Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Uzaydan bakıldığında ince, uzun bir dere gibi görülebilen, insan eliyle yapılmış tek eser olan Çin Seddi, Çin'in kuzeybatısı boyunca uzanan dünyanın en uzun savunma duvardır. Kalıntıları Po Hay körfezinde deniz kıyısında başlar. Pekin'in kuzeyinden geçerek batıya yönelir ve Huang-Ho nehrini ikiye bölerek güneybatıya uzanır. Gobi Çölü'nün güneyinden batıya yönelerek devam eder.
Türkler ve Moğollar, asırlarca millet olma süreci içerisinde, siyasî mücadelelerin bir araya getirdiği iki asker milletdir. Coğrafî yakınlık da bu mücadelelere ikinci açıdan zemin hazırlamıştır. Çin yıllıklarında Jung ve Ti kavimleri adıyla geçen Hunlar ve Moğollar, aynı millet olarak telakki edilmişlerdir. Maişet membaları, kültürel yapıları ve askerî yaşayışlarındaki fark, Türklerin, Moğollardan bariz bir üstünlüğe sahip olduğunu göstermiştir. Türkler ve Moğollar, Çinliler tarafından ancak M.Ö (659) VI. yüzyılda tefrik edilebilmişlerdir.
M.Ö. 4. yüzyıla rastlayan savaşçı krallıklar döneminde, kuzeyi Türk-Moğol akıncılarından korumak için bir dizi tahta duvar ve kale inşa edilmişti. M.Ö. 3. yüzyılda, Çin'e adını veren ilk imparator C'hin döneminde, bu surlar yeniden yapılandırıldı ve birbirine bağlandı. Böylece, günümüze ulaşan Çin Seddi'nden çok daha kuzeyde uzanan "Büyük Set" kuruldu.
Bu girişimi gerçekleştirmek için harcanan onca çabaya rağmen, kuzeyi istilacılardan korumak mümkün değildi. Göçmenler, bakımı yapılamayan zayıf noktalardan sızmayı başardılar. 13. yüzyılda, Cengiz Han'ın Moğolları, seddi pek çok noktadan aştılar ve Çin'in büyük bir kısmını fethettiler.
Egemenliklerindeki halklara hoşgörülü davrandıklarından dolayı onların da desteklerini alan Türkler, Çin’e sürekli olarak seferler düzenlediler. Çin, Türkleri ve Moğollar gibi bölgedeki diğer boyları engellemek için görkemli Çin Seddine ilaveler inşa etti. Halbuki o dönemde dahi Çin nüfusu, Türkler ve diğer milletlerin toplamının belki de on-onbeş katı kadar fazla idi. Ancak Çin Seddine yapılan ilaveler bile, Türkleri engelleyemedi. M.Ö. 150 yıllarında Mete’nin torunu Kun-Sin (M.Ö.160-126) döneminde Türklerin, Çin’in o dönemdeki başkentleri olan Çang-an’a girmelerine engel olamadı.
BİR ÖNCEKİ KONUDA BAHARAT YOLU VE TİCARET SAYESINDE ARAPLARIN TICARET SEHRI MEKKEDE HİNDISTAN VE ÇİN TARAFLARINDAKİ HIKAYELERDEN HABERDAR OLDUĞUNU ÖGRENDIK.ZULKARNEYNIN KISSASIDA BUNLARDAN BIRIDIR:
YECUC MECUC ÇİN SEDDINE SALDIRAN İKİ SAVAŞCI KAVIMDIR.TARIHI KAYNAKLARA GÖRE MOĞOLLAR VE TÜRKLERDIR.ÇİN SEDDİ CENGİZHAN ZAMANINDA AŞILMIŞTIR,KIYAMET ALAMETİ DEĞİLDİR.
Nihayet, Güneş'in battığı yere varınca onu kara balçıklı bir gözede batar buldu. Onun yanında bir de kavim buldu. Dedik ki: "Ey Zülkarneyn, ya bunlara azap edersin ya da haklarında güzel bir tavrı esas alırsın."
Bir süre sonra, Güneş'in doğduğu yere(UZAKDOĞU,ÇİNSEDDI) varınca onu, ona karşı kendilerine bir siper yapmadığımız(SABAHA GUVENLİ GIRMEYEN,EMNİYETSİZ) bir topluluğun üzerine doğar buldu.
Dedi: "Rabbimin beni içinde tuttuğu imkân ve güç daha üstündür. Siz bana bedensel gücünüzle destek verin de onlarla sizin aranıza çok muhkem bir engel çekeyim."
"Bana demir kütleleri getirin!" İki ucu tam denkleştirince, "Körükleyin!" dedi. Onu ateş haline koyunca da "Getirin bana, üzerine erimiş bakır/katran dökeyim!" diye seslendi.
Safbilgi bu güzel bilimsel ve tarihi veriler için çok teşekkürler. Aşağıdaki ayetlerin manasına bizleri bir nebze daha yakınlaştırdığını düşünüyorum.
Nahl (36)
Yemin olsun, biz her ümmette şöyle tebliğ yapan bir resul görevlendirdik: "Allah'a kulluk/ibadet edin, tâğutttan kaçının. Sonra bunlardan kimine Allah kılavuzluk etti, kimine de sapıklık hak oldu. Şimdi, yeryüzündegezip dolaşın da yalanlayanların sonu nasıl olmuş görün.
Mumin (21)
Yeryüzündegezip dolaşmadılar mı ki kendilerinden öncekilerin sonları nice olmuş görsünler? Onlar, hem kuvvetçe hem de yeryüzündeki eserler bakımından bunlardan daha zorlu idiler. Ama Allah onları günahları yüzünden yakaladı. Ve Allah'a karşı bir koruyanları da olmadı.
__________________ Zümer(27) Yemin olsun, biz bu Kur'an'da insanlara her türden örnekler verdik ki düşünüp öğüt alabilsinler.
Safbilgi bu güzel bilimsel ve tarihi veriler için çok teşekkürler. Aşağıdaki ayetlerin manasına bizleri bir nebze daha yakınlaştırdığını düşünüyorum.
Nahl (36)
Yemin olsun, biz her ümmette şöyle tebliğ yapan bir resul görevlendirdik: "Allah'a kulluk/ibadet edin, tâğutttan kaçının. Sonra bunlardan kimine Allah kılavuzluk etti, kimine de sapıklık hak oldu. Şimdi, yeryüzündegezip dolaşın da yalanlayanların sonu nasıl olmuş görün.
Mumin (21)
Yeryüzündegezip dolaşmadılar mı ki kendilerinden öncekilerin sonları nice olmuş görsünler? Onlar, hem kuvvetçe hem de yeryüzündeki eserler bakımından bunlardan daha zorlu idiler. Ama Allah onları günahları yüzünden yakaladı. Ve Allah'a karşı bir koruyanları da olmadı.
EVET KADIM TUM YERYUZU YUZLERCE PEYGAMBERLERIN, YOZLAŞAN BİR ÇOK DINLERIN, HELAK OLAN KAVIMLERIN IZIYLE DOLU AMA ŞEYTAN BİZE DINI SADECE ARAPPERESTLIK OLARAK YASATIYOR,ÖLU TOPRAGINI ATAMIYORUZ,,DINI SADECE ARAPLARA GELDI SANIYOR KURANDAKİ HER KONUYU,KAVRAMI ONLARA GÖRE YORUMLUYOR,PUTPEREST ARAP ÖRFU YASIYORUZ...
Katılma Tarihi: 28 haziran 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 538
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selamün Aleyküm! Değerli Safbilgi Kardeşim!
Safbilgi yazdı:
BİR ÖNCEKİ KONUDA BAHARAT YOLU VE TİCARET SAYESINDE ARAPLARIN TICARET SEHRI MEKKEDE HİNDISTAN VE ÇİN TARAFLARINDAKİ HIKAYELERDEN HABERDAR OLDUĞUNU ÖGRENDIK.ZULKARNEYNIN KISSASIDA BUNLARDAN BIRIDIR:
YECUC MECUC ÇİN SEDDINE SALDIRAN İKİ SAVAŞCI KAVIMDIR.TARIHI KAYNAKLARA GÖRE MOĞOLLAR VE TÜRKLERDIR.
Yaptığınız çalışmalarınızdan dolayı sizi kutluyorum. Kur’an sizler gibi araştırıcı sorgulayıcı Kur’an erlerini bekliyor.
Değerli Kardeşim!.
Tüm bu çalışmaları yaparken bazı hususların da göz ardı edilmemesi gerektiğini düşünüyorum.
Kur’an , tarihi bir olayı anlatmaktan çok “öğüt vermek amacıyla” kıssa dediğimiz tarihi olaylara dikkat çeker.
Kur’an’ın anlattığı tüm kıssalar, Kitabı Mukaddes’de geçen ve o günkü Arap toplumunda bilinen ve konuşulan kıssalardır.
Bilinen bu kıssalar öğüt uslubu içerisinde anlatılır ki, vahyi duyanlar bundan öğüt alsınlar vedoğru yolu bulsunlar.
Tefsirlerde anlatılanlara göre Türklerin bir kolu olan Moğol ve TatarlarYe’cuc Me’cuc olarak tanıtılır. Özellikle Tantavi’nin tefsirinde daha detaylı bir anlatım bulunmaktadır.
İlk dönem tefsirlerindebu olayla ilgili olarak gönderme yapılan ve çoğu ahad haber olan rivayetler deçelişkilerle doludur.
Kur’an’ın vahyedildiği dönemlerde Arapların ve Yahudilerin Türk boyları ile bir ilişkileri yoktu. Varlıklarından bile haberleri olduğu şüphelidir.
Ortadoğuyu yıkıp geçenMoğol akınları Peygamber Efendimizden birkaç asır sonra olmuştur.
Kitabı Mukaddesde geçen Ye’cuc ve Me’cuc; son zamanlarda çıkacağı belirtilerek olay detayları ile anlatılır.
Tarihte birçok İslam İmparatorluğu kurmuş ve İslamı yaymış bir milletin Ye’cuc ve Me’cuc olabileceklerini sanmıyorum.
Bizler için asıl önemli olan Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah’ın gönderdiği Kur’an’dır.
Enbiya 96:” Hatta iza futihat ye'cucu ve me'cucu ve hum min külli hadebin yensilun;”
“Nihayet Ye’cuc ve Me’cuc’ün önü açıldığı zaman ve onlar her tepeden akın etmeye başladıkları zaman”
Enbiya 97:” Vakterabel va'dül Hakku feiza hiye şahısatün ebsarulleziyne keferu ya veylena kad künna fiy ğafletin min hazâ bel künna zalimiyn;”
“Hakk vaat yaklaştığında, bir de bakarsın ki kafir olanların gözleri/basarları birden donup kalmıştır/ şahıstır. Vay bize! Gerçekten biz bundan gaflette imişiz. Hayır zalim imişiz”
Bu ayetlerden; bu olayın: Kıyamete yakın bir zamanda ya da kıyamet olayının içinde geçeceği anlaşılmaktadır.
Kehf suresinde fasık olarak nitelendirilen Ye’cuc ve Me’cuc hakkında bu ayetlerde böyle bir durumdan söz edilmemektedir.
Zu’l- Karneyn tarafından önlerine çekilen barajla engellenmiş olan bu kavimler, sonradan bunları aşacak ve istilaya başlayacaktır.
Kehf 99: “Ve terekna ba'dahüm yevmeizin yemucü fiy ba’din ve nüfiha fiysSuri fecema'nahüm cem'a;” O gün onları terk ederiz, dalgalar halinde birbirlerine girerler. Sur’a da üflenmiştir artık hepsini cem’etmişizdir/toplamışızdır.
Kehf 100: “Ve aradna cehenneme yevmeizin lil kafiriyne arda;” O gün Cehennemi kafirlere öyle bir arz edişle sunmuşuzdur ki.
Kehf 101: “Elleziyne kânet a'yünühüm fiy ğıtain an zikriy ve kânu la yestetıy'une sem'a;” Onlar benim zikrimde, gözleri perdeliydi. Dinleyip işitmeğe güçleri de yetmiyordu
Enbiya suresinden üç sure önce vahyedilmiş olan Kehf suresinin 99-101 ayetlerinde de; Kıyamet sahnesi gözler önüne serilmektedir.
Söz edilen baraj yıkıldığında, Ye’cuc ve Me’cuc’un dalga dalga dünyayı istila edecekleri ya da şaşkınlıktan birbirine çarpacakları… belirtilmektedir.
Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah;
Bizlere israrla,
Kamer 17,22,32,40 :”Ve lekad yessernel Kur'âne lizZikri fehel min müddekir;”
”Andolsun ki biz Kur’an’ı zikr için kolaylaştırdık. Öğüt alıp idrak eden yok mu?”
Tüm bu çalışmaları yaparken bazı hususların da göz ardı edilmemesi gerektiğini düşünüyorum.
TESEKKUR EDIYORUM BU HUSUSLAR İÇİN
Kur’an , tarihi bir olayı anlatmaktan çok “öğüt vermek amacıyla” kıssa dediğimiz tarihi olaylara dikkat çeker.
