Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Korumuyor değil, koruyamıyordu. Hacda ihrama girenler bunu çok iyi anlıyor. İhramın altında don yok.
İhram, Araplara ait geleneksel bir giysi. İki büyük havludan ibaret. Birisi omuzdan aşağı salınıyor. Bunun adı, rida. Ötekisi bele dolanıyor. Bunun adı izar.
Tarihten ve hadislerden anlaşıldığına göre sahabeler o bir çift havlunun ikisini birden edinemiyecek kadar yoksuldu.
O yüzden Allah’ın Elçisi şöyle buyurdu:
Ridaları yeteri kadar büyükse onu omuzlarından aşağı salsınlar. Değilse bellerine dolasınlar. Erkekler secdeden kalkana kadar kadınlar bakmasın. (Buhari, Cilt: 1 Bölüm: 8 Hadis: 358)
Başka bir hadis:
Eğer giysiniz yeteri kadar genişse omuzdan aşağıya giyin. Ama çok darsa izar olarak giyin. (Buhari, Cilt: 1 Bölüm:8 Hadis: 357)
Ben de ihrama girdim. Özellikle rüku ve secde sırasında hep tedirgindim acaba apışaram görünüyor mu diye.
Üstünde ihram gibi donsuz bir giysi bulunan kimseye "Apışaranı koru!" demek şart olur. 24:31'da yapılan işte o.
Bir itiraz: Nûr 31’de yasak edilen, gerdanlık teşhirciliği olamaz.
Haklısınız. Teşhiri yasak olan,gerdanlık değil; memeleri aşıp göbeğe ulaşan zincir.
Gerdanlığın yasak olmadığını nerden anlıyoruz? Ma zahare minhâ ifadesinden, ki açıkta olanlar demek.
Gerdanlık açıkta olan bir takı. Tıpkı yüzük, bilezik, bileklik, toka, küpe, hızma, künye, yanak "piercing"i gibi.
Bunlar adı üstünde açıkta, görünür durumda. İnanan kadın onları örtüp saklamak zorunlu değil.
Ayette bunu belirten şu ifade var:
Ziynetlerini açmasınlar ama açıkta olanları başka
Lâ yubdiyne ziynet ehunne illa ma zahare minhâ
Açıkta olan ziymetler tamamen sakıncasız olup herkese açıktır. Cami imamına da, erkek hizmetçiye de.
İnanan kadının saklamış olduğu takıları ise baldırlarına geçirdiği halhallar ve göbeğine yapıştırdığı piercing olabilir.
Kadın, örneğin "piercing"ini kocasının dışında bir de, erkek hizmetçisi gibi, yakın çevresinde bulunan kişilere açabilir.
Nasıl yapacak bunu; ona göbeğini açarak mı, "piercing"ini oradan çıkarıp makyaj masasına bırakarak mı?
Göbeğini açarak değil elbet; yoksa erkek hizmetçisine "Hadi sevişelim!" demiş olur.
"Nûr 31’deki ziynetler kadın vücudunun, göbeği gibi, şehvet uyandıran yerleridir; kadının, oralarını erkek hizmetçisine açması sakıncasızdır," diyenlerin ne yazık ki yaptıkları işte o.
Fuhuş tellallığı.
Hayır! İmama bile açamaz. Yani imam, erkek hizmetçi... fark etmez.
İnanan kadın, vücudunun şehvet uyandıran yerlerini yabancı erkeklere açarsa onları kendisiyle yatmaya çağırıyor sanılabilir ya da en azından teşhircilik yapmakla suçlanır.
Hayır! Nûr 31’deki "ziynetler"in saklı olanları, kadının göbeği ve baldırları değil, takıldığı yerler oralar olan takılarıdır.
Yüce Allah'ın hükmü: takıları, erkek hizmetçi gibi ayette listelenen kimselerin görmesi sakıncasızdır.
Peki... İmam, ayetteki listede yok. Demek ki kadının, göbek "piercing"ini30’luk erkek hizmetçisine göstermesi sakıncasız. Ama 90’lık emekli imama göstermesisakıncalı. Neden?
Çünkü hizmetçi, kadının makyaj masasını görecek kadar ona yakındır; o "piercingi"n masada bulunmasının takı teşhirciliği olmadığını bilir.
İmam ise kadına o kadar yakın değil; kadın, göbek "piercing"ini avucunun içine alıp imama uzatırsa imam onun teşhircilik yaptığını düşünebilir. Yakışıksız, uygunsuz...
