Yazanlarda |
|
özden Katilimci Uye
Katılma Tarihi: 11 mayis 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 97
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
çoban Yazdı:
Bu sebeple ihtiyaç sahih yollardan çevreye ve insana zarar vermiyecek şekilde üretiliyorsa sorun yok.O gün Nuh'a gemi lazımdı Allah'ta tahta levhalardan 'kendi gözetiminde' bunu yaptırdı.
Bununla birlikte resim,heykel,müzik,şiir,spor,sinema hepsi boş ve fuzuli işlerdir.Bu heveslerimizi cennete kadar ertelemek zorundayız.Çünkü imtihan devam ediyor.Seninle bunları kısmen Sivas'ta da konuşmuştuk.Üniversite imtihanında bir dakika bile müzik dinlemenize müsade etmezler değil mi?Üstelik onun telafisi var,Allah'ın sınavının ise telafisi yok.
|
|
|
Selamlar, teknoloji ve ürünleri insana ve çevreye zarar vermediği sürece iyidir diyorsunuz, katılıyorum.
"Bununla birlikte resim,heykel,müzik,şiir,spor,sinema hepsi boş ve fuzuli işlerdir.Bu heveslerimizi cennete kadar ertelemek zorundayız"
diyorsunuz, katılmıyorum. Eğer bunlar boş ve lüzumsuz şeylerse, cennetde ne işleri var? Cennet "boş şeyleri" Allah'ın bize sunduğu bir yer mi?
Allah cennette boş bir söz bile olmadığını söylüyor kaldı ki; boş olarak nitelediğiniz işler, eylemler yani davranışa dönük şeyler olan müzik, spor, heykel, sinema....olsun
19/62 Onda 'boş bir söz' işitmezler; sadece selam (ı işitirler). Sabah akşam, onların rızıkları orda (bulunmakta)dır.
63. O cennet; biz, kullarımızdan takva sahibi olanları (ona) varisçi kılacağız
Şiir örneğiniz ise açıkça ayetin aksini söylüyor. Allah cennette boş söz yok demiş.
__________________ Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşcesine..
|
Yukarı dön |
|
|
cin13 Uzman Uye
Katılma Tarihi: 23 ocak 2007 Gönderilenler: 385
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selamlar. Soru: Resim,heykel,müzik,şiir,spor,sinema boş arzular ise bunlar haram mıdır?
Saygılar.sevgiler.
__________________ Dinin bakış açısına göre,tüm bu fantastik harikulade evren,tüm bu karmakarışık şeyler, ancak, Tanrı’nın, insanların iyi ve kötü için çabasını gözlediği bir sahnedir.. Bu sahne,bu oyun için çok büyük!
|
Yukarı dön |
|
|
adalet Uzman Uye
Katılma Tarihi: 02 ekim 2006 Gönderilenler: 1195
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
İSlami Forum'dan Alıntı:
"Bilin ki dünya hayatı bir oyun, eğlence, süs, kendi aranızda övünme, mal ve evlat çoğaltma yarışıdır. Tıpkı bir yağmura benzer ki, bitirdiği ot, ekincilerin hoşuna gider, sonra kurur, onu sapsarı görürsün, sonra çerçöp olur." (Hadid-20)
İnsanoğlu, işittiğine ve tecrübe ettiğine hemen inanır da, gördüğüne inanması bir
hayli zaman alır. Dış gerçeklik insanın karşısına türlü şekillerde
kılık değiştirerek çıkar. Görüntü ne kadar net olursa olsun, yine de
gözlerimize bir türlü inanamayız. Acaba
bu gözümüze güvensizlik mi, yoksa gördüğümüze itimatsızlık mı diye
düşünüp kalırız.
Aslında ne tek başına gözümüzün payı vardır bu
şaşkınlıkta, ne de hiç beklemeksizin önümüze çıkan görüntünün. Bütün
mesele, gözümüzün görüntüye artık onu gerçek anlamda göremeyecek
biçimde alışıp duyarsızlaşmasıyla alakalı bir durum.
Gözümüz
bazen olağan görüntünün dışına çıkarak, nazarlarımızdan kovulan gerçeği
geri getirir. İşte bu an, gözlerimize inanamadığımız andır. Bundan
sonra yapacağımız şey bellidir: Gözlerimizin görsel yolla bize sunduğu
gizemli bilgiye inanmaya çalışmak. Bunu sağlamanın en yaygın yolu:
Kendini oyun ve eğlenceye vermekten başka bir şey değildir.
Oyun,
dünyaya alışma ve olup biten olaylar arasındaki rabıtayı fark etme
evresidir. Doğar doğmaz hayat denilen realiteyle yüz yüze gelseydik,
belki de bedenimizin ağırlığını taşımamız mümkün olmayacaktı.
Oyun,
kısa süreli de olsa hayatın ciddiyet formunu bozarcasına insanın kendi
kurallarını hayatın kurallarına egemen kılmasıdır. Eğlence, gerçeğin
yorucu yanını bozup yeniden yaparak dinlendirici hale dönüştürür.
Hayat, oyun olma özelliğini hemen ele vermeyen bir sürecin adıdır. Görüntüye baktığımızda hayat oyuna gelmeyecek kadar dikkatli ve bir
o kadar kendini yaşayıp paylaşanlara güven vericidir. Ne zaman ki
�yaşamak� dediğimiz şeyin künhüne inip gözümüzün bize gösterdiği
işimize gelmeyen bilgiyi özümsediğimizde, hayatın devamlılığı olmayan bir yanılsamadan ibaret olduğunu anlamakta gecikmeyiz.
Gerçekten de hayat içerisini heves, arzu ve beklentilerimizle doldurduğumuz bir vehmin adıdır. Yalanına inanmaktan mutlu ve hoşnut olduğumuz şeydir dünya.
Ölüm noktasına kadar herkese görmek istediği şekilde görünür. Aslında bu bir şekilde dünyanın oyununa gelmekten başka bir şey değildir.
Ölüm bizi ciddiyete davet ederken, hayat bizi oyuna çağırır, şayet bu davete icabet etmezsek son bir hamleyle cazibe ve hilesiyle oyuna getirir. [Bakınız: Bakara 212, Nisa 77, Al-i İmran 14, Yunus-24]
Oyuna
sığmayan ve eğlenceye uyarlayamayacağımız tek gerçek "din" ve "din
günü"dür. Çünkü "din" de "din günü" de kurgulanmaz, değiştirilemez ve
dönüştürülemez hakikatlerdir. Uyanık insan, dünyanın �boş�luğuna düşmeden oyununu fark eden kişidir.
"Bırak o dinlerini oyun eğlence yerine koyan ve dünya hayatının aldattığı kimseleri de sen o (Kur'an) ile (şunu) hatırlat ki, bir kişi, yaptığı işin eline teslim edilmeye görsün, (yoksa) Allah'tan başka onun ne bir dostu, ne de bir yardımcısı olmaz" (En'am -70)
Sanatçı, dünyanın oyununu sezmiş ve bu oyuna karşı oyun geliştirmiş kişidir. Bütün sanat dalları dünyanın geçiciliğine ve yalanına mukabil bir
tür savunma geliştirme alanlarıdır. Şair kelimelerle, hikayeci ve
romancı kurguyla, ressam "renk"lerle oynar. Ömrünü çevreleyen kurguya
karşı oyuncularını ve kurallarını bilip gerektiğinde onlara
hükmedebildiği bir
oyunun içerisinde yer almaktan mutlu olur. İstenildiği zaman içinden
çıkabileceği, mızıklanma gerekçeleri bulmakta zorluk çekmeyeceği bir eğlenceye dahil olur.
Yaşamın en heyecanlı yerinde gerçeğin kucağından yere bırakılarak, "meğer hepsi oyun ve yalanmış" şaşkınlığını yaşamak yerine, istenildiğinde bitirilecek bir oyunun içinde yer almak, sanatçı ruhuna sanırım daha bir muvafıktır.
Uyumla uyku arası bir yerde, kendinizle salınmaya ne dersiniz?
__________________ "Bir kavme olan kininiz sizi adaletten ayırmasın.."
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
selam kardeşim senmiydin, inşallah yüzyüze görüşmeye devam ederiz bu meseleyi, ne de olsa artık daha yakınız, belki sakallarının karizmasından belki yorgunluktan seni yanlış anlamış olabilirim ama seninle ilk konuşmamızda doğada orjinali olmayan arçaların kullanılmaması gerektiğinen bahsetmiştin ve kullanılacak araçları kur'an da adı geçenlerle sınırlamıştın, hatta kazak dokumak için araç yapımı üzerinde konuşmutuk, ama şu anda yazdığın yağılacak araçlar insanlığa ve doğaya zarar verici olmamalıdır sözü doğru anladıysam eğer arada bir pürüz bırakmıyor, ki bu konuda hayvanlardan öğreneceğimiz çok şey var diye düşünüyorum, anlatığın karga olayını sürdürmeliyiz, yuvasını yağan karınca ve bunu yaparken ki doğaya gösterdiği saygı bize örnek olmalı, nükleer enerjiyi kullanmak mı yoksa onu sorumsuzca kullanmak mı, sonuç ta arçlar değil, araçları kullananlar ve kullanım alanları problem oluşturucu, Rabb araç yapmamıza karşı değil, kendisi arçlardan bahsediyor, ama araçları yaparken ki hassasiyetlerimizi de belirliyor,
heykel meselesinde yaptırırdık diyor, onlar yapardı demiyor hatta onlar emrimize aykırı iş yapacak olsa biz onları yakardık yani azaplandırırdık diyor, cinler yani işçiler Allah'ın emirnin dışına çıkmıyor yani heykeli de Allah'ın emir ile yapıyor süleymanın tevbesi heykel mevzu değil at mevzu atların ihtişamına kapılmasından dolayı tevbe ediyor diye düşünüyorum istersen ayetlerri bir daha incele, traş aletii, ayakabı, yusuf kıssasında ki bardak, vesaire, malzeme Allah'a birleştirme insana ait olan araçlardır bunların kime ne zararı var ki, ben traş aletini değiştirsem ne olur, veya ayakkabıyı değiştirsem ne olur, ayetleri değiştirmiş mi olurum, tarlayı neyle işleyecen merak ediyorum, kur'an da bununla ilgil ibir ayet yok, tarlayı elle işlerim diyorsan gelir o elleri öpreim yok sabanla işlerim diyorsan da gelir o anlını öperim, kısaca şudur ki düşüncem yeryüzünde fesad oluşturmyacak, ekolojik dengeye zarar verip mizanıı bozmayacak cinsten her araca eyvallah, buna ayna da dahil, buna şekerlik de dahil, ama yıkarak yapılacak araçlara da karşı durmalıyız, yalnız bundan önce çıkış ve oluşum şart, bu cümleye ilaven veya düzeltmen varsa alabilirim, son olarak bir nokta daha, yazıyı yazan köşe yazarı müslümanlardan bir köşe yazarı ise, Allah razı olsun szöünü hak ediyor yok müslümanlardan bir köşe yazarı değilse, ibrahimi hatırla babası için af dilemsi müstesnaydı, senin böyle bir istisnan yok, bunu da anti parantez belirteyim dedim, Rabbe emanet ol canım kardeşim,
selam ve dua ile
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam ÖZDEN,
Tebrik ederim kardeşim gerçekten çok dikkatlisiniz.Ancak kastım,dünya da boşta olsa ilgimizi çeken bir takım faaliyetler mevcut.Bunlarla oyalanmayalım ve herşeyin gerçeğinin olduğu mekanı kazanmaya kilitlenelim.
Selametle.
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam CİN13,
Değerli kardeşim,helal-haram koyan o kadar insan varki bu guruba birde ben dahil olmayayım.
İmtihan ve malzemeleri ortada,ona kilitlenmekten bizi alıkoyacak herşeyden uzak durmamız lehimize olmazmı?
Selametle.
|
Yukarı dön |
|
|
Mircan Uzman Uye
Katılma Tarihi: 25 agustos 2005 Yer: Turkiye Gönderilenler: 1277
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
çoban Yazdı:
Selam CİN13,
Adı üstünde burası sanal bir ortam.Şahsen sizinlede diğer dostlarla da bizzat tanışmak isterim.Birbirimizi daha iyi anlayacağımıza inanıyorum.Yolunuz Bursa'ya düşerse lütfen görüşelim,tanış olalım.Size kendi ellerimle sağdığım Halis sütten ikram edeyim.
Selametle.
|
|
|
Selam,
Allah için ortamın sanalı,gerçeği olmaz. İyi düşünürsen biz her an sanal bir ortamda yaşıyoruz ve bu nedenlede sanal ortamda söyledikleriniz sizi sorumluluktan kurtarmaz.
Süt konusunda, eminim tadı oldukça iyidir ama ben yinede pastorize sütü tercih ediyorum. Sizin HALİS sütte bulununan ve kaynatmaklada ölmeyen Brusella, tüberküloz, tifo, paratifo, şap, şarbon, sarılık gibi hastalık etkenlerini ciddiye almak lazım...
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
ADALET ALINTILAMIŞTI:
Gerçekten de hayat içerisini heves, arzu ve beklentilerimizle doldurduğumuz bir vehmin adıdır. Yalanına inanmaktan mutlu ve hoşnut olduğumuz şeydir dünya. Ölüm noktasına kadar herkese görmek istediği şekilde görünür. Aslında bu bir şekilde dünyanın oyununa gelmekten başka bir şey değildir. Ölüm bizi ciddiyete davet ederken, hayat bizi oyuna çağırır, şayet bu davete icabet etmezsek son bir hamleyle cazibe ve hilesiyle oyuna getirir. [Bakınız: Bakara 212, Nisa 77, Al-i İmran 14, Yunus-24] Oyuna sığmayan ve eğlenceye uyarlayamayacağımız tek gerçek �din� ve �din günü�dür. Çünkü �din� de �din günü� de kurgulanmaz, değiştirilemez ve dönüştürülemez hakikatlerdir. Uyanık insan, dünyanın �boş�luğuna düşmeden oyununu fark eden kişidir. �Bırak o dinlerini oyun eğlence yerine koyan ve dünya hayatının aldattığı kimseleri de sen o (Kur�an) ile (şunu) hatırlat ki, bir kişi, yaptığı işin eline teslim edilmeye görsün, (yoksa) Allah�tan başka onun ne bir dostu, ne de bir yardımcısı olmaz� (En�am -70) Sanatçı, dünyanın oyununu sezmiş ve bu oyuna karşı oyun geliştirmiş kişidir. Bütün sanat dalları dünyanın geçiciliğine ve yalanına mukabil bir tür savunma geliştirme alanlarıdır. Şair kelimelerle, hikayeci ve romancı kurguyla, ressam �renk�lerle oynar. Ömrünü çevreleyen kurguya karşı oyuncularını ve kurallarını bilip gerektiğinde onlara hükmedebildiği bir oyunun içerisinde yer almaktan mutlu olur. İstenildiği zaman içinden çıkabileceği, mızıklanma gerekçeleri bulmakta zorluk çekmeyeceği bir eğlenceye dahil olur. Yaşamın en heyecanlı yerinde gerçeğin kucağından yere bırakılarak, �meğer hepsi oyun ve yalanmış� şaşkınlığını yaşamak yerine, istenildiğinde bitirilecek bir oyunun içinde yer almak, sanatçı ruhuna sanırım daha bir muvafıktır. Uyumla uyku arası bir yerde, kendinizle salınmaya ne dersiniz?
Selam ADALET,
Yine çok güzel bir alıntı.Teşekkürler.
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
MİRCAN YAZDI:
Selam,
Süt konusunda, eminim tadı oldukça iyidir ama ben yinede pastorize sütü tercih ediyorum. Sizin HALİS sütte bulununan ve kaynatmaklada ölmeyen Brusella, tüberküloz, tifo, paratifo, şap, şarbon, sarılık gibi hastalık etkenlerini ciddiye almak lazım...
HDT sitesinde ki bir forumda artık tatilde Allah-u Ekber dağlarına gideceğim dediğimde,bir tartışmacı arkadaş "Ben Şeytan sofrasına gitmeyi tercih ederim." demişti.
Fesubhanallah! Arkadaş sizi 'Allah'mı konuşturuyo?'
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam MALİK,
İlgine çok teşekkür ederim.Saray hayatının,Krallığın kendine özgü bir tarzı var.Yoksa adı başka olurdu.Süleymanın şikayeti de bu hayatı sürdürmenin güçlüğünden dolayı.Diğer konuları daha fazla uzatmak istemiyorum.Zaten sen konuları en ciddi biçimde sorguluyorsun.Zamanla bazı şeyler daha iyi oturacaktır."Buğday"konulu bir forum var,ona bakarsan sabana bile ihtiyacımız yok aslında.Japonya da uzun yıllar tamamen doğal tarım yapan birinin kitabı yakın zamanda bende olacak.Dilersen sana da ulaştırırım.
Selametle.
|
Yukarı dön |
|
|
|
|