Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Ancak kadının saçının da onun süsü olduğu kanaatindeyim. Burada süsten anlaşılması gereken, kadınıalımlı kılan şeylerdir. Yoksa süsün bir esprisi kalmaz. Tesettür uleması buna dikkat çekiyor olsa gerek.
Kadını alımlı kılan şeyler eğer onun saçı başı ve göğüs çatalı gibi şehvet uyandıran yerleriise kadının, oralarını avret edinip örttükten sonra kendisine şehvetle yaklaşma durumundaki erkeklere açması caiz olamaz artık.
Ama eğer onlar kadının saç tokası ve altın zinciri gibi örtüsünün altındaki takıları ise onları, erkek tâbilerine göstermesi elbet sakıncasızdır. Ama yerlerinden çıkarıp vücudundan uzaklaştırmak koşuluyla. Ayette söylenen bu.
Yani kadının ya vücududur onlar ya da takıları. Hem o hem bu olamaz.
"Canım, onların takı olduğu belli. Tamam. Ama birazcığı da saç baş ve göğüs çatalı gibi, vücut oluversin!" demek "Kadın birazcık gebe kalıversin!" demeye benzer.
Hayır! Gebeliğin birazcığı olmaz. Birazcık gebelik bal gibi tam gebeliktir.
Örneğin kadın, erkeklerin şehvetini uyandırdığı için örttüğü saçını başını tâbi’ıyne ûli’l ırbeti miner ricâl denen erkek tâbilerine açıp gösterirse adamların elbet ağzı sulanır.
O erkekler bunu pek âlâ cinsel ilişkiye çağrıdiye yorumlar ve fuhuşa kadar götürürler. Tesettür ulemasının caiz ilan ettiği işte bu. Fuhuşa çağrı.
Allah’tan ki kadınlar bu ahlaksız icazeti kâle almıyor.
Özetle, inanan kadının saç tokasını, altın zincirini erkek tâbisine açması sakıncasızdır. Ama şehvet uyandırır diye örttüğü saçını başını, göğüs çatalını...?
Aklınızı başınıza toplayın.
Örneğin var sayın ki Emine Erdoğan’ın korumalarından birisiniz. "Sayın Emine Erdoğan!" deyin. "Ulema diyor ki saçınızı erkek tâbilerinize açabilirsiniz. Açın göreyim!"
Bunlar inanan kadının yakın çevresinde bulunan kimseler. Tek özellikleri bu.
Ziynetlerini kimseye açmasınlar ama şunlara başka:
kocaları,
babaları,
kocalarının babaları,
oğulları,
kocalarının oğulları,
erkek kardeşleri,
erkek kardeşlerinin oğulları,
kız kardeşlerinin oğulları,
kadınları (Yani onların
anaları
kaynanaları
kendi kızları
kocalarının kızları
kızkardeşlerinin kızları
erkek kardeşlerinin kızları
erkek kardeşlerinin hanımları)
yeminle aldıkları,
ihtiyaçsız erkek tâbileri,
kadınların avretlerinden habersiz çocuklar.
Yalnız, listenin en sonundaki kadınların üzerindeki tehlikeye açık şeylerden anlamıyan çocuklar başka. Bir tek onlar inanan kadının yakın çevresinin dışındalar.
Onlar niçin alınmış listeye? Her halde belki zeka özürlü oldukları ve o yüzden takıların pahalı şeyler olduğunu bilmedikleri için.
Onlardan zarar gelmez.
Onların listede bulunmasının, cinsel erginliğe ulaşmamış olmak gibi özel bir nedeni yok. Hayır! Konu cinsellik değil burda. Yoksa inanan kadının cinsel erginliğe ulaşmamış olan kendi çocukları (ellezîne lem yabluge’l hulume minkum) onun yatak odasına girerken izin almak zorunda kalmazdı (Nûr 58).
Zekası gelişmemiş olmak gibi bir nedenle tehlikeye açık takılardan anlamıyor onlar. Bu, kesin. Ama şehvet uyandıran şeylere pek âlâ duyarlı olabilirler.
Listede amcaların, dayıların bulunmayışı da özel bir nedene bağlı görünmüyor.
O halde kadının örtülü takılarını görmesi sakıncasız olan bu kişiler aslında yalnızca birer örnek. O yüzden, amcalar ve dayılar gibi, listenin dışında bırakıldığı halde sakıncasız olan kimseler var; ihtiyaçsız erkek tâbiler gibi, listede bulunduğu halde işine son verilebilecek, artık kadının tâbisi olmadığına göre örtülü takılarını görmesi sakıncalı hale gelecek kimseler var.
