7---------------------

“Üç Majisyen”         

Burç:

1. Yemin olsun o burçlarla dolu göğe,
2. O vaat olunan güne,
3. Tanıklık edene (şahide), tanıklık edilene (meşuda),

Şahid-Meşhud için Ali İmran 81’e bakmamız gerek:

81: Ve unutma ki Allah, peygamberlerden mîsaklarını almış, şöyle demişti: "Size Kitap'tan ve hikmetten nasip verdim. Sonra size elinizdekini doğrulayıcı bir resul geldiğinde, ona mutlaka inanacak ve ona muhakkak yardım edeceksiniz. Kabul ettiniz ve ağır yükümü üzerinize aldınız mı?". "Kabul ettik." dediler. "O halde tanık olun, sizinle beraber ben de tanıklardanım." dedi.

ŞAHİD ve MEŞHUD işte buradaki misakta belli. İşte bu ikisi birbiriyle bağlantılı ve aynı şey. Oradaki Misak alınanlar da “Şahid” ve “Meşhud”dur. “Tasdik eden bir peygamber geldiğinde ona mutlaka inanıp yardım edeceksiniz”. Bunu Resulullah'a da söylüyor... Resulullah'dan sonra kim gelebilir ki? O Hatemül Enbiya'dır.

M-M-M... Üç Majisyen. Birincisi MEHDİ (Resul). Mehdi'nin lakabı niçin RESUL'dür dikkat ettiniz mi? Hep birlikte anılır siyer ve Hadiste sürekli Mehdi Resul diye geçer. Ve benim verdiğim ayette de RESUL diye geçiyor. Bu bağlantıyı da hissettiniz mi?

İşte birinci M>>> MEHDİ RESUL. İkinci M>>> Kelamullah ve Ruhullah İsa. O da aynı Misakta söz verdi. Zaten birinciyle birlikte peşpeşe geleceklerdir. Mehdi Resul'u, Mesih Resul izleyecektir. Diğer tüm nebiler vefat etmişlerdir. Ama Mehdi ve Mesih Resuller DİRİDİR. İsa şu anda diri, Adler de zaman boşluğunda (Yahya as.ın boşluğu ile aynı). Bir boşlukta bulunuyor. O 17 yaşında bir kraliçeden doğacak olan ve ayette adı geçen, elçilerden de MİSAK alınan, Allah'ın ŞAHİD ve MEŞHUD olduğu resuldür... Acaba niçin İslam tarihi boyunca Mehdi için "Resul" dendi? İsa zaten RESUL. Şuna şaşırmalıyız ki, Mehdi sıradan biri fakat RESUL sıfatı alıyor.

Aslında Resulullah'ın bize getirdiği Kur'an hiçbir zaman uygulamaya ve evrensel, ilerici bir düzene konmadı. Muska oldu ve cahil Müslümanların, siyasal sultanların elinde oyuncak oldu. O kitap aslında Mesih İsa'ya yani "Artık Kur'an ile işbaşı yapması için ZAMAN İÇİNDE İLETİLMİŞTİ. İsa ki, getirdiği İNCİL aslında TEVRAT'ın devamıdır ve asıl olan Tevrat’tır. Böylece İsa ÜÇ DİNİN DE RESULÜ OLUYOR. İsa Tevrat'ı ve devamı olan İncil'i ve GELECEKTE DE Kur'an'ı yani ÜÇ RİSALE'yi elinde tutmaktadır. Tevrat>>>>İncil>>>>>Kur'an. İşte bu Hz. İsa'ya iletilmiştir.

Kur'an hep kötü ellerde ve muska gibi kullanılmıştır. Şarkı diye okunmuştur. İçindeki ayetleri keçilere ve hadislere yem yapmışlardır. Kur'an GERÇEK RESULLERİNİ bekliyor, Yezid ve şimdiki Yezidleri beklemiyor. Onlar Kur'an'a kurban olsunlar. Bu arada bir şey daha biliyoruz:

Mehdi-Mesih-Majisyen üçgeni Kur'an'da MİSAK ve MEŞHUD olarak yer almaktadır. Burada şahid-meşhud işte Ali İmran 81'deki olaydır. Oysa şimdiye kadar bizlere "İsa'nın dönüşü ile ilgili ayet yok. Mehdi ile ilgili ayet yok diye bize yutturmuşlardı.

Halbuki Kur'an'da HERŞEY APAÇIK VE DETAYLI yazılıdır. Aklınıza gelen herşey ne isterseniz, herşey Kur'an'da vardır.

Meryem 15: Selam olsun ona, doğduğu gün, öleceği gün ve diri olarak kaldırılacağı gün.

İsa'nın ölmediğini ve geri döneceğini daha sonra da eceliyle öleceğini ve herkes gibi dirileceğini bildiriyor. O dönemde üç majisyen vardı. Bunlar Zekeriya (Zacharias) Yahya (Johannes) ve Messiah (İsa) idi.

Bu üç MAJİSYEN aslında Musa'nın Asa'sındaki kişiler. Firavun'un ÜÇ BÜYÜCÜSÜ (Majisyeni) vardı. Onlar ile MUSA tutuştular. Allah Musa'dan asasını (Bastonunu) atmasını istedi. Baston yılan oldu ve diğer üç majisyenin yaptıkları olağanüstü büyüleri yedi.

Sihirbazlar iman ettiler, Musa'ya iman ettiler ve Firavun onları orada öldürteceğini söyledi. "İmanınızı geri alınız. Şimdi ölürsünüz" dedi. Üç majisyen imanlarını geri almadılar, "Biz Musa'nın Allah'ına taparız. Firavun'un majisyenleri olmaktan utanç duyarız". Firavun onları öldürtürken onlar gülüyorlardı... "Ey bizim Rabb’imiz seni bulmak Son nefesimize bırakılmış meğer. Ölüm bizi seninle birleştirecek tek yol" dediler. Allah bu üç kulunu "Anadan doğma günahsız" ve de ŞEHİD kıldı. Bilirsiniz Şehidler DİRİDİR ve ölmezler.

İsa ve üç majisyeni anlatırken, Musa ve üç Majisyene geçtim... Oysa şunu söylemek istedim: İncil'deki üç Majisyen aslında Tevrat'taki üç majisyendir. Allah onları DİRİ ve şehid ilan etmiştir. Şehidler ölmezler ve bir yandan da Allah onlar için yeni bir hayat hazırlamıştır. Çünkü evrendeki en iğrenç ve cehennemlik şey nedir derseniz ona BÜYÜ derim!

Büyü demek, doğanın dengesini bozmak demektir. Onun için bir maji (Büyü) ve onu yapan majisyen büyük vebal altındadır. Bu daha ileri bir teknoloji... Tılsım, muska gibi değil. "Majisyenlik" akıllara sağlık bir şeydir. O çağlarda majisyyenler neler yapmıyorlardı ki? Bir DAĞI yokedebiliyorlardı. Bir başka kentteki birin evinden belirli bir eşyayı (Yüzük, mühür vb.) getirebiliyorlardı. Kitle halinde bir orduyu hipnoz edebiliyorlardı. Yeryüzünü alev alev yahnıyormuş gibi gösterebiliyorlardı... Ama Allah ayrıcalıklı kullarına yani Resullerine ne güzel yardım eder (Nasrullahi) "Ey Ateş, İbrahim'e karşı SERİN ve SALİM ol" dedik... Ateş İbrahim'i yakmadı.

Musa'nın majisyenleri de böyleydi. Örneğin evinizi kaybediyordu (Uzayı polarizleyerek Cin-ifritlerden yardım almaya büyü deniyor)... Anahtar elinizde ama kapı ve ev yok! Kur'an böyle GERÇEK MAJİLERİN olduğu dönemden söz ediyor (Kur'an'a tamamen inanmak zorundayız. Bir HARFİNİ bile kuşkuyla alırsak işimiz biter). Kur'an böyle şeylerle doludur. Kur'an'da bize normal gelen hiçbir şey bulamazsınız. Resulullah'ın savaşlarını bile "2000 işaretli melek" kazanmıştır, Araplar değil...

Tevrat 6 bin yıllıktır. O Tevratta neler var neler (Seyyar fusion santralı olan Ahit sandığı=Tabutüs sekine vb.) Ve İbrahim döneminde (Ki ibrahim, Musa'nın atasıdır) Babil'de iki melek Harut ve Marut bu sihiri ALLAH KATINDAN indirmişlerdi. Diyorum ya Kur'an'da NORMAL OLAN bir şey aramayın. Herşey orada paranormaldir.

Adem Cennet'ten iniyor, İsa yukarı çıkıyor. Bunları normal sanmayın... Kur'an’da ne varsa normal üstüdür ve bunu düşünüp epeyce şaşırın. Çünkü, Kur'an "KEŞFİNİ ÇOK SEVER".

Sihir ALLAH KATINDAN, Allah tarafından gönderilmiştir. Maji ALLAH ÖĞRETİSİDİR ve tehlikelidir. Örneğin bir H atomundaki - olan elektronu + yaparak (Pozitrona çevirerek) ayrılmasını sağlar ve antimadde-maddeyle buluştuğundan orada bir kıyamet kopar adeta... Böyle şeyler hep olsaydı, biz yanmıştık...

Bu çok hoş olan LEDÜN bilimini bilen herkes Majisyendir. Ancak gelmiş geçmiş en büyük majisyenler Musa'nın karşısına diktirilen majisyenlerdir. Onlar bu işin piri olmuşlardı. Dünya’da tüm çağların en iyisi... Ve daha daha daha ileri...VARILACAK en ileri amacı arıyordu üç majisyen... Onu Musa ve asası ile buldular. Gülerek şehid oldular. Çünkü amaçları "O son noktayı” bulmaktı ve o mutlu son ise Musa'nın Rabbi ve bizim Rabb’imiz olan Allah'ımızdı. Onun için seve seve öldürüldüler (Şehid öldürülemez. Kalkar ve devam eder).

Sonra onlar bu kez de İSA'yı, bebek İsa'yı buldular... Gerek Musa'nın ve gerekse İsa'nın bir maji (kehanet) olarak doğacakları bildirilmiştir. Bu yüzden Firavun ve Hirod (Herod=Harut) yeni doğan bebeklerin öldürülmelerini emrettiler. Biliyoruz ki Musa'yı NİL nehrine sepetiyle bıraktı ve Allah'a teslim etti annesi... Onu Firavun'un eşi Asiye buldu. Mısır sarayında ve Firavun’un evlatlığı oldu Musa...

Dikkat edin aynı şeyler olmuş ve yine ÜÇ MAJİSYEN var. Üç majisyenlik devam etmektedir ve sadece belirli bir ırka aittir.Talut ırkına... Davud, Calut ve Talut. Bunlar da birer HÜKÜMRAN. Talut'un genlerini alan ırk (Kabile) doğal MAJİSYENDİR.

Benim Arş'ın 4 direkli olan çizimlerimde olan "İKİ GİZLİ SARMAL" içinden bu genler bize geçer. Mesela Davud ve oğlu Süleyman (Amonoğulları) majisyenlerdir. Cinleri kullanırlar, hayvanlarla resmen konuşurlar. Her ikisi de rüzgarda taşıtlarıyla uçabiliyor. Ayrıca Davut peygamber demiri eline alır iki parmağının arasında iki defa gider gelir. Demirin yüzeyindeki tüm elektronları kendine çeker, kalan demir de bir mum gibi eriyip yerlere akardı (Soğuk fuzyon budur: Isıtmadan eritmek olayı. Soğuk demiri, fabrikadaki gibi erimiş hale getirmek). Davut-Süleyman ve onun soyundan gelen Uri GELLER de bunu yapıyor. Çünkü o kral peygamber olan atalarının kanını taşıyor (Yahudiler soykütüklerini 4500 yıldır tutarlar. Herkes kimin ne olduğunu binlerce yıl öncesine dayanarak bilir).

Talut'u hatırlayacaksınız... Tabutüssekine'de geçiyordu. Talut peygamber değil, kraldır. Öyle bir majisyendir ki istediği yeri şimdiki teknolojiyle havaya uçurabiliyordu.


 

Bakara 247: Peygamberleri onlara dedi ki: "Allah, Tâlût'u size kral gönderdi." Şöyle konuştular: "O bizim üzerimizde nasıl saltanat kurabilir? Yönetimde biz ondan daha çok hak sahibiyiz. Ona bir mal genişliği de verilmemiştir." Peygamber dedi ki: "Allah onu seçip size üst olarak gönderdi. Onu bilgi ve beden gücü yönünden üstün kıldı." Allah, mülkünü dilediğine verir. Allah, mülkü genişletendir, her şeyi bilendir.

Bakara 248: Nebileri onlara şöyle söyledi: "Onun mülk ve saltanatının belirtisi o Tabut'un size gelmesidir. Onun içinde Rabb’inizden bir huzur, Hârun hanedanının, Mûsa hanedanının bıraktığından bir kalıntı vardır. Onu melekler taşır. Eger iman sahipleri iseniz, bunda sizin için elbette bir ibret vardır."

Meleklerin taşıdığı o Tabut'un içinde Rabbinizden size bir ferahlık ve sükunet, Musa ve Harun hanedanlarının bıraktıklarından bir kalıntı vardır. Eğer inanmış kimseler iseniz sizin için bunda şüphesiz bir alamet vardır, dedi.

Melekler (Nur=Sonsuz özenerji takyon enerjisi) taşıyor. İçindeki yakıt ise Tevrat'tan bir parça tılsım. Musa ve Harun (ikisi kardeş) iki peygamber ve GEN'lerini Talut'a veriyorlar. Tabii yanlış tercüme: Kelime şu kadarcık=Tabutüssekine. Sakin duran sanduka... Tutmuş oraya “Rabb’inizden size bir ferahlık ve sükunet”, diye yazmışlar. Sakin-sandık diye iki kelime yerine doldurmuşlar... Artık yanlışlıkla bir doğru yazarlarsa o zaman şaşırıyorum.

“Mürseller”

Maalesef 74 kişi aramızda değil. Olmayacaklar da... 313'den 74 eksiğimiz var. Çabucak MÜRSEL olacak yetenekte HANİF ile ZipZap misyonu tamamlanacak, Allah inşa. Zick-Zack maalesef bizden ayrılmak üzere. Kaptanlara isyan ettiler. Bağdadi sevgisi ağır bastı, oriyentalize oldular. Zamanında Thule Qaanaaq cemiyeti de böyle bir sarsıntı geçirdi ve Thule siyonist/nazi güçlerin eline geçti. 74 kişi Zigzag'a geri dönmüyor ama BEDİR SAVAŞI devam edecek... 313 mürselleri duydunuz mu? Mehdi RESUL... Mürsel de Resul ile aynı kökten “RSL”. Mehdi Resul, 313 de resul. Mürsel = Risale/Broşür/Kitap getiren. Bedir savaşında kimse kitap yazmadı... Okuma yazma bilen bile yoktu. Bu 313 mürseller kimlerdir acaba?

İşte bu mürseller, sadece Kur'an'ın DETAYLARINI çok iyi bilirler ve anlatırlar. Bir tek batıl, bidat sokmazlar o kitaplara. Hadislerden ve klasik öğretilerden yararlanmazlar. 313 mürsellerin biri benim. Buram buram bilim kokuyor. Mehdi onu burcu burcu kokluyor. Gelecek şekilleniyor ve 313 mürsel arkasında neler var neler...

Ali İmran Suresi’ne bir bakın:

123: Yemin olsun ki, ezik-boynu bükük olduğunuz bir sırada Allah size Bedir'de de yardım etmişti. O halde Allah'tan korkun ki, şükredebilesiniz.

124: O sırada sen, müminlere şöyle diyordun: "Rabbinizin, indirilmiş üçbin melekle destek vermesi, size yetmiyor mu?"

125: İş, sanıldığı gibi değildir. Onlar, hemen şu anda üstünüze gelseler bile, eğer siz sabreder ve korunursanız, Rabb’iniz sizi, üzerlerine nişan vurulmuş beş bin melekle destekler.

126: Allah bunu size bir müjde olması ve onunla kalplerinizi yatıştırması dışında hiçbir şey yapmamıştır. Yardım, Azîz ve Hakîm olan Allah katından başka hiçbir yerden gelmez.

127: Allah bunu yaptı ki, küfre sapanlardan bir kısmını bölüp ayırsın veya onları zelîl etsin de yıkık ve ürkek bir halde dönüp gitsinler.

Bu Bedir savaşıdır. Resulullah dahil 313 mürseldir orada muhatap olanlar. Allah onlara üçbin melekle yardım etti. Bizlere de beşbin melekle yardım edeceğini söylüyor. Bir daha okuyunuz, anlamına şaşıracaksınız. 5000 melek Resulullah'a inmedi... Onun vaadini bizler tutuyoruz. O bizim REZERVİMİZ. Bizlerin ve artık Risale üretenleriniz ortaya çıkıyor.

74 eksiğin yerini SİZ HANİFLER yani MÜRSELLER tamamlayacaksınız. Bu Allah'ın emridir, Haniflere görevdir. Onun için hayatımda ilk kez bugün KAPTAN dedim. Captain=İmam, ama lider değil. Gemi sahibi liderdir, kaptan değildir, armatör geminin sahibidir. Kaptan geminin sahibi değil emanetçisidir ve sadece o geminin imamıdır (Namaz kıldıran anlamında değil, yol ve yel veren yelken tutan, dümen kıran anlamında). O yüzden artık arkamızda 5000 işaretli meleği HİSSEDİNCE tevazu kurallarımın, doğal alçakgönüllülüğümün dışına çıkarak “captain” oldum, izninizle hanifcanlar... Unutmayın ben armatör değilim, komodor (Lider) da değilim. Ben sadece kaptanım, serdümen sizsiniz, makinist sizsiniz... Allah yardımcımızdır.

Çok işaret verdim bugün... Kur'an dedim, baştan aşağı tepeden tırnağa NORMALÜSTÜ'dür. Normal hiç birşey bulamazsınız. Onun için bana inanıp inanmamakta serbestsiniz. Anlattıklarım da NORMALÜSTÜ, gayet doğal. Çünkü ben KUR'AN'ı yani asıl NORMALÜSTÜ olanı yazıyorum. Normal olan hiçbir şey bulamazsınız Kur'an'da... Harut ve marut iki melek Babil'e iner ve büyü denen ileri teknolojileri öğretirler insanlara... Bu normal mi şimdi? Talut beraberinde nükleer santral sandığı taşıyor, Musa kemikleri 6 metre olan bir dev öldürüyor... Davut'un öldürdüğü Calut da onlardan biri, bunlar normal mi? Karıncalar "Kaçın Süleyman'ın ordusu sizi ezmesin diyor". Süleyman bunu duyuyor, gülümsüyor ve karınca kaptanı ile konuşuyor. Normal mi değil mi?

O yüzden HANİFCANLAR. Beni kınamayın, şaşırdı falan demeyin. Benim anlattıklarım da normalüstü... Bu Hans von Aiberg'in serüvenidir. Bu bir Mürseller misyonudur. Allah'ın sözü Kur'an ve onu eliyle teslim eden Resulullah'ın duası arkada 5000 melek, 313 Mürsel ve gelecek güzel gelecek...

5000 melek normal değildir... Sizlerin Hanif olması da normal değildir. Herkes Müslüman olur, ama HANİF olmak ANORMALDİR. Cennette ağaçlar ters, nehirler başyukarı... Bana normal ne bulabilirsiniz Kur'an'da? Kur'an=NORMAL OLMAYAN KİTAPTIR. HANİF=NORMAL OLMAYAN MÜSLÜMANDIR. Siz NORMALÜSTÜ, OLAĞANÜSTÜ olmaya soyunmuş HANİFLERSİNİZ. Bedeli var:

Hızır sizi bulacak. Onu görmek bile normal değildir... Bir salisede TAHT geliyor, Sebe'den Filistin'e bu normal midir?  Hızır getiriyor. İbrahim mutmain olsun diye 4 kuş öldürtüyor Rabb’imiz ve 4 dağa koyuyor. O ölü kuşları çağırınca geliyorlar, bu normal midir? Musa da öyle, kesilen bir sığırın etini bir ölüye çalıyor, ölü canlanıyor. Bunlar normal midir?

“Adem - Havva”

Aşk Adem ve Havva kadar eskidir... Ve Havva da kötü kaynana idi. Çünkü kendi doğurdukları ile Huri olan doğumlarda, Hurilere karşı daha az sevgi besliyordu. Çapraz evlilikte, kendi geninden olan çocuklarını el üstünde tutuyor ve bunlarla evlenen diğer Huri tipi kendi çocuklarına da kayınvalide görevi yapıyordu, Oysa aynı batında doğurmuştu, ikisi de evladı sayılırdı. Ama Hurilerin "kaynanası" olmayı istiyordu. Yani bu çok eski bir dert, tarihi bir dert.

Oysa kaynana-kayınpeder, görgülü, bilgili, medeni olsalardı, "Eloğlu-elkızını" da GERÇEKTEN bağırlarına bassalardı, çok iyi olurdu. Unutmayınız ki gelin=(Eve gelen) YETİMDİR artık! (bir anlamda)... Ve yetime kayınvalide-kayınpeder ÇOK yi davranmalı. Yetim ALLAH'ın ÖZEL olarak korumamızı istediği ÖZEL KULDUR.

Adem-Havva, Aden planetinde yaratılıp, Firdevs'e geçtiler (lanetli ağaç Firdevs'tedir). Firdevs'te Huri yoktu, ikisi vardılar. Huriler Aden'de kaldılar (İngilizce ve İbranice Eden=Ademin yaratıldığı Cennet). Bunları alt ve üst gibi düşünmemeliyiz. Orada "İmkansız resim" olayı var. Escher'in tabloları gibi. Mesela bizde en boy ve yükseklik var. Niye üç? 7 renk, 7 nota var, neden 7?  Cennette bunların 7777777777777777777777olduğunu yazmıştım. Aynı mantıkla neden üç boyut? x,y,z, üzerine f, g, i, d, k, ... boyutları da var. Böyle olunca da Cennet’te x=uzunluk, y=metre kare ve z=metreküp üzerine f=(üssü dört) kartezyeni var. Yani sonsuz ötesi MATEMATİK'e geldik yine...

Hz. Hızır ve Zülkarneyn’ler”

Elektromagnetik kuvvet evrenin heryerinde mevcuttur. Dolayısıyla evrenden soyutlayamazsınız. Yani DUHAN ve DUHA bir kaderdir. Önlemenin yolu var: Sadece Fusion kullanılırsa bunun çevre kirliliği ve radyasyonu olmuyor, ama onu H bombası olarak patlatırlarsa, elbette bir TRAKYA kadar toprağı siler süpürür. Ondan daha beteri, Dünya’yı kendi elimizle kirletmek, oksijeni tüketmek vb. Asıl o hava kirliliği ve asıl o asit yağmuru ile başımız belada olacak.

Hızır'ın çizdiği yol şu: O bomba ZAMANDA geri gidilerek patlatılmaz ya da sistem dışında bir yerde patlatılır, ya da Bermuda kaybolanları gibi "Zaman tüneline" atılarak kurtarılabilir. Bunun için önce Allah'tan izin (Levhi Mahfuz'dan) gelmeli. Hızır (Mono-Karn) ve bizler (Stereo-karn+eyn) hiçbir şeyi keyfimizden yapmayız. Biz artık kendi nefsimize sahip değiliz. Özel yaşam dahil, tüm otonomilerimiz kaldırılmıştır. Allah korkusundan başka hiç bir şey benim ÖZGÜRLÜĞÜME dokunamazdı zaten... Ama o tek KORKU onu da elimden aldı. Ben artık özgür değilim. İstifa edemem, başımı alıp gidemem. "Kalk ve uyar!" diye bir tokat şaklıyor her SALİSE başımda...

5 saat uyku, bir öğün yemek ve sürekli kalkıp (teyakkuzda) uyarıyorum. Uyarırken ukalalık ve rahatsızlık vermemeliyiz üstelik. Uyarılmayı "uyanmak" isteyen bizden isteyecek... Yani talep karşıdan gelecek... İşte bu bir aşk ve pişman

“Jorge Luis Borges”

Borges'imiz de bizden ve gelecekte bu satırları okuyor. Daha Millenium/Milatium olmadığı için AÇIK AÇIK yazamıyorlardı. Gurdjieff bile tam açık değildi. Ben de... AMA şimdi yazabiliyorum sansür kalktı. Bunun kıymetini bilin...

Borges de ölmedi... Einstein da... (ölen gelecekte ölür, şu anda şu saniyede öldüyse bilemem, ama halen SAĞ'lar). Birgün sizinle buluşup Aşiyan'da çok özel ve sadece yabancıların mezarının olduğu bir yere gideceğiz Allah İnşa... Ama o göstereceğim yerde yine de Borges yok. İsviçre'de Gurdieff'in bir şatosu var (Malikâne). Borges'in "GİDİŞİ" oradan oldu. İstanbul'a ise bir çinko ve perçinli tabut getirildi. Açılmadan olduğu gibi gömüldü. Bir gün belki açarlar... İddiaya girerim kimse yoktur içinde.

Hz. Ömer”

Hz.Ömer, özellikle çok iftira edilmiş bir sahabedir. Onun celallenmesini korku unsuru olarak kullanmayı ilk Muaviye bin Süfyan akıl etmiştir ve bir çok hadisi ona isnad ettirmiştir. Zaman zaman burada ele aldık:

1. Ömer, kılıcını çeker ve... "Tevbe suresi bunun üç katıydı, bu sureyi kim azalttı?" diye herkesin yakasına yapışır. Oysa tam tersine Tevbe suresinin son iki ayeti "Yanlış ve Sure’de fazlalık olarak" orada duruyor. Ömer'in kendi de HAFIZDI, bilmiyor muydu, surenin ne kadar olduğunu? Yani "eksik olanları" oraya hemen ilave ettirirdi.

2. Yine Ömer elini kılıcına atar ve celallenir: "Kur'an'dan KİM, "Ben HADD (Zina edeni taşlayarak öldürme ile ilgili keçinin yediği ayet) cezasını Kur'an'da bulamadım” derse, okun yaydan çıktığı gibi DİNDEN çıkacaktır". Oysa siyerde şöyle yazılı: Resulullah “Yecüc ve Mecüc”ün gelecekte çıktıklarında, OK benzeri dev ve hızlı çok büyük oklarla imha edileceğini" söyler ve "GÜÇ (O dev oku) ATMAKTADIR" der. Ömer sorar: "Bu nasıl güçtür ki atmak fiiliyle bağlantılıdır?". "Seferoğulları Süheyl yıldızına bu atılan oklarla gideceklerdir".

Ömer şöyle der: "Keşke her bir ok yaydan şimdiden bunun için çıksaydı". Bu siyerde kayıtlı mülakat, bakın ne hale gelmiş?

3. Ve Ömer der ki: "Ben eşlerim ile işaya ve fecr namazları arasında cima (cinsel buluşma) kurarım. Oruç açıyor, bir kaç eşiyle halvetleşiyor boy abdestini alıyor ve teravihe yetişiyor... Yani yarım saatte çok iş başarıyor...

Amaç YATSI ve TERAHİV namazı  uydurmacılığını pekiştirmek... Ömer bahane.... Ve daha bir çok iftira var...

4. Mekke'de bir ara her gün üstüste deprem oldu. (Hadisi anlatıyorum). Müminlerin duası kâr etmeyince (Hadise bakın hadise, duanız faydasızmış), Ömer eline ünlü kırbacını alır ve yere şiddetle vurup, "Ey deprem, Allah'ın ismi azamı aşkına teskin ol (sakinleş)” diye üç kere vurur. Deprem sakinleşir ve bir daha Mekke'ye deprem gelmez... (Siyer ve tarihlerde Mekke'de deprem olduğu HİÇ yazılmamıştır). Bir deprem (ki Sakarya fayında sadece 45 sn. sürdü) kısa bir anda zaten kendiliğinden durur. Okuyana kadar, eline kırbacı alıp üç kere vurana kadar ben de DURDURURUM. Çünkü duracağı vardır ve durdu.

“Brian Green - Carl Sagan”

Brian Green Zick-Zack'tandır. Zick-Zack yaklaşık bin kişilik bir bilim adamı laboratuvarı... Zick-Zack mensuplarının "Müslüman" olmaları gerekmiyor. Yani ZORLA Müslümanlık yok Zig-Zag'da... Zig-Zag’ın ise tamamı Müslümandır. Hadislere inanan, Hafif olan, çok az sayıda Hanif olan bir gruptur 313 Zig-Zag. Bazı Zig-Zag mensupları halen evliya masallarına inanıyorlar ve hadislere göre hareket ediyorlar ve Cat Stevens kadar saçmalıyorlar...

Carl Sagan ise bir Extrobiyologdur. Yani Pan Spermia'ya inanır (Pan Spermia sadece TARIK ile nakledilir). Evrendeki tüm canlılar için BİR TEK KOD (genetik şifre) olduğuna inanan Saganist görüşe göre, cinler-melekleri vb. nin de bizimkiyle aynı olan spermleri olduğunu varsaymak yanlışındalar... Carl Sagan değerli bir bilim adamıdır ama, Kur'an ve Zig-Zag dışıdır.

Benim kitaplarına sadece iki kişi önsöz yazdı. Biri Borges,  diğeri de toplatılan kitapta Hawking...

Ben Carl Sagan'ı sadece Berkeley'deyken bir konferansından tanıyorum. Asimov ile birlikte gelmişlerdi ve Arthur Clarke'ın anısına bir konferans düzenlenmişti. İlgi sıfırdı... 1960'lı yıllarda maalesef, teorik bilim adamlarını, "Bilim kurgu yazarı, fantazyacı, yalancı ve şarlatan" saymak modası vardı. 1968 kuşağı ise bir darbe yaparak, "Bilim kurgunun da bilim içinde olduğunu" söylediler. O çağın ilk “hippy”leri teorik fizik öğrencileriydi, yani çok kaliteli bir kuşaktı. 1973 yılında "Karadelik tekilliklerini" ortaya koyan Hawking de bir “hippy” idi (halen de “hippy”dir ruhen).

“Hz. Hatice”

Hindistan'da aşılmaz (bugün bile) bir sistem var. Eğer Serf (Köylü-köle) isen binlerce yıl öyle kalırsın. Rahib (Brahman) isen en üsttesindir (Çünkü sistemi icat eden yine onların din adamları). Bu SINIFLAR asker, parya vb. diye beş tanedir. Sistemin adına KAST deniyor. Bugün bile aynı... Aralarında evlenemezler. Lotus kadın aşağı kasttan maymun erkekle değil ya kendi gibi bir tavuskuşu erkekle ya da üst sınıftan Bengal kaplanı bir erkekle evlenecektir. Rahipler ise Kutsal beyaz inek olup, asla aşağı kasttan (fare kızları dışında) evlenemezler. Orta sınıf Nergis kızı sadece kendi kastından biriyle evlenebilir (Fil ve papağan erkeği). Evet bu Kur'an'daki (Nuh suresinde) VİDD dinidir (Budha dini). Köle (Serf köylü) ise doğan bebek ve ondan doğanlar sonsuza kadar köledir. Rahiplerin altın tabak içindeki gaitasını yerler yılda bir kez. Hind Suvaga (Nuh suresi) dinindendi. Şiva yani... Kadınların şımartıldığı bir bölge bugün Pakistan içinde kalıyor ve topluluğun adı (Brahma değil, Brahui ve Broha diye arayacaksınız) Brahui.

Hatice anamız ise (Arap kabilesinden olduğu iftiradır) Şimdiki Belucistan (Pakistan bölümünden) gelmiştir. Onu oraya getiren de kuşkusuz RABBİMİZ. ÖZEL BİR durumdu çünkü... Arap yarımadasında imkansızı başarmıştır:

1.    Kadın olduğu halde ne çocukken kuma gömüp öldürülmüştür ne de

2.    Kadından ZENGİN TÜCCAR hiç görülmeyen Arap ülkesinde büyük bir patroniçedir.

3.    Yeryüzündeki İLK Resulullah, ikinci olarak da HATİCE annemiz Müslüman olmuştur.

4.    İslam dinine LADY'liği canlı örnek olarak sokmuş, sosyal faal ve zekiden öte akıllı bir HİNTLİYDİ.

Ebu Süfyan'ın haraç alamadığı tek tüccar ve rakibi... Allah Hatice'yi korumuştur.

5.    Arap toplumunda EVLENME TEKLİFİNİ KADINDAN GETİREN ilk kişidir. 16,5 yaş büyük olduğu Resulullah'dan "Evliliğe talip" olarak onu amcasından istetmiştir.

Böylece:

6.    İslam'ın ilk sermayesi, ilk kasası ve bankası Hatice annemizdir. Çok zengin etmişti onu Rabb’imiz, bir bereket bir bereket! Hindistan-Mekke arasında özellikle "Atlas, Şali, Şarba, simli dokuma, baharat, tütsü, batik eşarp, yemeklik karanfil vb. getirir satardı ki ANINDA biterdi. Oysa Ebu Süfyan'ın kervanları sadece Şam'a ve bazen de Yemen'e giderdi ve bereketi yoktu...

Hatice annemiz ALLAH'a İLK BORÇ VEREN kadındır. Çünkü Lady düzeni aynen Türklerdeki gibi Beluçlarda da (Sonradan İslamiyet onların ahlakını bozdu) vardı. Hatice annemiz doğuştan Lady idi. Dokunulmazlardandı. Kimi kimsesi de yoktu. Resulullah gibi yetimdi. Onun biyografisini yazan doğrudan Ebu Süfyan olduğu için Hatice annemizle ilgili hiç bir Süfyani atmasyonuna inanmayınız lütfen.

“Mevlana - Moğollar”

Mevlana Türkoğlu Türk’tür. Görevi ÖNCE İran idi... Ama Anadolu fethedilince, görev alanı (Yesevi vasiyetince) Anadolu'ya kaydırıldı. Farsçayı bilmesinin nedeni BUYDU. Moğol olmak nereden çıktı? Moğollar (çakal demek) Allah'ın başımıza bela ettiği en büyük saldırılardan biridir. Barbarcadır... Ve bugün, Moğolların nüfusu, iyice azalmıştır. Moğol nüfusunun %99'u Moğolistan'da yaşar ve yarısı da Moğol değildir zaten (Altay Türkleri, vb.).

Cengiz han Dünya’yi fethetti... Koca Çin'i aldı... Torunları zamanında (Yıldırım Beyazıt ve Ankara Savaş’ına kadar) Dünya titredi... Çinliler kendi nüfusları için şöyle diyorlardı: Çin'in her bir köyüne bir tek Türk askeri konsa yetmez, yanına bir de Moğol askeri konsa yine yetmez. Çin daha kalabalıktır der Wung.

Moğollar'a ne oldu dersiniz? ARACI Müslüman Türkler elinde ASİMİLE OLDULAR... Türklerin İslam'a yaptığı EN BÜYÜK İKİNCİ HİZMET de budur! Moğol nüfusunu sildiler, yerine TÜRK nüfusu koydular (Tatar, Kazak vb.). Eğer Türkler olmasaydı, yani Moğollar Müslüman olmasalardı, bugün nüfusları Türkistan nüfusuna eşit olacaktı. 150 milyon kadar... Türkler olmasaydı, Arabistan'a bedevilere indirgenecekti İslam dini...

Şunu bilmeniz için yazdım: Moğol belasını barışçıl olarak ortadan kaldıran TÜRKLERDİR. Her ne kadar tipleri biraz Moğollaştıysa da, Türkler, Moğol ırkını MÜSLÜMAN kılmışlardır. Dünya tam bir beladan kurtarılmıştır böylece... Bunu da gizli tarih olarak yazmak boynumun borcuydu. Dikkat ederseniz, Moğollar, Cengiz'den sonra hep TÜRKLER ile anıldılar. Müslüman ve Türk olarak... Moğollar esir almaz, öldürürdü. Sivilleri de öldürürdü... Allah o milleti Kiptiler gibi sildi yeryüzünden...

Türklerin bir dalı da AİNU'lar... Beyaz ırktandır... Kamçatallar, Koryaklar gibi Moğol değiller... Beyaz ötesinde bembeyaz bir ırktır. Finlilere çok yakın akrabalardır. Şimdi en kuzey adasına sürüldüler (sanırım Hokkaido'dalar). Finlilere akraba, Türklere (Turan) ikincil akraba...

Japonca da TURAN dilidir (Korece ile birlikte). Mesela Kore dilinde ve şişe üzerinde şöyle yazıyor: “Soksu”... Evet SOĞUK SU... “Su-çiuk” (Et ya da pekmezden yapılan SUCUK). Macarca: “Jebim alma bar” (Cebimde Elma var).

“Tahrim Suresi - Hz. Ayşe”

Ayşe anamız bile AKLANAMADI. Allah indinde entrikacı sayıldı. Hatice Anamızın tam tersine... Ayşe anamız, Ali'nin soyuna ve kendine ölümü azmettiren bir siyasetçidir. Katliamı Ayşe azmettirmiştir. Ebubekir yaşasaydı, Kızına lanet eder, belki de öldürürdü ya da efendimize "kızını" teklif etmezdi. Bir de Hafsa ve Ayşe ile ilgili ayet var. Orada AKLANMADIĞINI, sadece tevbeye çağrıldığını okuyabilirsiniz. Üstelik Allah diyor ki, "Sizleri bıraktırırım ve yerinize daha hayırlı bir dul (Hafsa annemiz) ve bakire (Ayşe anamız) getiririm".

Tahrim 3. Hani, Peygamber, eşlerinden birine bir sözü gizlice söylemişti. Sonra eşi bu sözü duyurup Allah da onu Peygamber'e bildirince, Peygamber sözün bir kısmını açıklamış, bir kısmından vazgeçmişti. Peygamber, sözü eşine bildirdiğinde o: "Bunu sana kim haber verdi?" demişti. Peygamber de: "O her şeyi bilen, her şeyden haberi olan bana bildirdi." diye cevaplamıştı.

Tahrim 4. Eğer ikiniz, ey hanımlar, Allah'a tövbe ederseniz ne iyi, çünkü kalpleriniz kaydı; yok eğer Peygamber'e karşı dayanışmaya girerseniz hiç kuşkusuz bizzat Allah, onun destekçisidir. Cebrail'le iman sahiplerinin barışçıları da. Bütün bunlardan sonra melekler de ona arka çıkarlar.

Tahrim 5. O sizi boşarsa, kim bilir belki de Rabbi ona sizin yerinize sizden daha hayırlı eşler nasip eder: Allah'a teslim olan, iman sahibi, gönülden bağlı, tövbe etmesini seven, ibadete düşkün, yolculuk edebilen dullar ve bâkireler.

Peygamber eşlerinden Hafsa ve Ayşe. Ayşe idi bu. Fakat eşi, o sözü başkalarına haber verip Ayşe entrika çeviriyordu. Hafsa otuz yaşlarında ve boşanmış bir bayandı, Ayşe ise şımarık ve bir bakire. İkisi de aynı anda Resulullah'ın eşiydiler. Ayşe anamız "Bizans" oynuyordu. "Çünkü kalpleriniz kaydı" >>> ENTRİKA anlamında. Allah’a inancı ve itaati zayıftır Ayşe’nin. Tevbe eden, ibadet eden, oruç tutan, dul (Hafsa) ve bâkire (Ayşe) eşler verebilir.  Tevbe etmesi ve ibadeti de yok gibiydi. Ramazan'da sürekli "Kadın hastalığı" bahanesi. Her Ramazan jinekolojik özürlü olurdu Ayşe, bayramda ise turp gibi sağlam. Çünkü oruç yoktu bayramda. Allah, Ayşe'ye çıkışıyor ve evliliği bitireceğini söylüyor (Tevbe dışında).

Hatice anamız olabilir mi? Çoktan vefat etmişti... Diğeri köle, ötekisi evlatlığının eski eşi. 80 küsur yaşında eşi de vardı Resulullah'ın ama Tahrim suresi son gelenlerden ve surenin başı zaten... Geriye Ayşe ve Hafsa kalıyor. İKİSİ diyor ayet. Çünkü aklı başında Hafsa'nın Ayşe anamıza uyması yakışıksızdı. Hafsa minyon tipli iken, Ayşe 24 yaşında olmasına rağmen Hafsa'dan boylu ve kilolu hatta yaşıt görünüyorlardı. "Kocamız hangimizi daha çok seviyor? Bir iş çevirelim" dediler. Hafsa uymamalıydı. Ayşe Hafsa ile yarışıyordu, çünkü kıskançtı ve tek olmak istiyordu.

Resulullah'ın yatak odasına ve yüklükteki Kur'ana (Kemik, deri, tablet vb.) EL KOYDU, MİRAS niyetine aldı. Ali Halife olunca, çıldırdı. Hemen Şam valisi Muaviye'yi (Ebu Süfyan'ın oğlu) çağırdı ve "Halife sen olacaksın" dedi. Adamın BELKİ de aklında olmayan bir şeyi gerçekleştirmek için elinden geleni yaptı. Hakem tayin edildi ve anlaşmaya göre Ali ve Muaviye Halifelikten vaz geçeceklerdi ve Yüzük (Halifelik damgası) Musa isimli ÜÇÜNCÜ KİŞİYE verilecekti, yani bir başkası İSLAMI BİRLEŞİK TUTMAK için Halife olacaktı. Ayşe anamız rahat durmadı: Amr İbnül As'ı yani HAKEMİ buldu. Ona "Eğer Ali'nin çıkardığı yüzüğü Muaviye'ye takarsan o halife olunca onun boşalttığı SURİYE VALİLİĞİNİ sana vereceğim" dedi... Ve kalleş hakem yüzüğü Ali'den alıp (Musa'ya değil) MUAVİYE'YE taktı. Ordular birbirine girdiğinde de KUR'AN SAYFALARINI (kendinde duruyordu) PARÇALAYIP, Muaviye askerlerinin mızraklarının ucuna delerek takan da Ayşedir. Ali yandaşları/ordusu "Biz Kur'an'a silah çekmeyiz” deyip, silahlarını yere attıklarında, MUAVİYE silahsız ordunun tamamını ÖLDÜRTTÜ.

İşte bunlar üzerinde düşünün ve araştırın: "Felaket bundan sonra başladı". İki mezheb (Muaviyecilik, Alicilik), yani Yezidilik ve Şiilik ortaya çıktı birdenbire Ayşe sayesinde. Bizi bölen, hakemi ayartan, Cumhuriyeti Emevi Saltanatına çeviren, mızraklara KENDİNDE duran ve Osman döneminde toplanmış Kur'an sayfalarını astıran Ayşe'den söz ediyorduk...

Hadisler ne dediyse KUR'AN tersini yazdı. BEN YAZMADIM Kur'an'ı. Kur'an hadislerden 220 yıl daha eski. Hadisler yeni... Yani ben BİZLERDEN BAZILARININ atladığı AYETLERİ, parlatıp önünüze getiriyorum. Kendimden hiçbir şey yazmadım ASLA. Nefsimden bir tek laf bile yoktur sohbetlerde.

Halbuki hadislerde BİR TEK AYET yoktur, hepsi nefsindendir yazanların... Ben asla Ayşe anamıza laf söylemedim. Ayetler ve siyer onu ENTRİKACI olarak ilan ediyor. Yani Resulullah eşi olmasa, çoktan işi bitikti. Allah Araplara KAFİRlikte ve MÜNAFIKlıkta EN AZGIN MİLLET diyor... Tüm Arapları böyle suçlayan Rabb’imizin Ayşe için de böyle bir ayeti sert indirmesinde ne sakınca var ki? Cemel (Deve vakası) da zaten Ayşe'nin başlattığı bir olaydı. Dikkat ederseniz ayette Ayşe için de "İbadet, itikad, oruç vb. konularında BOŞ GEÇİYOR" diyor. Namaz kılmadığını da söylüyor...

Peygamberimiz için de ABESE suresi indi ve o surede peygamberimiz ALLAH tarafından azarlandı... Hem de ne azarlanma... Yerin dibine soktu Allah ve sınıfta bıraktı, ikmale kaldı... Ve bildirir (Ayşe'yi Kur'an ile bildirdi bize). Mesela Ayşe'nin bakire olduğunu söylüyor, bu bir betimlemedir. ÇOK büyük sırlar vardır ama bu saatte girmek istemem. Yani Ayşe'yi uzun uzadıya anlatan bir ayrıntı yumağı var (Tabii Hafsa’yı da).

 

1