EUZU BİLLAH-BİSMİLLAH
SLM&SLM

     İnsanların birgün uzayda sistemleri turlayacağı doğru... Ancak
onların "İleri bir uygarlık" olması gerekirdi. Eğer böyle ileri bir
uygarlık iseler, çoktan gelmeliydiler. Oysa gelenlerin
sadece "Torunlar=zaman gezmenleri" olduğuna ilişkin kanıt var. Zaten
onlardan her biri için bir Zülkarneyn de diyebiliriz.
Ashabı kehf gibi: "Ashabı kehf üç kişidir dördüncüleri köpekleri,
ashabı kehf beş kişidir alltıncısı köpekleridir, kehf ehli 7 kişidir
sekizincisi de köpekleri...". Zülkarneyn de böyle "KAÇ KİŞİDİR"?
Unutmayınız ki 83. ayette HIZIR biter ve/veya Zülkarneyn başlar...
Ama birden bir giriş yapar ve "Sana Zülkarneyn'i sorarlar" der. Şimdi
Zülkarneyn'e bağlanan kelime (Misal) şu: "Ben bunları kendiliğimden
yapmadım. İşte dayanamadığın işlerin içyüzleri budur".
İçyüzü kelimesine dikkat ediniz. SEBEP ve NETİCE (Neden-sonuç).
İçyüzü de bir SEBEB'dir. Yani nedensellik ilkesi (Causality)
gereği... "Neden ve sonuç" yer değiştirmiştir... Sonuç nedenden önce
geldiğinde bize "Tuhaf gelen şeyler olur ve bunları bir büyü sanırız"
(balığın canlanması gibi). Eğer Allah katından ise mucize sanırız.
Hızır olayını bir daha anımsayalım: Çünkü Zülkarneyn'e buradan direkt
köprü oluşacaktır. Zaten ayet aslında şöyle yazılıyor:
82. "Duvar ise, şehirde iki yetim erkek çocuğa aitti. Duvarın altında
onların bir hazinesi vardı; babaları da iyi bir kimseydi. Rabb'in
onların erginlik çağına ulaşmasını ve Rabb'inden bir rahmet olarak
hazinelerini çıkarmalarını istedi.
ve 83: "Ben bunları kendiliğimden yapmadım. İşte dayanamadığın
işlerin içyüzleri budur. Sana Zülkarneyn'den sorarlar de ki size
ondan da haberlerim olacaktır".
Aslında 83. ayet budur. Tamamen devamı. Öyle kopuk değil... Tersine
girift olmuş... Hızır'ın zamanı DEHR tipi zamandır.  Yani bir tek
noktada her yere değer zaman, "Her yere girebilen" TEĞET zaman.
Dehr=Teğet zamandır, bunu anımsatmak için yine Satelit örneğini
vereceğim:
1. Uzaya attığımız bir cismin 9,81 değerini aşması gerekir, yoksa
atılan balistik (Mermi, roket, taş vb.) geri düşer.
2. Bu değerden yukarı bir ivme verilmelidir: Bu da 11 değeridir.
Bundan büyük bir değer de attığımız balistik araç uzayda sonsuza
açılır ama tam olarak 11 değerinde ise DÜNYA yörüngesine oturur.
Bunun anlamı şu... Roket/uydu vb. her neyse kritik orbitale
oturmuştur. Yani ne uzaya açılabiliyor, ne de yeryüzüne
düşebiliyor... Zaten yörüngeye oturmak demek şudur: O araç dünyaya
HER NOKTADAN düşmek istemekte, fakat HİÇBİR noktadan düşememektedir.
DEHR budur işte... DEHR = Hızır'ın HER ZAMANA DÜŞMESİ'dir. Sayısı
yoktur sonsuz zamana girebilir her zamana noktasal olarak değer.
Teğet, yani noktasal olarak TÜM ZAMANLARIN hakimidir.
1.      Bizim gibi zamanda ileri,
2.      İblis ve anti madde evrenindeki gibi zamanda geri,
3.      Tüm zamanlarda ve blok evrende (zamansız uzayda) olabiliyor
(Sebe kraliçesinin tahtını böyle getirmişti),
4.      İki zamanlı da olabiliyor
5.      vs. vs.
Hızır-Musa ve Yuşa olayından epeyce bir edinim edindikti. Hızır'ın,
Musa ve Yuşa'nın zamanına TERS yönden girdiğini anlamıştık... Balık
canlanmıştı ve de ikinci MİSAL, "Şeytan bunu bana unutturdu" diyen
Yuşa'nın ifadesinden iblise ÖZEL olan ve bir İLERİ sonra BİR GERİ
akan zamana dahil olduğunu hatırlayacaksınız. "Şeytan bana bunu
unutturdu". Bu MİSAL cümle ile OSİLASYONİK yani Alternatif akım
gibi "İleri ve sonra geri" çalışan bir zaman oku var demekti.
Sonra Musa'yı aldı HIZIR... Onu şuradan anlıyoruz: "...bunun üzerine
izleri üzerinde G E R İ döndüler". Zamanda geriye gidildi. Yuşa
(Musa'nın öldürdüğü GELECEKTEKİ YUŞA) zamanda geriye gidince çok genç
olduğundan küçülerek cenin oldu. Musa ve Hızır da yaklaşık zamanda 17
yıl geriye gitmiş oldular (Yuşa da o yaştaydı zaten). Musa daha katil
olmamıştı, Yuşa'yı öldürmemişti. Hızır ise çok önemli bir söz
söyledi: "İÇYÜZÜNÜ=SEBEBİNİ" bilmediğin şeyler yapılacaktır, bunlar
sana ne kadar mantıksız gelirse gelsin, sakın işimde engel olma...
Gördüğünüz gibi yeniden SEBEP kelimesine daha doğrusu NEDEN ve
SONUCUN ikisini de kapsayan tek bir kavrama "İÇYÜZÜ" MİSALİNE girdik.
Soru sormak bir engel değil ama engel olan şey şu: Zaman
kaybetmemek... Hızır için bir sorun yok, ancak Musa'nın "Geriye
çalışan zamanı" daha sonra "İleri çalışacaktır". Musa zamana bağımlı
olacağından HIZLA yetiştirilmesi gerekli... Hani çocuğunuzu sabah
okula yetiştireceksiniz. Ama bir türlü uyanmak ve gitmek istemiyor.
Onun gibi bir şey...
Hızır diyor ki; "Senin yetiştirilmen gerekli görevin var: Balığın
canlandığı o yerden ileride ümmetini geçireceksin. O kaya ağzını
unutma, orada tam o kanalda deniz ikiye ayrılacak. Oradan İsrail
oğulları özgürlüğe kaçacaklar... Hızır öncelikle bunu anlatıyordu.
Sözkonusu o noktadan az ileride bir GEMİ vardı.  O gemi gelecekte,
Yuşa denen bir zalim hükümdarın Amiral gemisi olmuş ve onunla
denizlerin hakimi olmuştu. Çok zalim bir Yuşa idi ve şöhretini o
geminin fazlalığına yani dengeyi bozmasına borçluydu. O gemi
olmasaydı o savaşı kaybedecekti... İyi ki Zalim Yuşa'nın böyle bir
HASSAS gemisi vardı. Ama Yuşa şimdi doğmamış bir embrio durumunda. O
halde bu gemi "Parçalanmalıydı". Yani alttan delinirse orada kalırdı.
Sonra Hızır Musa'yı azarladı "İÇYÜZÜNÜ" bilmediğin bir şeyi benimle
muahaza etme demedim mi?
Derken, O gemiye en yakın bir derme çatma eve girdi Hızır... Ve orada
uykuda olan çocuğun ağzını eliyle kapatarak onu ÖLDÜRDÜ... Musa
kahrolmuştu: "Bir kısas hakkı olmadan bir bebeği öldürmek çok büyük
bir cürümdür. Ben de seni bir adam zannetmiştim, meğer sen bir
KATİLmişsin. Bu yaptığını hiç bir şeyle açıklayamazsın, sen çok kötü
bir insansın...".
Musa böyle düşünüyordu. Hızır ise her bilen ALİM gibi içerliyordu bu
densize ve şöyle düşünüyordu içinden: "Ben bu Yuşa'yı öldürmesem
ileride SEN ÖLDÜRECEKSİN". Katil sen olacaksın... Dua et de Allah,
Levhi Mahfuz'da anne-babanın DUASINI kabul etti. Dua şöyleydi: "Ya
rabbi EĞER HAYIRLI olacak ise oğlumuzu ömürlü kıl... Onu ıslah et ey
ulu Rabb'imiz". Allahüuekber bu duanın gücüdür ve Levhimahfuz'daki
ilahi bilgisayar bu programa uydu. Hızır da o programa uydu... Musa
da kurtuldu katil olmaktan. Tam tersine İSMET sıfatını geri alıverdi.
Yani gelecekte katil olmadı.
Tılsımlı bir dua yoktur. İHLAS ile yapılan içtenlikli her yakarış
MUCİZELER yaratır... Levhi Mahfuz'u baştan yazar, Arş sallanır. Tüm
arş taşıyan mukarrebun melekler korkuyla mütteki olur ve en girgin
titreşimlerle kendilerinden geçerler.
Günahlar da aynen böyle affoluyor:
1.      Settar=Var olan günahı ÖRTÜYOR, başkalarına açıklatmıyor,
kamufle ediyor.
2.      Afivv=Bu günahlar affa uğruyor (kırgın bir babanın, eninde
sonunda çocuğunu affetmesi gibi)
3.      Ğafur=Sen İSTİĞFAR edersen, sen günahlarını kendin içtenlikli
olarak ve kimseye söylemeden ALLAH'ın ile şahdamarının içinden
monolog gibi konuşursan ya da bir kez ALLAH dersen  Ğafur ismi
operatör oluyor... İşbaşına geçiyor...
4.      Tevvab=tevbeleri kabul edici... Bu isim BÜYÜK günahları da
SİLİYOR. Kul hakkı dışında ANADAN DOĞMA olarak sıfırlanıyorsunuz,
5.      Rahman,
6.      Rahim,
7.      İlahinnas,
İşte tevbe mekanizması bunlardan ibaret.
Balığın canlandığı yerden AZ ilerideki gemiyi deldi ve gemiye en
yakın evdeki bir çocuğu öldürdü... Evet elini çocuğun ağzına kapadı.
Çocuk boğuldu. HIZIR  KATİL mi oldu? Yuşa zamanda geri gitmekle zaten
ÖLMÜŞTÜ. Yani hiç doğmamış olmuştu. Hiç doğmamak da bir tür ÖLMEK
değil midir? Yuşa öldü...
En sonunda zaman oku ileriye doğru çalıştığında "BİR YUŞA DOĞDU".
Minicik bir bebek gözlerini dünyaya açtı... Çok ama çok iyi bir insan
ve evlat olarak YUŞA doğdu... O Yuşa Musa'ya rakip değil, tam tersine
atuşağı, silah arkadaşı, kamarot vb. HER ŞEY oldu. Katipliğini,
bodyguardlığını yaptı. Bir SAHABE ötesinde HAVARİ oldu... İşte kötü
YUŞA öldürülmeseydi BU HAYIRLI MÜKEMMEL YUŞA doğmamış olacaktı
(Parçacık Yuşa yerine dalgacık yuşa gibi)... Yani POLARİZE bir YUŞA
doğdu.
POLARİZE bunu unutmayınız çünkü bu ZÜLKARNEYN'in de öyküsüdür.
Polarizlenmek DİPOLE olmak. Dİ=İKİ, POLE=KUTUP veya KARN+EYN. Zaman
da İKİLEŞİR ve (DEHR=TEK, TEĞET) ama KARN=KİRİŞ zaman. Yani bir
küreye bir tek noktada değen HIZIR'ın DEHR zamanı değil! Bir küreyi
KİRİŞ olarak İKİ noktada ama illa ki İKİ noktada, olmazsa olmaz bir
şart olarak sadece İKİ noktada kesen zaman demektir KARNEYN. İki tane
ışık konisini darboğazından (Berzah) birleştiriyoruz ve ortaya çıkan
bu şemle (Kum saatine) de KARNEYN deniyor. Karn=Işık Konisi
(Koni=Cony=Hûni).
Zülkarneyn Ye'cüc-Me'cüc istilasını TEHİR ediyor
(Tehir=Sonuç=Resultance). Yani hızır gibi EBEDİ olarak düzeltmiyor.
TEHİR ediyor yani erteliyor. O ALLAH vaadidir çünkü... Allah da
vaadinden dönmeyeceğinden ve VAAD= Vade Tanımak olduğundan TEHİR ile
yani kiriş veya şiş diyelim bir triko yumağına saplanıyor, "İKİ
NOKTADAN". ÖNCE bir uçtan (geçmişten) giriyor, sonra da öteki uçtan
(gelecekten) çıkıyor.
Sonra, geminin bulunduğu liman köyüne gittiler. Su istedi Hızır...
Yabancı fobisi ve üstelik de bedava suyu satmaya kalktılar. Musa'nın
cebindeki sikkeler zamanda geri gidince YOK olmuştu. Musa bu yüzden
parasızdı. Hızır ise yaptığı hiç bir işe bir karşılık almaz (Sebe
melikesinin tahtını getirir ama bir ekmek parasından başka alacağı
şey yoktur)...
Hızır su içemedi, Musa da... Yakıcı Sina güneşi altında, bir
yıkılmakta olan duvar enkazını İNCİ GİBİ dizdiler. Musa söylene
söylene yapıyordu bu işi... Kendisine istediği an SU verecek,
tulumunu taşıyan YUŞA YOKTU artık... Kendisi Hızır'ın Yuşa'sı
olmuştu. Hızır'a döndü dedi ki: "İsteseydin buna karşılık elbette bir
ücret alırdın".
72:Dedi:"Ben söylemedim mi sen beninle beraberliğe asla dayanamazsın!"
73:Musa dedi:"Unuttuğum için beni azarlama;bu yaptığımdan dolayı da
bana zorluk çıkarma."
74:Yine yola koyuldular.Bir süre sonra bir oğlana rastgeldiler;tuttu
onu öldürdü.Musa dedi:"Tertemiz bir insanı,bir cana karşılık
olmaksızın öldürdün ha??Vallahi çok kötü bir işl yaptın!"
75:Dedi:"Ben sana söylemedim mi.sen benimle beraberliğe asla
dayanamazsın."
76:Musa dedi ki:"Eğer bundan sonra sana bir şey sorarsam artık bana
arkadaşlık etme.Vallahi öyle bir durumda benden ayrılmakta mazur
sayılacaksın."
77:Yine yola koyuldular.Biraz sonra bir kente geldiler.Kent halkından
yemek istediler,ama onlar bu ikisini konuk etmekten
çekindiler.Orada,yıkılmayı bekleyen bir duvara rastladılar; tuttu onu
onardı.Musa:"İsteseydin buna karşılık bir ücret elbette alırdın."
Dedi.
78. (Hızır) Dedi ki: "İşte bu seninle benim aramın ayrılmasıdır.
Şimdi sana tahammül edemediğin şeylerin içyüzünü haber vereceğim".
79. "Gemiden başlayayım: O gemi, denizde işçilik yapan bir grup
yoksulundu. Ben onu kusurlu hale getirmek istedim. Çünkü biraz
ötelerinde bir kral vardı; tüm gemilere zorla el koyuyordu".
80. "Oğlan çocuğa gelince: Onun anası-babası inanmış kişilerdi.
Çocuğun onları azgınlık ve inkâra sürüklemesinden korktuk."
81. "Diledik ki, Rableri onlara o çocuktan temizlikçe daha üstün,
merhametçe daha gelişmişini versin."
82. "Ve duvar. Duvar, o kentte yaşayan iki yetim oğlanındı. Altında,
oğlanlara ait bir define vardı. Oğlanların babası da hayır ve barış
seven bir kimse olarak yaşamıştı. Rabbin istedi ki, o çocuklar
ergenliklerine ulaşsınlar da Rabbinden bir rahmet olarak definelerini
çıkarsınlar. Ben bunları kendi buyruğumun sonucu olarak yapmadım.
İşte senin sabretmeye güç yetiremediğin şeylerin içyüzü budur."
Artık 80.inci ayeti ÇOK İYİ anlıyor ve biliyorsunuz. Yorumlamıyorum.
Siz Kur'an'ı DİREKT ve dolaysız ANLIYORSUNUZ... Bu Allah'ın HANİFLERE
bir ÖNCÜ armağanıdır... Geçen yıl okuduğunuz ya da eskiden alıp da
anlar-anlamaz okuduğunuz KUR'AN DEĞİL bu artık... Bu Kur'an'ın 80.
ayetini SİZ ARTIK biliyorsunuz. Yuşa'yı, -m ve +m olan Yuşayı
biliyorsunuz... Cinayete kurban giden ve/veya gitmeyen iyi ve/veya
kötü Yuşa'yı, katil ve/veya ismet Musa'yı biliyorsunuz değil mi?
Zaman yeniden düz çalışınca... İşte orada bir çocuk doğdu. Çünkü
HIZIR onu nefessiz bıraktı boğdu. Boğmasaydı Yuşa için doğdu
demiyecektik... Artık bunları da biliyorsunuz... Artık Kur'an'ın NE
MÜKEMMEL OLDUĞUNU biliyorsunuz. Ve bir tek şeyi BİZLER hep beraber
bilemiyoruz: "Neyin hayır neyin şer olduğunun İÇYÜZÜNÜ ALLAH'tan
başkası bilmez". BU AYETİ de anladık. Bırakın kötü Yuşa öldürülsün.

                                           RABBİ ZIDNİ İLMİ...
                                             SEVGİ VE SEVGİ İLE...

1