Tesettürcü iddianın aksine, Nûr 31’de anılanlar inanan kadına asla mahrem değil. Hatice’nin Muhammed adındaki tâbisi ona mahrem olup onunla evlenmedi mi ki inanan kadın, ihtiyaçsız erkek tâbisiyle (tâbi’ıyne gayre ûli’l ırbeti mine’r ricâl) evlenemesin?
Özetle, rast gele yapılmış bir liste bu. Kişiler sayılıp dökülerek şiirsel bir anlatım elde dilmiş. Tıpkı Nûr 61’de içinde yemek yiyebileceğinizevler sayılıp dökülürken yapıldığı gibi. Onların dışında daha bir sürüyerde topluca yemek yenebilir. Otellerde, lokantalarda, fabrikaların yemekhanelerinde...
Bekarlarınızı evlendirin; dürüst köle ve cariyelerinizi evlendirin. Eğer yoksul iseler Allah Kendi erdeminden varlıklı kılar onları. Geniştir Allah; bilir (32).
Evlenme imkanı bulamıyanlar, Allah onları Kendi erdeminden varlıklı kılana kadar, çekinsinler.
Yeminle sahip çıktıklarınızın kendilerine yazmanızı isteyenlerine, eğer onlarda bir iyilik görüyorsanız, yazın. Allah’ın size verdiği malından verin onlara.
Genç kızlarınız iffetli kalmak istediği sürece onları bu dünyanın aşağılık çıkarları için uygunsuz davranmaya zorlamayın. Kim zorlarsa bilsin ki ardından Allah o çaresizleri hoş görür; bağışlar (33).
İşte size apaçık ayetlerimizi indiriyor ve daha önce gelip geçenlerin öyküleriyle dersler veriyor, sakınanlara öğütlerde bulunuyoruz (34).
EVLİLERİ EVLENDİRMEK
Evli olmayanlarınızı evlendirin
Ve enkihu’l eyâmé minkum
Eş üstüne eş almayı yasaklayan bir ayet bu. Dolayısıyla çok eşliliği yasaklıyan bir ayet. Çünkü eş üstüne eş almadan çok eşli olunamaz.
Ama Müslümanlar kütük gibi duyarsız Allah’ın bu ayetine.
O kadar ki ben anlatmaya çalışınca rahatsız oluyor, kızıyorlar. Ayet, bunca yüzyıl gözden kaçmış ta kendisini benim bulup çıkarmamı mı bekliyormuş? Kimmişim ben; fâsık mı ne?
*
ÇOK EŞLİLİK ZULÜMDÜR
Açıklamaya çalışıyorum. "Önce şu gerçeği görelim: çok eşlilik zulümdür."
"Hayııır!"
Kardeşim, niye hayııır? Çok eşliliğin zulüm olduğunu tefsirlerinde bütün ulema söylüyor. İşte Elmalılı:
...eğer birden fazla kadınlar arasında adalet yapamıyacağınızdan korkuyorsanız, ki bundan korkmalısınız...
Nisa 23’te Allah söylüyor:
Ve iki kızkadeşi bir aradaalmanız... haramdır
Hurrimet aleykum... en tecma’û beyne’l uhteyn
Çünkü iki kızkardeş bir aradaçok eştir. Zulümdür, kötüdür. Onun için haramdır. Allah çok eşliliği zulüm saymayıp hoş görseydi helal ederdi ve inanan bir adam, birden çok kız kardeşi bir arada eş alabilirdi.
Peki. Adam, eşinin kardeşinden başka bir kadını eşinin üstüne eşalamaz mı?
Hayır! Nûr 32 işte onu yasaklıyor. Bunlar Allah’ın çelişkiden arınmış Kitabında birbiriyleuyumlu ayetler. Ama bu noktada konumuz o değil.
Konumuz, çok eşlilik zulüm mü değil mi. Zulümdür. Zulümdür ki Allah haram etmiş. Ve Yûnus 44’te açıklıyor ki:
Allah insanlara asla zulmetmez
İnne ‘llahe lâ yazlimu’n nâse şey’en
insanlara kendileri zulmediyor
ve lâkinne’n nâse enfus ehum yazlimûn
Bu kadar açık. Bundan daha açık ve net nasıl lanetlenebilir zulüm?Allah daha başka ne desin?
Yüce Allah "Evli olmayanlarınızı evlendirin!" derken kime sesleniyor?
İlk akla gelen: ana babalara, amca, hala, dayı, teyze gibi yakın akrabaya. Tamam. Ama onlar şart değil. Çünkü onlarsız, örneğin ana babasız bir sürü genç insan var; pek âlâ evleniyorlar.
Hattâ evlenmeleri ana babalarının engeline takılan gençler, anababalarına rağmen evleniyorlar. Ana babasız evlenilebilir.
Ama memursuz?
Gerçi şöyle dendiği oluyor: Gelin ve damatadayının, iki tanık önünde evet demek suretiyle evlendiklerini çevreye duyurmalarıyeter; nikah memuru zorunlu değil.
Acaba?
Tamam, bazı ayetlerden anlaşıldığına göre nikah memuru olmaksızın damat adayının "Andolsun, ben bu kadını eş aldım!" diye yeminetmesiylekıyılan bir yemin nikahı var:
Onların yeminle eş aldıkları...
ma meleket eyman uhum (23:6)
Peygamber! Yeminle eş aldıkların...
ma meleket yemînuk (33:50-52)
Ama bu her halde İslamdan önceki karmaşa döneminde kalan biruygulama. İslam buna son vermiş görünüyor.
Çünkü İslam karmaşa değil barış ve güven demek. Ve güven,zamanla unutulan sözlü andlaşmalarla değil yazıya dökülen kalıcı andlaşmalarla sağlanabilir.
Nitekim Allah, süreli borçların dahi yazılmasını istiyor (Bakara 282):
Birbirinize belli bir süre için borç verdiğinizde onu yazın
iza tedayentüm bideynin ilé ecelin müsemman fektub ûhu
Evlilik andlaşması daha mı az önemli?
Dinî nikah,devrim nikahı, yemin nikahı... yazıya geçirilmediği için sorumluluk getirmez; geçersizdir. O nikahları kıydırıp, tamam biz bir birimize helal olduk, diyen çiftlerin birlikteliği açıkçası evlilik dışıdır.
Oysa, benim anladığım, evlilik andlaşması İslamda o kadar önemliki Allah verilen bütün önemli sözler gibi damat adayının evlenirken eşine verdiği sözler üzerinde dururken de sağlam bir söz diyor:
Ahzab 7:
Biz, peygamberlerden sağlam bir söz almıştık
Ve iz ahezna mine’n nebiyyîne mîsâkan galîzâ
Nisa 21:
Eşiniz sizden sağlam bir söz almıştı
ve ahezne minkum mîsâkan galîzâ
O sözler ancak nikah memurunun yazıya döktüğü nikahla sağlamlık kazanabilir. Nikah memuru şarttır.
İşte Yüce Allah "Evli olmayanlarınızı evlendirin!" derken o nikah memurlarına da sesleniyor. Çünkü evlendirme işini yapanlar onlar.
EVLİ OLANLARI EVLENDİRMEK HARAMDIR
Allah Nûr 32’de "Evli olmayanlarınızı evlendirin!" buyuruyor. Tıpkı Cumu’a 9’da "Cuma günü namaz çağrısı yapılınca Allah’ı anmaya koşun!" dediği gibi
Allah’ı anmaya koşun (62:9).
Bekarlarınızı evlendirin (24:32).
Yani
Uzza’yı anmaya koşmayın!
Evli olanlarınızı evlendirmeyin!
Lat-Menat-Uzza’yı yücelemeniz Allah’a zulümdür.
Evli olanlarınızı evlendirmeniz kadınlara zulümdür.
Bu kadar açık ve net. "Allah’ı anmaya koşun!" buyruğu Lat-Menat-Uzza’yı anmanızı nasıl haram kılarsa "Bekarlarınızı evlendirin!" buyruğu da evli olanlarınızı evlendirmenizi haram kılar.
Özetle zulüm ve haramlık açısından şirk ne ise çok eşlilik odur.
Ve zulüm İslama aykırıdır. Allah insanlara hiçbir şekilde zulmetmez; insanlara kendileri zulmediyor (10:44)
Şimdi bunun adını koyalım, kim kıyıyor o zulüm nikahlarını, Allah'a inat?
Örnek olarak namazı alalım. Allah kullarına, "Bana şu kadar para verirseniz size namazı yazarım!" dememiştir (4:103). Namaz her inanırın Rabbiyle iletişim kurma aracıdır; doğal hakkıdır. O hakkın parayla alınıp satılması kimsenin aklının ucundan bile geçmez.
Yüklemin siyak ve sibakından, burada geçen hakkın, evlenme izni olduğu anlaşılıyor.
O hakkı, ayettema meleket eyman ukum diye anılan "yeminle sahip çıktıklarınız"a yazacaksınız. Eskiden bizim geleneğimizdeki beslemeler... Özevladınız gibi özgür ama sizebağımlı. Evlenmek istediklerinde onun için sizden izin isterler.
Rabbimizin buyruğu: Yazın o hakkı onlara –fe kâtib ûhum. Ama birşartla: eğer onlarda erdem görüyorsanız -in alimtum fîhîm hayra.
Görüldüğü üzere tek şart, erdemdir; asla para değil. Hattâ parayı bırakın o garibanlardan istemeyi, onlara siz vereceksiniz. Allah’ın buyruğu bu:
Allah’ın size verdiği malından verin onlara.
Ve étûhum min malillah illezî étékum
*
Dikkat ederseniz Allah ayrıca 32. ayette ibâd ikum ve imâ ikum diye andığı "köle ve cariyelerniz"i evlendirmenizi de istiyor. Bunun tek şartı ise onların salih yani iyi ahlaklı olması.
Özgürlüklerine karşılık onlardan para istemeniz söz konusu olamaz. Yoksa zaten genellikle yoksul onlar. "Ya evlenmeniz ya paranız!" derseniz evlenmelerine engel olursunuz; ki Yüce Allah’ın, inanan o kullarına da yazdığı bir haktır. Tıpkı namaz gibi.
...iyi ahlaklı köle ve cariyelerinizi evlendirin. Yoksulsalar Allah Kendi erdeminden varlıklı kılar onları. Allah geniştir; bilir (32).
Allah o yoksulların evlenme parasını denkleştirecek; siz ellerinden alacaksınız? Allah onların yanında, siz aç kurtlar gibi, karşılarında?
Bunları yazmak hiç içimden gelmiyor. Utanıyorum. Çünkü ulema tıpkı aç kurtlar gibi anlamış Allah’ın buyruğunu.
Kâtib ûhum"onlarla mükatebe edin!" demekmiş:
Mükâtebe: Belli bir para karşılığında efendisinden özgürlüğünü satın alma akdine denir. Köle efendisine bunu teklif ederse âyetin hükmüne göre efendisi buna razı olmak zorundadır. (Süleyman Ateş)
Yalnız, dikkat edin. Ateş’in köle dediği ma meleket eyman ukum, sizin yeminle sahip çıktığınız, dolayısıyla size bağımlı ama özgür insanlar. Kendi çocuklarınız gibi.
Nûr 32 ve 33 karşılaştırmalı olarak incelenince açıkça görülüyor.
Erkek "köle"nin Arapça metindeki karşılığı: abd; çoğulu: ibâd. "Cariye"nin karşılığı emet; çoğulu: ima.
Nûr 32’de bunlar var:
Dürüst kölelerinizi ve cariyelerinizi evlendirin –ve enkihû...’ssalihîne min ibâdikum ve imâikum
Yeminle sahip çıktıklarınız anlamındaki ma meleket eyman ukum ise konum açısından Osmanlı geleneğindeki "beslemeler"e benziyor. Benim anladığıma göre Ahzab 4, inananlara başkalarının çocuklarını evlat edinmeyi yasakladığı için, Osmanlı toplumu kimsesiz çocukları bu şekilde koruma altına almış.
Nûr 33’te de bunlar var:
Tarafınızdan yeminle sahip çıkılıp ta sizden yazmanızı isteyenler –Vellezîne yebtagûne’l kitâbe mimma meleket eyman ukum...
Besleme ak ise köle karadır. İkisi arasındaki fark bu kadar açık. Ama uygulamada yine de bir sayılmışlar. Daha da kötüsü kölelik Allah tarafından Kuran’da sona erdildiği halde mevcut çeviri ve yorumlarda caiz ilan edilmiş.
*
Köle üreten iki kaynak var: (1)esir pazarları; (2)savaşlar. İslam bunlardan köle üretilmesini sona erdirmiş.