KATILIYORUM
Kur’an’ın anlattığı tüm kıssalar, Kitabı Mukaddes’de geçen ve o günkü Arap toplumunda bilinen ve konuşulan kıssalardır.
TEVRAT TAHRIP OLDUĞU İÇİN BUNU BILEMEYIZ,BİREBİR AYNI KISSALAR DEMEK GAYBI TAŞLAMAK OLUIR, AYRICA YAHUDILERIN GÖÇÜ YANİ ATASI HINT TARAFI ,IBRANICE İLE ÇOK FAZLA BENZER KELIMELER VAR VE HINDISTANDA YASAYIP HALA IBRANICE KONUŞAN YAHUDI ADETLERINE BENZER YASAYAN UFAK YERLEŞIM YERLERI,HİNT ETKISI ADLI YAZIMDA BUNU AYRINTILI YAZDIM
Tefsirlerde anlatılanlara göre Türklerin bir kolu olan Moğol ve TatarlarYe’cuc Me’cuc olarak tanıtılır. Özellikle Tantavi’nin tefsirinde daha detaylı bir anlatım bulunmaktadır.
BU YORUMUMU DESTEKLIYOR.
Kur’an’ın vahyedildiği dönemlerde Arapların ve Yahudilerin Türk boyları ile bir ilişkileri yoktu. Varlıklarından bile haberleri olduğu şüphelidir.
BAHARAT YOLU ÇOK ESKİ DÖNEMLERE DAYANIR,İSLAMDAN ÇOK ÖNCELEKİ DÖNEMLERE.İSLAM ALİMLERİ MEKKEYİ HINTLILERIN ZIYARET ETTIĞINI YAZAR,.ARKEOLOJI VE TARIHÇİLER YAHUDILERIN ATASININDA HINDISTANDAN GELDIĞINI BİZE SUNAR,FORUMU UZUN TUTTUM HEPSI VAR.ARAPLARIN HINDISTAN VE ORTA ASYA KISSALARINDAN HABERLERI OLUYORDU,
KALDIKI ÇIN SEDDI MESHURDUR.ALLAHIN BAHSETTİĞİ MEDENİYETLERİ ÇÖL ARAPLARININ HEPSİ DAHA ÖNCEDEN BİLECEK DİYE BİR KURAL YOK.
İşte o kentler/medeniyetler! Haberlerinden bir kısmını anlatıyoruz sana. Andolsun, resulleri onlara açık-seçik deliller getirmişti. Ama daha önce yalanlamış oldukları içim inanmadılar. Küfre sapanların kalplerini Allah işte böyle mühürler.
Hint ve İbrani isimlerin benzerlikleri erken dönem Avrupalı sömürgecilerin akıllarına epey takılmıştı. Yahudilerin aniden Arap çölünden peyda olmadıkları veya yakınlarda bir yerde okuduğum gibi uzaydan gelmediklerini, ama Tevrat'ta yazdığı gibi doğudan geldiklerini kabul edemeyen bu insanlar bunları kafalarından silerek bir şekilde kendilerine bunların rastlantı olduklarını ikna ettiler. Bu rastlantıların binlerce oluşu ve Hindistan'ın her köşesinde hortlaması buna engel olmadı.
Öncelikle Müşrik Araplar İndus medeniyeti ve Hintlılerle ile çok eskilerden bu yana ticari-dini bir ittifaka sahipler. Hattta ortak şirk tapınakları var.Arap müşrik tüccarlar bahesdilen bölegeye gittiklerinde orda ibadet ediyorlar, hintliler de Mekkede.(Bu konuda Ayrıntılı tarihi bilgi için (bakınız: Abdülhamid Birışık, "Hind Alt Kıtası Tefsir ve Düşünce Ekolleri" Hindistanın İslamlaşma Süreci başlıklı bölüm(İnsan Yay.))
Ortadoğuyu yıkıp geçenMoğol akınları Peygamber Efendimizden birkaç asır sonra olmuştur.
Kitabı Mukaddesde geçen Ye’cuc ve Me’cuc; son zamanlarda çıkacağı belirtilerek olay detayları ile anlatılır.
TEVRAT YOZLAŞMIŞTIR VE HADISLERLE ISLAMIDA MAHVETMİŞTIR.TEVRATTA NE YAZIYORSA TAM TERSINE INANMAK DAHA MANTIKLI.
Tarihte birçok İslam İmparatorluğu kurmuş ve İslamı yaymış bir milletin Ye’cuc ve Me’cuc olabileceklerini sanmıyorum.
TURKLER O ZAMANKİ ÇOĞU KAVIM GIBI SAVASCI BIR KAVIMDI VE ÇOK GÜÇLÜYUDÜ, BUNU INKAR EDEMIYIZ,KÖTU BİR ÖZELLIK DEGIL,KALDIKI ORTA ASYA TURKLERINDEN BAHSEDIYORUZ,YECUC MECUC' E YUKLENEN KÖTU ANLAMLAR KURANDAN ONAY ALMAZ ,ALDIĞIIMIZ GELENEKSEL DIN EGITIMINI BILINÇALTIMIZDAN ATIP SAF YORUMA ULAŞALIM.
Türkler ve Moğollar, asırlarca millet olma süreci içerisinde, siyasî mücadelelerin bir araya getirdiği iki asker milletdir. Coğrafî yakınlık da bu mücadelelere ikinci açıdan zemin hazırlamıştır. Çin yıllıklarında Jung ve Ti kavimleri adıyla geçen Hunlar ve Moğollar, aynı millet olarak telakki edilmişlerdir. Maişet membaları, kültürel yapıları ve askerî yaşayışlarındaki fark, Türklerin, Moğollardan bariz bir üstünlüğe sahip olduğunu göstermiştir. Türkler ve Moğollar, Çinliler tarafından ancak M.Ö (659) VI. yüzyılda tefrik edilebilmişlerdir.
Bizler için asıl önemli olan Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah’ın gönderdiği Kur’an’dır.
KATILIYORUM
Enbiya 96:” Hatta iza futihat ye'cucu ve me'cucu ve hum min külli hadebin yensilun;”
“Nihayet Ye’cuc ve Me’cuc’ün önü açıldığı zaman ve onlar her tepeden akın etmeye başladıkları zaman”
Enbiya 97:” Vakterabel va'dül Hakku feiza hiye şahısatün ebsarulleziyne keferu ya veylena kad künna fiy ğafletin min hazâ bel künna zalimiyn;”
“Hakk vaat yaklaştığında, bir de bakarsın ki kafir olanların gözleri/basarları birden donup kalmıştır/ şahıstır. Vay bize! Gerçekten biz bundan gaflette imişiz. Hayır zalim imişiz”
Bu ayetlerden; bu olayın: Kıyamete yakın bir zamanda ya da kıyamet olayının içinde geçeceği anlaşılmaktadır.
