RİSALET = ALLAH’IN EXTRA RAHMETİDİR
Bildiğimiz üzere, Bizler yaratılmadan önce Allah, tüm insanlığın nefsinden MİSAK almıştı.
- Ben sizin RABB’iniz değil miyim?
- Belê
Diyerek bu misak’ın altına asla silinmeyecek olan manevi imzamızı attık.
Peki, nedir bunun anlamı?
Allah neden bunu gerekli gördü?
Bunun anlamı, HAKİKÂTTE hiç bir Nezir/Uyarıcı/Rasul gelmese dahi, kişinin Ayetleri (Yeryüzü, Yıldız, Ay, Güneş, Evren/yaratılış gayesi….SİSTEM) “OKU!” yabilmesi için, akli ve ruhi tüm lüzumat ile eksiksiz mücehhez olarak yaratılmış olmasıdır.
Tüm mesele Allah’ın bize HİKMET üzere sorduğu “Ben Sizin RABB’iniz değil miyim?” sözünü, ölmeden önce anımsama gayretidir. Dikkat ! aslında öğrenme değil ANIMSAMA. Öğrenmek için yaptığımız tüm okumalar/tahkikler hakikatte bizde var ama üzeri örtülmüş/unutturulmuş bu hakit-ı ilahiyye yi anımsama gayretleri olup, “Ölmeden önce Ölünüz” “?” sözünün de anahtarı/cevabıdır. Bu Anımsama hususu çok önemlidir. Zaman zaman alimlere Kur’anda olmayan bir takım hükümleri/bilgileri nasıl nereden biliyorsunuz. Sorusunun gizli yanıtı. Aslında tüm insanlarda var olan ama; Dua(Ta-ha 114) +Gayret+Nasip sonucu SADECE GERÇEK alim lere hatırlatılan bilgi/hakikat-ı ilahiye… Alimdeki bu bilginin/hakikatleri KEŞF in kaynağı ASLIN da(ya da sadece) kitaplardan olmadığını, Allah’ın KEREM/LÜTF ve dilemesiyle HATIRLATMA sonucu olduğunu, bir alim, çevresine/dostlarına/en azından soranlara NASIL anlatabilir? Nasıl DELİL verebilir.
İşte çok istisnai olan böyle bir durumda akıl (nedensellik) yerini imana bırakmak zorundadır. NEDEN ?
Neden? 1- Bir kere AKL ında sınırlarının olduğunu untmamak gerekir.
Neden? 2- Çünkü insanlar sadece AKL ile müteşekkil değildir. AKL + RUH ile vardır. (Akl ile ruhun aynı ŞEY (yekpare) olduğunu savunanlarda var. Oysa ilmen/TIBBEN biliyoruz ki; akli hastalıklar ve ruhu hastalıklar ayrı ayrı hastalıklardır.)
AKL= Kendine nedenler ve sonuçlar = Yorumlar yaparak TATMİN (Mutmaine) olur.
Peki ya RUH ?...............RUH nasıl MUTMAİN olur?
Elbette ki Yüce Allah’ı tesbih (anmak) ile mutmain. Beynimiz dahil tüm bedenmizin salsaldan, ruhumuzun ise Allah’ın üflemesinden meydana geldiğini anımsar isek, bu iki TAM zıt, ama TAM ilişkili/ilintili yapının ihtiyaçlarının farklı farklı oluşunu da daha iyi anlamış oluruz.
İşte bu sebeptendir ki RUH yaratıldığı/Çıktığı/üfrüldüğü….ÖZ’ü, kısaca SAHİBİNİ anmak ister.
İşte
insanlar, Misak ile
aslındaaslınsa
kendinde olan, ama çeşitli sebepler ile bilerek/bilmeyerek kendilerinde mevcut
olan yaratılış gayesi=HAKK’ı bulabilme=OKU yabilme yetilerini kaybettikleri
zaman, Allah Rasuller/Nezirler/Uyarıcılar=Hatırlatıcılar gönderir ki buna
risalet derler. Ben ise bunun adını ALLAH’IN DIŞARIDAN MUDAHALESİ diyorum ki,
kullar için bu Allah’ın EXTRA RAHMETİ dir.
Kısaca ben diyorum ki madem Qalu Belada bizler RABB’imizi RUHEN tanıyıp tastik ettik bu bilgi biraz örtülü de olsa bizlere verildi. İbrahim(SvS) misali ile tüm insanlık da bu hakikatı bulabilme bilgi ve istidatla mücehhezdir.
76- Üzerine gece bastırınca, bir yıldız gördü:"Rabb'im budur" dedi. Yıldız batınca da:" Ben batanları sevmem" dedi.
فَلَمَّا رَأَى الْقَمَرَ بَازِغًا قَالَ هَذَا رَبِّي فَلَمَّا أَفَلَ قَالَ لَئِنْ لَمْ يَهْدِنِي رَبِّي لَأَكُونَنَّ مِنَ الْقَوْمِ الضَّالِّينَ |
77- Ay'ı doğarken gördü: "Rabb'im budur" dedi. O da batınca: "Yemin ederim ki, Rabbim bana doğru yolu göstermeseydi, elbette sapıklığa düşen topluluktan olurdum" dedi.
فَلَمَّا رَأَى الشَّمْسَ بَازِغَةً قَالَ هَذَا رَبِّي هَذَا أَكْبَرُ فَلَمَّا أَفَلَتْ قَالَ يَاقَوْمِ إِنِّي بَرِيءٌ مِمَّا تُشْرِكُونَ |
78- Güneş'i doğarken görünce: "Rabb'im budur, bu hepsinden büyük" dedi. O da batınca dedi ki: "Ey kavmim! Ben sizin (Allah'a) ortak koştuğunuz şeylerden uzağım".
إِنِّي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذِي فَطَرَ السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضَ حَنِيفًا وَمَا أَنَا مِنَ الْمُشْرِكِينَ |
79- "Ben yüzümü hanif olarak/tamamen/dosdoğru, gökleri ve yeri yoktan var edene çevirdim ve artık ben asla Allah'a ortak koşanlardan değilim".
Yani aslında Rasul ve Nebiler gönderilmese dahi bu (Hakikatı bulabilme) yetisini Allah bizlere vermiştir. Bu sebeple Rasul ve Nebilerin gönderilmesini, ben, Allah’ın bizlere EXTRA(fazladan) RAHMET i olarak nitelendiriyorum ki…Yine de en doğruyu Allah bilir.
Dolasiyle, bu Rahmet/Şefaat dünyada iken fazlasıyla verildiği için ahirette de extranın extrası sayılacak bir şefaate bel bağlamak ve bunun neticesi olan GEVŞEME hali AKILLI insanın yapacağı iş değildir. (Allah’ın dilemesi hariç..)
وَاتَّقُوا يَوْمًا لَا تَجْزِي نَفْسٌ عَنْ نَفْسٍ شَيْئًا وَلَا يُقْبَلُ مِنْهَا شَفَاعَةٌ وَلَا يُؤْخَذُ مِنْهَا عَدْلٌ وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَ |
2/48- Ve öyle bir günden korunun ki, kimse kimsenin yerine bir şey ödeyemez, kimseden şefaat da kabul edilmez, kimseden fidye de alınmaz ve onlara hiçbir yardım da yapılmaz.
وَاتَّقُوا يَوْمًا لَا تَجْزِي نَفْسٌ عَنْ نَفْسٍ شَيْئًا وَلَا يُقْبَلُ مِنْهَا عَدْلٌ وَلَا تَنْفَعُهَا شَفَاعَةٌ وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَ |
123- Ve öyle bir günden sakının ki, o gün kimse, kimsenin yerine bir şey ödeyemez, kimseden fidye kabul edilmez ve ona şefaat de fayda vermez, hiçbir taraftan yardım da görmezler.
يَاأَيُّهَا الَّذِينَ ءَامَنُوا أَنْفِقُوا مِمَّا رَزَقْنَاكُمْ مِنْ قَبْلِ أَنْ يَأْتِيَ يَوْمٌ لَا بَيْعٌ فِيهِ وَلَا خُلَّةٌ وَلَا شَفَاعَةٌ وَالْكَافِرُونَ هُمُ الظَّالِمُونَ |
254- Ey iman edenler! Kendisinde hiçbir alış verişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin bulunmadığı bir gün gelmeden önce, size verdiğimiz rızıklardan Allah yolunda harcayın. Kâfirlere gelince, onlar zalimlerdir.
وَإِذَا جَاءَكَ الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِآيَاتِنَا فَقُلْ سَلَامٌ عَلَيْكُمْ كَتَبَ رَبُّكُمْ عَلَى نَفْسِهِ الرَّحْمَةَ أَنَّهُ مَنْ عَمِلَ مِنْكُمْ سُوءًا بِجَهَالَةٍ ثُمَّ تَابَ مِنْ بَعْدِهِ وَأَصْلَحَ فَأَنَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
54- Âyetlerimize inananlar sana geldikleri zaman onlara şöyle söyle: Selam olsun size! Rabbiniz rahmeti kendi üzerine yazdı. Sizden her kim bilmeyerek bir kötülük işleyip de sonra arkasından tevbe eder, kendini düzeltirse, muhakkak ki O, bağışlayan, esirgeyendir".
Bu örnekler böylece devam edip gider…