HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Kur'an Çalışmaları
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Kur'an Çalışmaları
Konu Konu: AntiMezhep Mezhepçiliği Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
dost1
Admin Group
Admin Group


Katılma Tarihi: 28 haziran 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 538
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı dost1

Selamün Aleyküm! Değerli Semazen Kardeşim!

Değerli dostlar aracılığı ile iletme lutfunda bulunduğunuz; nezaket ve gayretlerimden dolayı şahsıma yönelttiğiniz teşekkür için sağolun. Ne diyeyim? Allah Razı olsun. Rabbim hepimizin de nezaket ve gayretlerimizi artırsın inşaAllah.

Bir önceki yazımda; “İnsanların ne söylendiğinden çok nasıl söylenildiği ile ilgilendiği gerçeği hiç aklımızdan çıkmaz inşaAllah diye” söze başlamıştım.

Neden Değerli Dostlar aracılığı ile şahsıma hitap ettiğinizi oldukça çok düşündüm. Yazdığım yazıları defalarca okudum. Farkında olmadan yaptığım bir hata var mı diye?

Kabul ederseniz Size aracısız seslenmeyi yeğliyorum.

Değerli Kardeşim!

Forumlar ilmi tartışmaların yapıldığı yerlerdir. İlmi tartışmalarda muhatap sadece karşımızdaki kişi değil, tartışmayı izleyen tüm kişilerdir. Bu nedenle kamuya açık olan ilmi tartışmalarda kullanılan sözcüklere ve kavramlara çok dikkat edilir.  Bu kaygı ile yazmaya çalışıyorum.

Diğer Kardeşlerimizle yaptığınız ilmi tartışmaya;

zulfikarxk Yazdı:

ben kendi anladığımı söyleyim konuyu uzatmayım muhekem hükmü açık ve net olan demek müteşabih okuyanın yorumuna ve anladığına göre demektirki allah kuranda derki namaz kıl oruç tut cünüken yıkan ve böyle direk emirler muhkemdir ama zorda kalan bir insana da derki domuz eti haram  ama zordaysen haddi aşmamak kaydıyla bunlardan ye yada seni ölümle tehdit ederk allaha ortak koşmanı istreyen bir toplumun zulmünden korunmak için kalbinle değilde dilinle onların istediğini söyle ben sizi kalbinizdekine göre  yargılaycağım der bunu da yine insanın tercihine bırakmış allah, misal bilal inkar etmedi eza gördü ama dileyen inkar edebilir isterse sözle bu müteşabih demektir veya avlanmayla ilgili ayet ve buna benzer ayetler kurandaki müteşabihlik böyle olmalı ve böyledirde yoksa sen ne yazdığını anlatamayan bir mektup gördünmü kuranda allah tarafından insanlara gönderilen bir mektup allah anlaşılmayan bir mektupla insanlardan ne yapmalarını nasıl ister eğerki konuya vakıf olduysanız bu konuyu kapatalım başka bir konuyu açalım lütfen dostlar

Kardeşimize verdiğiniz “Maalesef, müteşâbihât konusunu kapatılması mümkün olmayacak bir yöne çekmişsiniz.. Yanlış! Çok yanlış! “ cevabınız üzerine;Katkıda bulunabilir miyim düşüncesiyle Zümer 23, Ali İmran 7 nci ayetlerini örnek göstererek muhkem, müteşabih, te’vil kavramları ile ilgili açıklamalar yaparak katılmıştım.

Örnek verdiğim:

Ali İmran 7:” Sana Kitap'ı indiren O'dur. Onda Kitap'ın temeli olan kesin anlamlı ayetler vardır, diğerleri de çeşitli anlamlıdırlar. Kalblerinde eğrilik olan kimseler, fitne çıkarmak, kendilerine göre yorumlamak için onların çeşitli anlamlı olanlarına uyarlar. Oysa onların yorumunu ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar: «Ona inandık, hepsi Rabbimiz'in katındandır» derler. Bunu ancak akıl sahipleri düşünür;”

Ayetin meali  ile yazımın sonundaki :

Böyle ifade edildiğinde de  müteşabih ayetlerin o birbirinden güzel, birbirine benzeyen, açık seçik anlamları Allah tarafından ve ehil kimseler tarafından “bu anlam birinci, şu anlam ikinci,şu anlam üçüncü,  ….” gibi ard arda sıralanabilir, önceliklenebilir. İşte müteşabih ayetlerin te’vili bu demektir. Yoksa  “Müteşabih ayetler kapalıdır, müşkildir herkes anlayamaz, onların yorumunu ancak Allah bilir veya onları ancak Allah ve ehil kimseler (Rasihun) yorumlar” diye bir şey yoktur.

Paragraftaki çelişkiyi görüp bu çelişkiye soru işaretleri ile dikkat çekmiştiniz.

Şimdi muhkem, müteşabih ve te’vil kavramları üzerinde görüş beyan eden bir kimse, görüşüne ters gelen muhkem (tefsire muhtaç)  ve müteşâbih (te’vile muhtaç) ifadelerini görmeden geçebilir mi? Lütfen bunu ilmi bir gayret olarak algılamaya çalışın.

Cevaplarıma en sondan başlıyorum.

Not: Âli İmran:7'yi Sn. Yaşar Nuri Öztürk gibi çeviren başka Türkçe mealler var mı bilmiyorum.. Ancak, bendeniz bu nevi mesajlar kaleme alırken mealleri zamandan kazanmak için kullanıyorum.. Mealleri orijinal metinle mukayese ederek kullanmaya çalışıyorum. Eğer, Sn. Öztürk'ün âyetin ilgili bölümünde farklı bir tercihi olduğunu görseydim; çeviriyi kendi algılayışıma göre kendim yapacaktım.  

Buradaki sözümüz:

“Genelde tüm çevirilerde “..müteşabihin te’vilini yalnız Allah bilir..”  ifadesi vardır.Bilebildiğim kadarıyla bir tek  Yaşar Nuri Öztürk Çevirisi sizin dediğiniz şekildedir. Yaşar Nuri Öztürkten başka dediğiniz anlamda  çeviri varsa lütfen bildirin. Çok mutlu olurum.” şeklindeydi. Vurgunun nereye yapılacağı ile ilgili idi ki, bu durum önceki iletilerimde:

“Bilginlerin çoğu, “…oysa onun tevilini Allah’tan başka kimse bilmez…” cümlesinde lafza-i celâl üzerinde durmanın gereğine hükmetmişler, böylece müteşâbihin te'vîlini Allah'tan başka kimsenin bilemeyeceği kanâatine varmışlardır. Bu görüşe göre lafza-i celâlden son­raki vâv, iptidâiyyedir. O zaman mânâ şöyle olur: "Onun te'vîlini Allah'tan başka kimse bilmez; ilimde râsih olanlar, 'ona inandık, hepsi Rabbimiz katındandır' derler."

