EUZU BİLLAH-BİSMİLLAH
SELAM&SELAM
DEHR ile ilgili bir ayet var. DEHR denen bir zaman birimi var.
CPT denen simetriler yasaları var. T=Zaman dört yollu. İleri giden,
geri giden. Bir ileri bir geri giderek sürekli ossilasyon yapan zaman
ve bir de DEHR yani dilediğin gibi kullanacağın master'ı olduğun bir
zaman=DEHR var.
Şöyle bir örnek. Mekanda enine yolculuk yapmak (Zaman enlemi). Mesela
Mekke ile Kudüs iki kent normalde siz uzay'da yürür/araçla
gidersiniz. Bir de paranormali var: Siz durursunuz. Uzay yürür. Yani
ayağınızın altındaki halı Mekke-Kudüs yönünde yürür. BUNA UZAY
YÜRÜYÜMÜ denir.
Zaman da bir boyuttur (V-1 kökiçinde sanal bir boyut, Minkowski
uzunluğu). Aynı zamanda Kozirev'in "ALAN=Zaman enlemi x zaman
boylamından oluşmuş soyut iki uzunluğun oluşturduğu evren yüzeyi
(km2/s2) Sarfatti-Eiberg postulatına göre ise bu üç boyutludur (Zaman
küresi) yani km küp/saniye küp. O halde zaman da üç boyutlu fakat
SANAL bir uzayın ta kendisidir. Bu uzayda öyle ya da böyle yürüyorsak
ve/veya uzay bize yürüyorsa, aynı mantıkla zaman-küre içinde biz
yürüyoruz ve/veya zaman bize yürüyor. Resulullah Mescidi Aksa'ya
gitmedi. Mescidi Aksa ona YÜRÜDÜ DEHR denen bu üçüncü tip zamanda.
HIZIR özel bir yetkiye sahiptir. Zamanı bir ÇARK gibi düşünün, ya da
Rulet masası gibi. Top çevrede dönüyor ve istenilen numaraya/böylmeye
düşüyor. Hızır zamana DEHR (CPT-4) tipi giriyor. Yani zaman küresine
veya çemberine TEĞET ama Zülkarneyn öyle değil: Daireyi kesen bir
KİRİŞ gibi "İKİ ZAMANLI" yani biri ÖNCE diğeri SONRA olan İKİ
ZAMAN=KARNEYN CPT-3 tipinde. Hızır gibi HER NOKTADAN değil TEĞET
değil Sadece İKİ NOKTA=KİRİŞ'den giriyor. Kiriş ise Kur'an'da SEDD
diye geçiyor. Zülkarneyn seddi. CPT-2 impulsiftir. Osilasyoniktir.
Elektrik akımı yani şebeke cereyanı gibi AC'dir bir ileri bir geri
akar. Bu zaman türüne sadece NÖTRİNOLAR uyarlar. Evrende başka hiç
bir parçacık daha buna uyamaz. Nötrinolar aranılıp da bulunmayan ESİR
(Ether)in ta kendisidir. Tamamen hayalettirler. Zamanda bir ileri
sonra düzgün biçimde bir de geri akarlar.
Nötrino ve antinötrinoların sanıldığı gibi zamanları birbirine ters
akmaz, biri ileri diğeri geri gitmez. Her ikisi de BİR İLEİR-BİR GERİ
akarlar. Düz gidene ANTİNÖTRİNO zamanda geri dönene de NÖTRİNO
denmektedir. Yani zamanda ileri akan bir antinötrino, geriye çevrilen
oku nedeniyle bu kez NÖTREİNO olur. Sonra yeniden Alternatif akım
gibi yine zamanda ileri akar, sonra yine geri akar ve bu çok
düzenlidir. Bu yüzden nötrinoların ünlü "ESİR" olma ihtimalini Louis
de broglie %100 diye görmektedir.
Nötrinoları bir yerden daha tanıyoruz: Şeytan cinler gibi (eksi ve
artı yüklü elektron ve pozitron olmayıp, yüksüz bir elektron GİBİ
DAVRANDIĞINDAN, NÖTRİNO RÜZGARLARI OLARAK (BU BİLİMSEL İSMİDİR)
TANINIR. Nötrinolar tamamen hayalettir, maddeyle hiç etkiyeşmezler.
Dünyanın ya da uzayın boydan boya içinden geçerler ötesinden
çıkarlar. Madde onlara saydam davranır. Madde ile tek etkileşimleri
ise şudur:
Nötrino rüzgarı=VESVESE. Şeytan zamanda bir ileri gidiylor yaşlanıyor
(Antinötrino gibi) sonra öleceği yaşa geldiğinde düzenli olarak bu
kez gelecekten geçmişe akıyor ve gençleşiyor. Şeytan kıyamete kadar
ölümsüz kılınmıştır, çünkü insanoğlundan intikam istemiş ve kendisine
böyle bir ALTERNATİF AKIM gibi giden bir zaman verilmiştir. Böylece
şeytan iki uç arasında AC gibi gider-gelirken cinler ve insanlar ise
DC (Direck Current, Doğru akım, redresörü) tipinde osilasyonsuz
zamanda hep ileri (veya hep geri) giderler.
………………………………………………………………………………………………......
18/66: Musa ona: "Sana öğretileni bana hayra götüren bir bilgi
olarak öğretmen için peşinden gelebilir miyim?" dedi.
Hz. Musa RAHMET ve BİLİM için ikisi için öğrenci olmak istemektedir.
Ayette "Sana öğretilen" demiyor. Allah'ın rahmetinden olarak
öğrendiğin bilimden diyor. Hz. Musa bu arada "Sadece ben senin
peşinden (Zamanından, zaman yolundan) gelebilir miyim diyor? Yani
Yuşa sanki ortada yok gibi...
18/67-68: O: "Sen doğrusu benim yaptıklarıma dayanamazsın, bilgice
kavrayamadığın bir şeye nasıl dayanabilirsin?" dedi.
Şimdi burada önemli noktalar var: Hızır "Bir şeyler yapacağını"
söylüyor. Ama "DİLİ GEÇMİŞ ZAMANDA" yaptıklarıma, yapmış
olduklarıma... diyor. "Yapacağı" şeyler "Geçmişte YAPMIŞ oldukları"
oluyor birden. Bu paradoksu kastederek, "Senin kafanı karıştıracak
şeylerin" diyor. "NEDENSEL"lik tersinecektir: Çünkü "İÇYÜZÜNÜ,
NEDENİNİ" kavrayamayacağın şeylere dayanamazsın, sabredemezsin diyor.
Burada olay şu:
"SONUÇ" önce gelecektir. Yani NEDEN olarak baktığında Musa için her
şey anlamsız olacaktır. Dolayısıyla bizler de "SONUÇSALLIK" ilkesiyle
bu ayetleri anlamaya çalışacağız.
18/69: Musa: "İnşaallah sabrettiğimi göreceksin, sana hiç bir işte
baş kaldırmayacağım" dedi.
Hz.Musa boyun eğiyor. Çünkü peygamber olmak başka ALİM olmak başka
başka şeyler... Musa "Sabrettiğimi" göreceksin derken SABIR iki
yönlüdür:
a) Bildiğimiz sabır
b) Tersinen sabır
Bu mekanizmayı açıklamak için önce SBR (Sabr, sabır) üzerinde
duralım. Allah'ın iki ismi vardır ki birbirine karşıt durur.
Birincisi "Seriul Hısab" yani seri hesab görücü... Bunun MİSALİ
bilgisayarın saliseler içinde onbin rakamlı bir sayının küb kökünü
alması gibi düşünün. Bu çok hızlıdır. Elektirk akımı gibi ışık
hızıyla geçer gider ama aynı elektrik akımına eğer "Rezistans=Direnç"
korsanız iş başkalaşır.
Elektrik akımı bu kez (volt, amper, watt vb. klasik formüllerinden
biliyoruz ki) ışık hızıyla ve işlevsiz olarak geçmez.
Örneğin "Rezistanslı elektrik sobalarında" direnci aşarak öteki uca
(kutba) ulaşmaya çalışır. Bu arada, bildiğininiz üzere elktrik sobası
da bizi bir güzel ısıtır.
Yani Seriul hısab=Işık fıtınlarının (ışık ışınlarının) talimidir.
Allah'ın Es-Sabur ismi ise "Isı ışınlarının" (Termik fotonların)
talimi (Göstergesidir). Allah'ın SABUR isminin işlevini şimdi daha
iyi anlayabiliyor muyuz? Ve şunu anlayabiliyor muyuz?
"Onlara az bir süre tanı", "Sen onlara bir mühlet ver". Bu ayetleri
bilirsiniz... İşte bu yüzden Sabır demek, "İntikal süreci" demektir.
Toprağı sularsınız ama, bir S Ü R E tanıyacağız ki, su suladığımız
bitkinin köklerine gidip oradan özümsensin.
Allah katında zaman "OL=ÖL" yani doğum-ölüm aynı yerdedir. Ya da
doğum=NEDEN, ölüm=Sonuç aynı yerdedir. Çünkü ışık hızına yaklaştıkça,
DOĞUM-ÖLÜM ya da NEDEN ve SONUÇ arası kısalır. Bunun için ikizlerden
ışık hızıyla giden, diğerine göre 14 kez daha GENÇ kalır. Çünkü öyle
hızlanmıştır ki, neden ile sonuç arasını iyice kısaltmıştır. Tam ışık
hızında ise ışık hızı yüzünden uzay-zaman bükülür ve komprime bir yay
gibi, başı ve sonu (NEDENİ ve SONUCU) birleşir. AYNI şey olur.
NEDEN=SONUÇ olur.
Dolayısıyla biz MADDE olarak ışıktan çok çok çok yavaş gittiğimizden
zamanımız ya da "NEDEN ile SONUÇ'un arası çok uzadığından, bize Allah
SABIR tavsiye etmektedir. Eğer ışık hızıyla giden canlılar olsaydık
bize "SABIR" tavsiye edilmeyecekti. Allah'ımızın dediği gibi "O gün
gelecektir ve işiniz bitmiştir bile, sizler artık mahşerde hesap
vermektesiniz", ya da "Kıyamet kıskıvrak gelmiş sizi yakalamıştır,
Cennet ve Cehennem'i paylaşmışsınızdır bile..." Bu tür ayetlere bir
örnek de Yecüc ve Meücü ile ilgili ayetlerden verebilir.
18/99: Biz o gün onları bırakırız, dalgalar halinde birbirlerine
girerler. Sur'a üflenince hepsini bir araya toplarız.
Biz onları (Osilasyonik dalga) olarak içiçe (iki ayrı fazı birlikte)
bırakırız dalgalar halinde birbirlerine girereler. Şimdi dikkat
ederseniz, "Gelecek zamanı uzun bir tehir ile anlatıyor ayet...
ama "O gün Sur'a üflenmiştir hepsini bir araya toplaMIŞızdır diyor.
Yani Allah katında İŞ bitmiş ve de MİŞLİ GEÇMİŞ ZAMAN İLE BİTMİŞ.
Bu ifadeyi kasten seçtik ki "SABIR" olayını anlatmak için. Sabrın
arkasında birden herşey bitmiş oluyor. Halbuki sabır çok uzun ve zor
geliyor bize... Bir gün=bin yıllık bir ilahi takvimde ise
saliselerden ibaret... Ahırette birgün kalan biri dünya takvimiyle
1000 yıl (364.bin gün) kalmış olacaktır. Asıl sabrı orada
öğreneceğiz. Mahşer meydanında tıkış tıkış değil bir gün belki orada
on gün (Onbin yıl) yüzgün (Yüzbin yıl) kalacağız.
ALLAH'TAN SAKINILMASI GEREKTİĞİ GİBİ SAKININ. Mütteki olup Korkun ey
Hanifler... Allah bize ASR gibi surelerde niçin SABRI" tavsiye
ediyor? Sabırsız olsak ne yazar. Yine eli mahkum sabretmek durumunda
değil miyiz? Örneğin yarın bir olay var. İki kişi bu olayı
yaşayacaklar ama yarın olmadı. Biri sabrediyor. Diğeri ise sabırsız
ve cerbeze... "Öff ya?!" deyip hayatı hem kendine hem öteki insanlara
zehrediyor (Stres bulaşıcıdır). Ertesi gün oluyor. Sabreden ile
sabretmeyen aynı SÜRECİ yaşıyorlar. Sabırsızlık gösteren ise hayatını
karartmış, yarına perperişan çıkmıştır... İkisi de aynı SÜREyi
aşıyorlar ama biri SABIR'lı, diğeri ise SABIRSIZ. Yani sabır olayında
KİŞİLER yargılanır. Olay bir tekdir ve herkese eşit zamanlıdır.
Burada sınanan bizleriz. Sabreden ya da sabırsız olan bizleriz.
Musa Hızır'a "Göreceksin beni çok sabırlı bulacaksın" demiyor muydu?
Sabır "NEDEN ucundan bakınca UZUUUUUUN bir süreç ama sonuç ucundan
bakınca "Hesaplar görülmüş bile, Yecüc Mecüc mahşere toplandı bile...
Adam işsiz, Allah'ın verdiğine SABREDİYOR. Ama iş aramıyor ki? İş
aramıyor ve rızkının darlığına SABREDİYOR. Çok komik. Sonra da diyor
ki, Allah benim rızkımı bu kadar yapmış. Ben sabırlıyım, karşı
gelmiyorum... İşte bunun adı da MESMENET damgası. Hani zelillik
(Aşağılık) damgası vardı ya az önce... Bir de MESKENET =Miskinlik
(Tembellik) damgası var ayetlerde....
18/69: Musa: "İnşaallah sabrettiğimi göreceksin, sana hiç bir işte
baş kaldırmayacağım" dedi.
Orada Hızır kendisini tam reddetmişken birden fikir değiştirdi. Neden
dersiniz? "İnşaallahi Sabıran". Anlamı şu: Allah inşa etsin. Neyi?
Bunun yanıtı yine Kehf Suresi'nde "İnşaallah"ın geçtiği bir ayettir
"Hiçbir işi yaparken ben bunu mutlaka yarın yaparım deme. İnşaallah
de. Umulur ki, Allah o yarınki işinden daha önce senin işini yapar"
Şimdi sihirli sözcük İNŞAALLAH yüzünden Hızır dönüyor ve MUSA'yı
alıyor. Bu sözün tanımını şimdi ZAMAN YOLCULUĞU açısından comment
edelim.
Şimdi aslında "Düş önüme gidelim" dediğinde, Hızır as. Musa'ya üç
değil sonsuz kredi açmıştı. Musa kendisini ÜÇ ile kısıtladı. Yani bu
son olsun, vallahi ayrılacağız eğer bir daha işine karışırsam ve
sonucu nedenden önce düşünmeyi başaracağım dedi. Bunu az ilerleyen
ayetlerde de yakalayacağız. Tahkik etmiyor Musa... Akil bir alim
karşısında makul duracağına ukala oluyor. Musa deyip geçme Allah ona
tecelli etmiştir. Kur'an'da adı en çok geçen peygamberdir (28 kez).
…………………………………………………………………………………………………..