Yazanlarda |
|
muhliskul Ayrıldı
Katılma Tarihi: 26 nisan 2007 Yer: Australia Gönderilenler: 854
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Sayin Cin 13 bahsetiginiz Partheno( bakire) -genesis(dogum) hakkinda detayli arastirmalarim var fakat Meryem hakkinda anlatilanlardan farkli bir durum soz konusu. Bu bazi bitki ve hayvan turlerde olagan karsilasilan bir hal. Mamal olarak ilk kez bu durum 2004 te labaratuvar ortaminda yuzlerce fareye denenerek iki disinin yumurtasindan nucleuslarin birlestirilmesi sonucu olusmustur. Bunlardan yalnizca kaguya ismi verilen fare yasayabilmistir. Meryem'in hangi labaratuvar ortaminda olagan halin haricinde hamile kalmasi soz konusu olabilir. Zaten Kuran'daki anlatim toplumun mitolojik anlatimindaki bir abartmayi onlara geri soylemekten ibarettir. Burda cok sonralari gerceklesecek bilimsel bulusun labaratuvar haricinde gerceklestirilmesi degildir. Amac, kabullenilen Meryem'in dogum sekline istinaden oglunu tanrilastiranlara, Allah'in oglunun olmayacagi anlatilmaktadir. Tartisma bir kadina erkek dokunmadan onun hamile kalip kalamayacagi degildir.
Allah'a emanet.
|
Yukarı dön |
|
|
cin13 Uzman Uye
Katılma Tarihi: 23 ocak 2007 Gönderilenler: 385
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Merhabalar. Sayın Muhliskul, partenogenezin ne olduğunu biliyorum. Partenogenez gibi bilimsel terimleri ayrıntılı olarak yazmamamın nedeni bu sitenin bunu amaçlamaması.Kendim söyleyip kendim dinlemek istemem.Onu örnek vermemin nedeni bu olasılığın da var olduğunu, bakireyken doğumun olasılığının sıfır olmadığını söylemek.
Siz bu konuda yukarıdaki gibi düşünüyor olabilirsiniz. Birileri de sizin gibi düşünmüyor olabilir. Söylemek istediğimi tekrarlıyorum: Amaç, bu olayın nasıl gerçekleştiğini tartışmak değil, bir önceki iletimde sizden ve Sayın Asım'dan alıntıladıklarım olmalıdır.
__________________ Dinin bakış açısına göre,tüm bu fantastik harikulade evren,tüm bu karmakarışık şeyler, ancak, Tanrı’nın, insanların iyi ve kötü için çabasını gözlediği bir sahnedir.. Bu sahne,bu oyun için çok büyük!
|
Yukarı dön |
|
|
asım Uzman Uye
Katılma Tarihi: 14 agustos 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 1700
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Altay Türkleri’nin yaratılış destanı (1)
SORU:
Altay Türkleri’nin yaratılış destanında Tanrı Bay Ülgen (bazen Kayra
Han) insanı balçıktan yaratıyor. Onları bir adaya gönderiyor. Burada
her türlü meyveyi yiyebiliyorlar. Ancak bir ağaçtaki meyveyi kesinlikle
yememeleri gerektiğini emrediyor. Tanrı Ülgen’in, Erlik adında daha
önce yardım ettiği fakat kötülüğü yüzünden yanından kovduğu bir insan
üstü yaratık var. Tanrı Ülgen’den intikam almak ve onun yarattığı
insanları yoldan çıkarmak için adaya gidiyor ve onlardan yasak meyveyi
yemelerini istiyor. Adada bulunan Doğanay ismindeki insan, kesinlikle
yemeyeceğini, tanrının onu yasak ettiğini söylüyor. Ancak Doğanay’ın
eşi Ece, Erlik denen yaratığın oyununa gelerek yasak meyveyi yiyor.
Tanrı Ülgen bunları cezalandırıyor. Bu destanı okuduğum zaman bana
İslâm’daki insanın yaratılışını, Hz. Adem ile Havva’nın şeytanla
aralarında geçen olayları anımsattı. Aradaki benzerlik konusunda
düşünceleriniz nedir? Bu destanın İslâm dininden önce olmasının bir
özelliği var mı? Türklere peygamber gönderilmiş midir? (Onur Tensu)
CEVAP:
Yaratılış öyküsü, Kur’ân’ın orijinal anlatımı değildir. Bu öykü
Tevrat’ta daha ayrıntıyla yer alır. Belki ondan önce de vardı. Muhakkak
ki aslı, ilahi olan dinlerden çeşitli inanışlara, efsaneleşerek
geçmiştir. Bunların ayrıntısı bizi ilgilendirmez. Kur’ân’da anlatılana
inanınırız ama bunun da yoruma ihtiyacı vardır. Anlatılan öykünün temel
mesajı şudur: “İlk aşamasında insan henüz cinsel üreme yolunu
bilmiyordu. Nefis onu kadınla birleşmeye yönlendirdi. Çünkü insan,
bulunduğu bahçede sonsuzluk arıyordu. Kendisinin ölümlü olduğunun
farkına vardı. Fizik bedeniyle sürekli yaşamasının mümkün olmadığını
anlayınca çocukları aracılığıyla adının sürmesini istedi.
Kadın
da onu kendisine çekti. Böylece cinsel birleşmeyle üreme oldu.
Bulundukları yer artık çocuklarıyla birlikte yaşamalarına yeterli
olmadı. Yaşamaları için üretmeleri gerekiyordu. Oysa dağ başındaki
ormanda üretim yapılamıyordu. Bunun için yüce Allah onların
gönüllerine, düzlüğe inip yaşamlarını sürdürmeleri düşüncesini doğurdu.
Daha önce ormanlık bölgedeyken yukarıdan aşağı düzlüğe inip arttılar,
tarımsal yaşama geçtiler. Tabii bu gelişim bir anda olmadı, binlerce
yıl sürdü.” DEVAM EDECEK
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
|
Yukarı dön |
|
|
muhliskul Ayrıldı
Katılma Tarihi: 26 nisan 2007 Yer: Australia Gönderilenler: 854
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Merhaba Cin 13, hassasiyetinize katiliyorum. Sizin bu konuya yonelik bilginizin oldugu hususunda hic bir suphem yok, yanlis bir anlama olduysa duzeltmek isterim.
Benim kisa bir serh dusmemin sebebi, Meryem olayinin meshur versiyonuna Kuran'da referans veriliyor olmasindan yola cikilarak bir inanc tabusunun cikarilamayacagidir.
Bu durumu gunumuzde yapilan biyolojik labaratuvar deneylerinin sonuclarina benzer olarak gorup, meryemin bu sekilde hamile kalmis olabilecegini soylememizin temel espiriye golge dusurecegine inaniyorum.
Meryem ve Isa kissalarindaki bakire, Allah'in oglu gibi tanimlamalarin,yanlis degerlendirilmesinin Isa'nin yasadigi donem icin bunlarin ifade ettigi anlamlara ulasmamiza engel olacagindan oturu, bu hususa ozel dikkat cekmek istedim.
Bakire ve Allah'in ogullari kelimeleri yahudi kulturundeki anlamlarindan uzaklastirilarak bildigimiz anlamlara kavusturulmuslardir. Yahudi kulturunde Allah'in kullari anlamindaki bu ifade yunan-roma ( Greco-Roman ) kulturune aktarilirken islenen kasitli veya yanlis aktarim, yahudi merkezden cok centile(Gentile) kesimde populer olan hristiyanlikta cok farkli bir inancin olusmasina sebeb vermistir. Boyle bir inanc ortaminda bakire kelimesi de kacinilmaz olarak yeni bir anlama kavusmaktadir. Tamamiyle sosyolojik bir olusum olarak karsimiza cikan bu olayi biyolojik izahlarla aciklamamiz pek mumkun gorunmemektedir.
Kuran kissa olarak anlattiklarini muhataplarinin bildiklerinden derlemistir. Bu bilgileri sirke karsi olarak verdigi mesajlarina malzeme olarak kullanmis ve resulunu verdigi mucadelede bunlarla guclendirmistir. Bazen butun bilinenler ayni birakilmis fakat anahtar kisimlarin icerigi degistirilerek yeni bir anlayisin olusmasi saglanmistir.
Allah'a emanet
|
Yukarı dön |
|
|
ibrahimim Uzman Uye
Katılma Tarihi: 17 ekim 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 506
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selamlar...Kur'an kıssalar üzerinden mesaj vermiştir, asıl
amacı budur zaten… Peki, bu amacı güderken o toplum tarafından bilinen doğru-yanlış
(hikaye, mit…, efsane, masal, kıssa vb.) ayrımı yapmadan ne varsa olduğu gibimi aktarmış!? Yoksa asıl amacı
kıssalar üzerinden hisse vermek ve aynı zamanda muhatapları tarafından rölatif anlaşılmaya
müsait bir dil mi kullanmıştır.
Kanaatimce kıssalarda anlatılanın, bakanın fotoğrafı
nasıl okuduğuyla, meseleye hangi pencereden baktığıyla da bir ilişkisi var. O zaman
şu soru sorulabilir, her bakma her okuma farklı olacak, o zaman kıssada
anlatılan hangisi?. Hepsi desem, yada hiç biri, bütün bir meseleyi çözmeyle
alakalı derim… Şöyle bir örnek verebiliriz.
Allah odur ki gökleri, görebileceğiniz bir direk olmadan
yükseltti, sonra Arş üzerine istiva etti (mülkünün tahtına oturdu), güneşi ve
ay'ı iradesine boyun eğdirdi. Her biri, belli bir süre için akıp gitmektedir.
(Yaratma) işi(ni) düzenler, ayetleri açıklar ki, Rabbinizle karşılaşacağınıza
kesin olarak inanasınız. (RA'D/2)
Bu
direğin ne olduğu dün farklıydı bugün farklı, güneşin ve ayın akıp gitmesi dün
farklı, bugün farklı…
Burada
öyle bir dil kullanılmış ki her dönem farklı anlaşılıyor, peki bu anlatılanlar/anlaşılanlar
yanlış mı!? Elbette ki değil. Anlatılan doğru anlaşılan (farklı farklı olsa da)
doğru…
Vahye
ilk şahit olan insanlar güneşin-ayın akıp gitmesini doğudan doğup batıdan
batan, yakın tarihte ise güneş sabit sadece dünya etrafında dönen, çağımızda
ise galaksiler güneş sistemleri hepsi hareket halinde akıp gitmekte… İşte bunların
hepsi kendi döneminde doğru ve ayetin anlattığı da bunların anladığıdır.
Davut ile Süleyman’ı da (an); hani onlar, toplumun davarının
yayıldığı bir ekin hakkında hükmediyorlardı, biz de onların hükümlerine tanık
idik. O hükmü Süleyman’a bellettik. Onların hepsine de hükümdarlık ve bilgi
verdik. Davut'a dağları ve kuşları boyun eğdirdik, onunla beraber tespih
ediyorlardı. Biz (bunları) yaparız. (ENBİYÂ/78,79)
Bu
kıssada anlatılan iki hâkimin ayrı görüş sergilediği, birinin daha isabet
ettiği şeklindedir.
(Çocuk) Onun yanında koşma çağına erişince (İbrahim ona):
"Yavrum, dedi, ben uykuda görüyorum ki ben seni kesiyorum; (düşün) bak, ne
dersin?" (Çocuk): "Babacığım, sana emredileni yap, inşallah beni
sabredenlerden bulacaksın." dedi. İkisi de böylece (Allah’ın emrine)
teslim olup (İbrahim, kurban etmek için) çocuğu alnı üzerine yıkınca, Biz ona:
"İbrahim!" diye ünledik. "Sen rüyayı doğruladın, işte biz, güzel
davrananları böyle mükâfatlandırırız!" Gerçekten bu, apaçık bir sınav idi.
(SÂFFÂT/102-106)
Burada
da İbrahim a.s meseleyi yanlış anlamış bir içtihatta bulunmuştu, olay yanlış
olmasına rağmen İbrahim a.s tarafından doğru olarak okunmuştu. Allah’ta, yanlış
olan bu İbrahim’in doğrusunu, güzel davranma olarak ele almıştır.
Sadece
kıssaları değil, her konuda insanların ister toplumsal isterse bireysel olsun,
meseleyi ele alışları farklı olduğundan farklı yorumlar ve farklı anlayışlar
ortaya çıkacaktır. Bu yüzden her yorumu/anlayışı yerinde kendi şartları
içerisinde okuyup değerlendirmek gerekir. Her anlayışın kendi döneminde
doğruları ve yanlışları vardır ve bu o dönem has ve geçerlidir. Bir yönüyle de
tarihle olan savaşımız bu yüzdendir.
Kıssaların
asıl amaçladığını yakaladıktan sonra, ister bilimsel bakın, ister sosyal açıdan
bakın, nereden bakarsanız bakın zenginlik olacağı kanaatindeyim. Allah
basiretli kafaların doğru okuyacağını söylemiş.
Allah
kıssalarda hem doğruyu söyler, hem de onlar üzerinden mesajını verir.
En
doğrusunu bilen Allah’tır.
Selam
ve dua ile.
__________________ Ey inananlar, Allah'tan korkarsanız O size iyi ile kötüyü ayırdedici bir anlayış verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allâh büyük lutuf sâhibidir
|
Yukarı dön |
|
|
efrayim58 Uzman Uye
Katılma Tarihi: 13 subat 2007 Gönderilenler: 1098
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Efrayim
Sevgili asım
selamlar.... sayın efrayim... kanaatimce.... herhangi bir söz söylem öğüt vaaz öneri önerme kanun kural yaklaşım düşünce muhatabını daha dürüst daha erdemli daha cömert daha saygılı merhametli düşünceli efendi yardımsever mert dikkatli şefkatli onurlu sabırlı iyiliksever haddini bilir zalime karşı mazluma yoldaş kötülüğe düşman iyilğin askeri olmasına yaklaştırıyorsa ... yani kuranın amacına hizmet ediyorsa... kişiyi allaha daha iyi kul ve tüm yaratıklara daha yararlı bir duruma doğru gitmesine yardımcı oluyorsa .... ister tevratta yazsın ister incilde isterse bir kayanın üstünde .... islamii dir değerlidir .... böyle bir amaca yardım etmiyorsa uğraşmaya değmez... Demişsiniz.
Havva'nın kime zararı var?
Efrayim'in Tevra'tta,Yusuf Peygamberin oğlu diye yazılmış ise,ne var bunda?
Sela, Kuran-ı Kerim'de geçmez ama Tevrat'ta geçmesinin kime ne zararı var?
Adem'in iki oğlundan birinin adı Habil, diğerinin adı, Kabil. Kuran-ı Kerim'de, bu isimlerden bahsedilmez ama, Tevrat yazmış biz müslümanlar da kabul etmişiz ne var bunda?
Amin, Kuran-ı Kerim'de yok ama Tevrat'ta yazması bizim için yeterli değilmi? v.s v.s v.s
Sevgili asım...
Hangi gerekçeyle olursa olsun, yukarıdaki terimler, ayetlerde yoksa benim gölümde, hayatımda, dualarımda, anlayışımda da yoktur, olamaz da. Nedeni, ayetim kabul etmemiş, ben niye çeşitli gerekçelerle kabul edeyim?
Sevgi, ile,
|
Yukarı dön |
|
|
baybora Ayrıldı
Katılma Tarihi: 06 eylul 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 547
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
selam,
Benim nacizane kanaatim; "Kıssa'dan Hisse"dir.
Misal vermem gerekirse;
Süleyman(a.s) güçlü ordusuyla ilerlerken, dişi "karınca": "yavrularım yuvanıza girin, süleymanın ordusu "farkında olmadan" sizi ezmesin" der. Süleyman(a.s) bunu duyar. Süleyman(a.s) Allah(a.c) şükreder."
Şimdi bu kıssada anlatılan "hisse" sülyeman(a.s)'ın hayvanlarla konuşması mı? Yoksa çok güçlü olmasına rağmen, "karıncayı" incitmekten korkan bir ordu mu?
yani Kur'an'ı Kerim maksadını ve muradını nasıl söylüyor?
Yunus(a.s)'ın "balığın karnında" kalması mı? "İçine düştüğü sıkıntı/dert mi?"
İbrahim (a.s)'ın "zürriyetini" tevhide "nezretmesi mi?" veya "oğlunu yatırıp kesmesi mi?" ve bu olay Allah(a.c) tarafından takdir alıyor olması ilginç değil mi?
"Deve yi kesmek mi?" veya "kamu malını yemek mi?"
tekrar etmekte fayda görüyorum:
Kur'an'ı Kerim, "maksadını ve muradını nasıl söylüyor?"
Elbetteki Allah(a.c) her şeye gücü yetendir.
selam ve dua ile,
rıdvan
__________________ Tanrı'ya inanan adam olmak kolay, ve fakat Tanrı'nın inanacağı adam olmak zor!
|
Yukarı dön |
|
|
bembeyaz Uzman Uye
Katılma Tarihi: 31 temmuz 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 736
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
muhliskul yazdı:
Evet Kuran Meryem'e bir erkek dokunmamis oldugu halde cocugunun olacagini,onun besikte konusacagini ve daha nice mucizeleri sergileyecegini nakletmistir. Nuh'a, Ibrahim'e Musa'ya v.b yonelik bilinen mucizelerden bahsetmistir. Benim soyledigim bunlarin kuran'da olmadigi degildir. Kuran'in bu bilinenleri kissa olarak anlatarak baska mesajlar verdigini soyluyorum. Kuran bunlari bilmeyen topluma ,yeni kissalar anlatmiyordu. Bilakis bunlari cok iyi bilenlere bildiklerini tekrar ediyordu. Oyle tekrar ediyordu ki, onlari yoldan cikaran bilgiler panzehir niteligi tasimaktaydi. Iste butun mesele bu inceligi kavramakta.
Kuran'i keloglan hikayesi anlatan bir kitap haline getiren zihniyetin rahatsizligini hic yadirgamiyorum. "
demişsiniz...
bu görüşlerinize katılmıyorum...
kuran bütüncül bakmamışsınız...
yukarıda yazdığım ayetleri değerlendirdikten sonra düşüncelerinizi yeniden gözden geçirmenizi tavsiye ederim...
ayrıca kıssaların nasıl anlaşılması gerektiği ile ilgili yanlış bir yoldasınız....
ibrahimim güzel yazmış orayı bir daha okuyunuz..
selam ve dua ile.....
__________________ Rabbim! ilmimi ve anlayisimi artir!
www.ahmeteminseyhan.blogcu.com/
selam ve dua ile...
|
Yukarı dön |
|
|
baybora Ayrıldı
Katılma Tarihi: 06 eylul 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 547
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
selam,
ilgilenen arkadaşlara;
1. "muhammed ahmed halefullah'ın (çev. Şaban karataş), "Kur'an'da anlatım sanatı" Ankara okulu."
2. "kur'an kıssalarının anlam ve değeri" "ıv. Kur'an haftası kur'an sempozyumu. 17-18 ocak 98" Fecr yayın evi.
eserlerine bir göz atmalarını öneririm.
selam ve dua ile,
rıdvan
__________________ Tanrı'ya inanan adam olmak kolay, ve fakat Tanrı'nın inanacağı adam olmak zor!
|
Yukarı dön |
|
|
hasanoktem Admin Group
Katılma Tarihi: 10 eylul 2006 Gönderilenler: 2837
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
baybora Yazdı:
selam,
Benim nacizane kanaatim; "Kıssa'dan Hisse"dir.
