Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Neden “harru succeden” değil de “harre râkian” (Sad/24)?
Bunun için öncelikle secde ile rüku arasındaki farkı belirlemek gerekir. Genellikle bu sözcüklerin aynı anlama geldiği sanılır. Fakat birbirlerinin anlam sahasına girseler de bunlar eş anlamlı kelimeler değillerdir. Zira sözcüklerin aynı ayetler içerisinde kullanılması da birbirlerinin eş anlamlısı olmadığının göstergesidir (22/77, 3/43, 9/112, 2/125, 22/26, 48/29). Yani, biri diğerinin yerine kullanılamaz.
Secde sözcüğü, “doğrulamak, tasdik etmek, kabullenmek, teslimiyet göstermek” anlamlarına gelirken (84/20-22); rüku sözcüğü, “boyun eğmek, eğilmek” anlamlarına gelir.
Rüku ve secde sözcükleri bir nevi kişinin inancındaki aşamalardır/safhalardır. Secde etmek büyüklenmeyle, rüku etmek ise diretmeyle zıtlık oluştururlar. İki sözcük arasındaki temel farklılık da budur.
[Nahl/49]: Canlılardan göklerde ve yerde olanlar ve melekler, büyüklenmeden Allah’a secde ederler (teslimiyet gösterirler).
[Murselat/48]: Onlara: “Rükû edin (boyun eğin/diretmeyin)!” denildiğinde, rükû etmezler (boyun eğmezler/diretirler).
[Bakara/34]: Bir vakit meleklere: “Âdem’e secde edin.” demiştik. İblis hariç, hemen secde ettiler. [O], diretti ve büyüklendi ve kâfirlerden oldu.
Bakara/34 ayeti, bu aşamalara güzel bir örnek oluşturur. İblis, direterek, yanlışında ısrarcı davranarak rüku etmemiş, dolayısıyla büyüklenerek secde etmemiş ve inkarcılardan olmuştur. Kanaatimce bu ayet şöyle de çevrilebilir:
[Bakara/34]: Bir vakit meleklere: “Âdem’e secde edin.” demiştik. İblis hariç, hemen secde ettiler. [O], rükû ve secde etmedi ve kâfirlerden oldu.
Allah, müminlere şöyle seslenmektedir:
[Hacc/77]: Ey iman edenler! Rüku edin (boyun eğin), secde edin (teslimiyet gösterin), Rabbinize kulluk edin (Rabbinizin bildirdiği yol üzere olun) ve hayır işleyin ki, kurtuluşa eresiniz.
Bu uzun girişten sonra, esas meseleye dönelim.
[Sad/24]: [Davud]: “Ant olsun, senin koyununu kendi koyunlarına katmak istemesiyle kesinlikle sana zulmetmiştir. Gerçekten de ortakların/katanların çoğu mutlaka birbirlerine haksızlık ediyorlar. Ancak iman eden ve salihatı işleyenler hariç. Ama onlar da ne kadar azdır!” Ve Davud, onu fitnelediğimizi (denediğimizi, sınadığımızı) anladı. Hemen Rabbine istiğfar etti. Rükû etti {harre rakian} ve yöneldi.
“Harre” sözcüğünü mecaz olarak düşünmeyenler, yere kapanarak nasıl rükû edileceğini çözememiş ve ‘rükû ederek yere kapandı’, ‘rükû ederek secdeye kapandı’, ‘eğilerek secdeye kapandı’, ‘eğilerek yere kapandı’ gibi çeviriler yapmışlardır. Oysa buradaki “harre” fiili de, daha önce söylediğim gibi, takınılan tavrı, yaklaşımı bildirmektedir. Davud Peygamber, hatasını anlayınca diretmemiş/inat etmemiş ve hemen Allah’a yönelmiştir. Her ne kadar çevirmenler kullansa da, ayette “secde” sözcüğü kullanılmamıştır. Çünkü ortada secdeyi gerektirecek bir durum yoktur. Yanlışta ısrarcı olmama söz konusudur ve bunu da “rüku” sözcüğü karşılamaktadır.
Selam
|