İşte Nûr 31 kadına, kendisinin yakın çevresinde bulunmayan kimselere, saklamış olduğu ziynetleriyle teşhircilik yapmasınıyasak ediyor; onları toplumun onaylayıp hoşgördüğü şekilde takmasını değil.
Korumuyor değil, koruyamıyordu. Hacda ihrama girenler bunu çok iyi anlar. İhramın altında don yok.
İhram, Araplara ait geleneksel bir giysi. İki büyük havludan oluşuyor: omuzdan aşağı salınan rida ve bele dolanan izar.
Tarihten ve hadislerden anlaşıldığına göre sahabeler o bir çift havlunun ikisini birden edinemiyecek kadar yoksuldu.
O yüzden Allah’ın Elçisi şöyle buyurdu:
Ridaları yeteri kadar büyükse onu omuzlarından aşağı salsınlar. Değilse bellerine dolasınlar. Erkekler secdeden kalkana kadar kadınlar bakmasın. (Buhari, Cilt: 1 Bölüm: 8 Hadis: 358)
Başka bir hadis:
Eğer giysiniz yeteri kadar genişse omuzdan aşağıya giyin. Ama çok darsa izar olarak giyin. (Buhari, Cilt: 1 Bölüm:8 Hadis: 357)
Ben de ihrama girdim. Özellikle rüku ve secde sırasında hep tedirgindim acaba apışaram görünüyor mu diye.
Üstünde ihram gibi donsuz bir giysi bulunan kimseyi "Apışaranı koru!" diye uyarmak gerekir. Allah 30. ayette ve 31. ayetin ilk bölümünde onu yapıyor.
İnsan, elini yaka yırtmacından değil göğüs yırtmacından sokar; gerdanına değil göğsüne sokar yani memelerinin olduğu yere.
İşte orda kadının altın zinciri var.
İnanan kadın o zinciri de örtüp sakladı şimdi. Zincir, örtüp saklamış olduğuziynetlerinden biri haline geldi.
Kadın onu, ayetteki illa kelimesinden sonra listelenen kimselere açabilir; örneğin ihtiyaçsız erkek tâbilerine tâbi'ıyne gayri ûli'l ırbeti mine'r ricâl.
Nasıl yapacak bunu; memelerini açarak mı ya da zinciri blüzünün üstüne takmak suretiyle görünür hale getirerek mi?
Memelerini açarak değil elbet; yoksa inanan kadın, erkek hizmetçisine "Hadi sevişelim!" demiş olur.
Nûr 31’deki ziynetlerin kadın vücudunun şehvet uyandıran yerleri olduğunu iddia eden herkes işte bu fuhuş tellallığını yapıyor.
İstisnasız bütün tesettürcü ulema fuhuş tellalıdır.
Hayrettin Karaman onların temsilcisi sayılabilir. Bakın iddiayı nasıl dile getiriyor:
... aynı yerde geçen ziynetin –ki, örtülmesi gereken yerler demektir- örtülmesi hükmü bütün asırlarda İslam alimlerinin ittifakı ile ortaya konmuştur; el, yüz, ayak konularındaki detayı dışında bir ihtilaf, bir tartışma olmamıştır.(YENİ ŞAFAK, 26 Haziran 2005)
İstisna yok. İttifak halindeki tesettür ulemasına göre ziynetler kadın vücudunun, şehvetuyandırdığı için, örtülmesi gereken yerleri imiş. Saç baş, baldırlar, Memeler, göbek...
Ve kadının, oralarını erkek hizmetçisine açması caizmiş.
"Namuuus! Iıırz!" diye bağıra bağıra işte böyle fuhuş tellallı olunur.
Ama inanan hiçbir kadın ulemanın buahlaksız icazetini kâle alıp memelerini erkek hizmetçisine açmıyor. Allah inanan kadınlardan razı olsun.
ÖZETLE eğer Nûr 31’deki ziynetler kadının takıları ise yani örneğin altın zinciri... kadın onu açar. Zinciri çıkarıp blüzünün ya da balıkçıyaka kazağının üstüne takmak suretiyle.
Allah’ın dediği bu. Ve bunda hiçbir sakınca yok.
Ama eğer ziynetler kadın vücudunun şehvet uyandırıyor diye tesettüre sokulan yerleri ise örneğin saçı başı, baldırları, memeleri... kadın oralarını açar ve sonu zinaya varabilecek ahlaksız bir iş yapar.
Tesettür ulemasının icazeti de bu.
Allah bayram haftası diyor, tesettür uleması mangal tahtası anlıyor ve İslama fuhuşu boca ediyor.
Ne ki inanan kadınlar ulemanın bu ahlaksız icazetini kâle almıyor. Allah kadınlardan razı olsun.
Örtülerini göğüs yırtmaçlarının üstüne vursunlar -ve’l yadribne bi humurihinne alâ cuyub ihinne
Başörtüsünü farz ilan edenlerin kanıtı, buradaki humur kelimesi. Tekili: himar.
HİMAR onlara göre başörtüsüdür. Allah, "İnanan kadınlar, göğüsyırtmaçlarının üstüne başörtülerini vursunlar!" dediğine göre Kuran’da başörtüsü var; o halde başörtüsü Allah’ın emri.
Buradaki "himar"ın başörtüsü olduğu bence de doğru çünkü göğüs yırtmacına en yakın örtü odur. O örtü dururken göğüs yırtmacının üzerine başka bir örtüyü vurmak sağ kulağı sol elle göstermek gibi abes bir iş olur.
Allah abes iş buyurmaz. Tamam.
Ama görüldüğü gibi bu, ilahî değil beşerî bir hüküm; akıl yürütme yoluyla üretiliyor.
Beşerî hükümlere ilahî hüküm muamelesi yapmak ise o hükümleri üreten beşeri rab edinmek olur; şirktir.
Ayrıca, beşerî hükümler pek âlâ çürütülebilir. Nitekim himarın başörtüsü olduğu iddiasını Arapça sözlükler çürütüyor.
İşte onlardan bir kaçı.
El Mucem’ul Vasıf:
Himar, örten şey demektir. Kadının örtüsü de bundandır.
El Müncid:
Himar: kadının başına örtülen şey ve genel olarak örtü.
Lisan-ı Arap:
Kadının başına örttüğü şey ve her bir örtücü şey.
Tac’ül Arûs:
Her bir şeyi örten şeye onun himarı yani örtüsü denir. Kadının başını örttüğü şeye de o nedenle himar yani örtü denir.
Bu bir.
İkincisi, burada Yüce Allah göğüs yırtmacının örtülmesini istiyor; başın değil. Başörtüsü yalnızca bir araç. Ve araçlardan yalnızca biri. O halde şart değil; farz hiç değil. Çünkü omuz atkısı gibi başka araçlar da var; onlar da pek âlâ kullanılabilir.
Üçüncüsü, başörtüsü burada başın yalnızca belli bir anda örtülü olduğunu gösteriyor. Başın onun dışında da örtülüolduğunu değil. Allah başaçık olmayı haram kılmamış:
Allah sizi ondan bağışlamıştır
Afâ Allahu anhâ (5:101)
O yüzden, inanırların şunu sorması bile Mâide 101’e göre yasaktır:
"Göğüs yırtmacının üstüne başörtüsü vurulacağına göre baş o anda örtülü. Tamam. Ama başher zaman örtülü olacak mı;başın örtülü olmasıfarz mı?"
Tıpkı şunu sormanın yasak olması gibi:
"Abdest alınırken baş mesh edilir; demek ki baş, abdest sırasında açık. Tamam. Ama baş her zaman açık olacak mı;başın açık olmasıfarzmı? "
Bütün bunlar gösteriyor ki başörtüsü ulemanın emridir. Allah’ın öyle bir emri yok. "Başörtüsü Allah’ın emri!" demek Allah’a iftiradır.
Lafzen kadınlarınyeminlerinin sahip oldukları ya da sağ ellerinin sahip oldukları demek olan, ma meleket eyman uhunne, ulemaya göre cariyeler ve erkek kölelerdir.
Ama bu kadar basit değil. Ulemanın aklı fena halde karışık. Örneğin RÛHU’L-BEYÂN müfessiri İ H Bursevî’nin şu açıklamasına bakın:
Ellerinin altında bulunanlara, cariyelere... Kadının sahip olduğu, köleyse kadına yabancı erkek hükmündedir. Bu köle ister iğdiş edilmiş olsun ister cinsî temas gücü bulunsun aynıdır. Nitekim Abû Hanife’nin görüşü olduğu gibi çoğu âlimlerin görüşü de bu doğrultudır. Bu sebeple kadının o köle ilehaccagitmesi veya yolculuğa çıkması câiz değildir. Fakat kölenin, kendisini şehvetten emin hissettiği zaman ona bakması caizdir.
