Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Katılma Tarihi: 03 haziran 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 292
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Kendi yaptıkları sebebiyle başlarına bir musibet gelip de, "Ey Rabbimiz! Bize bir peygamber gönderseydin de âyetlerine uysaydık ve mü'minlerden olsaydık" diyecek olmasalardı, seni peygamber olarak göndermezdik.( kasas 47)
sen bana uyarılmamış kavmin bu duayı nasıl ettiğini anlat yeter.
__________________ ne kadar hatırlanmak istiyorsan o kadar hatırla.
Kendi yaptıkları sebebiyle başlarına bir musibet gelip de, "Ey Rabbimiz! Bize bir peygamber gönderseydin de âyetlerine uysaydık ve mü'minlerden olsaydık" diyecek olmasalardı, seni peygamber olarak göndermezdik.( kasas 47)
sen bana uyarılmamış kavmin bu duayı nasıl ettiğini anlat yeter.
Selam İslamcı;
O kavim bu duayı nerede edebilirdi ?
Şeytanın kendilerine dünya hayatının nimetlerini süslediği bir günde mi ?
Yoksa, çetin bir günde, bütün yapıp edilenlerin apaçık olduğu, saçma sapan şeyleri rabb edinenlerin putlarının kendilerinden gaib olup uzaklaştığı bir günde mi ?
Ama sana şunu söyleyeyim. Çok çetin bir mesele üzerindesin.
Ben imza olarak kullandığım ayet (Enam,156) ile de aynı şeyi anlatmaya çalışıyorum ama bir türlü anlatamıyorum.
Umarım sen anlatırsın Rabbin rahmetini ve O'nun indinde mükellefiyetin koşullarını...
Esenlikle...
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
Resul ve nebi kavramları elbette birbirinden farklı iki kelimedir.
Ancak, bu iki kelimenin "Allah'tan insana gönderilen uyarıcı ve müjdeliyici insanlar" babındaki anlamları aynıdır.
Yani her nebi resul, her resul nebidir.
Şimdi kardeşlerimiz diyorlar ki; "Nebi haber getirendir, kendisine kitap verilendir, resul ise kendisine kitap verilmeksizin kendisinden önceki kitabı açıklayıp onunla amel edendir"
Kulaklara hoş geliyor ama içerisinde müthiş bir mantık hatası barındırıyor.
Şöyle diyelim: Bir resul var. Ona "haber" verilmemiş, kendisinden önceki kitabı açıklayıp, onunla amel ediyor.
Soru şu: Bu resul, hangi bilgi ile kendisinden önceki kitabı açıklıyor ?
Keyfe keder, kendi içtihadı ile mi ? O halde her biriniz birer elçisiniz.
Yok eğer O, vahiy ile açıklayıp amel ediyorsa artık bir nebi yani "haber getiren" olmuştur.
Bu nedenle, bir topluluğa Allah tarafından kendi içlerinden, kendi dillerini konuşan, uyarıcı ve müjdeleyici olarak gönderilen her kişi hem nebi hem de resuldür...
Selam,
aliaksoy kardeşin üstteki satırlarına katıldığımı ifade etmek isterim. Kimlere kitap/vahiy verildiği ile ilgili şu meallere göz atılmalı:
57/25: Andolsun, Biz
elçilerimizi(arapçası rusuluna) apaçık belgelerle gönderdik ve insanlar adaleti ayakta
tutsunlar diye, onlarla birlikte kitabı ve mizanı indirdik...
6/89: Bunlar, kendilerine kitap, hikmet ve peygamberlik(arapçası nubuvvet) verdiklerimizdir...
Ayrıca şu ifadelere de bakılmalı:
87/18: Şüphesiz bu, önceki sahifelerde de vardır; 87/19: İbrahim'in ve Musa'nın sahifelerinde.
__________________ En uzak mesafe iki kafa arasındaki mesafedir.
Birbirini anlamayan...
Can Yücel
kitablar elçiler bize bunu hatırlatmaya geldiler...
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Katılma Tarihi: 24 haziran 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 669
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
selamlar,
15. Kim yola gelirse kendisi için yola gelmiş olur. Sapıtan da kendi aleyhine sapıtmış olur. Hiçbir günahkâr, bir başka günahkârın yükünü taşımaz. Ve biz, bir resul göndermedikçe azap edici değiliz. İsra.
52. İşte böylece sana da emrimizden bir ruh vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu, kullarımızdan dilediğimizi kendisiyle kılavuzladığımız bir nur yaptık. Hiç kuşkusuz, sen, dosdoğru bir yola kılavuzluk etmektesin. Şura suresi.
36. Andolsun, biz her ümmette şöyle tebliğ yapan bir resul görevlendirdik: "Allah'a kulluk/ibadet edin, tâğutttan kaçının. Sonra bunlardan kimine Allah kılavuzluk etti, kimine de sapıklık hak oldu. Şimdi yeryüzünde gezip dolaşın da yalanlayanların sonu nasıl olmuş görün. Nahl
4. Biz, görevlendirdiğimiz her resulü ancak kendi toplumunun diliyle gönderdik ki, onlara açık-seçik beyanda bulunsun. Bunun ardından, Allah dilediğini saptırır, dilediğini de iyiye ve güzele kılavuzlar. Azîz'dir, Hakîm'dir O!
5. Yemin olsun ki, biz Mûsa'yı, "Toplumunu karanlıklardan aydınlığa çıkar ve onlara Allah'ın günlerini hatırlatıp bellet!" diye ayetlerimizle gönderdik. Şu bir gerçek ki, bunda iyice sabreden, çokça şükreden herkes için sayısız ayetlerler vardır. İbrahim suresi
103. Hep birlikte Allah'ın ipine yapışın, fırkalara bölünüp parçalanmayın; Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Birbirinizin düşmanı idiniz, Allah kalplerinizi uzlaştırıp kaynaştırdı da O'nun nimeti sayesinde kardeşler haline geldiniz. Ateşten bir çukurun kenarında idiniz; sizi oradan kurtardı. Allah size ayetlerini bu şekilde açıklıyor ki, doğruya ve güzele yol bulasınız. Al'i İmran.
Buyrun dostlar açık oturuma.
__________________ Herkes kendi ameliyle Allah’ın huzuruna gider
Katılma Tarihi: 03 haziran 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 292
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Kendi yaptıkları sebebiyle başlarına bir musibet gelip de, "Ey Rabbimiz! Bize bir peygamber gönderseydin de âyetlerine uysaydık ve mü'minlerden olsaydık" diyecek olmasalardı, seni peygamber olarak göndermezdik.( kasas 47)
bu duayı uyarılmamış kavim yapamaz. çünkü zaten puta tapan birisi neden bu duayı etsinki! duada gerçeklik var. açığa çıkan gerçeklik. nedir o gerçeklik? kavim yaptıkları yüzünden zulme uğruyor. ilahi kitap olduğu halde onun yolundan gitmeyişleri yüzünden zalimlerin eline düşüyor. bu dua ancak bu koşullar var olduğunda edilir.
yani peygamberimizden önce o halka uyarıcı bile gelmemişken hak olan Rabbi kimse bilmezken bu dua edilemez. ancak bu dua Rabbi bildiği halde onun yolunda gitmeyen müslümanlar tarafından söylenir. yani muhammed(s.a.v.) den sonra edilen duadır bu. şimdi yok mu içimizde böyle dua eden insanlar? peygamber gelmesini isteyen , doğru yolda yürümek isteyen insanlar yok mu? bunların duaları üzerine kıyamet vaktini haber eden resul gelecek. tüm resullerde ona yardım edecek ve şahitlik edecek. muhammed(s.a.v.) in getirdiklerini tasdik eden peygamberden bahsediyorum. nitekim her kitaptan sonra onu tasdik eden resul gelecek diye bildirmiş ali imran 81.ayette. hz.muhammed(s.a.v.) e bahşedilmiş olan nebiliğin son bulmasıdır. resulluk bitmedi.
Aslında ufak bir hesapla bile geleceğinden emin olabilirsiniz. kıyamet tüm zamanların sonuncusuysa, o sonda zalimlerin helakı gerçekleşecekse uyarılmadan helak etmez Allah(c.c.) u teala. biz hiçbir memleketi uyarıcıları olmadan helak edici değilizdir der. Allah(c.c.) ın kanununda değişiklik bulamazsın. peygamberi gönderir. arkasından onu yalanlarlar, yalanlayanlara azap hak olur. işte Allah(c.c.) ın kuralları.
selam ve saygı ile..
__________________ ne kadar hatırlanmak istiyorsan o kadar hatırla.
Aynı şeyi söylüyoruz ama siz beni anlayamadığınızı söylüyorsunuz.
Aynı şeyi söylüyorsak nasıl birbirimizi anlamamış olabiliriz ?
Ben "mükellefiyet" dediğimde elbette "kitaptan mükellefiyeti" kastediyorum.
Kitaptan mükellefiyet için kitaba vasıl olmuş olmak zorunludur. Allah hiç kimseyi kendisine erişmemiş bir bilgiden mesul tutmaz.
Gerçek şu ki, insanlar kendilerine erişen şeyden mesuldürler. Sınav, kişinin karşılaştığı şeylere karşı takındığı tavır, icra ettiği eylem hakkındadır. Yoksa, ahiret yargısı bir bilgi yarışması değildir.
Her insanın fıtratı, vicdanı gereği bildiği şeyler vardır. Bu nedenle Allah, insana iki yol gösterdiğini söylüyor. Bu iki yol, temelde "kitap" ile belirlenmiş değildir. İki yol, insanın işitici, görücü kılınması ve ona düşünebilme yeteneğinin verilmesi ile görünmeye başlar.
Elbette Kuran, bu iki yolu hatırlatıcıdır. Ama şunu da tespit etmek gerekir ki, Kuran sadece bu "iki yol"u anlatan / hatırlatan bir beyan değildir. Kuran, beşeri ilişkileri düzenleyen kurallar da va'z eder.
İşte, "Kitap"tan mesuliyet diye özellikle üzerinde durduğum bilgi budur.
Bu bilginin gerektirdiği davranıştan mesul olmak için bu bilgiye erişmek zaruridir.
Bütün insanlar, kendi toplumlarında "iyi insan" prototipinin ne olduğunu bilmişlerdir. Bu bilgi onlara hem kendi dillerinde, hem apaçık, hem de doğrudan doğruya erişmiştir. Üstelik bu bilgi "vicdan" ile sınanıp doğrulanabilir.
Sınamanın konusu, fıtratın / vicdanın hakemliğinde karşılaştığımız her şeye gösterdiğimiz tepkiler ve sergilediğimiz davranışlardır.
Bu anlamda, hiç bir peygamber görmemiş, hiç bir kitaba erişmemiş kimseler, amiyane tabirler "yırtmış" değillerdir.
Velevki onlar, düşünecek bir kimsenin düşünebileceği kadar yaşamamış olsunlar...
Esenlik dileklerimle...
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
57/25: Andolsun, Biz
elçilerimizi(arapçası rusuluna) apaçık belgelerle gönderdik ve insanlar adaleti ayakta
tutsunlar diye, onlarla birlikte kitabı ve mizanı indirdik...
Ama sen hala daha, Resul başka, nebi başkadır, kendisine kitap verilmemiş (Nebi olmayan) resuller olabilir diyorsun.
Bu ayeti nasıl yorumluyorsun ?
Ama diyorsan ki, "Allah'ın kime, ne zaman ne şekilde vahyedeceğini ben bilmem, bu O'nun rahmetidir, onu dilediğine verir" buna eyvallah.
Resul ve Nebi ayrımı bir çıkmazdır.
Esenlik dileklerimle...
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
Katılma Tarihi: 03 haziran 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 292
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Andolsun, biz elçilerimizi açık mucizelerle gönderdik ve beraberlerinde kitabı ve mizanı (ölçüyü) indirdik ki, insanlar adaleti yerine getirsinler. Kendisinde müthiş bir güç ve insanlar için birçok faydalar bulunan demiri yarattık (ki insanlar ondan yararlansınlar). Allah da kendisine ve Resüllerine gayba inanarak yardım edecekleri bilsin. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir. (hadid 25)
Andolsun, biz Nûh'u ve İbrahim'i peygamber olarak gönderdik. Peygamberliği ve kitabı onların soylarına da verdik. Onlardan kimi doğru yola ermiştir, ama içlerinden birçoğu da fasık kimselerdir. (hadid 26)
Sonra bunların peşinden ardarda peygamberlerimizi gönderdik. Onların arkasından da Meryem oğlu İsa'yı gönderdik, ona İncil'i verdik ve kendisine uyanların kalplerine şefkat ve merhamet duygusu koyduk. (Kendiliklerinden) icat ettikleri ruhbanlığa gelince; biz onu onlara farz kılmamıştık. Allah'ın rızasını kazanmak için onu kendileri icat etmişlerdi. Fakat ona da gereği gibi uymadılar. Biz de içlerinden iman edenlere mükafatlarını verdik. Fakat onlardan birçoğu da fasık kimselerdir. (hadid 27)
Bunları açıkladık ki, kitap ehli, Allah'ın lütfundan hiçbir şeyi kendilerine has kılmaya güçlerinin yetmeyeceğini ve lütfun, Allah'ın elinde olduğunu, onu dilediği kimseye vereceğini bilsinler. Allah büyük lütuf sahibidir. (hadid 29)
hadid suresinde geçen kitabın incil olduğunu görüyoruz. suhuflarda kime gitti onlarıda biliyoruz. ya peki hadid 27 de isadan önce hangi peygambere hangi suhuf geldi bana söyleyin bende susayım. bakın ayette onlara kitap geldi demiyor. biz kitabı ibrahime ve nuha verdik demiyor onların soyuna verdik diyor iyi dikkat edin. ibrahimden sonra ardarda peygamberler gönderdik diyor ben kitap kelimesi geçtiğini görmedim. ama ayıraç olarak isayada incili verdik diyor. yani biz peygamberleri gönderdik isaya incili verdik oluyor. diğerlerinde gönderileni söylemiyor. ayetlere dikkat edin heleki en son ayete ne diyor bi bakın ...
__________________ ne kadar hatırlanmak istiyorsan o kadar hatırla.
birinin malını çalsa yada birini öldürse yada yaralasa...
tecavüz etse ...
sonrada ben bunların yasak olduğunu bilmiyordum dese affedilir mi...
bana bunların yanlış olduğunu kimse söyle medi bana bir haber gelme di diyebilir mi...
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma
HABERLER
Etkin Konular
Kullanıcı Listesi
Yardım
Kayıt
Giriş
Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Genel Tartışma
Konu: Yeni Bir Türk Peygamber mi Gelecek? (
Kapalı Konu)