Ayetler:
Yeryüzünde üstünlük kurmadıkça hiçbir peygamber için tutsaklar edinmek uygun değildir -Mâ kâne linebiyyin enyekûne lehû esrâ hattâ yushınne fi’l ardı...(8:67)
Pazardan esir satın alıp köle edinmek bu ayete göre peygambere, dolayısıyla onun ümmetine haram. Peki. Müslümanlar, insanları ne zaman esir alabilir? Yeryüzünde üstünlük kurdukları zaman. Yalnız savaşta, düşman askerlerini, esir alabilirler.
Peki, Müslümanlar olarak siz, esir aldığınız düşman askerlerini ne yapacaksınız? Cevap Muhammed 4’te:
Üstün geldiğinizda bağları sağlam atın. Sonrası ya tazminattır ya da bağışlarsınız–fe imma mennan ba’du ve immâ fid’âen.
Esirlerinizi ya tazminatla ya da karşılıksızözgür bırakacaksınız! Size üçüncü bir seçenek bırakılmamış. Örneğin onları köle olarak tutamazsınız.
Bu kadar. Allahın dininde durum bu. Artık kölelik yok. Yasak ayetlerinden önce edinilmiş olan köleler ise tasfiye edilecek:
Ettiğiniz yemini bile bile bozarsanız... ceza olarak bir köleyi özgür bırakacaksınız (5:89); yüzünüzü şu ya da bu yöne çevirince değil bir köleyi özgürlüğüne kavuşturunca iyi Müslümansınız (2:177).
Dikkat edilirse Nûr 32 de bir tasfiye ayeti. Köle ve cariyelerinizi baş göz edip özgür bireyler olarak topluma kazandıracaksınız.
*
Ma meleket eyman ukum ise lafzen yeminlerinizin sahip oldukları ya da daha anlaşılır bir Türkçeyle yeminle sahip olduklarınız demek. Ortak terim bu.
Ama değişik konumlarda olanları var. İkisi:
(1)Yemin nikahı ile eş alınanlar (23:6, 33:50, 33:52, 70:30).
Bu konudaki mevcut kafa karışıklığı yüzünden İslama ve insanlığa yakışmayan iddialarda bulunulduğu görülüyor.
Örneğin Nûr 31’deki "ma meleket eyman uhunne"ninbakımı üstlenilen kimseleranlamına geldiğibelli iken cariye ve köleler diye anlaşılması ve "köle, sahibesininher yerinebakabilir," denmesi...
Oysa Hz Peygamberin ailesinde de var onlar. Ahzab 55’te peygamber eşlerinin "ma meleket eyman"ından söz ediliyor. Erkek köle olması mümkün mü onların? Müslümanların anaları vücutlarının şehvet uyandıran yerlerini erkek kölelerine açarlar mıydı?
İslam elbet bu ahlaksız icat değil.
Gerçek İslam Kuran’da. O İslamda bütün inanırlar eşit; kölelik yok. Bakımı üstlenilenler ailelerine bağlı ama özgür. O İslamda hiç bir Müslüman hiç bir Müslümanın özgürlüğünü alıp satmıyor. Güzel bir din o.
Nisa 23: Size şu kadınlar haramdır:... ve analarınız ve kızlarınız ve kız kardeşileriniz...(4:23)
Nisa 24: Vema meleket eyman ukum hariç, dürüst evli kadınlarınız. Ve’l muhsenatu mine’n nisâi illa ma meleket eyman ukum...
Nisa 24’teki bu ifadenin Arapçasında size şu kadınlar haramdır hükmü lafzenyok. Ama başında ve bağlacı bulunduğuna göre bu ifade, size haram olan kadınlar hakkındaki Nisa 23’ün devamıdır; dolayısıyla haramdır hükmünü mealen taşıyor.
Tamam; bunu anladık.
Ayrıca, buradaki muhsenat, iffetli kadınlar demek; nisâ ise bir önceki ayette eşleriniz anlamında kullanılmış. İki kez:
Size şu kadınlar haramdır:
...ve eşlerinizinanaları (ümmehatu nisâ ikum)ve cinsel ilişkide bulunduğunuzeşlerinizdendoğmuş olan üvey kızlarınız (rebâib ukumu’l ‘létî... mine’n nisâ ukumu’l ‘létî dahaltum bihî...)
O halde muhsenatu mine’n nisâ, dürüst evli kadınlar demek. Tamam.
İfadenin meali: Ve, ma meleket eyman ukum hariç,dürüst evli kadınlar size haramdır.
Bu da tamam. Ama ma meleket eyman ukum kim?
Gelenekçi anlayışa göre cariyelerinizdir onlar ve evli cariyeleriniz ile evlenmeniz siz müminlere helal kılınmıştır.
İyi ama evli cariyeler de sakınan mümineler olup, Allah’ın önündeüstünlüğüntek ölçütüsakınmak olduğuna göre, öteki inanırlara eşit hattâ onlardan daha çok sakınıp daha üstün bile olabilirler (49:13). Öyleyse cariyelerin suçu nedir ki evli de olsalar müminlere helal sayılmayı ve gözlerinin yaşına bakılmadan kendi yuvaları yıkılıp zorla eş alınmayı hak etsinler? Düşünmez misiniz?
O halde cariye olamazlar. Peki kim?
Gelenekçi ulemanın uluslararası skandala teşne cevabı:harb esiri olarak sahibi bulunduğunuz cariyeler (Elmalılı).
Demek yalnızca cariye değil? Aynı zamanda harb esiri. Düşünün.
Lefkoşe’de Müslümanlarla Hrisitiyanlar arasında sokak savaşları sürüyor. Memed, Yorgo’nun eşi Eleni’yi ve Yorgo’yu tutsak alır; evine götürür. Bu durumda Eleni olmuştur, Elmalılı’nın deyimiyle, Memed’in harb esiri olarak sahibi bulunduğu cariye.
Memed, Eleni cariyesini eş alır. Eleni’nin ailesi AİHM’e başvurup Eleni’nin kurtarılmasını ister. İnsan Hakları Mahkemesi ne der? Dünya kamuoyu ne der? İnsanlar İslam hakkında ne düşünür?
Bunu ilahiyat mezunu kimselerin yanında dile getirdim. Genç bir ilahiyatçının anımsadığına göre bu konu İlahiyat’ta tartışılırmış. Hüküm: Yorgo tarlaya, Eleni yatağa...
Harpte elinize geçmiş kadınlar hariç olmak üzere, nikahlı kadınlarla evlenmeniz de haram kılınmıştır (Yaşar Nuri Öztürk)
Dikkat. Y N Öztürk "ma meleket eyman ukum"uncariyeler değil savaşta elinize geçen kadınlar olduğunu söylüyor. Mümtehîne 12’ye yollama yaptığını düşünebilir miyiz?
İnananlar! Mümin kadınlar kaçıp size geldiğinde –Allah elbet onların imanını bilir- onları sınayın. İçtenlikle inanmış olduklarını görürseniz onları kafirlere geri yollamayın... Evlenme bedellerini ödeyip onlarlaevlenmeniz caizdir... (60:12)
Görüldüğü gibi inanan sığınmacı kadınlardan söz ediyor Allah.
Kafir ailelerinden kaçma nedenleri geçerli ise sığınmacınız olurlar. Yani devlet olarak "And olsun, ben sizi korumam altına alıyorum!" deyip yeminle sahip çıkarsınız onlara.
Şimdi "ma meleket eyman ukum"un en baştaki tanımına dönelim: yeminle sahip çıktıklarınız.
Artık kafirlerin değil sizin yasalarınız bağlar onları. Dolayısıyla eski nikahları düşer. O evli kadınlarla evlenmeniz size helaldır.
Buna göre Nisa 24’ün Türkçesi:
Ve, yeminle sahip çıktığınız sığınmacı kadınlar hariç,dürüst evli kadınlar size haramdır.
Bunun uzunca süren bir sesli düşünme olacağını hesap ederek bu iletimde kolay okunan bir anlatım kullanmaya çalıştım. Üslubu hoş görün lütfen.
Selam dostlar, Hasan kardeşin ma meleket eymanukum= "(ve) yeminle sahiplendiğiniz sığınmacı kadınlar" çevirisi ve yaptığı açıklamalar bence hem Kuranın özüne uygun hem de günümüz insani değerleriyle bağdaşıyor.Bu açıdan bu yorumun doğru olduğuna inanıyor ve titrlerinin arkasına sığınıp saçma sapan yorumlara imza atanları insaflı olmaya çağırıyorum.
__________________ ŞEYTANDAN VE ONUN EVLİYASINDAN KAÇINMANIN EN İYİ YOLU,ŞEYTANA KÜLAHINI TERS GİYDİRMEKTİR!
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma