b'ism'İLlâhi'r Raxmâni'rRaxîm
      
       EL-ÃaLİM we'l MÜTEÃLLİM diye adlandırılan kitaptan alıntı;
       İbn-i Qâdhî'l Ãsker diye bilinen, Ebû'l-Xasen Ãlî bin Khalîl 
ed-Dimeşqî şöyle dedi: Bize Ebû'l-Xasen Burhânüddîn Ãlî bin el-
Belhî, Ebû'l-Mu~în Meymûn bin Muxammed el-Mekhûlî en-Nesefî'den, o 
babasından, o Ãbdü'l-Kerîm bin Mûsâ el-Pezdevî'den, o Ebû Mansûr el-
Mâtürîdî'den, o Ebû Bekr Ahmed el-Cüzcânî'den o Ebû Süleymân Mûsâ el-
Cüzcânî'den, o da Muxammed bin Muqâtil er-Râdhî'den, bu soñ ikisi 
Ebû Mutî'el-Xakem bin Ãbdillâh el-Belhî ve ~Isâm bin Yûsuf el-
Belkhî'den bu ikisi de Ebû Muqâtil Xafs bin Selm es-Semerqandî'den, 
o da Ebû Xanîfe'ye sorduğu suâlleriñ cevâplarını naklederek şöyle 
dedi:
       Ebû Muqâtil:
       "Mü'min zinâ ettiğinde îmân, başından gömleğiniñ çıkarıldığı 
gibi îmânı çıkarılır yine tewbe edince îmânı geri gelir"'i rivâyet 
eden insânlar için dediğiñ nedir?
       Dediklerinden şüphelenir misiñ ya da doğrular mısıñ? 
Dediklerini doğruladıñsa, Hâricîler'iñ dediğine katıldıñ ve 
şüphelendiñse Hâricîler'in işinde şüphe duyduñ.
       ve onlarıñ "sen Nebî SS'ıñ dediğini yalanlıyorsuñ, doğrusu 
şunu rivâyet edenler kişi kişi (bu rivâyeti senedi ile)Resûllâh SS'a 
dek vardırıyorlar" demelerini yalan olmakla nitelediñ ki  
adâletten/doğruluktan geri kaldıñ/vazgeçtiñ.
     
       Ebû Hanîfe:
       Onları yalanlarım, ve onları yalanlamam ve reddetmem Nebî SS'i 
yalanlamak olmaz.
       Nebî SS'i yalanlamak añcak bir kişiniñ "ResûlULlâh SS'i 
yalanlayanım" demesiyle olur.
       Ama bir kişi, "Nebî SS'iñ söylediği/konuştuğu her şeye 
inananım ve doğrusu Nebî SS cûru(kötülüğü)söylemedi ve Kur'ân'a 
muhâlefet etmedi" dediğinde,bu, Nebî'yi ve Kur'ân'ı doğrulaması ve 
Nebî'yi Kur'ân'a muhâlefetten tenzîh etmesidir/ayrı tutmasıdır.
       Ve Nebî Kur'ân'a muhâlefet etseydi; ALlâh'a isnâd ederek 
hakkıñ dışında söz uydurmuş olsaydı, ALlâh O'nu sağ elini alırdı
(kuvvetini gücünü alırdı) ve ondan vahiy damarını keserdi.
       Ulu Allâh'ıñ Kur'ân'da dediği gibi 
       
       "Bize isnâd ederek sözler uydursaydı, onu mutlakâ kuvvetle 
yakalardık, yine vahiy damarını keserdik, ve sizden hiç kimse de 
engel olamazdı Hâqqa 69/44-7"
       Ve Nebî SS Ulu ALlâh'ıñ Kitâb'ına muhâlefet etmez ve ALlâh'ıñ 
Kitâbı'na muhâlif olan nebî olmaz.
       Ve bu yüzden ki rivâyet edenleriñ dediği Kur'ân'a muhâliftir, 
şu yüzden Ulu ALlâh Kur'ân'da dedi
       "zinâ eden kadın/kız ve zinâ eden erkek... Nûr 2"
       
       ALlâh o ikisinden îmânı nefyetmedi, kaldırmadı ve Ulu ALlâh 
dedi 
       
       "Sizden fuhşu yapanlarıñ her ikisini de... Nisâ 16" 
       
       ALlâh'ıñ SİZDEN sözü Yahûdî demek değil ve Nasrânî demek değil 
ve yalnızca müslümanlar demektir.
       Ve Nebî SS'den Kur'ân'a muhâlif hadîs söyleyen her kişiyi 
reddetmek, Nebî SS'i reddetmek ve O'nu yalanlamak değildir.
       Tersine, Nebî SS'den bâtıl olarak añlatılanları reddetmektir.
       Ve buna ( bu hadîse) gelen töhmet/suçlama, Nebî SS'e değildir.
       Ve böylece, Nebî SS'iñ söylediği/konuştuğu O'ndan duyduğumuz  
ya da duymadığımız her şey başımız ve gözlerimiz üzerinedir. Ve 
şehâdet ederiz/edeceğiz onuñ (ResûlULlâh SS'ıñ dediğiniñ),  ALlâh'ıñ 
Nebîsiniñ dediği gibi olduğuna ve îmân ettik.
       Ve gene şehâdet ederiz/edeceğiz, Nebî SS'iñ ALlâh'ıñ 
nehyettiğini emretmediğine, ALlâh'ıñ ulaştırdığı bir şeyi 
kesmediğine.
       Ve O, bir işi ALlâh'ın nitelendirdiğinden başka bir şekilde 
nitelendirmez.
       şehâdet ederiz/edeceğiz,doğrusu O'nuñ, her işte ALlâh'a 
muvâfakat ettiğine/uyduğuna de, bid~at yapmadığına da
       Ulu ALlâh'ıñ demediğini ALlâh'a isnâd etmedi ve kendiliğinden 
bir şey de teklîf etmedi.
       Bunuñ için de Ulu ALlâh dedi " Kim Resûl'e itâat eder doğrusu 
ALlâh'a itâat eder. Nisâ 80"
       Yukarıdaki Ebû Hanîfe'ye atfedilen hadîsçilerden gelmeyen bir 
kitaptır, şimdi de hadîs konusu hakkında yazıyorum;
       Hadîs(= Yeñi olan, soñradan olan, añlatılan, hikâye  
edilen, ...) denilenler ResûlULlâh SS öldükten 200 yıl soñra yazıya 
geçmiş metinlerdir, hadîsçiler bunları yazılı olarak naklettik 
demezler, üstelik şunu der hepsi de "ResûlULlâh SS kendi 
dedikleriniñ yazılmasını yasak etti"  "lâ tektübû ~annî gayra el 
qur'âni" 
       "Hadîs" kelimesiniñ nekre (non article) olarak geçtiği yerleri 
yazıyorum, "el-hadîs,/Yeñi Olan, Soñ Gelen" diye geçtiği ma~rife  
(with article) geçtiği yerlerde Qur'ân añlamındadır. [7/185; 18/6; 
31/6(tercümede yañlışlık var Loqmân 31/6'da "ve o kimseler ki El-
Hadîs'iñ/Yeñi Gelen'iñ lehvini iştirâ ederler/satın alıp,satarlar 
ALlâh'ıñ yolundan azdırmak için ilimsizce/bilmeden ve onu hüzüv 
edinirler..."); 39/23; 53/59; 56/81; 68/44]
       E~ûdhü b'İLlâh b'ism'İLlâh             
       Nisâ' 4/140 "Ve size indirmiştik Kitâb'da, ALlâh'ıñ âyetleri 
küfredildiğinde/örtüldüğünde ve istihzâ edildiğinde(/alaya 
alındığında), artık onlarla birlikte ka~de etmeyiñ, ondan(Kitâb'dan) 
başka bir hadîse(/añlatılana/yeñi olana/soñradan olana/hikâyeye
/olaya) avındıklarında (abınmak,abfınmak) /giriştiklerinde/balıklama 
daldıklarında..."
       A~râf 7/182-5 "ve âyetlerimizi tekzîb edenleri, onları 
istidrâc edeceğiz bilmedikleri yerden" "ve onları mel' 
ederim/edeceğim Doğrusu tuzağım metîndir" Düşünmediler mi onlarıñ 
arkadaşında bir cinnet/delilikten ne var? O añcak mübîn bir 
nezîrdir"   "Bakmadılar mı semâvâtıñ melekûtünde ve Arz'da ve bir 
şeyden/nesneden halk ettiğine ve ola ki onlarıñ eceli yaklaşmış ola. 
Artık hangi hadîse îmân edecekler/ediyorlar/ederler?"
       Tâ Hâ 20/9 " ve saña Mûsâ'nıñ hadîsi/hikâyesi geldi mi?"    
       Axzâb 33/53 " Ey mü'minler Nebî'niñ evlerine girmeyiñ, bu ânı 
bekleyenler olmaksızın size taâm için izin verilmesi dışında, da'vet 
edildiğiñizde de artık giriñiz taâmlandığıñızda artık dağılıñ ve 
hadîs için isti'nâs edenler/añlatması için talepte bulunanlar/ 
dikkatle yüzüne bakanlar... olmayıñ..."
       Câthiye 45/6 " İşte bunlar ALlâh'ıñ âyetleridir, onları saña 
hakk ile dillendiriyoruz/dile getiriyoruz/añlatıyoruz Artık hangi 
hadîse îmân edecekler ALlâh'tan ve O'nuñ âyetlerinden soñra?"
       Dhâriyât 51/24 "Saña İbrâhîm'iñ mükrem olan konuklarınıñ 
hadîsi geldi mi?"
       Tûr 52/33-4 " Yoksa derler mi ; "Onu uyduruyor" aksine/tersine 
îmân etmezler" "Öyleyse getirsinler onuñ (Qur'ân'ıñ) beñzeri bir 
hadîs, doğrulardan iseler"
       Mürselât 77/50 " Artık hangi hadîse îmân 
ediyorlar/ederler/edecekler Ondan soñra"
       Nâzi~ât 79/15 " Saña Mûsâ'nıñ hadîsi/hâdisesi/hikâyesi geldi 
mi?"
       Bürûc 85/17   " Saña cünûduñ hadîsi/hâdisesi/hikâyesi geldi 
mi?"
       Gâşiye 88/1    " Saña gâşiyeniñ hadîsi/hâdisesi/hikâyesi geldi 
mi?" 
       Nisâ' 4/42,78,87'de "hadîsen(xadîthen)" açık olarak belli ki 
olay, hâdise demek, añcak 87'de harekeleme problemi yüzünden añlam 
yañlış verilmiş sanki.
       Yûsuf 12/111 " Onlarıñ kıssalarında bir ~ibret olmuştu elbâb 
için, iftirâ edilmiş/uydurulmuş bir hadîs olmadı ve tersine/aksine 
tasdîqdir/doğrulamadır öñündekini/öñcesindekini ve 
tafsîldir/ayrıntılamadır her şeyi ve îmân eden bir topluluk için 
rahmet ve hidâyettir"
       Yûsuf 12/6 ve 21'de "ehâdîs" kelimesi soñradan 
olanlar,olaylar,añlatılanlar demektir ki rü'yâlar da demek olur 
dolaylı olarak. Mü'minûn 23/44 ve Sebe' 34/19'da "ehâdîs" kelimesi 
gene ayni añlamdadır, soñradan olanlar, olaylar, hikâyeler, 
añlatılanlar...
       Baqara 2/276'da " e tüHaDdiSûne hüm" " onlara añlatıyor 
musuñuz/añlatır mısıñız/añlatacak mısıñız"
       Kehf 18/70'te "Dedi; artık /o hâlde/öyleyse baña 
ittibâ~ederseñ /uyarsañ baña sorma/benden isteme bir şey, saña ondan 
bir zikr/añı/ilim añlatıncaya/hâdis oluncaya/oluncaya değin"
       Tâ Hâ 20/113'te "tüHDiSü" ihdâs eder/soñradan oldurur.
       Talâq 65/1 'de " ... lâ tedrî le~alle ALlâhe yüHDiSü ba~de 
dhâlike emren"" Bilmezsiñ umulur ki ALlâh işte bu emirden/işten 
soñra ihdâs eder/soñradan bir şey oldurur" 
       Dhuxâ 93/11  " fe HaDdiS"" ve Rabbi'niñ ni~metine gelince 
artık añlat"
       Zilzâl 99/4  " tüHaDdiSü""işte o gün onuñ haberlerini añlatır"
             
       Ebû Hüreyre'den bir nakil;  "Ben yazmadığım hiç bir şeyi 
nakletmedim. Bir başka nakil Ebû Hüreyre 'den  " Benden çok nakleden 
İbn-i ~Ömer vardır, bir farkla, o yazardı ben yazmazdım" Buyruñ 
bakalım.
       Üstelik târîh olarak sâbit ki, Hz. ~Ömer, Ebû Hüreyre'yi 
dövdürttü hadîs naklediyor diye, Ayşe anamız bu adamıñ(Ebû 
Hüreyre'niñ) bunca şeyler nakletmesi tuhaf değil mi diyor. Ebû 
Hüreyre, 631'de teslîm olmuş. ResûlULlâh SS ile yalñızca 1 yıl 
birlikte olmuş o da ne kadar birlikte idiyse.
       Ebû Hanîfe'niñ oñca öğrencisine rağmen nedense yalñızca Ebû 
Yûsuf ve Ebû Yûsuf'uñ öğrencisi Muhammed, Ebû Hanîfe'den  hadîs 
naklediyorlar(!). 
       İmâm Mâlik'iñ talebesinden Zübeyrî diyor ki; Mâlik biraz daha 
yaşasaydı Muwatta' diye bir kitap kalmayacaktı, bulduğu nakilleri 
ALlâh'ıñ Kitâbı'na arzeder ve ayıklardı. Muvatta', İmâm Mâlik'iñ 
derlediği hadîs kitâbıdır, yazıldığında 10 binden çok nakil vardı 
içinde, öldüğü yıl ise bunları 400'e değin indirmişti, ayıklamıştı. 
       Bukhârî'niñ meşhûr sahîh-i Bukhârî kitâbından asıl adı " el- 
Câmi~u s Sahîh ", yalñızca bir konuyu naklediyorum;
       "Hz.Ãlî bir gün bir kadını zinâ sebebiyle öñce değnekletmiş,   
soñra da recmettirmiş, sebebi sorulmuş, onu   ALlâh'ıñ Kitâbı ile 
değnekledim, Nebî'niñ sünneti ile recmettim." ayni metin Kütüb-ü 
Sitte'niñ öteki kitaplarında da var.
       Buña göre Qur'ân'da recim yok ve ResûlULlâh SS kendinden bir 
hüküm uydurmuş, Bukhârî'niñ yalancısıyım. Bu mümkin değil Hâqqa 
Sûresi'niñ 40-52. âyetlerine bakılsın, ResûlULlâh SS, kendinden bir 
hüküm koyamaz. Ayrıca Cinn Sûresi 20-23. âyetlerine bakılsın. İsrâ 
17/73-5 âyetlerine bakılsın. 
       Yine Bukhârî'niñ ayni kitâbındaki sahîh hadîs üstelik ayni 
sahîfede ve ikisi de sahîh birbirine tercîh edemiyor Bukhârâ'lı, 
üstelik bu kitaptaki hadîsleri 300 bin hadîsden seçerek yazmış(!) 
       " ÃbdULlâh bin Ãbbâs, Hz. ~Ömer'iñ bir hutbesini 
naklediyor, .... 
       ALlâh'ıñ Resûlüne indirdiği Kitâb'da recm âyeti de vardı."
       Buña göre recm âyeti var, Hz. ~Ömer buña rağmen bunu Mushaf'a 
koydurtmamış, halîfe iken (!) Olur mu öyle şey?
       İmdi, burada ya Hz. Ãlî yalancı, ya İbn-i Ãbbâs yalancı, ya 
Hz. Ömer yalancı, ya onlardan nakledenler yalancı, ya Bukhârî 
yalancı, ya Bukhârî bunu añlamayacak derecede sâf ki öyleyse 
yazdıklarına güvenilmez, ya Bukhârî bunu kasden yazmış gene 
güvenilmez, ya da ALlâh'ıñ Kitâbı eksik....Bu denli açık bir yalan 
yazan kişiye n'asıl güvenilir? 
       Üstelik bu Bukhârî, "Kitâbu'dh-Dhu~afâ" sında Ebû Hanîfe 
için "el recülü lâ yu~teber (i~tibâr edilmez adam) " "el racülü lâ t
thiqate lehü (kendisinde güvenilirlik olmayan adam)" yazmış, şu 
deñsize bakınca ALlâh müslümanları bu Bukharâlı'dan korusun demekten 
başka ne denebilir ki?  
      Bukhârî'niñ hayât hikâyesi okunsun görülür ki  hâfızası çok 
kuvvetli, bakılsın Tevrât hâfızı olduğu görülür, yazıyor bu, ama hiç 
bir yerde Qur'ân hâfızı olduğu yazmaz.