Misal vermem gerekirse;
Süleyman(a.s) güçlü ordusuyla ilerlerken, dişi "karınca": "yavrularım yuvanıza girin, süleymanın ordusu "farkında olmadan" sizi ezmesin" der. Süleyman(a.s) bunu duyar. Süleyman(a.s) Allah(a.c) şükreder."
Şimdi bu kıssada anlatılan "hisse" sülyeman(a.s)'ın hayvanlarla konuşması mı? Yoksa çok güçlü olmasına rağmen, "karıncayı" incitmekten korkan bir ordu mu?
yani Kur'an'ı Kerim maksadını ve muradını nasıl söylüyor?
Yunus(a.s)'ın "balığın karnında" kalması mı? "İçine düştüğü sıkıntı/dert mi?"
İbrahim (a.s)'ın "zürriyetini" tevhide "nezretmesi mi?" veya "oğlunu yatırıp kesmesi mi?" ve bu olay Allah(a.c) tarafından takdir alıyor olması ilginç değil mi?
"Deve yi kesmek mi?" veya "kamu malını yemek mi?"
tekrar etmekte fayda görüyorum:
Kur'an'ı Kerim, "maksadını ve muradını nasıl söylüyor?"
Elbetteki Allah(a.c) her şeye gücü yetendir.
selam ve dua ile,
rıdvan
|
|
|
Allah razı olsun Rıdvan Kardeşim, dediklerinize katılıyorum.
'' kıssa'dan hisse '' alınması gereken ;( gerek kıssa'lardan ve gerek Peygamber davranışlarından...) bizim / bizden sonrakilerin zamanşumül , cihanşumül bir biçimde sürekli ihtiyacımızın olacağı kesinlik taşıyan , alınması elzem , vak'a dan pay; vak'a dan nasib'tir, bütün bunlar...
misalen:
Peygamberlerin tüm davalarının aslının ve esasının tevhid-şirk davası üzerine bina edildiğini,
- Adem'den tövbe edip arınmayı , hatalardan dönebilme faziletini...
- İbrahim'den, tefekkür, taakkul edip, Yüce Ğalık'a yürekten bağlanıp teslim olmayı, munib( asi olmayıp,tek Allah'a yönelen), hâlim, evveh ( çok içli ), ince kişilik örneğini, tevhid uğruna girişilen şanlı ve kutlu mücadeleyi...
- Yusuf'dan, Allah'ın yasak çizgilerine , tüm kalbî temayüllerini dizginleme gayretini gösterip ictinab edebilmeyi, harama karşı ihtiraz'da bulunabilmeyi, hainlik etmemeyi, dürüstlük ve vefa'nın önemini...
- Eyyüb'den bela, imtihan, hastalık, Peygamberlik görevi karşısında sabbar ve şâkir bir âbd / bir kul olabilmeyi, yılmamayı, pes etmeden yoluna devam etme gayretini , azimetini...
- Musa'dan, problem üretme merkezi gibi çalışan toplumunu, büyük bir gayret ve azimetle tevhid'e yönlendirme gayret ve azimetini, bütün dünya bir insan'a , hatta bir bebeğe kötülük etmek isterse bile Yüce Hafiz istemedikçe kimsenin ama hiç kimsenin , o bebeğin bile kılına dahi bir zarar veremeyeceğini, zalimlikte sınır tanımayan Fir'avn'e karşı dik durabilme izzet ve şerefini, yalnız Yüce Allah'a salat etmenin güzel ve hayırlı âkibetini...
- Süleyman'dan sahib olunabilecek en büyük dünyevi mülk'ün, ilmin, gücün bile bir insanı azdırıp kibre, tuğyan'a sürüklememesi gerektiğini, Yalnız ve ancak Rabbine kul olma bilinciyle hareket edip, zaafiyet ve müstağnilik ten ictinab edebilme cehdini, ilahi hükümlere uygun hükmetmeyi...
Veddua
Muhabbetle
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
|
Yukarı dön |
|
|
|
|