Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Bu kitap, bildiğimiz anlamda "kitabı" olmayan bütün peygambere verilmiştir.
Musa'ya da "kitap" verilmiştir ama bunun adı Tevrat değildir.
Esenlik dileklerimle...
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
Katılma Tarihi: 03 haziran 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 292
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
kanunlar ancak getirisi olduktan sonra ceza verebilir. eee sen devletliğini yapmamışsın o köye su, elektrik, sağlık,eğitim, yol, köprü,baraj, telefon, internet, sosyal güvence sağlamamışsın. bunları yapmamana rağmen (yani sen olan görevini yapmamana rağmen) başkalarına yapmadığı bir görevden dolayı ceza mı vereceksin? yani devlet her türlü refah ortamını sağlayacakki hırsızlık oluşmasın, gasp ,tecavüz filan olayları olmasın. refah ortamı oluşturmayan devletten ceza kesmesi beklenemez çünkü devletliğini yapmamış demektir. selam ile..
__________________ ne kadar hatırlanmak istiyorsan o kadar hatırla.
Katılma Tarihi: 03 haziran 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 292
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Allah(c.c.) size ayetlerini açıklayacak. yakında bileceksiniz. kitapta olupta farklı değerlendirdiğimiz tüm ayetlerin aslenda farklı manalara geldiğini öğrenmedik mi? birçok mucizevi olaylar kuranın gerçekliliğini ve canlılığını taşımıyor mu? kuran ölü bir kitap değil o şuan bile yaşadığımız olaylar hakkında bilgi verir. Allah(c.c.) size ayetlerini açıklayacak ders almak size kalmış. selam ile.
__________________ ne kadar hatırlanmak istiyorsan o kadar hatırla.
sizin bunu daha iyi ifade edebileceğinizi düşündüğüm için bu konuda konuşturmak istiyorum...
benim için bu durum yeni bir farkediştir...
hala kafamda oturtamadığım değerli muvahhitin yazdığı ayetler doğrultusunda bana göre açık olmayan yerler var...
herkesin bildiği bir şeyi mi acaba yeni farkediyorum...
yoksa bu yeni bir şey mi...
yani vahyden haberi olmadan bu dünyada yaşayıp giden insanların çokluğu beni düşündürüyor...
bu kadar çok insanın bu kadar hızlı bir şekilde bu dünya hayatına gelip gitmesi insan eliyle düzenlecek bir tebliğ çalışmasına bağlı bir sorumluluk la açıklanamaz gibi geliyor bana...
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
birinin malını çalsa yada birini öldürse yada yaralasa...
tecavüz etse ...
sonrada ben bunların yasak olduğunu bilmiyordum dese affedilir mi...
bana bunların yanlış olduğunu kimse söyle medi bana bir haber gelme di diyebilir mi...
Selam Asım;
Aslolan evet budur. Yani, kişi "gerçekten" bilmediği bir şeyden / kuraldan nasıl mesul tutulabilir ?
Fakat, beşer ve beşerin hakimleri kimin neyi bildiğini, neyi de bilmediğini bilemeyecekleri için "bilmeyi" bir ölçüt olarak alamazlar.
Kişinin neyi bildiği, neyi de bilmediği ancak gaybe ilişkin bir meseledir ve bu nedenle ancak Allah bilir.
Tüm bunlara rağmen, 2005 yılında değiştirilen ceza mevzuatımızda bu konu dile getirilmiş ve hakime cezanın tayininde bu husus gözetme hakkı verilmiştir.
Anılan madde şu şekilde idi:
TCK 4/1: Ceza kanunlarını bilmemek mazeret sayılmaz.
TCK 4/2: Ancak sakınamayacağı bir hata nedeniyle kanunu bilmediği için meşru sanarak bir suç işleyen kimse cezaen sorumlu olmaz.
Sonradan bu ikinci fıkranın suistimal edilebileceği (yani yukarıdaki bilme meselesi) değerlendirilerek yürürlükten kaldırılmıştır.
Demem o ki, beşer hukukunun bu türlü düzenlemeleri beşerin "imkansızlıklarının" zorunlu sonucudur.
Allah için böyle bir imkansızlık söz konusu değildir.
Esenlik dileklerimle...
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
15. Kim yola gelirse kendisi için yola gelmiş olur. Sapıtan da kendi aleyhine sapıtmış olur. Hiçbir günahkâr, bir başka günahkârın yükünü taşımaz. Ve biz, bir resul göndermedikçe azap edici değiliz. İsra.
Allah herhangi bir kavme bir resul / elçi / uyarıcı / müjdeleyici göndermedikçe, gönderdiği / göndereceği şey sebebi ile azab edici değildir.
Allah her kavme ancak kendi içlerinden kendi dillerini konuşan elçiler gönderir. Böyle yapar ki, onlar kendilerine elçi vasıtası ile bildirilen şeyi iyiden iyiye anlasınlar, sonra bilerek inkarları ve bunun neticesi olan zulümleri sebebiyle onlara azab etsin.
52. İşte böylece sana da emrimizden bir ruh vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu, kullarımızdan dilediğimizi kendisiyle kılavuzladığımız bir nur yaptık. Hiç kuşkusuz, sen, dosdoğru bir yola kılavuzluk etmektesin. Şura suresi.
Kuran'ın nüzulundan önce "kitap nedir, iman nedir bilmeyen" Muhammed ve kavmi, önceden gönderilmiş olan "İncil, Tevrat gibi" kitapların öğretilerinden mesul tutulmamış, bunları bilmemeleri, bunlara alaka göstermemeleri sebebiyle kınanmamışlardır.
4. Biz, görevlendirdiğimiz her resulü ancak kendi toplumunun diliyle gönderdik ki, onlara açık-seçik beyanda bulunsun. Bunun ardından, Allah dilediğini saptırır, dilediğini de iyiye ve güzele kılavuzlar. Azîz'dir, Hakîm'dir O!
5. Yemin olsun ki, biz Mûsa'yı, "Toplumunu karanlıklardan aydınlığa çıkar ve onlara Allah'ın günlerini hatırlatıp bellet!" diye ayetlerimizle gönderdik. Şu bir gerçek ki, bunda iyice sabreden, çokça şükreden herkes için sayısız ayetlerler vardır. İbrahim suresi
Yukarıdaki ayetlerde resullerin neden toplumlarının dili ile gönderildiği açıklanıyor. Toplum resulün "açık-seçik" beyanını / delillerini gördükten sonra, bunlara rağmen onu inkar ederlerse artık ateşin arkadaşı olur.
Bu aşamada, şirk koşanlardan dünyayı altın, gümüş edip misli ile birlikte Allah yolunda harcamış olsalar bile kendilerinden kabul edilmeyeceği hükmü önem arz etmektedir. Bunlar, resulün çağdaşlarıdır, bütün delillere "apaçık" vakıf olmuşlar ve fakat buna rağmen inkar etmişlerdir.
Onlar, gerçeğin üzerini örten, inatçı kimseler oldukları için görünürdeki ameli salihleri dahi kabul edilmez. Çünkü "gerçekte" derdi ameli salih olan bir kimse, apaçık delillerle gelmiş ve kendilerine iyiliği / ameli salihi tavsiye eden, bu hususta hiç bir ücret de talep etmeyen elçiyi neden inkar etsin ki ?
Demek ki, onun iyilik namına peşine düştüğü şey, bir göstermedir, gösteriştir. Onun derdi başkadır.
Bu yargı sanırım, "Muhammed'i ve getirdiğini bırakın, biz zaten iyilik yapmaktayız" diye fitne yayanlara bir reddiyedir.
103. Hep birlikte Allah'ın ipine yapışın, fırkalara bölünüp parçalanmayın; Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Birbirinizin düşmanı idiniz, Allah kalplerinizi uzlaştırıp kaynaştırdı da O'nun nimeti sayesinde kardeşler haline geldiniz. Ateşten bir çukurun kenarında idiniz; sizi oradan kurtardı. Allah size ayetlerini bu şekilde açıklıyor ki, doğruya ve güzele yol bulasınız. Al'i İmran.
Aslında tartışmamızın bel kemiğini oluşturacak bir yargı var bu ayetlerde. Allah, muhatabı olan kimseleri "ateş çukurunun kenarından kurtardığını" beyan ediyor.
Şöyle bir düşünüldüğünde, ateş çukurunun kenarından kurtaran şey, Allah'ın onlar üzerindeki nimeti yani vahyidir.
Daha önce vahiy almamış bir güruh nasıl olurda "ateş çukurunun kenarında" olur ?
İşte ben bunu anlatıyorum. Onları ateş çukurunun kenarında kılan şey, Kitabı bilmemeleri değildir.
Allah, Muhammed'in muhatabı olan müşriklerin atalarını da hesaba çekecektir.
Mesela onlara, diri diri toprağa gömülen çocukların hesabını / günahını soracaktır. Çünkü bu zülmü, vicdanları ve akılları bunu "apaçık" inkar ettiği halde bile bile yaptılar.
Uyduruk ve hiç bir delile dayanmayan şeyleri "din" edinerek, akıllarını devre dışı bıraktılar. Bu uyduruk dini bahane ederek, nice haksızlık ve azgınlığı meşrulaştırdılar. İşte onlar, bu zulümlerinden hesaba çekileceklerdir. Yoksa onlara, kitaptan, imandan soru sorulmayacaktır.
Benim düşüncelerim bu şekilde...
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
bu peygamber ona anlayacağı dilden yapması gerekenleri ve yapmaması gerekenleri öğretse...
o da bunları yapsa yada yapmasa ...
bundan hesaba çekilse...
sa se...
bu dünyadaki her insanın allah indinde çok değerli kıymetli mümtaz bir yaratılmış olarak dünyaya geldiğini düşünüyorum...
bazıları köylere bazıları şehirlere bazıları hak dinli olan ülkelere bazıları batıl dinli olan ülkelere doğsalar da..
bazıları hiçbir zaman kitabı elçiyi duymadan yaşayıp ölüyor...
bazıları da elçilerin mesajlarını kulaklarını doldura doldura yaşıyor...
bazıları daha mı avantajlı doğuyor...
imtihanda bazılarına iltimas mı geçiliyor...
adil i mutlak böyle bir şey yapar mı...
tüm insanların eşit şartlarda imtihan edilmesi gerekmez mi...
bu eşitlikten kastım zenginlik fakirlik hastalık sağlık okumuşluk yada okumamışlık değil...
tüm dünyadaki insanları imtihan ettiğinizi düşünün...
bunu nasıl yaparsınız...
tüm insanların ortak sahip oldukları şeyler ne...
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Daha evvel dediğim gibi Kur'an da, Nebi kelimesi sadece Allah'tan metluv vahiy alanlar için kullanılır, vahiy alan arıya nebi demez, vahiy alan musa'nın annesine nebi demez, vahiy alan meryem'e nebi demez.
Resul kelimesine gelince, eğer Allah'ın resulu ifadesi ise o mutlak manada nebidir,ama resul hep nebi mantığıyla geçmez, bazen sıradan kişi içinde kullanıldığını görmekteyiz, örnek olarak 12/50 ve 27/35 tir.
Yusuf (a.s) ile kral arasındaki irtibat sağlayan kişiye Allah, resul diyor.
"Kral: “Bu yorumu yapanı bana getirin.” dedi. Elçi/errasulu kendisine gelince, Yusuf dedi ki: “Kralına dön de sor bakalım, o ellerini doğrayan kadınların derdi neydi? Rabbim, o kadınların hilelerini çok iyi bilmektedir.” " 12/50 (y nuri öztürk)
Süleyman (a.s) ile saba melikesi arasında irtibat ile hediye götüren kişilerede Allah, resuller diyor.
" “Şimdi ben onlara bir hediye göndereceğim ve bakacağım elçiler/elmurselun neyle geri dönecekler.” " 27/35 (y nuri öztürk)
Dört kitap iddiasında bulunan dostlara:
Dostların ifade ettiği şekilde Tevrat, Musa (a.s) ya ait bir kitap değildir, lakin israiloğullarını kapsayan bütün nebilerin vahyidir.
Zebur, düzgün okunaklı yazılı belge anlmına gelir ve bütün kitapların genel ismidir.
"O, elbette ki öncekilerin kitaplarında/lefi zuburi da var." 26/196 (y nuri öztürk)
"İnsanlar bir tek ümmet idi. Sonra Allah, peygamberleri müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak gönderdi. Onlarla beraber, anlaşmazlığa düştükleri konularda, insanlar arasında hükmetsinler diye gerçeği taşıyan Kitap’ı hak olarak indirdi. O Kitap’ta anlaşmazlığa düşenler, o Kitap’ın bizzat muhataplarından başkası değildi. Bunlar, kendilerine açık kanıtlar geldikten sonra sırf aralarındaki kıskançlık ve azgınlık yüzünden, çekişmeye girdiler. Sonra Allah kendi izniyle, inananları, üzerinde tartışmaya girdikleri gerçeğe tekrar ulaştırdı. Allah, dilediği kişiyi doğru yola iletir." 2/213 (y nuri öztürk)
Dolayısı ile her nebi resuldür, Allah'ın resulleri dışında kalan resuller nebi değillerdir, yani metluv vahiyde almazlar. Varsa iddia eden ya kendi iddiasıyla resuldur ve kendini bağlar, yada birilerinin resuludur ve onları bağlar.
Muhabbetle...
__________________ Benliğin galebe çaldığı hiçbir yerde, vahiyden, adaletten ve merhametten bahsedilemez.
Katılma Tarihi: 03 haziran 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 292
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
anlatılmak istenilen nokta şu her kavme peygamber göndermişizdir der ayet. ama getirilen peygamberlerin belli kesimlerde olduğu ve tüm dünyada başka yerlerde de peygamberlerin varlığı var. hani biz kitapta pegamberlerden açıkladığımızda var ,açıklamadığımız peygamberlerde var demiyor mu? diyor.
Allah(c.c.) peygamber göndermedikçe azap etmez ayetide size delil değil midir?
bir peygamberi gönderdiği şehrin merkezine götürmedikçe azap edici değildir de demez mi ayet..
Allah(c.c.) uyarılmayan kavmi sorumlu tutmaz.
Ahirette bize peygamber göndermedin denilmesin diye peygamber gönderende odur. yani hiçbir kurtuluş şansınız yok eğer peygamber gelirse. yani kuran vardı ama bunu öğreten yoktu bu yüzden doğru yolda değildik denilmesin diye sonradan peygamber gönderendir.
dua neydi yaptıkları sebebiyle başlarına bir musibet gelip de, "Ey Rabbimiz! Bize bir peygamber gönderseydin de âyetlerine uysaydık ve mü'minlerden olsaydık" diyecek olmasalardı, seni peygamber olarak göndermezdik.( kasas 47)
sonuçta ayet var ama biz ayrı düştük ve yanıldık manasına geliyor. şuanki olduğu gibi mezhep mezhep bölünmesi gibi. herkes dini kendine doğru çekmesi ve yamaması gibi. parçalanıp bölünüp kuranın ayetlerini doğru düzgün yapmadıkları için bizi birleştiren, ateşin kenarından kurtaran bir peygamber gönderseydin biz onun yoluna uyardık denildiği üzere gelecek olan peygamberden söz ediyoruz. şuan bu dünyada kaç milyar insan okuma yazma bile bilmiyor. yani gelecek olan peygamber dininizi tamamladım sözü oluyor. artık bitti anlamında, hüküm günü geldi anlamında.
__________________ ne kadar hatırlanmak istiyorsan o kadar hatırla.
Katılma Tarihi: 24 haziran 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 669
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
selamlar,
103. Hep birlikte Allah'ın ipine
yapışın, fırkalara bölünüp parçalanmayın; Allah'ın üzerinizdeki
nimetini hatırlayın. Birbirinizin düşmanı idiniz, Allah kalplerinizi
uzlaştırıp kaynaştırdı da O'nun nimeti sayesinde kardeşler haline
geldiniz. Ateşten bir çukurun kenarında idiniz; sizi oradan kurtardı. Allah size ayetlerini bu şekilde açıklıyor ki, doğruya ve güzele yol bulasınız. Al'i İmran.
Aslında
tartışmamızın bel kemiğini oluşturacak bir yargı var bu ayetlerde.
Allah, muhatabı olan kimseleri "ateş çukurunun kenarından kurtardığını"
beyan ediyor.
Şöyle bir düşünüldüğünde, ateş çukurunun kenarından kurtaran şey, Allah'ın onlar üzerindeki nimeti yani vahyidir.
Daha önce vahiy almamış bir güruh nasıl olurda "ateş çukurunun kenarında" olur ?
İşte ben bunu anlatıyorum. Onları ateş çukurunun kenarında kılan şey, Kitabı bilmemeleri değildir.
Peki nedir?Hristiyan veya yahudi öğretileri ve kendi kattıklarıyla ortaya sürdükleri din sebebiylemidir?Onların ataları uyarılmamışsa ve içlerinde yetişen Muhammed,onlar gibi din iman yol nedir bilmez bir haldelerken onları sorumlu tutan nedir?Gelmeyen vahy sebebiyle,kendilerince bir tarz belirleyip bunu hak kabul etmişlerin gerçek suçları nedir?Niçin ateşin kenarındaydılar?Din iman bilmezken ve bildirilmemişken,tarz uydurmanın cezası nedir?ateş mi?
Allah, Muhammed'in muhatabı olan müşriklerin atalarını da hesaba çekecektir.
Mesela
onlara, diri diri toprağa gömülen çocukların hesabını / günahını
soracaktır. Çünkü bu zülmü, vicdanları ve akılları bunu "apaçık" inkar
ettiği halde bile bile yaptılar.
Vicdan kişiden kişiye değişir sebebide içine doğmuş olduğu sistemden büyük ölçüde nemalanmış olmasıdır,yamyam kavimde adam yemek sıradan değilmidir?
Uyduruk ve hiç bir delile
dayanmayan şeyleri "din" edinerek, akıllarını devre dışı bıraktılar.Din uydurma mecburiyeti niçin doğdu? Bu
uyduruk dini bahane ederek, nice haksızlık ve azgınlığı
meşrulaştırdılar. İşte onlar, bu zulümlerinden hesaba çekileceklerdir.
Yoksa onlara, kitaptan, imandan soru sorulmayacaktır.
Bilemiyorum Ali kardeşim hala cevaplanması gereken noktalar var ve bu noktalar Allahın adil ismine,bir yerlerde çakılıp kalıyor.
__________________ Herkes kendi ameliyle Allah’ın huzuruna gider
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma