Yazanlarda |
|
adalet Uzman Uye
Katılma Tarihi: 02 ekim 2006 Gönderilenler: 1195
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
EĞER
İnanın size şenlikli, bayramın ruhuna uygun bir yazı yazma düşüncesinde idim. Belki de muhatabın laf anlamamasının verdiği bir bıkkınlıkla, 'ne desek boş!' teslimiyetiyle girmeyecektim bu konulara ama durmuyorlar ki birader! Bu nasıl bitmez bir alerjidir, nasıl teskin edilmez bir nem kapmaca ve yamultmacadır anlayabilene aşk olsun! |
Andıç ve ulak medyasından bahsediyorum şüphesiz. Hani insan hiç olmazsa kutsal Ramazan Bayramı'nda kinlerini, karşıtlıklarını, alerjilerini frenlemelerini, kontrol altına almalarını bekliyor. Ama nafile!
Tamam, bayram günü 'Ramazan Bayramı'nın ruhu' ile ilgili yazılardan filan bahsetmelerini istemiyoruz. Ama insan en azından 'Tarikat Cinayetleri' adı altında dizi yayınlamaktan biraz haya etmez mi? Başarılı bir doktora Ramazan'ın son günü, 'Ameliyattaki hastayı bırakıp oruç açmaya gitti' diye bühtan atarken, vicdanı titremez mi?
Etmiyorlar ve vicdanları titremiyor!
Kendini savunan cerrah doktorun şu cümlesine takıldım ben: 'Yaptığım son derece normal bir şey, dünyanın her yerinde on saat süren ameliyatlarda hekimlerin biyolojik ihtiyaçlarını karşılamak için 15-20 dakika ara verilir. Eğer öğle yemeği için ara verseydim haber yapmazlardı.'
İşte bu eğer beni alıp 2005 yılına götürdü…
Damir Niksic Boşnak bir sanatçı. Amerika'da yaşıyor ve özellikle Batı'nın İslam âlemine bakışını kara mizah ile alışıyla biliniyor.
Sanatçının 'If I Wasn't Muslim/ Eğer Müslüman olmasaydım' başlıklı kara mizah video çalışması durumu ne kadar da enfes anlatıyordu: "Eğer Müslüman olmasaydım
Eğer Müslüman doğmamış olsaydım; hayat daha eğlenceli olurdu! Toprağımda refah içinde yaşayabilirdim ve hatta daha büyük bir ev inşa edebilirdim.
Ara sıra bir fare gibi kaçmak, saklanmak zorunda kalmazdım.
Eğer Müslüman olmasaydım; komşularım evimi ateşe vermezdi, dikenli tellerle çevirmezlerdi ve ben terör (korkusu) içinde yaşamazdım.
Kitaplar sana Avrupa tarihinde bir hata olduğunu söylemezdi. Kendimin aptal, geri zekâlı, senin için tehdit ve ilkel bir yaratık olmadığımı ispatlamak zorunda kalmazdım…
Ve hayatınızdan uzak hor görülen biri olmazdım…
Akrabalarımın isimlerinden ve kimsenin anlamadığı bir dille konuştuğum tanrımdan utanmazdım.
Geleneklerim Hıristiyan komşularımı ve arkadaşlarımı rahatsız etmezdi…
Beslenme tarzım, takkem, Ramazan Bayramı, hilali ve yıldızlar…
Biliyorum; bayram asla Noel yahut Paskalya gibi ünlü, çağdaş, havalı, batılı ve seküler olmayacak!
Eğer Müslüman olmasaydım; sıradan bir Slav ismine sahip olsaydım, sünnet bile olmasaydım, yumurtamı domuz jambonlu yiyebilseydim, kabullenilirdim…
Avrupa'yla bütünleşir ve bundan hoşlanırdım… Şamar oğlanı olmazdım… Eğer bir Hıristiyan olsaydım; benim de insan olduğumu ispatlamama gerek bile kalmazdı.
Eğer Hıristiyan'san; ne giyersen giy ve ne yaparsan yap, her zaman medeni birisin!
Fakat eğer bir Müslüman'san; senin için sempati duyulmasını sağlamak gerçekten çok zordur! Seni gerçekten kimse sevmez, gerçekten kimse öpmez, kimse senin düşüncelerini duymak istemez…
Eğer Müslüman olmasaydım ki; eğer Hıristiyan dünyasının bir parçası olsaydım, Avrupa benim sevgili yuvam olurdu!
Neler olacağından kaygı da duymam gerekmezdi…
Yeniden ayakta durabileceğimden, kimliğimi tanımlamam için pantolonumu mu indireceğimden…
Sadece bir Müslüman olduğum için..! (Bütün bunlar)"
Hadi yıllarca Sırp zulmü altında inlemiş, soykırıma uğramış bir Boşnak Müslüman'ın bunları söylemesini anlarız, peki ya Müslüman olan bir ülkede Andıç Medyası'nın ve birtakım üst düzey zevatın benzer vicdansızlığına düçar olmasını nasıl açıklayacağız?
Merak edenler için sanatçının web sitesini vereyim: www.damirniksic.com
Bahsi geçen videoyu ise; http://video.google.com adresinden izleyebilirsiniz.
Kimliğinden dolayı insanların horlanmadığı, üzerine gidilmediği daha güzel Ramazanlar ve bayramlar dileyerek noktalayalım yazımızı…(M.NEDİM HAZAR) |
__________________ "Bir kavme olan kininiz sizi adaletten ayırmasın.."
|
Yukarı dön |
|
|
adalet Uzman Uye
Katılma Tarihi: 02 ekim 2006 Gönderilenler: 1195
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Bayramlarda melekleşmenin kapıları sonuna kadar açılır
Dünya dağları, ovaları, denizleri ve sayısız yerleşim yerleriyle Ademoğulları ile Cennet arasında uzanan büyük bir sınanma yeridir. İnsanlık yitirdiği sınırsız kaynakları yeniden bulmak için, sınırlı kaynaklara sahip dünyaya gönderilmiştir. Her insan için dünya bir mutluluk hem de bir mutsuzluk kaynağıdır. Dünyanın kapıları kutsal kültürlerin başkenti Mekke'de Cennet'e, seküler kültürlerin başkenti Atina'dan da Cehennem'e açılır.
İnsanın Melek ile Şeytan'ı içinde taşıdığı gibi, dünya da Cennet ile Cehennem'i içinde taşır. Melek ile Şeytan insanın, Cennet ve Cehennem dünyanın dışında değildir. Düşünce ve eylemleriyle melekleşen ya da şeytanlaşan insan, dünyayı nimetlerinden herkesin yararlandığı bir Cennet'e ya da zararlarından herkesin etkilendiği bir Cehennem'e dönüştürür.
Melek ya da Şeytan olmak insanın elinde olduğu gibi, dünyayı Cennet ya da Cehennem'e çevirmek de insanın elindedir. Dünyayı sınırlı kaynaklarından aldığından çok daha fazlasını vermek, insanı melekleştirir. Dünyanın sınırlı kaynaklarından aldığından çok daha fazlasını almak da insanı şeytanlaştırır. Şeytanlaşmış insanlar hiç ölmeyecekmiş gibi alırlar. Melekleşmiş insanlar da hemen ölecekmiş gibi verirler.
Melekleşmiş insanlar dünyanın kaynaklarına değer katarak, dünyayı Cennet'e çevirirler. Şeytanlaşmış insanlarda, dünyanın kaynaklarını değersizleştirerek, dünyayı Cehennem'e benzetirler. Dünyada Cennet'i arayan Cennet'i, Cehennem'i arayan da Cehennem'i bulur. İnsan olmak istediğinden başka birini olamadığı gibi, aradığı dünyadan başkasını da bulamaz. Tarihin her döneminde insanlar aradıklarını bulmuşlar, bulduklarıyla da ödüllendirilmişler ya da cezalandırılmışlardır.
İslam dünyasında oruç ayı, almanın değil, vermenin doruk noktasına ulaştığı aydır. Dünya bedelini ödemeden alanlardan daha çok karşılık beklemeden verenlerin elinde yaşanır kılınır. Toplumların veren kesimleri, güneşe karşı ağaçlar gibi durarak, insanları gölgelerinden yararlandırırlar. Toplumların alan kesimleri ise, güneşe karşı insanların gölgesinden yararlanırlar.
İnsan Cennet'ten gelmiştir, yine Cennet'e dönecektir. Yitirilen Cennet inananlarla birlikte inanmayanların da anavatanıdır. Herkesin anavatanına dönmesi, başkalarının değil, kendi ellerindedir. Ona yeniden kavuşacklar, kutsal kitapların ışığında melekleşmiş ve bütün insanlığı melekleştirmeyi kendilerine değişmez misyon olarak benimsemiş olanlar olacaktır.
Aslı toprak olan insana Allah ölümsüz bir ruh vermiştir. O ruh aslına dönerek, melekleştiği gibi, aslından uzaklaşarak da şeytanlaşır.
Bayramlarda melekleşmenin kapıları açılırken, şeytanlaşmanında kapıları kapanır.
Bayramlar yitirilen Cennet'in dünyayı düşmüş ışıklarıdır. (N:GÜRDOĞAN)
__________________ "Bir kavme olan kininiz sizi adaletten ayırmasın.."
|
Yukarı dön |
|
|
dost1 Admin Group
Katılma Tarihi: 28 haziran 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 538
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selamün Aleyküm! Adalet Kardeşim!
Bayram yazı dizilerine ihtiyacımız varmış. Sağol. Allah Razı olsun.
Fıtır Bayramımız kutlu olsun.
Sevgi ve saygılar.
Allah'a emanet olunuz.
|
Yukarı dön |
|
|
Furkan Uzman Uye
Katılma Tarihi: 17 haziran 2005 Gönderilenler: 47
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Benim güzel Allahım
Ahmet Altan'ın Hürriyet Pazar eki için kaleme aldığı yazı
Benim güzel Allahım
Ey siz inananlar.
Tanrınızın yarattıklarına düşmanlık mı besleyeceksiniz?
Öldürecek misiniz onları?
Yoksul mu bırakacaksınız?
Acılarına sırtınızı mı döneceksiniz?
Sadece kendi kavminiz için mi şefaat dileneceksiniz?
Kendinizi ayıracak mısınız Rabbinizin yarattığı diğer kullardan?
Dininizle, ırkınızla böbürlenecek misiniz?
Ey
siz, huzursuz ruhlar... Ey siz, binlerce yıldır kendi ihtirasının
dikenleriyle kanayanlar... Ey siz, fıtrattan eksikli yaratılmış
olanlar...
Dinleyin.
Fırtına kuşları gibi içinde
uçtuğunuz sert rüzgarlarla yorgunsunuz, günahlarınızla, hiç bitmeyen
hırslarınızla yorgunsunuz, kavgalarla, düşmanlıklarla, kızgınlıklarla
yorgunsunuz, avucunuzda sıktığınız bir ustura gibi sizi yaralayan
bencilliklerinizle yorgunsunuz.
Rüzgarın dinmesini özlediniz.
Sessizliği ve sükûneti özlediniz.
Düşmanlarınızla ve kendinizle barışmayı özlediniz.
Daha doğduğunuz gün bir hapishane gibi kapıları üstünüze kapanan hayatın dağdağasından kurtulmayı özlediniz.
Bir lahzalık bir huzur için yakarıyorsunuz.
İçinizdeki öfkeli çığlıklar sussun, dışınızdaki insafsız dövüş naraları kesilsin istiyorsunuz.
Kasırgalardan çıkıp sakin bir vahaya konmak istiyorsunuz.
Rüzgar
uğultusundan başka sesler de duymak, gözlerinize dolan o karmaşık
karaltılardan başka şeyler de görmek, sükûnetin tadını çıkarmak,
soluklanıp gücünüzü yeniden toplamak istiyorsunuz.
Ve, tanrı isteklerinize cevap verdi.
Ve, bayramlar bağışladı size, kendinizden ve kavgalarınızdan kurtulun diye.
Ve
dedi ki, "bugün durun, bugün barışın, bugün düşmanlıklarınızı,
hırslarınızı unutun, bugün kendi eksiğinizi başkalarının eksikliklerini
severek tamamlayın."
Ve, ben, Rabbimin eksikli kulları o
günlerde mükemmeliyete erişip düşmanlarını sevdikleri, ruhlarını
hırpalayan kasırgalardan kurtuldukları için bayramlara iman ettim.
Ve dedim ki, "hiddetine değil imanım ama şefkatine iman ediyorum."
O, benim güzel Allahım.
O, eksik yarattığı kullarını eksiklikleriyle sevecek kudrete sahip olan.
O, kasırgaları ve vahaları yaratan.
O, imanını kaybetmiş bir adamın çocukluğunda kıldığı teravih namazlarında söylenen "salavat-ı şerif"e sesini veren.
Bayramlar, benim inançsızlığımın durduğu, dinlendiği, huzurlu vahalar.
Bayramlar, benim kaybettiğim tanrımı bulduğum büyük ve huzurlu mabetler.
Ey siz, binlerce yıldır kendi ihtiraslarıyla kanayanlar, sizlersiniz bana bayramlarda tanrımı bulduran.
Düşmanınıza gösterdiğiniz merhamet, yoksula gösterdiğiniz şefkat, muhtaca gösterdiğiniz rikkat bana tanrının varlığını gösteren.
Ruhunuzu
saran huzur, sizdeki huzurla o müthiş kasırganın ani duruşu, hepimizi
kucaklayan hoşgörülü sevecenlik, o temizlik kokusu beni inanmadığıma
inandıran.
Bayramlar, benim tanrımın sizin mükemmeliyetinizde ortaya çıktığı muhteşem duraklar.
Ve dedi ki benim Allahım, "kendiniz için değil düşmanınız için dua edin."
Ve dedi ki, "kendiniz için değil düşmanınız için şefaat isteyin."
Ve dedi ki, "sizi birbirinize emanet ettim, emanetinize hıyanet etmeyin."
Ve dedi ki, "düşmanlarınızı da benim yarattığımı unutmayın."
Ve dedi ki, "bu menzilde öyle yüce bir merhamet gösterin ki bana inanmayanlar sizin merhametinizin ışığında görsünler beni."
Bayramlar,
dünyadaki imtihanları en zorlu geçenlerin, yoksulların, kimsesizlerin,
evsizlerin, çocuğuna portakal alamayan işsizlerin, dağda ölümü
bekleyenlerin, nöbet yerinde hasret çekenlerin, hastaların, gurbete
çıkanların, hapistekilerin, kaderin kendilerine daha iyi davrandığı
insanlar tarafından tevazuyla, ağırbaşlılıkla, şefkatle kucaklandığı
duraklar.
Kendimizden yıkandığımız, kendi öfkelerimizden arındığımız, menfaatlerimize sırtımızı döndüğümüz kutsal yunaklar.
Bir
ihtiyarın elini öpen genç, bir çocuğun başını okşayan adam, bir yoksulu
sevindiren zengin, bu huzurlu vahanın çiçeklerini dikenler.
O davranışların her birinde ben kendi tanrımın tebessümünü görürüm.
Kullarının merhametinden sevinir benim tanrım.
Hayatın kasırgasını bunun için durdurur.
En huzursuzumuz bile böyle günlerde huzur bulur.
Bir başkasına merhametle, şefkatle, tevazuuyla uzanan her elde tanrının eli vardır ve o el değdiği her yere huzur ve güç verir.
O huzuru herkesle birlikte duyarım.
Ruhum sakinleşir.
Her
gülümseyen yüzle birlikte hafiflediğimi, zincirlerimin çözüldüğünü,
ihtirasların ve öfkelerin hapishanesinden azat edildiğimi hissederim.
Ve, iman ederim kendi tanrıma.
Ve, her gülümseyen yüze, her sevecen sese minnet duyarım.
Onlardır benim tanrımın dünyadaki yansıması.
Onlardır beni inandıran.
Ben her bayram iman ederim.
Ey siz, huzursuz ruhlar...
Ey siz, binlerce yıldır kendi ihtirasının dikenleriyle kanayanlar...
Ey siz, fıtrattan eksikli yaratılmış olanlar...
Dinleyin.
Sizsiniz beni Allah’a yaklaştıran.
Kendi eksikliğinizi başkalarının eksikliğini severek tamamladığınızı görmek inandırır beni tanrının varlığına.
Ve derim ki, "hiddetinden korkmuyorum ey Rabbim, şefkatin titretiyor dizlerimi."
Ve derim ki, "bana varlığını kullarının merhametinde göster."
Ve derim ki, "sen olmasaydın da onlar böyle kötü olabilirlerdi ama sensiz iyi olamazlardı, onların iyiliklerini göster bana."
Ve derim ki, "senin adına kötülük edenler varken nasıl inanacağım sana."
Ve
derim ki, "senin cennetini istemiyorum ey tanrım, bütün istediğim seni
tebessüm ettirecek bir iyilik yapma gücü, onu ver bana."
Ve, bayramlarda benim tanrım bana kullarının iyi yanlarını gösterir.
Birbirine sarılan her düşmanla ben imana doğru bir adım atarım.
Huzur bulan her ruhla biraz daha inanırım.
Sizi,
bir mükemmeliyete doğru yürüyün, ruhunuzun eksikliğini kendiniz
tamamlayın ve böylece O’nun kendi başına mükemmeliyete ulaşabilecek
canlılar yaratabildiğini gösterin diye eksik yaratan tanrı, bu
ıstıraplı yürüyüşte durup dinlenebileceğiniz menziller yaptı size.
O menzillerde durun.
Durun ve eksik yanlarınızın tamamlanmasını bekleyin.
Sahip olduklarınız, sizin eksikleriniz.
Öfkeleriniz, düşmanlıklarınız, hırslarınız, kıskançlıklarınız, hasetleriniz, böbürlenmeleriniz.
Onlardan kurtuldukça tamamlanacaksınız.
Ve, bayramlar tamamlanma vakitleri.
Ey siz inananlar...
Tanrınızın yarattıklarına düşmanlık mı besleyeceksiniz?
Öldürecek misiniz onları?
Yoksul mu bırakacaksınız?
Acılarına sırtınızı mı döneceksiniz?
Sadece kendi kavminiz için mi şefaat dileneceksiniz?
Kendinizi ayıracak mısınız Rabbinizin yarattığı diğer kullardan?
Dininizle, ırkınızla böbürlenecek misiniz?
Onun yarattığı kulları sevmeden tanrınızı nasıl seveceksiniz?
O benim güzel Allahım.
Görür içinizdeki kötülükleri.
Düşmanlıklarınızı görür.
Bir kulunun bir kuluna ettiği kötülük üzmez mi onu?
Ey siz inananlar...
Siz korkmaz mısınız onu üzmekten?
Onun üzülmesinden üzülmez misiniz?
Bayramlar, sadece birbirinizi değil, tanrınızı da sevindirme vakitleri.
Onu sevindirdiğinizde, onun da tebessüm ettiğini imanla görürüm.
Ve der ki, "hepinizi eksikli yarattım, birbirinizin eksiğini hor görmeyin."
Ve der ki, "hepiniz benimsiniz, benim olana kötülük etmeyin."
Ve der ki, "her bir kulum eksiğini, bir başka kulumun eksiğini hoş görerek tamamlar."
Ve der ki, "düşmanlarınız da benim kullarım, onlar için dua edin."
Ve der ki, "merhametim hiddetimden fazladır, sizin de merhametiniz hiddetinizden fazla olsun."
Ve, bayramlar eksikli kulların merhametle huzur bulduğu zamanlardır.
O huzurda görürüm ben onu.
Benim güzel Allahım.
Öyle kullar yaratır ki, inançsızları merhametleriyle inandırırlar.
Ben her bayram inanırım.
Onun yarattığı kulların şefkati beni yaklaştırır ona.
Ve derim ki, "hiddetinden korkmuyorum ey tanrım, şefkatin titretiyor dizlerimi."
Ve derim ki, "sana her bayram inanıyorsam ey tanrım, bu, her bayram senin kullarının şefkatine inandığımdandır."
(Hürriyet)
http://www.haber7.com/haber.php?haber_id=194563
|
Yukarı dön |
|
|
|
|