5----------------------------------------------------------------------------------------
“Omnijektivizm”
Bilgisayar evreni insanı, radikal ve kuşkucu yapar. Fakat bu ileride külliyen "yanlış" addedilecektir. Çünkü “Sceptic” düşünce ya da felsefe "Allahsız bilimin" temel ve birincil aracıdır. Aramızda “Sceptic” görüşe bağlı olanlar varsa, gelecekte, şu ekleme yapılacaktır: "Radikal olmak yerine irradikal olmalıyız". “İrradikal Sceptism” olamayacağına göre; Hanifler felsefe olarak, "Paranormaliter" olmak zorundalar. Böyle olmadıklarında "Allah" şöyle yanıt veriyor: “Sakın bilmediğin şeyin ardına düşme, bundan ayaklar mesuldür...”, veya "Artık sen de bunun üzerine soru sorma...". Hızır Musa'ya "İçyüzünü bilemeyeceğin şeyleri bana sakın sorma" derken, paranormaliteyi vurgulamıştı. Kur'an tamamen paranormaliterdir. Hanifler “Sceptic” ve radikal görüş yerine OMNİJEKTİF olmak durumundalar. Omnijektif görüş, objektivizm ve sübjektivizmin birini tutmaz, ikisinin de bir üst gerçeğin iki dalı olduğunu söyler. Yani felsefe ile ilgili arkadaşlar bizim sübjektif (Spirtualist) ya da objektif (Materyalist) olduğumuzu değil, HER İKİSİ birden olduğumuzu benimsemeliler.
Objektifiz: Çünkü ışıktan yavaş sistemimizde, sıfırdan ağırız. Ama sübjektifiz çünkü, ışıktan hızlı sistemimizde sıfırdan hafifiz. Beden olarak kaç kg. isek, sıfırdan da o kadar küçüğüz. Ben 70 kg. olarak, benim bedenim, bilincimden 140 kg. ağırdır. Bilincim ise (kök içinde) V-4900 kg. >>> -70j kg.'dır. Ben masa değilim ki? Zihinsel boyutum yani bilincim/ruhum var. Benim üç içgüdüm var. Beslenirim, savunurum, ürerim. Aynısı Cennet'te de var: Yine beslenirim, yine savunurum (Lanetli Ağaç=Şeceretil Mel'une) ve yine ürerim (Rahime dönmek). Bunlar Cennet’te de geçerli... Yemek yiyeceğiz. Ama çiğnemeden yutmadan pişirmeden, tuvalete çıkmadan, bulaşık yıkamadan... "O canımızın çektiği şey" önümüzde hazır olacaktır ve onun protein-kalori-vitaminine değil, "lezzetine, bedii zevkine ve tadına varacağız".
Savunma içgüdüsü de öyle: Cennet tamamen emniyetlidir ama... Kur'an'da bir sır var: Lanetli Ağaç... Hani Adem'i kovduran, Kalu Bela’da nefsimizi açlık ile imtihan eden o ağaç, Cehennem’deki Zakkum'un ta kendisi... O ağaç tek düşmanımız. Ve Ra'd adlı bir melek ise o ağaçla ilgili olarak orada (Rıdvan isminin sırrı Ra'd ayetindedir). Bu konu çok uzun olacağı için erteliyorum...
Üreme içgüdüsü... Ayıbı yok bunun... Elektron ile proton EVLİDİR. Bundan oluşan Hidrojen atomu ise bekardır. Ama iki H atomu, elektronu paylaşarak EVLİDİR, yani moleküldür. O da bekardır. Çünkü H2 bir O ile buluşunca "su" molekülü olacaktır. Su da bekardır. “Katı”, “gaz”, “ateş”ten biriyle reaksiyona görmek durumundadır. Toprak ile su evlidir. Ateş ile Hava da. Üst sistemde bunlar da bekardır. Bir DNA spiralinin bir tanesi bekardır, ancak ikincisiyle evlenirse SARMAL oluşur. Sarmal da bekardır, vs. vs.
Niye anlattım bunları? Çünkü "Sonunda CORN HOLE=Boynuz'a" gireceğiz. Ve orada tek başına bir RUH olarak yine BEKAR olacağız. Ta ki oradan üflenene ve HURİ (Erkek ve kadın huriler) ile EVLENENE kadar. Burada cinsel tabu ve objeleri ön plana çıkarmayınız. Çünkü Kur'an paranormalitesi (irradikalizm) tamamen cinseldir.
“Oku”=Dişidir, “Yaz”=Erkektir. Kalem>>>Kamış>>>Zeker>>>Erkektir, ucundaki NUN (Nokta) spermdir. “Nun Kalem ve yazdıklarına...”. Kalem neye yazdı? Dişi olan LEVHİ MAHFUZA... Rahman>>>Erkek (Babaç), Rahim>>>Dişi (Anaç). Kalem ile mürekkep (Nun), mürekkep ile kağıt (Levh) evlidir. Onun için herşeyi cinsel obje olarak algılamayıp AŞALIM ki, utanmadan yazabilelim.
Ben burada açık-saçık fıkra mı anlattım? Yoksa Kur'an'ı mı açtım? Ben atomları, moleküllerini evlendirdim. Üç karanlığın RAHİM olduğunu söyledim. Ruhumuzun bir KORN (Nefhi sur) içinden direkt ana rahmine atılıp/üflendiğini söyledim. Çünkü bu bir tüneldir. Tünelden tünele geçiştir ve Allah bunu ilk suresinde ALEKA-Alak'da vermiştir. Bu kadar önemli olmasa İLK SUREDE verir miydi?
Allah (El) RAHİM'dir. Allah bize RUHUNDAN üfler. Nefsi surundan CORN HOLE denen bir aracından üfler. Allah DİŞİ RAHİMİ (Merhameti)ne sahiptir derken Allah ile dalga geçmedim (Allah böyle düşünenler ile istihza edecektir). Allah kavramı iki tür rahmet içerir:
1. DİŞİ / ANNE >>> RAHİ
2. ERKEK / BABA >>> RAHMAN
Allah, Rahman, Rahim yani Besmele... NÖTR, erkek ve dişi üç operatörden oluşuyor. Allah cinsiyetsizdir ama, aynı zamanda yoktan var ettiği İNSANIN (İlk tümleşik insanın) ANNESİ ve BABASI da olmuştur. Ama bunu cımbızla çekip de "Allah'ı anne-baba yaptı Hans" diyenlerle de öteki alemde elbette bir hesabımız olur. Burada kavranılacak kavram "cinsellik" değil; MEKANİZMA böyle...
Kalem ERKEKTİR, ucuyla YAZAR ki "OKU"nsun diye. Kağıt (Tomar) DİŞİDİR. Kuvvirettir, kıvrıktır, KEHF=Cave >>> Mağarada'dır. Erkek ise RAKİM yani dikilitaş ya da matematiksel bir olgudur. Hunnes ve Künnes >>> Yin-Yang yani ERKEK ve DİŞİ'dir. Yin Rahman, Yang Rahimdir (Japonca İn ve Ang). Kaos (Boşluk=Dişi), Kozmos (nesne=Erkek) ve ikisi arasında bir de OSMOZ var. Ne erkek ne dişi. Yani Osmos+Cosmos+Chaos >>> Allah+Rahman-Rahim >>> Besmele demek... Sur'dan üfleyen RAHMAN Allah'tır. Ruhlarımızı üflerken erkek kavramı gibidir. Aynı Allah'ımız, ana rahminde RAHİM'dir... Atılanı karşılayan dişi gibidir. Khaos, Cosmos ve Osmos... Erkek-dişi ve nötr. Üç karanlığın adresidir. Tüm ruhlar (bilinç boyutumuz) Nefhi Sur (Horn Hole) içindedir. Bu karanlıktan karadeliğin öteki ucuna bir OSMOS ile (Gümüş kordon, göbek kordonu) ile HEM ÇOK uzak iki karanlığı birleştirmiş oluyor. Ama bu kordon aynı zamanda çok kısadır, çünkü iki karadelik CORN'u arasında mesafe sıfırdır. Bir adımda iki uzağı geçersiniz. Melekler ve Ruh'un ona 50 bin yıl süren bir tek günde yükseldiğini düşünürseniz, ruhumuzun GÖBEK deliğindeki o kordonun boyunu da düşünmüş olursunuz. İki uzağı birleştiren bu 50 bin yıllık kordon aynı zamanda tek bir noktadır. (Cantor Elif noktası, The Aleph). O kordonun ucunda HORN HOLE (Dişi), yani Nefhi Sur, bu ucunda yine dişi CORN HOLE (İkisi de boynuz olup, uçlarından birbirine kum saati gibi birleşmişlerdir). KARNEYN'in 7 anlamından ve iki konumundan biridir bu...
Tek boynuzu bulan ve bunun bir RAHİM olduğunu bildiren ilk kişi Karl Schwarzschild'dir. Fakat onun tek bir boynuz olmadığını Karneyn=Çift boynuz olduğunu bulan da Weissschild'dir. Bakın bir gece-gündüz sembolü daha: Yine yin ve yang... Yine bir erkek ve dişi sembolü daha... Ve ben kendimi bu göbek bağıyla yani kukla ipliğiyle ARŞ'a bağlı, Gepetto ustaya bağlı bir Pinokyo sayarım. Beni USTA yarattı ve ben kusurluyum. Tahtadanım (Allah değilim), yalancıyım (burnum uzar) çünkü insanım. O Göbek bağıyla ALLAH'a bağlıyım. Pinocchio bir sihirli Meşe ağacından yaratıldı (Külli Şey'in'in ta kendisi).
O kuyruk hayvanlarla paylaştığımız ve evrimden gelen bir kuyruk değil. O kuyruklu embrio KUYRUK>>>CORN (Boynuz)dur. HORN (Birinci karanlık)dan armağandır. İkinci karanlık da CORN'dur (Rahim içindeki ÖZEL BİR KEHF/Mağara) ve sonra ana rahminde üçüncü karanlık ve bunun dışında AKDELİK. Yani Dünya.
İyi ki doğdun insanoğlu... Doğdun ya ölmeye aday oldun o saatte... Ve her an ölümü bekle... Unut akdeliği artık, Ardında KARAKABİR (Karadelik) var seni bekleyen... Akdelik doğurdu beni ki karadelik yutsun da Allah'a/Kaynağa Raci olalım, dönelim diye... Zaten ÖMÜR bir boomerang turu değil midir? Allah'a dönüş çabalarına ÖMÜR sürmek deniyor... Aslında bu İZ sürmek... Allah'ın KALU BELA'daki İZİNİ sürmektir. Bu böyle bir boomerang'dır...
Naziyat Suresi:
1. Yemin olsun, çekip koparanlara/yay çekenlere/kuyudan su çekenlere/bağsız-bekçisiz koşan atlara/ayrılık yüzünden hasret çekenlere/daldırıp daldırıp çıkaranlara,
2. Yemin olsun, rahatça, incitmeden çekenlere/düğümü hünerle çözenlere/bir yerden bir yere gidenlere/coşkuyla iç çekenlere,
3. Yemin olsun, boşlukta yahut suda yüzüp gidenlere,
4. Derken öne geçip yarışı kazananlara,
5. Bir iş ve oluşu çekip çevirenlere,
1. Vennazi'ati ğarken.
2. Vennaşitati neştan.
3. Vessabihati sebhan.
4. Fessabikati sebkan.
5. Felmudebbirati emren.
Kelimeler öyle yuvarlanmış ki, bu kadar muğlak bir ifade daha olamaz. Şimdi Naziat'ın SÖZLÜK ANLAMI (tam 24 karşılığı var): Naziat ÇEKER, NAŞİT=İter. İkisi arasındaki ise EMİN BÖLGEDİR (Osmos bölgesi). Sistem dengede... Ama sistemin statik olmaması için, dinamik olması için, terazinin eşitlenmiş kefesine BİRİ dokunur. Kefelerden biri AŞAĞI (Naziata) diğeri (Neşita) yükselir. Elimizle tuttuğumuz yer ise TAM ORTADA ve eski konumundadır ve evren STATİK değil, DİNAMİK olmuştur artık. Thermodinamik ve buna bağlı entropi yasaları işlemeye başlamıştır. Terazi: Doğu ve Batı, ikisinin Rabb’i, aralarındakinin de Rabb’i. Sonra değince biri ALÇALAN diğeri YÜKSELEN ikinci Doğu-Batı konumun da Rabb’i.
Hawking ve Penrose derler ki bir konferansta: "Gök ve Yer bitişik ve süper dengede duruyorlardı, bu halleriyle klasik bir teraziye benzemekteydiler. Fakat GARİP BİR ŞEY olmuş, biri bu TERAZİNİN bir kefesine (etki) dokununca öteki kefe de yanıt vermiş (tepki). Madem ki bir yere toplanıp tek bir karadelik olmamış, ya da tersine "Öyle Hidrojen-Helyum bulutu olarak kalmamış. Ne homojen ne de karadelikte çöküp, yaratıldığı anda yok olmamış. Pekiyi ne olmuş? BİRİ terazinin bir kefesine değmiş ve H-He bulutu, yüzmilyar tane GALAKTİK odağa ayrılmış, yani BİR tek yere çökmemiş, bildiğimiz galaktik uzay oluşmuş. Kim bu biri?
Penrose diyor ki, "O Tekilliktir". Evrenin en başında KAÇINILMAZ bir tekillik ve teklik vardır (Arapçası Ehad ve Vahid). Allah'ın İKİ ADI ve sayı sıfatı. Singularity=Tekillik=Vahdaniyet (Öteki karanlıktan bu tarafa üfürülmek). BİR+İ>>>EHAD'iyet. BİRİ (El Ahad) TEKİLLİK (Vahdahiyet) yaratmak üzere “naziat” eylemi yapmış. Bu “naziat” etkisine “NEŞİT TEPKİSİ” gelmiş. Kefelerden biri alçalırken, diğeri yükselmiş. Salt Naziat (Kantar gibi, kefesiz) olsaydı, evren yaratıldığı anda, BİR TEK NOKTAYA (karadeliğe) çökecekti. Yani hiç olmayacaktı. O eylemi NEŞETE karşılamış ve tutmuş bunu 200 milyar ODAĞA dağıtmış... Başlamış galaksiler YÜZMEYE (düşmeleri gerekmiyor, her biri kendine takdir edilen yörüngesinde / genişlerken üzerine dolanan evren rotasında... Yüzmek bu).
Kozmoloji insanı sıkabiliyor. Hele şu 3 karanlığa girsem artık biyoloji (Parabiorganoloji) ile iyice canınız sıkılabilirdi. Çünkü parabiyoloji yanında alışılmamış terimler getiriyor. Mesela dört unsur (insan topraktan yaratılmıştır). İnsan çamurdan ama kurutulmuş/pişmiş çamurdan yaratılmış. Demek ki işin içinde SU ögesi/unsuru da var. Katı ve sıvı, ikisinin kuzeyinde ve güneyinde iki ara faz var. Biri MUD (İngilizcedir), karşılığında ise Kur'andaki adıyla SALSAL var... (Miller deneyindeki nükleotik asitler). İnsan katı ve sıvı karışımı. Karşıdaki enerji ise ATEŞ ve HAVA, bu iki unsur birbirine muhtaç. Ateş yanmak için havaya ihtiyaç duyar (Cannı da dumansiz radyoaktif bir ateşten (enerji) yarattı). Ateş ve hava birbirine karıştı mı adı DUMANDIR. Boğucu bir şey. Cinlere uygun, ama bize Cehennemi anlatıyor (Biz sulak bir Cennet düşleriz, duman ve ateş Cehennem işidir). Duman sıcaktır, boğucudur. Gölge yapar ama, serinlik değil, kavurucu bir gölge... Güneş lekeleri gibi karanlık görünse de dehşetengiz... Ateş (Plazma Fiziği) ile Hava (uzay boşluğu) unsurları da kuzey-güney karışımını oluşturuyor (Unutmayınız ki uzayın her noktası güneşten bin kat fazla sıcak ve aydınlık idi. Evren genişledikçe karardı ve soğudu. Biz son zamanına karanlık dönemine rezerve edildik).
Ve sevgililerim, candaşlarım... İnsan ve Cin'in öyküsü çıktı ortaya... Peki öteki iki unsur ile varyasyonlar yapılırsa ne olur? Mesela su ve Hava, bunun adı Fogg... Oysa ateş ve havada smogg vardır (Smoke buradan gelmiştir). Bu Fogg kuzey ve Cloud=Güney fazıdır. Sis AŞAĞI; Bulut yukarı gelen iki AYNI şeydir. Ama biri NAZİA (Aşağıya), ötekisi Naşia (yukarıya), ya da ateş ile toprak ara fazları ne olur? Ateş toprağı yakar, kuzey fazı Ash olurken, Güney fazı Magma olur yani toprak kül olmaz ERİR ve akar. Biri NAZİA, ötekisi Naşia .
Böyle canlılar da var. Vardan öte bunlar bizim rezerv bedenlerimizdir. Mesela Cehennem’in bir tabakasında (Naşia) sadece derilerimiz kül olurken, bundan daha kötü (Nazia) da ise kül olmaktan öte tam anlamıyla ERİYECEĞİZ (Cehennem’lik de benim kardeşimdir. Belki ben Cehennem’liğimdir, Cennet’lik de benim kardeşimdir). Ve başka bedenler: Ateş + su. Yani Buhar. Erimekten öte buharlaşacağım Cehennem’in o tabakasında. Bunlar benim BEDENLERİM... HEPSİ BENİM. Hepsi Cennet-Cehennem-Arasat bedenlerim. Yani Nazia-Naşia ve ikisi ortasındaki SUBH bedenlerim.
“Red Hole”
Liseli bir genç, “Hocam, ben de Red Hole'ları ya da Yellow Hole'ları bulabilir miyim?”, dedi (Black Hole-White Hole var ya). Eğer var ise bulabilirsin, ama bil ki evrende moda yoktur, chaos/künnes vardır. Moda ise biçimsizlikten, biçimin çıkarılması için çabalardır (Osmos). Sonra o bir yıl sonra benim üniversitede öğrencim oldu. Ona sordum: "Red Hole buldun mu?”, diye!
Ona dedim ki: Eğer bir yıldız, sarı dev, mavi dev, beyaz yıldız, kızıl dev, beyaz cüce, kara cüce oluyorsa, demek ki bir karadelik de bazı özel hallerde "Kızıldelik" olabilir. Gerçekten de iki karadelik birleştiğinde ve tek olduğunda, önce RUJ biçiminde bir olay ufku aydınlatması oluşturuyorlardı. Çok kısa bir anda olsa da bu mümkün oluyordu. O zaman karadeliğin ergosferindeki biri, tekilliği bir ruj izi gibi görebiliyor olacaktı. Ve bunun Kur'an'da da yer alması gerekiyordu. Sonra ayete dikkat ettim: "Eriyen bakır ya da gül gibi gökdeliği kızardığı zaman..." biçimindeki ayette, bir öpücük olayı vardı. Böylece çıplak tekillik ardındaki öteki uzayda bir "ruj izi" gibi görünüyordu. Aradan yıllar geçti. O şimdi bunun doktorasını yaptı ve doçent oldu. Tezi de Rouge-Delikleri... Aynen böyle oldu. Evrende YOK yok!
Terin KİRLİAN fotoğraflarında (ki makinesi piyasada satılıyor) TER'in bir regülatör olduğu yani keskin renk noktalarını "Homojene" ettiğini de görebilirsiniz. Bu aynı zamanda çamaşıra geçiyor (olumlu anlamda). Çamaşır bu tedaviyi sürdürüyor. Aspirasyondan sonra duş, eğer önlem alınmazsa zatürre, zatülcenp bile yapabilir. Alt tarafı bir ciğer zarı ve üst tarafı beyin zarı ama o zarlara bir şey olursa, bağışıklık sistemi yeniliveriyor... Ve Allah'ımız ZAR olayını kutsamıştır (Osmos). ZAR bir şeyin limitleri, NEFSİdir, varlığın limitlerini çizer. Cosmos ile Chaos arasında bir OSMOS zarı vardır. Evrenin yüzeyinde yaşıyoruz ki ZARDIR. 11 boyutlu süper sicimlerde de ZAR vardır. Hücreden MAHŞERE kadar herşey MEMBRAN'dır. Mahşer meydanı incecik bir ZARDIR. Rahim cidarı, Mide Mukozası, Cortex falan ZAR olmadan hiç bir şey olmaz. Ve NEFS=ZAR'dır. Zarın içinde kalan sizin nefsiniz, sizin topraklarınız, dışında kalan ise sembioz yaşadıklarımızın topraklarıdır (öteki nefisler ve tüm nefisler birbirlerine SELAM ve SELAM demelidirler).
“Tek Yanlı-Çift Yanlı Kuvvetler”
Aslında dört kuvvet yok, iki takım kuvvet var: Tek yanlı kuvvetler, çift yanlı kuvvetler. Çift yanlı kuvvetler duran dalga gibidir. Yani zıt iki yönden aynı düzlemde birbirlerine rastlayıp da DURAN dalga fenomenini yaşayan kuvvetlerdir. Bu kuvvetler (ki dörttür) aslında 2x4 kuvvettir. Elektro kuvvet, Magnetik kuvvet. İkisi birden Elektro-magnetik kuvvet adını alır ve yanlışlıkla tek bir kuvvet sanılır. Oysa Elektrik kuvvet, evren YÜZEYİNDE, yani bildiğimiz evrendeyken, Magnetik kuvvet, açılmamış 7 kuvvetin tünel ağzında hemen kapı eşiğinde durmaktadır. Buna kuantum fiziğinde "Tünel süreci" denir ki, Worm Hole ya da bunların oluşturduğu kuantum köpüğü kapsamında yer alırlar. Burası Süper Uzay’dır! Elektrik kuvvet AÇILAN 4 boyutta yer alan SOMUT/reel sayılardan oluşurken ve ölçümlenirken, 7 boyutlunun bize TEĞET duranı, yani KEHF kapısında ellerini uzatmış KITMİR gibi bize de değen kuvvet gizemli magnetizmadır.
Diğer çift yanlı kuvvet ise, çekirdek içindeki üç interaktif kuvvet çiftidir. En bilineni "Güçlü Nükleer Kuvvet”tir. Bu çekirdekten dışarı çıkamaz. Bunun çıkan bölümüne "Zayıf çekirdek kuvveti" denir. Yani Güçlü Nükleer Kuvvet'in salınan bir bölümüne Zayıf Nükleer Kuvvet denir. Bunu niçin salar? Çünkü çekirdek dengesini, enerji sakınımını gerçekleştirmek için... Aynı durum gezegenlerde/yıldızlarda da vardır. Buna NOVA denir! (Süpernova ile karıştırılmasın, tamamen farklılar). Mesela Jüpiter'de yalpanın neden olduğu ve Japeth denen bir GÖZ bölgeden fırlatılmış olan VENÜS gezegeni var. İçtutunum dengesi gereği Jüpiter iki gözünden birini feda etmiştir. Venüs ve Jüpiter atmosferleri tıpatıp aynıdır. Güneş sisteminde bir başka TIPATIP gezegen daha yoktur. Ay bile Dünya’ya hiçbir şekilde benzemez. Bu makro sistemdeki NOVA'nın aynısı çekirdek kuvvetlerinde de vardır. Sanki atom çekirdeği, içtutunumunu ve korezyon kuvvetlerini kurtarmak için, Zayıf Nükleer Kuvveti kısmen NOVA biçiminde bırakır. Bu da Nötrino denen parçacıklardan ibarettir. Zayıf nötr akımlarda, hayalet madde dediğimiz nötrino, etkileşmeden, güçlü nükleer kuvvetin novasını dışarı atar ve evren tıkabasa bu nötrinolarla doludur. Nötrino, Foton, Kuark ve Gluon, bunlar PARÇACIK ama FERMİON kategorisindendir.
"Gökler ve yerler bitişik iken ayrıldı" ifadesinde; fermionlar MADDEYİ, yani el ile tutulan gözle görüleni (ARZ), diğer takım ise BOZON (Bosone), gözle görülmeyeni fakat KUVVET alanlarının etkimesinde rol alan Virtuel (zımni) parçacıkları oluştururlar. Bunlar MADDEYİ oluşturmaz ve maddeye dönüşmezler. Bunlar sadece boşluktaki KUVVET alanlarıdır, kuvvet taşıyan değiş-tokuş parçacıklarıdır. O yüzden Kur'an, "GÖK" demektedir. Yer olan MADDE kapsamındakidir. Aslında ikisi de kuanttırlar. Mesela fotonlar... ARZ (Fermion) olan fotonlar bize ısı ve ışık verirler. Maddeyi oluştururlar (İki foton çarpışırsa, bunlar mesela elektron-antielektron ÇİFTİNİ üretirler. Yani maddeye dönüşebilirler). Ne var ki, öteki fotonlar, mesela, mıknatısın bir demir iğneyle etkileşmesindeki kuvvet alanlarını taşırlar, bunlar da bildiğimiz FOTONLARDIR. Ama farkı şudur: Bu fotonlar asla ışımazlar ve ısı vermezler. Birbiriyle çarpıştığında asla bir çift parçacığa (Örnekteki elektron-pozitron çifti üretimi/Pair Production) dönüşmezler.
Şimdi gelelim yeniden zayıf çekirdek kuvvetine... Nötrino olan MADDİ parçacıktır yani Fermiondur. Ama nötrinoları bıraktıran w+, w-, ve w0 böyle değillerdir. Bunlar bozondur. Nötrino gibi madde değillerdir. Zayıf nükleer kuvvet ile elektromagnetik kuvvet birbirlerine değerce en yakın olanlardır. O halde, evrenin başlangıç dönemlerinde bu ikisi BİRLEŞİK iken ayrılmış olmalıdırlar. İşte birleşik Alan Teoremleri’ne göre Elektromagnetik kuvvet ve Zayıf çekirdek kuvveti bir dönem bitişikti. Buna ELEKTRO-ZAYIF kuvvet denmektedir ve bunun ünlü ORTAK parçacığı (BOZONU) Zo yüksüzüdür ve denel olarak bulunmuştur. Elektro-zayıf kuvvet ise güçlü nükleer kuvvet ile büyük birleştirme teoremlerine göre BİTİŞİK idi. Bu üçü bir demet olan kuvvetin parçacığı Leptokuarklar (ileride Gulon Denizi diye ad değiştirecektir) önermesidir. Pekiyi bu üç kuvvetin fermiyonu leptokuarklar ise BOZONU nedir? İşte onun adı HİGGS bozonlarıdır. O bozanlar şimdi yok! Çünkü evrenin EN ÖNCE ve en sıcak döneminde oluştular. Evren soğuyunca da vedalaştılar.
“Fractal’ler”-3
Rakim >>> KEHF olacak şimdi. Sıra sayıların karesi (1, 4, 9, 16, 25, 36, 49), sıra sayılar 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7. Rakimdir bu... Karesini alırsanız, KEHF oluşur. Herşey önce bir ŞEY/Merkezden OL diye olur. O ŞEY'dir (Rakim) ama henüz EŞYA (Şey'in çoğulu) değildir. ÜFÜRMEK GEREKİR. Üfleyelim bakalım... Planck sabitinin DIŞINA ÇIKTI. Artık eli mecbur genişleyecek.
Evren kendi üzerine bir SALYANGOZ kabuğu gibi katlanarak DOLANIR. Yani balon gibi şişmez, evren SALYANGOZ kabuğu gibi üzerine dolanarak GENİŞLER(ken soğur, kararır vb.). Grafikteki evren GENİŞLİYOR. Çünkü bir tek ölü (OL!) merkezden deniz simidi gibi ŞİŞİRİLMİŞ. Yani ruh üflenmiş.
Başka bir şey daha... Allah ışınsalları bize ÖRNEK/Misal verdi. Işınsalları bilirsiniz, simetrik yapılı “fauna”lar, mini hayvancıklar, kabuklular vb. Şimdi o şekle bakınız... RAKİM ve KEHF var. RAKİM >>> OMURGA (Eksen, spiral aksı) ve de KEHF >>> KABURGA. Rakim ve Kehf >>> HUNNES – KÜNNES. Biri siyah (Hunnes/Dişi) ötekisi beyaz (Künnes/Erkek), ikisi aynı yerde. DİŞİ yani doğurgan olan üç karanlığın ta kendisi HUNNES'tir. Künnes doğuramaz. Hunnes denen BİÇİMSİZLİKTEN, Künnes denen BİÇİM/BİÇEM çıkar. Künnes'den Hunnes çıkmaz. Çünkü sadece DİŞİ DOĞURUR.
Bir de OSMOS var tabii CİNSİYETSİZ... ALLAH ve MELEKLERİ gibi. Cinsiyeti yok, yaratıcı başlangıç. Künnes ve Hunnes'i birbirine bağlayan GİZLİ DEĞİŞKENLER / ÖDEME DENGELEME HEMZEMİN GEÇİDİ... (Kitaplarda anlatmıştım, es geçiyorum, bilen biliyor). SERP köprüsü, EPR köprüsü ya da Einstein-Rosen-Podolsky köprüsü diye bakabilirsiniz. Gizli değişkenler ise "Hidden Variables" diye aranıyor. Ödeme=Compansate (Compansating Hole).
DOĞAN evreni gördünüz mü? 7 semavat neden 7? Hiç düşündünüz mü? Neden sekiz onbeş değil? Neden yedi? Şunun için yedi gök ve altı gün: Evrende ALLAH'ımız BAZI DURAKLAR/MENZİLLER tayin etmiştir. Bu 7 anlamlı Kur'an'da aynı zamanda SABİT SAYILAR demektir ve tam yedi tanedir. Pi sayısıyla başlar, Planck sabiti, ışık hızı sabiti, Boltzmann gaz sabiti vb. Tabii ki son durak >>> MUTLAK SOĞUKLUK DERECESİ. Sıfır Kelvin=eksi 273,16 santigrad. Bir de SANAL sayılar var demiştik: Örneğin % -25 ihtimal gibi... C ışık hızı ise, ci >>> Işıktan hızlı takyon transluksonları, parafluoresans hızlar... Translumisans hızlar ve 0 Kelvin derecesinin ki parametresi de EVRENİ YARATAN EN BÜYÜK SICAK (Cehennemin kazan dibi) bölümüdür. Bir derece yukarı çıkarsanız DONARSINIZ, geri giderseniz adı SEKAR!
Sekar demek evrenin yaratılışındaki EN büyük (Yüz katrilyonlarca C derece demek) sıcak demek. Sıcağın en sıcağı >>> mutlak soğuktur. Mutlak soğuğun bir eksisi (-1K) ise Sekar’dır. Karadelik / Akdelik birlikteliği gibi aynı anda aynı yerde. Şimdi gelelim NİÇİN YEDİ?
Şimdi sizlere sonuncu SABİTTEN söz edeceğim... Adı evrenin genişleme ivmesi. Bu sonsuz değildir. Sonsuz cehennemi sıcaklıklardan gelebileceğiniz en son soğuk, mutlak soğuk derecedir (Termodinamik yasaları uyarınca)... Dolayısıyla genişleme SONLU bir sayıdır. Evren kaç kez üzerine dolanmıştır? 6 günde 7 kez... Başkası olamıyor.
Evrenin 16 milyar yıl ömrü olduğu varsayılıyor (Hubble sabitine göre). İlk gün evren MİNNACIK! Hemen üzerine dolanıyor. Son gün ise yani kıyamet denen mutlak soğuk dereceye erişildiğinde (ki -3 C kaldı), ilk çapından 10 üzeri 79 sıfır kadar genleşmiş, kararmış, buz tutmuş olacaktır. Zaten o kritik eşikteyiz. Bu çağdakiler için daha 400-1200 yıl var ama gelecektekiler için BURUN BURUNA! Dünyada en ideal düzen kurulacak (3M) fakat HEMEN bitecek gibi duruyor! İnsanlar şeytanlaşacak / Şeytan'ı Messiah öldürecek. Sevindim, çünkü MÜ'MİNLER ÜZERİNE KIYAMET KOPMAYACAK! O yüzyıldan uzun ama, CENNET'in TALİMİ açısından gerekli. Kısa bir Cennet sunulacak. 7 katın sırrı bu.
Evren nabız gibi atarak, kendi üzerine salyangoz kabuğu gibi DOLANMAKTAYDI. Sıfır kelvine ulaşınca duracak. Elektronlar proton üzerine düşecek. Protonlar bir an nötron yıldız olacak ama evren çok ağır olduğundan, hemen KOZMİK karadelik haline dönüşecek. Schawarschild kritik kütlesi altına düşen evren, öteki uçtan AKDELİKTEN yeniden çıkacak. HER YARADILIŞ, HER YOKOLUŞ mutlaka YENİ fizik yasalarıyla başlar. Yeni yaratılışta artık elektron-proton düşünmeyin ve beklemeyin! BAŞKA YASALAR (Ahıret, Arasat, Cehennem yasaları vb.) işbaşına geçecek.
Şimdi Fractal’ler hakkında son söz olarak da evrenin yukarısına, tüm süper-hiper uzayların üstüne çıkalım... Ve şablonumuza bir daha bakalım. Orada SUR BORUSUNU görüyor musunuz? Hani Ruhların içinde bulunduğu NEFH ve en dar yeri BERZAH. Tabii başka anlamları da var. ŞAHDAMARININ içi (Hablilverid içuzayı gibi). Kaburgalar var omurgalar var. Kehf ve Rakim var. Kaos ve Cosmos var. Yin-Yang var. Hunnes ve Künnes var. Tekvir 15-16 FRAKTAL SURESİ de diyebilirsiniz...
YENİ FİZİK YASALARI dedim... Everen iki boyutlu olacak, yükseklik ve yuvarlak olmayacak. Güneş bir kare çarşaf gibi tepemizde, yeryüzü de kare bir tepsi gibi ve arada uzay-kalınlık derinlik yok. Aksi olsaydı, havasızlıktan bir daha ölürdük
Tekvir 15: Hayır, iş onların sandığı gibi değil! Yemin olsun o sinip gizlenenlere,
Tekvir 16: Akıp akıp giderek yuvasına girenlere,
Tekvir 15: Fela uksimu bilhunnesi.
Tekvir 16: Elcevarilkunnesi.
Hunnes >>> Chaos >>> Yang, Künnes >>> COSMOS >>> Yin...
“Evrim”
Benim evrim teorime bakma mantığım çok farklı. Evrim teoremi tersine de çalışır. Bunun sırrı "İnsanların bir kısmını maymunlara ve domuzlara çevirdik" ayetinde yazılıdır. Bu büyük bir sırdır. Yani insan maymundan mı çıktı, maymun mu insandan çıktı gibi bir şey (yumurta tavuk meselesi). Bilim için zaman İKİ YÖNE DE akabilir. Eğer zaman tersine çalışsaydı, bu kez mükemmelden ilkele doğru bir EVRİM olacaktı.