8--------------------------------------------------
Palton - Akheneton”
Baladun... Bu kişi peygamber olmasa da çok bilge biri olabilir. 12.000 yıl öncesindeki bir TUFAN'dan söz ediyor. Bu MISIR telaffuzudur. Muhtemelen Sais ve Thebes Rahipleri bu konuda "Baladun'a sen çocuksun" diyor. Şurası çelişik: Baladun tufandan hemen sonraki Ham'ın soyundan gelen biri... Ama Platon "Ondan 12 bin yıl sonra gelmiş" biri... Platon gerçek adı olmayabilir. Analizine baktığımızda "Düzlüğe çıkmış ya da Pluton'un kutsadığı ya da, ölümsüzlük otu gibi adları var. Bu tanımlar sanki "Platon" isminin bir "Lakap" olduğunu ima ediyor. Çünkü ciddi bir isim değil gibi duruyor.
Baladun'un Platon olma ihtimali belki var. O zaman peygamberdir denebilir. Yani adı Baladun ise... Bunu etimolojik olarak bir tek veri destekliyor: Örneğin Ptolemeois ya da Ptolemeos diye bir astronom var, eski Yunan... Batlamyus. Platon=Baladun ise o zaman peygamber olduğunu ileri sürebiliriz. Ama sadece bir tek kanıtımız var: Ptoleme=Batlamius analojisi sadece...
Araplar ise tam tersine Batlamyus'u kabul edeceklerine onu Eflatun diye çevirmişler. Fakat Sais ve Thebes rahipleri (daha sonra Luxor Rahipleri) sadece din sınıfının okuduğu bir Hiyeratik geliştirmişlerdir. Bunlar halen de Açık Hava Müzelerinde Memphis'de vb. duvar kabartmalarında bulunmaktadır. Hiyeratik bir şifre yazıdır, numerolojiktir ve TAROT gibi kombinasyonlar kurularak okunmaktadır. Hiyeroglif ise kolaydır.
Sözgelimi Cleopatra okuduğumuz isimin yanlış telaffuz edildiğini Hiyeratikler bize anlatıyor: “Eklebon-Utur”. Evet aynen böyle... “Zehir içerek kendini öldürten kraliçe”... Anlamı “Çingeleneler Kraliçesi”... Kleopatra ismi bu kadar büyük telaffuz değişikliklerine uğramışsa belki de Baladun Platon'dur o zaman da peygamberdir. Değilse peygamber de değildir ve Tufan'dan 8 bin yıl sonra oraya gitmiş Thebes rahipleri ile konuşmuş ve diyalog kitabını yazan bir antik Yunan’dır. Criatis de Tantalos'ludur zaten (Zamphyr diye bir ada). Timeus tiplemesi ise tam bir sırdır... Zaten bu isimleri verenler antik Mısır rahipleridir, yani isimlerin telaffuzu tam olmayabilir.
Çinliler de Cücen Türklerine "Yü-e-Chi (Yecüc) demektedirler. İşin tuhafı Avar, Jiujiu olmaktadır. İyi de neden resim yazılarda bu kadar inanılmaz büyük "Telaffuz değişiklikleri" oluyor? Mesela Bjutrus Gali... Butrus=Petros, Gali=Galile=Celile (Kutsal kasaba). Yani arapçası Celileli Butrus. Yunancası Galile'li (Bir gölün adı) Petros. Bildiğimiz Aziz Peter (Pier vb.). Mısır'lı bir Kıpti Rahibinin oğludur Butrus Gali ve monofizist bir Hristiyan ayrıca siyonizmin de en yakın adamlarından biridir.
Akheneton, Athen, Athon, işte o bir peygamber ve Musa'dan tam birn yıl önce "TEK TANRILI" bir MISIR dininin kurucusu... Hiksoslar 120 yıl egemen olmuş bir kavimdir. Nereden geldiklerini ve Mısır'ı niye işgal ettiklerini normal tarih bilmez (bilmediklerini de itiraf ediyorlar zaten). MÖ. 1580'de Ahmes (firavun) onları ülkeden attıktan sonra yeniden "Tanrının oğlu Firavun" dönemi başlatıldı. Hiksoslar ise "TEK TANRILI" bir dinin sahibiydiler. Hatta Tebai kentinde "Tek Tanrı" için bir mabet yaptıkları da biliniyor. Tebai=Thebes eski başkent idi. Tüm tarih kayıtları orada tutulurdu... Back-up'larından biri Menfis de daha sonra (İskender İskenderiye kentini kurduktan sonra) İskenderiye'de büyük bir kitaplık yapıldı. Sonra da yakıldı. Bize nasihat kaldı sadece... O kundaklama olayında bir GEÇMİŞ tarih yokoldu.
Tüneller”
Önce mikrokozmosda örnek verelim: Mini karanoktacıklar ki bunlar en küçük kuantlardan da küçüktür. Kuant denen en temel yapıtaşları noktasal değildir... Süper string “Sicim, ip" denen bir uzunluktadır. Derken bunların bir “örümcek ağı” gibi EVRENİN YÜZEYİNİN DOKUNDUĞU ortaya çıktı (1984 Scherk , öldürülen mensubumuz).
Scherk'ten sonra başka özel bir şey daha ortaya çıktı...Tünellerin İÇİ DE vardı. Yani İÇİ oyuktu.. Bir kağıdı rulo yaptığınızı düşünün. İşte her bir quantın İÇİNDE saklı 7 boyut, dışında ise açılan 4 boyut (Toplam 11) vardı. Bunlar minicik karanoktacık TÜNELLERİ. Öte yandan bir de yıldızlardan çöken karadeliklerin ardındaki WORM HOLE tünelleri...
Bunun anlamı şu: Bir ucu karadelik girişi ve çıkışı akdelik, aralarında yüz trilyonlarca ışık yılı varken, aynı ZAMANDA bir kapının ön ve arkası gibi BİTİŞİKTİRLER. Bunlarla istediğin yere ANINDA gidersin, ayrıca CORN HOLE bu da tüm evrenleri birbirine bağlayan bir ÜST tünel.
Bir tabaka kağıt alıyoruz. En uzak iki noktası var köşegen yani. Bu iki nokta arası katrilyonlarca ışık yılı uzaktır birbirine. Gitmek ne mümkün? Ama bir karadelik uzayı öyle eğiyor ki, kağıt ortasına düşen bu ağırlıkla bükülüyor ve birbirine UZAK, EN UZAK iki ucu birbirine değiyor. Mesafe yük katrilyonlar iken birden bire SIFIR METREYE iniyor. Bir tek adımda evrenin en ucuna gidiyorsun... Yani dış uzayda galaktik evren var. Çok uzak ama eğri uzay olunca ikisi birbirine değiyor. Bir kapı inceliğinde karadelik yutuyor (kapı açılıyor) arkadaki akdelikten ÖTEYE çıkıyorsun, katrilyonlarca ışık yılı öteye...
Eğer burası EVRENİN ÇAPINDAN büyük ise, O zaman sen PARALEL EVRENE TAŞMIŞ oluyorsun. Öyle ya söylediğim mesafe evrenin çapından büyük ise, sen öteki evrene genleşmiş oluyorsun.
Tüm CORN HOLLER (CORN=KARN=BOYNUZ) ise bir üst TÜNELDE SONA ERERLER. Sona ermek şudur: İki boynuz (Corn) birbiriyle dar noktada birleşirler (En dar noktaya BERZAH=BOĞAZ denir). Ama SONUNCU ve ANA tünel tek başına bir BOYNUZ'dur, karşılığı yoktur, tekildir. Dolayısıyla YUTAN bir karşı kutbu yok. Tersine sadece kusan (Saçan, emisyon eden, üfleyen) bir TEKİL statüsü var. Onun adı (tüm süper-hyper uzayları kapsadığından) HORN HOLE'dur. Corn Hollerin tamamı bir tek HORN HOLE' da biterler. Onun Kur'an’daki adı NEFHİ SUR'dur.
Tüm ruhlar bu TÜNELİN içinde yer alır. Biz bu İÇ TÜNELDEN ana rahmine üflendik (oradaydık, orası Kalu Bela). Ölünce hesap defteriyle yine oraya gideceğiz. Henüz doğmamış ve ölmüş tüm BİLİNÇLER oradadır. Onun en dar yeri (Berzah) bizi bırakmamaktadır. Darlığından değil,
1. Tekil oluşundan
2. Hep emisyon ettiğinden (Üflendiğinden yutmadığından)
Tekrar dünyaya kaçmak, dönmek, reenkarnasyon mümkün değil. "BERZAH onları engeller ve yeniden Dünya’ya üflenemezler (Ariter/Atar damar hep atar, TOPLAR değildir, ya da toplar damar atar damar değildir. YÖNLERİ farklıdır). O en dar yer ise İSRAFİL'İN AĞZIDIR. Bir “ses”ten ibarettir. Basit bir ses, bir cep telefonunun bir tuşuna bastığında çıkan ses kadar bir ses ama evrenin öztitreşimini yakalayıp, evreni bir kristal akvaryum gibi parçalayan bir ses (soprano örneğini anlatmıştım).
HORN HOLE bizim Allah'a söz verdiğimiz İÇ TÜNEL. ALLAH ORADA tecelli etti biz GÖZÜMÜZLE ŞAHİT OLDUK (Eşhedü enla ilahe illallah). Sonra bizi Horn Hole'dan Corn Hole'a (Dünya seması), oradan ÜÇ KARANLIĞA, ana rahmindeki karadeliğe üfledi. Kozada kaldık. Bir gün Akdelik açıldı ve IŞIĞI gördük. Bu doğumdur.
Horn Hole, Corn Hole, ve tüm Hole'ların sonucu şudur=Hablilverid ve Hablillahi. Hablilverid (Şahdamarı) tünelin DIŞ YÜZEYİ'dir. Allah ise bize şahdamarımızdan yakındır (içindedir). Bizdeki tünelin İÇİNDE ALLAH var. Allah aortunuzun içinde ve siz Allah'ın içinde...
BUNLAR TAMAMEN GERÇEK VE BİLİMSEL... Bizler kalbimize şu kadar cm uzağız. Allah bize ondan da yakın.
Kaf 16: Yemin olsun ki, insanı biz yarattık. Nefsinin ona neler fısıldadığını da biz biiriz. Biz ona, şah damarından daha yakınız.
“Radyastezi”
Radyastezi şudur: Ruh (Zihinsel boyut, ölümsüz bilinç) ile ceset arasında 7 katman vardır. Orta katman (bileşke) adı NEFS denen enerji bedendir. Radyastezi bu bedenin ürünüdür. Bizim enerji ile girişim yaptığında esrarengiz bir ışıma vermektedir (Enerji kalıbı=Biyo elektro magnetik alan). Kirlian fotoğrafçılığında görünen o ışıklı galaksi gibi şekiller ve renkler... Bir örnek :
Su lila renkli olarak resme çekiliyor (halbuki su leylak renkli değildir). Bu lila nötr davranıyor. Mıknatısın iğreyi çekmesi gibi. Turuncu'nun kavuniçi olan tonunu görünce dayanamıyor ve oraya yöneliyor. Aslında tersi. Pekiyi bu kavuniçinin bir renk todeksi nerede var?
Sadece kiraz ağıcında... Kiraz ağacından mobilya bile yeraltındaki SUYU keşfedebiliyor (Kirlian fotoğraf makineleri, Sony ve başka firmalarca Japonyada satılıyor).
Uygun bir renk CEBİRİ diyagramı ve konfigürasyonu olan metrik gamların RENGİYLE bir çok biçimde radyastezi yapabilirsiniz. Bir örnek daha:
Karaciğerdeki zaaflar çok cırtlak ve rahatsız edici bir sarı (Safram/safran) olarak kendini belli ediyor. Radyastezi uzmanı eliyle şifa verirken, bu sarılık hastasına yine inanılmaz derecede çirkin bir boncuk mavisi renkli "potansiyel farkını kapatan" bir akım veriyor. Bu iğrenç boncuk mavisi şey ile hastalıklı olan safran sarısı birleşiyor. Ortaya rahatsız etmeyen bir gri çıkıyor. Bu gri alın bölgesinde toplanıyor ve dışarı çıkma eğilimi gösterir gibi bir kalp gibi atmaya başlıyor. Onun merkezini bu işi bilen bir sağlık memuru ile bisturi ile “x” (Çarpı biçiminde ÇİZERSENİZ). Normal kan damlacığı ile birlikte o gri şey havayla temas ettiği ya da vücuttan koptuğu için buharlaşan ve yok olan bir şey oluveriyor (şey diyorum, çünkü onların öyle isimleri var ki, anlatması değil, listelemesi saatlerce sürer ve HİÇBİRŞEY anlatmaz üstelik. Bu renk Cebirini ileride göreceğiz).
SONUÇ: Sarılık, alın yarıldığı zaman vücudu terkediyor. Bu niye böyle? İşte öyle! Al sana alternatif tıp. Madem ki Kirlian fotoğraf makinesi evlere servis pazarlanıyor alın ve araştırın. Apaçık ve detaylı anlatıyorum.
Remil DİGİTAL bir sistem. Mesela //./ ya da /../ gibi (Faiylatün gibi...Aruz vezni). Danyal Aleyhisselam bunu Tevrat içinde keşfediyor. Çizgiler (1) ve noktalar 0 (sıfır). Saat çok önemli. Sana Remil için gelen birinin geldiği dakikaya bakıyorsun (0244). Ay'ın hangi menzilde olduğuna bakıyorsun (İklil Süreyya gibi). Sorulacak sorunun ne olduğunu veriyor sana. Örneğin "Sana bu saatte (anda) gelecek olan birisi der ki ben çok kıymetli ve hatıra olan bir şeyimi kaybettim". Onu soran kadına de ki, "Onu görümcesi düşmanlık için almıştır, çalmamıştır, yerine koyacaktır". İşin tuhafı Remilde gelecek olanın sana hangi soruyu soracağı kitaba yazılmış. İkinci olarak gelenin KADIN olacağı önceden belirtilmiş.
İşte eğer bu ilahi digital sistemi (Remil)i kullanıyorsan bana şaşmayacaksın. O kitabı yazan Muhyiddini Arabi'ye şaşacaksın. Kitabın çok az bir bölümü "Saatlerin Hazinesi" diye piyasada var.
“UFO Motoru”
UFO motorunun yakıtı magnetik şişe (madde-antimadde annihilationundan ortaya çıkan birçift foton, ışık hızıyla hareket ediyorlar ve araca tepkime veriyorlar). Magnetik şişe bir deyimdir... Burada mesela, bir proton ile antiproton oluşturuluyor. Bunlar birbirlerini bulup yok ediyorlar ve bir çift fotona dönüşüyorlar. Bu da foton basıncı adıyla YAKIT yerine bir itme yapıyor. İtmenin hızı ise tam ışık hızı. Üst uzaya çıkıyor ve blok evreni/kurşuni hiçliği yakalıyorsunuz. Orada tüm gelecek ve geçmiş zamanlar hazırdır. Hız fazınızı ayarlayarak istediniz zamana giriyorsunuz.
Madde ışık hızında gidemeyeceği içindir ki "enerjiye" dönüşür, yani "madde sonsuz kütleli olur" diye olmayana ergi metodu kullanmak, en baştan beri bir yanlıştır. Genel Relativite'nin ölçeği ve kapsamı yakın galaksilere göre geçerlidir. Atomaltı dünyada bu kriterler çok başkadır. Relativite evreni kapsar ama kuantum teoremini kapsamaz. Makro kozmosda geçerli olan relativite, mikrokozmosdaki katı relativistik bölgede geçersizdir.
Bir örnek: Alfa ışımasını bilirsiniz: Tamamı kurşun kabdan çıkamazlar. Alfa taneciği demek bir Helyum çekirdeği demek, yani dörtlüden oluşmuş bu çekirdek bir MADDEDİR ve kurşun bir kabdan (kalınlığı ne olursa olsun) çıkmaması gerekirken, alfa parçacıklarının birkaçı "Duvardan geçen hayalet gibi", bir nötrino gibi kurşundan dışarı çıkmaktadır. Bunun anlamı şu: radyoaktivitede maddenin yarı ömrü var: Bir kilo RA madde yarı ömrü sonucunda "yarım kiloya" iniyor. Çünkü radyasyon vererek, maddesini buharlaştırıyor.
Bunun bir tek açıklaması var: Kurşun kabdan dışarı kaçan Alfa tanecikleri ışık hızını aşmışlardır ve negatif uzayda zamanda geriye gitmektedirler. Dolayısıyla karşılarında bir KURŞUN KAB SEDDİ yoktur, yani serbesttirler. Blok evrende tüm zamanlar aynı anda ve eşit olarak vardır. İşte manyetik şişe de bunu yapıyor.
Uzay-zaman seddinden dışarıya (kurşun şişeden dışarıya) çıkan bir UFO/naut, blok evrende (kurşuni hiçlik de) bekliyor. Özel durumunu kullanabilirse ışık hızını aşmış gibi (V-c) zamanda GERİYE yolculuk yapıyor ve bir filmin tersine oynatılması gibi, araç ve içindekiler HİÇ YARATILMAMIŞ gibi mümkün olan son noktaya küçülüyorlar (cenin oluyor ya da araç imal edildiği maden ocağına dönüyor vb.).
Tüm zamanlar ışıkhızında TEK AN olurlar (Bir gün=Bin yıl gibi). AN ebediyettir, bir başka deyişle AN denen süre eğer klasik saatin Tik-Tak'ının arasındaki süredir. Eğer tik-tak ediyorsa mesele yok, bir andan ötekine geçmişizdir ama Tik deyip duruyorsa, o zaman AN EBEDİ oluyor, herşey donuyor, tüm evren bir BLOK oluyor. Hiçbir şeyi diğerinden koparamıyorsunuz. Herkes herşey hatta uçan kuş öylece kalıyor (Buna kuantum durum teoremi deniyor).
“Hologram”
Hologram şudur: Bir mıknatısın magnetik akılarının oluşturduğu üç boyutlu uzay kafesidir hologram. Hologram demir tozları (hücre, atom, kuant vb.) niceliklerini akılarına yapıştırarak bir nitelik oluşturur, bir biçim ortaya çıkar. Yani demir tozları (Beden) olmasa da hologram (magnetik akılar kristal kafesi) anlamına gelen HOLOGRAM orada mevcuttur. Allah bizleri önce ruh düzeyinde (Hologram) yaratır. Sonra da evrene "Ol" der ve üfler. Evren içeriği olan kuantlar bizlere BEDEN olurlar ve doğarız. İki boyutlu bir küre yüzeyine doğarız. Kürenin içinde bir mıknatıs (hologram seyelanları) üzerinde de demir tozları (madde ve enerji). Mahşerde evren küresel iki boyutlu olarak değil; kağıt gibi ya da yufka gibi kalınlığı olmayan bir iki boyutlu olarak açılacak. O kağıdın altına yeniden MIKNATIS akıları (bizi biz yapan özgün mimari ve nitelik) yaklaştırılacak... Yeniden ve yine DEMİR TOZLARI bizim magnetik akımıza yerleşecek ve biz tekrar orada BEDENLENECEĞİZ. İşte bu ilahi plana ve mimar çizimine HOLOGRAM; bunun realizasyonuna da BEDENLENME (encarne) deniyor.
Ruh (üflenen) Dünya’ya gelir. Çünkü: CANSIZ MADDE "OL" emriyle oldurulurken; onu canlandıran ŞEY ise "ÜFLENEN ALLAH RUHU"dur. Evren "Ol" emriyle ve içeriğiyle (Nicelik=Quantlarıyla) ve noktasal boyutta oldu. Ama Planck noktasından çapı daha küçüktü. Yani cansızdı, canı yoktu. Ta ki Rabb’imiz onu üfledi. O zaman 7 boyut arkada fakat CANLI dediğimiz 4 boyut ŞİŞEREK genişledi.Yani NOKTA'dan NİTELİK (kartezyen koordinatlar) çıktı. Nokta cebirinden bir GEOMETRİ (Hologram) FIRLADI. Buna mıknatısın görünmez akıları diyebiliriz. Ve cansız olan demir tozları da bu akıların çizgilerine oturdular=BEDENLENDİK. "Bizi ilk kez yaratmaktan aciz olmayan Rabb’imiz, ikinci kez yaratmaktan mı aciz olacak?". Enbiya 104'de yeniden yaratılışın ESKİSİYLE tıpatıp aynı olduğu bildiriliyor. Magnetik akıları ben sadece MİSAL olarak verdim. Hologram teoremini bilen bilir ve daha önce de sözünü etmiştim. Hologramın KÖTÜ biçem ve biçimleri de var. (Biçem=Format anlamında). Bu konuda Almanca değil ama İngilizce çok elverişli. Hole=Delik, açık, sızdırma çatlağı ve hatta karadeliklerdeki gibi DELİK, gaz kaçağı, elektrik kaçağı anlamında kullanıldığı gibi, Hole'dan oyuntu oyuk, mecnun olmak anlamına gelen üç boyutlu (delik iki boyutlu, kuyu üç boyutludur).
HOLLOW da var (Holoween'i anımsayınız), Hayal+et=Hayalet anlamında. Hayal ve Hülya=Halo (Latince) olduğunu anlatmıştım. Bunlar İYİ anlamda ama kötü olanları da var. Örneğin Hollow (hayalet) ve bunların Hologramları (Halusinasyon, Halu-gram) vb. Mahşerde yeniden bedenlenirken yaptığımız eylemlere uygun biçimler alacağız. Örneğin yalancının dili inanılmaz uzun olacak (Pinokyo’nun burnundan metrelerce uzun ve ağza sığmayacak). Konuşan eller, yenilen zombi cesetler de bu sayede olacak. Yani Hollowgramlar oluşturulacak (burada Allah'ımız haşa zalim değil, dilimizin deformasyonunu belirleyen BİZİM davranışlarımızdır). Irkçı beyaz, çok çirkin (Sahtiyan) bir ZİFİR (Zencinin en koyusu). Güzelliğini haksız rekabete harcayan, Allah'ın menettiklerini işleyen güzeller ve yakışıklılar ise birbirine baktıkça kusacak kadar çirkin ve iğrenç olacaklar. Bunlar MAHŞER manzaralarıdır. Cehenneme gidenler çok daha çirkin; Cennet'e gidenler inanılmaz güzel olacaklar. Mahşerdeki durum bu.
İki boyutlu kağıt üzerinde bekleyen demir tozlarına, Hologram (Akılar) yaklaştırılacak ve diriliş ama GÜNAH ve SEVAPLARIN belirteci olan BİÇEMLERDE dirilişler oluşacaktır. Fiiller, eylemler kötü ise, salih amellerden değilse, bizlerin HURİ güzelliğini deforme etmekte (buna nefse zulmetmek deniyor). Nefse zulmetmek demek, HURİ yaratılışında olan insanın kendisini istemediği, iğrenilecek biçimlere değiştirmesi anlamında. Kim ÇİRKİN olmak ister? Ama göreceğiz ki ÇİRKİN ve İĞRENÇ olmak için Dünya güzelleri ve yakışıklıları yarışmışlar, nefislerine öyle bir zulüm yapmışlar ki, nefisleri mesela çubuk mıknatıs iken bükülüp atnalı mıknatıs haline gelmiş. Mahşerdeki yeni yaratılışta da bu deformasyonu yaşayacaktır insanlar...
Zihinsel Girişim”
İnterference, GİRİŞİM demek. İki ayrı yöndeki iki dalganın girişimiyle ortaya DESENLER çıkar... Bunlar gözlemlenebilir, fotoğrafı alınabilir. Feraset ise akletmekteki kolaylık demektir. Yani KOLAYCA akıl edersin, ama bunda marifet karşındakinin KUR'AN gibi AZ-ÖZ şifreli konuşması ya da iki kelime ile senin tüm sorularına "Hah! Şimdi buldum!" dedirtmesi... Fehim gücü tek yanlı; Feraset ise İKİ YANLIDIR. Veren ve alan birlikte rezonans olmalılar... Ferasette bölüşüm vardır (Bunları sözlükte bulmak zordur. Çünkü Kaamusçuluk bizde HADİS ilmi gibi yalan yanlış gidiyor).
Biri eğer senin için ve aynı anda "HAYIR DUASI" ediyorsa, ikinizinki birbirine GİRİŞİM SAÇAĞI yapar (bunu Kirlian fotoğraflarında RESMEN görebilirsin). Birbirine dostane iki kişinin mesela parmakları yanyana getirildiğinde SAÇAKLAR yumuşar uzar ve ikisi birbirine karışır. Ama antipati durumunda tersine birbirleriyle karışmaz, kısalır ve dikleşir. Bu iki insan birbirlerini tanımasalar bile birbirinden nefret etmek için yaratılmışlardır diyebilirim.
İnterferens (girişim) sempati durumunda ortaya çıkar. Antipatide ise "Hair-cut effect" oluşur. Yani kirpi gibi diklenir saçaklar ve birbiriyle interferens (girişim) yapmazlar...
Tersinirlik Deliği (Wall-Hole)”
Geçmiş ve geleceğin arasında bir SEDD (Wall) vardır. Zaman "C=Işık hızıyla akar". İki zaman sekmesi arasında ışık hızı nedeniyle EBEDİYET (genleşmesi sonsuz BLOK ZAMAN) vardır. Bunu aşmak ileri doğru (ışık hızına hızlanarak) kolaydır. Ama arter damardan Ven damarı gibi GERİ gelmek çok zordur. Çocuk olup yeniden doğmak bir yana... En zoru da ZAMAN enerjisi ile yüklenmektir. Bir pil zamanda ileri doğru enerjisini yitirip biter, ama aynı pili bittiği andan geriye getirirseniz, DOLU olarak geriye gelecektir.
Doğa sistemleri yani termodinamik yasalar ve entropi için pilin bitmesi doğrudur, ama pilin harcanmış enerjiyi YENİDEN alması sistemi alt üst eder. Entropi tersinmiştir. Zaman yolcusu (geriye gelen ZAG), geleceğin enerjisini GEÇMİŞE getirmiştir. WALL (Sed) BERZAH yerine KEHF yapar. Kehf ise HOLE'dur. Böylece atardamardan GERİYE gelinmiştir ama bu doğa sistemlerine (kalbin kanı tek yönlü pompalamasına) terstir. O zaman duvarda bir TERSİNİRLİK DELİĞİ (Wall-Hole) açılmıştır. Yani atardamarın yanında bir de geri gitmesi için toplar damar yolu açılmıştır.
Allah bize şahdamarından (Aort) daha yakındır. Evren bir nabız gibi atarak ve kendi üzerine dolanarak genişlemektedir. Yani Chaos denen düzensizlikten, cosmos denen düzene geçmektedir. Ama Ayetler ne diyor: "GERİ DÖNÜŞLÜ GÖK’E ANDOLSUN” (Ve ayrıca şükürler olsun).
1. GERİ dönüşlü,
2. GÖK (Çoğul değil TEKİL yani süper uzay).
Târık’da da var, "Semada saçlar gibi kıvrım kıvrım yollar olan gök hakkı için" diyor bir başka ayet... Bu üçü TARIK'ın semasıdır. Tarık uzay üstü uzaya (süper uzaya, gri hiçliğe çıkacak hıza erişen WAN’lara deniyor (1N gibi WAN-EN, ama WAN=Toplar damar anlamına da geliyor). Chaos ile cosmos arasında bir de geri tepmeli / geri dönüşlü olan OSMOS ödeme-dengeleme deliği vardır. Yukarı uzaya çıktığınızda SÜPER UZAY'ı sayısız saç kıvrımı gibi oluşmuş HOLE'lardan dokunmuş bulursunuz.
Tarık SEMA'ya atardamar gereği (Arter, Ariter) çıkar ve inişini yani dönüşünü de OSMOS ödeme-dengeleme kanalıyla WAN (Ven, toplar damar) biçiminde YENİDEN uzay zamana dönerek gerçekleştirir. Evrende HİÇ BİR olay (pnehonenon) diğerinden AYRI ve AYRIK değildir.
Zariyat 7. Yemin olsun o ahenkli yollar taşıyan göğe,
Fistülize (Kılcal bağlantılar ile, nedenselliğin NEDEN (dün) ve sonuç (yarın) uçları WALL-HOLE'larla birbirine bağlıdır. Ayetteki “Hubük”=Saçtan ince kılcal ve sayısız teller demek. Hubk, bunlardan oluşmuş GÜRSAÇ.
Ve orada eritrosit ile lökositlerin rengi de değişiyor. Mavi ve kırmızı oluyorlar. GERİ DÖNÜŞ başlıyor. MENZİL BİTMİŞTİR, çünkü ayetlerde bir sır daha var: "REDDEDİCİ SEMA=Reddeden iade eden TEK GÖK". Menzil bitince, Arter'den Ven'e dönüşülüyor.
Duvardaki DELİK (Wall-Hole) ve duvardaki mağara (Hol). İngilizcesi Hall, Almancası Halle, Skandinav sagalarında ve dillerinde HALLA, WalHalla. Jana bir WALL-Kyrie (Küriye okunur=Huriye, Huri'nin dişisi). Valküriye'lerde CENNET hasletleri (buzdağının su altında kalan kullanılmayan bölümleri) daha kullanılabilir bir olgudur.
“Red Hole”
Liseli bir genç, “Hocam, ben de Red Hole'ları ya da Yellow Hole'ları bulabilir miyim?”, dedi (Black Hole-White Hole var ya). Eğer var ise bulabilirsin, ama bil ki evrende moda yoktur, chaos/künnes vardır. Moda ise biçimsizlikten, biçimin çıkarılması için çabalardır (Osmos). Sonra o bir yıl sonra benim üniversitede öğrencim oldu. Ona sordum: "Red Hole buldun mu?”, diye!
Ona dedim ki: Eğer bir yıldız, sarı dev, mavi dev, beyaz yıldız, kızıl dev, beyaz cüce, kara cüce oluyorsa, demek ki bir karadelik de bazı özel hallerde "Kızıldelik" olabilir. Gerçekten de iki karadelik birleştiğinde ve tek olduğunda, önce RUJ biçiminde bir olay ufku aydınlatması oluşturuyorlardı. Çok kısa bir anda olsa da bu mümkün oluyordu. O zaman karadeliğin ergosferindeki biri, tekilliği bir ruj izi gibi görebiliyor olacaktı. Ve bunun Kur'an'da da yer alması gerekiyordu. Sonra ayete dikkat ettim: "Eriyen bakır ya da gül gibi gökdeliği kızardığı zaman..." biçimindeki ayette, bir öpücük olayı vardı. Böylece çıplak tekillik ardındaki öteki uzayda bir "ruj izi" gibi görünüyordu. Aradan yıllar geçti. O şimdi bunun doktorasını yaptı ve doçent oldu. Tezi de Rouge-Delikleri... Aynen böyle oldu. Evrende YOK yok!
Terin KİRLİAN fotoğraflarında (ki makinesi piyasada satılıyor) TER'in bir regülatör olduğu yani keskin renk noktalarını "Homojene" ettiğini de görebilirsiniz. Bu aynı zamanda çamaşıra geçiyor (olumlu anlamda). Çamaşır bu tedaviyi sürdürüyor. Aspirasyondan sonra duş, eğer önlem alınmazsa zatürre, zatülcenp bile yapabilir. Alt tarafı bir ciğer zarı ve üst tarafı beyin zarı ama o zarlara bir şey olursa, bağışıklık sistemi yeniliveriyor... Ve Allah'ımız ZAR olayını kutsamıştır (Osmos). ZAR bir şeyin limitleri, NEFSİdir, varlığın limitlerini çizer. Cosmos ile Chaos arasında bir OSMOS zarı vardır. Evrenin yüzeyinde yaşıyoruz ki ZARDIR. 11 boyutlu süper sicimlerde de ZAR vardır. Hücreden MAHŞERE kadar herşey MEMBRAN'dır. Mahşer meydanı incecik bir ZARDIR. Rahim cidarı, Mide Mukozası, Cortex falan ZAR olmadan hiç bir şey olmaz. Ve NEFS=ZAR'dır. Zarın içinde kalan sizin nefsiniz, sizin topraklarınız, dışında kalan ise sembioz yaşadıklarımızın topraklarıdır (öteki nefisler ve tüm nefisler birbirlerine SELAM ve SELAM demelidirler).