Mircan Yazdı:
Semazen'e bu konu başlığı altında Kur'an nasıl okunmalı, okuma sürecinde akıl nasıl işletilmeli konularındaki birikimlerini paylaşmasını ben rica ettim. |
|
|
Sevgili Mircan,
Devam ediyorum.. Kaldığımız yerden...
"Selim bir kalp" demiştik... Kalbin akletme işlevinden bahsetmiştik..
İnsanoğlu bazı fonksiyonlarının, yeteneklerinin, melekelerinin ne olduğunu çok iyi biliyor da, iş târife gelince güç oluyor.. Bu biraz renkleri târif etme çabasına benziyor.. :)
Târif güçlüğü çektiğimiz kalbî işlevlerimizden biri de "akletme"... Tabii, dört dörtlük bir târif arayışı içinde güçlük çekiyoruz...
Akletme özelliğimiz için şunu söyleyebiliriz...
Akıl, sebep-sonuç ilişkisini kurma işlevimizdir... Ancak, özelliği şudur.. Sebeplerden hareketle sonuca ulaşmaya çalışır; yâni tüme varmaya çalışır... Bu yüzden, vahye muhatap olunca çelişkiye düşer... Bu çelişkinin sebebi vahyin tümden gelmesidir.. Vahiy sonuçtur..
Vahiy kalbe yüklenir (Resulullah'ın kalbi), sebeplerden sonuçlara ulaşmaya çalışan ve buna alışmış kalp zorlanır.. Bu zorluğu aştıran kuvvete "iman kuvveti" denir ki zor ve dar zamanlarda varlığı daha çok hissedilir ve adresi yine kalptir... Selim bir kalpte akıl, vahiy karşısındaki konumunu belirlemek için işler... Sebepleri derleyip toparlamak ve en doğru sonuca ulaşmak için işlerken, kendisine ulaşan bu esrarengiz sonuç hediyesini göz ardı etmez.. Sıralamayı değiştirir ve bu yeni seçeneğin penceresinden de (tümdengelim) bakmayı tercih eder...
Tersi olursa, çatışma kaçınılmazdır! Akıl imânı öldürür veya söndürür... Aklın öldürdüğü veya bir başka deyişle diri diri gömdüğü kendi özçocuğudur.. İman, akıl ile vahyin izdivacından doğar.. Ama muhakkak doğar.. Ya diri diri gömülür ya da büyümesine müsaade edilerek kalp ailesinin gül yüzlü çocuğu olur...
Sorun, aklın kalp evinde reisin vahiy olduğunu bilmesi, kavraması ile çözülecek cinstendir aslında...
Şimdi, lütfen bu mecazi anlatımları açığa kavuşturacak Kurân âyetlerine müracaat edelim...
Bakara:67'den başlayalım....
Lütfen, koyu satırlara dikkat! Aklın işleyişine örnek kabul edebilirsiniz.. Vahiy karşısında aklın yaşadığı şaşkınlığı ve çelişkileri seçebilirsiniz..
67 - Hani bir zamanlar Musa kavmine demişti ki Allah, size bir bakara (sığır) boğazlamanızı emrediyor. Onlar da "Sen bizimle eğleniyor, alay mı ediyorsun?" dediler. Musa da: "Böyle cahillerden biri olmaktan Allah'a sığınırım." dedi.
68 - Onlar, "Bizim için Rabbine dua et, her ne ise onu bize açıklasın." dediler. Musa, "Rabbim buyuruyor ki, o ne pek yaşlı, ne de pek taze, ikisi arası dinç bir sığırdır, haydi emrolunduğunuz işi yapınız." dedi.
69 - Onlar, "Bizim için Rabbine dua et, rengi ne ise onu bize açıklasın." dediler. Musa, "Rabbim buyuruyor ki, o, bakanlara sürur veren, sapsarı bir sığırdır." dedi.
70 - Onlar, "Bizim için Rabbine dua et, o nedir bize iyice açıklasın, çünkü o bize biraz karışık geldi, bununla beraber Allah dilerse onu elbette buluruz." dediler.
71 - Musa, "Rabbim buyuruyor ki o, ne çifte koşulup tarla süren, ne de ekin sulayan, ne de salma gezen ve hiç alacası olmayan bir sığırdır". Onlar da: "İşte tam şimdi gerçeği ortaya koydun." dediler. Nihayet onu bulup boğazladılar. Az kaldı yapmayacaklardı.
Şimdi, vahyin sunduğu sonuca lütfen dikkat.. Aklın sorularla ve sebeplerle tespit etmeye çalıştığı sonuç ile vahyin ortaya koyduğu sonuç arasındaki farka lütfen pür dikkat!!!
72 - Hani bir zamanlar siz bir adam öldürmüştünüz de onun hakkında birbirinizle atışmış ve onu üstünüzden atmıştınız, halbuki Allah, saklamış olduğunuzu açığa çıkaracaktı.
73 - İşte bundan dolayı, o sığırın bir parçası ile o ölüye vurun, dedik. Allah ölüleri işte böyle diriltir ve size âyetlerini gösterir, belki aklınızı başınıza toplarsınız.
Şimdi, düşünelim!! Aklederek, bu sonucu önceden kestirmek, bulmak mümkün müdür??
Cevabımız belli!! İşte biz bu cevabı, iman çocuğunun başını şefkatle okşamayı öğrenmiş aklımızla (kalbimizle) veriyoruz... :)
Eğer, sığırı boğazladıktan sonra "acı kaybımızın" yaptığı gibi aklımızın şefkatini imanımıza çok görürsek; ne olur????
Olanlar olur!!!
Okuyalım lütfen....
74 - Sonra bunun arkasından yine kalbleriniz katılaştı, şimdi de taş gibi, ya da taştan da beter hale geldi. Çünkü taşlardan öylesi var ki; içinden nehirler kaynıyor, yine öylesi var ki, çatlıyor da bağrından sular fışkırıyor, öylesi de var ki, Allah korkusundan yerlerde yuvarlanıyor... Ve sizin neler yaptığınızdan Allah gafil değildir.
Şimdi, o kibirli akla hep birlikte seslenelim!!
Sen ki, "ben bana yeterim" diyorsun ve "Apaçık Kurân" hakkında gece gündüz ahkâm kesiyorsun; "taşların Allah'ın haşyetinden yuvarlanması, düşmesi" konusunda ne ahkâm keseceksin?! Yoksa, bu ifâde "apaçık" değil mi?? Bu ifâde apaçık değilse; Kurân'ın apaçık olduğunu nasıl tevil edeceksin??? (Bu paragraf, "Kurân apaçık; eee aklım da var" diyerek okuyan yeni "acı kayıp" adaylarına ithaf edilmiştir..)
Böyle soralım ve yukarıda Mircan'ın işaret ettiği asıl konuya, Kurân'ı okuma sürecine gelmiş olalım...
Sevgiler,
Neyzen_Semazen
Not: İnşaALLAH, devam edeceğim..
|