Slm Slm
Hemen her konuda olduğu gibi kaza-kader konusuda DABBET ( dr Aiberg) gelinceye kadar ne hikmetse anlaşılmamış izah edilememiştir Dr Aiber g iki sene önce zig zag ögretisinin chat sohbetleri yoluyla açıklanmaya başlandığında bu konuyu en can alıcı noktasından izah etmiştir tabi < /SPAN>bu izahlar/misaller üzerinde çok çok düşünülmesi bizlerin seviyesine doğru açılması gereken öz bilgilerdir. Bizlere düşen bu bilgilere sadece dıştan , Arap bakış açısı ile bakmaktan kurtulmaya çalışmaktır..... Yazdıklarımız asla O’ nun ifadelerine ilave olamaz sadece dikkat çekmek , hatırlatmaktır.....
“Allah Evrene Karışır Mı?”
Allah 4 boyutlu uzay zaman evrenine "Ol" demiş ve bir daha da karışmamıştır. Ama içeriden (7 saklı boyuttan, şahdamarı denen tünel tipi quantlar içinden bize karışıyor. Zaten canımızı da 11 boyutlu evrende içteki açılmamış olan 7 boyutlu alıyor, öldürüyor ya da bize en yakın dost oluyor. İçimizi dışımızı, sadrlerdekileri biliyor. İçeriden (Açılmamış 7 boyutludan) müdahaledir. Ama açılmış olan 4 boyutluya HİÇ Mİ HİÇ müdahale etmez. Yani artı ve eksi iki yük vardır, yarın da şuna bir meksi martı ekleyeyim demez. Ol dediği gibi herşey OLDURULMUŞ duruyor. Allah hiç bir şeye karışmıyor. Ama hiç bir şeye.
Ayet şu: "Kaldır başını göğe bak" "Bir de dön kendi içine bak.”
İlki 4 boyutlu uzay-zaman, ikincisi 7 mesani (Saklı boyutlar). Yine ayet onlara ufuklardaki (Dört boyutludaki) ve ENFUSTAKİ (Nefsinizdeki, içinizde kıvrılı kalan boyutlardaki ) kudretlerimizi göstereceğiz" buyuruluyor. Bunlar 11 boyutlunun OMNİ olarak 11 boyutlunun, objekt if (4) ve Sübjektif (7) toplam 11 Omnijektif boyutudur. 7 ekim 2001
Kader tartışmalarının temelinde nefsin ölmemesi arzu ve istekleriyle dimdik ayakta olması yatar.
Müslüman yada ateist bir insan kaderin anlaşılmazlığı konusunda ya felsefi bilgi yada taklidi iman ile aklını , gönlünü bir yere kadar geçici olarak ikna edebilir. Ama Haniflikten mahrum olan bu insanlarda asla ikna ve tatmin olmayacak bir taraf vardır ki o da nefsleridir.. Kadere imanın asıl hedefi ve amacı ise Allah ile karşılıklı RIZA sözleşmesinin (Kalu Belanın ) neticesidir. Kadere iman konusunda Ateistler ve süfyanistler ya cebriye yada mu’tezile anlayışının dışına çıkamazlar “ B’İL KADERİ “ KADERİNE İMAN ET !!! ikazını Ancak Hanif anlayış sahipleri idrak edebilirler. Çünkü diğerleri insana ve dine materyalist/madde gözüyle baktıklarından eşyanın kaderiyle insanın kaderi arasındaki ayrımı düşünmemektedirler ve onların kader < /SPAN>anlayışlarında dünya yada ahiret zevki sefası rahatlık gibi beklentiler vardır. Kadere bakışta bu beklenti ile Allah Rızasını gözetmek arasında çok fark vardır. Çünkü kadere Rıza Allah’tan razılıktır ve bu bir Gönül, Tünel (iç alem ) olayıdır. Aklın ve iradenin rolü kadere Rızada değil sadece kadere inanma sınırına kadardır. Kaderin seyrinde ve değişmesin de İnsanın Aklının ve iradesinin rolü sıfırdır. İnsanın iç dünyasındaki gönülden gelen tepkilerin Rıza yönünde olması ile önceki yazgımız ne olursa olsun kaderimize bambaşka bir güzellik verir Tekvir 28-29 ayetleri insana bu nimeti müjdelemekte kaderinin seyrinde İnsanın rolünü belirlemektedir.
Hanif Mümin nefsiyle ölü Ruhuyla bilinciyle, gönlüyle canlıdır. Her olayda Allah’tan razı olduğundan kader tartışmalarının onun için kendi açısından fazla önemi yoktur. Her olay onun için güzel kaderdir
Hz İbrahimin in ateş içinde dahi kendi nefsi için bir seçiminin olmaması Allah’ın takdirini , seçimini kendi seçimi kabul etmesi gibi.....
Kaderi anlaşılmaz kılan nefsin beklentileridir. Dikkat edersek 2 sene içinde Aibergin en az değindiği konu kaza - kader konusudur. Son bir iki chatte değinilmiştir.... Çünkü bu konu cehennem ehli ile cennet ehlini yada ateistlerle süfyanistleri çok ilgilendirir. Onların her zaman nefsi için beklentileri mevcuttur Sabıkuna aday Allah rızasını önde tutan hanifler ise Allah’tan mutmain olduklarından O’nun kaderinden de otomatikman mutmaindirler. Hanif Allah Rızasını kazanmak yolunda nefse zor gelen her türlü engelin aşılmasında , Sünnetullah yasalarına uyumda ateistlerden süfyanistlerden fazla gayret ve teslimiyet sahibi , Fatalistlerden fazla tevekkül sahibi , sözde aklına güvenen süfyanistlerden fazla beceri ve hikmet ile İlahi İlme ( Kur’ana ) rabıtalıdırlar
Tarihte gerek devlet adamları gerekse askeri liderler ve bilim adamları arasında nice üstün zekalılar dahiler vardır ki başarı grafiği düşüktür yine yetene ği zekası düşük olup zirveye gelenler vardır bunların hayat öyküleri incelendiğinde aklın kader üzerinde ciddi bir rolünün olmadığını fark ederiz insanlar öncelikle Allah’ın takdiri demesini İnşaAllah ve MaaşAllah demesini bilmelidirler. Aklın insana verilen çok büyük bir nimet olduğu kesindir. Ancak bu nimet herkes kendi kaderini çizsin diye verilmiş değildir. Akıl insan yaşarken Rabbına karşı yapması gereken Kulluğu saygı ve sevgiyi bulması hayrı ve şerri ayırt edebilmesi için verilmiştir. Kaderin Akıldan öte İlahi bir proğram olduğunu bilmeliyiz . KADER NE AKILLA ANLAŞILIR NEDE AKILSIZ....
Bu durumda kaderin değişmezliği karşısında , önceden tayin olmuş bir kader gerçeği ortadayken bizim mesuliyetimiz ne olacaktır ?
Allah insanın Kaderine olan etkisinin kilit noktasını gönüllerdeki isteğe bağlamıştır. Ancak bu isteğinde geçerliliğini Tekvir 28
Gereği “ MÜSTAKİM OLUP DİLEYENLER “ tanımıyla dosdoğru dileme şeklinde şarta bağlamıştır. Bu İlahi dileğin gönlümüze nasıl düşeceğini de Leyl -5-10 ayetlerindeki şartlara baglıdır.
Leyl-5. Artık kim verir ve sakınırsa,
6. Ve en güzeli de tasdik ederse,
7. Biz de onu en kolaya hazırlarız (onda başarılı kılarız).
8. Kim cimrilik eder, kendini müstağni sayar,
9. Ve en güzeli de yalanlarsa,
10. Biz de onu en zora hazırlarız.
Görüldüğü gibi İnfak –İ’ta (verme) kaderle birleşmiştir. “ Allah güzel kaderi seçmemizi, seçimlerimizde en güzel isabetli seçimi size kolaylaştırırım sizin için güzel kaderi seçmenizde yardımcı olurum diyor “ en güzel kader Hanifliği ,SABIKUN’U kazanmak ve muhafaza etmektir.... Kul kaderinin yaratıcısı değil gelen kadere karşı göstereceği& nbsp; tepkiler ve tavırla kaderine istikamet (seçim) vermiş olur. Rıza veya Rızasızlık işte kişinin sorumluluğu günahı ve sevabı bu neticeden filizlenir. Allah’ın verdiği kadere bizim yaşam öykümüz içerisinde gönlümüzden uyum gösterebilmemiz kaderimize ciddi olarak olumlu etki yapar aksi DURUMDA ise yani kadere karşı isyanlar , yanlış anlamalar yanlış yorumlar gönlümüze düştüğü zaman kader grafiğimizde (seçimlerimizdeki isabet payımız) kendi kendimize çıkmazlar engeller meydana&nbs p; getirmiş oluruz. Gönüller Allah güzelliğini her an sezer ondan haz duyarsa İNFAK ve İT’A ( karşılıksız vermek) gibi başkaları içinde yaşamayı öğrenirse Allah gönlü müze bir istek ceryanı (İHDA) eder bu ceryan ( NUR) hem kaderdeki her türlü sıkıntıları (aslında bizim sıkıntı sandığımız algılamaları) kaldıracak güçtedir, hemde kaderin gelecek çizgilerini mutluluğa çevirecek mahiyettedir. Bu değişme sadece insana tanınmıştır. Değişmeyen kader ; eşyanın , varlıkların ve insanın fizik-Biyolojik tarafıdır. Buradan zaten sorumluda değiliz. Ama Nefsimizin seçimleri tamamen bize aittir imtahana değerlendirmeye tabi tutulan tarafımız bu yönümüzdür. Beden aslı olan toprağa , Ruh geldiği gibi Allah ‘a dönecek ve geriye günahıyla sevabıyla NEFS kalacaktır.
Allah hepimize Müstakim olup SABIKUNU dilemeyi kolaylaştırsın Amin.
slm slm