 

Bazı bilginlere göre de lafza-i celâlden sonraki vâv, 'âtıfadır. O zaman mânâ şöyle olur: "Onun te'vîlini, ancak Allah ve ilimde râsih olanlar bilir." Abdullah ibn Abbâs'ın, “Ben onun te'vîlini bilenlerdenim" dediği rivayet edilir.”

Şeklinde belirtmiştik.

 Mealde de “…"Onun te'vîlini Allah'tan başka kimse bilmez; ilimde râsih olanlar, 'ona inandık, hepsi Rabbimiz katındandır' derler." Anlamını esas almıştık.

 

Türkiye’de bildiğim mevcut mealler bu şekliyle almışlar bir tek Yaşar Nuri Öztürk farklı almış, bununla ilgili bilginiz var mı ?   diye sorarak bilgilenmek istemiştim.

Yukarı dön Göster dost1's Profil Diğer Mesajlarını Ara: dost1
 
dost1
Admin Group
Admin Group


Katılma Tarihi: 28 haziran 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 538
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı dost1

Semazen yazdı:

Not: Hz. Yûsuf rüyaları vahiy yoluyla te’vil etmemiştir. Yâni, sûrede örneklenen herbir rüya için ayrı bir vahiy almamıştır. Kehf Sûresinde, Hz. Musa’nın yol arkadaşlığı yaptığı gizemli kişinin de ne zikredilen olaylardaki etkinliğinin ne de olayların daha sonra yaptığı te’vilinin vahye dayandığına dair elimizde bir delil yoktur. “

Yusuf 6:” Ve kezâlike yectebiyke Rabbüke ve yuallimüke min te'viylil ehadiysi ve yütimmu nı'metehu aleyke….”

Yusuf 15:” Fe lemma zehebu bihi ve ecmeu en yec'aluhu fiy ğayabetil cübbi, ve evhayna ileyhi le tünebbiennehüm bi emrihim hazâ ve hüm la yeş'urun;

Yusuf 21: “...ve linuallimehu min te'viylil ehadiys…”

Yusuf 22:”  Ve lemma beleğa eşüddehu ateynahü hükmen ve ılman ve kezâlike neczil muhsiniyn;

Yusuf 37:”  Kale la ye'tiyküma taamün türzekanihi illâ nebbe'tüküma bi te'viylihi kable en ye'tiyeküma zâliküma mimma allemeniy Rabbiy inniy terektü millete kavmin la yu'minune billahi ve hüm bil ahireti hüm kafirun;

Yusuf 41:”  Ya sahıbeyissicni emma ehadüküma feyeskıy Rabbehu hamra ve emmel aharu feyuslebü fete'külüt tayru min ra'sih kudıyel emrulleziy fiyhi testeftiyan;

Yusuf 100: “Ve refea ebeveyhi alel Arşi ve harru lehu sücceda* ve kale ya ebeti hazâ te'viylü ru'yaye min kabl kad cealeha Rabbiy Hakka ve kad ahsene Biy iz ahreceniy minessicni ve cae biküm minel bedvi min ba'di en nezeğaşşeytanu beyniy ve beyne ıhvetiy inne Rabbiy Latıyfün lima yeşa' inneHU HUvel Aliymul Hakiym;

 

Yusuf 101:”  Rabbi kad ateyteniy minel mülki ve allemteniy min te'viylil ehadiys FatıresSemavati vel Ardı ente veliyyiy fiyd dünya vel ahireti, teveffeniy müslimen ve elhıkniy bissalihıyn;”

Yusuf 111:”  Lekad kâne fiy kasasıhim ıbretün li ülil elbab* ma kâne hadiysen yüftera
ve lâkin tasdiykalleziy beyne yedeyhi ve tafsıyle külli şey’in ve hüden ve rahmeten li kavmin yu'minun;

 

Bu ayetlere rağmen “Hz. Yûsuf rüyaları vahiy yoluyla te’vil etmemiştir” derseniz saygı duyarım.Karar sizindir.

 

Semazen yazdı:
Kehf Sûresinde, Hz. Musa’nın yol arkadaşlığı yaptığı gizemli kişinin de ne zikredilen olaylardaki etkinliğinin ne de olayların daha sonra yaptığı te’vilinin vahye dayandığına dair elimizde bir delil yoktur. 

Kehf 65:” Feveceda abden min ıbadina ateynahu rahmeten min ındina ve allemnahu min ledünna ılma;”

 

Kehf 82:” Ve emmel cidaru fekâne li ğulameyni yetiymeyni fiyl mediyneti ve kâne tahtehu kenzün lehüma ve kâne ebuhüma saliha feerade Rabbüke en yeblüğa eşüddehüma ve yestahrica "kenzehüma rahmeten min Rabbik ve ma fealtühu an emriy* zâlike te'vilü ma lem testı' aleyhi sabra;”

 

Bu ayetlerin delil olduğunu düşünüyorum.

 

Semazen yazdı:

Soru şu... Âli İmran:7. Âyet muhkem mi; müteşabih mi?? Bu âyet üzerinde yaptığımız çalışmalar tefsir mi; te’vil mi?? 14. Asır boyunca uzmanların ortaya koydukları görüşlere hangi zâviyeden bakılmalı??  (Bu sorular Sn. Dost1’i bağlamıyor.. Çünkü, kendisi muhkem ve müteşabihi Kitabı Mukaddes’e has görüyor..) 

 

Önceki iletinizdeki  yazımdan çıkardığınız 1 nolu  özet:” 1) Âli İmran: 7. Âyetindeki “muhkem ve müteşâbih” in Kurân ile ilgisi yoktur.(Görüş böyle olunca, bendenizin bir önceki mesajımla ortaya koyduğum soru işaretleri karşılığını bulmuştur.)”

  şeklinde değil miydi ?  yine 3 nolu sorunuz aşağıdaki şekilde değil miydi?

 

3) Âli İmran:7’deki Kitâb, Tevrat ve İncil değildir; Kurân’dır! Bu tespiti yaparken; ortaya koyduğumuz soru şudur: Muharref (tahrif edilmiş) kitapların muhkemi müteşâbihi olur mu? Zâten tahrif edilmiş..  İçlerindeki doğruların tespitini ise ancak Kurân ile yapabilirsiniz.

Yanıtı da  aşağıdaki şekilde verilmemiş miydi?

Yazımda geçen ifade aşağıdaki gibidir.

Şimdi, Medîne döneminde, Hıristiyan heyetiyle  Peygamber Efendimiz  arasında geçen tartışmalar üzerine indiği rivayet edilen bu husus, âyetlerinin sözgeliminden de anlaşılan Âl-i İmrân Sûresi'nin 2'nci ve 7'nci âyetlerinde anılan"el-Kitab " ile Kur'ân'ın değil, Kur'ân'ın kaynağı olan ana Kitabın, yani Tevrat ve İncil'in de esasının kastedildiği açıktır.

Âli Îmrân 7. âyette kastedilen Kitâb, Kur'ân öncesi İlâhî Kitâb,yani Tevrât-İncîl 'dir. (Bu cümle, tesbitinizdeki anlama gelebilir. Doğrusu yukarıdaki paragraftaki gibi olacaktır.)

Muharref olanlar, Allah kitabının kendi değil, insanların ellerinde bulunan Tevrat ve İncil kitaplarıdır. A’li İmran Suresinin 3. ayetinde adı geçen kitap, sadece Peygamber Efendimize indirilen değil, Musa ve İsa peygamberimize de kendi dillerinde verilen Allah kitabının aslıdır. O kitabın içeriği Peygamber Efendimize kendi diliyle indirilmiştir. Çünkü Peygamber Efendimize bütün olarak bir kitap indirilmemiştir. Ona gelen vahiyler henüz kitap değil Kur’an(Okuma parçası) ya da Furkan (Doğruyu, eğriyi birbirinden ayırt eden hikmetli sözler) idi. Musa Peygambere Tevrat’ı (İlahi yasa), İsa peygambere İncil’i (İlahi Müjde) indiren Allah, bunların içeriği olan Furkan’ı da Peygamberimize vahyetmiştir.

Ali İmran suresinden çok önce inmiş olan Ankebut Suresinin 45-49 ile Ra’d Suresinin 36-37 nci ayetlerini dikkatle düşündüğümüzde:Ankebut 45 de ”O Kitap’dan sana vahyedileni oku.” buyuruluyor. O Kitap sözüyle, Kur’an’dan önce inmiş olan Tevrat ve eklerinin kastedildiği açıktır. Bu surede anlatılan kıssalar, onun kıssalarıdır. İbranice olan O Kitap’dan, o ibret verici kıssalar Peygamber Efendimize Arapça olarak vahyedilmiştir.

46 ncı ayet de 45 nci ayette anılan el Kitap ile Tevrat’ın kastedildiğini gösterir. Bu ayette mü’minlere O Kitap ehliyle en güzel tarzda tartışmaları, onların içinde haksızlık edenler olursa o tür insanlara kendi usluplarıyla karşılık verebilecekleri; doğru ve ihlaslı  kitap ehline:” Biz bize indirilene de, size indirilene de inandık, sizin de bizim de Tanrımız birdir. Biz de O’na teslim olanlarız.” demeleri buyuruluyor.

47-49 ncu ayetlerde Kitap ehlinin, Peygamber Efendimize vahyedilen Kur’an’ın Allah tarafından indirildiğine inandıkları gibi, Mekkelilerden de ona inananların bulunduğu, Allah’ın ayetlerini kafirlerden başkasının inkar etmeyeceği belirtiliyor. Peygamber Efendimizin daha önce bir kitap okumadığı, yazı da yazmadığı, kendisine gelen bu sözlerin, kendilerine ilim yani Kitap verilmiş olanların göğüslerinde bulunan açık ayetler olduğu bildiriliyor ve Allah’ın ayetlerini, zalimlerden başkasının inkar etmeyeceği vurgulanıyor. “kendilerine ilim verilmiş olanlar” deyimi, Kitap ehli için kullanılan bir deyimdir.

İsra 107 :” De ki:”Siz ister ona inanın, ister inanmayın. O, daha önce kendilerine ilim verilenlere okunduğu zaman onlar, derhal çeneleri üstüne secdeye kapanırlar.”

Enbiya 7:” Bilmiyorsanız, Zikir ehline (Kitap ehline) sorunuz.”

Ra’d 43: “De ki: Benimle sizin aranızda Allah’ın ve yanında Kitap bilgisi bulunanların tanıklığı yeter.”

Ayetleri ve benzerleri: Kitap ile, Kur’an’dan önce inmiş olan Tevrat ve İncil’in; Kitap bilgisi bulunanlar, kendilerine ilim verilmiş olanlar, kitap ehli, zikir ehli ile de Kur’an’dan önce İlahi Kitap’a sahip bulunan Yahudi ve Hıristiyanların  kastedildiğini açıkça gösterir.

Ra’d 36,37 :”Kendilerine Kitap verdiğimiz kimseler, sana indirilenden sevinirler. Fakat şu kabilelerden, onun bir kısmını inkar edenler vardır. De ki: Bana, yalnız, Allah’a kulluk etmem ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmamam emredildi. Ben O’na davet ederim, dönüşüm de O’nadır.. Böylece biz onu, Arapça bir hüküm olarak indirdik. Eğer sana gelen bu ilimden sonra onların keyiflerine uyarsan, artık seni Allah’ın azabından kurtaracak ne bir veli, ne de koruyucu olmaz.”

Ra’d suresinin bu ayetlerinden birincisinde geçen el Kitap hiç kuşkusuz Kur’an’dan önceki İlahi Kitap olan Kitab-ı Mukaddes’tir. Kendisine Kitap verdiklerimiz ifadesi ile açıklanan o Kitabın verilmiş olduğu İsrail oğullarıdır. Çünkü Musa ve İsa peygamber de İsrail oğlu idi.İkinci ayetteki zamir de birinci ayette geçen el Kitap’a gitmektedir. Çünkü “onu” zamirinden önce bir ismin geçmesi gerekir. Burada Kitap’tan başka bir şey geçmemiştir. Bu durumda bu iki ayetten; Kitap sahiplerine verilmiş olan  O İlahi Kitap’ın” içeriğinin Peygamber Efendimize Arapça olarak vahyedildiği anlatılmaktadır.  Musa ve İsa peygambere verilen Kitap’ın içeriğinin Arapça olarak Peygamber Efendimize vahyedildiği ilkinden sonuna kadar kur’an surelerinde belirtilmiştir.

 Bakara146, Maide 83, isra 107, Ra’d 36,37,43, Enbiya 7 ayetlerinde Kitap ehli bilginlerinin Kur’an’ın anlattıklarının, kendi kitaplarında bulunanlara uygunluğunu kabul ettikleri bildirilmektedir. Buna benzer ifadeler Mekki ve Medeni olan bir çok ayette de vurgulanmaktadır.

Durum böyle olmasına rağmen, “ Bu sorular Dost1’i bağlamıyor…” yargısı sizce uygun mudur?

 

  Kur’an’ın denetiminde Tefsir sözcüğü ile ilgili bir değerlendirme yaptım ve tefsir yerine tebyin kullanmanın daha yerinde olacağını belirttim. Bu tesbite katılır ya da katılmazsınız tercih sizindir. Belirttiğiniz gibi Din literatüründe var diye tefsir sözcüğünü kullanmaya devam edebilirsiniz.

 

Semazen yazdı:

Âli İmran:7. Âyeti esas alarak sorumuzu geliştirelim...

Âyette geçen muhkem ve müteşâbihin Kurân’la ilgisi yoksa......  “Kitab” Tevrat ve İncil’se..... Bu ikisi Peygamberimize Arapça olarak indirildiyse... Peygamberimizle görüşen hıristiyan heyet içinde kötü niyetli “ilimde râsih olanlar” varsa.... Muhkem ve müteşabih aslında (Dost1’e göre) Tevrat ve İncil’le ilgiliyse.....

VAZGEÇTİM... :))

Lütfen vazgeçmeyin sorunuzu tamamlayabilirsiniz.

Yarım bıraktığınız soru ile ilgili olarak önceki iletimde olanı tekrarlıyorum.

 

“Bu  kısa özet bilgiden sonra Ali İmran 7. ayete geçebiliriz.

Bu âyette Kitabı Allah'ın indirdiğini, onun temel âyetlerinin muhkem olduğunu; bir kısım âyetlerinin de müteşâbih olduğunu; kalblerinde eğirilik olanların, fitne yapmak ve onun bildirdiği sonuca uğramak için müteşâbih olanların ardına düştüklerini; oysa onun te'vîlini Allah'tan başka kimsenin bilemeyeceğini; ilimde râsih olanların ise "ona inandık, hepsi Rabbimiz katındandır diye­ceklerini bildirmekte ve sadece sağduyu sahiplerinin öğüt alacağı vurgu­lanmaktadır.

Şimdi, Medîne döneminde, Hıristiyan heyetiyle  Peygamber Efendimiz  arasında geçen tartışmalar üzerine indiği rivayet edilen bu husus, âyetlerinin sözgeliminden de anlaşılan Âl-i İmrân Sûresi'nin 3'ncü ve 7'nci âyetlerinde anılan"el-Kitab " ile Kur'ân'ın değil, Kur'ân'ın kaynağı olan ana Kitabın, yani Tevrat ve İncil'in de esasının kastedildiği açıktır. İşte Hıristiyanlarla veya daha genel deyimiyle Kitâb ehliyle tartışma üzerine inen bu âyetlerde, Hıristiyanların Kutsal Kitabına işaret ediliyor; o Kitabın muhkem âyetleri yanında müteşâbih (çeşitli anlamlara çekilebilecek dere­cede birbirine benzer) âyetlerinin de bulunduğu, yüreklerinde eğrilik bu­lunan kimselerin, dinin temel hükümlerini belirten açık anlamlı âyetleri bırakıp, başka anlamları çağrıştıracak müteşâbih âyetlerini iste­dikleri biçimde yorumlamaya kalkarak halk üzerinde fitne kurmağa çalıştıkları; Kitâb'in te'vîlini istedikleri, oysa Kitabın te'vîlini yalnız Allah'ın bildiği; derin bilgi sahiplerinin ise hepsinin Allah katından olduğunu söyleyip Kitabın tamamına teslîm oldukları anlatılmaktadır.

Söz konusu âyette, âyetleri müteşâbih olan Kitâb, Kur'ân değil, Kitâb-ı Mukaddes'tir. Yüce Allah, müteşâbihleri içeren O Kitabı tam anlaşılır hale getirerek, yani muhkem olarak Peygamber Efendimize vahyetmiştir. Kur'ân 'in tamamı muhkemdir, açık anlamlı olarak indirilmiştir.

 Kamer 17,22,32,40:”Andolsun biz, Kur'ân'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?”

 

Kur'ân-ı Kerîm'de, "kendilerine Kitâb verilenler Kendilerine bilgi verilenler", "'ilimde râsih olanlar (derin bilgi sahipleri)" deyimleri hep Kitâb ehli bilginleri hakkında kullanılır düşüncesindeyim.

Meryem Sûresi:

 16 ayette: "Kitâb'taki Meryem'i de an. Bir zaman o ailesinden ayrılıp doğu yönünde bir yere çekilmişti.”

 41. ayette “Kitâb 'daki İbrahim'i de an; gerçekten o, çok doğru bir peygamberdi.”,

 51. ayette“Kitâb'taki Musa'yı da an, çünkü o, içi temiz (bir insan)dı ve elçi bir peygamberdi.”

 54. ayette “Kitâb'daki İsmail’i de an. Çünkü o sözünde duran, elçi bir peygamberdi.”                56.ayette” Kitap’taki İdrîs'i de an. Çünkü o, çok doğru bir peygamberdi.”

 

Bu âyetlerde el-Kitâb ile hep Kur'ân öncesi İlâhî Kitabı kastedilmektedir. Yani "Kitâbda anlatılan Meryem'i, İbrâhîm'i, Musa'yı, İsmâ'îl'i, İdrîs'i an" demektir. Bu anılan peygamberlerin hepsi, Kitâb-ı Mukaddes'te anlatılan peygamberlerdir.

Kur'ân-ı Kerîm'de: kendilerine bilgi verilenler, Zikir ehli, ilimde râsih olanlar" ta'birleri, hep Kitâb ehli bilginleri hakkında kullanılmıştır. Ali İmran 7. âyette ilimde râsih olanlar tabîri de Kitâb ehlinin, derin bilgi sahibi iyi niyetli insanlarını kastetmektedir

 

 

Bundan dolayı Âl-i İmrân 7. âyette sözü edilen müteşâbih âyetler, Kur'ân'ın değil, Kur'ân 'dan önceki Kitâb'ın âyetleridir. O âyetlerin ardına düşenler ve Kitâb'ın te'vîliyle uğraşanlar da Peygamber'e gönül vermiş sahâbîler olmadığı gibi, râsih âlimler de sahâbîlerin âlimleri değildir. Bu âyet, tamamen Hıristiyan din uzmanlarının, Kitâb-ı Mukaddes karşısındaki tutumlarını anlatmaktadır. Yoksa Kur'ân'ın âyetleri hakkında "müteşâbih" sıfatı; anlamı kapalı, çeşitli anlamlara gelebilen mânâsında değil; güzellikte, sağlamlıkta birbirine benzer, hepsi birbirinden güzel mânâsindadır.

Kur'ân 'da mânâsı zor olan hiçbir âyet bu­lunmadığını değil, Ali İmran 7. âyetteki muhkem ve müteşâbih ile Kur'ân'dan önceki Kutsal Kitabın âyetlerinin kastedildiğini anlatmak istiyoruz. Elbette Kur'ân'ın da hurûf-i mukatta'a gibi; Allah'ın insanlara benzer sıfatlarla anlatılması gibi, herkesçe hemen kavranamayacak noktaları vardır. Allah'ın, insan­lara benzer sıfatlarla anılması  gayet doğaldır. Felsefî düşünenler, bunları yoruma tabi tutarlar. Ama kamu için bu âyetlerin anlamı kapalı değil, açıktır. Önemli olan da bu âyetlerin, Arapçada ifade ettiği mânâlardır. Yaratan, ancak yaratılanların düzeyindeki sözlerle anlatılabilir. Başka türlü, yaratanla yaratılan arasında iletişim mümkün olmaz.

Araplar ümmî olduklarına ve râsih âlimler ta'bîri ile de Kitâb ehlinin insaflı bilginleri kastedildiğine göre; Âli Îmrân 7. âyette kastedilen Kitâb, Kur'ân öncesi İlâhî Kitâb,yani Tevrât-İncîl 'dir ve müte­şâbih âyetler de Kur'ân'in âyetleri değil, o Kitabın âyetleridir. Müteşâbihlerin ardına düşenler de müslümanlar değil, Kitâblannın âyetlerini kasden yanlış anlamlara çeken, istedikleri biçimde tefsîr edip ayrıntılara, ayrılıklara, bölünmelere sebeb olan  Kitâb ehlidir. Özellikle ayrıntılara girerek dinlerini parça parça eden, tevhidi bozup, peygamberlerini tanrılaştıran, üçleme inancına sapan Hıristiyanlardır. Çünkü Peygamber Efendimizin sahâbîleri, onun zamanında bu tür yorumlardan uzak idiler. Onlar sâf îmân düzeyinde yaşıyorlardı. Henüz mezheb ayrılıklarına neden olacak kelâmı tartışma düzeyine varmamışlardı. Bu, ancak İslâm, ilim olarak işlenmeğe başladıktan sonra, yani sahâbî asrından sonra belirmeğe başla­mıştır. Bu 7. âyet, ileride vukubulacak bir olaydan değil; vukubulmuş, 

süregelen olaydan söz etmektedir.

Yukarı dön Göster dost1's Profil Diğer Mesajlarını Ara: dost1
 
dost1
Admin Group
Admin Group


Katılma Tarihi: 28 haziran 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 538
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı dost1

Semazen yazdı:

Değerli Dostlar!

Nasıl bizim rüyalarımızın sembolik dilini anlamakta güçlük çekiyorsak ve bir bilene sorma ihtiyacı duyuyorsak; zindan arkadaşlarının ve ülke emirinin Hz. Yusuf’a sorduğu gibi –ki o tâbir etmedi; te’vil etti...... Aynı şekilde bizim Kurân’ımızın bazı âyetlerini anlamakta yetersiz kalışımızla neden barışmıyoruz??? Bu vâziyet dâhilinde bazı insanların te’vil yeterliliğine sahip olabilecekleri ihtimalini neden garipsiyoruz....???

 

Tevili yapan Hazreti Yusuf peygamberdi ve  bu ilmi Allah’tan vahiyle almıştı. Ayetlerin orijinalini yazımın başında  yazmıştım. Zamandan kazanmak için meallerini diyanetinkinden veriyorum.

 

[012.006] [DI] «Rabbin seni böylece rüyandaki gibi seçecek, sana rüyaları yorumlamayı öğretecek; daha önce, ataların İbrahim ve İshak'a nimetlerini tamamladığı gibi, sana ve Yakub soyuna da tamamlayacaktır. Doğrusu Rabbin bilir, hakimdir.»

 

[012.021] [DI] Mısır'da onu satın alan kimse karısına: «Ona güzel bak, belki bize faydası olur yahut ta onu evlat ediniriz» dedi. Biz işte böylece Yusuf'u o yere yerleştirdik; ona, rüyaların nasıl yorumlanacağını öğrettik. Allah, işinde hakimdir, fakat insanların çoğu bunu bilmezler.

 

[012.022] [DI] Erginlik çağına erince ona hikmet ve bilgi verdik. İyi davrananları böyle mükafatlandırırız.

 

[012.037] [DI] Yusuf: «Rabbimin bana öğrettiği bilgi ile, daha yiyeceğiniz yemek gelmeden size onu yorumlarım. Doğrusu ben, Allah'a inanmayan ve ahireti inkar eden, bir milletin dinini bırakmışımdır.

 

[012.041] [DI] «Ey mahpus arkadaşlarım! Biriniz efendinize şarap sunacak, diğeri asılacak ve kuşlar başından yiyecektir. Sorduğunuz iş işte böylece kesinleşmiştir.»

 

[012.100] [DI] Ana babasını tahtın üzerine oturttu, hepsi onun önünde (Allah'a secde edip) eğildiler. O zaman Yusuf: «Babacığım! İşte bu, vaktiyle gördüğüm rüyanın çıkışıdır; Rabbim onu gerçekleştirdi. Şeytan, benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra, beni hapisten çıkaran, sizi çölden getiren Rabbim bana pek çok iyilikte bulundu. Doğrusu Rabbim dilediğine lütufkardır, O şüphesiz bilendir, Hakim'dir» dedi.

 

[012.101] [DI] «Rabbim! Bana hükümranlık verdin, rüyaların yorumunu öğrettin. Ey göklerin ve yerin yaradanı! Dünya ve ahirette işlerimi yoluna koyan sensin; benim canımı müslüman olarak al ve beni iyilere kat.»

 

Semazen yazdı:

Aynı şekilde bizim Kurân’ımızın bazı âyetlerini anlamakta yetersiz kalışımızla neden barışmıyoruz??? Bu vâziyet dâhilinde bazı insanların te’vil yeterliliğine sahip olabilecekleri ihtimalini neden garipsiyoruz....???

Kamer 17,22,32,40:” Ve lekad yessernel Kur'âne lizzikri fehel min müddekir;”

[054.017] [DI] And olsun ki Kuran'ı, öğüt olsun diye kolaylaştırdık; öğüt alan yok mudur?

 

Semazen yazdı:

“…te’vil yeterliliğine sahip olabilecekleri ihtimalini neden garipsiyoruz....???”

Bu konu başlığı altında yazdığım ilk yazımda;

    Muhkem ayetler: “Hüküm içeren” ayetler demektir. Ki bu ayetler açıktır, nettir ve tek bir anlam ifade ederler.Bu ayetlerden ikinci ve üçüncü……başka bir anlam çıkarılamaz.

    Müteşabih ayetler: “Birden çok, birbirine benzer, birbirinden güzel ve her biri açık açık anlaşılan ayetler” demektir.

     Müteşabih ayetlerde, mecaz, kinaye ve diğer edebi sanatlar kullanılmış, her seviyedeki insanın  anlayabileceği şekilde  benzetmeler yapılarak   örneklemeler verilmiştir. Bu benzetme ve örneklemeler  de açık seçiktir, kesinlikle müşkil ve anlaşılmaz, kapalı değildir.

 

    Te’vil= Yorum anlamıyla değerlendirilmektedir. Böyle olunca da  müteşabih ayetler hakkında yorumlar yapılmakta veya yapılamamaktadır.Bazıları da tevil’i tefsir anlamında kullanmaktadır.

 

    İşin aslına gelinecek olunursa  “Tevil” sözcüğü “geriye dönüş” anlamındaki “evl” sözcüğünün tefil babından mastarıdır.“evvele, yüevvillü, te’vilen,….” diye çekimi yapılır.Türkçe’deki  “evvel/ilk” sözcüğü de bize Arapça’daki bu sözcükten gelmiştir.

 

    Buna göre “te’vil” sözcüğünün anlamı, “geriye dönüş” anlamından, değişimle, “tedbir/arkalaştırma” ve takdir/ayarlama” anlamındadır. Bunu tam olarak  Türkçeleştirirsek anlam;  “1’inci  2’nci, 3’üncü …..” gibi ardı ardına dizmek”, “öncelik sırasına dizmek, öncelikleştirmek” olarak  ifade edilebilir.

 

    Böyle ifade edildiğinde de  müteşabih ayetlerin o birbirinden güzel, birbirine benzeyen, açık seçik anlamları Allah tarafından ve ehil kimseler tarafından “bu anlam birinci, şu anlam ikinci,şu anlam üçüncü,  ….” gibi ard arda sıralanabilir, önceliklenebilir. İşte müteşabih ayetlerin te’vili bu demektir. Yoksa  “Müteşabih ayetler kapalıdır, müşkildir herkes anlayamaz, onların yorumunu ancak Allah bilir veya onları ancak Allah ve ehil kimseler (Rasihun) yorumlar” diye bir şey yoktur.

 

Görüldüğü gibi muhkem ile müteşabih iddia edildiği gibi birbirinin karşıt anlamlısı da değildir.

 

 

Semazen yazdı:

“Hüve’llezi enzele aleyke’l-Kitâbe.... (Türkçe karşılığı ve Dost1’in Kitâb hakkındaki görüşü..) ........

 

Allahaşkına! Bir önceki iletimden kopyala yapıştır yaptığım aşağıdaki cevaptan sorunuza yanıt alamadınız mı?

Şimdi, Medîne döneminde, Hıristiyan heyetiyle  Peygamber Efendimiz  arasında geçen tartışmalar üzerine indiği rivayet edilen bu husus, âyetlerinin sözgeliminden de anlaşılan Âl-i İmrân Sûresi'nin 2'nci ve 7'nci âyetlerinde anılan"el-Kitab " ile Kur'ân'ın değil, Kur'ân'ın kaynağı olan ana Kitabın, yani Tevrat ve İncil'in de esasının kastedildiği açıktır.

Âli Îmrân 7. âyette kastedilen Kitâb, Kur'ân öncesi İlâhî Kitâb,yani Tevrât-İncîl 'dir. (Bu cümle, tesbitinizdeki anlama gelebilir. Doğrusu yukarıdaki paragraftaki gibi olacaktır.) (Not: Al-i İmran 2 nci yi 3 üncü olarak düzeltiyorum.)

 

7-) Huvelleziy enzele aleykel Kitabe:O, Kitab’ı sana inzal etti.

 minhu ayatun muhkematun: Ondan ayetler muhkemdirler.

 hünne Ümmül Kitabi:ki onlar Ümmül Kitapdır.

 ve uharu müteşabihat:Diğerleri de müteşabihdirler.

fe emmelleziyne fi kulubihim zeyğun: Ama kalplerinde eğrilik olanlar,

 feyettebiune ma teşabehe minhübtiğael fitneti vebtiğae te'viylih: Fitne aramak ve te’viline gitmek için onun müteşabih ayetlerinin ardına düşerler.

 ve ma ya'lemu te'viylehu illAllahu, : Onun te’vilini Allah’tan başka kimse bilmez.

 ver rasihune fiyl ılmi yekulune amenna bihi: İlimde derinleşmiş olanlar ise biz ona inandık derler.

küllün min ındi Rabbina: Hepsi Rabbimizin katındandır.

 ve ma yezzekkeru illâ ulul elbab; öz akıl sahiplerinden başkası düşünüp öğüt almaz.

Varsa, her türlü hata bizdendir. Rabbim özde olanları biliyor. Dini yalnız kendine özgülemek için çalıştığımızı biliyor. Yüce Kitabımız Kur’an’ ı anlamak için yaptığım çalışmalardaki kusurlarımdan yanılgılarımdan Tevvab olan Rabbime sığınıyorum.

Kusursuz olan Allah’tır.

Şüphesiz en doğrusunu Allah bilir.

Sevgi saygı ve muhabbetle Allah’a emanet olunuz.

[043.044] [DI] Doğrusu bu Kuran sana ve ümmetine bir öğüttür, ondan sorumlu tutulacaksınız.

 

Yukarı dön Göster dost1's Profil Diğer Mesajlarını Ara: dost1
 
Mircan
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 25 agustos 2005
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 1277
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Mircan

Semazen Yazdı:

Mircan'a özel not: Arada bir olsa da ve ne kadar kısa tutmaya çalışsak da yine de uzun olan bu mesajları okumuyor musun ki, iki de bir benden şu konuda bu konuda mesaj istiyorsun... :)) Yeter artık, Mircan! :)) "Ben ezelden beridir hür yaşadım; hür yaşarım! Hangi çılgın (bu sen oluyorsun) bana zincir vuracakmış(?) şaşarım!" :)))

Semazen'e özel iade-i not:)

Mesajların dediğin gibi o kadar kısa olmuş ki okumaya doyamadım:))) Ayrıca açmış olduğum caaanımmm "Antimezhep mezhepçiliği" konusunuda Muhkem, mütaşabih konusuna getirdiniz ya pes size:) Aslında suç biraz da bende nerden çıktı ağzımdan muhkem müteşabih ifadeleri hay dilimi eşek arıları soksaydı:)))

Semazen efendi bugüne kadar hür yaşamış olabilirsin amma şu saatten sonra böyle bir lüksün yok.Yanlış insana çarptın daha dur sen neler isteyeceğim senden,bulmuşum "bilgi küpünü" bırakırmıyım.

Son olarak yazdıklarınızı sakin kafayla olmasada okudum çok iyi çözümleyememekle beraber birascıkta:) kafam karıştı doğrusu,benim gibi henüz ilimde rasih olmayan arkadaşlar için biraz daha anlaşılır tartışmanız hususunda gereğini zat-ı alilerinize arz ediyorum:)

Yukarı dön Göster Mircan's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Mircan
 
Semazen
Ayrıldı
Ayrıldı
Simge

Katılma Tarihi: 26 ocak 2006
Gönderilenler: 679
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Semazen

dost1 Yazdı:
Neden Değerli Dostlar aracılığı ile şahsıma hitap ettiğinizi oldukça çok düşündüm. Yazdığım yazıları defalarca okudum. Farkında olmadan yaptığım bir hata var mı diye?

Ve Aleyküm Selam, Sevgili Dost1! :)

Sizi yorduğum ve farkında olmadan üzdüğüm hissine kapıldım.. Özür dilerim.. Ancak, umuma hitâben yazılarımı kaleme almak bendenizin sıklıkla tercih ettiği bir tarz.. Bu tarzın okuyucuya daha sıcak geldiği yönünde bir düşünceden hareket ediyorum. Müzâkerelerin teknik ve yorucu yönünü hafifletebilecek yazım inceliklerinin katkısına inanıyorum. İmkân nisbetinde ve kabiliyetim elverdiğince bu nevi incelikleri kullanmaya çalışıyorum.. Ancak, görülüyor ki kendimi daha fazla geliştirmem gerekiyor... :) 

dost1 Yazdı:
Kabul ederseniz Size aracısız seslenmeyi yeğliyorum.

Değerli Kardeşim!

Forumlar ilmi tartışmaların yapıldığı yerlerdir. İlmi tartışmalarda muhatap sadece karşımızdaki kişi değil, tartışmayı izleyen tüm kişilerdir. Bu nedenle kamuya açık olan ilmi tartışmalarda kullanılan sözcüklere ve kavramlara çok dikkat edilir.  Bu kaygı ile yazmaya çalışıyorum.

Kaygınızı paylaşıyorum...

dost1 Yazdı:
Cevaplarıma en sondan başlıyorum.

Not: Âli İmran:7'yi Sn. Yaşar Nuri Öztürk gibi çeviren başka Türkçe mealler var mı bilmiyorum.. Ancak, bendeniz bu nevi mesajlar kaleme alırken mealleri zamandan kazanmak için kullanıyorum.. Mealleri orijinal metinle mukayese ederek kullanmaya çalışıyorum. Eğer, Sn. Öztürk'ün âyetin ilgili bölümünde farklı bir tercihi olduğunu görseydim; çeviriyi kendi algılayışıma göre kendim yapacaktım.  

Buradaki sözümüz:

“Genelde tüm çevirilerde “..müteşabihin te’vilini yalnız Allah bilir..”  ifadesi vardır.Bilebildiğim kadarıyla bir tek  Yaşar Nuri Öztürk Çevirisi sizin dediğiniz şekildedir. Yaşar Nuri Öztürkten başka dediğiniz anlamda  çeviri varsa lütfen bildirin. Çok mutlu olurum.” şeklindeydi. Vurgunun nereye yapılacağı ile ilgili idi ki, bu durum önceki iletilerimde: ..........................

Türkiye’de bildiğim mevcut mealler bu şekliyle almışlar bir tek Yaşar Nuri Öztürk farklı almış, bununla ilgili bilginiz var mı ?   diye sorarak bilgilenmek istemiştim.

Mutabıkız. Sorunuzun cevabı olacak bilgiye sahip olmadığımı ifade etmenin yanında, okuyucunun merak edebileceğini düşünerek veya sebepsiz ilâve etme ihtiyacı duyarak meallerle irtibatımın durumu hakkında bilgi de vermişim..

N_S

Not: İnşaALLAH, devam edeceğim...

Yukarı dön Göster Semazen's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Semazen
 
Semazen
Ayrıldı
Ayrıldı
Simge

Katılma Tarihi: 26 ocak 2006
Gönderilenler: 679
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Semazen

Mircan Yazdı:

Semazen'e özel iade-i not:)

Mesajların dediğin gibi o kadar kısa olmuş ki okumaya doyamadım:))) Ayrıca açmış olduğum caaanımmm "Antimezhep mezhepçiliği" konusunuda Muhkem, mütaşabih konusuna getirdiniz ya pes size:) Aslında suç biraz da bende nerden çıktı ağzımdan muhkem müteşabih ifadeleri hay dilimi eşek arıları soksaydı:)))

Son olarak Semazen efendi bugüne kadar hür yaşamış olabilirsin amma şu saatten sonra böyle bir lüksün yok.Yanlış insana çarptın daha dur sen neler isteyeceğim senden,bulmuşum "bilgi küpünü" bırakırmıyım.

Son olarak yazdıklarınızı sakin kafayla olmasada okudum çok iyi çözümleyememekle beraber birascıkta:) kafam karıştı doğrusu,benim gibi henüz ilimde rasih olmayan arkadaşlar için biraz daha anlaşılır tartışmanız hususunda gereğini zat-ı alilerinize arz ediyorum:)

Zâtı Ali mi dedin?? Hz. Ali'den mi bahsediyorsun??

İmza:Bilgi Küpü :)

Yukarı dön Göster Semazen's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Semazen
 
Semazen
Ayrıldı
Ayrıldı
Simge

Katılma Tarihi: 26 ocak 2006
Gönderilenler: 679
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Semazen

Mircan Yazdı:
Son olarak Semazen efendi bugüne kadar hür yaşamış olabilirsin amma şu saatten sonra böyle bir lüksün yok.Yanlış insana çarptın daha dur sen neler isteyeceğim senden,bulmuşum "bilgi küpünü" bırakırmıyım.

"Kükremiş sel gibiyim; bendimi çiğner aşarım!

Yırtarım dağları; enginlere sığmam taşarım!"

Yukarı dön Göster Semazen's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Semazen
 
Suzi
Ozel Grup
Ozel Grup
Simge

Katılma Tarihi: 28 mart 2006
Yer: United States
Gönderilenler: 150
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Suzi

dost1 Yazdı:

......................

Kamer 17,22,32,40:” Ve lekad yessernel Kur'âne lizzikri fehel min müddekir;”

[054.017] [DI] And olsun ki Kuran'ı, öğüt olsun diye kolaylaştırdık; öğüt alan yok mudur?

Semazen yazdı:

“…te’vil yeterliliğine sahip olabilecekleri ihtimalini neden garipsiyoruz....???”

Bu konu başlığı altında yazdığım ilk yazımda;

    Muhkem ayetler: “Hüküm içeren” ayetler demektir. Ki bu ayetler açıktır, nettir ve tek bir anlam ifade ederler.Bu ayetlerden ikinci ve üçüncü……başka bir anlam çıkarılamaz.

    Müteşabih ayetler: “Birden çok, birbirine benzer, birbirinden güzel ve her biri açık açık anlaşılan ayetler” demektir.

     Müteşabih ayetlerde, mecaz, kinaye ve diğer edebi sanatlar kullanılmış, her seviyedeki insanın  anlayabileceği şekilde  benzetmeler yapılarak   örneklemeler verilmiştir. Bu benzetme ve örneklemeler  de açık seçiktir, kesinlikle müşkil ve anlaşılmaz, kapalı değildir.

    Te’vil= Yorum anlamıyla değerlendirilmektedir. Böyle olunca da  müteşabih ayetler hakkında yorumlar yapılmakta veya yapılamamaktadır.Bazıları da tevil’i tefsir anlamında kullanmaktadır.

    İşin aslına gelinecek olunursa  “Tevil” sözcüğü “geriye dönüş” anlamındaki “evl” sözcüğünün tefil babından mastarıdır.“evvele, yüevvillü, te’vilen,….” diye çekimi yapılır.Türkçe’deki  “evvel/ilk” sözcüğü de bize Arapça’daki bu sözcükten gelmiştir.

    Buna göre “te’vil” sözcüğünün anlamı, “geriye dönüş” anlamından, değişimle, “tedbir/arkalaştırma” ve takdir/ayarlama” anlamındadır. Bunu tam olarak  Türkçeleştirirsek anlam;  “1’inci  2’nci, 3’üncü …..” gibi ardı ardına dizmek”, “öncelik sırasına dizmek, öncelikleştirmek” olarak  ifade edilebilir.

    Böyle ifade edildiğinde de  müteşabih ayetlerin o birbirinden güzel, birbirine benzeyen, açık seçik anlamları Allah tarafından ve ehil kimseler tarafından “bu anlam birinci, şu anlam ikinci,şu anlam üçüncü,  ….” gibi ard arda sıralanabilir, önceliklenebilir. İşte müteşabih ayetlerin te’vili bu demektir. Yoksa  “Müteşabih ayetler kapalıdır, müşkildir herkes anlayamaz, onların yorumunu ancak Allah bilir veya onları ancak Allah ve ehil kimseler (Rasihun) yorumlar” diye bir şey yoktur.

Görüldüğü gibi muhkem ile müteşabih iddia edildiği gibi birbirinin karşıt anlamlısı da değildir.

......

 

 Bunun disinda yorum yapmak bence bakiniz bazi ayetler anlasilmiyor. Seyhlere hocalar ihtiyacimzi var  anlamina gelir.

Yukarı dön Göster Suzi's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Suzi
 
safbilgi
Yasaklı
Yasaklı
Simge

Katılma Tarihi: 25 agustos 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 841
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı safbilgi

Selam dostlar

İlimde derınleşmiş bir mümin olmanın vasıfları , şirke girmeden yuzunu yalnız Allaha çevırerek Kurandaki islamı yaşamak,muhkem ayetlerı iyi bilmek ve dışına çıkmamak,yeterli araştırmayı yapmak ve aklını işletmektir.Hoca veya şeyhler bu vasıflara ne kadar uyarsa ancak yaptıkları tevil (çok boyutlu mutesabıhleri anlam sırasına göre dizerek yorumlama) o kadar basarılı olur.

 

Yukarı dön Göster safbilgi's Profil Diğer Mesajlarını Ara: safbilgi
 
Semazen
Ayrıldı
Ayrıldı
Simge

Katılma Tarihi: 26 ocak 2006
Gönderilenler: 679
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Semazen

Suzi Yazdı:

 Bunun disinda yorum yapmak bence bakiniz bazi ayetler anlasilmiyor. Seyhlere hocalar ihtiyacimzi var  anlamina gelir.

 

Değerli Suzi,

 

Bence şu manaya geliyor...

 

"Bakınız bazı âyetler müteşâbih.. İlimde rüsuh sahibi insanlara ihtiyacımız var.."

 

Suzi'yi ve Semazen'i ilimde râsih olmaktan alıkoyan nedir? Cenâbı Allah -hâşâ- kota mı uyguluyor? :)

 

Hele hele, sizin ve benim aklıma "şeyhler hocalar" denilince ilimde râsih olanlar gelmiyorsa; ilimde râsih olanların kabahati ne? (İlimde râsih şeyhler ve hocalara söyleyecek sözümüz herhalde yok..)

 

Kanaatimce, ilimde râsih olanlar müteşâbihat konusunda bize nasıl davranacağımızı 14 asır önce Kurân'ın aracılığı ile örneklemişler.. :)

 

"Biz o kitaba iman ettik! O âyetlerin hepsi (muhkemi+müteşâbihi) Rabbimizin katındandır!" demişler...

 

Cenâbı Allah ilmimizi artırsın... Âmin!

 

N_S

 

Yukarı dön Göster Semazen's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Semazen
 

<< Önceki Sayfa Sonraki >>
  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats