Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Sevgili peygamberimiz aynı zamanda bir toplum lideri, bir kanaat önderiydi. Siyasi lidere itaat -hele o lider aynı zamanda peygamberse ve üstelik o konudaki tavrı Kur'anla onaylanmışsa- şarttır.
Kur'an pratize edilirken günün koşullarına bağlı olarak bir takım sosyal ve siyasi tercihler sözkonusu olmaktaydı. İşte bu tercihler hususunda o günün insanlarının Devlet Başkanı olan Resulullaha uymaları /isyan çıkarmamaları şarttı. Bu rabbimizin "sizden olan emir sahiplerine itaat edin" emriyle eşdeğerdir. Bu emirden bizler emir sahiplerinin Allah yanında hüküm koyucu oldukları sonucunu mu çıkarıyoruz? Tabiki hayır. Dirlik ve düzenin tesisi ve temini için yapılacak dünyevi itaat bu.
Bu Peygambere itaat hususu Allah+Peygamber sonucunu doğurmaz. Çünkü konu dinin özüyle değil uygulanışı ile ilgilidir. Din Ahlakının getireceği ve liderlerin eliyle şekillenecek olan toplumsal düzenlemelerle alakadır.
Rabbimiz Haşr 7' de "Peygamberim de benim gibi Helal-haram koyma yetkisine sahiptir, aynen benimkilere olduğu gibi onun helal-haramlarına da uyun" demiyor. O günkü sosyal hayattan bir kesit sunuluyor ve adil tercihlerinde lidere itaatin önemine vurgu yapılıyor.
Peygamberimiz aramızda olsaydı ve devletimizin de başında olsaydı siyasi ve ictimai kararlarında istişare ettikten sonra ona uyardık. Çünkü dünyevi konularda danışarak iş yapmak ona da şarttı. Ya şimdi? Şimdi ise sadece onun bize emanet ettiği Kur'ana uyarız.
1400 küsür sene önceki koşullar o günde kaldı. Resulullah bugün örneğin Türkiyemizde görev yapsaydı hala kabilelerin yaşam sürdüğü ve site devletlerinin varolduğu bin yıl öncesindeki koşullardaki gibi mi Devlet Yönetirdi? O gün ganimetler paylaşılıyordu, bu normal görülüyordu, belki insanlar gemileri yakma adına en değerli eşyalarıyla savaşlara katılıyordu.
Bugün durum böyle mi? İnsanlar savaşlara değerli eşyalarıyla mı geliyor? O halde bugün ganimet silahlardan başkası değil. Onu da lider vatandaşa "alın size ganimet" diyerek dağıtacak değil. Herhangi bir ülkeyle savaştıktan ve zaferden sonra örneğin onların yeraltı zenginliği olan petrole konmak ganimet olarak mı değerlendirilmelidir yoksa yapılan iş çapulculuk ve talan mıdır?
Sözün özü dün dünde kaldı. Köprünün altından çok sular aktı. Kur'an o güne özgü kesitler sunuyor ve ilkeleri belirliyor: Adil emire kararlarında itaat edilecek. Amaç nedir? Dirlik ve düzenin bozulmaması.
Kur'an+Sünnet diyenler Allah+Peygamber demekteler. Ve bizleri 1400 yıl önceye döndürme hevesindeler. Kur'anı o çağa hapsetmekteler.
Peygamberimiz dinin TEMSİLCİSİ değil TEBLİĞCİSİDİR. Tebliğ ettiği dini o günün koşulları altında sosyal ve siyasi yansımalarıyla Başkan sıfatıyla yaşamıştır ve uygulamıştır. Bize ise sadece Kur'anı bırakmıştır.
Kur'andaki o çağa ait önerilen bazı çözümler bile "makasıd" hükmünü taşırken ve ilkelere bağlı kalarak amaca yönelik yeni çözümlerin önü açıkken Peygamberimizin uygulamaları denilen Kur'andışı rivayetlere bu kadar takılıp kalmanın anlamı yok. Her husuta olduğu gibi bu rivayetleri de Kur'anla filtreledikten sonra yararlanmak ayrıdır onları Kur'ana ortak etmek ayrıdır.
Sünneti Kur'ana, Peygamberi de Allah'a ortak koşmanın lüzumu yok.
İlkeler çerçevesinde Değişken hükümler hakkındaki görüşümü bir-iki örnek üzerinde okumak için lütfen tıklayınız.
Peygamberimizin Dinin TEMSİLCİSİ olmadığı ve olamayacağı hakkındaki ve bu bizim liderlerimize de bulaşan "temsil mikrobu"nun zararları hakkında -sadece bu konuda- aynı görüşte olduğum Şevki Yılmaz'ın yazısını okumak için tıklayınız.
Not: Sevgili Buhari aşağıda linkini verdiğim yazıyı sana hangi nedenlerden dolayı itiraz ettiğimi görmen için okumanı rica ediyorum:
Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, elçiye itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de. Eğer bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız onu Allah’a ve elçiye arz edin.
4 Nisa Suresi 59
İnsanlar topluluklar halinde yaşarlar. Bu toplu yaşamda ortak kararı, ortak prensipleri, kimi durumlarda ortak orduyu, savaş ve barış kararı gibi kritik kararları da hayata geçirmek gerekir. Elçi (Hz. Muhammed) kendi döneminde toplumun başı olarak bir çok kritik kararı alırdı. Bunlara da uymak gerekirdi, çünkü Hz. Muhammed o dönemde hem elçi, hem de “emir sahibi” (ululemr) olarak toplumun başıydı. Peygamber’in vefatından sonra Müslümanlar’ın içlerinden seçecekleri kişi veya kişiler bu vazifeyi yerine getirebilir ve onlara da itaat gerekir. Fakat bu itaat hiçbir zaman Allah’ın hükümlerine ilave hükümler yapılması manasına gelmez. Çünkü Kuran’dan Kuran’ın her şeyi açıkladığını, detayları verdiğini ve dinin Kuran’a eşit olduğunu anlıyoruz.
Eğer ki elçiye itaatten ve emir sahiplerine itaatten ilave farz veya haram yetkisi anlaşılsaydı ortaya şu mantıksız tablo çıkardı: Yenmesi haram olanları örnek olarak ele alalım; Kuran’da 1 Leş, 2Kan, 3 Domuz eti, 4 Allah’tan başkası adına kesilen hayvanlar haram kılınmıştır. Elçiye itaatten kasıt elçinin ilave haramlar getirmesi olsaydı elçi 5 Midye, 6 Karides, 7 Eşek eti şeklinde haram listelerini genişletebilirdi. Nitekim mezhepçiler bunu iddia etmektedirler. Peki o zaman bir dönem Sünni Müslümanlar’ın halife olarak emir sahibi kabul ettikleri Yavuz Sultan Selim 8 Tavuk, 9 İnek eti, 10 Palamut balığı şeklinde bu listeyi uzatıyor olsaydı ve “Elçiye itaat ayetleriyle bunları haram kılıyorsanız, Emir sahibine itaat ayetiyle de, ben bunları aynı mantıkla, aynı şekilde haram kılıyorum.” deseydi ne derdiniz?
Elçiye itaat edin ayetiyle, Kuran’ın hükmünün iptal yetkisinin (neshin) Peygamber’e verildiği şeklindeki iddiayı hatırlayalım. [25. Bölümdeki nasih mensuh konusunu hatırlayın] O zaman biri çıkıp aynı mantıkla emir sahibi de kendinden evvelki dini hükümleri değiştirebilir iddiasını yapar ve emir sahibi “Zinayı, hırsızlığı helal yapıp, namazı orucu kaldırıyorum, bunlar da benim nasihlerim (iptal yetkisini kullanmam).” derse ne diyeceksiniz? Bunun için sizin mantığınızda olduğu gibi emir sahiplerine itaat edin ayetini çekiştirip, kendini Allah gibi dini hüküm koyucu mertebesine çıkarırsa sonuç ne olur?
Eğer elçiye itaatle elçi ilave helaller, haramlar ve iptaller yapabiliyorsa o zaman aynı tarzdaki ayetle emir sahiplerinin (Yöneticilerin) de aynı hakka kavuşmaları gerekirdi. Görüldüğü gibi Kuran’ı bir bütün şeklinde kabul etmeden çekiştirmeye kalkmanın sonu felakettir.
ALLAH’A İTAAT = KURAN’A İTAAT = ELÇİ’YE İTAAT
Kuran’ın İslam’ına inanan her Müslüman elçiye (Hz. Muhammed’e) itaatin gerekliliğini bilir. Kuran’ın Müslümanlar’ı, bu yüzden Allah’a ve elçisine itaat ayetlerinin kendilerine karşı delil gösterilmesini çok garip karşılarlar ve bu iddiayı yapanların Kuran’ı bilmediğini veya çekiştirdiğini kavrarlar. Kuran’ın Müslümanlar’ına göre elçiden bize miras kalan ve elçinin bize miras olarak bırakmaya çalıştığı yegane kaynak Kuran’dır. Kuran yeterlidir, bizi ilgilendiren yegane vahiydir ve Peygamber’in başka bir kaynağı yazdırmaması da Kuran’ı yegane kaynak olarak bıraktığının delilidir. Hadis kitabı diye toplanmış kitaplar ve dini, Kuran ile Kuran’dan kat kat fazla hadislerin şirketsel oluşumlarının bir neticesi olarak gösteren mezhepçi kitaplar, Peygamber’e iftiralarla doludurlar.
Kuran’ı tek kaynak kabul edip tüm bu kaynakları reddetmek, din adına tek otoriteyi Kuran’a (Allah’ın mesajına) vermek, hem mesajın sahibi Allah’a, hem mesajı getiren elçiye itaat etmek demektir. İnşallah bu izahlar Allah’a itaati, Kuran’a itaati ve elçiye itaati ayırıp adeta din adına ayrı otoriteler varmış gibi gösterenlerin; mesajın sahibini, mesajın kendisini ve mesajı getirip duyuran elçiyi birbirlerinden ayırmalarını önler. Mesajın sahibi Allah’la görüşemeyeceğimiz ve mesajı getiren elçi vefat ettiği için bize kalan mesajın kendisi olan Kuran’dır. Mesajla yetinmemiz mesaja güvenmemiz sorunları çözmeye yetecektir.
Kendilerine okunmakta olan kitabı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu?
Evlerinizde okunan Allah'in âyetlerini ve hikmeti hatirlayin. Süphesiz Allah, her seyin iç yüzünü bilendir ve her seyden haberi olandir. (ahzap 34)
arkadaslar buradakı hıkmet sahabe zamanında neydı tabıkı sunnettı allahın rasulunun sunnetı soyledıklerı,sımdı kuran ayetlerı kıyamete kadar diri zahır kalacagı ıcın ,gunumuzdede bu ayetın zahır olması gerekıyor.
Selam Buhari
Hikmet Kur'anın bir yönüdür ve kaynağıdır. Bilindiği gibi Arapça'da noktalama işaretleri yoktur. Bazı "ve" bağlaçları iki ayrı kavramı değil bir kavramın iki yönünü işaret edebilir.
Hikmet kimilerine göre Hadislerdir, kimilerine göre ise tasavvuf öğretisidir. Kur'ana göre ise Kur'anın bir özelliğidir.
Hiçbir beşer sözü Kur'ana ortak edilmemelidir.
HİKMET KURAN’DADIR
Nitekim biz size ayetlerimizi okuyacak, sizi arındıracak, size kitabı ve hikmeti öğretecek ve bilmediklerinizi bildirecek aranızdan bir elçi gönderdik.
2 Bakara Suresi 151
Kimileri de bu ayetteki “hikmet” kelimesi ile sünnetin, hadislerin kastedildiğini, böylece Kuran’a hadisler ile ilaveler yapılabileceğini söylemişlerdir. Oysa “hikmet” kelimesinin “sünnet”, “hadis” gibi bir manası olmadığı gibi, bu kelimeyle Kuran dışında bir kaynak oluşturulabileceğine dair bir delil de yoktur. Aksine hikmetin Kuran’da olduğuna dair bir çok ayet vardır.
Elif, Lam, Ra; Bunlar hikmetli kitabın ayetleridir.
10 Yunus Suresi 1
And olsun hikmetli Kuran’a
36 Yasin Suresi 2
Şüphesiz o (Kuran ) bizim katımızda olan ana kitapta mevcuttur. Yüce ve hikmet doludur.
43 Zuhruf Suresi 4
Ayrıca İsra Suresinde 22. ayetten 38. ayete kadar Allah’ın haramları, emirleri belirtildikten sonra 39. ayette şöyle denmektedir.
Bunlar sana Rabbinin hikmet olarak vahyettikleridir.
17 İsra Suresi 39
İsra Suresi’nin 39. ayetine kadar bahsedilenler(yani Allah’ın hikmet olarak vahyettikleri) şunlardır: Allah’la beraber başka ilahlar edinmeyin(22. ayet), Allah’tan başkasına kulluk etmeyin, ana babaya iyi davranın(23. ayet), Anne babaya nasıl davranılacağı(24. ayet), Rabbimizin iç dünyamızı bilmesi(25. ayet), Akrabaya, yoksula, yolda kalmışa hakkını vermek, israf etmemek (26. ayet)...
Görüldüğü gibi, gerek Peygamber’in sünneti adına, gerek hikmet adına Kuran’a müracaat etmeliyiz. Peygamber’in davranış tarzları (Sünnet) için de hikmet için de tek güvenilir kaynağımız Kuran’dır. Allah’ın Kuran’daki sınırları, hem hikmettirler, hem de bunları uygulamak elçiye (Peygamberimiz’e) itaattir. Kuran Peygamber’in ağzından duyulmuştur. Zaten bir çok Kuran ayeti de Peygamber’e “De ki” emriyle başlar. Kuran, Allah’ın elçisi Peygamberimiz Hz. Muhammed’in getirdiği Allah’ın mesajıdır.
Peygamber’in tüm çabası da bu mesajın kılavuzluğuyla insanlara rehberlik etmektir. Bu yüzden aslen Allah’ın olan bu mesaja uymak, hem göndericisi Allah’a, hem getiricisi elçiye uymaktır. Allah’ın dini Kuran’la tamamlanmış olmuyorsa, o zaman Kuran’ın fonksiyonu nedir? Allah neden Kuran ile dini yarım bırakıp, diğer kısmını belirsiz kaynaklara bıraksın? Allah’ın dine daha da ilave etmek istediği şeyler olsaydı, Kuran’ı iki veya üç kat daha kalın yapıp, bu sorunu çözebilirdi. Oysa Kuran kendisinin detaylı olduğunu söylemektedir.
Geçmiş kavimlerin başına gelenleri tekrarla anlatan Kuran, kendi içeriğinin dışında din adına lazım olan ilave bilgiler olsaydı onları da içerirdi. Kuran’ı inceleyenler binde bir rastlanma ihtimali olan konularda bile Kuran’ın gerekli izahları yaptığını görürler. Örneğin zorda kalıp kan, leş, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesilen hayvandan başka bir şey bulamayanların, bunları haddi aşmadan yiyebileceği açıklanır ki; bu durum binde bir kişinin başına, hayatında bir kez gelebilecek bir olaydır.
Peki o zaman Kuran’ın gündelik yaşamda sık sık karşımıza çıkacak, her gün uygulanacak bilgileri eksik bıraktığı nasıl düşünülebilir. Kuran bu bilgileri açıklamamışsa demek ki bu detaylar gereksizdir ve dinin bir bölümü veya şartı değildirler.
Katılma Tarihi: 23 nisan 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 35
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Sünneti Kur'ana, Peygamberi de Allah'a ortak koşmanın lüzumu yok.
selam kardes yukarıdakı yazın ıcın allaha hesap vereceksın ve ben bu konuda baenı allaha es kosmakla sucladıgın ıcın ve benım gıbılerı sana hakkımı helal etmıyorum.allah aramızda hukum verecektır.allah sana ve senın gıbı dusunenlere hıdayet versın .....
__________________ BEN MUSLUMANIM DEYIPTE ALLAHIN AYETLERINI YAYANLARDAN DAHA GUZEL KIM OLABILIR ?
Lafım sana değildi. Sana olsaydı burada verdiğim gibi özele selam verirdim. Sonra da sözüm "Sen yada Buhari" diye başlar ve sürerdi. O yazıyı özele değil genele yazdım. Senden ise yazının en altında sadece linkini verdiğim yazıyı itiraz noktalarımı görmen için okumanı rica ettim. Yani sana özel hitap ettiğim kısım yazının en altında sana özel notta.
Direkt seni muhatap alarak yazmadım çünkü ikimiz de sünnetin kaynağının Kur'an olduğuna ve ona aykırı olanların din adına uydurma olduğuna inanıyoruz. Yani bir gerçeğin iki yamacında duruyoruz.
Lafım Sünneti Kur'an ortak koşanlara, Peygamberi Allah'la aynı merciye koyanlara, hatta Peygamberiyle Allah'ı düello ettirenlere ve hadislerle ayetleri harcayanlara (örneğin veraset konusunda hadisle ayetin çürütülmesi)
Sözün özü, seni değil bir zihniyeti hedef alarak yazdım. Amacım tabiki seni kırmak değildi. Fakat yine de alınmak da ısrar ediciysen senin için ancak dua edebilirim.
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
Katılma Tarihi: 23 nisan 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 35
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
yalnız aramızda bır fark var sen sunnetı tumden ınkar edıyosun ama ben kurana uyanları kabul ederım zayıflıgı ve uydurma olmadıgı muddetçe kabul ederım
allah bızlerı dogru yoldan ayırmasın ınsaallah
__________________ BEN MUSLUMANIM DEYIPTE ALLAHIN AYETLERINI YAYANLARDAN DAHA GUZEL KIM OLABILIR ?
Sevgili kardeşim, Sünneti inkar etmiyorum. Sünneti inkar etmek ayrıdır, onu Kur'ana ortak koşmamak ayrıdır.
Sünnet nedir? Son Peygamberimizin Kur'anı yaşama adına yaptıkları değil mi? O halde Kur'ana ters olanlar, akla-mantığa uymayanlar, zaman ve zeminle, örf ve adetle kısıtlı olanlar bizleri ilgilendirmiyor. Ayrıca Kur'andaki Dine ilave hükümler ve uygulamalar getiren yani Kur'andaki dini zorlaştıran artılar her ne kadar "sünnet etiketli" olsalar da bir kenara konmalılar.
Kişi Peygamber de olsa dine ilaveler katma hakkına sahip değildir (Hakka Suresi 44-48). O(nlar) ilaveci değil uygulayıcıdır.
Sünnet kavramı varolan emirlerin uygulanışı ve izahı babında olmalıdır fakat asla ilave hükümler ve uygulamalar içermemelidir. Örneğin namazın nasıl kılınacağını sünnet etiketli uygulamalardan öğrenirim ama kaza namazı gibi ilavelerin Resulullah'a mal edilmesine karşı çıkarım. Fazladan namazların onun kişisel tercihi olduğunu ve yalnız kendisini bağladığını bilirim. "Onları da kıl, bak yoksa şefaat etmez sana ahirette" türü hikayelere kanmam.
O İslam'a kendisinden birşey eklememiştir ama onun takipçilerinden bazıları takva uğruna ve Peygamber adına ilaveler getirmişlerdir. Bu ilavelerden dolayı din bugün geniş kitleler tarafından anlaşılmaz ve yaşanmaz görülmektedir. Din denilince geniş bir kitleye hafakanlar basmaktadır.
Yanlış Müslümanlık anlayışı yüzünden insanlar dinden soğumaktadır. İnsanlar dine soğuk bakıyorsa ve hatta dinsiz oluyorsa bizim bunda çok ama çok fonksiyonumuz var. Bu güzelim dine zarar dışardan değil içerden veriliyor çoğunlukla.
Peygamber canlı bir Kur'andı ve Kur'an Ahlakı onun biricik tavrıydı. Hadislerde bile bu şöyle geçiyor: "Hz. Aişe’ye Onun ahlakından sorulduğunda, “Siz Kur’an’ı okumuyor musunuz? O’nun ahlakı Kur’andı.”
Demek ki en büyük Sünnetçiler Kur'anı en iyi okuyanlar, anlayanlar ve yaşayanlardır.
Sözün özü sünnet Kur'ana ek bir unsur olarak değil, belki onu yaşama konusunda yardımcı bir unsur olarak görülmelidir. Fakat aradan yüzlerce yıl geçtiği ve sünnet kavramı yozlaştırıldığı için Furkan olarak Kur'an belirlenmelidir.
Not: İşin enteresan tarafı,hiçbir Kur'an ayetinde Son Peygamberimiz dahil hiçbir elçinin sünnetine, geleneğine, uygulayışına uymanın zorunlu olduğundan bahsedilmez. Kur'anda bir tek varlığın Sünnetinden bahsedilir; Allah.
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
Örneğin namazın nasıl kılınacağını sünnet etiketli uygulamalardan öğrenirim ama kaza namazı gibi ilavelerin Resulullah'a mal edilmesine karşı çıkarım. Fazladan namazların onun kişisel tercihi olduğunu ve yalnız kendisini bağladığını bilirim. "Onları da kıl, bak yoksa şefaat etmez sana ahirette" türü hikayelere kanmam.
.......................
Sözün özü sünnet Kur'ana ek bir unsur olarak değil, belki onu yaşama konusunda yardımcı bir unsur olarak görülmelidir. Fakat aradan yüzlerce yıl geçtiği ve sünnet kavramı yozlaştırıldığı için Furkan olarak Kur'an belirlenmelidir.
Bu cümlelerde, anafikrin anlaşılır bir sâdelikte sunulduğunu düşünüyorum...
Katılma Tarihi: 23 nisan 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 35
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
selamu aleykum kardesım sunnet kuranın acıklamasıdır .rasulullah sav kuranı yasamıstır ve uygulamıstır ve paygamberımızın uygulaması bu gun gunumuzdekı sunnettır( kurana uyanları) allah bıze elçıye uymamızı emreder mesela bır ayette :dekı eger allahı sevıyorsanız bana uyun ....
soyle dıyemezmıydı dekı eger allahı sevıyosanız kurana uyun .....
baska ayetler bıze kurana sıkı tutulmamızı anlatmıstır tabıkı ama burada elcıye uymak..onemlı tutulmus..
namazlar hakkındakı gorusunede katılmıyorum ..allaha en guzel kullugu tabıkı rasulullah yapmıstır ..dolayısıyla onumuzde bır ornek kullugun nasıl yapılacagını kuranı nasıl hayata dokecegımızı bız rasulullahdan ogrenıyoruz ...ama sen reddedıyosun rasulullahın yaptıgı her şey allaha kulluk ıcındı ıtaat ıcındı smdı sen onundekı ornegı bırakıp kafana goremı ayetlerı kafana gore yor sonra kuran boyle dedı kuran boyle dıyor kuranda namaz uc vakıt yok tesettur yok yok kabe mescıdı aksamı ......allah sana hıdayet versın kardesım var sen boyle dusun ınsaallah sunnetın ıslamdakı onemını anlarsın sana bır de hadıs yazayım gercı kabul etmıyon ama bak sıteye yazmıstım emınım okumussundur bu hadıs yeter konu baslıgında oku ınsaallah
__________________ BEN MUSLUMANIM DEYIPTE ALLAHIN AYETLERINI YAYANLARDAN DAHA GUZEL KIM OLABILIR ?
selamu aleykum kardesım sunnet kuranın acıklamasıdır .rasulullah sav kuranı yasamıstır ve uygulamıstır ve paygamberımızın uygulaması bu gun gunumuzdekı sunnettır( kurana uyanları) allah bıze elçıye uymamızı emreder mesela bır ayette :dekı eger allahı sevıyorsanız bana uyun ....
.......
uhh Resulallah elbetde Kurani yasadi ve uyguladi. Burdaki mantik celiskisini gorebiliyormusunuz.Resuallah Kurani yasadi, o zaman iki secenegimiz var.
1. Resullah Kurani yasadigi icin Kurana olmayan bir konuda hukum koymamistir.
2. Resullah Kurani yasadi Kuranda olmayan konularda insan olarak hukum verdi bunlara uymak ve uymamakda serbestiz.
__________________ Müslümanim diye hic utanmiyorum.... Mevsim Bahar..Ben artık özgur bir müslümanım. Bir elimde KURAN, Bir elimde bahar çiçekleri ve arkamda 1400 yıllık hurafe, hadis, mezhep ve şeyhlerın enkazı.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma