Yazanlarda |
|
hanif Yasaklı
Katılma Tarihi: 31 mart 2005 Yer: Germany Gönderilenler: 380
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam
Bazıları Kuranda geçmediği için çocukları sünnet ettirmenin şeytan işi olduğunu savunuyor.Benim yaşadığım bu ülkede bile bir çok almanın sırf hijenik amaçla sünnet olduklarını biliyorum
Tırnak ve kıl temizliği de kuranda geçmez, ama buna rağmen kimse tarafından yadırganmaz
Gelenekçilerin sünneti dini bir zorunluluk gibi görmeleri nekadar yanlışssa,bunu abartıp dini bir maksat olmasada şeytan işi olduğu şeklindeki düşüncenin de yanlış olduğunu kanaatindeyim
Eleştiriye açıktır.Diğer kardeşlerin yorumlarını bekliyorum
|
Yukarı dön |
|
|
nuri72 Uzman Uye
Katılma Tarihi: 21 nisan 2005 Yer: ABD Gönderilenler: 311
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
hanif Yazdı:
Selam
Bazıları Kuranda geçmediği için çocukları sünnet ettirmenin şeytan işi olduğunu savunuyor.Benim yaşadığım bu ülkede bile bir çok almanın sırf hijenik amaçla sünnet olduklarını biliyorum
Tırnak ve kıl temizliği de kuranda geçmez, ama buna rağmen kimse tarafından yadırganmaz
Gelenekçilerin sünneti dini bir zorunluluk gibi görmeleri nekadar yanlışssa,bunu abartıp dini bir maksat olmasada şeytan işi olduğu şeklindeki düşüncenin de yanlış olduğunu kanaatindeyim
Eleştiriye açıktır.Diğer kardeşlerin yorumlarını bekliyorum
|
|
|
Hanif Dost oyle bir soru sordun ki. Daha once uzerinde dusunmedigim konu. Su makaleyi ilginc buldum ayni konuyi isliyor aktaryim. Arap gelenegindeki Sunnet acisindan ilginc bir arastirma
"SÜNNET (Hitan)
Erkek üreme organının uç kısmında bulunan deri parçasının kesilmesi, hitan.
Kur'ân'da "Sünnet" (hıtan) ile ilgili bir âyet bulunmamakla birlikte, müslümanlığın simgesi olarak kabul edilmiştir. Geçmişi Hz. İbrahim'e kadar varan sünnet, câhiliye devri arapları arasında da devam edegelen bir âdetti. Araplarda hem kadın hem de erkekler sünnet edilirdi. Erkeğin sünneti için "hıtan" kadınların sünneti için "hafd" kelimesini kullanmaktaydılar. Ancak "el-hıtanan" ifadesi sünnet edilen yer anlamına hem kadın hem erkek için müşterek kullanılır. Bunların birbirine değmesi gusulü gerektirir (Buhârî, Gusl, 28; Müslim, Hayz, 8; Ebu Davud Tahare, 81, 83).
Rivâyete göre sünnet, Hz. İbrahim'in seksen yaşlarında kendine tatbikiyle başlamıştır. Bir rivayete göre İbrahim (a.s)'ın Kur'ân'da sözedilen bazı kelimelerle sınanması (el-Bakara, 2/124) temizliğe dair sorularla olmuştur. Bunların vücûda dair olanları sünnet olmak, koltuk altı ve kasık kıllarının kesilmesi, su ile istinca ve tırnakların kesilmesi gibi hususlardı.
Sünnet olmak insanın fıtratından kaynaklanmaktadır: Doğuştan insan ruhuna yakışan hususlardan bir kısmı şunlardır: Ağzı su ile yıkayıp çalkalamak, buruna su çekmek ve temizlemek. Bıyıkları kesmek (veya kısaltmak), tırnakları kesmek, koltuk altının kıllarını gidermek, etekteki kılları gidermek ve sünnet olmak" (Buhâri, Libas, 51, 63, 64; Müslim, Tahare, 49; Ebu Davud, Tereccül, 16; Tirmizi, Edeb, 14).
Hz. İbrahim'in seksen yaşlarında Kaddüm köyünde sünnet olduğu rivayet edilir (Buhâri, Enbiyâ, 8; Müslim, Fedâil, 151; Müsned-i Şamiyyin, I, 88). Ebu Hureyre'den gelen bir rivayette "Kaddüm" yerine "kadum" ifadesi kullanılmıştır ki o zaman ifade "bir marangoz aleti olan keserle sünnet oldu" anlamına gelmektedir. Ayrıca onun 70 veya 120 yaşlarında olduğu da rivayet edilmiştir. Hz. İbrahim sünnet olmuştur. İsrail oğulları arasında câri olan Tevrat'ın hükmü de böyle idi. İsa (a.s)'ya kadar böyle devam etmişken sonradan hıristiyanlar bu âdeti bozmuş ve "hıtan", kalbin guffesini (kalbi bürüyen perdeyi) atmaktır, şeklinde yanlış bir yorumla sünneti bırakmışlardır (Tecridi-Sarin Tercümesi, IX, 112).
Başka bir rivayette de şöyle denilmektedir: "Hiç kuşkusuz ilk misafir edinen, ilk defa don giyen ve ilk kez sünnet olan Hz. İbrahim'dir" (Muvatta, Sıfatu'n-Nebî', 4). Sünnet olmak ondan sonra bütün peygamberlerde ve onlara uyanlarda devam etmiş, Peygamberimiz (s.a.s) peygamber olarak gönderilinceye kadar sürüp gitmiştir.
Peygamberimiz (s.a.s) bir başka hadislerinde şöyle buyuruyorlar: "Dört şey var ki, bunlar peygamberlerin sünnetlerindendir. Sünnet olmak, güzel koku sürünmek, misvak kullanmak ve evlenmek" (Tirmizî, Ahmed b. Hanbel, Müsned,).
Rivayete göre, Peygamberlerin bazıları sünnetli olarak dünyaya gelmişlerdir. Bunların sayısı 10-17 kadardır. İmam Suyuti bunlardan bir kısmını bir şiirle ifade etmiştir. Bunlar Adem, Şit, Nuh, Sam, İdris, Musa, Salih, Lut, Yusuf, Şuayb, Yunus, Süleyman, Yahya ve Hz. İsa (a.s)'dır. Şiirin sonu "Hatem"le biter ki maksat Hz. Peygamberdir. Hz. Peygamber'in sünnetli doğduğuna dair (bk. İbn Haldun, Mukaddime, İstanbul 1970, II, s. 400; Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiya, İstanbul 1972, I, 59). Bazı rivayetlere göre ise doğumunun yedinci gününde dedesi bir ziyafet vererek onu sünnet ettirmiştir.
İslam öncesi Arabistan'da sünnet bir Hijyen tedbiri olarak düşünülmüştür (M. Hamidullah, İslâm Peygamberi, çev. Salih Tuğ, İstanbul 1973, s. 291). Araplarda sünnet bir temizlik ve güzelleşme operasyonu olarak kabul edilir. Bundan dolayı sünnet karşılığında "taharet" kelimesi de kullanılmaktadır (Karslızade Cemalettin, Me'debetül-Hıtân, İstanbul 1252 H., s. 7).
Atası Hz. İbrahim'in bu güzel geleneğini Hz. Peygamber de devam ettirmiştir. "O, sünnet hükümdarı" olarak anılmıştır. Buhârî'nin vahyin başlangıcına dair kitabında Şam piskoposu İbnu'n-Natur'un bir ifadesine yer verir. Buna göre yıldızlara bakarak kehanette bulunmada mâhir olan Herakelias bir gece "hıtan melikinin zuhur ettiğini görür. Tam bu sıralarda Hz. Peygamber'in elçisi kendisine gelmişti. Elçinin kendisi de sünnetli idi". Olay sünnetin İslam'ın ilk müesseselerinden biri olduğunu göstermektedir.
Hz. Peygamber, ileri yaşlarda müslüman olanlara, 80 yaşlarında da olsalar "Üzerinizdeki (İslâm'ın hoşlanmadığı) fazla kılları temizle, traş et ve sünnet ol" buyururdu (Kenzul-Ummâl, I, 263).
Usaym b. Kelib'in babasından, onun da dedesinden naklettiği rivâyete göre, dedesi demiş ki: "Peygamberimiz (s.a.s)'e geldim ve İslamiyeti kabul ettim. Bunun üzerine Efendimiz (s.a.s) şöyle buyurdular: Kendinden küfrün kıllarını at ve sünnet ol" (Ahmed İbn Hanbel III, 415; Ebu Davud, Tahare, 129).
Sünnet olayı; "bir canlıya acı çektirmek, ancak o canlıya yarar sağlar ve yarar canlıya çektirilen acıdan fazla olursa caizdir" şer'i kaidesine dayanmaktadır.
Sünnetin hangi yaşlarda yapılacağına dair ortak bir görüş yoktur. Bölgelere göre 7 günlükten 13 yaşına kadar değişmektedir. Çocukların buluğa ermeden sünnet ettirilmeleri babalarının bir vazifesidir. Hz. Peygamber (s.a.s) torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'i doğumlarının yedinci gününde sünnet ettirmişti.
Çocuk buluğa erdiğinde şeriat hükümleriyle yükümlü bulunacak, ilahî buyruklara göre amel etmekle emrolunacaktır. O halde bu çağa henüz girmeden sünnet olmalı, sünnetli bir şekilde mükellef düzeyine gelmelidir. Böylece ibadeti, İslamın çizdiği şekilde sıhhat kazanır. Şeriatın belirttiği ölçüde dosdoğru olarak gerçekleşir.
Fakat velinin görevi, çocuğun sünnetini, onun doğumunun ilk günlerinde yerine getirmesi, düşünmesi ve böyle yapmanın daha uygun olduğunu bilmesidir. Böylece çocuk kendini tanımaya başlayıp temyiz çağına geldiğinde kendisini sünnet olmuş bulur. İleride bundan ötürü kendi kendisini hesaba çekmez. İçinde herhangi bir üzüntü ve ürküntü bulunmaz. Gerçekten çocuk akletmeye başlayıp eşyayı asıl anlamıyla anlamayı idrak edince kendisini sünnet engelini aşmış olarak görmesi güzel ve kolay bir hava oluşturur.
Sünnet organının uç kısmını örten derinin en azından yarısının kesilmesidir. Yarıdan az kesilmesi halinde tekrarlanması gerekir. Ebu's-Suud Efendi buna gerek olmadığı şeklinde fetva vermiştir (M. Ertuğrul Düzdağ, Şeyhu Î-İslam Ebu's-Suud Efendi Fetvaları, İstanbul 1972 s.35).
Bazı toplumlarda, kızlarda erkekler gibi sünnet edilirler. Daha çok gizli olarak icra edilen bu sünnet Mısır, Arabistan ve Cava'da yaşayan müslümanların bir kısmında halen mevcuttur. Bu toplumlarda İslamiyet öncesi de sünnetin varlığı bilinmektedir. İslâmiyetin zuhuruyla İslâmi bir anlam kazanmıştır. Bütün İslam dünyası dikkate alınırsa azınlıkta kalan yerel bir âdet olarak görülür (A.J. Wensinck, Hiton, IA, VlI, s. 543).
Klitoris üzerindeki küçük bir parçanın kesilmesi olan, kadınların sünneti rivayete göre Hz. İbrahim zamanından kalmıştır ve ilk sünnet olan hanım Hz. Hacer'dir (Taberi, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, çev. Z. K. Uğan, Ankara 1954, I, 371).
Hz. Peygamber, "Sünnet (hıtan), erkeklere sünnet, kadınlar için fazilettir" (Ahmed b. Hanbel, V, 75; Ebu Davud Edeb, 167; el-Fethu'r-Rabbânî, XVII, 1312) buyurur. Bu sünnet, Ebu Hanife ve İmam Malik'e göre mutlak sünnet, Ahmed b. Hanbel'e göre erkeğe vacib, hanımlar için sünnettir. Şafiî erkek ve kadın arasında vucûb bakımdan bir fark görmemiştir (el-Fethu'r-Rabbanî, XVII, 1312). Çoğunluğu hanefi olan Türklerde kadınlar sünnet edilmezler. Ebu's-Suud Efendi kendisine yöneltilen; "Diyar-ı Arap'da avratları sünnet ederler. Bu fiil sünnet midir?" sorusuna "el-Cevap: Müstehaptır" şeklinde cevap vermiştir (M. Ertuğrul Düzdağ, Şerhul-İslam Ebu's-Suud Efendi Fetvaları, İstanbul 1972, s. 35).
Hattabî de; "Sünnet olmak fiili her ne kadar öteki sünnetler arasında sayılıyorsa da ilim adamlarından bir çoğuna göre vacibtir. Çünkü sünnet olmak hem dinin ve hem dindarlığın şiarıdır. Müslüman kimsenin kafirden ayırdedilmesi buna bağlıdır. Savaş alanında öldürülenler arasında sünnetli bir kimseye rastlanılırsa, diğeri de sünnetsiz bulunursa, böyle bir durumda sünnetli kimse üzerine namaz kılınır, defni sağlanır. İslam kabristanına gömülür" demektedir.
Hasan Basrî "Rasûlüllah, (s.a.s) Efendimize uyarak bir çok kimseler İslam'a girdi. Siyahı, beyazı, Romalısı, İranlısı, Habeşlisi... Ama bunlardan hiç birinin sünnet olup olmadıkları araştırılmadı. Şayet sünnet olmak vacib olsaydı, sözü edilenler sünnet olmadan İslam dinine kabul edilmezlerdi" demektedir. Ancak bu delil sünnet olmanın ihtiyari olduğu ispatlayacak nitelikte değildir.
Zira araplar zaten kesinlikle sünnet olmakta idiler. Diğer taraftan Yahudilere gelince, bunlar da kesin olarak sünnet olurlardı. Hrıstiyanlara gelince onlardan bir grubu sünnet olurken, diğer bazıları da olmazdı. İslam dinini kabul eden herkes, ister puta tapan arap olsun, ister yahudi, ister hrıstiyan olsun, İslâmî prensiplerden birinin sünnet olmak olduğunu bilirdi. Bunu bildiği için de İslam dinini kabul ettikten hemen sonra boy abdesti aldıkları gibi sünnet olurlardı.
Yukarıda Useym b. Kelîb'in dedesinin Peygamberimiz'e gelerek, "Kesin olarak İslâmı seçtim, müslüman oldum" deyince, Rasûlüllah (s.a.s) kendisine; "O halde küfrün kıllarını kendinden temizleyip at ve sünnet ol " buyurması ve Zührî yoluyla rivayet olunan; Kim İslâm'a girerse, yaşlı da olsa sünnet olsun" anlamındaki hadis, bu hükmü pekiştirmektedir.
Peygamberimiz (s.a.s) ise, ümmetini sürekli hayırlı ve mutlu sonuç getiren işlere yöneltir ve onları başkasından seçip ayıracak hususları öğretirdi. İşlenip işlenmediğinin derinliğine inmek, araştırıp kontrol etmekle yükümlü değildi. Onun bu konuda izlediği yol, İslâma girenleri dış halleri ile kabul etmek ve değerlendirmekten ibaretti. Gizli hallerini ise Allah'a bırakırdı.
İslam hukuk otoritelerinin sünnet fiilinin gerekli bir ibadet olmasındaki sebep ve illetleri şöyle göstermişlerdir: Sünnetsiz kimse abdestini ve namazını bozmaya kendisini arzetmiş olur. Çünkü kesilmedik kalan deri, cinsel organının baş kısmını tümüyle kapatmaktadır. İdrar altına girince onu temizlemek hayli güçtür. Böyle bir durumda sağlıklı bir temizlik ancak sünnet olmaya bağlıdır. Bundan ötürü gerek selef (öncekiler) olsun gerekse halef (sonrakiler) olsun bir çokları sünnetsiz kimsenin imamlığını uygun görmemişler ve yasaklamışlardır. Fakat tek başına kıldığı namazlarda ise, devamlı idrarı damlayan kimse gibi özür sahibi sayılır.
Sünnet ameliyesi konusunda cehalet sonu sebep olunan, özür ve ölüm olaylarında diyet uygulanmıştır (İbn Ebi Şeybe, el-Musannef, Diyet, 130; V/420; Abdurrezzak, el-Musannef, IX, 470).
Sünnet olayının, tıb ilminin ilerlemesiyle hikmet değeri daha iyi anlaşılmıştır. Erkeklerin sünnet olmadığı toplumlarda rahim hastalıkları oranı, sünnet olan toplumlara göre çok daha fazladır.
Sünnetin dini açıdan büyük hikmeti olduğu gibi, bir çok sağlıkla ilgili yararları da vardır. Bilim adamları ve özellikle tıp doktorları bunun olumlu sonuçlarını belirtmişlerdir. Bu hususların en önemlilerinden bir kısmı şunlardır:
-Sünnet fıtratın yani yaratılışın esasıdır. İnsanın doğuştan buna ihtiyacı vardır. İslamın bir prensibi ve şerîatın da ünvanıdır.
-Sünnet, Rabbimizin Hz. İbrahim (a.s)'in diliyle meşru kıldığı, hakka yönelik dinin tamamıdır. Yani bunun tamamlayıcısıdır. Bu öyle bir dindir ki, kalbleri tevhid, birlik ve iman boyasıyla boyamış, bedenleri fıtratın özellikleri olan sünnet olmak, bıyık kesmek, tırnakları kesmek, koltuk altındaki kılları gidermek gibi özelliklerle bezemiştir.
Rabbimiz şöyle buyuruyorlar:
"Sonra da Biz, Hanif olan, müşriklerden olmayan İbrahim'in dinine uy, diye sana vahyettik" (en-Nahl, 16/23).
Bir diğer âyette de şöyle buyurulmaktadır; "Allah'ın dini boyası ile boyandık. Boyası Allah'dan daha güzel kim vardır? Biz ancak O'na ibadet ederiz" (el Bakara, 2/138).
Sünnet müslümanı diğerlerinden ayırır.
Nebi BOZKURT
http://www.sevde.de/islam_Ans/S/S2/131.htm
|
Yukarı dön |
|
|
nuri72 Uzman Uye
Katılma Tarihi: 21 nisan 2005 Yer: ABD Gönderilenler: 311
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Müslümanların Cinsel Organları Ulemanın Elinde
Erkek ve Kadın Sünneti Konusunda Dinsel Tartışmalar
makalenin tamamını <http://go.to/samipage> 'de bulabilirsiniz
Sami A. Aldeeb Abu-Sahlieh*
Ağustos 1998
* Hukuk doktoru ve siyaset bilimi mezunu. Lozan'daki İsviçre Karşılaştırmalı Hukuk Bölümü, Arap ve İslam Hukuku danışmanı.
Giriş
Müslümanlar, çocuklarını sünnet eden grupların en büyüğüdür. Bu yanlışın düzeltilmesini istiyorsak Müslümanların çocuklarını neden sünnet ettiklerini bilmeliyiz.
Müslümanlara bunu sorarsanız, size ilk gösterecekleri neden "din" olacaktır. Daha sonra meseleyi sünnetli bir penis sahibi olmanın "daha etkili" ve "daha güzel" olduğu gibi savlarla aydınlatacaklardır. En sonunda ise "hijyenik" ve "bilimsel" açıklamalar gelir - sünnet "daha temiz" ve "daha güvenlidir"....
Dünyada cinsel organ yaralama-sakatlamalarına uğramış kadınların büyük çoğunluğu Müslümandır. Bunlar, çocuklarını sünnet eden 28 Afrikalı, Arap, veya Müslüman topluluktan birine aittir. Bunu dinsel gerekçelerle yapan ülkeler arasında Mısır, Sudan, Somali ve Eritre'yi sayabiliriz. Ancak kızlarını sünnet etmeyen diğer Arap veya Müslüman halklar olduğunu da unutmamalıyız: mesela Kuzey Afrika halkları, Suriye, Irak, Ürdün, Suudi Arabistan (bazı istisnalarla) ve İran .... Müslümanlarla, mesela Mısırlılarla, kadın sünneti konusunu açtığınızda ilk sözedecekleri neden "din" olacaktır. Daha sonra, yine dini motifleri olan "namus meselesi" ileri sürülür. Sonraki nedenler "hijyen" ve "bilimsellik"dir. Ne var ki, kızlarını sünnet etmeyen Müslümanlar için, başka bir Müslüman ülkede, mesela Mısır'da böyle bir şey olduğuna inanmak güçtür. Eğer onlara:
"Mısırlılar bunun dinsel bir uygulama olduğuna inanıyor, hatta El-Ezher Medresesi tavsiye ediyormuş" derseniz, itirazlarını dile getirirler. "Hazreti Muhammed de bunu tavsiye etmiş" dediğinizde size inanmayacak ve İslam'ı "karalamaya" çalıştığınızı söyleyerek tepki göstereceklerdir.
Yahudilerin de sünnet için dini birinci neden olarak gösterdiklerini görürsünüz. Aslında Müslümanlarla Yahudiler "aynı" din anlayışına sahiptirler, şöyle ki;
"Tanrı insan davranışını, peygamberleri aracılığıyla bildirdiği dinsel kanunlarla düzenler. Tanrı neyin iyi, neyin kötü olduğunu insanlardan daha iyi bilir. Erkekler ve Kadınlar bu kurallara uymalıdırlar, ve dini otoriteler de bunu gözeteceklerdir". Deuteronomy 13:1 ile 29:28 ve Leviticus 23:14.
Maimonides (ö. 1204)'den alıntılarsak; "Tanrı'nın hükümlerini her zaman ve her yer için kabul etmeyenler boğularak öldürülmelidir".
Sekiz asır sonra, Al-Sha'rawi adındaki ünlü Mısırlı şeyh ve bakan, Tanrı'nın kanunlarına uymayan Müslümanların öldürülmesi gerektiğini söylemişti. Bu nedenle, bugün yaygın olarak kullanılan Yahudi-Hıristiyan medeniyeti tanımlaması yerine Yahudi-Müslüman medeniyeti tanımlaması, aslında daha yerinde olacaktır.
Sünnet konusunda "din" ilk öne sürülen neden olduğu için, (entellektüeller arasında bile!), ve Müslümanlar Dünya'daki en büyük cinsel organ sakatlamalarına uğrayan topluluk olduklarına göre, şu anda İslam topluluğunda sünnet konusunda devam eden dini tartışmalar üzerinde duracağım.
Burada "İslam" hakkında değil, "Müslümanlar" hakkında konuştuğumu belirtmem gerekir. İslam, Yahudilik ve Hıristiyanlık gibi gerçekte varolmayan soyut bir kavramdır. İslam'la karşılaştığınız gün, bir kahve içmek için evinize davet edin! Gerçekte varolan şey Müslümanlar, Yahudiler, ve Hıristiyanlardır. Bu toplulukların kendi içlerinde de, ortak noktalar ve aynı zamanda büyük farklılıklar vardır, makalenin devamında göreceğimiz gibi...
Bu yazı, kadın ve erkek sünneti hakkında, bu üç grup içinde süregiden dini, bilimsel ve yasal tartışmaları içeren Arapça yazdığım kitabın bir özeti niteliğindedir.
devam edecek
|
Yukarı dön |
|
|
nuri72 Uzman Uye
Katılma Tarihi: 21 nisan 2005 Yer: ABD Gönderilenler: 311
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
1. Bölüm: Kuran'da Sünnet
1. Kuran'ın önemi
Müslümanlar Kuran'ı, Tanrı'nın peygamberi Hz. Muhammed aracılığıyla insanlığa gönderdiği son mesaj olarak kabul ederler. Kuran, İslami Hukuğun temel yasasını oluşturur.
Kuran'ın şu andaki hali Peygamber'in ölümünden 15-20 yıl sonra toparlanmıştır. Araştırmacılar için Hz. Muhammed zamanındaki Arap toplumunu anlamak için kullanılabilecek tek yazılı kaynağı oluşturur.
2. Kuran, erkek ve kadın sünneti konusunda ne söyler?
Bu soruya cevap vermeden önce Yahudi ve Hıristiyan kutsal kitaplarına konu hakkında ne dediklerini görmek için bakalım :
Ne Yahudi İncil'i, ne de Yeni Ahit kadın sünnetinden söz etmez, fakat erkek sünnetinin geçtiği pek çok yer vardır.
Yahudi Kitabı'ndaki en önemli bölüm, Tanrı'nın İbrahim'e sünnet etmeyi emrettiği bölümdür. Kısaca:
" Seninle bir anlaşma yapacağız; şöyle ki, senden sonra, nesiller boyunca, senin soyun ve Tanrı arasında geçerli olacak. Sana ve soyuna, şu anda yabancı olduğun toprakları vereceğim: Kenan ülkesini, ve onların Tanrısı olacağım. Bu benimle senin, ve soyun arasındaki anlaşmadır ki, siz buna uyacaksınız. İçinizdeki her erkek sünnet olacaktır. Üst derini sünnet edeceksin ki, bu seninle benim aramdaki anlaşmanın bir delili olacak. Nesiller boyunca 8 günlük her erkek çocuk sünnet olacak, ki bunlara evindeki köle de dahildir. Böylece anlaşmanın delilini, etinde taşıyacaksın. Sünnetli olmayan herhangi bir erkek, toplumundan uzaklaştırılacak! [3] <http://www.geocities.com/tabibler/islamsunnet.htm?200518 >.
Bu bölüm bugünkü ahlaki inançlarımıza ters düşen özellikler taşır ;
- seçilmiş bir insan topluluğu - ırkçı bir yaklaşımdır
- Kenan ülkesinin Yahudilere verilmesi - bir hırsızlık olayıdır
- ve sünnet etme - fiziksel sakatlamadır
Buna, ve diğer Tevrat yazılarına göre erkek sünneti, uyulmaması halinde korkunç sonuçları olan, ki bunlar arasında " insanlardan soyutlanma" başta gelir, zorunlu bir olaydır. Sünnet edilmemiş herhangi bir erkek "insanlardan dışlanmalıdır"
Şimdi Yeni Ahit'e (İncil) bakalım;
Dört İncil'den yalnız Luka'nın ki İsa'nın sekiz günlük iken sünnet edildiğinden sözeder. Vaftizci John'un sünnetinde de benzer bir bahis vardır. Bu şu anlama gelir ki, her ikisi de, bugünkü yüzmilyonlar gibi, sünnetin kurbanları idiler. Bu, bütün Hıristiyanların sünnet olması gerektiği anlamına gelmez, yoksa bütün Hıristiyanları çarmıha da germek gerekirdi.
Tomas İncilinde sünnetin yargılanışını görürüz. İnananlarından biri İsa'ya sorar: "sünnet yararlı mıdır, değil midir?" İsa cevaplar: " Eğer sünnet yararlı olsa idi, o zaman Yaratıcımız onları analarının karnından sünnetli çıkarırdı. Yararlı ve gerçek olan sünnet, ruhun sünnetidir"
Yahudiler Hıristiyanlığa döndüğü zamanlarda sünnet sorunu yoktu çünkü zaten Yahudiler sünnetliydiler. Ama diğerleri (paganlar) Hıristiyan olduğunda, bu sorun ortaya çıktı. Aziz Paul tarafından yönlendirilen havarilerin çoğu, sünnete karşı çıktılar. Hatta Peter'in rüyasında şöyle bir mesaj aldığı kayıt edilmiştir. "Tanrı'nın temiz kıldığını siz kirli diye adlandıramazsınız"
Çok garip bir şekilde, Kuran'da erkek ve kadın sünnetinden hiç sözedilmez. Kesme anlamında "Sünnet" kelimesi Kuran'da yer almaz. Müslümanlar genelde bu gerçeği gözardı ederler. Ayrıca, Tevrat'ta yer alan Hz. İbrahim'in sünneti bile Kuran'da yer almaz.
Kuran'da açık olarak belirli olan tek referans iki ayettir: -- 2:88 ve 4:155 -- burada "sünnetsiz" terrimi Yahudilerden bahsederek mecazi anlamda kullanılır .
Öyleyse, Kuran'ın Yahudi ve Hıristiyan kutsal kitaplarından farklı olarak konu hakkında temelde sessiz kaldığını söyleyebiliriz. Bu sessizlik ortamında bazıları, kendi düşünceleri yönünde açıklamalar getirmiş, ayetleri çoğu zaman keyfi yorumlamışlardır.
|
Yukarı dön |
|
|
nuri72 Uzman Uye
Katılma Tarihi: 21 nisan 2005 Yer: ABD Gönderilenler: 311
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
2. Bölüm : Müslüman Yazarların Konumu
Bu bölümde Hz. Muhammed zamanında kadın ve erkek sünnetinin uygulanıp uygulanmadığına bakacağız
1) Başlangıçta özgür karar vardı
A) Peygamber zamanında erkek sünneti
Al-Jahiz (ö 868)'a göre, "Kadın ve erkek sünneti, Araplar tarafından İbrahim ve Hagar zamanından günümüze kadar sürdürülmüştür".
Çağdaş bir İslam yazarı olan Al Masrafi, sünnetin Araplar arasında, İbrahim'den miras aldıkları, kökü derinlerde olan olan bir uygulama olduğundan bahseder.
Al-Marsafi Arapların "sünnetliler ulusu" olduklarından bahseder.
Ne var ki, Arapların sünnet uyguladıklarına dair kanıtlar yetersizdir.
- Muhammed zamanında Araplar üç dine mensuptular. Hıristiyan, Yahudi, Pagan. Yahudiler pek tabii ki, sünnet ediyorlardı, ama Hıristiyanlar değil! Bazı şiirlerden bu konuda kanıtlara sahibiz. Ayrıca pagan Araplar hakkında da sünnet ettiklerine dair güçlü deliller yoktur. İncil onlar için "sünnetsiz" diye bahseder.
Kuran öncesi, sünnet hakkında , herhangi bir yazılı kaynak yoktur.
- Gelecek bölümde Müslüman yazarların Muhammed'in sünnetli olup olmadığı hakkında bazı şüpheleri olduğunu göreceğiz.
- Ahmad Ibn-Hanbal 'ın (ö 855) hadislerinde şunu okuruz: "Uthman Ibn-al-As bir sünnete davetliydi, ama gelmeyi kabul etmedi, sebebi sorulduğunda, Muhammed zamanında sünnet etmediklerini, ve böyle davetler de olmadığını söylemiştir".
- Al-Basra'nın askeri yöneticisi yaşlı insanlarla karşılaştı ve dinlerini sordu. "Müslümanız" dediler. Onları inceledikten sonra sünnetli olmadıklarını farketti ve sünnet olmalarını emretti. Kış olduğu için bazıları öldüler. Bu hikaye Hassan Al-Basri 'e (ö. 728) aktarıldı. O da şikayet etti : "Ne garip kumandan! Muhammed zamanında beyazlar ve siyahlar Müslüman oldu, o onları incelemedi, ve sünnet de olmadılar".
- Al-Tabari (ö 923) Tarihi'nde, Halife Ömer Ibn-Abd-al-Aziz 'in (ö 720) Horasan'ın fethinden sonra, askeri kumandan Al-Jarrah Ibn-Abdallah'a (ö 730) yazığını görürüz: "Eğer birisi arkanda namaz kılıyorsa onu cizye'den muaf kıl". Daha sonra pek çok insan İslam'a döndü. İnsanlar sadece cizyeyi ödemek istemedikleri için Müslüman oldular. Birisi kumandana tavsiyede bulundu : "İnsanlar sadece cizye ödememek için Müslüman oluyorlar. Kanıt olarak sünnetli olmalarını iste". Al-Jarrah, halifeye fikrini sordu. Halife reddetti : " Tanrı Hz. Muhammed'i insanları İslam'a çağırması için gönderdi. Onu bir sünnetçi olarak göndermedi "
- Al-Nawawi (ö.1277), Ibn-al-Mundhir (ö 931)'a atıfta bulunarak : "Sünnet konusunda ne geçerli bir kanıt, ne bir zaman sınırlaması, ne de takip edilebilecek herhangi bir sünnet (Peygamberin edimleri anlamında) vardır. Herşey insanların kendi kararlarına kalmıştır ve kanıt olmadıkça birşeyi yasaklamak doğru değildir". Ibn-Qayyim Al-Jawziyyah (ö 1351), Yahudiler gibi çocukların 7. günlerinde sünnet edilip edilmemeleri gerektiği konusunu tartışır. Ibn-al-Mundhr'e atıfta bulunarak :" Bu konuda bir dayanak yok. Bu konuda ne dayanak olabilecek bir bilgi, ne de kullanilabilecek Peygamberimizin sünneti vardır".
Bu örneklerden görebileceğimiz gibi, Peygamber zamanında ve sonrasında sünnet mecburi değildi, insanlar bu konuda özgür seçim hakkına sahiptiler.
B) Peygamber zamanında Kadın Sünneti
Muhammed zamanında kadın sünneti hakkında çok az bilgi vardır.
Jawwad Ali'ye göre, kadın sünneti Araplar arasında yaygındı, özellikle Mekkeliler arasında. Sünnetçi bir kadının oğlu, "klitoris kesen kadının oğlu" diye adlandırılmıştı.
2) Klasik yorumcular arasındaki ilgisizlik ve çelişkiler
Kadın ve erkek sünneti hakkındaki yukardaki bilgiye dayanarak söyleyebileceğimiz yegane şey, İslamiyet'in ilk çağlarında, bunun aileye ait bir karar olduğudur.
Müslüman İmparatorluğu'nun genişlemesiyle bazı yazarlar, insan davranışının her yönünü düzenleyen kitaplar yazmaya başladılar.
Eğer bunları inceleyecek olursak, erkek ve kadın sünnetiyle ciddi olarak ilgilenilmediğini görürüz. Bazen sünnet kelimesini bile içermedikleri görülür. Bu konuya rastlandığında ise diğer sorunların içinde ek olarak tartışıldığı görülür. Bu konuda geniş bir bölüm içeren tek kitap Hanbeli yorumcu Ibn-Qayyim Al-Jawziyyah tarafından çocuklar hakkında yazılan kitaptır: tuhfat al-wadud bi-ahkam al-mawlud. Bu yazar daha önceki yorumcuların sünnet hakkındaki birbiriyle çelişen görüşlerini verir.
Bu tür çelişkili bakışlar, Kuran ve Hadisler konu hakkında hiçbir yorum içermediği için ortaya çıkmıştır. Bu yüzden diğer konularda ortaya çıkan fikir birliği, bu konuda hiçbir zaman olmamıştır.
makalenin tamamını <http://go.to/samipage> 'de bulabilirsiniz
|
Yukarı dön |
|
|
nuri72 Uzman Uye
Katılma Tarihi: 21 nisan 2005 Yer: ABD Gönderilenler: 311
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Sunnet Konusundaki daha fazla bilgi
ANASAYFA
ANNE BABALARIN BİLMESİ GEREKENLER : CIRP sitesinden alınan, soru-cevap şeklindeki bilgiler (CIRP: http://www.cirp.org)
SÜNNET HAKKINDA BİR GÖRÜŞ : Amerikan "Anne" dergisinde çıkan, ve konunun geniş şekilde tartışıldığı bir makale (Mothers Against Circumcision: http://www.mothersagainstcirc.org)
BİR PARÇACIK DENİLEN 104 SANTİMETREKARE : Sünnetle alınan üstderi neleri içerir? (NOHARMM: http://www.noharmm.org)
SÜNNETLE NE KAYBEDİLİR (CIRP)
İSTATİSTİKLER, KOMPLİKASYON ORANLARI : Sünnet ve yol açtığı yaralanma-ölümlerle ilgili tahmini rakamlar (NOHARMM)
KADIN SÜNNETİ NASIL ÖNEMSİZMİŞ GİBİ GÖSTERİLİR : Kadın sünneti için söylenenlerle, erkek sünneti için söylenenler, şaşılacak derecede birbirine benzerdir. (NOHARMM)
İSLAM VE SÜNNET : "Sünnet", Kuran ve Hadislerde yer almadığına göre, kaynağı nedir?
SÜNNETİN DÜNYA ÇAPINDAKİ DAĞILIMI : (NOHARMM)
AHLAKİ YÖNÜ : sünnet, artan bir oranda tıp uzmanları tarafından yapılmaktadır. Bu sayfada, uygulamanın tıp uzmanları ve anababalar açısından ahlaki yönü tartışılıyor. (CIRP)
SÜNNET VE SÖZDE TIBBİ YARARLARI : (CIRP)
SÜNNET VE CİNSEL YOLLA BULAŞAN HASTALIKLAR
SÜNNET VE BALANİTİS
SÜNNET VE RAHİM - PENİS KANSERLERİ
SÜNNET VE İDRAR YOLLARI ENFEKSİYONU
Çocuk haklarI için Hemşİreler AçIklamasI
sÜNNETE kARŞI dOKTORLAR birliği açIKLAMASI : ABD'de, sünnete karşı çıkan doktorların açıklamaları
ABD'de Sünnetin Tarihi : Sünnet için günümüzde tıbbi gerekçeler sunulmaktadır. Bu yazıya göre, daha 30 yıl öncesine kadar bile, ABD'de sünnetin gerekçesi mastürbasyonu önlemektir. Sebepler değişmemiş, ancak zamana uydurulmuştur. ( Stop Infant Circumcision: http://www.sicsociety.org)
FATHERMAG DERGİSİNİN KONU HAKKINDAKİ MAKALESİ
KADIN VE ERKEK SÜNNETİ ARASINDAKİ AYRIM EFSANESİ Sami Aldeeb kadın sünnetinin yasaklanıp erkek sünneti hakkında hiçbirşey yapılmamasının arkasındaki nedenleri anlatıyor
KADIN VE ERKEK SÜNNETİ ARASINDA BİR KARŞILAŞTIRMA (http://www.boystoo.com)
SÜNNET KONUSUNDA YAPILAN FEMİNİST BİR ÇALIŞMA : Mısırlı doktor Seham Abd El Selam, kadın sünnetinin yasaklandığı ülkesinde erkek sünnetine nasıl bakıldığını anlatıyor (NOHARMM)
http://www.geocities.com/tabibler/islamsunnet.htm
__________________ A'raf 194 Allah dışındaki yakardıklarınız sizin gibi KULLARDIR , eğer iddianızda haklıysanız , hadi çağırın onlarıda size cevap versinler
|
Yukarı dön |
|
|
hanif Yasaklı
Katılma Tarihi: 31 mart 2005 Yer: Germany Gönderilenler: 380
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam
Sagol dostum bu faydalı linkleri pastelediğin için.Bende artık mutmain oldum ve hitanın bir şeytan işi olduğuna karar verdim
Nisa 118, 119- Allah o şeytana lanet etti. Ve o da: "Elbette senin kullarından belirli bir pay alacağım, onları mutlaka saptıracağım, onları boş kuruntulara sokacağım, ve onlara emredeceğim de(putlara adadıkları) hayvanların kulaklarını yaracaklar, onlara emredeceğim de Allah'ın yaratışını değiştirecekler" dedi. Kim Allah'ın yanısıra şeytanı dost edinirse, şüphesiz o, apaçık bir ziyana uğramış olur.
Putların mutlaka somut varlık olması gerekmez.Allahın kitanına ters olan düşüncelerde putttur. Bunlardan biride hiç şüphesiz ataerkil düşüncedir.
İşte bu putperest ataerkil düşüncenin çok açık bir emaresidir sünnet adı altındaki kasaplık
|
Yukarı dön |
|
|
Faik Durmaz Newbie
Katılma Tarihi: 15 subat 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 21
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
-
|
Yukarı dön |
|
|
yunusemre Yasaklı
Katılma Tarihi: 16 mayis 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 213
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Tin Suresi 4. "Biz, gerçekten insanı en güzel bir biçimde yarattık. "
Alıntı:
yurdumuzda en çok yapılan cerrahi operasyon olan sünneti neden yaptığımızı biliyor muyuz? Sünnetle çıkarılıp atılan parça gerçekten gereksiz bir vücut parçası mıdır? Tanrı bizi gereksiz fazlalıklarla mı yükledi, yoksa biz mi Tanrı'nın yarattğını beğenmeyip onu kendi dar anlayışımıza sığdırmaya çalışıyoruz? http://www.geocities.com/tabibler sitesinde cevabın ikinci şık olduğu anlatılıyor |
|
|
Alıntı:
"Güya sünnetin temizlik bakımından faydası varmış; sünnetsizlik yüzünden hastalıklar oluyormuş. Pekâla, bunu kabul edelim. Lakin binde bir kişide tesadüf olunan bu hastalıklar için bütün Müslüman çocukların mühim bir uzuvlarını hayatları bahasına ve din uğruna kestirmekte mana nedir? Bence ileride vukua gelmesi muhtemel hastalıklar için [çocuğu] sünnet ettirmek, ileride apandisiti patlar diye bütün çocuklarımızın apandisitlerini çıkartmayı tavsiye etmekten farklı değildir."
Prof. Dr. Cemil Topuzlu (1934)
(Prof. Topuzlu'nun makalesini kuraldışı yayınları sitesinde okuyabilirsiniz.)
Söz konusu sünnet olduğunda, öyle sanıyorum ki amaçlanan, cinsel ilişkiyi azaltmak, cinsel organı zayıflatmak, ve bu şekilde erkeğin mutedil olmasını sağlamaktır. Bazı insanlar sanırlar ki, sünnet, erkeğin yapısındaki bir bozukluğu gidermek içindir - ama buna herkes kolaylıkla cevap verebilir : Nasıl olur da tabiatta yaratıklar dışarıdan düzeltmeyi gerektirecek kadar eksik olabilirler, hele bu özellikle üstderi (sünnet derisi) gibi işlevi açık seçik belli olan bir yapı ise?
Ibn Meymun, filozof, (1190)
Sünnet denilen merasimle çocukların cinsel organlarını kesenler (Afrika ülkelerinde kız çocuklarının klitorislerini sünnet edip cinsel organlarını parçalayanlar) sağlık açısından gereksiz olan bu ameliyatla hem çocuklara acı çektirmekte ve hem de insanın yaratılışında Tanrı'nın hata yaptığını ima etmektedirler. Kuşkusuz, çocukların düdüllerinin derisi Tanrı'nın yaratılışında bir anomali(bozukluk) değildir; normal bir durumdur. Sünnetçiler Tanrı'ya karşı meydan okur: "Ey Tanrı, yüce yaratıcı, her şeye gücü yeten ve her şeyi bilen rabbimiz, sen en iyi biçim verensin, evrenin yaratanısın. Ne var ki, ey Tanrı, sen bizim düdüllerimizi yamuk yaratmışsın. Senin işlediğin hatayı usturalar ve makaslarla BİZ düzelteceğiz. Düdüllerden kan akarken ve çocuklarımız çığlıklar atarken senin büyüklüğünü anacağız rabbimiz!"
İşin ilginci, hadis kitapları, Peygamber döneminde müslüman olanların sünnet olduklarına dair hikayeler nakletmeyi unutmuşlar. (!) Ebu Bekir, Ömer yahut Hamza bugün müslüman olsaydı, bugünkü müslümanların ilk yapacağı işlerden biri onları bir sünnetçiye teslim ederek cinsel organlarını kana bulamak olacaktı! Ayrıca "peki tıraş olmanın hükmü nedir?" diye soru yöneltenlere çük kesme ile kıl kesme arasındaki farkı anlatmalı mı bilmiyorum? Çocuklara karşı işlenen bu suç artık tarihe gömülmeli.
Edip Yüksel, İslam araştırmacısı
Viktorya döneminin doktorları sünnetin penisi hissizleştirdiğini, mahrum ve etkisiz bıraktığını çok iyi biliyordu. Ne var ki çok geçmeden sünnetin sarayı, felci, tutulmaları, elephantiasisı, veremi, ekzemayı, yatak-ıslatmayı, kalça çıkığını, ıslak rüyaları, siğilleri, baş ağrısını, tedirginliği, histeriyi, göz bozukluğunu, aptallığı, geri zekalılığı, ve deliliği tedavi ettiğini ileri süreceklerdi. Aslında tıp tarihinde hiçbir prosedürün sünnetten daha fazla hastalığı tedavi ettiği veya iyileştirdiği ileri sürülmemiştir. Bugün sünnet için ileri sürülen gerekçeler güncel korku ve endişelerle oynayacak şekilde yenilemiş durumda, ama birgün bunlar da mantık dışı olarak kabul edilecekler. En son sünnetin kanseri ve cinsel yolla bulaşan hastalıkları engellediği iddiası tamamen çürütüldüğüne göre, sünnetçiler hiç şüphesiz yenilerini bulacaklardır. Eğer sünnetçiler gerçekten sadece tıbbi-gerekçelerle hareket ediyor olsalardı, bu uygulamanın kafatası delme, hadım etme, ve sülükle kan çekme ile birlikte çoktan tarih olması gerekirdi.
Paul Fleiss, Doktor (1997)
"Tanrı Hz. Muhammed'i insanları İslam'a çağırması için gönderdi, bir sünnetçi olarak değil"
Halife Ömer Ibn-Abd-al-Aziz (ö 720)
"Osman Ibn-al-As bir sünnete davetliydi, ama gelmeyi kabul etmedi, sebebi sorulduğunda, Muhammed zamanında sünnet etmediklerini, ve böyle davetler de olmadığını söyledi"
Ahmad Ibn-Hanbal, hadis yazarı (ö 855)
Cinsel zevk ve cinsel aşkın ifadesi için tasarlanmış beyin sisteminin daha başlangıçta korkunç derecede büyük bir acı ile şartlandırılmasının psikobiyolojik sonuçlarının olmaması düşünülemez. Bu tür bireylerde, daha sonraki bütün cinsel zevk deneyimleri, artık bilinçaltı-bilinçdışına gömülmüş bir cinsel acı zemininde yaşanmak zorundadır. Bu nörofizyolojistin kanaati, erken zamanda yaşanan bu tür jenital acı deneyimlerinin, beyindeki sado-mazoşist davranışların şartlandırmasına katkı sağladığıdır. Öfke ve intihar davranışlarının, ister yenidoğan döneminde, isterse çocukluk-ergenlik öncesi dönemde yapılsın, ne kadarının sünnet ile tetiklendiğinin sorusunun sorulması gerekir
James Prescott, nörofizyolog (1989)
"Mastürbasyon konusunda yapmamız gereken bence şu : ilgili vücut organlarını öyle bir hale getirmeliyiz ki, alışkanlığa devam etmek ağrı verici olsun, bu durum da vazgeçirici olsun. Bu amaçla, eğer penis üst derisi uzun ise, erkeği bugün ve belki de gelecek için mahrum bırakacak şekilde sünnet etmeliyiz. Operasyon ayrıca, kloroform altında yapılmamalı, öyle ki hissedilen acı çocuğun zihninde, yok etmeye çalıştığımız alışkanlık ile hatırlansın."
Athol A. W. Johnson, ünlü tıp dergisi "The Lancet" cilt. 1 (7 Nisan 1860)
Tıp literatürü insan prepusundan (sünnet derisi), doğrudan ya da dolaylı olarak; "bir deri parçası" diye söz eder. Anatomik olarak bu tanım, yanlıştır. İnsan prepusu sinir uçları açısından zengindir, ve holokrin bezlerini içerir. (ör., Tyson bezleri) (insan penisindeki duyusal sinir uçlarının gelişimi için Sommerova, 1976; Halata ve Munger, 1986; Dail ve Evan, 1974 çalışmalarına bakılabilir). Yüzey alanı açısından insan üstderisi penisin yaklaşık olarak %36'sını, yani üçte biri demektir. (Ritter, 1992). İnsanın üreme organlarının bir parçası olarak prepus önemsiz olmaktan çok uzaktır.
Ronald S. Immerman ve Wade C. Mackey, "Sünnetin Biyokültürel Açıklaması" (1997)
|
|
|
DUHÂN SÛRESİ (39) Biz onları ancak hak ve hikmete uygun olarak yarattık. Ama onların çoğu bilmiyorlar.
Alıntı:
Eski çağlarda ilk ekonomik sınıfların oluşmaya başladığı sıralarda önceleri zorunlu olarak evlendirilmesi gereken sınıfsal evlilik için bir önlem olarak kullanılmıştır. Amaç bu kişileri cinsel hayattan uzaklaştırmaktır. İlk başlarda kızlara da uygulanan bu yöntem sonradan iğdiş edilmenin öküze dönüştürülmüş hadım edilmiş boğa da olana benzer bir uysallaşma yaratttığının farkedilmesi ile koyu ataerkil aşiretlerde erkeklere uygulanan yaygın bir gelenek halini almıştır. Kes kurtul mantığı ile bazı zührevi hastalıkların riski mekanik olarak azaltılabilse de o tür hastalıklara uygun ortam var ise sünnetin bu riski ortadan kaldırması pek mümkün değildir. Bu daha çok kökeni genelde bilinmeyen, erkekleri uysallaştırmada olmazsa olmaz geleneğin sürdürülmesindeki ısrara gerekçe yaratma amacı gütmektedir. Tıbbi ya da sağlık açısından bir faydası olmamakla birlikte psikolojik açıdan ve fizyolojik olarak bir çok zararı mevcuttur. En basitinden vücudun sinirsel açıdan en duyarlı bölgesi bir süreliğine kötürüm edilmektedir. Aynı şekilde kızların kızlık zarına benzer biçimde koruyucu işlevi olan deri alınarak duyarlı kısım dış etkilere sürekli açık hale getirilmekte bu da duyarlılığın azalmasına neden olabilmektedir.(tabii ki etkisi kızlık zarını kat kat aşar çünkü vücudun bir parçasıdır ince bir zar değildir) HIV virüsünün bulaşmasının ise bununla hiç bir alakası yoktur tamamıyla uydurma ve sünneti teşvik amacıyla ortaya atılmış bir haberdir. Kaldı ki genel cinsel sağlık açısından bakıldığında, sünnetin olmadığı hıristiyan ülke erkekleri islam ve musevi ülkelerindekilerden daha sağlıksız değildir ve hıristiyanlara HIV bulaşma olasılığı daha yüksektir gibi bir istatistik de yoktur bir çok müslüman afrika ülkesinde HIV çok daha yaygındır. HIV ın ve dolayısıyla AİDS in sebebleri yayılma şekilleri çok farklı bir konudur. Bu tür haberler ciddiyetten uzaktırlar. Duygusal tepkiler gösterilip inanç bazında haklı çıkarma çabası bu tür uydurma haberlerin yayılmasını artırsa da sonuç değişmez. |
|
|
KAMER SÛRESİ (49) Gerçekten biz, her şeyi bir ölçü ve dengede yarattık.
Alıntı:
Günümüzün ilim adamları ne diyor? Onlar da aynı şeyi tespit edip demiyorlar mı; sünnet derisi, pislik ve mikrop toplaması, yırtılması ve kansere yakalanma ihtimali gibi riske açık bir uzuvcuktur ve yukarıdaki risklerde kurtulmanın tek çâresi de sünnettir.
Görülen odur ki, bu mevzû'da batı, bizdeki bir kısım körkütük sarhoşların çok önünde yürüyor. Bugün Amerika ve İngiltere'de sünnet olanların sayısı milyonları geçmiş durumda. Nokta. |
|
|
EN'ÂM SÛRESİ (116) Eğer yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyuyorlar ve onlar sadece yalan uyduruyorlar.
Alıntı:
dişlerin arasında da pislik kalınca çürüyüp iltihap topluyor... o zaman sizin saçma deyişlerinize göre dişleri de söküp atmak lazım daha küçükken...böyle törenler düğünler kıyafetler fln diş söktürsün o zmn miillet...
neden? e daha sağlıklı canııımm hem tüm dünya çektiriyor, diş ağrısı çekeceğime yemeğimi çiğnemeden yerim n'olcek!?!....
çocuğunuzun balını kestirmek yerine her gün banyoya girdiğinde temizlemesini öğretirseniz ne hastalık kapar ne de pislik...
|
|
|
İNSAN SÛRESİ (28) Onları biz yarattık ve eklemlerini (birbirine) biz bağladık. Dilediğimizde (onları yok eder) yerlerine benzerlerini getiririz.
BAKARA SÛRESİ (219) Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: "Onlarda hem büyük günah, hem de insanlar için (bazı zahiri) yararlar vardır. Ama günahları yararlarından büyüktür." Yine sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: "İhtiyaçtan arta kalanı." Allah size âyetleri böyle açıklıyor ki düşünesiniz.
Sünnet ettirmenin de bir takım faydaları olabilir. Ama bu her faydalı olan şeyin helal olduğu anlamına gelmez. Nasıl, içki ve kumarda insanlar için bir takım faydalar varsa bile, Allah bunları yasaklamış ve şeytan işi bir pislik olduğunu ayette açıklamıştır. Allah'ın yarattığını değiştirmek, beğenmemek de şeytan işidir.
Sünnet de, Allah'ın yarattığını beğenmeyerek yapılan bir ameliyattır/operasyondur. İlerde karşılaşılabilecek muhtemel bir hastalık yüzünden Allah'ın gereksiz yere yaratmadığı(!) bir deri parçası çöpe atılmaktadır. Peki ilerde olması muhtemel her hastalık yüzünden bi tarafımızı keselim(!!!)? Bu ne kadar saçma bir şey değil mi?
Peygamber Efendimiz de böyle saçma bir şeyi söylemiş olamaz. Yahudi adeti olan bu adet, uyduruk hadislerle Peygamberimizin ağzıyla söylettirilerek bunca yıldır günümüze kadar dinin bir emri (!) müslümanlığın ilk adımı (!) olarak gelenekçilerce ve hadisçilerce toplumumuzda da uygulanagelmiştir. 20'lik yabancı damatların penis derileri dinin bir gereğiymiş gibi (!) zorlamayla (!) ilk adım olarak(!) kesilmiştir. Önce "Eşhedüenlailahe....." dendirilip, sonra davulla , zurnayla, kral kıyafetleri ve şirk yüklü mevlid-i şerif sonrasında "Ya Allah!" denilerek bu Pagan inancı gerçekleştirilmiştir yıllarca..
Özetle sünnet ettirme Allah'ın dininde/Kitab'ında yoktur. Nasıl Yahudiler, Hıristiyanlar kendi geleneksel adetlerini din diye uygulamışlarsa, bizim saf müslümanlarda İsrailiyattan gelen hurafe yüklü gelenekleri sanki İslam dininin bir gereğiymiş gibi uygulatmaktadırlar...
|
Yukarı dön |
|
|
hasanoktem Admin Group
Katılma Tarihi: 10 eylul 2006 Gönderilenler: 2837
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
ilgili link : SÜNNET ETMEK ALLAH'IN YARATIŞINI DEĞİŞTİRMEDİR!
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
|
Yukarı dön |
|
|
|
|