Selam Selam

 

Magnetik Şişe, Blok Evren, Kalu Bela, Mahşer, Üç Sınıf, Ebediyet...

 

<Hans_Aiberg> >>

 

Magnetik şişe bir deyimdir. (Belki Web'de vardır.)

 

Burada mesela bir proton ile antiproton oluşturuluyor. Bunlar birbirlerini bulup yok ediyorlar ve bir çift fotona dönüşüyorlar. Bu da foton basıncı adıyla YAKIT yerine bir itme yapıyor. İtmenin hızı ise tam ışık hızı. Üst uzaya çıkıyor ve blok evreni/kurşuni hiçliği yakalıyorsunuz. Orada tüm gelecek ve geçmiş zamanlar hazırdır. Hız fazınızı ayarlayarak istediğiniz zamana giriyorsunuz.

 

Işık hızında maddenin “sonsuz” olacağı formülü yanlış bir önerme. Madde ışık hızında gidemeyeceği içindir ki “enerjiye” dönüşür. Yani “madde sonsuz kütleli olur” diye olmayana ergi metodu kullanmak, en baştan beri bir yanlıştır.

 

Genel Relativite'nin ölçeği ve kapsamı yakın galaksilere göre geçerlidir. Atomaltı dünyada bu kriterler çok başkadır. Relativite evreni kapsar ama quantum teoremini kapsamaz. Makro kozmosda geçerli olan relativite mikrokozmosdaki katı relativistik bölgede geçersizdir.

 

Bir örnek: Alfa ışımasını bilirsiniz, tamamı kurşun kabdan çıkamazlar. (Alfa taneciği demek bir Helyum çekirdeği demek.) Yani dörtlüden oluşmuş bu çekirdek bir MADDEDİR ve kurşun bir kabdan (Kalınlığı ne olursa olsun) çıkmaması gerekirken alfa parçacıklarının birkaçı “duvardan geçen hayalet gibi”, bir nötrino gibi kurşundan dışarı çıkmaktadır.

 

Bunun anlamı şu: Radyoaktivite’de maddenin yarı ömrü var. Bir kilo RA madde yarı ömrü sonucunda “yarım kiloya” iniyor. Çünkü radyasyon vererek maddesini buharlaştırıyor.

 

Bunun bir tek açıklaması var: Kurşun kabdan dışarı kaçan Alfa tanecikleri ışık hızını aşmışlardır, affedilmişler. Ve negatif uzayda zamanda geriye gitmektedirler. Dolayısıyla karşılarında bir KURŞUN KAB SEDDİ yoktur. Yani serbesttirler.

 

Blok evrende tüm zamanlar aynı anda ve eşit olarak vardır. İşte manyetik şişe de bunu yapıyor. Uzay-zaman seddinden dışarıya (kurşun şişeden dışarıya) çıkan bir UFO/naut blok evrende (kurşuni hiçlikte) bekliyor. Özel durumunu kullanabilirse ışık hızını aşmış gibi (V-c) zamanda GERİYE yolculuk yapıyor. Ve bir filmin tersine oynatılması gibi araç ve içindekiler HİÇ YARATILMAMIŞ gibi mümkün olan son noktaya küçülüyorlar. (Cenin oluyor ya da araç imal edildiği maden ocağına dönüyor vb.)

 

Tüm zamanlar ışık hızında TEK AN olurlar. (Bir gün=Bin yıl gibi.) AN ebediyettir. Bir başka deyişle, AN denen süre klasik saatin “Tik-Tak”ının arasındaki süredir. Eğer tik-tak ediyorsa mesele yok, bir andan ötekine geçmişizdir. Ama Tik deyip duruyorsa, o zaman AN EBEDİ oluyor, her şey donuyor. Tüm evren bir BLOK oluyor. Hiçbir şeyi diğerinden koparamıyorsunuz. Herkes her şey hatta uçan kuş öylece kalıyor. (Buna kuantum durum teoremi deniyor.)

 

Kıyamet şudur: Evrende uzay-zamanın ve dolayısıyla zamanın çıkış ucu vardır: Bigbang. Bu zamanın başlangıcıdır. Zaman boyutu, açılmış olarak evreni genişleten etmenlerden biridir. Kıyamet bu çıkış ucunun bitimidir ve uzun, çok uzun bir yoldur.

 

Ama gerçekte kıyamet, Bigbang'in ilk patlama anından BİR ÖNCEKİ adımın adıdır. Neden-sonuç yer değiştirebilir. Bu durumda kıyamet yaratılıştan önce gerçekleşmiştir (Kalu bela budur). Çünkü zamanın çıkışucu demek başlangıcın sonu ve/veya sonun başlangıcı demektir. Kıyamet ve yaratılış, OL ve ÖL aynı ANDA aynı yerdedir. NEDEN ve SONUÇ aynı yerdedir.

 

NEDEN VE SONUÇ arasında öncelik ve sonralık sıralaması yoktur artık. AYNI ANDALIK (senkronizasyon) vardır. AYNI ANDA doğduk ve aynı anda öldük.

 

Kalu Bela'daydık secde ettik, başımızı kaldırdığımızda Mahşerde yan yana İDİK, ama o İDİK'e henüz ölmediğimizden varamıyoruz ve kendimizi dirileCEK sanıyoruz. Her şey çoktaaaaaan bittti bile. Biz halen Kalubelada=Mahşerdeyiz.

 

Şu an mı? Bir RÜYA, adı Ömür, Hayat değil! Ömür, rüya kadar kısa... “Bir gün=Bin yıl” olunca şu ömrümüz iki saliselik bir süre oluyor. Ve biz bu iki saliselik (100 yıllık yaşam diyelim) minik bir sürede, devasa bir yüz yıl yaşadığımızı sanıyoruz.

 

Allah bize soracaktır: “Dünyada ne kadar kaldınız?” Biz şu cevabı vereceğiz: “Bir saat ya da daha az.” Üstelik de melekleri şahit göstereceğiz: “İnanmazsan, şu sayanlara sor!” diye...

 

Bu konuları bir topladığınızda Kalubela=Mahşer aynı şey oluyor.

 

Kalu Belada “Elbise=Beden” giymemiştik. Mahşerde bir de BEDENİ giymiş olarak dirileceğiz.  (Dirilmeyeceğiz çünkü hiç ölmedik ki.) Ve hiç ölmeyeceğiz (Cehennemde ve cennette sonsuza dek ölmeyeceğiz.)

 

Peki ya ölüm? Çok basit: Beden ve ruhun ayrılması. Ölen falan yok! Ruh ölmez ki?

 

Beden çürür (demir tozları dağılır), sonra yeniden ruh (mıknatıs) bedenini (demir tozlarını) toplar ve yeniden bedenlenir. Ceset zaten cesettir, adı üstünde cansızdır. Onu canlı tutan Soyut bedenimizdir (Bilinç=Ruh=Can)...

 

 

 

EK :

 

Yine Hans Aiberg’in kendi anlatımından “Kalu Bela” hakkında aşağıda bir özet sunuyorum:

 

El Evvel ____________________ . ____________________ El Ahir

 

Başlangıçsızlıktan Sonsuzluğa doğru “Ezel_Ebed” çizgisidir bu. Rabbimiz olan ALLAH “El Evvel” ve de “El Ahir”dir.

 

Üstteki çizgide yer alan noktada Rabbimiz sordu: “Elestü bi rabbiküm / Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” Yanıt: “Kalu bela şehidna / Dediler, evet şahidiz” (ARAF 172).

 

İşte orada şahittik ama ayrı / ayrık değil, “Külli Şey’in” idik! Ve şahitliğin ardından secde ettik.

 

O noktadan bir çember / elips çizerek –bumerang misali- tekrar döndük aynı noktaya! Aslında elips içinde elips, hepsi iç içe, kulvar kulvar, koşu pisti gibi, Adem en iç kulvarda, son insan en dışta, tim burada...

 

Oysa hepimiz / her birimiz aynı anda göğüsledik ipi, kimse kimseyi beklemedi, hatta yaşandı bitti...

 

“Yüz sene kaldığımızı SANDIĞIMIZ” dünya yaşamlarımızdı bu elipslerimiz, ömürlerimizdi ve nihayetinde ömürler tükendi, OL ve ÖL eşitlendi...

 

Ve göğüslediğimiz anda ipi, kaldırdık başımızı secdeden! Meğer bir secde süresince kalmışız dünyada J

 

Ve işte orada, “SİZLER DE ÜÇ SINIF OLDUĞUNUZDA” uyarınca;

 

Kitapları sollarından verilenler, Ashabul Meş’eme, ZAMANLARI BİR İLERİ BİR GERİ olmak -derileri sürekli değiştirilmek- üzere, cehenneme sevk edilecekler...

 

Kitapları sağlarından verilenler, Ashabul Meymene, ZAMANLARI BİR İLERİ BİR GERİ olmak -benzer bir mutluluğu tekrar ve tekrar yaşamak- üzere, cennete sevk edilecekler...

 

Ve üçüncü sınıf, es Sabıkun es Sabıkune / önde olanlar, Mukarrabune / yakınlaştırılanlar, ZAMANLARI EL AHİR ALLAH MİSALİ DAİMA HEP İLERİ olmak üzere, Rabbimiz olan ALLAH’IN MİSAFİRHANESİ / KONUK EVİ olan Sabıkun / Mukarrebun / Naim cennete alınacaklar...

 

Selamen Selamen

http://khanifage.sitemynet.com

1