Kehf suresinde fasık olarak nitelendirilen Ye’cuc ve Me’cuc hakkında bu ayetlerde böyle bir durumdan söz edilmemektedir.
Zu’l- Karneyn tarafından önlerine çekilen barajla engellenmiş olan bu kavimler, sonradan bunları aşacak ve istilaya başlayacaktır
KIYAMET ALAMETLERİ KONUSUNDA ÇOK FAZLA SUİSTIMAL VARDIR KALDIKI BU KIYAMETI TASVİR EDEREK ANLATAN BİR SURE DEĞİL(ZİLZAL YADA KIYAMET SURESI GİBİ...).YECUC VE MECUC KAVİMLERİNİ KIYAMET ALAMETI YAPAN YAHUDI BOZMASI HADISLERDIR.KURAN KAHINLIK KITABI DEĞİLDİR,KIYAMET SAATİ ALLAH KATINDADIR.,PEYGAMBER BILE KONUDA BILGISIZDIR.CENGİZHAN ÇİN SEDDINI YUZYILLARCA ÖNCE AŞMIŞTIR,KIYAMET ALAMETİ DEĞİLDİR.
Ne zaman gelip çatacak diye kıyamet saatini soruyorlar sana. De ki: "Ona ilişkin bilgi Rabbim katındadır. Onu, vakti geldiğinde belirginleştirecek olan yalnız O'dur. Göklere de yere de ağır gelmiştir o. O size ansızın gelecektir, başka değil." Sen onu iyice biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. De ki: "O'na ilişkin bilgi Allah katındadır, fakat insanların çokları bilmiyorlar."
Nahl (36)
Yemin olsun, biz her ümmette şöyle tebliğ yapan bir resul görevlendirdik: "Allah'a kulluk/ibadet edin, tâğutttan kaçının. Sonra bunlardan kimine Allah kılavuzluk etti, kimine de sapıklık hak oldu. Şimdi, yeryüzündegezip dolaşın da yalanlayanların sonu nasıl olmuş görün.
Mumin (21)
Yeryüzündegezip dolaşmadılar mı ki kendilerinden öncekilerin sonları nice olmuş görsünler? Onlar, hem kuvvetçe hem de yeryüzündeki eserler bakımından bunlardan daha zorlu idiler. Ama Allah onları günahları yüzünden yakaladı. Ve Allah'a karşı bir koruyanları da olmadı.
ANLAMAMIZ GEREKEN ŞU KI BU MEDENİYETTE RABBINE NANKÖRLUK ETTIĞI ZAMAN YIKILMAYA YUZ TUTTU,KORUYANDA ZAMANI GELINCE HELAK EDENDE ALLAHTIR.KIYAMET GUNUNDE ALLAH HERKESI ORDA BULUŞTURUP HESAP GÖRECEKTİR,HER TURLU DAVA ORDA SON BULACAKTIR.
FIKIR AYRILIKLARINI NORMAL KARŞILIYOR, DEGERLİ DUŞUNCELERINIZ İÇİN TESEKKUR EDIYORUM..
ALLAHA EMANET OLUNUZ.,SAYGI VE SEVGILERIMI SUNUYORUM....
Katılma Tarihi: 28 haziran 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 538
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selamün Aleyküm! Değerli Safbilgi Kardeşim!
Allah Razı olsun. Araştırmalarınız ve bu konudaki çabalarınız bizleri de araştırma için Kur’an’a yöneltti.
Rabbime Hamdolsun ve sonsuz şükürler olsun ki , Sizler gibi değerli araştırmacıların sayesinde bu konunun tebyinini yapmayı nasip etti.
Değerli Safbilgi Kardeşim!
Kur’an’ı,Kur’an ile anlamaya çalışırım. Rivayetleri olabildiğince az kullanırım.
Araştırmalarına ışık olabilir mi düşüncesiyle yaptığım bir değerlendirmeyi bilgilerine sunmak isterim.
Kur’an’ da Zülkarneyn aşağıdakiayetlerde anlatılır.
Kehf 83. “Ve yes'eluneke an zil karneyn* kul seetlu aleyküm minhü zikra “
“Sana Zülkarneyn'den de sorarlar. De ki: "Size ondan bir hatıra okuyacağım."
Kehf 84. İnna mekkenna lehu fil erdı ve ateynahü min külli şey'in sebeba
“Biz onun için yeryüzünde güç ve saltanat hazırladık ve ona herşeyden bir sebep verdik.”
Kehf 85. Fe etbea sebeba
“O da bir sebebi izledi.”
Kehf 86. Hatta iza belağa mağribeş şemsi vecedeha tağrubü fı aynin hamietiv ve vecede ındeha kavma* kulna yazel karneyni imma en tüazzibe ve imma en tettehıze fıhim hunsa
“Nihayet, güneşin battığı yere varınca onu kara balçıklı bir gözede batar buldu. Onun yanında bir de kavim buldu. Dedik ki: "Ey Zülkarneyn, ya bunlara azap edersin ya da haklarında güzel bir tavrı esas alırsın."
Kehf 87. Kale emma men zaleme fe sevfe nüazzibühu sümme yüraddü ila rabbihı fe yüazzibühu azaben nükra
“Dedi: "Zulmedene azap edeceğiz; sonra Rabbine döndürülecek, O da onu görülmedik bir azaba çeker."
Kehf 88. Ve emma men amene ve amile salihan fe lehu cezaenil husna* ve senekulü lehu min emrina yüsra
"İman edip hayra ve barışa yönelik iş yapana gelince, onun için ödül olarak en güzeli var. Ve ona, buyruğumuzdan, kolay olanı söyleyeceğiz."
Kehf 89. Sümme etbea sebeba
“Sonra bir sebebi daha izledi.”
Kehf 90. Hatta iza belağa matliaş şemsi vecedeha tatlüu ala kavmil lem nec'al lehüm min duniha sitra
“Biz süre sonra, güneşin doğduğu yere varınca onu, güneşe karşı kendilerine bir siper
yapmadığımız bir topluluğun üzerine doğar buldu.”
Kehf 91. Kezalik* ve kad ehatna bima ledeyhi hubra
“İşte böyle! Biz onun yanında olan herşeyi bilgimizle kuşatmıştık.”
Kehf 92. Sümme etbea sebeba
“Sonra yine bir sebebi izledi.”
Kehf 93. Hatta iza belağa beynes seddeyni vecede min dunihima kavmel la yekadune yefkahune kavla
“Nihayet, iki set arasına ulaştı. Setler arasında öyle bir topluluk buldu ki neredeyse söz anlamıyorlardı.”
Kehf 94. Kalu ya zel karneyni inne ye'cuce ve me'cuce müfsidune fil erdı fe hel nec'alü leke harcen ala en tec'ale beynena ve beynehüm sedda “
“Dediler: "Ey Zülkarneyn! Ye'cuc ve Me'cuc bu yerde bozgunculuk yapıyorlar. Onlarla bizim aramızda bir set yapman şartıyla sana vergi verelim mi?"
Kehf 95. Kale ma mekkennı fıhi rabbı hayrun fe eıynunı bi kuvvetin ec'al beyneküm ve beynehüm redma
Dedi: "Rabbimin beni içinde tuttuğu imkan ve güç daha üstündür. Siz bana bedensel gücünüzle destek verin de onlarla sizin aranıza çok muhkem bir engel çekeyim."
Kehf 96. Atuni züberal hadıd* hatta iza sava beynes sadafeyni kalenfühu* hatta iza cealehu naran kale atunı üfriğ aleyhi kıdra
"Bana demir kütleleri getirin!" İki ucu tam denkleştirince, "körükleyin" dedi. Onu ateş haline koyunca da "getirin bana, üzerine erimiş bakır/katran dökeyim" diye seslendi.
Kehf 97. Femestau ey yazheruhü ve mestetau lehu nakba
“Artık onu ne aşabildiler ne de delebildiler. “
Kehf 98. Kale haza rahmetüm mir rabbı* fe iza cae va'dü rabbı cealehu dekka'* ve kane va'dü rabbı hakka
“Dedi: "Bu, Rabbinizden bir rahmettir. Rabbimin vaadi gelince onu yerle bir eder. Ve Rabbimin vaadi haktır."
Kehf 99. Ve terakna ba'dahüm yevmeiziy yemucü fı ba'dıv ve nüfiha fis suri fe cema'nahüm cem'a
“O gün onları bırakmışızdır, birbirleri içinde dalgalanırlar. Sura da üflenmiştir. Hepsini biraraya toplamışızdır.”
Acaba Zülkarneyn’e verilen sebeb nedir?
Kur’an ‘daki ayetlere bakalım.
Mü’min36. Ve kale fir'avnü ya hamanübni lı sarhal le allı eblüğul esbab
“Firavun dedi ki: "Ey Haman, sebeplere ulaşabilmem için bana yüksek bir kule yap!"
Mü’min 37. Esbabes semavati fe attalia ila ilahi müsa ve innı le ezunnühu kaziba* ve kezalike züyyine li fir'avne suü amelihı ve sudde anis sebıl* ve ma keydü fir'avne illa fı tebab
"Göklerin sebeplerine ulaşırsam, Musa'nın tanrısına da ulaşırım. Ben onun yalancı biri olduğunu düşünüyorum." Firavun'a, yaptığı işin kötülüğü bu şekilde süslü gösterildi de yoldan saptırıldı. Firavun'un tuzağı hep kayıptadır.”
Esbab: göğe çıkmayı sağlayan şeyler.
Sad10. Em lehüm mülküs semavati vel erdı ve ma beynehüma feyerteku fil esbab
38/10 Yoksa göklerin, yerin ve bu ikisi arasında bulunanların mülk ve saltanatı onların mı? Eğer öyleyse sebepler içinde yükselsinler.
Esbab: göğe çıkmayı sağlayan şeyler.
Hac15. Men kane yezunnü el ley yensurahüllahü fid dünya vel ahırati felyemdüd bi sebebin iles semai sümmelyakta' felyenzur hel yüzhibenne keydühu ma yeğıyz
“Kim Allah'ın dünyada ve ahirette kendisine yardım etmeyeceğini sanıyorsa; bir sebeple göğe uzansın, sonra öteki ilişkilerini kessin de bakıversin: Oyunu, öfkelendiği şeyleri gerçekten giderecek mi?”
Sebeb: göğe çıkmayı sağlayan şey.
Bakara166. İz teberraellezınet tübiu minellezınettebeu ve raevül azabe ve tekattaat bihimül esbab
“O zaman, izlenenler, kendilerini izleyenlerden uzaklaşıp gitmişlerdir.Azabı gördüler artık,
aralarındaki bağlar parçalanıp koptu.”
Esbab:bağlar
Sebeb:Yukarıdan aşağı sarkan ip. Hurma ağacına çıkmayayarayan ip.
İp çeşitlerindendir,sağlamdır uzundur. İddia edilir ki ip yukarıya çıkmakveya aşağı sarkmak için kullanılırsa, sebeb olur. Tacu’l Arus.
Kelimenin lügat manası esas alınırsa “sebeb” yukarı tırmanmaya yarayan ipi gösterir. Bu ya yüksekçe bir yerden sarkıtılan iptir. Ya da insanın beline bağladığı tırmanmaya yarayan halka şeklindeki iptir.
Katılma Tarihi: 28 haziran 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 538
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Zülkarneyn’in Birinci seyahati
Kehf 85. Fe etbea sebeba
18/85 O da bir sebebi izledi.
Kehf 86. Hatta iza belağa mağribeş şemsi vecedeha tağrubü fı aynin hamietiv ve vecede ındeha kavma* kulna yazel karneyni imma en tüazzibe ve imma en tettehıze fıhim hunsa
“Nihayet, güneşin battığı yere varınca onu kara balçıklı bir gözede batar buldu. Onun yanında bir de kavim buldu. Dedik ki: "Ey Zülkarneyn, ya bunlara azap edersin ya da haklarında güzel bir tavrı esas alırsın."
Mağrip kelimesi kur’an’ da 6 yerde daha geçer
Bakara115. Ve lillahil meşriku vel mağribü fe eynema tüvellu fe semme vechüllah* innallahe vasiun alım
“Doğu da batı da yalnız Allah'ındır.O halde nereye dönerseniz orada Allah'ın yüzü vardır.Allah Vasi'dir, varlığı sürekli genişletip büyütür; Alim'dir, her şeyi en iyi biçimde bilir.”
Bakara142. Se yekulüs süfehaü minen nasi ma vellahüm an kıbletihimülletı nasi ma vellahüm an kıbletihimülletı kanu aleyha* kul lillahil meşriku vel mağrib* yehdı mey yeşaü ila sıratım müstekıym
“İnsanlar içinden bazı beyinsizler: "Onları, yönelmekte oldukları kıbleden ne çevirdi?" diyecekler.De ki: "Doğu da Allah'ın, batı da.O, dilediğini dosdoğru yola kılavuzlar."
Bakara177. Leysel birra en tüvellu vücuheküm kıbelel meşrikı vel mağribi ve lakinnel birra men amene billahi vel yevmil ahıri vel melaiketi vel kitabi ven nebiyyın* ve atel male ala hubbihı zevil kurba vel yetama vel mesakıne vebnes sebıli ves sailıne ve fir rikab* ve ekames salate ve atez zekah* vel mufune bi ahdihim iza ahedu* ves sabirıne fil be'sai ved darrai ve hıynel be's* ülaikellezıne sadeku* ve ülaike hümül müttekun
“Yüzlerinizi doğu ve batı yönüne çevirmeniz zafer ve mutluluğa ermek değildir.Zafer ve mutluluğa ermek o kişinin hakkıdır ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır; akrabaya, yetimlere, çaresizlere, yolda kalmışa, yoksullara, özgürlüğüne kavuşmak gayretinde olanlara malı seve seve verir, namazı kılar, zekatı öder.Böyleleri söz verdiklerinde ahitlerine vefalıdırlar; bolluk ve bereket zamanı kadar, zorluk, sıkıntı ve şiddet zamanında da sabırlıdırlar.İşte bunlardır özüyle sözü bir olanlar.Ve işte bunlardır korunan takva sahipleri.”
Bakara258. E lem tera ilellezı hacce ibrahıme fı rabbihı en atahüllahül mülk* iz kale ibrahımü rabbiyellezı yuhyı ve yümıtü kel ene uhyı ve ümıt* kale ibrahımü fe innellahe ye'tı biş şemsi minel meşrikı fe'ti biha minel mağribi fe bühitellezı kefer* vallahü la yehdil kavmez zalimın
“Allah kendisine mülk ve saltanat verdiği için, Rabbi hakkında İbrahim'le çekişeni görmedin mi?İbrahim şöyle demişti: "Benim Rabbim odur ki, hayat verir ve öldürür." O da şöyle demişti: "Ben de hayat veririm, ben de öldürürüm." İbrahim, "Allah, güneşi doğudan getiriyor, hadi sen onu batıdan getir" deyince, küfre sapan o adam apışıp kalmıştı.Allah, zalimler toplumunu doğruya ve güzele kılavuzlamaz.”
Şuara28. Kale rabbül mesrikı vel mağribi ve ma beynehüma* in küntüm ta'kılun
“Musa dedi: "Eğer aklınızı işletirseniz O, doğunun, batının ve bunlar arasındakilerin de Rabbidir."
Müzzemmil 9. Rabbulmeşrikı velmağribi la ilahe illa huve fettehızhu vekiylen.
“Doğunun ve batının Rabbidir O. Tanrı yoktur O'ndan başka.O'nu vekil et.”
“mağribeyn” ikil olarak da;
Rahman17. Rabbulmeşrikayni ve rabbulmağribeyni.
55/17 İki doğunun Rabbi de O'dur, iki batının Rabbi de.
70/40 İş, onların sandığı gibi değil! Doğuların ve batıların Rabbine andolsun ki, biz gerçekten gücü yetenleriz;
A’raf137. Ve evrasnel kavmellezıne kanu yüstad'afune meşarikal erdı ve meğaribehelletı barakna fıha* ve temmet kelimetü rabbikel husna ala benı israıle bima saberu* ve demmerna ma kane yesneu fir'avnü ve kavmühu ve ma kanu ya'rişun
“Ezilip itilmekte olan topluluğu da içine bereketler doldurduğumuz toprağın doğularına ve batılarına mirasçı kıldık. Rabbinin, İsrailoğullarına verdiği güzel söz, sabretmeleri yüzünden hedefine vardı. Firavun ve toplumunun sanayi olarak meydana getirdiklerini de dikip yükselttikleri sarayları da yere geçirdik.”
ayetlerinde geçmektedir.
Bu ayetlerin hiçbirinde de mağrib güneşle birlikte kullanılmamıştır.Güneşin battığı yer denilmemiş batı denilmiştir.
Yüce Rabbimiz mağrib kelimesini batı manasında defalarca kullanmış.
Peki Mağribeşşems Güneşin battığı yer ile ne anlatılmak isteniliyor olabilir?
Mağrib köken olarak garube fiilinden türemiştir. Göçmek manası da vardır.
Katılma Tarihi: 28 haziran 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 538
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Zülkarneyn’inİkinci seyahati
Kehf 89. Sümme etbea sebeba
“Sonra bir sebebi daha izledi.”
Kehf 90. Hatta iza belağa matliaş şemsi vecedeha tatlüu ala kavmil lem nec'al lehüm min duniha sitra
“Biz süre sonra, güneşin doğduğu yere varınca onu, güneşe karşı kendilerine bir siper yapmadığımız bir topluluğun üzerine doğar buldu.”
Kehf 91. Kezalik ve kad ehatna bima ledeyhi hubra
“İşte böyle! Biz onun yanında olan herşeyi bilgimizle kuşatmıştık.”
matliaş şemsi: Güneşin doğduğu yer.
Bunun da sadece doğuyu söylediği düşünülemez.
Kur’an’daki ayetlere bakalım.
maşrık: Doğukelimesi tekil olarak 6 yerde geçer.
Bakara115. Ve lillahil meşriku vel mağribü fe eynema tüvellu fe semme vechüllah* innallahe vasiun alım
“Doğu da batı da yalnız Allah'ındır.O halde nereye dönerseniz orada Allah'ın yüzü vardır.Allah Vasi'dir, varlığı sürekli genişletip büyütür; Alim'dir, her şeyi en iyi biçimde bilir.”
Bakara142. Se yekulüs süfehaü minen nasi ma vellahüm an kıbletihimülletı nasi ma vellahüm an kıbletihimülletı kanu aleyha* kul lillahil meşriku vel mağrib* yehdı mey yeşaü ila sıratım müstekıym
“İnsanlar içinden bazı beyinsizler: "Onları, yönelmekte oldukları kıbleden ne çevirdi?" diyecekler.De ki: "Doğu da Allah'ın, batı da.O, dilediğini dosdoğru yola kılavuzlar."
Bakara177. Leysel birra en tüvellu vücuheküm kıbelel meşrikı vel mağribi ve lakinnel birra men amene billahi vel yevmil ahıri vel melaiketi vel kitabi ven nebiyyın* ve atel male ala hubbihı zevil kurba vel yetama vel mesakıne vebnes sebıli ves sailıne ve fir rikab* ve ekames salate ve atez zekah* vel mufune bi ahdihim iza ahedu* ves sabirıne fil be'sai ved darrai ve hıynel be's* ülaikellezıne sadeku* ve ülaike hümül müttekun
“Yüzlerinizi doğu ve batı yönüne çevirmeniz zafer ve mutluluğa ermek değildir.Zafer ve mutluluğa ermek o kişinin hakkıdır ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır; akrabaya, yetimlere, çaresizlere, yolda kalmışa, yoksullara, özgürlüğüne kavuşmak gayretinde olanlara malı seve seve verir, namazı kılar, zekatı öder.Böyleleri söz verdiklerinde ahitlerine vefalıdırlar; bolluk ve bereket zamanı kadar, zorluk, sıkıntı ve şiddet zamanında da sabırlıdırlar.İşte bunlardır özüyle sözü bir olanlar.Ve işte bunlardır korunan takva sahipleri.”
Bakara258. E lem tera ilellezı hacce ibrahıme fı rabbihı en atahüllahül mülk* iz kale ibrahımü rabbiyellezı yuhyı ve yümıtü kel ene uhyı ve ümıt* kale ibrahımü fe innellahe ye'tı biş şemsi minel meşrikı fe'ti biha minel mağribi fe bühitellezı kefer* vallahü la yehdil kavmez zalimın
“Allah kendisine mülk ve saltanat verdiği için, Rabbi hakkında İbrahim'le çekişeni görmedin mi?İbrahim şöyle demişti: "Benim Rabbim odur ki, hayat verir ve öldürür." O da şöyle demişti: "Ben de hayat veririm, ben de öldürürüm." İbrahim, "Allah, güneşi doğudan getiriyor, hadi sen onu batıdan getir" deyince, küfre sapan o adam apışıp kalmıştı.Allah, zalimler toplumunu doğruya ve güzele kılavuzlamaz.”
Şuara28. Kale rabbül mesrikı vel mağribi ve ma beynehüma* in küntüm ta'kılun
“Musa dedi: "Eğer aklınızı işletirseniz O, doğunun, batının ve bunlar arasındakilerin de Rabbidir."
Müzzemmil 9. Rabbulmeşrikı velmağribi la ilahe illa huve fettehızhu vekiylen.
“Doğunun ve batının Rabbidir O. Tanrı yoktur O'ndan başka.O'nu vekil et.”
Maşrıkayn ikili olarak iki ayette geçer.
Rahman17. Rabbulmeşrikayni ve rabbulmağribeyni.
“İki doğunun Rabbi de O'dur, iki batının Rabbi de.”
Zuhruf 38. Hatta iza caena kale ya leyte beynı ve beyneke bu'del meşrikayni fe bi'sel karın
“Sonunda bize geldiğinde, şeytan yoldaşına şöyle der: "Keşke aramızda iki doğru arası kadar uzaklık olsaydı. Ne kötü yoldaşmışsın sen!"
“İş, onların sandığı gibi değil! Doğuların ve batıların Rabbine andolsun ki, biz gerçekten gücü yetenleriz;”
A’raf137. Ve evrasnel kavmellezıne kanu yüstad'afune meşarikal erdı ve meğaribehelletı barakna fıha* ve temmet kelimetü rabbikel husna ala benı israıle bima saberu* ve demmerna ma kane yesneu fir'avnü ve kavmühu ve ma kanu ya'rişun
“Ezilip itilmekte olan topluluğu da içine bereketler doldurduğumuz toprağın doğularına ve batılarına mirasçı kıldık. Rabbinin, İsrailoğullarına verdiği güzel söz, sabretmeleri yüzünden hedefine vardı. Firavun ve toplumunun sanayi olarak meydana getirdiklerini de dikip yükselttikleri sarayları da yere geçirdik.”
Saffat 5. Rabbüs semavati vel erdı ve ma beynehüma ve rabbül meşarık.
“Göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin Rabbidir O; doğuların da Rabbidir O.”
Ayete yeniden bakalım.
Kehf 90. Hatta iza belağa matliaş şemsi vecedeha tatlüu ala kavmil lem nec'al lehüm min duniha sitra
“Biz süre sonra, güneşin doğduğu yere varınca onu, güneşe karşı kendilerine bir siper yapmadığımız bir topluluğun üzerine doğar buldu.”
Demek ki Zulkarneyn ile karşılaştığı kavmin Güneşle arasında bir örtü yok.
Güneşle aramızdaki örtü nedir?
Kur’an’dan bakalım
Furkan 47. Ve hüvellezı ceale lekümül leyle libasev ven nevme sübatev ve cealen nehar nüşura
“O'dur sizin için geceyi elbise, uykuyu dinlence yapan. Gündüzü, dağılıp yayılma zamanı yapan da O'dur.”
Katılma Tarihi: 28 haziran 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 538
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Zülkarneyn’inÜçüncü Seyahati
Kehf 92. Sümme etbea sebeba
“Sonra yine bir sebebi izledi.”
Kehf 93. Hatta iza belağa beynes seddeyni vecede min dunihima kavmel la yekadune yefkahune kavla
“Nihayet, iki set arasına ulaştı. Setler arasında öyle bir topluluk buldu ki neredeyse söz anlamıyorlardı.”
Kehf 94. Kalu ya zel karneyni inne ye'cuce ve me'cuce müfsidune fil erdı fe hel nec'alü leke harcen ala en tec'ale beynena ve beynehüm sedda
“Dediler: "Ey Zülkarneyn! Ye'cuc ve Me'cuc bu yerde bozgunculuk yapıyorlar. Onlarla bizim aramızda bir set yapman şartıyla sana vergi verelim mi?"
Kehf 95. Kale ma mekkennı fıhi rabbı hayrun fe eıynunı bi kuvvetin ec'al beyneküm ve beynehüm redma
“Dedi: "Rabbimin beni içinde tuttuğu imkan ve güç daha üstündür. Siz bana bedensel gücünüzle destek verin de onlarla sizin aranıza çok muhkem bir engel çekeyim."
Kehf 96. Atuni züberal hadıd* hatta iza sava beynes sadafeyni kalenfühu* hatta iza cealehu naran kale atunı üfriğ aleyhi kıdra
"Bana demir kütleleri getirin!" İki ucu tam denkleştirince, "körükleyin" dedi. Onu ateş haline koyunca da "getirin bana, üzerine erimiş bakır/katran dökeyim" diye seslendi.”
Kehf 97. Femestau ey yazheruhü ve mestetau lehu nakba
“Artık onu ne aşabildiler ne de delebildiler.”
Kehf 98. Kale haza rahmetüm mir rabbı* fe iza cae va'dü rabbı cealehu dekka'* ve kane va'dü rabbı hakka
“Dedi: "Bu, Rabbinizden bir rahmettir. Rabbimin vaadi gelince onu yerle bir eder. Ve Rabbimin vaadi haktır."
Kehf 99. Ve terakna ba'dahüm yevmeiziy yemucü fı ba'dıv ve nüfiha fis suri fe cema'nahüm cem'a
“O gün onları bırakmışızdır, birbirleri içinde dalgalanırlar. Sura da üflenmiştir. Hepsini biraraya toplamışızdır.”
Şimdi de sedd kelimesinin tahlilini yapalım.
Sedd : deliği tıkamak, yarığı kapamak, ıslah etmek, sağlam yapmak,
Sedede fiilinden türemiş bir isim. Dağ,engel,baraj,gölge, siyah bulut… anlamlarında.
Tekil olarak Yasin 9 da2 defa ,Kehf 94 de 1 defa geçiyor.
İkil olarak kehf93 de 1 defa geçiyor.
Geçtiği yerlerde okuma ayrılıkları var. Sedd diye okuyanlar da var. Südd diye okuyanlar da var.
Yasin 9 dda sedd ve südd diye de okunuyor. Sedd diye okuyan sadece Hafs’dır.
Kehf 93 de seddeyn diye de süddeyn diye de okunuyor.
Kehf 94 de sedd diye de südd diye de okunuyor.
Sedd diye okunduğunda anlamı; insan yapısı engel, iki şeyin arasını ayıran engel,gözle görülebilen engel olur.
Südd diye okunduğunda anlamı doğal olan engel , gözle görülemeyen engel, gözü karartan engel olur.
Dünyadaki sedlere bakalım.
Derbent Seddi: Kafkasya’da Dağıstan bölgesinde Tiflis’in doğusunda Derbent kenti yakınında. Türkler demir kapı, Araplar Babül ebvab demişlerdir.
Daryal Seddi:Kafkas Dağlarında bulunan en büyük geçit olarak tarif edile Daryal Geçidinde. Kazbek dağının doğusunda Terek nehrinin doğduğu yerin yakınında.
Çin Seddi: Herkesce biliniyor.
Kur’an ayetlerinde belirtilen sedd e bakıldığında ise;
Bu güne kadar Zülkarneyn Seddinin Kurandaki vasıflarını taşıyan bir sedd bulunmamıştır, yoktur.
Kehf 96. Atuni züberal hadıd* hatta iza sava beynes sadafeyni kalenfühu* hatta iza cealehu naran kale atunı üfriğ aleyhi kıdra
"Bana demir kütleleri getirin!" İki ucu tam denkleştirince, "körükleyin" dedi. Onu ateş haline koyunca da "getirin bana, üzerine erimiş bakır/katran dökeyim" diye seslendi.”
Dünya’da aşılamayan ve delinemeyen sedd kalmamıştır.
Kehf 97. Femestau ey yazheruhü ve mestetau lehu nakba
“Artık onu ne aşabildiler ne de delebildiler.”
Enbiya 96 ve 97 ayetleri bu seddin kıyamet yaklaştığında gerçekleşeceğini bildirmektedir.
Enbiya 96. Hatta iza fütihat ye'cucü ve me'cucü ve hüm min külli hadebiy yensilun
“Ye'cuc ve Me'cuc'ün önü açıldığı zaman onlar, her tepeden akın ederler.”
Enbiya 97. Vakterabel va'dül hakku fe iza hiye şahısatün ebsarullezıne keferu ya veylena kad künna fı ğafletim min haza bel künna zalimın
“Hak olan vaat yaklaşmıştır. İnkar edenlerin gözleri birden donup kalmıştır. "Vay başımıza! Biz bundan gafil bulunuyorduk. Hayır, biz zalimlerdik." derler. “
Kehf 98. Kale haza rahmetüm mir rabbı* fe iza cae va'dü rabbı cealehu dekka'* ve kane va'dü rabbı hakka
“Dedi: "Bu, Rabbinizden bir rahmettir. Rabbimin vaadi gelince onu yerle bir eder. Ve Rabbimin vaadi haktır."
Şimdi de dekke kelimesini tahlil edelim.
Dekke: ufaltmak,yok etmek, yerle bir etmek, zayıflatmak, üstünü düzlemek, devenin hörgücünün yok olmasıanlamında da kullanılır.
DekkeKuranda 7 defa geçmektedir.
A’raf 143. Ve lemma cae musa li mıkatina ve kelemehu rabbühu kale rabbi erinı enzir ileyk* kale len teranı ve lakininzur ilel cebeli fe inistekarra mekanehu fe sevfe teranı* felemma tecella rabbühu lil cebeli cealehu dekkev ve harra musa saıka* felemma efaka kale sübhaneke tübtü ileyke ve ene evvelül mü'minın
“Musa, bizimle sözleştiği yere gelip Rabbi de kendisiyle konuşunca şöyle konuştu: "Rabbim, göster bana kendini, göreyim seni." Dedi: "Asla göremezsin beni. Ama şu dağa bak. Eğer o yerinde durabilirse, sen de beni görebileceksin." Rabbi dağa tecelli edince onu parça parça etti. Ve Musa baygın vaziyette yere yığıldı. Kendine gelince şöyle yakardı: "Tespih ederim o yüce varlığını, tövbe edip sana yöneldim. İman edenlerin ilkiyim ben."
Hakka 14. Ve humiletil'ardu velcibalu fedukketa dekketen vahıdeten.
“Yer ve dağlar yükletilip birbirine bir çarpılışla parça parça edildiğinde, “
Fecr 21. Kella iza dükketil'ardu dekkendekken.
“İş, böyle gitmeyecektir! Yer birbirine çarpılıp dümdüz hale getirildiğinde,”
Kehf 98. Kale haza rahmetüm mir rabbı* fe iza cae va'dü rabbı cealehu dekka' ve kane va'dü rabbı hakka
“Dedi: "Bu, Rabbinizden bir rahmettir. Rabbimin vaadi gelince onu yerle bir eder. Ve Rabbimin vaadi haktır."
Kehf 99. Ve terakna ba'dahüm yevmeiziy yemucü fı ba'dıv ve nüfiha fis suri fe cema'nahüm cem'a
“O gün onları bırakmışızdır, birbirleri içinde dalgalanırlar. Sura da üflenmiştir. Hepsini biraraya toplamışızdır.”
Değerli Safbilgi Kardeşim ve değerli Kardeşlerim!
Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah’ın bu konudaki ayetleri bunlar.
Biz tefsirlerde sözedilen hiçbir rivayete değinmeden ve bağlı kalmadan teybin işlemi yaptık. Yani Kur’an’da olanları ortaya koyduk.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma