sayın yakamoz/mircan

yanlış anlama ama şuanda sazan konumunda olan sen gibisin,malum insanların reklamını yaparak duyan herkesin bilinen yere akın etmesini sağlıyorsun.

ALLAH ne güzel bir şekilde batılı hakka hizmetçi olarak kullanıyor.

Resul olduğunu iddia eden zatın, bunun kanıtı olarak, şahsında ve  beraberinde ayetler/işaretler bulunması/ getirmesi gerekir diye düşünüyorum.

Muhabbetle.

Hz. Muhammed den sonra resul veya nebi gelebilir mi?

Ali-imran 81.Hani Allah nebilerden 'kesin bir söz (misak) ' almıştı: «Andolsun size Kitap ve hikmetten verip sonra size beraberinizdekini doğrulayan bir resul geldiğinde, ona kesin olarak iman edecek ve ona yardımda bulunacaksanız.» Demişti ki: «Bunu ikrar ettiniz ve bu ağır yükümü aldınız mı?» Onlar: «İkrar ettik» demişlerdi de «Öyleyse şahid olun, ben de sizinle birlikte şahid olanlardanım» demişti.

Ali İmran 81. ayette, Rabbimiz geçmişte Nebilerinden aldığı misaktan bahsederken, �beraberinizdekini/yanınızdakini doğrulayan Resul geldiğinde� diyor. Yani aslında misak alınan nebiler kendisine kitap inzal olmuş olanlar değil, beraberlerinde kendilerinden önceki resulden devam ettirdikleri kitap olan nebilerdir. Kendisine kitap indirilen resul-nebiler derece bakımından nebilerden üstündür. Bu durum İsra 55. ayette belirtiliyor. Resuller mutlaka bir kitap ve şeraitle geliyor. Bu kitap ve şeriatı uygulatan durumunda olduklarından resuller aynı zamanda nebidirler. Nebi olmak içinse kitap inmesi gerekmiyor, kendinden önceki şeriatı uygulayan olması yetiyor. Rabbimiz nebiye, bir resul veya melek resul aracılığıyla görevi verebiliyor(vahyederek).

Ahzab 40.Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah�ın Resûlü ve nebîlerin sonuncusudur. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.

(Ma kane muhammedun eba ehadim mir ricalikum ve lakir rasulellahi ve hatemen nebiyyin, ve kanellahu bi kulli şey'in alima.)

Bu noktada Ahzab40. ayette özellikle �Muhammed� isminin geçmesi, özellikle; �O Allah ın Resulu� dendikten sonra, �hatemen nebiyyin� ifadesi çok açık ve kuşkuya yer vermeyecek derecede nübüvveti bitirdiğini beyan ediyor. Çünkü nebi, İslamı yayan, bir şeriatı uygulayan demektir ve artık Allah ın şeriatını yayacak bir nebi olmayacak. Bu durumda doğal olarak yeni bir şeriat ve kitapla bir resul de gelmeyecek anlamı çıkmaktadır. Ayrıca son olmayan bir şey için son neden densin ki? Misal olarak bir okçu olduğumuzu ve kılıfta on tane ok olduğunu farz edelim. Dokuzuncu oku attıktan sonra �bu okların sonuncusuydu� diyebilir miyiz? Daha onuncu ve son ok var. Son oka gelinceye kadar hep sayı verilir, sekizinci ok, dokuzuncu ok ve son ok. Onuncu ok denmez, son ok denir. Aynı durum askerde sıradan sayma yapılırken de geçerlidir. Baştan birle saymaya başlanır. Son askere gelince örneğin 20 ve son denir.

Nebi uygulayıcı.

Ahzab 39. Ki onlar (o resuller) Allah'ın risaletini (risalatillahi) tebliğ edenler, O'ndan içleri titreyerek korkanlar ve Allah'ın dışında hiç kimseden korkmayanlardır. Hesap görücü olarak Allah yeter.

Resul vahyi tebliğ eden.

Resul kendisine inen vahyi/kitabı tebliğ eden.

Saff 5.Bir zaman Mûsâ, kavmine: "Ey kavmim, benim, Allâh'ın size gönderdiği elçisi olduğumu bildiğiniz halde niçin beni incitiyorsunuz?" demişti. Onlar eğrilince Allâh da kalblerini eğriltti. Allâh, yoldan çıkanları doğru yola iletmez.

(Ve iz kale musa likavmihi ya kavmi lime tu'zuneni ve kad ta'lemune enni resulullahi ileykum, felemma zağu ezağallahu kulubehum, vallahu la yehdilkavmelfasikîn.)

Saff 6.Meryem oğlu Îsâ da: "Ey İsrâil oğulları, ben size Allâh'ın elçisiyim, benden önce gelen Tevrât'ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek, Ahmed adında bir elçiyi müjdeleyici olarak gönderildim" demişti. Fakat (Îsâ'nın müjdelediği elçi) onlara apaçık deliller getirince: "Bu, apaçık bir büyüdür" dediler.

(Ve iz kale 'isebnu meryeme ya beni israile inni resulullahi ileykum musaddikal lima beyne yedeyye minettevrati ve mubeşşirem biresuliy ye'ti mim ba'dismuhu ahmed, felemma caehum bilbeyyinati kalu haza sihrun mubîn.)

Kuran, Hz. Muhammed ten sonra gelecek kitap sahibi bir resulü müjdelemiyor.

Hakka 40./Tekvir 19.Hiç şüphesiz o (Kur'an), şerefli bir elçinin kesin sözüdür.

(İnnehu lekavlu resulin kerîm.)

Nebinin sözüdür demiyor resulün sözüdür diyor.

Ali-imran 101.Size Allah�ın âyetleri okunup dururken ve Allah�ın Resûlü de aranızda iken dönüp nasıl inkâr edersiniz? Kim Allah�a sımsıkı bağlanırsa, kesinlikle o, doğru yola iletilmiştir.

Ayetleri okuyan resul, çünkü resule indirilmiştir.

hakgelenek yazdı:"duyan herkesin bilinen yere akın etmesini sağlıyorsun".

yazık vallahi.....

siz duyduğunuz her yere akın mı edersiniz..? ???

bu müslümanca bir tavır mıdır??? bu nasıl bir duruştur????

hani ayet-i kerime ne der..????

hucurat. 6.

"Ey iman edenler! Eğer bir fasık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz"

demek ki gerçek bir mümine, bir fasık bir haber getirdiğinde iyice araştırır.. sazan gibi dalmaz.. yani; hemen balıklama gitmez...

yeni rasulünüzün peşinden koşan adam ya da kadın acaba gerçek mümin midir???

kocasını aldatmaya teşne kadının sadakatinden, yahut, dinini değiştirmeye veya yeni rasül beklemeye teşne adamın imanından söz edilebilir mi???

bu nasıl iman böyle... iman kalbe henüz yerleşmedi mi?? (görülüyor ki yerleşmemiş...)

öyle ise "ört ki ölem" diye bir söz vardır....... hayret doğrusu....

yazık... kaybediyorsunuz... yoldan çıkmışsınız...

ve kaçıyorsunuz.. çırpınıyorsunuz....

çırpındıkça batıyorsunuz...

cevap veremiyorsunuz... öfkeleniyorsunuz...

sağa sola sataşıyorsunuz...

kaçmayın.. verin cevaplarınızı.. mukni olsun hem de...

bizim yeni peygamberle işmiz yok...

Biz İslam'ın yolundayız....

Biz kur'anın yolundayız...

biz Muhammed (as) ın yolundayız....

biz Onun örnekliğini kabul ediyoruz..

biz "yeni yetme rasul" aramıyoruz...

biz kuranı keyfince yorumlayan "sahte canlı uyarıcıların" karşısındayız...

 ama onları sevgiyle uyarıyoruz... yumuşak dille ikaz ediyoruz...

firavun'a yumuşak söz söyleyen Hz. Musa ve Hz. Harun gibi....

yanlış yoldasınız rusumler, batılgelenekler, nihatlar vs. vs. vs. ve  diğer kardeşler...

selam hidayet üzere olanlara olsun....

bize düşen apaçık bir tebliğdir.....

Maide 32. Andolsun ki, onlara resûllerimiz apaçık deliller (mucize ve âyetler) getirdiler.

Araf 157. Onlar ki yanlarındaki Tevrât ve İncil'de yazılı buldukları o Elçi'ye, o ümmi Nebi'ye uyarlar. O (Peygamber) ki, kendilerine iyiliği emreder, kendilerini kötülükten meneder; onlara güzel şeyleri helâl, çirkin şeyleri harâm kılar, üzerlerindeki ağırlıkları, sırtlarındaki zincirleri kaldırıp atar. O'na inanan, destekleyerek O'na saygı gösteren, O'na yardım eden ve O'nunla beraber indirilen nura uyanlar, işte felâha erenler onlardır.

158. De ki: �Ey insanlar! Şüphesiz ben, yer ve göklerin hükümranlığı kendisine ait olan Allah�ın hepinize gönderdiği resulüyüm. O�ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O, diriltir ve öldürür. O hâlde, Allah�a ve O�nun sözlerine inanan Resûlüne, o ümmî nebiye iman edin ve ona uyun ki doğru yolu bulasınız.�

Kitabiler de Hz. Muhammed in resul olarak söylediği vahye ve nebi olarak uyguladığı şeraite uymakla mükelleftir. Ayrıca Tevrat ve İncil de

Hz. Muhammed müjdelenmiş. Oysa Kuran, kendisinden sonra gelecek bir resul veya nebi müjdelemiyor. Bir de �ümmi nebi� kelimelerinin ifade ettiği mana var ki, Hz. Muhammed in ümmi oluşu; kendinden önce devraldığı bir kitap olmaması ve ortaya koyduğu şeriatın resul olarak kendisine inen kitaptan olmasıdır.

Nebi, kendine veya kendinden önceki resule inen kitapta bulunan şeriatı uygulayandır.

Maide 44.Şüphesiz Tevrat�ı biz indirdik. İçinde bir hidayet, bir nur vardır. (Allah�a) teslim olmuş nebiler, onunla yahudilere hüküm verirlerdi. Kendilerini Rabb�e adamış kimseler ile âlimler de öylece hükmederlerdi. Çünkü bunlar Allah�ın kitabını korumakla görevlendirilmişlerdi. Onlar Tevrat�ın hak olduğuna da şahit idiler. Şu hâlde, siz de insanlardan korkmayın, benden korkun ve âyetlerimi az bir karşılığa değişmeyin. Allah�ın indirdiği ile hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir.

(İnna enzelnet tevrate fiha hudev ve nur, yahkumu bihen nebiyyunellezine eslemu lillezine hadu ver rabbaniyyune vel ahbaru bimestuhfizu min kitabillahi ve kanu aleyhi şuheda', fe la tahşevun nase vahşevni ve la teşteru bi ayati semenen kalila, ve mel lem yahkum bi ma enzelellahu fe ulaike humul kâfirûn.)

Meryem 51. Kitap�ta, Mûsâ�yı da an. Şüphesiz o seçkin bir insan idi. Bir resûl, bir nebî idi.

53. Rahmetimiz sonucu kardeşi Hârûn�u bir nebî olarak kendisine bahşettik.

54. Kitap�ta İsmail�i de an. Şüphesiz o, sözünde duran bir kimse idi. Bir resûl, bir nebî idi.

56. Kitap�ta İdris�i de an. Şüphesiz o, doğru sözlü bir kimse, bir nebî idi.

Saffat 112. Biz ona İshâk'ı, iyilerden bir nebi olarak müjdeledik.

Resul olarak değil bir nebi olarak müjdeleniyor.

Kitap ehli de Kuran a ve Hz. mUhammed e inanmak ve uymak zorunda.

Maide 82. İnsanlar içerisinde, inananlara en yaman düşman olarak yahûdileri ve (Allah'a) ortak koşanları bulursun. İnananlara sevgice en yakınları da "Biz hıristiyanlarız." diyenleri bulursun. Çünkü onların içlerinde keşişler ve rahipler vardır ve onlar büyüklük taslamazlar.

83. Elçi'ye indirilen(Kur'ân)ı dinledikleri zaman, tanıdıkları gerçekten dolayı gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün. Derler ki: "Rabbimiz, inandık, bizi şâhidlerle beraber yaz!"

84. "Biz, Rabbimizin bizi iyiler arasına katmasını umarken neden Allah'a ve bize gelen gerçeğe inanmayalım?"

85. Bu sözlerinden dolayı Allâh onlara, altlarından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetler verdi. Güzel davrananların mükâfâtı işte budur!

Nisa 170.Ey İnsanlar, Elçi size, Rabbinizden gerçeği getirdi. Kendi yararınıza olarak (ona) inanın. Eğer inkâr ederseniz, bilin ki göklerde ve yerde olanlar Allâh'ındır. Allâh bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir.

Kuran tüm insanlara hitap ediyor. Dili, ırkı fark etmez. İlahi mesaj ulaştığı her kesi bağlar.

kütüphaneci yazdı:

"Kuran tüm insanlara hitap ediyor. Dili, ırkı fark etmez. İlahi mesaj ulaştığı her kesi bağlar".

doğru söze ne denir ki...

eline sağlık... emeğine sağlık... teşekkürler kütüphaneci...

yine konuşturdun bilgini...

selametle...

selam sana... dua sana...

sevgiyle kal....

Allah'a emanet ol...

muhabbetle...

Buradaki salat ve Kuran ın diğer ayetlerinde salat kelimesiyle örtüşen anlam, övme ve yüceltmedir.

İsra/78: Ekimis salate li dulukuş şemsi ila ğasekil leyli ve kur'anel fecr, inne kur'anel fecri kane meşhuda.

Salatın ikamesi için, �övgü ve yüceltmenizi dosdoğru yerine getirin� yani dilimizde namaz kılmanın karşılığı. Salat tek başına kullanıldığında anlam; övme ve yüceltmedir. Kişi hem Allah Teala yı, hem de Hz. Peygamberi övüp yüceltebilir.

İsra 78 de salat kelimesinin yerine YARDIM kelimesin konursa anlam ne kadar saçama oluyor. Kullar, Allah Teala ya nasıl yardım edecek? Hem de günün sadece belli vakitlerinde ve abdest aldıktan sonra!

Bu nedenle salat kelimesi için �yardım etmek� anlamını kullananlar hata etmektedirler.

Ahzab 7. Biz peygamberlerden, (verdiğimiz elçilik görevini yapmak ve hak dine da'vet etmek hususunda) kuvvetle ahidlerini almıştık, senden, Nûh'dan, İbrâhim'den, Mûsâ'dan ve Meryem oğlu Îsâ'dan, (evet) onlardan sapasağlam söz almıştık.

(Ve iz ehazna minen nebiyyine misakahum ve minke ve min nuhiv ve ibrahime ve musa ve isebni meryem, ve ehazna minhum misakan ğaliza.)

Bu ayetin devamına bakıldığında alınan misakın, Allah yolunda cihad konusunda sağlam duruş sergilemek olduğu görülecektir.

Bakara 40. Ey İsrâil oğulları, size verdiğim ni'metleri hatırlayın, bana verdiğiniz sözü tutun ki, ben de size verdiğim sözü tutayım ve sadece benden korkun!

Bakara 41. Yanınızda olan (Tevrat)ı, doğrulayıcı olarak indirdiğime (Kur'an'a) iman edin; onu inkâr edenlerin ilki siz olmayın ve ayetlerimizi az bir değer karşılığında değişmeyin. Ve yalnızca benden korkun.

(Ve aminu bi ma enzeltu musaddikal li ma meakum ve la tekunu evvele kâfirim bih, ve la teşteru bi ayati semenen kalilev ve iyyaye fettekûn.)

Bakara 63. Sizden kesin bir söz almış ve Tur dağını üstünüze yükseltmiştik (ve demiştik ki:) «Size verdiğimize sımsıkı yapışın ve onda olanı (hükümleri sürekli) hatırlayın: umulur ki sakınırsınız.»

(Ve iz ehazna misakakum ve rafa'na fevkakumut tur, huzu ma ateynakum bi kuvvetiv vezkuru ma fihi leallekum tettekûn.)

Bakara 64. Bunun arkasından verdiğiniz sözden döndünüz. Eğer Allah'ın üzerinizdeki fazlı ve merhameti olmasaydı kesinlikle hüsrana uğrayanlardan olurdunuz.

Biz İsrâil oğullarından şöyle söz almıştık: "Allah'tan başkasına kulluk etmeyeceksiniz, anaya-babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz. İnsanlara güzel söz söyleyin, namazı kılın, zekâtı verin!" Sonra siz, pek azınız hariç, döndünüz; hâlâ da yüz çevirip duruyorsunuz.

(Ve iz ehazna misaka beni israile la ta'budune illellahe ve bil valideyni ihsanev ve zil kurba vel yetama vel mesakini ve kulu lin nasi husnev ve ekîmus salate ve atuz zekah, sümme tevelleytum illa kalilem minkum ve entum mu'ridûn.)

Maide 7. Allah'ın üzerinizdeki nimetini ve: «İşittik ve itaat ettik» dediğinizde sizi, kendisiyle bağladığı sözünü (misakını) anın. Allah'tan korkup sakının. Şüphesiz Allah, sinelerin özünde olanı bilendir.

(Vezkuru ni'metellahi aleykum ve misakahullezi vasekakum bihi iz kultum semi'na ve eta'na vettekullah, innellahe alimun bi zatis sudûr.)

Kuran da geçen misak kelimesine daha bir çok örnek verilebilir. Ancak görüleceği üzere misak, Yüce Allah ın kullarından aldığı özde �işittik ve itaat ettik�  anlamına gelen bağlılık yeminidir.