BİZİM BAĞIN SEVGİ DEĞERLERİ-1

 

 

“Mevlana Halid”

MHB'nin hiç bir fikri yoktur. Yazdığı kitaplar ise basittir. MHB nin kitaplarının çoğunu öğrencileri yazmıştır. Hızır Tezkiresi MHB'ye ait değildir. İlk Ekim Bey=M.Halidi Bağdadi'dir. Tezkireler hep bu isim altındaki emanetçilerde durmuştur. Ben bile sadece iki sayfanın fotokopisini gördüm. Mektupla göndermişlerdi. Ben bile kendisini orijinalini görmedim. Şu anda Dr. Siegfriued Saga diye birinde. Telefonla söyledi ki, "Şu anda o müthiş şeylerin üzerine ipek okşar gibi dokunuyorum. çok heyecanlıyım" demişti bana.

Şu anda ben HANİF din için sorumluyum ama şu ana kadar ben böyle bir belgenin fotokopisindan başka bir şey görmedim. Hemen herkeste böyle iki-üç sayfa (ayrı ayrı ve  bilimdeki uzmanlık alanına göre gönderiliyor) Yani bir araya gelsek bile sadece fotokopileri var elimizde.

 

“Adler - Şi’ra - Tarık - Zülkarneyn”

Adler NORMAL TARİH AKIŞI İÇİNDEKİ BİRİDİR. Siz gibi... Ama onun yerine konan Alois Hiedler ise zaman yolcusudur. Adler'in ilk adı Alias Olaf Adler. Bu yüzden KMA'ların ön adlarına Alias konur. Alias bilgisayar dilinde de kullanılıyor. Arma da deniyor. Alias BAĞ SAHİPLERİNDEN İYİ OLANI. Alias Carlos Allende, ya da Karl M. Allain, Philadelphia deneyini YAPTIRAN kişi, Hansel Heiberg. JR. O Axel Heiberg'in torunlarından. Ben ise değilim.

Adler çok iyi bir insandı ve kendi çağının insanıydı ama Hiedler bozdu yaptiklarini . ngiliz adalarını zaptetti derken, Amerika'da Nevada' çölüne atom başlıklı V-3 roketi gönderdi   derken, Çernobil'deki Rus birinci Ordusuna "Nötron bombası" gönderdi  derken. İşte yazılı olan tarihi anlatıyorduk. Hızır çocuğu öldürmeseydi, gemiyi delmeseydi vb. tarih akacaktı. Adler'inki gibi akma tarihe müdahale edildi. Adler EBEDİYEN iptal oldu 12'lik dünya düzeni kalktı. Çünkü o düzeni Adler kurmuştu.

Zaten konu olarak en son Şİ'RA yıldızında kalmıştık. Oradaki HYBRİD deney yaratığında. O time travelling mekanizması. ŞİRA denen WEMB (12 lik sistemin başkenti) BİR İNSANLI DENEY YAPILACAKTI. Bu deneydeki insan asla tarihe karışmıyacaktı ama o gece birileri o aracı eline geçirdi. Onların tamamı yahudiydi. (Adler düzeyinde kesinlikle ırk ayrımı  yoktur. Herkes eşit ve eşgüdümlü sistemde yer alır.) Bu yüzden norkal bilim adamları gibi onlar da o aracın ve  araştırmanın içindeydiler. 7 kişi Tarık'ı (Dhurakapalam) çalıştırdı.

Tarık, Arapça Tokmak gibi sert çarpan çarptığı yerden geri fırllayan demektir. Şimdi olay şu.

Zamanda ileriye, Bermuda'daki babam da gider. Binersin ışıkhızındaki dalgaya ve seni parçacık gibi 309 yıl zıplatır. Ama geriye gelmek için önce zamanın sonuna gideceksiniz. Işık hızına ulaştığınızda maddeniz enerjiye dönecektir ve bu arzu edilmez. Zamanın sonu kıyamettir elbette. Kıyamet kopmadığı içindir ki oraya bir bilardo masasının bandına çarpıp, aynı açıyla yansırsınız. Yani tokmak gibi duvara çarpar ve aynen yansırsınız. Yansıma BAND'dan GERİYE olmaktadır.

Zamanda geriye gitmenin 4 yolu vardır. Bir halka tekillikli dönen karadelik bulursunuz. Halka tekillik boyunca geri gelirken yola çıkmakta olan kendinize rastlarsınız. Yani GEÇMİŞE dönersiniz. Bunu tarihte ilk kez Zülkarneyn'ler başardı. ZigZag düzeyinde de Paul Kamensberg, iki yıl önceki haline gitti. (KLMN  deneyleri ve Montauk vb.) N deneyi Montauk diye bir projedir.

Zulkarneynler, Kehfler BİR TEK değildir. Kehf suresindeki tüm zikredilenler için sabit bir sayı vardır. Onlar üçtür, dördüncüleri HYBRİD'dir, Onlar Beştir altıncıları HYBRİD'dir, Onlar 7'dir sekizincileri Hybrid'dir. Kıtmir=Çekirdeksiz meyve. Adana'da Sabancı'nın meşhur çekirdeksiz KARPUZU yetiştirilir ve ihraç edilir. Bu karpuzun bir tek çekirdeği yoktur. O karpuz bu yüzden kendisi üreyemez. Kısır bir dişi gibidir. Onu üreten sır ise Sabancı'nın "At ve eşek" çiftleştirmesi olan anne ve baba karpuzdan geçiyor. HYBRİD bu demektir. Kıtmir=Katır=Hybrid hepsi bir Zulkarneynler TEK değildir, Kehf'ler de tek değildir.

Hybrid’lerin yaşaması "Mağaranın ağzında" olmasına yani kollarını öne uzatmış olmasına bağlı. Bu ne demek. Sistemin içinde ama, bir parçası dışında. Hybrid'ler böyle yaşayabilir. Sistemin tam içinde ya da dışında kalamazlar ölürler. Onları bir kuvvet perçemlerinden ve topuklarından yakalamıştır.

18/17. Baksaydın, güneşin mağaralarının sağ tarafından doğup meylettiğini, sol tarafindan onlara dokunmadan battığını, onların da Mağaranın genişce bir yerinde bulunduğunu görürdün. Bu, Allah'in mucizelerindendir; Allah'in doğru yola eriştirdiği kimse hak yoldadır. Kimi de saptırırsa artık ona, doğru yola götürecek bir rehber bulamazsın.

18/18. Mağara ehli uykuda iken sen onları uyanık sanırdın. Biz onları sağa ve sola döndürürdük. Kopekleri de iki kolunu girişe uzatıp yaymıştır. ...

Bunlar da muhkem değgil müteşabih ayetler. Müteşabih=MİSAL=İLERİ İLİM AYETLERİ

Ehli kehf geleceğe gittiler. Zamanları bize göre bir saat= 309:8=30,5 yıl . Ya bir saniye? Şimdi bu rakam bu faktör çok önemli. Bir saniyemize karşılık 14 gün geçmektedir. (Bunu daha sonra açacağım) Düşünün, sizin tiktaklarınız birer saniye arayla ama orada gördüklerinizin tiktakları ise hafta aralıkla çalışıyor. Yani siz fişek gibi koşarken onlar öylece mağaralarında blok zaman düşmüş donmuş gibi duruyorlar. Ölü olsalar ölüdür der geçersin gidersin, diridir deseler, oturup konuşursun, uyandırır kahvaltı edersin. Ne ölü ne diri, ne gömebiliyorsun, ne konuşabiliyorsun .

"Sen onları görseydin, DEHŞETLE KORKUP KAÇARDIN" ÇÜNKÜ??? Ne ölü ne diri . Peki neden kaçardın? Bir canlı heykelsiniz çünkü onlar bizi görseydi, salisenin binde birinde biz yok olacaktık. Onlar korkar mıydı? Birden görünüp de kaybolduğumuz için belki ama köpekleri korkmazdı. Çünkü biz gözlemciye kollarıyla değiyor olacaktı.

Şöyle bir düşünelim: Cinler ışık hızına yakın giden enerji olmuş (Madde olamayan) insanlardır. Bizler de enerji olamayan ama madde olan Cinleriz. İkiz gibiyiz.E=mc2 gereği onlar E biz ise m. Onların 1 yılına karşılık  bizim 14 yılımız geçmektedir. Yani biz yüz yaşında isek, bizimle birlikte doğan ikizimiz CİN 1400 yaşında olacaktır. Oysa ikimiz de 100 yıl yaşamaktayız. Kimse kimseden uzun yaşamıyor, sadece görecelik var. Bize göre onlar 1400 yaşındalar (Yanlış) Onlara göre ise , tam on nesil bizler hızla büyüyor, yaşlanıp ölüyoruz. On kuşak böyle oluyoruz. Ashabı Kehf ve dışarıdakiler aynı yaşıyorlar. Ömürleri yetmiş yıl ise yetmiş yıl ama birinin samanı hızlandıysa ya da yavaşladıysa birbirlerini göreceli olarak izliyorlar.

Ayet ne diyordu? SEN ORADA OLSAYDIN (Yani fizikteki, relativitedeki GÖZLEMCİ FAKTÖRÜ) burada bildirilen GÖZLEMCİLİK AKSİYON VE POSTULATI. Yani RELATİVİTE haber veriliyor SEN GÖZLEMCİ OLSAYDIN, DIŞARIDAN BAKSAYDIN DİYOR ALLAH, Korkup dehşetle kaçardın. Adamlar donmuşlar kalmışlar. Öyle bir donmuşlar ki 309 yıl gibi geliyor insana. Bu arada gözlemci de on kuşak önce ölmüş olurdu. Bilirsiniz şu relativiteyi hep böyle şaşırtır ama Kur'an'ın bunu HABER VERMESİ çok şaşırtıcı. Üstelik Kur'an oradaki bir KARANOKTAYI da haber veriyor. Mağara deği yer KARADELİK OLAY UFKU.

Köpek daha tam girmemiş, tekilliğe girmemiş. Sağa sola dönmekten söz ediyor ki bu da DÖNEN BİR KARANOKTA olduğunu gösteriyor KEHF denen topolojik yapının. Orada bir de YAPAY KARANOKTA var.

Kehf suresinde Zulkarneyn'e bir bakınız.

95- Dedi ki: "Rabbimin bana vermiş olduğu servet ve saltanat, sizin  vereceğiniz şeyden daha hayırlıdır. Bana maddî yardımda bulunun da sizinle onların arasına en sağlam seddi yapayım.

96- "Bana, demir kütleleri getirin." Nihayet dağın iki ucunu denkleştirdiği vakit: "Ateş yakıp körükleyin" dedi. Demiri bir ateş koru haline   getirince. "Bana erimiş bakır getirin üzerine dökeyim" dedi.

97- Artık Ye'cuc ve Me'cuc bu seti ne aşabildiler ne de delebildiler.

“Getirin bana demir kütleleri" diyor. Bu ipucundan ne çıkartırsınız? Rabbinin verdiği TAM BİR DONANIM GELECEĞİN TEKNOLOJİSİ. SİZ GÜCÜNÜZLE YARDIM EDİN=Bana peynir ekmek vb. verin besleyin  size bakayım, para pul istemem diyor. Çünkü Ayette bu donanım anlatılıyor, "Biz Ona daha nice nice şeyler (Teknolojiler) vermiştik diyor. Demir kitleleri dediği yapay karanoktacık için YANİ BİZ ONU UZAY-ZAMANDAKİ O TARİHTEKİ YERYÜZÜNE YERLEŞTİRDİK (Gelecekteki yeryüzü değil, geçmişte getirildiği yeryüzü)

Zülkarneyn=İki zamanlı, iki çağ sahibi "Kuşaklar boyu sahibi" demek değil mi? Gelecekteki yeryüzünden geçmişteki YERYÜZÜNE yerleştirilmiş. Alet edavat da yanında. Muazzam bir basınç oluşturacak bir 1N içinde çünkü.

1N: Okunuşu, Wanen. Walkyrie, Walhalla. İşte o Zülkarneyn. Valhalla'ya bakarsanız, Germen efsanesi olduğunu görürsünüz. Gelecekte de valhalla var. "Bulutların üzerinde havada duran ve fermen savaşçılarının ölünce gittiği Cennet" ŞİRA da havada durmuyor muydu.

Evet valhalla ismi nedir biliyor musunuz. Walhalla'yı TERS okuyunuz. Allah ve Law. Allah yasaları, Allah Love, Allah sevgisi. İşte Nur-36 ve Necm suresindeki Şi'ra budur. Allah'ın isminin (ALLAHlaw) anılmasına izin verdiği, Büyyutin=Yerleşim birimleri ve Tarık hangarları vb.

36. Allah'in yuksek tutulmasina ve iclerinden adinin anilmasina izin verdigi evlerde, insanlar sabah aksam O'nu tesbih ederler

Nur-35'de Tarık'ın içi yazılıyor, Nur-36'da ise Tarıkların "UÇAK GEMİSİ MİSALİ" konuşlanrndığı uzay yerleşimi, kolonisi anlatılıyor. ALLAHLAW yüksek tutuldu. Orada Allah taraftarı olarak (Karşı grup değil) ALLAH+law adıyla anılmasına izin verilen bir Şira bu. Dünya çevresine inşa edilecek olanı ise VALHALLA yani tersi Dünya çevresine yerleştirilmiş olduğunu nereden anlıyoruz? Çünkü SABAH AKŞAM diyor ayet, yani dünyanın zamanına tam eşitlenmiş, Mars'ta ya da Andromeda'da değil. Ama Şira'daki Allahlaw yöresinde zaman yolculuğuna izin veren bir dönen karadelik var. Zülkarneyn "Terminatör gibi" olduğu gibi zamanda geriye gitmesini bu halka tekilliğe borçlu. Fakat Shira çok uzak ve yüksek hızda gitmeye kalksanız. İki yaşınızdaki çocuğunuz döndüğünüzde 16 yaşında oluyor. Eşinizle yaşıtsanız, o da sizden 14 yaş büyük oluyor. Kim ister ki Shira gibi bir yere gitmeyi? Gidiyorsunuz, döndüğünüzde gencecik anneniz, yaşlılıktan ölmüş oluyor. İşte bu yüzden Şi'ra'nın ALLAH+LAW'ı uzakta ama onun yeryüzü şubesi olan WAlhalla ise dünya çevresinde. İşte bunun için Necm suresindeki ile Nur-36'daki iki istasyon farklı. Bunun için "İKİ BAĞ SAHİBİ" adlı misallerden iki tane var. Kehf'teki işte Adler-Hitler kavgası ya da Alias ile Alois savaşı diyoruz. Bazıları da Armageddon diyor. Eğer Kalem suresindeki İKİ BAĞ sahibine bakarsanız, Kehf ile olandakinden aynı görünüyor ama, birinde ALLAHLAV var. Yani illa ki iyilik ergeç kazanacak. İkincisinde ise farklı bir şey var. İki bağ birden bozuluyor

Şimdilik şu bir iki notu daha ekleyeyim. 1n adını geçmişteki atalar mı koydu, yoksa gelecekteki torunlar mı? Allahlaw ve Walhalla, Almanca Allahohe. ALLAH'IN ADININ ANILMASINA İZİN VERDİĞİ EVLER BUNLAR İKİ EV. BİRİ VALHALLA, DİĞERİ ŞİRA'DAKİ ALLAHLAW.

Allahohe ne demek bir sözlüklere bakınız. Allah'a eklenen edatlara bir bakın. ALLAHOH diye bakacaksınız. Bitişik, ikiye bölmeyin. Allah'ı bulup edat ekleyin. Almanca'da ALLAHOHE diye bir kelime vardır zaten. Bazı kelimeler gelecekten geçmişe birr geri sekme (Feedback) ile gelmiştir. Dilmaç gibi. Türkçedir. Tercüman demektir. Çevirmen, tercüman, Almanca, “Dolmecer” bu DİLMAÇ DEMEKTİR. Almanca'da bir kökü bir anlamı var mı? Yok elbette . Resmen Türkçe işte. Dilmaç+Er (Meslek eki). “Dolmetscher” ve “Dolmecer” ikisi de geçerli. Çünkü C ile yazıldığında tsch c noktalı. İtalyanca gracia gibi hafif ç ile z arası okunuyor

Şimdi şöyle düşünelim. Aya ilk giden roketi tıpatıp kitabında anlatan kimdi? Boyuna kadar vermişti. Yıllar sonra aynı satürn roketi yapıldı. 75 santim daha kısaydı. Bu bir rastlantı mı? Daha denizaltının bilinmediği bir devirde Naitilus adlı ve ATOM enerjisiyle giden denizaltıyı kim yazdı? Evet Kaptan Nemo'nun Natilius'u oldu dünyanın ilk atom denizaltısı... Tarih bir tekerrürdür mü? Yoksa gelecek ile geçmiş arasında PASSENGER'lerden başka bir de MESSENGERLER'mi var. Bu geri tepme mekanizması nasıl kurulmuş dersiniz?

Dilmaç, Walhalla, Wanen

10SCE, MRS.CP, MİSS.CCP

1N

Alaska, Athabaska, Nebraska (Zülkarneyn yolu, rotası)

10 S C E harfleri tek tek okuyunuz. “Tennessee”, Amerika’da bir eyalet, bir de MRS.C P var ”Mississipi” ve Miss C C P “Mississipi”. Graceland albümündeki Paul Simon'ın MİSS. C C P Delta'sı. O şarkıyı bana Barny Bud armağan etmişti, onun için yazdım. Bütün bunları sonra anlatacağım.

Gelecek konumuz ise. Bu Adler düzeni neden Hitler düzeni oldu. Bunu önlemeye gelen İKİNCİ EKİP yani Timebulance kimlerdir? Timebulance ne anlama geliyor? Time+Ambulance, kısaca Timebulance. İşte birincinin tersine MEHDİ'CİLER yani Allahlaw'dan gelenler ve Valhalla'dan gidenlerin küarıştırdığı bu dünyayı nasıl düzeltecekler dersiniz? Onlar ayrıca MİB indirdi. Yani Kalem suresindeki "İKİ BAĞ SAHİBİNİN HER İKİSİ" birden Oysa SHİRA'DAN (Allahlaw'dan) gelenler ise doğrudan.

Herkese slm&slm.

“Dabbe”

Dabbe de 7 anlamlı, Tarık gibi, diğerleri gibi. Bir çok anlamı var: Tümü de genetik üzerine dayalı. 7 anlam 7 gün eder. Dinazor'dan falan söz etmiştim. Jurrasic Park'dan yıllarca önce yazmıştım. Mikroçip-silisyum'dan söz etmiştim. (15 yıl önceydi). Bir de hybrid deneme yaratığından söz etmiştim (Bu ileride gerçekleşecek ve/veya geçmişte oldu). 1999 yılı sonu gen haritasının başlangıç yılırdır. Genlerle oynamak demek bütün nesli tükenmiş canlıların iyi ya da kötü dönüşü demektir.

Dabbe biyomekanik robotlardır. Genetik oynamalarla elde edilmiş biyolojik mikroişlemcilere sahiptirler. İnsana cok yakındırlar, insan kadar olmasa da bilgi, güç ve beceri yönünden çok ilerlemişlerdir ve insani duygulara sahip değillerdir, sadece belki poker oynayamazlar. Bence insanı diğerbütün canlılardan ve geliştirilmesi muhtemel her türlü biyomekanik androidden ayıracak en önemli özellik insanın poker oynayabilmesidir. Evet, poker oynayan bilgisayar programlarıda var, ama demek istediğim o değil. Normal bir insan insani duygulardan soyulduğunda nasıl canavarlaşıyorsa o tür androidler de ipini kopardığı anda insanın başına bela olacaktır.

Bunun temelinde bilgisayar yok mu? Var, ama yaklaşımlarımız farklı. İçinde dabbe geçen bütün ayetlerde canlılardan söz ediliyor. Bu ayetteki dabbenin cansız olması izahedilemez. Bu nedenle biyomekanik olması gerek diyorum.

Bunları bir radyo programında konuşmuştuk:

Aynı bilgisayar kaotik simulasyonlar da (örneğinmeteorolojik tahlil ve tahminler) yapar ve gerçeğine çok benzer. Bence biri ne anlama geliyorsa öteki de o anlama geliyor: İnsanın uzun sürede vezahmetle yapabilecegini kısa surede yapmak. Bu açıdan bakılınca bence bilgisayarla şehirler arası otobüs arasında,işlev alanları dışında, bir fark yok. O konuda önemli olan bilgisayar degil o bilgisayarı yapan ve programlayan mühendisler ve programcılar ve ona neleri sayacağını söyleyen insandır. Benim spekülasyonumda karar verebilen, yıkıcı güce sahip ve bir şekilde serbest kalmış insansılar var.

Son söz yine o yazıdaki son söz: O ortaya çıkıncaya kadarkeyfiyeti ve mahiyeti hep spekülasyon olarak kalacak ve kimsenin görüşüdiğerinden daha iyi olmayacaktır.

Dabbe tül Arz: Bilgisayar teknolojisine işaret edebilir mi? Kur'an'da Adem'in yaratıldığı Salsal=Çamur diye çevrilir. Oysa metan-amonyak-su buharı ve Karbondioksit dörtlüsünün ilkel atmosfer olduğu gözönüne alınırsa, "Balçıktan süzülmüş bir Salsal" dendiğinde, bu ilkel atmosferin milyonlarca yıldırım ile adenin, guanin, cytosin ve tymin denen dört çekirdek asidine (Nükleotik baza)     döndüğünü görürsün. Bu işlemin adı SALSAL'dır.

Şeytan, Adem'e "Topraktan" kurutulmuş bir çamur olduğu için secde etmemektedir: Gerekçesi ise basitti. Ben ateştenim (Enerji) sürekli         yakanım. O Adem ise topraktır (Madde) sönmüştür, küllenmiştir...  Sönmüş küllenmiş kelimesi ise canlıların oluştuğu Karbon kimyasını anlatmıyor mu?

O halde Toprak iki türlü anlaşılmalıdır.

1. Karbon kimyası olan organik ouluşum.

2. Silikon...

Yani C ve Si elementleri de var işin içinde... İkisi de bize hitap ediyor. Şu seramik kilimiz, şu cam yapımında kullandığımız toprak silisyum değil mi? Ayrıca Silisyum=Arz ve Germanyum=Gök kelimelerinden şu transistörlerin yapılımı da sözkonusu olmuş olabilir. German=Gök+ler demektir. Mesela Nur 35 böyle giriyor misale).

Hele ki "Silicon Valley" denen dünya merkezi vadi mikrochip'lerin hem hammadde hem mamul madde olarak üretildiği merkez bir fabrikalar dizisi değil mi? Şu anda mikroçip denen miniyongaların anamaddesi SİLİSYUM'dur.İşin tuhafı fiil olarak Debelenmek debelenmiş, tepili, yeraltında tepilmiş anlamına gelen DABBE ve ARZ=Silisyum gezegeni (Şu anlamda söylüyorum, dünyanın içi NifSial'den SiAl vb. katmanları halinde silisyum ile doludur. Magma ve Lava dediğimiz, zamanla kayaçlaşan yanardağ püskürükleri ile yeryüzü dağ-vadi oluşmuştur. Dünyanın yüzeyi de öyle: Silme Silisyumdur, "Benim sadıh yarimgara torpahtır." diyen Aşık Veysel'in de kastettiği Turab...)

ARZ=SİLİSYUM, DABBET=MİNİ YONGA????? olabilir mi? Buna bakalım:

Gelecekte silisyum yerine başka bir buluş gelirse ya da mikroçipler demode olunca savımız geçersiz kalacaktır.

Şu anda bilgisayarlar üçüncü kuşakta seyrediyorlar.(Pentium IV,V,VI,VII,VIII, IX,X,XI bile olsa teknik olarak aynı kuşakta sayılırlar. Sonraki kuşak ise "En iyi hatırlayan, kendi kendine karar verebilen holografik hafıza yolundan geçecektir.

"Cyborg=Yapay organizma" kapsamına          girebilecektir. Bir sonraki kuşak bilgisayarlar ise doğrudan ZİHNİN ta kendisine         ulaşacaktır. Yani holografik hafıza, şimdi insanda olduğu gibi, çekirdek asitlerine yüklenecektir. Biz nasıl anımsıyorsak, bilgisayar da öyle anımsayacaktır. Üstelik de Kuduz gibi gerçek=organik olan virüslerden etkilenecektir. Beynin keşfine bir yolculuktur Sibernetik zeka, yapay zeka vb...

Bize anılarımızı anımsatanlar biliyorsun ki,adenin guanin Sitosin ve timin denen çekirdek asitleridir. Bu ileri teknoloji sayesinde çekirdek asitleri (A,G,C,T) ile bir bilgisayar (O zaman da adı bilgisayar değil, yapay beyin olur) yaparsak bunlar da Salsal ailesinden olacaktır.

Aynı mantıkla Kur'an alimler için şifreler (misaller, bilimsel modellemeler) vermektedir. NUN=Nokta (Aynı zamanda arapça sıfır), KALEM=Program dili (Aynı zamanda şeklen BİR rakamı ve Elif harfi). İkisi birden 1 ve 0 olarak Bineer (Binary, Digital, İkilisistem, De Morgan matematiği vb.) gibi... Nokta boyutsuzdur, kalem ise tek boyuttur. Levhi Mahfuz ise iki boyutludur. İşte manyetik levha ve mahfuz=Bellek'te... Levhi Mahfuz bir Hard Disk'tir.  Belki de Kiramen Katibin bir REM Bellek... Arş katmanlarındaki şu bilgi-işlem merkezi incelemeye değer... Dabbetül Arz'da pekala Mikro Chip olabilir... Kürsi: Bir Monitor.... Akıllı mikrobiyomotorlar (amip büyüklüğünde) yapmak hatta nano teknolojiler ile bir tür dabbet kolonileri oluşturmak olasıdır.

Şimdilik düşünen bilgisayar mümkün değil. Kuşaklar atlanması gerekiyor. Bilgisayar kuşaklarından söz ediyorum. Altıncı kuşak bilgisayar "Rüya görebilecek" birteknoloji harikası olacaktır. Ama şimdilik, beklemeliyiz. Zaten teknoloji inanılmaz bir hızla gelişiyor. Ne var ki, kapitalist imalatçılar, bilim adamlarının yolunu kesiyorlar. "Acele etme, depoda çok stok var. Ara modeller, yedek parçalar satalım" diyorlar mucitlere... Yani beynimizdeki bilgisayar atılımlarını bize yaptırtmayan egemen güçler var. Bunları bir daha tanımlamak bile gereksiz.

Herşey prototip üretmek için. Dünyayı ellerine geçirme savaşları bunlar (Tek merkezden yönetilen, tek tip bir insan oluşturmak). İşte bu "Karşı tarafın" Graceland üzerinde oynamak istediği oyun. Orwell'in 1984'ü gibi, biri bizi gözetliyor (BigBrother/Big Boss vb.) Ben Büyük Biraderkonusuna girmek istemiyorum. Çünkü ardından gerçekten montauk'lar falançıkacak, yine laf lafı açacak.

Hunnes-Kunnes-Chaos-Cosmos - Hz.Musa’nın Kızıldeniz’i Yarması”

OSMOS. Şöyle de diyebiliriz? Gökler yerler ve İKİSİ ARASINDAKİLER". Osmos ya da oskotic pressure , hücrelerde çok yoğun ortamdan, az yoğun ortama" GEÇİŞİ sağlayan bir mekanizmadır. Örneğin, çok tuzlu bir suda yaşayan tek hücrelilerin yoğunluk farkı nedeniyle kendi sitoplazmalarının hücre zarını delip geçmesine osmos olayı deniyor. Yani vücudun içi dışarıya boşalıyor. Hücre zarlarında (Membran) bir ağız vb. yoktur. Dışarıdaki ihtiyaçlarını OSMOS yoluyla membrandan geçirip kendi bünyelerine katarlar. Şimdi bu OSMOS genel kuraldır. Isı da öyle değil mi? Termodinamik yasalara göre, ısı sıcak uçtamn soğuk uca doğru hareket eder. Elektrik gerilim farkı (Voltaj) da öyle...

Şimdi kuralı evrenselleştirelim. Chaos (Düzensizlikten) COSMOS (Düzene) bir gidiş var. Gidişi Osmos gerçekleştiriyor: Chaos>>OSMOS>>C+OSMOS

Bunlar sayesinde entropi (Chaos=Düzensizlik) ölçüsü de ortaya çıkıyor. Haos (Hunnes) ile Kosmos (Künnes) bunlara Yin Yang da deniyor.

Tekvir 16-17. ayetler...

Orada "Künnes'e ve Hunnes'e andolsun" diyor ALLAH

15- Fela uksimü bilhunnesi

16- Elcevaril künnesi

Yani HUNNES ve KÜNNES'i gördünüz mü? "Yani YUVASINA AKIP GİTMEK DİYE BİR ŞEY YOK" Elindeki kur'an'ı canı istediği gibi çeviren zararlı biri. İlmin yetmiyorsa, yazmayacaksın arkadaş diye Ahırette sorarlar adama...

Hunnes=Kaos ve Künnes=Kozmos ÇOK evrensel, çok çok eski, Allah'ın ilk öğrettiği dinsel kavramlardandır. Kore Bayrağında bile onun sembolü var . Budistler Yin ve Yang derler. Pekiyi Cosmos ile chaos (Künnes ile Hünnes) arasındaki OSMOS nedir?  

OSMOS denen TÜNEL. Tünelin içi NÖTR'dür zaten. Tünelin yüzeyi (Dışta) Magnetik alandır. Hablilverid=Şahdamarı planı budur. Şimdi bu kayıp parçanın ardına düşelim. (Bilmediğimizin ardına düşmek değil, kayıp parçanınardına düşmekten söz ediyorum). Hunnes ve Künnes'i birbirine bağlayan "GİZLİDEĞİŞKENLER GEÇİDİ" yani ödeme-dengeleme tünelleri vardır. Karadelik-Akdelik tüneli (Worm Hole gibi). Allah bize "ŞAHDAMARIMIZRDAN DA YAKINDIR" derken, bu damarın içinde herşey olur biter, ama dışında olan bizler içeride ödenenleri bilmeyiz. Kayıp parçayı bulmak için yeniden “Denizin Yarılmasına” dönelim.

Araya bir OSMOS duvarı (Geçidi, tüneli) oluşturuldu. Kablolu tüp geçit gibi mi acaba? İlahi nizamda bir elektroliz olayı mümkündür, geçide ihtiyaç yok. Su dediğin nedir 2H bir Oksijen. İşte deniz oracıkta ayrılıvaerdi. H2 ye O'ya eletkroosmotik olarak. O ayrışmadan çıkan iki gaz basıncı suyun kapanmasını önledi. Musa ve ümmeti salimen bu kanaldan geçtiler, deniz dibinde yürüyerek. Oradan "Nötral bölgeye" yani yemin edilen yere "Tur'u sina"dağı yamacına çıktılar. Arkada kalan firavun ve ordusu üzerine deniz kapanıverdi.

Bir noktada kapanmadı. O noktada "BALIK " canlanmıştı  ve azık torbasından kaçmış denize girmişti ya? Firavun'da aynı noktada "Yarı Canlı" kaldı. Yani ona deniz yiyicileri ve mikrorganizmalar zarar veremedi. Sapasağlam olarak ve Kıyametin ortanca alametlerinden biri olarak karaya vurdu.

O bölge çok ıssıdır (Sina). Bir cesedin bulunduğu bildirilene ve Savcı oraya gelene kadar 4 gün geçmişti. Yani biraz biraz çürümenin nedeni budur 6 bin yıl boyunca bir şey olmadı ama, kıyıya vurunca hızla bozuldu. Tam bir secde halindeydi. Dolayısıyla bozunma yüzünden ve taşıyanlarında hatası nedeniyle secde         durumu biraz yana doğru kaykılmış oldu. Sudan ateşi ateşten suyu çıkaran, kurudan yaşı, yaştankuruyu çıkaran vb. böyle 11 ayet var.

Sudan ateş çıkar mı? Malum yakıcı bir gaz olan Hidrojen ile yanıcı bir gaz olan Oksijenin H2O biçiminde birleşmesi demektir bu. Onları birleştiren ve ayıran OSMOS denen gizli (Spesifik) bir TÜNEL'dir. Mucizeler Allah katındadır. Yani bu ayete göre "Mucizeler Tünel içindeki ALLAH"katındandır.

Mesela Hz. İbrahim'i yakan ateş neden serin bir su oldu dersiniz? Ah şu Hidrojen ile Oksijen! bir de şu OSMOS (Hablilverid).

Evrensel Kural olduğunu söyledim zaten Hunnes ve Künnes'in. Evren kuralı Chaos-Kosmos ve (Üçüncüsü) Osmoz üzerine kuruludur. İki kutup (Tin ve Zeytun) ile üçüncüsü ise "Emin/nötr bölge ya da sina). Daha sonra ise KUDÜS ve MEKKE.

Urfalılar balıklı gölün ateşten suya dönüştüğünü söylüyorlar. Yani ateşin olduğu yerde tam tersine su oluşmuş. İçinde de "Yuşa"nın balıkları diyorlar... İncelemeye değer. Çünkü Urfa'da 7 peygamber mezarı olduğu söyleniyor. Bir Türkiye için 7 resulullah Mezarı çok çok yüksek bir rakam. Yani lehimize. Hz. İbrahim'in mezarının Urfa'da ve balıklı göl altında olduğunu "Hızır Tezkiresi" de yazıyordu. Urfa=Arapça ODA (Türbe) demektir aynı zamanda. Bunun nedeni de Haniflerin babasıdır. Evet gerçekten kutsanmış bir bölge.

 

slm&slm

1