3-------------------------------------------------------------------------------------------
“Resulullah’ın Emaneti - Mezhepler”
Resulullah “Veda Hutbesi”nde ne diyordu: "Size BİR TEK KUR'AN'I BIRAKIYORUM". Acaba Resulullah O Kur'an'ı kime BIRAKTI dersiniz? Yanıtı besbelli: Ankebut-43. ayetteki vurgulanana... Velilere değil...
Resulullah bize İKİ ŞEY bıraktı: Biri kalıcı (Kur'an) ki buna ihanet ettik... İkincisi de Geçici: "Ehli beyt". Ona da ihanet ettik... İki mirasına birden ihanet ettik. Bir de utanmadan hergün Fatiha gönderiyoruz. Resulullah'ın tüm soyunu KURUTTUK, öldürdük, beşiktekilere kadar... Hasan'ın 4 aylık torunun kafasını koparıp Yezid'e getirdiler... O da hela çukuruna attı... Aman yarabbi...
Benim mezhebim yok... Eğer ben Şii olsaymışım delirirmişim... Sünniliğin bu aymazlığına çıldırabilirdim gerçekten... İyi ki mezhebim yok... Hanif'in mezhebi olmaz, Haniflik mezhebler üstü İslam'ın dü ÜSTÜ olan EN GÜZEL TEK DİN'dir... Onu nasıl MEZHEB'e indirgeyebilirsiniz ki?
Kur'an'da mezheb=Fırka, tefrika ve ihtilaf olarak geçer. Fırka=Siyasal güç olarak kullanılan mezheb (Sünnilik=Yezidilik gibi ya da Fars Mollası'nın İslam Cumhuriyeti dümeniyle papaz iktidarı gibi). Tefrika ise=Şeyhlik ve mezheb imamlığı üzerine kurulu. İhtilaf'da (Muhtelif) ALT mezhebler anlamında. Ve en önemlisi de Ali İmran 102-103'deki MEZHEB olayı... Mezhebim var demek GÜNAH'dır ve haramdır.
“Kur’an Ayetleri’ndeki Detay”
Mesela Cennet'ten söz edeceğim: Kur'an anlatıyor, yaşarken hiç gidemeyeceğimiz o Cennetleri... Neden öyle ayrıntı var.. Mesela Cennet'te ağaçlar köşklerin üzerinde ve her kata (Babil'in asma bahçeleri örneği) salkım/teras halinde İNİYOR? Bu söylemdeki ayetlerden ne anlam çıkarmalıyız?
Şu İstanbul'a tepeden baktınız mı? Belgrat ve Istıranca ormanları Edirnekapı'ya dayanırmış. Yeşillikten gözgözü görmezmiş. Haliç'in (Sadabad) suyu avuç ile içilirmiş.. Pier Loti, orman içindeki bir İstanbul'a aşık olmuş... Öyle tarif ediyor: ORMAN İÇİNDE BİR KENT VAR diyor... O kente ne oldu?
Müteahhitler o kentin tüm ağaçlarını kestiler (Gülhane, mezarlıklar ve Askeri kışlalara dokunamadılar) yerine kağıttan ve birbirine dayanarak yaşayan evler kurdular. Depremde milyon kişi ölsün diye... Çarpık bir kentleşme... Boy boy yığma yapılanma.. Çirkin ve non-estetik... Yeşillik yok... Belki balkonlardaki saksılarda fesleğen vardır. Evet bu nostalji falan da değil 2002 yılını anlatıyorum, dünün nostaljisi olur, bugünün değil!
Şimdi kur'an'a göre: "70 bin odalı köşkler". Site türü yapıları düşünün ama BİR MAHALE büyüklüğünde... Kibrit kutuları ile hani bir boşluklu üstüste evler kurarsınız ya... Onun gibi BALKONU kendinden menkul DEVASA SİTELER ve bitişik. Ve en üstü diyelim ki Ankara'nın BOTANİK bahçesi, Samsun fuarı, Gülhane Parkı (Aslında Gülhane bile küçük kalır) ve oraya "TROPİK, Amazonas/Selvas ağaçlar baobap ormanları kuruyorsunuz. Tüm site mensupları EN ÜST KATA o piknik alanına asansörle çıkıyorlar. Standlar... Lunaparklar... Her bir MEGA SİTENİN KENDİ ORMANI TAVANDA... Uçaktan bakınca, ortada kent falan yok... BİR ORMAN... İstanbul kadar bir orman. Havayı temizliyor, bereketi yağmuru getiriyor, oksijeni getiriyor... Çiçek kokularını getiriyor...
Müteahhit TOPRAKTAKİ ağacı kesmiş binayı dikmiş AMA KESTİĞİNİ EN ÜST KATA KOYMUŞ. İstanbullu müteahhide bir Hanif çıkıp da bunları anlatsaydı, o müteahhitler ve mal sahiphleri bir araya gelir ve CENNETİ anlatan bu ayetlerden yararlanarak BİR DÜNYA CENNETİ yaratabilirlerdi...
Kur'an'da sıradan okunup geçen o ayetlerde ne kadar çok AYRINTI/DETAY var... Bu satırlarımı okuyunca ben buradaki yazdıklarımı istiyorum MIGHTY. Geleceği biz şekillendiriyoruz. Kur'an'a uygun olsun... Sen zamanın bir ucunu tuttun, ben de geçmiş ucunu... İki zamanlı olarak BÖYLE istiyorum... AYETLERE uygun tıpatıp istiyorum. Ben orada keyif çatamayacağım ama... Hanifler YAŞAYACAK... İşte Kur'an'ın İLİM EHLİ ELİNDE YORUMU BUNUN İÇİN ÖNEMLİ...
“Kur’an Mucizeleri - Kur’an Okumak”
Biliyorsunuz ki Kur'an'ın tamamı inanılmaz şeylerle dolu. Tüm hayvanlarla konuşan Süleyman, kendine uçak yapan Süleyman ve Davut, denizi yaran Musa, suda yaşayan Yunus, güzelliği yüzünden ellerini bıçakla doğrayan kadınların kilitlendiği YUSUF... Yani Kur’an'a dikkat ediniz ki, tam bir SCIENCE FICTION (Bilim Kurgu). Onun için Kur'an'a İNANIYORSAK, bu olağanüstülüklere de inanacağız. Kur'an'ın kendisi zaten olağanüstü. “Mucize olarak Kur'an yeter” ayetini anımsayınız. Hayır bunlara şaşırmayın! Annesiz babasız doğan üstelik cennet diye bir başka evrende yaşayan Adem'e, babasız doğan İsa'ya, inanılmaz bir sabır gösteren Eyyub'a, okuma-yazma dahil konuşmayı ve bildiğiniz herşeyi icat eden İdris'in ölümsüzlüğüne, İbrahim'in ALLAH DOSTU, Allah'ın YEGANE, BİRİCİK dostu olduğuna, Hızır'ın Belkıs'ın tahtını getirdiğine (anında görüntü), Zülkarneyn'in koskoca Yecüc-Mecüc istiasını ertelediğine, hiçbir duası kabul olmayan ve hayatında yaptığı ilk ve son tek bedduası yüzünden TUFAN yağdıran NUH'un öyküsü... Her hayvandan BİR ÇİFT... Hem de kendi kendilerine geliyor ve gemiye giriyorlar... Aslan, yanında zürafa... Kedi fareye binmesi için yardım ediyor... Bunları sakın ve sakın birer FANTAZİ kabul etmeyiniz. KUR'AN BUDUR arkadaşlar ve o kitap o mübarek dostumuz Kur'an asla bir ŞAKA söz, eğlence ve hadis gibi iftira değildir.
"Kur'an ne yazıyorsa İNANMAK zorundayız... Büyü, Cin vb. Kaburga-omurga kemiği gibi... Eğer bunlardan herhangi birine (Örneğin Süleyman'ın Hüthüt kuşuyla konuşmasına) şöyle bir dudak kıvırarak "İnanmış gibi görünerek" sakın yaklaşmayın. Çünkü bu düşünce Kur'an'da HABİS ve NECİS (Pis) olarak tanmlanıyor. Şu ayeti hatırlayın. Kur'an'a TEMİZLETİLMİŞ olandan başkası EL SÜRMESİN... Bunu sadece namaz abdesti olarak düşünmeyi bırakacağız artık... Kur'an'daki bu anlatılanlara İNANMAKTA zerrece saygısızlık etmezsek o zaman TERTEMİZ OLURUZ (Kur'an'ı güsul abdesti hariç, istediğiniz gibi dokunup okuyabilirsiniz. Uzanıp yerde de (Yanüstü, sırtüstü, yüzüstü) okuyabilirsiniz. O sizin arkadaşınız, kapkara kabrimizin tek IŞIĞI olacak...
Arkadaşınızla istediğiniz gibi samimi olun... Korkmayın, o sizi çok seviyor... Sizin karadeliğinizdeki tüm ışığın yutulduğu o karakabirde TEK IŞIK olacak o Kur'an... Beni değil, Kur'an'ı çok sevin... Hatta Kur'an Resulullah sevgisinden de yücedir. Hiç hata yapmaz (Abese gibi). O öyle bir arkadaştır ki, özü-sözü dosdoğrudur ve o sadıkların sadığıdır. Kur'an'ı hep sevin ve hep dokunun... Ola ki boy abdestiniz yok ve bunu almak imkanınız da yok... Gidiniz (musluktan namaz abdesti değil) TEYEMMÜM alınız. Yani güsulünüz yoksa namaz abdesti alayım diye SU kullanmayın. Tozlu bir yere elinizi vurarak MANEVİ güsul alın. O “Joker” hakkınızdır ve kullanın. Namaz vakti çıkıyorsa, hemen bir duvara vurun elinize bulaşan tozu sıvazlayın. İşte size ONBİN HAMAMA bedel bir temizlik... "Temizlik" böyledir. Kur'an'a "Teyemmümle" el sürün korkmayın (Eğer boy abdesti imkanı yoksa tabii).
Kur'an'a İÇİ TEMİZLEMİŞLERDEN BAŞKASI EL SÜREMEZ! İÇİNİZİ TEMİZLEYİN! Kur’an'da bir çok şey safsata gibi geliyor olabilir AMA DEĞİL... Ey İman edenler bir daha iman edin şimdi.. İşte şimdi temizlendiniz. Allah'ını seven, şu Kur'an'a DOKUNSUN, OKUSUN. O bir muska değil, elektrik kaçağı değil... O sizi çarpmaz. Onun adı "OKU". Kur'an=Okunacak şey demektir. Kurra=Kur'an okuyan/Hafız vb. Kelime kökü Karaa ve Emir kipi halinde adı İKRA=OKU.
Örneğin Elmalılı ile Hans Aiberg'in farkı şu: Elmalılı, Kur'an'a normal diye bakıyor ve Allah'ın aklından geçenleri "Normal" kul gözüyle tevil ediyor. Aiberg ise, "Paranormal Kur'an'a paranormal bakıyor". Bire bir tam çeviri oluyor. Hem de öyle zor ki. Kur'an eğlence değil, keyfi uydurulacak bir şey değil. Nefsimizden asla onu uyduramayız. Allah şöyle sorar:
"Ne oluyor size? Yoksa elinizde bir kitabınız daha mı var? Kur'an nefsinizden uyduruyacak bir söz (Hadis) değildir". Kur'an hadisleri "Uydurmacılık" olarak niteliyor ve Arapları aşağıladığı gibi yerin dibine sokuyor. Yazılacak bir fazlalık, ya da yapılacak bir tek yanlışlık beni mahveder. Onun için doğruyu, sadece doğruyu ve bu yetmez üzerine de dosdoğruyu yazmak zorundayım. Ancak Hz. İbrahim kadar yalan söyleme payım var "Büyük put küçük putları kırdı”, eşi için kızkardeşim demesi vb. Böylece yalan söyleme payım da çıkıyor... Çünkü yarın önümüze yasalar dikilir falan... Doğru uğruna düşünce suçundan müebbet hapis yememek için yalan payım var. Böyle yüksek sesle konuşmam sizi rahatsız etmesin. Doğru ve Yalanın "Limitlerini, kime ve neye göre yalan olduğunu" saptamalıydık.
Normal olan Elmalılı gibi müfessirler, paranormal olan Kur'an'ı hiç anlamadılar ve anlatamadılar. Hep VAAZ gibi yazdılar. Sanki Cuma hutbesi verdiler, hutbe gibi okuttular bize. Bize kelimelerin ne anlama geldiğini söylemediler. Babamız gibi nasihat çekip, günah ve haramdır aldığın her nefes edebiyatı yaptılar. Sözgelimi kelimeler üzerinde duralım.
BİZLER köklü bir değişim sürecine girdik. Birden çıta yükseldi “upgrade” olduk (versiyon büyüdü, update olmadık, güncellenmedik). Normal dönemi bitti. Örneğin, "Balık Allah'ın mucizesiyle canlandı... Yuşa da o arada şeytani düşüncelere dalmıştı, O yüzden kaçıp giden balığı gördüğü halde unuttu”. Tefsirler böyle yazıyor Yuşa ve Musa için. Biz bu tefsirleri bıraktık değil mi? Biz artık çok detaylı olarak Yuşa'nın da TAM hayat hikayesini biliyoruz.
Şimdi geçmişteki ile yeni farkınız nedir biliyor musunuz? Birincide siz herşeyi hoşgörüyordunuz. Cuma gününü tatil sanıyordunuz. Atanızı hoşgörüyordunuz. Hurafe hadisleri de ayet görüyordunuz. Muaviye saltanatını hoşgörüyordunuz. Kur'an'ın İLME İHTİYACI yok diyorduk, itikad ile okunur diyorduk. Kur'an'da ayrıntı yoktur, hadisler onu açıklar diyorduk...
Yezid, babası ve dedesi kendi oturuş-kalkışlarını bize SÜNNET diye yutturdular. Yezid'in bıyık bırakma şeklini, en kıskandığı eşine peçe takmasını "Resulullah Sünneti" sanıyorduk, Resulullah yapmış gibi... Haham takkesini Yezid aldı ve bize NAMAZ TAKKESİ yaptı, adı sünnet oldu. Ve Yahudi takkesini camilerde cebimizde taşıyorduk giymek için. Yezid keldi diye herkes bone gibi onu yanında taşıyor. Artık bu farkı da görüyoruz değil mi?
Semiallahü Limen Hamideh ve Rabbena Lekel Hamd iki cümlenin Ebu Süfyan ve Muaviye tarafından namaza eklendiğini... Amin kelimesinden başka Resulullah'ın her eklentiyi reddettiğine bakarak biliyoruz.
Şunu kabul edelim. Allah itirafları SAMİMİYET SAYAR: Biz Sünni filan değildik. Biz Yezidi idik. Yahudi takkemizle birlikte... Şimdi Sünni değil Hanif'iz Yani “upgrade” olduk. Sünnilik içinde beşinci (aslında birinci) mezheb eski adıyla Yezidilik, yeni adıyla Vahhabilik... Bunlar birer “update” ama biz EN ESKİ DİNE döndük... EN GÜZEL DİNE. Çünkü Allah'ın Sünneti içinde hiçbir DEĞİŞME BULAMAZSIN ayeti var. O yüzden bir değişme olmadı ki... O yüzden EN ESKİ DİNE döndük. En yeniye değil.
Rûm 30: O halde sen yüzünü bir HANİF olarak dine, Allah'ın insanları üzerine yarattığı fıtrata çevir. Allah'ın yaratışında değiştirme olmaz. Doğru ve eskimez din işte budur. Fakat insanların çoğu bilmiyor.
Haniflik tarihi bir çıkıştır. Çünkü İslam dininde katoliklik ve Orthodoksluk vardı ama şu bizimki PROTESTANTLIK daha çıkmamıştı. Sayenizde/sayemizde onu da İDRAK ettik. Martin Luther gibi Haniflik=Protestlik ortaya çıktı.
HZ. İBRAHİM'dir=Martin Luther. Yani, Hanifliğin Martin Lutheri, bizler değiliz. İbrahim babamızın ta kendisidir. Babası Azer'in dinini, Nemrud'un dinini KİM PROTESTO ETTİ? İbrahim babamız... Kim bu protesto ettiği dine HANİFLİK dedi? İbrahim atamız...
İbrahim milleti, Yahudi ırkından da ÜSTÜNDÜR. İbrahim'in iki oğlundan türeyen LANETLİ ÜSTÜN IRK İBRANİLER ile AŞAĞILIK LANETSİZ IRK ARAPLAR İbrahim'i hoşnud etmedi, evlatlarını bıraktı... BİZİ istedi. Bizi evlatlık aldı. Bize “Milleti İbrahim” dedi adımıza da Hanif dedi. Biz protestant Müslümanlarız. Ötekilere (Şii-Sünni vb.) yani Ortodoks ve Katolik Müslümanlara karşıyız... Onlar sonradan çıkan mezhebler ama bizimki en eski din, en güzel din idi.
Onu İbrahim kurdu! Allah'a ısmarladı, sipariş verdi. Şu namaz olsun, şu oruç, şurası hac olsun, şu (İsmail, adak=Zekat olsun). Bu dine giren de “La ilahe illallah” desin. İşte Allah'a sanki bunları dikte ettirmişti. Allah'ımız İbrahim'e "Pekiyi yegane dostum. Hatırın kırılmasın diye, tanımladığın namazı, orucu, şu inşa ettiğin kabeyi vb. ibadet sayıyorum, kabul ediyorum".
ALLAH İBRAHİM'İ DOST EDİNMİŞTİR ve oğullarının soyundan gelenleri dost edinmemiştir. İbrahim'in ÜVEY OĞLU olan BİZ HANİF İBRAHİM MİLLETİNİ Allah kutsamıştır.
Siz Beni İsrail ve Beni İsmail'den de üstünsünüz. Onlar elbisesizdi: "Kral çıplaktı", fakat sizin ELBİSENİZ var. Şu yaşadığınız duygular yeni dönüşümün DOĞRU heyecan ve coşkusunun ve şu gerçek itikadınızın adı nedir biliyor musunuz? Şu yaşadıklarınızın adını biliyor musunuz?
Adı: TAKVA Elbisesi... Bu kelime mealen tefsiren açıklanamazdı. Takva açıklanamaz, takva YAŞANIR. Takva yaşayana ZAHİD derler... Takva anlatılamaz. YAŞANIR... "Hah işte buymuş!" denir. Sizler Zahidsiniz (Hanifiliği yaşayanlar), sizler Zakirsiniz (Allah'ı böyle üstüste sürekli hamd ve bilim ile zikredenler). Allah'ı günde en az beş kez zikredenler. (Namaz üçtür karıştırmayalım. Bu Allah'ın ZİKRİDİR). Artık kralın çıplak olduğunu (elbiseli olarak bizler) gösterebiliyoruz.
Ata dini yanlıştı. Budizm gibiydi, biz Müslümanlar da budist gibiydik. Bizim bir tek ata dinimiz var: İBRAHİM... Başka hiç bir atamız yok... Annem-Babam Allah'a kurban, İbrahim'e köle olsun. Benim atalarım yok artık ATAM var... Milletimin atası İbrahim... Milliyetimin atası da Atatürk'tür (Nedense Osmanlı diyemiyorum. Farslaşmış Selçuklu da diyemiyorum. Karahanlı diyebiliyorum belki). En iyisi milliyetimin Atası için ATATÜRK demeliyim. (Bu BENCE'dir. yani inanmak zorunda değiliz. Özel fikrimdir).
Atatürk'ü ALLAH ahlakı olan LAİKLİĞİ nedeniyle Allah Laik olduğu için, kulu ile arasına hoca papaz sokmadığı için çok seviyorum. Cuma'yı tatil yapmadığı için çok seviyorum. Bir de benim yerime CİHAD yaptığı ve bu vatanı kurtardığı için çok seviyorum. İçki içerdi ama... Ben de arada bir içiyorum. İçtim diye şimdi HANİFLİK, misyon, gelecek tüh-kaka mı oldu? Bence Atatürk'ü ve Laikliği sevmemizde hiç bir sakınca yok. Vatanın kurtarıcısı şu Atatürk komutasındaki Karabekirler, Çakmaklar vb... Neden nefret ediyorlar benim atamdan? İngiliz donanmasını İstanbul'a getiren ebayezidlere inat... Vatanı kurtaran Atatürk'tür.
“Kur’an Tefsiri”
Kur'an tefsiri çalışmalarım BAŞLAMIŞTIR. 64 sayfayı (Matbu fasikül) BİR haftada yazabildiğimi gördüm. Aslında çok daha hızlı yazarım ama, bu elimdeki Kur'an. ŞAKASI YOK. Çok dikkatli tefsir etmeliyim. Onun için 64 sayfa dedim.
Ben ilk cildimi 8 günde yazdım 350 sayfaydı ama bu Kur'an ve 7 anlamı var. Önce birinci anlamları ve ikincileri bir arada vereceğiz inşaallah. Kur'an bitince de ikinci tur yani ÜÇÜNCÜ anlamlar devreye girecek. O bitecek en zorlaşan anlamlar yani dördüncüsü... Böylece ALLAH'ın izin verdiği yere kadar Kur'an ilk ve tek olarak birkaç yüzyılın bilgisini de içererek tüm anormalleri "Normalize" ederek ortaya konacaktır.
Zip-Zap Kur'an’ıdır. İşte bunu yapacağız Allah İnşa ederse. İnsanlık böylesini hiç görmedi. DİGİTAL bir Kur'an. İkili sistemde, içinde doğal 7 nota olan ve yukarıdan aşağıya yazıldığında CİNLERİN de mealini kapsayan bir KUR'AN (bu da 8. anlamı oluyor ona göre). Tüm teknik açıklamaların yer aldığı bir Kur'an ve ayrıca İngilizce. Size yemin ediyorum, Allah üzerine yemin ediyorum. Batı aleminin en kalbindeki batılı olarak söylüyorum. HIRİSTİYANLAR MÜSLÜMAN OLMAYA AÇLAR! Onlara doğru Kur'an verilirse AKIN AKIN Müslüman olacaklardır. Allah üzerine yemin ediyorum ki, eğer adam gibi Kur'an tefsiri yapılsaydı batı alemi deli gibi Müslüman olurdu.
İlim denen aklın iknası var ya onun adı "Ya eyyühelleziyne amenu, amenu bsillah". İKİ KEZ İMAN=İLİMDİR. Batılı genç HAZIR, adam gibi KUR'AN istiyorlar. Herşeyi madem batıdan alıyoruz, onlar Müslüman olsun ki belki BİZİMKİLER de onların Müslümanlığını alır.
Sevgideğerler, bu Kur'an insanlık tarihinde İLK ve TEK olacaktır. Eşi benzeri olmayacaktır. Buna kalben inanıyorum ve GELECEK de buna inanıyor. Bu mealle ilgili MİLLENİUM sipariş edildi ve bekleniyor. Bunun için bu satırlar yazıldı. Siz ve gelecek AYNI ANDA OKUYORSUNUZ. Bildiğimi bilseydiniz, sırtınız ürperirdi. AYNI ANDA BİRLİKTE OKUYORSUNUZ!!!!! Yazdığım için TARİH etkileniyor ve AYNI ANDA beraber okuyorsunuz.
Görüyorum, Mehdi Resul okuyor, ona tabi olan İnsan İsa da okuyor. İkisinin okutmanı üçüncü majisyen (Maitrea=Hızır Dede) o da okuyor ve aynı anda oluyor bunlar. Açık söylüyorum, sizden sonra değil, sizinle beraber ilk olarak AYNI ANDA bu satırlar okunuyor. Çünkü yazılanlar TARİHİ değiştiriyor.
Bizi yobazlaştırdılar, mahvettiler. İslam'dan ikrah ettirdiler. Bu İSLAM dininin hakkı mı? Benim mübarek dinim buna mı layıktı? Allah canımı alsaydı da bugünleri görmeseydim...
Benim dinim ne güzeldi... Allah kutsadı. İnsanların şereflisi efendim o kitabı bize armağan etti. Çocuklarını diri diri gömen karacahil Araplar 30 yılda çağdaşlarını aşarak dünyayı şaşırttılar. Sonra SAAT durdu. İslamiyet bir gıdım ilerlemedi. En geri en aşağılanmış, zillet dini haline getirildi. Getiren kim? KENDİMİZ yani biz Müslümanlar...
Casus Lawrance mi yaptı bu kadar işi? Bir tek adam? 75 milyon Arap mı kendini yıktı? Araplar iğfal olunmaya en yatkın millettir, çarçabuk da iğfal oldular ve en komiği kendi kendilerini iğfal ettiler. İyi ki Arap değilim! Ne mutlu ARAP olmayana!
Ayeti hatırlatayım:
"Araplar (tüm milletler içinde anlamında) EN KAFİR VE MÜNAFIK MİLLETTİR RESULE İNDİRİLEN KUR'AN'I EN AZ ANLAYAN (kendi öz dilini bilmeyen anlamında) EN MAHDUT BİLEN TEK MİLLETTİR. Bu ayettir...
SADECE ARAPLAR, KAFİRDİR, MÜNAFIKTIR, ARAPÇA KUR'AN'I ANLAMAYAN TEK MİLLETTİR, KUR'AN'I ANLAYAMAZLAR (Liyakatları yoktur)
"El Arabü eşşeddide Küfren ve Nifaken". Şimdi dikkat, bire bir yazıyorum:
EL ARABİ=TÜM ARAPLAR (Soru bedeviler nerede? Bedevi Arapçada Badiye'dir. Badiye değil, EL ARABİ=TÜM ARAPLAR diyor. Bedeviler demiyor) El Şedid=Şiddet demek, yalın hali ŞİDDETLİ, “comparetive” hali DAHA ŞİDDETLİ ve “superlative” hali EN EN ŞİDDETLİ. Bunun Arapçası da (superlative olarak) ElŞedidde.
Şimdi konuyu topyalım... TÜM ARAPLAR EN ŞİDDETLİDİRLER (daha şiddetlisi yoktur). Ne de şiddetlidirler? Yanıt ayette: KÜFREN=Kafirlikte ve Nifaken =MÜNAFIKLIKTA.
Yeniden toplayalım: Tüm Araplar kafirlikte ve münafıklıkta en şiddetli en ileri gitmiş (şampiyon millet!). Ve şimdi bir Kur'an nasıl mealen bozulur görelim:
"Bedeviler inkâr ve münafıklık bakımından daha beterdirler" ayeti böyle yazıyorlar.
Burada benim MOTA MOT verdiğim GERÇEK KUR'AN'DAN BİR TEK MİNİK BİR ŞEY GÖSTEREBİLİR MİSİNİZ? Ne demek bedeviler? Ne demek "inkâr ve münafıklık bakımından daha beterdirler"? İnkar değil KAFİR diyor. Kafirden arta kalan bir kaç tanesine MÜNAFIK diyor (Münafıklar kafirlerden daha aşağıdaki bir cehennemde ebedi kalacaklardır).
Ve gelelim diğer devamına: Allah'ın Resulüne indirdiğini (Kur'an indirildi, başka HİÇBİR ŞEY İNDİRİLMEDİ. İNDİRİLEN KUR'AN DA ARAPÇADIR)... Ve orada bir kelime daha var: “Hudude”. Kelime şu: Yalın hali: Mahdut (çok sınırlı), comperative (kıyas) hali DAHA DA SINIRLI/ Çok daha az ve superlative hali: EN AZ MİNİMUM, ÇOK KISITLI, EN DÜŞÜK LİMİT=HUDUDE. “ve ecderu ella yalemu”= Malum'dan, bilmekten, Yalemu HİÇ Mİ HİÇ BİLMEZLER DEMEK... HİÇ BİR ŞEY BİLMEZLER DEMEK! ARAPÇAYI BİLMEZLER DEMEK! ARAPLAR ARAPÇAYI BİLMİYORLAR DEMEK!
ARAPÇAYI EN AZ EN SINIRLI BİLEN NE GARİPTİR Kİ YİNE ARAPLAR! İşte Kur'an bunu yazıyor. Gel de bu PARANORMALE de şaşmayın. Arap Arapçayı en az biliyor. Hiç derecesinde en mahdud, en sınırlı, en kısıtlı biliyor. “Ma”=Olumsuzluk eki ve tüm Arapları katıyor (Hepsi içinde! Geçmiştekiler ve gelecektekiler bile). ENZEL=İndirmek, nüzul. Enzelallahü=ALLAH'IN İNDİRDİĞİNİ... Kime indirdiğini? ALA=Üzerine Rasulih=Resulü üzerine indirdiği Kur'an'ı... En az bilenler Araplardır. En kafir onlar, en münafık onlar, en az Kur'an anlayan cahiller de onlar.
Kim bana diyebilir ki: “HANS kendine göre bir Kur'an mı yazıyorsun! Bunları uyduruyorsun!” Bunu kim bana diyebilir? Kim diyebilir ki "Okudum BEDEVİ DİYORDU, ARAP DEMİYORDU”. Kim bunu bana diyebilir?
Zavallı çöl bedevileri (yörükler) ne yapabilirdi? Arap tarihinde ve saltanatta etkileri SIFIRDIR. Halen çöllerde yaşıyorlar. Oy bile vermiyorlar. Bu bedeviler birer zavallıdır ve etkisizdir. Araplar Allah'ın kendilerini "Kafir ve münafık" diye yerin dibine sokmasını örtmek için günah keçisi olarak "Bedevileri" seçtiler. Böylece meallerde ARAP kelimesi kaldırıldı yerine BEDEVİ dendi. Oysa ALLAH açıkça ARAPLAR diyor.
Bir Surede de RUMLAR diyor. Şimdi Rumlar diyebilir mi ki, "Bu suredeki rumlar BEDEVİ olan Rumlardır, bizimle ilgisi yoktur!". Arap, Rum, Slav, Türk vb. bunlar bütünleşik bir tek MİLLETTİR. Bunun bedevisine niye saldırıyorlar ki? Türkiye'de bedeviler (Türkmen göçerler, yörükler) Toroslar’ın eteğinde ve Ege bölgesinde "Atlı arabalarla" göç ederek yaşıyorlar hem de binlerce yıldır. Oba kuruyor, konaklıyorlar. Yerleşik olmadıklarından mesela Osmanlı sarayına ve saltanatına katkıları SIFIRDIR. Diyelim ki Kur'an Türkçe indirildi ve Türklerin küfür ve nifakta en şiddetli millet olduğu söylendi... Elbetteki Osmanlı suçu "Toros yaylak ve kışlaklarında konaklayan yörüklere” atacaktı. "Bunlar çingenedir, bunlar bedevidir falan diyecekti". Bundan hiç şüpheniz olmasın...
Kur'an ARKADAŞIMIZDIR ve CANLIDIR. Arkadaşımız o rahmetlimize, bir ses, bir koku, bir mesaj, bir serinlik, bir güzellik bir renk, bir RESİM götürüyor ve Rahmetli (Eğer Kur'an'ı arkadaş edinmemişse, yalnızdır) Kur'an ona IŞIK olarak gidiyor. Zifiri karanlık kabir aydınlanıyor. Kur'an o kişinin suretinde (Fatiha’yı okuyan mesela) gülümsüyor. Bu onların en çok istediği TAD, lezzet. Keşke Rahmetli BİZLER GİBİ KUR'AN'I ARKADAŞ EDİNSEYDİ! Hep nur yağacaktı kabrine ve en çok sevdiği KİŞİ kılığındaki Kur'an ile sohbet edeceklerdi Kıyamet’e kadar.
Bir daha söylüyorum ve yalvarıyorum. Kur'an'a KİTAP gözüyle bakmayın. ARKADAŞ gözüyle bakınız. Yalvarıyorum onu her yerde VE TEFEKKÜR ETMEK ÜZERE okuyunuz (Bunun adı Hamd ve Zikirdir). Her zamanda okuyunuz. Yanüstü, sırtüstü, yüzüstü ya da rahatınıza gelen biçimde nasıl olursa olsun, isterseniz amuda kalkın AMA KUR'AN'I OKUYUN.
Hanif meal oluşturacağız Allah İnşa... Artık Milenium başlatılmıştır. Biz başlatmadık. Mesela Hızır sorumlu, onun tabi olduğu Rabb’im başlattı. Ben emir kuluyum. BAŞLATILMIŞ olana katılımcıyım. BEN BAŞLATMADIM. Ben başlatılmış olan üzerinde konuşuyorum sadece... ALLAH başlattı. Benim suçum yok! Ben Allah'ın basit bir kuluyum. Allah'ın başlattığını görmezlikten gelemezdim. Millenium/Miladium bunun için ilan edildi. Ben ilan etmedim, ben uydurmadım, benim zannım, halüsinasyonum falan değil bunlar. Milat başladı.
Yazdığım her satır (geleceğe yön verecek her satır) çok anormal değil! Jules Verne bize yığınla ROMAN yazmadı mı? Natilus, Aya Seyahat... Bu romanlar "Geleceği biçimlendirmedi mi?". İlk denizaltı böyle yapıldı, Ay'a giden Apollo aracı, Apollo aracını kaldıran Satürn roketi ile Jules Verne'ninki arasında sadece 75 cm oynuyor. İki roket de birbirinin aynısı. Benimki de böyle bir şey işte...
“Kur’an’daki Fitneler - Mezhepler”
Kuşkusuz Tevbe Suresi’nin son iki ayeti Tevbe içinden değil. Tevbe Suresi’nden sonra gelen Nasr Suresi’nin girişi. Bu son iki ayet, bir tuzaktır: Allah'ın bazılarının üzerine koyduğu fitne (sınav)dır.
Rabbimiz Kur'an'a tuzak kurmuştur. Bundan Hanifler yüzlerinin akıyla çıkarlar, diğerleri de kalırlar. Sınıfta kalmak demek, üç sınıftan dipten ikisine razı olmak demektir. Cehennem sınıfta kalmışlar için, Cennet ikmale kalmışlara ve Sabıkun/Mukarrebun/Naim olan Cennet ise iftihara geçenlere rezerv edilmiştir. Biz buna niyetlendik, dayatıp-isteyeceğiz. Milletimizin babası İbrahim'in yöntemiyle ve kurban olduğum efendim Resulullah'ın üsvei hasenesi olan en büyük ahlak ile donanmak isterim. Bizler böyle bir MİLLETİZ işte!
Fitneler yani tuzak ve sınav olan şeyler 19 tanedir:
1. Şeceretil Melune (Lanetli Ağaç): Adem ve Havva onunla sınav edildiler. Kalu Bela’dan beri nefsimizi besleyen o ağaç Cennet’teki tek yasak meyveydi ve yendi.
Bu neye benziyor biliyor musunuz? Rabb’im diyor ki, "Cumartesi, Pazar, Pazartesi, Salı, Çarşamba, Perşembe TATİL yapabilirsiniz, ama CUMA (cemaat günü) YAPAMAZSINIZ. Birbuçuk Müslüman şu anda Allah'a inat TATİL yapıyorlar. Cuma tatil olsun diye yürüyüşler yapılıyor.
Cennet’te de "Şu ağaç hariç" her meyveden dilediğinizce yiyiniz dendi. Ama illa o meyve, illa o yasak besin, nefsimizi anımsatan o FİTNE yendi...
2. Cuma gününü tatil yapmak FİTNEDİR... Çünkü ayet çok açıktır: Öğleden önce İŞYERİ açık. Öğlen koş ve namazı kıl, HEMEN işyerine git ve dükkanı aç. Rızkını ara... Bu apaçıkken, birbuçukmilyar hafif ve süfyanist Hadisçi Cuma gününü tatil yaptılar. Şu an Çeçenistan'da bile Cuma tatil. Bosna da tatil yapmaya çalışıyor. Bunun ikinci fitne olduğunu anlamadılar.
3. İslamiyette mezheb yoktur. Hepsinin yerine HANİFLİK denen bir din vardır.
Sünnetullah (Allah'ın doğa yasaları) ASLA DEĞİŞMEZ. Din aynıdır, 4 buçuk milyar yıl önce Cinler denen selef-halifeler, Dünya daha ateştop iken halifeliklerini MUHALEFET halinde sürdürdüler. İlk din onlara indi, adı İslam idi ve son din bize indi adı İslam! Ve bir daha din inmeyecek. Tüm dinler İslam’dır.
Sankritçe olan DİN, DÜNYA ile aynı köktendir. Kur’an’da, bu dünya için “fiddünya”, öteki dünya için "Yevmiddin=Din günü” diye geçer. Şimdiki halimiz, DÜNYA dinidir (Deny). Din 7 ayetle sabittir ki sadece "ALLAH'A has/özgü/özgün/mahsus/halis ve has'tır. Yani senin bir dinin varsa adı Allahî'dir. Sen artık Muhammedî, Musevî, İsevî değilsindir. Bu suçtur. Hele hele Sünnî , Şiî ve de Şafiî, Hanbelî de değilsindir. Sen Bağdadî , Halidî, Kadirî, Nakşibendî de değilsindir. Din'i Allah'a has kılarsan sen Allahî'sindir.
Kılmazsan, takıldığının peşinden, tutunduğun ipin peşinden uçurumlara gidersin (Ali İmran 102-103 ve 104). Allah'ın ipine tutunmayan için ateş çukuru vardır. Dinini parçalayanlar için acıklı azap vardır. Mezheb kurucularının tamamı Cehennem’de ebedi odunlardır, onların yüzü kararmıştır (İmamı Azam ve Malik mezheb kurmadılar, sonrakiler yani onları öldürmek isteyenler onların sırtından saltanat nimetini yemek için MEZHEB kurdular).
Mezheb Kur'an'da FIRKA diye geçer. Fırka=Tefrika, fraksiyon demektir. Fırka parti demek değildir (Parti=Hizb'dir Kur'an'da...). Mezheb iğrenç bir kelimedir, çünkü:
1. Zehab (zannetmenin yani büyük günahın aşırı halidir).
2. Müzheb, Allah'ın en büyük düşmanı olan cinlerden birinin adıdır.
3. Muzehab=Ebu Süfyan'ın LAKABIDIR.
Mezheb kelimesinden hemen şimdi ve derhal TİKSİNİN. Fırka=Mezheb olarak Kur'an'da geçer, ancak bunun anlamını bozmak ve Süfyanilerin babası "Sünni fırkası kurmamak için", "Sünni mezhebi" buyurmuşlardır(!)
Hanifcandaşlar lütfen şimdi bu iki kelimeden ikrah edin. Fırka (Siyasal İslam dahil) ve Mezheb... Lanetleyin bu iki kelimeyi! Allah'ını seven tiksinsin bu iki kelimeden! (Zaten Allah yandaşları=HizbilAllah'tır).
ZHB=Mezheb ile HZB (Hizb) AYNI KÖK DEĞİLDİR. Sizi kandırdılar, kandırıyorlar. ZHB ve HZB ayrı kombinasyonlardır.
Ali İmran:
102. Ey iman edenler! Allah'tan, O'na yaraşır şekilde korkun ve ancak Müslümanlar olarak can verin.
103. Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı sarılın. Parçalanıp ayrılmayın. Allah'ın üzerinizdeki nimetini düşünün. Hani siz birbirinize düşmanlar idiniz de, O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O'nun nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki, doğru yola eresiniz.
104. İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa eren onlardır.
Bu tek bir dinin (Hanifliğin) tanımıdır. En az Müslüman olarak ölen Cennet'e gider ama Hanif olan Müslümana Cennet layık değildir.
Devamını yazalım ve bakalım şu mezheb imamlarının durumu nedir?
105. Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte bunlar için büyük bir azap vardır.
106. O gün bazı yüzler ağarır, bazı yüzler kararır. Yüzleri kararanlara: "İmanınızdan sonra küfrettiniz ha? Öyle ise inkâr etmenize karşılık azabı tadın".
107. Yüzleri ağaranlara gelince, Allah'ın rahmeti içindedirler. Onlar orada ebedî kalacaklardır.
108. Bunlar Allah'ın, sana gerçek olarak okuyageldiğimiz, âyetleridir. Allah âlemlere hiçbir haksızlık etmek istemez.
Şimdi şuna çok dikkat: "Hani siz birbirinize düşmanlar idiniz de, O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O'nun nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki, doğru yola eresiniz."
"Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte bunlar için büyük bir azap vardır."
Ve yukarıdaki ayete dikkatle bakalım: "Kendilerine Resulullah zamanında BU AYETLER indirilmiş", APAÇIK olarak "Allah'ın ipine tutunmaları istenmiş, dini Allah'a has kılmaları istenmiş"... Süfyani, Muaviye, Yezid, İbni Hanbel vb. bunu okumuşlar. Topluca Allah'ın ipine tutunup kardeş olmaları gerektiğini okumuşlar ama Amr İbnül As denen adamın Muaviye sultanlığına Ali cumhuriyetini satması yüzünden iki mezheb hortlamıştır.
Hakem maçı satmıştır. Rüşvet yemiştir, trübinler birbirine girmiştir. Biz Yezidîler Sünni, öteki Rafizîler de Alevî/Şiî olarak kan dökmüşüz. Sünniliğin kurucusu Ebu Süfyan (dede) geleneğinden Muaviye (baba) oğlu Yezid'dir.
“Kur’an Tefsiri - Hanif İslam- Messenger’la Gelecekten Geçmişe Mesajlar”
Artık BİRLİKTE yazacağız ve yayınlayacağız. BİZLER yazacağız, kollektif yazacağız. Kur'an aslında BİRLİKTE tevil edilmelidir. Kur'an iki kısımdır:
1. Umumi (Muhkem)
2. Misal (Müteşabih)
Birincisi birlikte tevil/tefsir edilmeli, ikincisi ise alim adaylarının katkılarıyla AMA yine BİRLİKTE. BİZLER bu birliğin adımlarını atıyoruz. 37 yıldan beri bu güzel ülkedeyim, artık ben bir 114 'den öte104'üm aynı zamanda...
Doğru Doğudan+Batın Batı'dan ve 110 MERKEZDEN sizlere çok önemli bir haberim var: Messenger VAL ilk kez parmaklarını oynatabiliyor ve yazabiliyor. Janna’nın felci şu anda %25 kadar ve sol tarafta kendine geliyor. İsviçre'de bir klinikte. Ne tuhaf bir dünya... Hatırlayana kadar kendisini Hristiyan, hatta inancı cılız ve aklı fotomodellikte şöhrette olan biri sanırken... Bir felç geçiriyor... Sonra bir HANİFE ve MÜSLİME olduğunu hatırlıyor. Yüzünü değiştirecek, çünkü defile mankeniydi ve New York’a mutlaka gelecek. Beni de anlatacak... Hanif'in Hanif'ten saklayacağı hiçbir şey yoktur. APAÇIK/DOSDOĞRUYUZ. "Bütün sırların ortaya çıkacağı o gün gelmiştir".
Kıyametin ortanca alametleri Firavun'un cesedi ile başladı, sonra Mathias'ın pırpır uçağı Kızıl Meydan'a indi ve “Demirperde” ÇÖKTÜ. Ve MİLAT başladı. WTC olayı da ortanca alamet...
Janna şunları söyledi: Kur'an indiğinden beri, Allah HANİF kelimesinin anlamını tüm Müslümanlara unutturdu". Tüm müslümanlar HANİF kelimesini, eski ve batmış bir din ve arkeolojik bir inanç saydılar. Hanif kelimesi YOK OLDU. Ta ki, Allah'ımız o kelimeyi hatırlatana kadar. Adı Millenium, İslam Miladı: Sırrı A'la suresinde... "HANİF kelimesi unutturuldu". Resulullah'a bile unutturuldu. İbrahim milleti kelimesiyle birlikte unutturuldu, İbrahim sevgisiyle birlikte unutturuldu.