5---------------------------
“Hz. İsa’nın Tekrar Doğumu”
19/15. Doğduğu gün, öleceği gün ve diri olarak kabirden kaldırılacağı gün ona selam olsun!
19/16. Kitap'ta Meryem'i de an. Hani o, ailesinden ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilmişti.
19/17. Meryem, onlarla kendi arasına bir perde çekmişti. Derken, biz ona ruhumuzu gönderdik de o, kendisine tastamam bir insan şeklinde göründü.
Bu ayetten şunu anlıyoruz:
1. "Doğduğu gün," (anlatılan doğumu)
2. "Öleceği gün". Yani Doğan İsa göğe YÜKSELTİLİR sonra döner ve normal olarak yaşar ve her canlı gibi ÖLÜR.
3. "ve dirileceği günde ona selam olsun". Yani herkes gibi mahşerde yeniden dirilir.
“Hz. Adem-Hz. Havva-Peygamberlerin Soyları ve Kayıp Genler - İnşirah Suresi - Tarık Suresi ve Zaman Yolcularının Zorlukları”
İsa ne zaman doğdu? Acaba İsa doğdu mu? Ya da daha önceye gidelim. Adem doğdu mu?
Adem anne (Rahim) ve baba (Rahman) tarafından doğuruldu. Çamurla yoğuruldu. O çamur bir YUMURTA İÇİ MALZEMESİdir. RAHMİN dışında olana yumurta; içeride olan hamileliğe de doğurma diyoruz. Çamur bir yumurta malzemesiydi. Adem'in toprağı nicelik idi ve "OL" emriyle olduruldu. Ona CAN veren ise RUH idi. Yani Allah ruhundan üfledi ve nicelik bir niteliğe (hani mıknatıs akıları ve demirtozları diye ağzımda sakız ettiğim örnek) büründü (O konuyu ayrıntılı ve çok uzun yazmıştım siteye de asıldı).
O yazıda bir denklem kurmuştum: xx (Dişi), xy (erkek), yy (Huri). Burada eksik olan xx var İSE (if) yy'de olmalıdır postulatı. xy veya yx farketmiyor ama yy denen KAYIP formül fark ediyor. Adem(xy) ve Havva (xx), ayrıca yy (Cennet’lerde yaşayanlar).
Adem ve Havva'nın çocukları oldu kardeşler kendi aralarında mı evlendi? Hayır KLON yoluyla bir ADEM ile ademin kızı ve bunun tersine, bir klon Havva ile Ademin oğlu evlendiler (40 ikizden bu kurala sadece kabil uymadı ve kendi karındaşı olan ikizini kaçırıp tecavüz etti ve ondan çocukları oldu).
İbranice Kuzu=Lamel'dir. Allah Habil (Hunnes)in kuzusunu kurban olarak aldı ve ilahi görevler verdi. Kabil (Katil olan kalleşin kestiği domuzu ise kabul etmedi). Göğe giden kuzu Hunnes (Habil)dir. Kabil(Künnes) ise Dünya’ya tapınma olarak reddedildi. Hatta eti bile men edildi. İbrahim İsmail'i KESTİ. Göğe giden kuzu artık KOÇ olmuştu...
Musa da birini öldürdü. Ama o öldürdüğü kimseyi daha çocukken, kendinden önce davranan HIZIR beşikteyken öldürdü. Allah o öldürülen çocuğun yerine Musa'nın öldürdüğü çocuğu=YUŞA'yı verdi... Yuşa Musa'nın en yakın dostu oldu... Oysa Musa'nın öldürdüğü zalim kişi yine YUŞA idi... Domuz Yuşa yerine Koç yuşa (Genç olduğundan KUZU YUŞA) geldi.
Kesti mi kesmedi mi? Yuşa öldürüldü mü öldürülmedi mi? Musa katil miydi değil miydi? Schrödinger'in kedisine ne oldu? Parçacık mıydı dalgacık mıydı?
I/O BUS kapısı diyoruz buna. Ay-Ow ya da 1 ve 0. Bahçe (Kur'andaki bağ sahipleri). Yol (Sebep-rota, Zülkarneyn'in nedensel yolları, seferleri). Çatal=Dalgacık ve/veya (and/or= parçacık). Borges... ve Aleph (Elif).
Kur'an da böyledir, AZ şey ile ÇOK şey anlatır. Habil kabil (Hunnes Künnes/Chaos-Cosmos/Habbe-Kubbe vb.). Habil=Hunnes, Kabil=Künnes bir de yy=? Habil=Chaos, Kabil=Cosmos ve YY=OSMOS. İşte İSA OSMOS kanalından geldi...
Cosmos=YY Cennetten İTHAL. Allah Adem'e Havva'ya ve OSMOS(yy)a RUHUNDAN üfledi ama Osmos kanalına ayrıca pak temiz saf ve mukaddes olan ruh anlamında "Ruhül Kudddüs'ten" EXTRA, BONUS, GRATİS olarak AYRICA üfledi...
Şimdi yeniden geriye dönelim: Kovulan adem ve Havva, Cennet’te kalan Adem ve Havva (Huri çifti). Adem (xxy) Havva (xxx). Cennet’te kalanların erkeği (Ğılman)=yyy ve eşi (Vildan)=yyx.
Toparlayalım şimdi: OSMOS=YY (Kayıp cins), dört cins şunlar: xxx, xxy, xyy ve yyy. İki erkek iki dişi hepsi bir tek İNSAN (Çamurdan) ikişer ikişer ayrıldılar. Adem ve Havva kovuldular... Ama çocukları kardeş olarak evlenmesinler diye birer klon (xyy ve yyy) daha katıldı...
Buna göre Habil ve Kabil KLON karşıt ikizlerle evleneceklerdi ama Kabil bunun tersini yaptı. Sonuçta bu xyy arttı (asimile oldu)... Ancak GİZLİ BİR DEVAMLILIK olarak genetikten geldi. Arada bir ortaya çıktı/çıkacak (Mehdi=Mighty=Adler gibi). Biz o son noktaya değil; öncekilere bakalım:
Kur'an'da şunlara dikkat ettiniz mi? Bazı peygamberler için "Şunu da an o NUH'un soyundandı çünkü..." diyor.
3/33. Allah Ademi, Nuhu, İbrahim hanedanını, Umran hanedanını bütün alem üzerine mümtaz kıldı.
3/34 Onlar bir zürriyet idi, birbirinden peyda olmuş idi, Allah semidir, hakkıyla alimdir.
17/2-3. Musa'ya kitap verdik. Ey Nuh'la beraber taşıyarak kurtardığımız kimselerin soyundan olanlar! Beni bırakıp başkasını vekil edinmeyesiniz diye onu İsrailoğullarına doğruluk rehberi kıldık. Doğrusu Nuh, çok şükreden bir kuldu.
6/84. Biz ona İshak’ı ve Yakub’u hediye ettik. Hepsini doğruya ve güzele kılavuzladık. Daha önce Nuh’a ve onun soyundan olan Davud’a, Süleyman’a, Eyyüb’e, Yusuf’a, Musa’ya, Harun’a da kılavuzluk etmiştik. Güzel düşünüp, güzel davrananları böyle ödüllendiririz biz.
6/85. Zekeriyya, Yahya, İsa ve İlyas hepsi barış için çalışanlardı.
6/86. İsmail, Elyesa, Yunus ve Lut, hepsini alemlere üstün kıldık.
Daha once Nuh'un soyundan... Daha önce??? İşte O KAYIP GENETİK... Adem+ Havva + ??? YYx ve YYy geni. Cifir şekkilerimizde unutmayın Arş dört direklidir ve iki direği bizim ADEM ve Havva öteki iki direği de (Ğılman ve Vildan. Bir çift DNA sarmalı vardı orada... O genleri Cennet mekanlarında gözlerinizle göreceksiniz İnşaallah. Ama biz şimdi bizim bu Dünya’da gördüğümüz o kayıp genlere gelelim:
OSMOS kanalı diyoruz buna (Osmos Rumca, bunun Latincesi de OMNİ'dir). Yani Alfa Omega kanalı... Alfa Omega=OMNİ. HER İKİSİ de demek. Alfa-Omega... Her iki taraf demek. Bu bize Ödeme-dengeleme kanalı olarak kayıp geni ödeyecek.
4 direkten ikisi objektif (dna) diğer ikisi de sübjektif (dna), ikisi görünüyor-ikisi de görünmüyor. Herşey objektif (Nesnel) ve Sübjektif (Sanal, Virtuel) olarak adlandırılır. Aktüel ve Virtüel diye de niteleyebiliriz. Örneğin beynimiz OBJE fakat içindeki bilgi Sübjedir. Akıl, İman, ahlak vb. OBJEKTİF değildir, moral değerler olduğundan SÜBJEKTİF yani holografik bir olaydır. Kalp somut fakat içindeki aşk soyuttur. Soyut olmadan somut olmuyor.
19/51. Kitap'ta Musa'yı da an. Gerçekten o ihlas sahibi idi ve hem resul, hem de nebi idi.
19/52. Ona Tur'un sağ tarafından seslendik ve onu, fısıldaşan kimse kadar yaklaştırdık.
19/53. Rahmetimizin bir sonucu olarak ona kardeşi Harun'u bir peygamber olarak armağan ettik.
19/54. Kitap'ta İsmail'i de an. Gerçekten o, sözüne sadıktı, resul ve nebi idi.
19/55. Halkına namazı ve zekatı emrederdi; Rabbi nezdinde de hoşnutluk kazanmış bir kimse idi.
19/56. Kitapta İdris'i de an. Hakikaten o, pek doğru bir insan, bir peygamberdi.
19/57. Onu üstün bir makama yücelttik.
19/58. İşte bunlar, Allah'ın kendilerine nimetler verdiği peygamberlerden, adem'in soyundan, Nuh ile birlikte taşıdıklarımızdan, İbrahim ve İsrail'in soyundan, doğruya ulaştırdığımız ve seçkin kıldığımız kimselerdendir. Onlara, çok merhametli olan Allah'ın ayetleri okunduğunda ağlayarak secdeye kapanırlardı.
19/59. Nihayet onların peşinden öyle bir nesil geldi ki, bunlar namazı bıraktılar; nefislerinin arzularına uydular. Bu yüzden ileride sapıklıklarının cezasını çekecekler.
1. Adem'in soyundan,
2. Nuh'un soyundan (gemidekiler Nuh'un soyundan değil),
3. İbrahim ve İsrail soyundan...
Bu ayıraçları farkettiniz değil mi? Daha önce hiç düşünmüş müydünüz? Allah niçin soyları AYIRIYOR? Zaten hepimiz ADEM'in soyundan değil miyiz? Ayet diyor ki: Adem soyu + NUH soyu... İşte gizli gen YY) ortaya çıkıyor. Tevrat bağıra bağıra ne diyor: "NUH'UN GÖRÜNÜŞÜ DÜNYADA BİLİNEN HİÇBİR GÖRÜNÜŞTEN DEĞİLDİ". Bu ne demek acaba?
Oysa NUH'un ADEM tarafından gelen genlerinden Ham, Sam Yafes ve Yamm(Kenan) adlı dört oğlu vardı. AMA BEŞİNCİ IRK NUH'un kendisiydi. İkinci Adem idi. Bunu kokladınız mı ayetlerde?
Dört oğlu tamam da YA KENDİSİ? Allah buyuruyor NUH 950 sene yaşadı diye... NİÇİN YAZIYOR BUNU düşündünüz mü? Neden on asır yaşadığını yazıyor?
Bir ipucu: Nuh'un üç oğlu eşleri ve çocukları + Boğulan oğlunun (Moğol) çocukları + YY. GİZLİ GEN'i kokluyoruz diyorum ya...
NUH ve o soydan (Genden demek istiyor Allah)======>Davut+Süleyman (Her ikisi de demiri elleriyle yumuşatır, her ikisi de rüzgar gücünü emirlerine almışlardı. Her ikisi de Cinleri BÜYÜLERLERDİ... Oysa hep tersi olur). O sabır küpü EYYUB (kıssasını sonra anlatacağım). Özellikle onun KARISI. Hiç bir kadın bu FEDAKARLIĞI YAPAMAZ. Ancak ve ancak bu fedakarlığı bir HURİ yapabilir. Ne demek istediğimi anlamak için Lut'un karısı ile Eyyub'un karısını birbiriyle kıyaslayın.
21/83. Eyyub'u da an. Hani Rabbine: "Başıma bu dert geldi. Sen, merhametlilerin en merhametlisisin" diye niyaz etmişti.
38/41. Kulumuz Eyyub'u da an. O, Rabbine: Doğrusu şeytan bana bir yorgunluk ve eziyet verdi, diye seslenmişti.
38/44. Eline bir demet sap al da onunla vur, yeminini böyle yerine getir. Gerçekten biz Eyyub'u sabırlı bulmuştuk. O, ne iyi kuldu! Daima Allah'a yönelirdi.
Lut'un karısı sıradan bir dünya kadını (kötü falan da değil ayrıca) ama Eyyub'un hikayesini bilenleriniz çok iyi bileceklerdir ki tamamen iskelet olarak ve de AÇIKTA BİR MEZARDA CANLI CANLI çürüyen kocası Eyyub'u lokma lokma dökülen etlerine, cüzzam, irin kokusuna rağmen, her tuvaletini altına yapan, eli ayağı tutmayan, iskeleti dışarıdan görünen Eyyub'un yüz yıl süren bu durumunda ona bakan tek bir varlık vardı: KARISI.
Bir cesedi sırtlayıp istediği yere götürüyorsunuz. Mezarda bir yıl kalmış bir ceset ama yaşıyor Eyyub. Pekiyi EYYUB'un SABRI SABIR da, ondan daha çileli, ÇOK genç ve çok güzel karısının sabrı SABIR değil mi? Ne büyük haksızlık?
Allah Eyyub'u öve öve bitiremiyor ama karısından bir tek kelime söz etmiyor. Allah haksız mı? Allah haksızlık yapar mı? Haşa... Peki yanıtım ne?
Yanıtım şu: Zaten Eyyub'un karısı HURİ idi (Huri melezi). Hurilerin görevi SADECE İYİ OLMAK. Benim görevim NAMAZ KILMAK. Namaz kılıyorum diye bana madalya veremezsiniz. Çünkü normal olan benim NAMAZ kılmam. Anormal olan namaz Allah emri olduğu halde ve bu kadar kolay olduğu halde KILMAMAM değil midir?
Eyyub'un geninde NUH yoktu (Adem'den olağan OMNİ geliyordu). Onun için yukarıdaki ayetlerde ÖVÜLDÜ DE ÖVÜLDÜ... Ama karısından söz edilmedi. Çünkü HURİ'nin GÖREVİ iyi olmaktı. Ayetleri anımsayınız: "Orada daima güzel ahlaklı ve kaprissiz Huriler vardır", "Onlara ne bir insan ne de bir cin eli değmemiştir".
55/72. Otağlar içinde sahiplerine tahsis edilmiş huriler vardır.
56/35. Gerçekten biz hurileri apayrı biçimde yeni yarattık
Vakıa, Rahman suresi ve yığınla surede "HURİLER ÇOK AMA ÇOK İYİLERDİR". Hurilerin hiç bir kaprisi olmadığına ilişkin ayet var. 8 ayrı ayet ahlaklarının ve tutumlarının muhteşemliğini övüyor. Vakıa suresinde İKİ AYRI HURİ IRKI TAKIMI var. İki ayrı özellikleri olmakla birlikte ortak paydaları "ÇOK İYİ KARAKTER/HUY ve MİZAC'a sahip olmaları. Hep güleryüzlü ve çok akıllı ve de çok sanatçı olmaları dile getirilmiş..."
11/43. Oğlu: Beni sudan koruyacak bir dağa sığınacağım, dedi. (Nuh): "Bugün Allah'ın emrinden (azabından), merhamet sahibi Allah'tan başka koruyacak kimse yoktur" dedi. Aralarına dalga girdi, böylece o da boğulanlardan oldu.
11/45. Nuh Rabbine dua edip dedi ki: "Ey Rabbim! Şüphesiz oğlum da ailemdendir. Senin vadin ise elbette haktır. Sen hakimler hakimisin."
11/46. Allah buyurdu ki: Ey Nuh! O asla senin ailenden değildir. Çünkü onun yaptığı kötü bir iştir. O halde hakkında bilgin olmayan bir şeyi benden isteme! Ben sana cahillerden olmamanı tavsiye ederim.
11/47. Nuh dedi ki: Ey Rabbim! Ben senden hakkında bilgim olmayan şeyi istemekten sana sığınırım. Eğer beni bağışlamaz ve esirgemezsen, ben ziyana uğrayanlardan olurum!
29/14. Andolsun ki biz Nuh'u kendi kavmine gönderdik de o bin yıldan elli yıl eksik bir süre onların arasında kaldı. Sonunda onlar zulümlerini sürdürürken tufan kendilerini yakalayıverdi.
"Ey Rabbim! Şüphesiz oğlum da ailemdendir”. Dikkat ediniz Allah'a dikte ettirmeye çalışıyor. Oğlu (Yamm, Kenan, Mongol ırkının atası) öldürülüyor (Irk dul karısı ve çocuklarından yeniden türüyor). Allah buyurdu ki: Ey Nuh! O asla senin ailenden değildir. Çünkü NUH HURİ DOMİNAN idi. Nuh'un karısı ise dikkat edilirse pek ÖVÜLMEZ ayetlerde.
Devam ediyorum: "Çünkü onun yaptığı kötü bir iştir. O halde hakkında bilgin olmayan bir şeyi benden isteme!". Ayete baktım yaptığı iş değil KÖTÜ olan KÖTÜ GENLERİ (Kabil genleri). O halde hakkında bilgin olmayan diyor Allah... Bu cümleyi Resulullah'a da kaç kez söylemişti... Hakkında bilgisi olmadığı KONU ŞUDUR: Gizli GEN = Gen NEG (Bu sankritçedir. Tüm Ari-Avrupa dillerinde de aynen vardır. Genetik, Genuin, Genesis vb.)
GEN Neg (Nagar, Nigar kadın ve şehir isimleridir). GEN=CAN, CEN, Cin (saklı anlamında). GEN+NİGAR ya da GEN NEH-G. Arapça yazalım: CenneH. Bu size neyi hatırlatıyor?
Arapça bilenler için yazıyorum: Kelime Cennetü diye yazılır. Ancak Cennetü kelimesi SONA getirildiğinden orada durulur (Lamelif olursa devam eder). Durunca Cennetü=CenneH oluyor. Genneg bu işte... Zaten cehennem kelimesini Araplar biliyorlardı ama Cennet (Saklı belde) kelimesini İLK olarak KUR'AN'DAN öğrendiler (Bunun için Sankritçeyi üzerine basa basa buraya alıyorum).
ARAPÇA'nın ÜÇ HARFİ SANKRİTÇE'DEN (İbrahim dilinden) GETİRİLMİŞTİR. Araplar İBRAHİM'in soyundandır. Aksi halde şimdi Araplar Hititçe (Hattice) konuşacaklardı ama İbrani ve Araplar SANKRİT olan İbrahim soyundan geldiği için İTHAL Sankritçeyle oluşturulan bu ana dil bazında Sara-Sami ve Hacer-Hami eşlerinin de katkılarıyla ARAPÇA VE İBRANİCE ilk türevlerini verdi. Sonra iki ayrı dil gibi çıktılar ortayla (Aslında diyalekttirler. Dil değillerdir).
"Çünkü onun yaptığı kötü bir iştir. O halde hakkında bilgin olmayan bir şeyi benden isteme! ". Hakkında bilgisi olmadığı KONU ŞUDUR: Konu GEN'lerin GİZLİLİĞİ. Yani GENNEH'den gelen kalıtım... Bu Omni'dir. OMNİ'yi biraz açalım:
Bu kanaldan bir başka ırk gelmektedir. OMNİ her ikisi demek olduğundan = MELEZ de demek. Demiştik ki OB(jective) ve SUB(jektive) var. İkisi MELEZ olarak harmanlanabilir mi? Yanıt şu: O M N İ (JECTİVE).
Omnijectif demek dağın iki yamacı demek. Onun BİR ZİRVEDE BİR TEK NOKTADA HER İKİ YAMACIN DA TÜMDEN GELİMLİ OLARAK GÖRÜNMESİ DEMEK... Omni=Osmos. Arapçası da şu=HABL. Hablilverid=Şahdamarı, Hablillahi=Allah'ın ipi... HABL (Hebil) bir tünelin içidir. Habil/Hubble tünelin içi; KABL ise dışıdır (Cable). Hablillahi İÇSEL olarak Allah'a BİREYSEL bir DİREKT HATTIR. İçinde 7 gizli boyut (7 Mesani) vardır ama DIŞINDA yani Cubble (Kubbe demek ) ya da Cable'da bildiğimiz açılmış 4 uzay zaman boyutu var. DIŞARISI CANSIZ ama içerisi CANLI'dır ve Allah ile birebir muhataptır. Allah SADRIMIZ (Kablonun içi) ne saklıyorsak bilmektedir. O sıkıcı kabloyu dilerse İNŞİRAH ederek bizi AÇMAKTADIR .
İnşirah'a insanların çok ihtiyacı var. Mahşerde OKSİJEN yok... SU yok... Ama Allah'ın dilediğine İnşirah (Oksijen, mentol serinliği) ve Havz (Su havuzu) verilecektir. Allah o yakıcı günde (bin yıl) hepimize merhamet etsin. Resulullah gibi göğsümüzü genişletsin... ÇÜNKÜ bize RUH ORADAN ÜFLENİYOR. Üflensin ki genişleyelim. Aksi halde bir iğne deliğinden yukarı çekiliyormuşcasına bir iplik gibi ensiz ve genişliksiz kalacağız.
İnşirah suresini bir ara Türkçe ve İLK ayeti de Arapça ezberleyerek namazda okuyunuz. Ben size reçete, muska vermiyorum. Doğrudan HABLİLLAHİ'nin ADRESİNİ veriyorum. Ana rahmine bağlanan KORDON (Cable) neyse Ruhun da (Üflendi ya) rahmine/balonuna üfürülme işte O gümüş kordondan Silver Cable gelmektedir.
Hapoel (İbranice) duymuşsunuzdur o işte Habil. İşte bu Habil (Hubble İng.) Öteki de Cubble fakat Caen diye yazılıyor artık. Kaen olarak da geçiyor İncil'de...
94/1. Biz senin göğsünü açıp genişletmedik mi?
94/2. Yükünü senden alıp atmadık mı?
94/3. O senin belini büken yükü .
94/4. Senin şanını ve ününü yüceltmedik mi?
94/5. Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır.
94/6. Gerçekten, zorlukla beraber bir kolaylık daha vardır.
94/7. Boş kaldın mı hemen (başka) işe koyul,
94/8. Yalnız Rabbine yönel.
“Biz senin göğsünü açıp genişletmedik mi?”. Fettah açmak falan değildir. Allah'ın bu İPİ aracılğıyla bizi FETHETMESİ, daha "Lebbeyk" yukarı götürülmesi... O kelime AÇINSAMA olarak Türkçemizde var. Miftah=Anahtar gibi düşünmeyelim. Göğsümüz bizim ÜFLENDİĞİMİZ KEHF=Ciğerlerimizdir ama onun içinde BAŞKA DERİNLİKLER var. KEHF var, Gümüş Kordon var, İKİNCİ RAHİM var=Tarık Suresi’nde sanırım 7 ila on ayetler arasında adı geçiyor. Bazı özel OSMOTİK, OMNİJEKTİF yani gizli süregelen CEN ile ilgili büyük bir SIR var o ayetlerde... "İnsan dönsün neden yaratıldığına bir baksın. O bir sudan yaratıldı. O su erkeğin bel/sırt ve kadının ön (kaburga) kemikleri arasındadır."
Burası ikinci rahimdir. Yani orada biri müennes diğeri müzekker iki şey gizli: Erkek diye belirtilenin, kürek kemiklerinin hizasına gelen sırt tarafındaki OMURLAR ve bunun kadındaki göğüs kemiklerine denk gelen genelde BOŞ bir bölgedir. Bir tür dış gebelik var burada... Yani bildiğiniz belden aşağı doğum-genital organları yok. Belden yukarıda... Allah'ımız tıb mı bilmiyor yoksa? Sümme Haşa...
Ayete devam ediniz. Orada şunu göreceksiniz: "Bu Kur'an boş laf eğlencelik değildir". ŞAKA etmiyor ALLAH. "Kadınların göğüs bölgesinde" ve erkeklerin buna denk gelen sırt arka belkemiği bölgesinde YENİ BİR HAYAT TÜRÜ VAR. Bir gizli gen bölgesi var. Allah asla ŞAKA ve şaklabanlık etmez. Şarlatanlık da... Cahil de değildir. O halde??? Şu Kur'an'da neler oluyor ???
Ne oluyorsa ŞAKA yok, Ciddi ciddi oluyor... O yönde bir DIŞ GEBELİK ile modüler doğum oluyor. İNSAN diyor Allah "Kuşkusuz Kur'ân, ayırıcı bir sözdür. O asla bir şaka değildir”.
İnsan "NEDEN YARATILDIĞINA BİR BAKSIN" O BİLDİĞİMİZ BELDEN AŞAĞI BÖLGEDEKİ SIVI OLUŞUMLARDAN... Ama konu birden BELDEN AŞAĞIYI değil tersine BELDEN YUKARIYI anlatmaya başlıyor:
5. Onun için insan neden yaratıldığına bir baksın.
6. Atılan bir sudan yaratıldı.
7. O su, erkeğin sulbü ile kadının göğüs kemikleri arasından çıkar.
Yedinci ayet ARTIK TIBBIN bildiği aşağı yöne değil YUKARIYA yöneliyor. Zaten anlatılan da orada Zaman yolcusu... Mesela 8. ayeti ele alalım:
8. “Elbette Allah'ın onu döndürmeye gücü yeter”. ZAMANDA GERİ DÖNDÜRMEYE...
9. “O gün bütün sırlar yoklanıp, meydana çıkarılır”. Herçağın kitabı olan Kur'an zaman yolculuğu mekanizmasının bulunacağı o GELECEK gün için konuşuyor ve İLERİ BİLGİ ve sırların ortaya çıkacağını" bildiriyor (Mahşeri anlatmıyor, Dünya’dan söz ediyor. Zamanda geriye yolculuğun başladığı İLK gala (Siftah)ı anlatıyor.
SIR dediği zamanda GERİYE yolculuk mekanizması, YOKLAMAK= sırların denenmesi, AÇIĞA çıkmak=Teori yerine tatbikata geçmek.
10. “İnsanın o gün ne bir gücü vardır, ne de bir yardımcısı”. Koskoca bir insanın zamanda küçülerek yaşça geriye giderek çocuk-bebek-embriyo olmasındaki o acizliği ve güçlüğü hele hele zamanda geriye gittiği için "HİÇBİR ŞEY hatırlamaması, YOLA hangi amaçla çıktığını HİÇ bilmemesi, hatta yola çıkma kavramını bile bilememesi... Yeniden doğmak... zahmetli bir iş. Büyük fedakarlık gerektiriyor. Ömrünüz uzamıyor ki. O sıkıcı ve cahillik ile dolu çocukluk günlerine dönülüyor. İkinci hatta üçüncü kez askerlik yapmak gibi istenmeyen bir şey ... Zaman yolcusu gerçekten fedakardır. Üstelik yola çıkarken "Felç" geçireceğini ve belki de hiç kurtulamayacağını da biliyor.
Sevdiği eşiyle aynı yaştadır. Ama dönüşte yaşıtı olan karısı "Annesiyle aynı yaşta bekleyecektir onu...". Bir yuva yıkılacaktır. Zaman yolcusunun fedakarlığı anlatmakla bitmez. İki kez doğum, iki anne iki baba iki kişilik iki dil iki şahsiyet.
Hızır zaman yolcusu (Hangi bağın tarafındaysa) ona bakar ve onu bulur. Evliliğine kadar karışır. Şununla değil bununla evlen gibi. Bir soru da sorulamaz bu adama (Musa bile soramıyor, azarı işitip oturuyor). O zamanın efendisi (Haşa sanki tanrı Chronos'tur). Zaman onun için yoktur. Zaman "Zülkarneyn denen zaman yolcuları" için vardır.
Daha o GİZLİ GEN'den YUSUF'u anlatmadık. Yusuf peygamber miydi? Kur'an'da Yusuf'un elçi olduğunu bildiren bir tek ayet bulabilir misiniz bana? Ama resmen yazacak nebi ya da rasulullah diye. Sırada YUSUF var. Kuyuya atılan İki yol hapiste unutulan. Ama bu yusuf ELÇİ midir?
40/34. Andolsun ki, daha önce Yusuf da size açık deliller getirmişti ve onun size getirdiği şeyler hakkında şüphe edip durmuştunuz. Nihayet o vefat edince "Allah ondan sonra peygamber göndermez" dediniz. İşte Allah o aşırı giden şüphecileri böyle saptırır.
Şimdi bilmemiz gereken şu: "Güneşi, Ay'ı ve 11 yıldızı bana secde ederken gördüm" (rüyasını babasına anlatıyor). Neden 12 değil de 11? Neden o baba "Yusuf'un üzerine diğer ÖZ çocukları gibi ihtimam ve özenle düşüyor. Ve Yusuf NEDEN ÇOK GÜZEL? (Yakışıklı demiyorum çok güzel diyorum, öyle ki kadınlar elma ile birlikte parmaklarını doğruyorlar) ÇOK AMA AŞIRI GÜZEL. Her CENNET HURİSİ GİBİ. Normal şartlarda hangi kadınlar TOPLUCA hiç hissetmeden parmaklarını kesip atabilir? Demek ki NORMAL ÜSTÜ BİR DURUM VAR.
Yusuf NİÇİN hapiste İKİ YIL UNUTULDU? Bu kadar güzel bir insan hiç UNUTULUR MU? Tam tersine her an hatırda tutulur ve yokluğunda hemen farkedilir. Daha neler var, neler neler...
“Kehf Suresi - Hz. Hızır - Zülkarneyn”
İnsanların birgün uzayda sistemleri turlayacağı doğru... Ancak onların "İleri bir uygarlık” olması gerekirdi. Eğer böyle ileri bir uygarlık iseler, çoktan gelmeliydiler. Oysa gelenlerin sadece "Torunlar=zaman gezmenleri" olduğuna ilişkin kanıt var. Zaten onlardan her biri için bir Zülkarneyn de diyebiliriz.
Ashabı kehf gibi: “Ashabı kehf üç kişidir dördüncüleri köpekleri, ashabı kehf beş kişidir alltıncısı köpekleridir, kehf ehli 7 kişidir sekizincisi de köpekleri...”. Zülkarneyn de böyle "KAÇ KİŞİDİR"?
Unutmayınız ki 83. ayette HIZIR biter ve/veya Zülkarneyn başlar... Ama birden bir giriş yapar ve "Sana Zülkarneyn'i sorarlar" der. Şimdi Zülkarneyn'e bağlanan kelime (Misal) şu: “Ben bunları kendiliğimden yapmadım. İşte dayanamadığın işlerin içyüzleri budur”.
İçyüzü kelimesine dikkat ediniz. SEBEP ve NETİCE (Neden-sonuç). İçyüzü de bir SEBEB’dir. Yani nedensellik ilkesi (Causality) gereği... "Neden ve sonuç" yer değiştirmiştir... Sonuç nedenden önce geldiğinde bize "Tuhaf gelen şeyler olur ve bunları bir büyü sanırız" (balığın canlanması gibi). Eğer Allah katından ise mucize sanırız.
Hızır olayını bir daha anımsayalım: Çünkü Zülkarneyn'e buradan direkt köprü oluşacaktır. Zaten ayet aslında şöyle yazılıyor:
82. "Duvar ise, şehirde iki yetim erkek çocuğa aitti. Duvarın altında onların bir hazinesi vardı; babaları da iyi bir kimseydi. Rabb’in onların erginlik çağına ulaşmasını ve Rabb’inden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarmalarını istedi.
ve 83: "Ben bunları kendiliğimden yapmadım. İşte dayanamadığın işlerin içyüzleri budur. Sana Zülkarneyn'den sorarlar de ki size ondan da haberlerim olacaktır".
Aslında 83. ayet budur. Tamamen devamı. Öyle kopuk değil... Tersine girift olmuş... Hızır'ın zamanı DEHR tipi zamandır. Yani bir tek noktada her yere değer zaman, "Her yere girebilen" TEĞET zaman. Dehr=Teğet zamandır, bunu anımsatmak için yine Satelit örneğini vereceğim:
1. Uzaya attığımız bir cismin 9,81 değerini aşması gerekir, yoksa atılan balistik (Mermi, roket, taş vb.) geri düşer.
2. Bu değerden yukarı bir ivme verilmelidir: Bu da 11 değeridir. Bundan büyük bir değer de attığımız balistik araç uzayda sonsuza açılır ama tam olarak 11 değerinde ise DÜNYA yörüngesine oturur.
Bunun anlamı şu... Roket/uydu vb. her neyse kritik orbitale oturmuştur. Yani ne uzaya açılabiliyor, ne de yeryüzüne düşebiliyor... Zaten yörüngeye oturmak demek şudur: O araç dünyaya HER NOKTADAN düşmek istemekte, fakat HİÇBİR noktadan düşememektedir.
DEHR budur işte... DEHR = Hızır'ın HER ZAMANA DÜŞMESİ'dir. Sayısı yoktur sonsuz zamana girebilir her zamana noktasal olarak değer. Teğet, yani noktasal olarak TÜM ZAMANLARIN hakimidir.
1. Bizim gibi zamanda ileri,
2. İblis ve anti madde evrenindeki gibi zamanda geri,
3. Tüm zamanlarda ve blok evrende (zamansız uzayda) olabiliyor (Sebe kraliçesinin tahtını böyle getirmişti),
4. İki zamanlı da olabiliyor
5. vs. vs.
Hızır-Musa ve Yuşa olayından epeyce bir edinim edindikti. Hızır'ın, Musa ve Yuşa'nın zamanına TERS yönden girdiğini anlamıştık... Balık canlanmıştı ve de ikinci MİSAL, "Şeytan bunu bana unutturdu" diyen Yuşa'nın ifadesinden iblise ÖZEL olan ve bir İLERİ sonra BİR GERİ akan zamana dahil olduğunu hatırlayacaksınız. "Şeytan bana bunu unutturdu". Bu MİSAL cümle ile OSİLASYONİK yani Alternatif akım gibi "İleri ve sonra geri" çalışan bir zaman oku var demekti.
Sonra Musa'yı aldı HIZIR... Onu şuradan anlıyoruz: "...bunun üzerine izleri üzerinde G E R İ döndüler". Zamanda geriye gidildi. Yuşa (Musa'nın öldürdüğü GELECEKTEKİ YUŞA) zamanda geriye gidince çok genç olduğundan küçülerek cenin oldu. Musa ve Hızır da yaklaşık zamanda 17 yıl geriye gitmiş oldular (Yuşa da o yaştaydı zaten). Musa daha katil olmamıştı, Yuşa'yı öldürmemişti. Hızır ise çok önemli bir söz söyledi: "İÇYÜZÜNÜ=SEBEBİNİ" bilmediğin şeyler yapılacaktır, bunlar sana ne kadar mantıksız gelirse gelsin, sakın işimde engel olma...
Gördüğünüz gibi yeniden SEBEP kelimesine daha doğrusu NEDEN ve SONUCUN ikisini de kapsayan tek bir kavrama "İÇYÜZÜ" MİSALİNE girdik. Soru sormak bir engel değil ama engel olan şey şu: Zaman kaybetmemek... Hızır için bir sorun yok, ancak Musa'nın "Geriye çalışan zamanı" daha sonra "İleri çalışacaktır". Musa zamana bağımlı olacağından HIZLA yetiştirilmesi gerekli... Hani çocuğunuzu sabah okula yetiştireceksiniz. Ama bir türlü uyanmak ve gitmek istemiyor. Onun gibi bir şey...
Hızır diyor ki; "Senin yetiştirilmen gerekli görevin var: Balığın canlandığı o yerden ileride ümmetini geçireceksin. O kaya ağzını unutma, orada tam o kanalda deniz ikiye ayrılacak. Oradan İsrail oğulları özgürlüğe kaçacaklar... Hızır öncelikle bunu anlatıyordu.
Sözkonusu o noktadan az ileride bir GEMİ vardı. O gemi gelecekte, Yuşa denen bir zalim hükümdarın Amiral gemisi olmuş ve onunla denizlerin hakimi olmuştu. Çok zalim bir Yuşa idi ve şöhretini o geminin fazlalığına yani dengeyi bozmasına borçluydu. O gemi olmasaydı o savaşı kaybedecekti... İyi ki Zalim Yuşa'nın böyle bir HASSAS gemisi vardı. Ama Yuşa şimdi doğmamış bir embrio durumunda. O halde bu gemi "Parçalanmalıydı". Yani alttan delinirse orada kalırdı. Sonra Hızır Musa'yı azarladı "İÇYÜZÜNÜ" bilmediğin bir şeyi benimle muahaza etme demedim mi?
Derken, O gemiye en yakın bir derme çatma eve girdi Hızır... Ve orada uykuda olan çocuğun ağzını eliyle kapatarak onu ÖLDÜRDÜ... Musa kahrolmuştu: "Bir kısas hakkı olmadan bir bebeği öldürmek çok büyük bir cürümdür. Ben de seni bir adam zannetmiştim, meğer sen bir KATİLmişsin. Bu yaptığını hiç bir şeyle açıklayamazsın, sen çok kötü bir insansın...".
Musa böyle düşünüyordu. Hızır ise her bilen ALİM gibi içerliyordu bu densize ve şöyle düşünüyordu içinden: "Ben bu Yuşa'yı öldürmesem ileride SEN ÖLDÜRECEKSİN". Katil sen olacaksın... Dua et de Allah, Levhi Mahfuz'da anne-babanın DUASINI kabul etti. Dua şöyleydi: "Ya rabbi EĞER HAYIRLI olacak ise oğlumuzu ömürlü kıl... Onu ıslah et ey ulu Rabb’imiz". Allahüuekber bu duanın gücüdür ve Levhimahfuz'daki ilahi bilgisayar bu programa uydu. Hızır da o programa uydu... Musa da kurtuldu katil olmaktan. Tam tersine İSMET sıfatını geri alıverdi. Yani gelecekte katil olmadı.
Tılsımlı bir dua yoktur. İHLAS ile yapılan içtenlikli her yakarış MUCİZELER yaratır... Levhi Mahfuz'u baştan yazar, Arş sallanır. Tüm arş taşıyan mukarrebun melekler korkuyla mütteki olur ve en girgin titreşimlerle kendilerinden geçerler.
Günahlar da aynen böyle affoluyor:
1. Settar=Var olan günahı ÖRTÜYOR, başkalarına açıklatmıyor, kamufle ediyor.
2. Afivv=Bu günahlar affa uğruyor (kırgın bir babanın, eninde sonunda çocuğunu affetmesi gibi)
3. Ğafur=Sen İSTİĞFAR edersen, sen günahlarını kendin içtenlikli olarak ve kimseye söylemeden ALLAH'ın ile şahdamarının içinden monolog gibi konuşursan ya da bir kez ALLAH dersen Ğafur ismi operatör oluyor... İşbaşına geçiyor...
4. Tevvab=tevbeleri kabul edici... Bu isim BÜYÜK günahları da SİLİYOR. Kul hakkı dışında ANADAN DOĞMA olarak sıfırlanıyorsunuz,
5. Rahman,
6. Rahim,
7. İlahinnas,
İşte tevbe mekanizması bunlardan ibaret.
Balığın canlandığı yerden AZ ilerideki gemiyi deldi ve gemiye en yakın evdeki bir çocuğu öldürdü... Evet elini çocuğun ağzına kapadı. Çocuk boğuldu. HIZIR KATİL mi oldu? Yuşa zamanda geri gitmekle zaten ÖLMÜŞTÜ. Yani hiç doğmamış olmuştu. Hiç doğmamak da bir tür ÖLMEK değil midir? Yuşa öldü...
En sonunda zaman oku ileriye doğru çalıştığında "BİR YUŞA DOĞDU". Minicik bir bebek gözlerini dünyaya açtı... Çok ama çok iyi bir insan ve evlat olarak YUŞA doğdu... O Yuşa Musa'ya rakip değil, tam tersine atuşağı, silah arkadaşı, kamarot vb. HER ŞEY oldu. Katipliğini, bodyguardlığını yaptı. Bir SAHABE ötesinde HAVARİ oldu... İşte kötü YUŞA öldürülmeseydi BU HAYIRLI MÜKEMMEL YUŞA doğmamış olacaktı (Parçacık Yuşa yerine dalgacık yuşa gibi)... Yani POLARİZE bir YUŞA doğdu.
POLARİZE bunu unutmayınız çünkü bu ZÜLKARNEYN'in de öyküsüdür. Polarizlenmek DİPOLE olmak. Dİ=İKİ, POLE=KUTUP veya KARN+EYN. Zaman da İKİLEŞİR ve (DEHR=TEK, TEĞET) ama KARN=KİRİŞ zaman. Yani bir küreye bir tek noktada değen HIZIR'ın DEHR zamanı değil! Bir küreyi KİRİŞ olarak İKİ noktada ama illa ki İKİ noktada, olmazsa olmaz bir şart olarak sadece İKİ noktada kesen zaman demektir KARNEYN. İki tane ışık konisini darboğazından (Berzah) birleştiriyoruz ve ortaya çıkan bu şemle (Kum saatine) de KARNEYN deniyor. Karn=Işık Konisi (Koni=Cony=Hûni).
Zülkarneyn Ye’cüc-Me’cüc istilasını TEHİR ediyor (Tehir=Sonuç=Resultance). Yani hızır gibi EBEDİ olarak düzeltmiyor. TEHİR ediyor yani erteliyor. O ALLAH vaadidir çünkü... Allah da vaadinden dönmeyeceğinden ve VAAD= Vade Tanımak olduğundan TEHİR ile yani kiriş veya şiş diyelim bir triko yumağına saplanıyor, "İKİ NOKTADAN". ÖNCE bir uçtan (geçmişten) giriyor, sonra da öteki uçtan (gelecekten) çıkıyor.
Sonra, geminin bulunduğu liman köyüne gittiler. Su istedi Hızır... Yabancı fobisi ve üstelik de bedava suyu satmaya kalktılar. Musa'nın cebindeki sikkeler zamanda geri gidince YOK olmuştu. Musa bu yüzden parasızdı. Hızır ise yaptığı hiç bir işe bir karşılık almaz (Sebe melikesinin tahtını getirir ama bir ekmek parasından başka alacağı şey yoktur)...
Hızır su içemedi, Musa da... Yakıcı Sina güneşi altında, bir yıkılmakta olan duvar enkazını İNCİ GİBİ dizdiler. Musa söylene söylene yapıyordu bu işi... Kendisine istediği an SU verecek, tulumunu taşıyan YUŞA YOKTU artık... Kendisi Hızır'ın Yuşa'sı olmuştu. Hızır'a döndü dedi ki: “İsteseydin buna karşılık elbette bir ücret alırdın”.
78. (Hızır) Dedi ki: “İşte bu seninle benim aramın ayrılmasıdır. Şimdi sana tahammül edemediğin şeylerin içyüzünü haber vereceğim”.
79. “Gemiden başlayayım: O gemi, denizde işçilik yapan bir grup yoksulundu. Ben onu kusurlu hale getirmek istedim. Çünkü biraz ötelerinde bir kral vardı; tüm gemilere zorla el koyuyordu”.
80. "Oğlan çocuğa gelince: Onun anası-babası inanmış kişilerdi. Çocuğun onları azgınlık ve inkâra sürüklemesinden korktuk."
81. "Diledik ki, Rableri onlara o çocuktan temizlikçe daha üstün, merhametçe daha gelişmişini versin."
82. "Ve duvar. Duvar, o kentte yaşayan iki yetim oğlanındı. Altında, oğlanlara ait bir define vardı. Oğlanların babası da hayır ve barış seven bir kimse olarak yaşamıştı. Rabbin istedi ki, o çocuklar ergenliklerine ulaşsınlar da Rabbinden bir rahmet olarak definelerini çıkarsınlar. Ben bunları kendi buyruğumun sonucu olarak yapmadım. İşte senin sabretmeye güç yetiremediğin şeylerin içyüzü budur."
Artık 80.inci ayeti ÇOK İYİ anlıyor ve biliyorsunuz. Yorumlamıyorum. Siz Kur'an'ı DİREKT ve dolaysız ANLIYORSUNUZ... Bu Allah'ın HANİFLERE bir ÖNCÜ armağanıdır... Geçen yıl okuduğunuz ya da eskiden alıp da anlar-anlamaz okuduğunuz KUR'AN DEĞİL bu artık... Bu Kur'an'ın 80. ayetini SİZ ARTIK biliyorsunuz. Yuşa'yı, -m ve +m olan Yuşayı biliyorsunuz... Cinayete kurban giden ve/veya gitmeyen iyi ve/veya kötü Yuşa'yı, katil ve/veya ismet Musa'yı biliyorsunuz değil mi?
Zaman yeniden düz çalışınca... İşte orada bir çocuk doğdu. Çünkü HIZIR onu nefessiz bıraktı boğdu. Boğmasaydı Yuşa için doğdu demiyecektik... Artık bunları da biliyorsunuz... Artık Kur'an'ın NE MÜKEMMEL OLDUĞUNU biliyorsunuz. Ve bir tek şeyi BİZLER hep beraber bilemiyoruz: "Neyin hayır neyin şer olduğunun İÇYÜZÜNÜ ALLAH'tan başkası bilmez". BU AYETİ de anladık. Bırakın kötü Yuşa öldürülsün.