Onları cariye sayıyor, olmuyor. İğdiş yapıyor, olmuyor. Ebu Hanife’den medet umuyor, olmuyor.
Kölenin mâlikesiyle hacca gitmesi caiz değildir diyor, olmuyor; caizdir diyor, olmuyor. Kendisini şehvetinden emin hissettiği zaman... diye kestirip atıyor
Hangi erkek, hangi imam, hangi köle... "Ben kendimi şehvetimden emin hissetmiyorum; hanımıma bakmıyayım!" der?
Hacca gittiklerini düşünün. Mina’da çadırdalar. Köle, hanımının her yerine bakabilir ya. Hanım, ulemaya uyup memelerini açıyor. Köle ne yapar?
Peki, nedir?
Birincisi, ma meleket eyman, köle olamaz çünkü Allah’ın dininde, kölelik denen kula kulluğun yeri yok (1:5, 79:24,23:47, 8:67, 47:4).
Fatihayı farz namazlarında günde en az 19 kere okuyan ve her keresinde"Allah’ım! Biz Senin kulunuz," diyen Müslümanlar, "Ama kölelerbizim de kulumuz!" deyip onların tevhid üzere yaşamasına engel olursa...
Halkına "Ben sizin ulu rabbinizim! –ené rabb ukumu’l ûlâ" diye bağıran firavundan ne farkları kalır (79:23-24)?
İkincisi, onlarla ilgili ayetleri doğru okuyalım: bazı ayetlerdeki ma meleket eyman,yeminleeş alınan kadınlardır (23:6; 33:50, 52; 70:30); bazı ayetlerdekiler ise yeminlebakımı üstlenilen kızlar ve erkekçocuklar (4:3, 24, 25; 24:31; 24:33;33:55...).
24:31’deki ma meleket eyman uhunne, kadınların yeminle bakımını üstlendikleri anlamına geliyor.
Üçüncüsü, inanan bir kadın, vücudunun şehvet uyandıran yerlerini yalnızca eşine açabilir; yeminlesahip çıktığı erkeklere açamaz.
O halde bu ayette anılan ziynetler kadının şehvet uyandıran yerleri değil örtülü takılarıdır. Altın zinciri, halhalı, göbek "piercing"i. Onları, vücudunun takılı olduğu yerlerden çıkarmak suretiyle, yeminle sahip çıktığı erkeklere açmasında bir sakınca yok.
Ama vücudunun şehvet uyandıran yerlerini?
Tesettür uleması bunu caiz ilan ediyor. Siz ne dersiniz; caiz midir?
Irbe, ihtiyaç demek; gayri ûli’l ırbe: ihtiyaçsız. Ama o erkeklerin hangi şeye ihtiyacı yok, belirtilmemiş.
Hangi şeye olabilir?
İnanan kadının
ya (1) takılarına ya da (2) vücuduna.
Tesettür yanlısı ulemaya göre anılan erkekler, çok yaşlanmış ya da iğdiş edilmiş oldukları için, kadınınvücuduna ihtiyaç duymaz hale gelmiştir; o halde inanan kadın onlara vücudunun şehvet uyandıran yerlerini açabilir; bunda sakınca yoktur.
Ama Kuran bu iddiayı çürütüyor. Örneğin Nûr 58’deki ilahî buyruk o ki inanan bir kadın, vücudunun oralarını yaşına ermemiş olan kendi çocuklarına dahi açamaz. Açması sakıncalıdır. Erkek hizmetçilerineaçmasında sakınca yok, nasıl denebilir?
Görüldüğü gibi, tesettür uğruna, Allah’ın dinine bu yoldan da fuhuş boca ediliyor. İyi ki inanan kadınlarımız ulemanın buicazetini kâle almıyor. Allah onlardan razı olsun.
Sordum:
Tesettür ulemasına göre, vücudunuzun şehvet uyandıran yerlerini ihtiyaçsız erkek hizmetçinize açmanız caizmiş. Açar mısınız?
Cevap:
Hayır! Çünkü önemli olan onun bana nasıl baktığı değil. Asıl ben ona nasıl bakıyorum; o önemli.
Bu cevabın çağrıştırdığı halleri düşünün.
Örneğin Osmanlı sarayındaki cariyeleriğdişharem ağalarına acaba nasıl bakarlardı erkeksizlik canlarına tak edince? O iğdiş erkekleri nasıl da canları çekerdi; onları çil çil altınlarla razı edip yataklarınaalmazlar mıydı? Emin misiniz?
Bir de Hatice’nin, evlenmeden önce, Muhammed adındaki tâbisini düşünün. Ve Muhammed’in, Hatice’nin hangi ziynetlerine muhtaç olmadığını.
Hatice örneğin altın zincirini Muhammed’e nasıl gösterirse sakınca olmaz; ziynetin takıldığı yer olan memelerini açarak mı ya dazinciri çıkarıp blüzünün üstüne takarak mı?
Nûr 31, 58 ve Ahzab 13’teki şu ifadeleri karşılaştırmalı olarak lütfen inceleyin:
çocuklar (31)
çocuklarınız (58)
Ne anlıyorsunuz?
giyimsizken avretleriniz (24:58)
evlerimiz avrettir. (33:13)
İki avret arasındaki fark?
avretlerden anlamıyan çocuklar (31)
rüşdüne ermemiş olanlarınız (58)
Fark ne?
*
Nûr 31’de
tıfl deniyor; çocuk. Sizin değil, başkalarının çocukları.
Nûr 58’de ise
ellezîne lem yablugu’l hulume minkum deniyor.
Kendinizden olanlar; sizin çocuklarınız.
Kendi çocuklarınız avretlerinize bakamaz, yasak (58).
Başkalarının çocukları avretlerinize bakabilir; caiz (31)
Allah söyler mi bu çelişkili sözü? Asla:
Kuran’ı düşünmüyorlar mı? Allah’tanbaşkası indirseydi onu içinde bir çok çelişki bulurlardı (4:82)
O halde Nûr 58’deki avretler başka, Nûr 31’deki avretler başkadır.
*
Açıklamaya çalışayım:
Giyimsizken ortaya çıkan avretleriniz, vücudunuzdur. Nûr 58’de anılan o avretleriniz vücudunuzun yalnızca eşinize açabileceğiniz yerleridir. O yüzden kendi çocuklarınız, rüşdüne ermemiş olsalar bile, odanıza izin aldıktan sonra girebilirler. Kapıyı tıklatırlar. "Bir dakika!" dersiniz. Üstünüze başınıza çeki düzen verdikten sonra"Gir!" dersiniz; ondan sonra girerler.
Ahzab 13’te ise münafıklar savaştan kaçmak için bahane uyduruyor. İnne buyûtena avretun, evlerimiz tehlikeye açık, diyorlar. Savaşa katılıp uzaklaşırlarsa evleri yağmalanacakmış. AVRET burada vücut değil, tehlikeye açık demek.
Nûr 31’deki ziynetler işte tehlikeye açık anlamında avret. Teşhir edilirlerse kıskanmaya, iğrenmeye açık... Çocuklar, başkalarının çocukları bile olsalar, eğer onları anlamıyorlarsa görebilirler. Bunda hiçbir sakınca yok.
O çocukların önüne bir altın zincir atın, bir de horoz şekeri. Şekere uzanırlar; altın zincire dönüp bakmazlar bile.
Çünkü kadınların üzerindeki tehlikeye açık ziynetlerin ne pahalı şeyler olduğunu anlamaz o çocuklar. Ama şekerden anlarlar.
avretlerden anlamıyan çocuklar (31)
rüşdüne ermemiş olanlarınız (58)
"Fark ne?"demiştik.
Fark işte bu.
Konu, onların rüşdüne ermiş ya da ermemiş olmaları değil burda. Rüşdüne ermiş olsalar bile eğer TAKI anlamındaki ziynetlerden, avretlerden anlamıyorlarsa sakıncasız o çocuklar.
Nûr 58’deki çocuklar ise sakıncalı. Oysa rüşdüne bile ermemişler; cinsellik açısından henüz adam ya da kadın olmamışlar. Bebek onlar.
Bu kadar açık.
Allah sizin kendi bebelerinizin rüşdüne ermemiş olanlarına dahi vücudunuzun şehvet uyandıran yerlerini yasaklayıp dururken yabancıların çocuklarına açıverir mi?
*
Şimdi gerçeği son olarak bir kez daha söyleyelim
Nûr 31’deki ziynetler, altın zincir gibi, takılar anlamına geliyor; saç baş, gerdan, memeler ve baldırlar gibi şehvet uyandıran (?)yerler değil.
Ama kadının o şehvet uyandıran yerlerinibaşkalarının çocuklarına açıp göstermesi caiz ilan edilmek suretiyle İslama tesettür uğrunafuhuş boca edilmiştir.
İyi ki kadınlarımız bu ahlaksız icazeti kâle almıyor. Allah inanan kadınlarımızdan razı olsun.
Burada inanan kadının, halhal gibi, saklamış olduğuziynetlerinden söz edildiği anlaşılıyor.
Madem saklamıştır doğal olarak onları artık saklı tutması gerekir. Yoksa akla şu soru gelir:
Kadın, o ziynetleri ortaya dökebilir idiyse neden sakladı? Madem sakladı şimdi neden ortaya döküyor?
Bu bir.
*
İkincisi, takı yeşhirciliği Nûr 60’a göre yasaktır. Açık ve net:
Cinselliği kalmamış olup evde oturan kadınlar giysilerini atabilirleramatakıtehirciliğiyapmaksınlar,–gayre müteberricatin biziyneh.
Buradaki ziynetlerin vücut değil takı olduğu kesin çünkü cinselliği kalmamış olup oturan o kadınlar bir bakıma yatalaktır. Vücutları ziynet sayılmayı hak edecek albeniye sahip değildir; tam aksine, cinsellik açısından duvar gibi duyarsızdır.
Erkeklerin şehveti o yatalak kadınların pörsümüş, itici vücudu karşısında dahi uyanıyorsa kaymak gibi duvarlar karşısında hadi hadi uyanır.
Duvarları tesettüre sokmak gerekir.
*
Ama o kadınlar vücutlarınıniticiliğini gözden kaçırmak için takıp takıştırmak suretiyle takı teşhirciliği yapabilirler. İşte yasaklanması gereken bu:
...gayre müteberricatin bi ziyneh.
Bunun o kadınların, takıp takıştırmaksızın, ortalarda dolaşmasıyla ilgisi yok; kavâiddir onlar yani oturankadınlar; takılarını oturarak teşhir ederler.
Şimdi. Yüce Allah Nûr 60’ta yasakladığı takı teşhirciğini Nûr 31’de caiz mi kılıyor? Orda kara dediğine burda ak mı diyor? Mümkün mübu?
*
İtiraz: İyi ama Nûr 31’de teşhir kelimesi geçmediği halde siz de teşhircilik yasağından dem vuruyorsunuz. Beşerî yorum değil mi sizin bu yaptığınız?
Yerinde bir itiraz. Her beşerî yorum gibi benim bu yorumum da yanlış olabilir; çürütülebilir. Çürütüldüğü an yanlışımı düzeltirim.
Örneğin şunlar öne sürülebilir mi:
İnanan kadının, bilinmesi sakıncalı olduğu için saklamış olduğu ziynetlerini belli etmek amacıyla ayaklarını vurması teşhircilik değildir.
Allah Nûr 60’ta kara dediğine Nûr 31’de ak diyebilir; buçelişki, 4:82’ye rağmen, Kuran’a yakışır.
*
A’raf 31’de Allah "Ziynetlerinizi takın takıştırın!" diyor.
Takın takıştırın, aşırılığı akla getiren bir ifade. A’raf 31’de söylenen odeğil. Tam aksine, Allah orda "Aşırı gitmeyin!" diyor –lâ tüsrif.
Demek ki yasak olan, aşırı gitmektir. Örneğin ayakları vurmadan yürürken de halhalın sesi duyulur. Doğaldır bu.
Doğal olmayan, ayakları vura vura yürümek suretiyle bir bakıma yaygara yapmak, insanları rahatsız edip iğrendirmek...
Allah A’raf 31’de "Ziynetlerinizi takının!" diyor –huzû ziynet ekum. Uygun olan işte bu:
Allah’ın, kulları için çıkardığı ziynetleri kim yasak edebilir? Bu dünyada inananlar için de var onlar; öteki dünyada ise yalnızca inananlar içindir (7:32).
Ademoğulları! Her secde yerinde ziynetlerinizi takının ama aşırı gitmeyin. Allah aşırı gidenleri sevmez (7:31).
İşte bu.
Ziynetleri insanların hoşuna gidecek şekilde takınmak şık, helal ve gereklidir. Ama bunu takı teşhirciliği sayılacak derecede aşırıya vardırmak ve insanları iğrendirmek haram.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma