Slm Slm 56/26
        Hadîs(= Yeñi olan, soñradan olan, añlatılan, hikâye
edilen, ...) denilenler ResûlULlâh SS öldükten 200 yıl soñra yazıya
geçmiş metinlerdir, hadîsçiler bunları yazılıolarak naklettik
demezler, üstelik şunu der hepsi de "ResûlULlâh SS kendi dedikleriniñ
yazılmasını yasak etti"
"lâ tektübû ~annî gayra el qur'âni" " Benden Qur'ân'dan gayrısnını
yazmayıñ"

       "Hadîs" kelimesiniñ nekre (harf-i ta~rîfsiz/belirtme edâtı
olmaksızın/with non article) olarak geçtiği yerleri yazıyorum, "el-
Hadîs,/Yeñi Olan, Soñ Gelen" diye geçtiği ma~rife (with article)
geçtiği yerlerde el-Qur'ân añlamındadır.
[18/6 " Artık/o hâlde/öyleyse umulur ki sen nefsiñi/kendiñi onlarıñ
eserlerine bâhi~siñ esefle/üzülerek, artık bu Yeñi Olan'a îmân
etmedilerse" ; 31/6(tercümede yañlışlık var Loqmân 31/6'da
"ve o kimseler ki El-Hadîs'iñ/Yeñi Gelen'iñ lehvini iştirâ
ederler/satın alıp,satarlar ALlâh'ıñ yolundan azdırmak için
ilimsizce/bilmeden ve onu hüzüv edinirler..."); 39/23 " ALlâh Yeñi
Olan'ıñ eñ güzelini tenzîl etti kitâb olarak/bitişik olarak müteşâbih
olarak mesânî olarak..." ;53/59 " artık siz bu Yeñi Olan'a mı
şaşıyorsuñuz/şaşacaksıñız?" ; 56/81 ; 68/44 " artık bu Yeñi Gelen'i
yalanlayanları Bañ'a bırak"]

    E~ûdhü b'İLlâh b'ism'İLlâh
    Nisâ' 4/140 "Ve size indirmiştik Kitâb'da, ALlâh'ıñ âyetleri
küfredildiğinde/örtüldüğünde ve istihzâ edildiğinde(/alaya
alındığında), artık onlarla birlikte ka~de etmeyiñ, ondan(Kitâb'dan)
başka bir hadîse(añlatılana/yeñi olana/soñradan olana/hikâyeye/olaya)
avındıklarında (abınmak, abfınmak)/giriştiklerinde/balıklama
daldıklarında..."
    A~râf 7/182-5 "ve âyetlerimizi tekzîb edenleri, onları istidrâc
edeceğiz bilmedikleri yerden" "ve onları mel' ederim/edeceğim Doğrusu
tuzağım metîndir" Düşünmediler mi onlarıñ arkadaşında bir
cinnet/delilikten ne var? O añcak mübîn bir nezîrdir"
    "Bakmadılar mı semâvâtıñ melekûtünde ve Arz'da ve bir
şeyden/nesneden halk ettiğine ve ola ki onlarıñ eceli yaklaşmış ola.
Artık hangi hadîse îmân edecekler/ediyorlar/ederler?"
    Tâ Hâ 20/9 " ve saña Mûsâ'nıñ hadîsi/hikâyesi geldi mi?"
    Axzâb 33/53 " Ey mü'minler Nebî'niñ evlerine girmeyiñ, bu ânı
bekleyenler olmaksızın size taâm için izin verilmesi dışında, da'vet
edildiğiñizde de artık giriñiz taâmlandığıñızda artık dağılıñ ve
hadîs için isti'nâs edenler/añlatması için talepte bulunanlar/
dikkatle yüzüne bakanlar... olmayıñ..."
    Câthiye 45/6 " İşte bunlar ALlâh'ıñ âyetleridir, onları saña hakk
ile dillendiriyoruz/dile getiriyoruz/añlatıyoruz Artık hangi hadîse
îmân edecekler ALlâh'tan ve O'nuñ
âyetlerinden soñra?"
    Dhâriyât 51/24 "Saña İbrâhîm'iñ mükrem olan konuklarınıñ hadîsi
geldi mi?"
    Tûr 52/33-4 " Yoksa derler mi ; "Onu uyduruyor" aksine/tersine
îmân etmezler"
    "Öyleyse getirsinler onuñ (Qur'ân'ıñ) beñzeri bir hadîs,
doğrulardan iseler"
     GETİRMİŞLER HEM DE BİNLERCE AMA BEÑZETEMEMİŞLER.
    Mürselât 77/50 " Artık hangi hadîse îmân
ediyorlar/ederler/edecekler Ondan soñra"
    Nâzi~ât 79/15 " Saña Mûsâ'nıñ hadîsi/hâdisesi/hikâyesi geldi mi?"
    Bürûc 85/17 " Saña cünûduñ hadîsi/hâdisesi/hikâyesi geldi mi?"
    Gâşiye 88/1 " Saña gâşiyeniñ hadîsi/hâdisesi/hikâyesi geldi
mi?"
    Nisâ' 4/42,78,87'de "hadîsen(xadîthen)" açık olarak belli ki olay,
hâdise demek, añcak 87'de harekeleme problemi yüzünden añlam yañlış
verilmiş sanki.

    Yûsuf 12/111 " Onlarıñ kıssalarında bir ~ibret olmuştu elbâb için,
iftirâ edilmiş/uydurulmuş bir hadîs olmadı ve tersine/aksine
tasdîqdir/doğrulamadır öñündekini/öñcesindekini ve
tafsîldir/ayrıntılamadır her şeyi ve îmân eden bir topluluk için
rahmet ve hidâyettir"
    Yûnus 10/37 " Bu Qur'ân ALlâh'ıñ altındakilerden iftirâ
edilmiş/uydurulmuş olmadı ve lâkin onuñ öñcesindekini
tasdîkdir/doğrulamadır ve El-Kitâb'ı tafsîldir/ayrıntılamadır
onuñiçinde rayb yoktur ãalemleriñ Rabbi'ndendir."

    Yûsuf 12/6 ve 21'de "ehâdîs" kelimesi soñradan
olanlar,olaylar,añlatılanlar demektir ki rü'yâlar da demek olur
dolaylı olarak. Mü'minûn 23/44 ve Sebe' 34/19'da
"ehâdîs" kelimesi gene ayni añlamdadır, soñradan olanlar, olaylar,
hikâyeler, añlatılanlar...
    Baqara 2/276'da " e tüHaDdiSûne hüm" " onlara añlatıyor
musuñuz/añlatır mısıñız/añlatacak mısıñız"
    Kehf 18/70'te "Dedi; artık /o hâlde/öyleyse baña ittibâ~ederseñ
/uyarsañ baña sorma/benden isteme bir şey, saña ondan bir
zikr/añı/ilim añlatıncaya/hâdis oluncaya/oluncaya değin"
     Tâ Hâ 20/113'te "tüHDiSü" ihdâs eder/soñradan oldurur.
     Talâq 65/1 'de " ... lâ tedrî le~alle ALlâhe yüHDiSü ba~de
dhâlike emren"" Bilmezsiñ umulur ki ALlâh işte bu emirden/işten soñra
ihdâs eder/soñradan bir şey oldurur"
     Dhuxâ 93/11 " fe HaDdiS"" ve Rabbi'niñ ni~metine gelince artık
añlat"
     Zilzâl 99/4 " tüHaDdiSü""işte o gün onuñ haberlerini añlatır"


     Ebû Hüreyre'den bir nakil; "Ben yazmadığım hiç bir şeyi
nakletmedim. Bir başka nakil Ebû Hüreyre 'den " Benden çok nakleden
İbn-i ~Ömer vardır, bir farkla, o yazardı ben yazmazdım"
Buyruñ bakalım.

     Üstelik târîh olarak sâbit ki, Hz. ~Ömer, Ebû Hüreyre'yi
dövdürttü hadîs naklediyor diye, Ayşe anamız bu adamıñ(Ebû
Hüreyre'niñ) bunca şeyler nakletmesi tuhaf değil mi diyor. Ebû
Hüreyre, 631'de teslîm olmuş. ResûlULlâh SS ile yalñızca 1 yıl
birlikte olmuş o da ne kadar birlikte idiyse.
     Ebû Hanîfe'niñ oñca öğrencisine rağmen nedense yalñızca Ebû Yûsuf
ve Ebû Yûsuf'uñ öğrencisi Muhammed, Ebû Hanîfe'den hadîs naklediyorlar
(!). Ebû Yûsuf ile Muhammed kendileri çok meraklılar hadîse, öyle
Abbâsîler'iñ şeyhulislâmı olmuşlar.

     İmâm Mâlik'iñ talebesinden Zübeyrî diyor ki; Mâlik biraz daha
yaşasaydı Muwatta' diye bir kitap kalmayacaktı, bulduğu nakilleri
ALlâh'ıñ Kitâbı'na arzeder ve ayıklardı. Muvatta', İmâm
Mâlik'iñ derlediği hadîs kitâbıdır, yazıldığında 10 binden çok nakil
vardı içinde, öldüğü yıl ise bunları 400'e değin indirmişti,
ayıklamıştı. Elimizde bu Muvatta' da yok.

     Bukhârî'niñ meşhûr sahîh-i Bukhârî kitâbından asıl adı " el-
Câmi~u s Sahîh ", yalñızca bir konuyu naklediyorum;


    "Hz. ~Alî bir gün bir kadını zinâ sebebiyle öñce değnekletmiş,
soñra da recmettirmiş,sebebi sorulmuş, onu ALlâh'ıñ Kitâbı ile
değnekledim, Nebî'niñ sünneti ile recmettim." ayni
metin Kütüb-ü Sitte'niñ öteki kitaplarında da var.


     Buña göre Qur'ân'da recim yok ve ResûlULlâh SS kendinden bir
hüküm uydurmuş, Bukhârî'niñ yalancısıyım. Bu mümkin değil Hâqqa
Sûresi'niñ 40-52. âyetlerine bakılsın, ResûlULlâh
SS, kendinden bir hüküm koyamaz. Ayrıca Cinn Sûresi 20-23. âyetlerine
bakılsın. İsrâ 17/73-5 âyetlerine bakılsın.


     Yine Bukhârî'niñ ayni kitâbındaki sahîh hadîs üstelik ayni
sahîfede ve ikisi de sahîh birbirine tercîh edemiyor Bukhârâ'lı,
üstelik bu kitaptaki hadîsleri 300 bin sahîh(!) hadîsden seçerek
yazmış(!)
    " ~AbdULlâh bin ~Abbâs, Hz. ~Ömer'iñ bir hutbesini
naklediyor, .... ALlâh'ıñ Resûlüne indirdiği
Kitâb'da recm âyeti de vardı."

     Buña göre recm âyeti var, Hz. ~Ömer buña rağmen bunu Mushaf'a
koydurtmamış, halîfe iken (!) Olur mu öyle şey?


     İmdi, burada ya Hz. ~Alî yalancı, ya İbn-i ~Abbâs yalancı, ya
Hz. Ömer yalancı, ya onlardan nakledenler yalancı, ya Bukhârî
yalancı, ya Bukhârî bunu añlamayacak derecede sâf ki
öyleyse yazdıklarına güvenilmez, ya Bukhârî bunu kasden yazmış gene
güvenilmez,ya da ALlâh'ıñ Kitâbı eksik....Bu denli açık bir yalan
yazan kişiye n'asıl güvenilir?
     Üstelik bu Bukhârî, "Kitâbu'dh-Dhu~afâ" sında Ebû Hanîfe için "
recülün lâ yu~teber (i~tibâr edilmez adam) " "racülün lâ thiqate lehü
(kendisinde güvenilirlik olmayan adam)" yazmış, şu deñsize bakınca
ALlâh müslümanları bu Bukharâlı'dan korusun demekten başka ne
denebilir  ki?

      Bukhârî'niñ hayât hikâyesi okunsun görülür ki hâfızası çok
kuvvetli, bakılsın Tevrât hâfızı olduğu görülür, yazıyor bu, ama hiç
bir yerde Qur'ân hâfızı olduğu yazmaz.

      Bu gibileriñ yazdığı bir sahîh(!) hadîse göre ResûlULlâh'a ,
Mi~râc'da salât farz kılınmış 50 vakitmiş, Mûsâ SS bu olmaz demiş...
      
      ...

 

1