Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selamün Aleyküm! Değerli Mirror Kardeşim!
Mirror Yazdı:
Mirror:Sorgulanması gereken bir kısım noktalar
-Allahın deniz kenarındaki bu sehre haftanın bir gununu ıbadet için ayırın diye emretmesi olasımıdır,ibadetin her gun olması gerekmez mı? |
|
|
Bu konu ile ilgili ayetler Kur’an’da açık. Rabbimizin vahyettiği, Peygamberimizin tebliğ ettiği Kur’an’ın bütününe iman ediyorum. Kur’an’ı Kur’an ile anlamaya çalışıyorum.
“Sebt” günü
Halk arasında “cumartesi günü” olarak bilinen “sebt” günü; insanların günlük yaşamları ile ilgili işlerini (dünyevî işler) bir taraf bırakıp bunları hiç düşünmeden, sadece Tanrı’nın sözlerini dinledikleri ve bunları derin derin düşünmeye vakit ayırdıkları, dolayısıyla hem bedenlerini hem de ruhlarını dinlendirdikleri gündür.
Tevrat’ta “Şabat Günü” olarak geçen “sebt” günü hakkında şunlar yazmaktadır:
Çıkış 20. Bölüm; 1–11. cümleler:
On buyruk
1- Tanrı şöyle konuştu:
2- "Seni Mısır`dan, köle olduğun ülkeden çıkaran Tanrın RAB benim.
3- "Benden başka tanrın olmayacak.
4- "Kendine yukarıda gökyüzünde, aşağıda yeryüzünde ya da yeraltındaki sularda yaşayan herhangi bir canlıya benzer put yapmayacaksın.
5- Putların önünde eğilmeyecek, onlara tapmayacaksın. Çünkü ben, Tanrın RAB, kıskanç bir Tanrı`yım. Benden nefret edenin babasının işlediği suçun hesabını çocuklarından, üçüncü, dördüncü kuşaklardan sorarım.
6- Ama beni seven, buyruklarıma uyan binlerce kuşağa sevgi gösteririm.
7- "Tanrın RAB`bin adını boş yere ağzına almayacaksın. Çünkü RAB, adını boş yere ağzına alanları cezasız bırakmayacaktır.
8- "Şabat Günü`nü kutsal sayarak anımsa.
9- Altı gün çalışacak, bütün işlerini yapacaksın.
10- Ama yedinci gün bana, Tanrın RAB`be Şabat Günü olarak adanmıştır. O gün sen, oğlun, kızın, erkek ve kadın kölen, hayvanların, aranızdaki yabancılar dahil, hiçbir iş yapmayacaksınız.
11- Çünkü ben, RAB yeri göğü, denizi ve bütün canlıları altı günde yarattım, yedinci gün dinlendim. Bu yüzden Şabat Günü`nü kutsadım ve kutsal bir gün olarak belirledim.
Levililer 19. Bölüm; 1–4. cümleler:
Adalet ve kutsallık yasaları
1- RAB Musa`ya şöyle dedi:
2- "İsrail topluluğuna de ki, `Kutsal olun, çünkü ben Tanrınız RAB kutsalım.
3- "`Herkes annesine babasına saygı göstersin. Şabat günlerimi tutun. Tanrınız RAB benim. 4- "`Putlara tapmayın. Kendinize dökme ilahlar yapmayın. Tanrınız RAB benim.
Sayılar 15. Bölüm; 32–36. cümleler:
Şabat Günü`nü tutmayan öldürülüyor
32- İsrailliler çöldeyken, Şabat Günü odun toplayan birini buldular.
33- Odun toplarken adamı bulanlar onu Musa`yla Harun`un ve bütün topluluğun önüne getirdiler.
34- Adama ne yapılacağı belirlenmediğinden onu gözaltında tuttular.
35- Derken RAB Musa`ya, "O adam öldürülmeli. Bütün topluluk ordugahın dışında onu taşa tutsun" dedim
36- Böylece topluluk adamı ordugahın dışına çıkardı. RAB`bin Musa`ya buyurduğu gibi, onu taşlayarak öldürdüler.
Yeremya 17. Bölüm; 21–27. cümleler:
21- RAB diyor ki, Şabat Günü yük taşımamaya, Yeruşalim kapılarından içeri bir şey sokmamaya dikkat edin.
22- Şabat Günü evinizden yük çıkarmayın, hiç iş yapmayın. Atalarınıza buyurduğum gibi Şabat Günü`nü kutsal sayacaksınız.
23- Ne var ki, onlar sözümü dinlemediler, kulak asmadılar. Dikbaşlılık ederek beni dinlemediler, yola gelmek istemediler.
24- Beni iyi dinlerseniz, diyor RAB, Şabat Günü bu kentin kapılarından yük taşımayıp hiç iş yapmayarak Şabat Günü`nü kutsal sayarsanız,
25- Davut`un tahtında oturan krallarla önderler savaş arabalarına, atlara binip Yahuda halkı ve Yeruşalim`de yaşayanlarla birlikte bu kentin kapılarından girecekler. Bu kentte sonsuza dek insanlar yaşayacak.
26- Yahuda kentlerinden, Yeruşalim çevresinden, Benyamin topraklarından, Şefela`dan, dağlık bölgeden, Negev`den gelip RAB`bin Tapınağı`na yakmalık sunular, kurbanlar, tahıl sunuları, günnük ve şükran sunuları getirecekler.
27- Ancak beni dinlemez, Şabat Günü Yeruşalim kapılarından yük taşıyarak girer, o günü kutsal saymazsanız, kentin kapılarını ateşe vereceğim. Yeruşalim saraylarını yakıp yok edecek, hiç sönmeyecek ateş."
Hezekiel 20. Bölüm; 12–24. cümleler:
12- Kendilerini kutsal kılanın ben RAB olduğumu anlasınlar diye aramızda bir belirti olarak Şabat günlerimi de onlara verdim.
13- "`Böyleyken İsrail halkı çölde bana başkaldırdı. Uygulayan kişiye yaşam veren kurallarımı izlemediler, ilkelerimi reddettiler. Şabat günlerimi de hiçe saydılar. Bu yüzden çölde öfkemi üzerlerine yağdırıp onları yok edeceğimi söyledim.
14- Ama İsrailliler`i Mısır`dan çıkardığımı gören ulusların gözünde adıma leke gelmesin diye bunu yapmadım.
15- Ben de kendilerine verdiğim en güzel ülkeye, süt ve bal akan ülkeye onları götürmeyeceğime çölde ant içtim.
16- Çünkü ilkelerimi reddettiler, kurallarımı izlemediler, Şabat günlerimi hiçe saydılar. Yürekleri putlarına bağlıydı.
17- Yine de onlara acıdım, onları yok etmedim, çölde işlerine son vermedim.
18- Çölde çocuklarına atalarınızın kurallarını izlemeyin, ilkelerine göre yaşamayın, putlarıyla kendinizi kirletmeyin dedim.
19- Ben Tanrınız RAB`bim, benim kurallarımı izleyin, benim ilkelerim uyarınca yaşayın.
20- Aramızda bir belirti olsun diye Şabat günlerimi kutsal sayın. O zaman benim Tanrınız RAB olduğumu anlayacaksınız dedim.
21- "`Ne var ki, çocuklar bana karşı geldiler. Kurallarımı izlemediler. Uygulayan kişiye yaşam veren ilkelerim uyarınca dikkatle yaşamadılar. Şabat günlerimi hiçe saydılar. Bu yüzden çölde öfkemi üzerlerine yağdıracağımı, kızgınlığımı dökeceğimi söyledim.
22- Ama elimi geri çektim, İsrailliler`i Mısır`dan çıkardığımı gören ulusların gözünde adıma leke gelmesin diye bunu yapmadım.
23- Onları ulusların arasına dağıtacağıma, başka ülkelere göndereceğime çölde ant içtim. 24- Çünkü ilkelerimi izlemediler, kurallarımı reddettiler. Şabat günlerimi hiçe saydılar, gözlerini atalarının putlarına diktiler.
Dünya işlerini bırakıp ibadete tahsis edilen gün olan “sebt” gününün, halk arasında “cumartesi günü” olarak yaygınlaşmasının sebebi, “sebt”in cumartesi günlerinde uygulanmasından kaynaklanmaktadır.
Mirror Yazdı:
-hut kelımesı balık diye bılınıyor ise bunalım dıye cevırmek için guçlu kanıtlara ıhtıyaç yokmu?Ayetteki anlatım balıklar için daha uygun değil mı? |
|
|
Yunus Peygamber ile ilgili olarak Tevrat’ ta yazılanları ve Müslüman kardeşlerimizin bu konudaki ansiklopedileştirdikleri bilgileri aktarmak istiyorum.
Tevrat’taki Yunus:
Yunus RAB`den kaçıyor
1, 2- RAB bir gün Amittay oğlu Yunus`a, "Kalk, Ninova`ya, o büyük kente git ve halkı uyar" diye seslendi, "Çünkü kötülükleri önüme kadar yükseldi."
3- Ne var ki, Yunus RAB`bin huzurundan Tarşiş`e kaçmaya kalkıştı. Yafa`ya inip Tarşiş`e giden bir gemi buldu. Ücretini ödeyip gemiye bindi, RAB`den uzaklaşmak için Tarşiş`e doğru yola çıktı.
4- Yolda RAB şiddetli bir rüzgar gönderdi denize. Öyle bir fırtına koptu ki, gemi neredeyse parçalanacaktı.
5- Gemiciler korkuya kapıldı, her biri kendi ilahına yalvarmaya başladı. Gemiyi hafifletmek için yükleri denize attılar. Yunus ise teknenin ambarına inmiş, yatıp derin bir uykuya dalmıştı. 6- Gemi kaptanı Yunus`un yanına gidip, "Hey! Nasıl uyursun sen?" dedi, "Kalk, tanrına yalvar, belki halimizi görür de yok olmayız."
7- Sonra denizciler birbirlerine, "Gelin, kur`a çekelim" dediler, "Bakalım, bu bela kimin yüzünden başımıza geldi." Kur`a çektiler, kur`a Yunus`a düştü.
8- Bunun üzerine Yunus`a, "Söyle bize!" dediler, "Bu bela kimin yüzünden başımıza geldi? Ne iş yapıyorsun sen, nereden geliyorsun, nerelisin, hangi halka mensupsun?"
9- Yunus, "İbrani`yim" diye karşılık verdi, "Denizi ve karayı yaratan göklerin Tanrısı RAB`be taparım."
10- Denizciler bu yanıt karşısında dehşete düştüler. "Neden yaptın bunu?" diye sordular. Yunus`un RAB`den uzaklaşmak için kaçtığını biliyorlardı. Daha önce onlara anlatmıştı.
11- Deniz gittikçe kuduruyordu. Yunus`a, "Denizin dinmesi için sana ne yapalım?" diye sordular.
12- Yunus, "Beni kaldırıp denize atın" diye yanıt verdi, "O zaman sular durulur. Çünkü biliyorum, bu şiddetli fırtınaya benim yüzümden yakalandınız."
13- Denizciler karaya dönmek için küreklere asıldılar, ama başaramadılar. Çünkü deniz gittikçe kuduruyordu.
14- RAB`be seslenerek, "Ya RAB, yalvarıyoruz" dediler, "Bu adamın canı yüzünden yok olmayalım. Suçsuz bir adamın ölümünden bizi sorumlu tutma. Çünkü sen kendi istediğini yaptın, ya RAB."
15- Sonra Yunus`u kaldırıp denize attılar, kuduran deniz sakinleşti.
16- Bu olaydan ötürü denizciler RAB`den öyle korktular ki, O`na kurbanlar sundular, adaklar adadılar.
17- Bu arada RAB Yunus`u yutacak büyük bir balık sağladı. Yunus üç gün üç gece bu balığın karnında kaldı.
Yunus`un duası
1- Yunus balığın karnından Tanrısı RAB`be şöyle dua etti:
2- "Ya RAB, sıkıntı içinde sana yakardım,
Yanıt verdin bana.
Yardım istedim ölüler diyarının bağrından,
Kulak verdin sesime.
3- Beni engine, denizin ta dibine fırlattın.
Sular sardı çevremi.
Azgın dalgalar geçti üzerimden.
4- `Huzurundan kovuldum` dedim,
`Yine de bakacağım kutsal tapınağına.`
5- Sular boğacak kadar kuşattı beni,
Çevremi enginler sardı,
Yosunlar dolaştı başıma.
6- Dağların köklerine kadar battım,
Dünya sonsuza dek sürgülendi arkamdan;
Ama, ya RAB, Tanrım,
Canımı sen kurtardın çukurdan.
7- Soluğum tükenince seni andım, ya RAB,
Duam sana, kutsal tapınağına erişti.
8- Değersiz putlara tapanlar,
Nankörlük etmiş olurlar.
9- Ama şükranla kurban sunacağım sana,
Adağımı yerine getireceğim.
Kurtuluş senden gelir, ya RAB!"
10- RAB balığa buyruk verdi ve balık Yunus`u karaya kustu.
Yunus RAB`be bağlılık gösteriyor
1- RAB Yunus`a ikinci kez şöyle seslendi:
2- "Kalk, Ninova`ya, o büyük kente git ve sana söyleyeceklerimi halka bildir."
3- Yunus RAB`bin sözü uyarınca kalkıp Ninova`ya gitti. Ninova öyle büyük bir kentti ki, ancak üç günde dolaşılabilirdi.
4- Yunus kente girip dolaşmaya başladı. Bir gün geçince, "Kırk gün sonra Ninova yıkılacak!" diye ilan etti.
5- Ninova halkı Tanrı`ya inandı. Oruç ilan ederek büyüğünden küçüğüne hepsi çula sarındı.
6- Ninova Kralı olanları duyunca, tahtından kalkıp kaftanını çıkardı; çula sarınarak küle oturdu.
7- Ardından Ninova`da şu buyruğu yayımladı:
"Kral ve soyluların buyruğudur: Hiçbir insan ya da hayvan - ister sığır, ister davar olsun - ağzına bir şey koymayacak, otlamayacak, içmeyecek.
8- Bütün insanlar ve hayvanlar çula sarınsın. Herkes var gücüyle Tanrı`ya yakararak kötü yoldan, zorbalıktan vazgeçsin.
9- Belki o zaman Tanrı fikrini değiştirip bize acır, kızgın öfkesinden döner de yok olmayız."
10- Tanrı Ninovalılar`ın yaptıklarını, kötü yoldan döndüklerini görünce, onlara acıdı, yapacağını söylediği kötülükten vazgeçti.
Yunus Tanrı`nın acımasını yadırgıyor
1- Yunus buna çok gücenip öfkelendi.
2- RAB`be şöyle dua etti: "Ah, ya RAB, ben daha ülkemdeyken böyle olacağını söylemedim mi? Bu yüzden Tarşiş`e kaçmaya kalkıştım. Biliyordum, sen lütfeden, acıyan, tez öfkelenmeyen, sevgisi engin, yapacağı kötülükten vazgeçen bir Tanrısın.
3- Ya RAB, lütfen şimdi canımı al. Çünkü benim için ölmek yaşamaktan iyidir."
4- RAB, "Ne hakla öfkeleniyorsun?" diye karşılık verdi.
5- Yunus kentten çıktı, kentin doğusundaki bir yerde durdu. Kendisine bir çardak yaptı, gölgesinde oturup kentin başına neler geleceğini görmek için beklemeye başladı.
6- RAB Tanrı Yunus`un üzerine gölge salacak, sıkıntısını giderecek bir keneotu sağladı. Yunus buna çok sevindi.
7- Ama ertesi gün şafak sökerken, Tanrı`nın sağladığı bir bitki kurdu keneotunu kemirip kuruttu.
8- Güneş doğunca Tanrı yakıcı bir doğu rüzgarı estirdi. Yunus başına vuran güneşten bayılmak üzereydi. Ölümü dileyerek, "Benim için ölmek yaşamaktan iyidir" dedi.
9- Ama Tanrı, "Keneotu yüzünden öfkelenmeye hakkın var mı?" dedi. Yunus, "Elbette hakkım var, ölesiye öfkeliyim" diye karşılık verdi.
10- RAB, "Keneotu bir gecede çıktı ve bir gecede yok oldu" dedi, "Sen emek vermediğin, büyütmediğin bir keneotuna acıyorsun da,
11- ben Ninova`ya, o koca kente acımayayım mı? O kentte sağını solundan ayırt edemeyen yüz yirmi bini aşkın insan, çok sayıda hayvan var."
Tevrat’ta yukarıdaki gibi yer alan Yunus peygamberin hikâyesi, Kur’an’ ile yetinmeyen bazı Müslümanlar tarafından ise, aşağıdaki şekilde ansiklopedik (!) bilgi hâline getirilmiştir:
YUNUS
Geçmiş zamanlar Asurlular diye bir kavim vardı. Bu kavim Ninova şehrinde yaşardı. Ninova o vakitler en büyük şehirlerden biriydi. Hz. Yunus da Allah tarafından bu kavime peygamber olarak gönderildi.
Hz. Yunus peygamber olduğu zaman 30 yaşındaydı.
Ninova halkı ticaret ile uğraşan zengin bir ahaliydi.
Bu zenginlik halkın gözünü kamaştırıp doğru yoldan ayrılmalarına neden oldu. Artık putlara tapıyorlardı.
Ahireti düşünmez olmuşlardı.
Hz. Yunus Ninova’lıları Allah yoluna davet etti. Hz. Yunus’a çokça küfürler edildi. Ancak O, yılmadan, yorulmadan, sabırla tam 33 sene boyunca herkesi doğru yola çağırdı. Allah’ın emri ile belli zaman sonra başlarına bir felaket geleceğini anlattı.
Hz. Yunus’un söylediklerine inananlar da inanmayanlar da olmuştu. Hz Yunus Allah’tan izin almadan kavminden ayrıldı. Felaket günü yaklaşıyor, herkes Hz. Yunus’u arıyordu. Fakat kimse bulamıyordu.
Hz. Yunus Dicle kıyısında bir gemiye bindi. Kendi ile birlikte gemiye binen başkaları da olmuştu. Denize açıldılar.
Bu arada Ninova çok hareketliydi. Çünkü Hz. Yunus’un söylediği gün gelip çatmıştı.
Gündüz aniden güneş yok oldu. Her taraf karanlığa büründü. Etrafta çok korkunç sesler vardı. Herkes birbirine Hz. Yunus’u soruyordu. Şehirdeki putları kırdılar. Allah’a dualar ettiler yalvardılar. Allah duaları kabul etti. Beklenen felaketi yaratmadı.
Hz. Yunus, ise gemideydi. Nasıl olduysa gemi gitmiyordu. Üstelik hiçbir sebebi de yoktu. Gemi batmak üzereydi. Aralarında bir karar aldılar. Kur’a çekilecek ve bir kişi gemiden atılacaktı. Kur’a çekildi. Hz. Yunus çıktı. Kur’ayı yenilediler tekrar Hz. Yunus çıkmıştı.
Hz. Yunus kalktı ve gömleğini çıkardı. Allah’ın izni olmaksızın kavminden ayrılmıştı. Bu hatası hiç aklından çıkmıyordu. Gün batımında Allah’a tövbe ederek kendini engin sulara attı.
Yaptığı tövbeyi Yüce Allah kabul etti. Hz. Yunus’u kurtarması için büyük bir balık gönderdi. Hz. Yunus denizin sularına gömüldüğünde, balık Hz. Yunus’u yuttu, Hz. Yunus’u karnında muhafaza etti. Daha sonra kıyıya geldiğinde Hz. Yunus’u kıyıya bırakıp uzaklaştı.
Hz. Yunus çok yorgundu, yürüyemiyordu. Sürünerek kumsala doğru ilerledi. Çevreye bakındı. Böcekleri ve zararlı hayvanları gördü. Oraya yığılıvermişti. Çok yakıcı bir güneş vardı. Yüce Allah bir bitki yarattı. Bu bitkinin adı Yaktin idi. Yaktin çok çabuk büyüdü. Hz. Yunus’u güneşten ve böceklerden korudu
Artık Hz. Yunus kendine gelmişti. Fakat nerede olduğunu biliyordu. Yola koyulmak için hazırlıklar yaptı. Sonra yola çıktı. Çok uzun bir yolculuktan sonra Ninova’ya vardı.
Hz. Yunus nihâyet kavminin yanına varmıştı. Ninova’da Hz. Yunus büyük bir sevgi ve saygıyla karşılandı, Hz. Yunus gördü ki putlar yok olmuş, kavmi yalnız ve yalnız Yüce Allah’a ibadet ediyordu. Ninova’lılar, doğru yolu bulmuştu. Hz, Yunus çok sevindi. Gördükleri onu çok etkilemişti. Şükretti. Hz. Yunus uzun yıllar kavmi ile beraber Allah’a ibadet ederek yaşadı.
Ölümünün yaklaştığı zaman Ninova’dan ayrıldı. Kimse nereye gittiğini bilmiyordu. Daha sonra bilinmeyen bir tarihte, bilinmeyen bir yerde öldü.
Hz. Yunus`un Asurlulardan ayrı kalması ile beraber, kavim yeniden dinden uzaklaştılar. Bunun üzerine Allah Ninova şehrini düşmanların işgaline izin verdi. Böylece Asurlular devleti yıkıldı
Bunlardan başka Yunus peygamberle ilgili olarak üretilmiş; yaşının 1000’in üstünde olduğu, 950 sene peygamberlik yaptığı gibi daha birçok Kur’an dışı senaryo mevcuttur.
Biz, bu örneklerin sayısını arttırmakta yarar görmüyoruz ama bu hikâyelerdeki tutarsızlıkları da görmezden gelemiyoruz.
Meselâ, Yunus peygamberin kaçma teşebbüsü hakkında Tevrat’ta yazanların, coğrafî bilgiler ışığı altında ve o günün teknolojik seviyesi dikkate alınarak düşünülmesi hâlinde, gerçek olması mümkün görünmemektedir.
Çünkü Tevrat’ta geçen Ninova, Yafa ve Tarşiş ile ilgili coğrafî ve tarihî bilgiler şöyledir:
Ninova: Asur krallığının başkenti. Dicle’nin sol kıyısında, ırmağın Hoser ile birleştiği yerde… (M. Laorusse c:9, s:362)
Yafa: İsrail devletinde şehir. Tel Aviv’in varoşu. Akdeniz’e hâkim yüksek bir burunda. Sayfiye yeri… (M. Laorusse c:12, s:686)
Tarşiş: Esk coğ. Tartessos ülkesinin adlarından biri. Endülüs bölgesine o sırada Tartessos (Tharsis) ülkesi adı veriliyordu… (M. Laorusse c:11, s:911-913)
Bazı eserlerde “Tarşiş” sözcüğü “Tarsus” olarak değiştirilmiştir ama Tevrat’taki sözcük “Tarşiş”tir.
Bu bilgilere göre Yunus peygamberin gemisinin, Doğu Akdeniz’de bir liman kenti olan Yafa’dan kalkıp Akdeniz’i bir uçtan bir uca geçerek İspanya’ya kadar gidebilecek bir gemi olması gerekmektedir ki, o çağlardaki gemilerin bu kadar uzun bir yolculuğu yapabilmesi imkânsızdır.
Yunus peygamberin Tevrat’ta anlatılan hikâyesindeki bir başka mantıksız olay da, bir insanı bir bütün olarak yutabilecek bir balığın mevcudiyeti ve o insanın da kendini yutan balığın karnında üç gün kalmasıdır.
Çünkü bir insanı parçalamadan yutabilecek bir balık (balina) hayal edilse bile, sindirim sistemi çalışmayan bir balık düşünülemez. Ki balinanın yaşadığı denizler ile olayın geçtiği denizi de düşünmek gerekir.
Kaldı ki, böyle bir balığın var olamayacağı konusunda Kur’an’da da bir işaret vardır.
Şöyle ki; Saffat suresinin 143, 144. ayetleri,
“Fe lev la ennehu kane minel müsebbihiyn “
“eğer tesbih edenlerden olmasaydı”
Le lebise fi batnihi ila yevmi yüb'asun
“Her halde ba'solunacakları güne kadar onun karnında kalırdı”
Yunus peygamberin diriliş gününe kadar balığın karnında kalacak olduğunu bildirmektedir.
Yani, sözcüklerin hakikat manaları ile değerlendirilmesi durumunda ayetten, bu balığın karnında Yunus peygamber olduğu hâlde kıyamet gününe kadar yaşayacağı anlamı çıkar ki böyle bir şey mümkün değildir.
Kur’an mantıksız, akıl dışı bir husus içermediğine göre, Yunus peygamberin balık tarafından yutulması, olsa olsa bir kinayedir.
Mirror Yazdı:
-hut kelımesı bunalımdır meali için Dost1 tarafından delıl gösterılen Yunusun hıkayesınde Yunus balık tarafından yutulmadımı?Tum meallercılerın bu yorumu değişmeli mi?Aynı şekılde Musa ve bılgın kul kıssasındaki balıkta mı bunalım?Neden hep bahreyn yani deniz bu ayetlerde sık gecmiş?
Muhammed Esed |
18:61 |
Fakat iki (denizin) birleştiği yere vardıklarında balıkları bütünüyle akıllarından çıktı ve denize dalıp gözden kayboldu. |
Transliterasyon |
18:61 |
Felemma beleğa mecmea beynihima nesiya hutehüma fettehaze zebılehu fil bahri seraba |
|
|
|
1. Balık bir insanı yutamaz. 2.İnsanı parçalamadan yutabilecek bir balık türü bilinmemektedir.
3. Yuttuğunu farzetsek bile bir insan balığın oksijensiz ve asitli midesinde bir dakika bile yaşayamaz.
Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah'ın Saffat suresinin 141-144 ayetleri "Fe saheme fe kane minel müdhadiy Feltekamehül hutü ve hüve mülim Fe lev la ennehu kane minel müsebbihiyn Le lebise fi batnihi ila yevmi yüb'asun"
rivayetler ekseninde meallendirilmiştir.
burada balık diye meallendirilen "hutü" bunalım anlamındadır. Olaya Kur'an'daki tüm boyutlarıyla bakmak gerekir.
Dilimizde bir deyim vardır. Falan kişi "derya- deniz" derler. Bilginin çok olduğu, bilgilenilecek kişi anlamındadır.
Kehf;61:"Felemma beleğa mecmea beynihima nesiya hutehüma fettehaze zebilehu fil bahri seraba" Her ikisi, iki denizin/bilgilenecekleri birleştiği yere varınca balıklarını/bunalımlarını unuttular. hut (Balık/bunalım) denizde/bilgilenmeyle bir yol tutup gitmişti.
A'raf;163:"Ves'elhüm anil karyetilleti kanet hadiratel bahr iz ya'dune fis sebti iz te'tihim hiytanühüm yevme sevtihim şürraan ve yevme la yesbitune la te'tihim kezalike nebluhüm bima kanu yefsükun" Ve onlara, o deniz kıyısındaki kentten de sor. O sırada onlar sebtte haddi aşıyorlardı. Sebtlerinin gününde hûtları (balıkları / bunalımları) akın akın geliyorlardı, sebt yapmadıkları gün gelmiyorlardı. İşte fasıklık etmeleri nedeniyle Biz onları böyle belâlandırıyoruz.
Mirror Yazdı:
-Bunalım akın akın gelır mı,Allah ruhlara bunalım verırmı,sunettulahta örnegı var mıdır?
-Baktığım arapça sözluklerde bu anlama rastlayamadım,bu kelıme hangi sözluklerde balık yerıne bunalım olarak gecer? |
|
|
Kur’an’da “ruh” bilgi anlamında kullanılmıştır.
Ruhtan kastınız nefs/can ise; nefsin sahibi olan insan bunalım yaşayabilir, bunalım akın akın gelebilir.
Kur’an’da ki, incelediğinizi sanıyorum. Mecaz olarak kullanılan kelimeler çoktur.
Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
En doğrusunu bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________ Halil Ay
|