Prof. Dr. EDİP BÜYÜKKOCA MATEMATİKSEL olarak bulmuştur. Benim de katkılarımla... Onu Messenger DNA haline getirebiliyoruz. Şu farkla ki enzimler bu manyetik alana dizilen AGCT dizisini parçalayamıyorlar. Yani manyetik alanda dağılma önleniyor. Bu ilaç sadece Japonya’da yapılabiliyor (makro olarak, Japonların magnetik bandlarını vb. anımsayınız). Bu mini magnetik yapay spirallere petrolden üretilmiş ve atom düzeyinde A, G, C, T ile BİREBİR eşitlediğim bir MADDE katalizant olarak yer alıyor. Ağızdan alınan ilaç, hemen tükürük bezlerinde, sağlıklı hücreyi MODEL alıyor. Katalizant petrol yerine AGCT genetik şifresi geçiyor. Vücuda giriyor. Kanserli hücreler onu interferon gibi alıyorlar ama külahlar değişiyor: Kanserli hücre durumuna göre vakti gelince bölünerek çoğalmak istediğinde, Mitoz, Amitoz ve Amilaz bölünmeler için üç tip edoferon yapıyorum. Kanserli gen yerine bunlar kutuplara çekilmiyor. Bir kanserli hücreden iki tane kanserli doğacağına... Tam tersine, bir kanserli hücreden iki tane SAĞLAM hücre doğuyor. Messenger DNA, karşısındaki hasta genleri kendi EŞİNİ yapmaya zorluyor. Böylece bistüri-neşter gerekmeden, CA hastası kendi kendine iyileşiyor. Kutuplara çekildiğinde bu onarımda yönetimi yapay sarmallar ele alıyor. Onlar da ilk (tükürük bezlerindeki pigmentlerden vb.) aldıkları SAĞLAM modeli iletiyorlar. Yani bunun için külahlar değişiyor. Kanserli hücreler ikiye bölünüp ölürken yerine iki sağlam bırakıyor.
Rahmetli Büyükkoca da meslekdaşımdı, ortağımdı ama yine de öğrencim idi. Ona Kur'an misallerini tek tek anlattım. Öyle teoriler kurdu ki... (Edoferon da Kur'an'dandır)
Salisilatların aminoları ile ilgili olarak KİRLİAN bedeninde iyileştirici etkileri olduğunu, regülatör olduğunu yazmıştım bir ara... Bu asidin inanılmaz bir PSİKOLOJİK etkisi de var. Aspirin alanın hem sinir elektriği (piyon düzeni), hem de ion düzeni regüle oluyor.
Prozaclar, Diyazepamlar, Largactil, Librium, Haldol/Haloperidol, Melleril/Mellegretil vb. aynrı kategorilerden ilaçlardır. Mesela Haldol alanda ağız yanında, ensede ve histeri biçiminde ayak tabanlarında kasılmalar başlar. Bunu gidermek için verilen Akineton ise bağımlılık yarattığı gibi gözlerin bebeğini küçültüyor ve önemli yan etkileri var. Oysa Aspirin doğrudan sinir sistemi regülatörü olup gut, siyatik, romatizma vb. ye çok iyi geliyor. Prozac türü ürünler, küçük beyine (beyincik) etkili. Anti depresif... Ne alırım , ne tavsiye ederim Allah korusun! Hiçbir ilaç "GEREKMEDİKÇE" alınmamalı.
Yani akıl-sinir-ruh hastalık üçgeninde soyutluk/sanallık var. Beyindeki kitleler vb. dışında hiçbir cerrahi müdahale yapılamıyor. Ortada akılın ya da sinirin ya da ruhun görünmez yaraları iyileştirilmeye çalışılıyor.
“Ay Kolonisi”
Gelecekte KLONİLER çok. Ay (Luna) Lunaris, uydu devlet ve orada Luna Park bile var, adına yakışır biçimde... Gerçek ilk Lunapark 2031 yılında açılacaktır. Daha öncekiler sadece askeri ve ticari amaçlı, azıcık da pahalı turizm... Çünkü henüz W E M B yok... Devletlerin kısır çekişme ve rekabeti var. EŞİT eşgüdümlü müsavatçı bir elbirliği, işbirliği yok İMECE yok. Yarış var... Ama gelecek güzel gelecek bizlere...
Ay’da, geçmişte bir YAŞAM BİÇİMİ yok... Şimdi ise ayda bir takım bakteriler var ama yerlisi değil! Armstrong ve Aldrin'den başlayarak, bir takım ilkel ufonotlar oraya gaitalarını yaptılar. Gaitalarında ise bakteri vardı bolca... Kimi orada yaşıyor (demir yiyen ve oksijenden zehirlenen bakteri türleri de var gaitamızda) .
“İngilizce’nin Gelişimi”
İngilizce birleşik Germen dilidir:
a. Saksonlar (Altnieder Deutch'u getirdiler, İngiliz adalarına)
b. Anglolar (Engels): Bunlar Shakespeare'in “Old English”inin kurucuları. Yut (Jut) da deniyor Anglolara
c. Normanlar (ve Vikingler) Frizon+Flaman+Anglia yoluyla Britanya'ya girdiler ve gramer üzerinde etkili oldular.
d. Pict ve Celtic'ler. (Scotts, Welsh, Eire vb.)
Önce bu sonuncuların dili zaten iyice karışmış, İngilizceye bol sayıda kelime verdi. Daha sonra tutuculuk yapılmadı: Dünyanın konuştuğu TÜM dillerden MERAM anlatmak için KELİME alındı. Komşu Fransa'dan özellikle... Latince İngilizce'ye doluştu. Hızla hepsi bir potada eritildi ama ingiliz ruhu korundu: Micro=Mikro değil de Maykro diye okundu (Türk dilleri içinde de şahsiyetini korumuş şive Azerice'dir, özellikle Kuzey Azerbaycan). Bu dil öylesine tutundu ki, Britanya adasına çıkan her istilacı, İngilizce konuşur oldu.
Her çıkan asimile oldu, kendi kelimelerini İngilizce'ye vererek kendileri yok oldu. Yeni çağda İngiltere Dünya’ya açıldı. Sömürgeleri büyüdü. Her milletten kelime aldı. Zencilerden (Bantuca), Osmanlıdan (Mısır ve Kıbrıs). Daha önce ise haçlı seferlerinden bol kelime almıştı. Arapça da girdi böylece... "Yasak" tanımadı, her dili aldı.
Kolonilere geçildi: Commonwealth Avusturalya, Yeni Zelanda, Kanada-ABD, Güney Afrika vb. Gittiği yerde eğemen dil oldu. Hindistan'da 500 küsur lehçe konuşulur (iki düzine kişinin konuştuğu dil de var). Ama İngiltere oraya gidince, komşu komşuyu "İngilizce sayesinde ANLAR" oldu ve yüzyıllardır anlaşamadıklarını hayretle gördüler. İngilizce (Gandhi döneminde) tüm ulusun gönüllü dili oldu. Çünkü birbirlerini anlamaya başlamışlardı. Bengaldeşli, Malayalı, Peştu, Dravid vb. zorunlu İngilizce eğitimi yapıldığından birbirini anlamaya başladı. Koca Afrika ise Kreol İngilizcesi konuşarak bilinçlendi. Kısaca İngilizce -maalesef- artık Dünya insanının dili oldu. Gelecekte de İYİCE dünya insanının dili olacaktır.
ABD'ye gelince (Betatron için)... İlk 13 koloni içinde ŞAŞIRACAKSINIZ, Juddisch denen ALMAN yahudisi çoğunluktaydı. Siyonizm tarafı olduğu Fransa ve tarafsız kıldığı (Bankerlik gereği) İsviçre'den yeni kıtaya göçme kararı aldı. İngiltere o dönemlerde Siyonizmin korucusu ve sanayi devrimini yaptığından, TEKNİK İngilizce ile Dünya’nın başını çekmekteydi. Sanayi devrimiyle arz talep meselesi haline gelen TEKNİK DİLİ de kendi çözdü ve Fransızca'dan başlayarak tüm dillere ÖRNEK oldu. Fransızlar direndilerse de tutunamadılar. Örneğin Fransızlar “Ordinateur” derken, İngilizler Computer dediler ve Dünya ikincisini tuttu. Fransızlar yaya kaldılar (Ordinateur=Sıraya koyan, sıralayan).
Yeni kıtaya gidildiğinde, göçmenler ya “Sheep-boy” ya da “Cowboy Farmer”lar idiler. Ama General Marşandizler hep Yahudilerdi (Alman Yahudileri). Bar “Saloon”larının sahipleri, bankaların sahipleri, “General Store”ların sahipleri, madencileri soyup soğana çevirdiler ve yüklerini iyi tuttular. Sonra TEFE dönemi başladı. Hatta kızılderililere ateş suyu ve “long rifle” satan da onlardı.
Siyonist şunu emreder: Goyimi goyime kırdırın! Birbirlerine kırdırın, silah satın. İlk 13 koloni döneminde bir anket yapıldı: Yahudiler (Alman Yahudileri) Yiddiş denen bir İbrani Almancası konuşmayı önerdiler. Diğer delegeler de İngiliz İngilizcesini önerdiler. Kongre reyledi ve daha yolun başında, ABD ilk kurulduğunda resmi dil için verilen oylarda İngilizce bir oy farkıyla kazandı. Sadece bir tek oy ile resmi dil ingilizce oldu. Ve o bir tek oyu vermeyen ise çok ilginç: Gerçek bir Alman ve Yahudi sevmiyor (Yani dilinin Yiddiş olarak bozulmasına karşı çıktığı için). İngilizce ABD'nin resmi ve tek dili oldu (Kanada'da İngilizce yanında Fransızca da resmi dildir).
13 ilk kurucu devleti izleyerek, gelecekte açımsanan topraklar, Kızılderililerden alınan topraklar, Fransızlardan, Meksikalılardan ve hatta Ruslardan alınan Alaska'da resmi dil bir ara Rusça gitti. İspanyol nüfus çok daha sonra ABD'ye dahil oldu ama anayasa baştan yapılmıştı, resmi dil İngilizceydi.
İşte böyle... İngilizce TAM GAZ geleceğin de dili olacak. Tabii epeyce değişecek. Çünkü tüm dillerin tam bir bileşkesi olacak. Hem de esperanto gibi zorlamaya kaçmadan, doğal olarak... Görüyorsunuz değil mi BİR TEK OY/Rey neleri değiştiriyor! ABD Almanca havası verilmiş İbranice'den kurtarıldı.
“Tersinirlik Deliği (Wall-Hole)”
Geçmiş ve geleceğin arasında bir SEDD (Wall) vardır. Zaman "C=Işık hızıyla akar". İki zaman sekmesi arasında ışık hızı nedeniyle EBEDİYET (genleşmesi sonsuz BLOK ZAMAN) vardır. Bunu aşmak ileri doğru (ışık hızına hızlanarak) kolaydır. Ama arter damardan Ven damarı gibi GERİ gelmek çok zordur. Çocuk olup yeniden doğmak bir yana... En zoru da ZAMAN enerjisi ile yüklenmektir. Bir pil zamanda ileri doğru enerjisini yitirip biter, ama aynı pili bittiği andan geriye getirirseniz, DOLU olarak geriye gelecektir.
Doğa sistemleri yani termodinamik yasalar ve entropi için pilin bitmesi doğrudur, ama pilin harcanmış enerjiyi YENİDEN alması sistemi alt üst eder. Entropi tersinmiştir. Zaman yolcusu (geriye gelen ZAG), geleceğin enerjisini GEÇMİŞE getirmiştir. WALL (Sed) BERZAH yerine KEHF yapar. Kehf ise HOLE'dur. Böylece atardamardan GERİYE gelinmiştir ama bu doğa sistemlerine (kalbin kanı tek yönlü pompalamasına) terstir. O zaman duvarda bir TERSİNİRLİK DELİĞİ (Wall-Hole) açılmıştır. Yani atardamarın yanında bir de geri gitmesi için toplar damar yolu açılmıştır.
Allah bize şahdamarından (Aort) daha yakındır. Evren bir nabız gibi atarak ve kendi üzerine dolanarak genişlemektedir. Yani Chaos denen düzensizlikten, cosmos denen düzene geçmektedir. Ama Ayetler ne diyor: "GERİ DÖNÜŞLÜ GÖK’E ANDOLSUN” (Ve ayrıca şükürler olsun).
1. GERİ dönüşlü,
2. GÖK (Çoğul değil TEKİL yani süper uzay).
Târık’da da var, "Semada saçlar gibi kıvrım kıvrım yollar olan gök hakkı için" diyor bir başka ayet... Bu üçü TARIK'ın semasıdır. Tarık uzay üstü uzaya (süper uzaya, gri hiçliğe çıkacak hıza erişen WAN’lara deniyor (1N gibi WAN-EN, ama WAN=Toplar damar anlamına da geliyor). Chaos ile cosmos arasında bir de geri tepmeli / geri dönüşlü olan OSMOS ödeme-dengeleme deliği vardır. Yukarı uzaya çıktığınızda SÜPER UZAY'ı sayısız saç kıvrımı gibi oluşmuş HOLE'lardan dokunmuş bulursunuz.
Tarık SEMA'ya atardamar gereği (Arter, Ariter) çıkar ve inişini yani dönüşünü de OSMOS ödeme-dengeleme kanalıyla WAN (Ven, toplar damar) biçiminde YENİDEN uzay zamana dönerek gerçekleştirir. Evrende HİÇ BİR olay (pnehonenon) diğerinden AYRI ve AYRIK değildir.
Zariyat 7. Yemin olsun o ahenkli yollar taşıyan göğe,
Fistülize (Kılcal bağlantılar ile, nedenselliğin NEDEN (dün) ve sonuç (yarın) uçları WALL-HOLE'larla birbirine bağlıdır. Ayetteki “Hubük”=Saçtan ince kılcal ve sayısız teller demek. Hubk, bunlardan oluşmuş GÜRSAÇ.
Ve orada eritrosit ile lökositlerin rengi de değişiyor. Mavi ve kırmızı oluyorlar. GERİ DÖNÜŞ başlıyor. MENZİL BİTMİŞTİR, çünkü ayetlerde bir sır daha var: "REDDEDİCİ SEMA=Reddeden iade eden TEK GÖK". Menzil bitince, Arter'den Ven'e dönüşülüyor.
Duvardaki DELİK (Wall-Hole) ve duvardaki mağara (Hol). İngilizcesi Hall, Almancası Halle, Skandinav sagalarında ve dillerinde HALLA, WalHalla. Jana bir WALL-Kyrie (Küriye okunur=Huriye, Huri'nin dişisi). Valküriye'lerde CENNET hasletleri (buzdağının su altında kalan kullanılmayan bölümleri) daha kullanılabilir bir olgudur.
“Jorge Luis Borges”
Borges'imiz de bizden ve gelecekte bu satırları okuyor. Daha Millenium/Milatium olmadığı için AÇIK AÇIK yazamıyorlardı. Gurdjieff bile tam açık değildi. Ben de... AMA şimdi yazabiliyorum sansür kalktı. Bunun kıymetini bilin...
Borges de ölmedi... Einstein da... (ölen gelecekte ölür, şu anda şu saniyede öldüyse bilemem, ama halen SAĞ'lar). Birgün sizinle buluşup Aşiyan'da çok özel ve sadece yabancıların mezarının olduğu bir yere gideceğiz Allah İnşa... Ama o göstereceğim yerde yine de Borges yok. İsviçre'de Gurdieff'in bir şatosu var (Malikâne). Borges'in "GİDİŞİ" oradan oldu. İstanbul'a ise bir çinko ve perçinli tabut getirildi. Açılmadan olduğu gibi gömüldü. Bir gün belki açarlar... İddiaya girerim kimse yoktur içinde.
Brian Green Zick-Zack'tandır. Zick-Zack yaklaşık bin kişilik bir bilim adamı laboratuvarı... Zick-Zack mensuplarının "Müslüman" olmaları gerekmiyor. Yani ZORLA Müslümanlık yok Zig-Zag'da... Zig-Zag’ın ise tamamı Müslümandır. Hadislere inanan, Hafif olan, çok az sayıda Hanif olan bir gruptur 313 Zig-Zag. Bazı Zig-Zag mensupları halen evliya masallarına inanıyorlar ve hadislere göre hareket ediyorlar ve Cat Stevens kadar saçmalıyorlar...
Carl Sagan ise bir Extrobiyologdur. Yani Pan Spermia'ya inanır (Pan Spermia sadece TARIK ile nakledilir). Evrendeki tüm canlılar için BİR TEK KOD (genetik şifre) olduğuna inanan Saganist görüşe göre, cinler-melekleri vb. nin de bizimkiyle aynı olan spermleri olduğunu varsaymak yanlışındalar... Carl Sagan değerli bir bilim adamıdır ama, Kur'an ve Zig-Zag dışıdır.
Benim kitaplarına sadece iki kişi önsöz yazdı. Biri Borges, diğeri de toplatılan kitapta Hawking...
Ben Carl Sagan'ı sadece Berkeley'deyken bir konferansından tanıyorum. Asimov ile birlikte gelmişlerdi ve Arthur Clarke'ın anısına bir konferans düzenlenmişti. İlgi sıfırdı... 1960'lı yıllarda maalesef, teorik bilim adamlarını, "Bilim kurgu yazarı, fantazyacı, yalancı ve şarlatan" saymak modası vardı. 1968 kuşağı ise bir darbe yaparak, "Bilim kurgunun da bilim içinde olduğunu" söylediler. O çağın ilk “hippy”leri teorik fizik öğrencileriydi, yani çok kaliteli bir kuşaktı. 1973 yılında "Karadelik tekilliklerini" ortaya koyan Hawking de bir “hippy” idi (halen de “hippy”dir ruhen).
Bio Enerji”
Bio enerjinin pek çok dalı var. Nefsimiz yani AURA denen ışıma doğal bir psikolojik ve biyo-enerjetik alandır. Aura okuyarak "neremizin hasta olduğunu" sadece parmak ucuyla anlayan gözleri kapalı ya da kör insanların sayısı milyonları buluyor... O parmaklarda "Kasa hırsızı, şifre çözücü" profesyoneller gibi hassasiyet vardır. Kirlian El spirtizma yeteneğini en iyi yapan üyemizdir. Arkası dönük bir insana, arkadan yaptığı her hareketi , ötekinin görmediği halde tekrarladığı şovlar vardır. Buna hand-spirtisme deniyor. Kaynağı biyo enerji.
Öte yandan bio enerjinin "Mesafeyle" de ilgisi yoktur. Bir karadelik gibi uzayın iki uzak noktasını birleştirir biyo enerji. Mesela sahibine düşkün bir kediyi ya da köpeği uçakla dahi bir başka kente götürüp bıraksanız bile o size düşkün ise psi-trailing denen biyo-enerjetik izleme ile sizi bulacaktır. Bir dedektör gibi algılar sizi ve o yolu kat eder.
Biyo enerji şeytani amaçla da kullanılabilir. Hatta bazı kişiler için "Cinlerin biyo-enerjisi" ile birleşip, rezone oldukları durumlar vardır. Bazı tekinsiz evler (eşya uçuşmaları) ya da "Bodrumdan gelen sesler, belki de namaz kılıyor havasında görünen" bir perisperik (saydamsı) cin görüntüsü pek çok yerde vardır. Hatta sayıları milyonları değil onmilyonları bulur...
Beyin "Hologram" üreten yegane organımızdır. Elbette bunun iyileri yanında kötüleri de var. Kötü hologramlara örnek olarak:
1. Halocast
2. Hollow
3. Haloween
4. Halu (sinasyon) gibi elektro magnetik akılar, "Bir kalıp=Matrix" edinirlerse gerçekmiş gibi görünürler. Tabii gerçek akıl hastaları dışındakilerden söz ediyorum (perilenmişlik vb.). Bunlardan korktuğunuz anda D-A-H denen bir tepkiyle size bulaşırlar.
DAH'I şöyle anlatayım: Köpekler aslında korkaktır. Ama siz onlardan korkarsanız bu psikolojinize bağlı olarak anabolizmanız "korku hormonu" üretir. Köpek bunu görerek değil "Koklayarak" aldı mı, artık size saldırabilir. Sizlerin de böyle bir DAH oluşturmanız şer ve şeytani güçlerin köpek psikolojisiyle size çullanmalarına neden olur. Özellikle gece ve gecenin ürünü olan nötrinolar (ki şeytanın vesvesesi) hele bir de karanlığa eklenen yalnızlık olunca çok korkutucudur. Daha doğrusu "korku ürettiğiniz" kadar sizler/bizler "vesvese" denen nötrino akımlarını absorbse ederiz. Ve yüklendikçe de daha çok korkarız.
O halde köpekten korkmak yerine köpeği korkutalım ya da dost edinelim... Ben köpeklere karşı korku yerine "sevgi" üretiyorum ve bir an gözgöze geldiğimizde bunu okuyorlar, kuyruklarını sallıyorlar ki bu sevgiyi kabul ettiği anlamına geliyor artık onun başını okşayabilirsiniz (Sevginin de bir kokusu ve hormonu vardır. İnsan gen haritası açıklandıkça bunları tamamen keşfedeceksiniz). Köpeklere sevgi mesajını "üretemiyorsanız" yere diz çökün, dizlerinize parmak ucuyla sıkça vurun. Bu onun adım ritmleri ve coşku sesidir. Yani 4 ayaklı olduğundan adımları metronomda kısa aralıklı ses verir. Köpekler öpücük sesine benzeyen ve tekrarlanan o sesi de çok severler. Bunlar onların dayanamayacağı şeylerdir. Havlamaları ise kuru sıkıdır. Yani vaveyla olsun diye havlarlar. Çünkü her biri bir beslenme alanına sahiplenmiştir ve diğer komşu kabilelere (çöplükte gezenlere) birer LİNK gibi haber verirler. Böylece gecenin bir yerinde yürüyen birini sadece havlama yoluyla 35 km birbirlerine DEVREDEREK izleyebilirler. Köpekler kendilerine taş atılmasından da hoşlanmazlar. İkramı da çok severler ve dost olurlar.
Tilki, kurt, çakal, köpek aynı aliledendir. Kurt-köpek kırması olduğu gibi, tilki-köpek, çakal-köpek kırmaları da var. Hatta bunların "karışımı" bile var. Dobbermanlar köpek-kurt-çakal-tilki arasında kalmış bir yapıya sahiptirler. Gün gelince ORMAN yani milyonlarca yıl önceki mekanları kendilerini çağırır. Sahibini bile parçalayan Dobberman vardır, yeter ki o sesi duymasın içindeki...