Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Salatla ilgili ayetlerde açık ve net olarak gördüğüm salatın; kulun Allaha yaptığı dua ibadet olduğudur.
Fecr vaktinde yapılan salat ve savaş\sefer halinde yapılan kısaltılmış salat buna en güzel örnektir.
Sefer\korku halinde temkinli salat nasıl ediliri anlatan ayette bir gurubun salat ederken diğer gurubun arkada dikelip beklemesi ,salat eden gurubun secde ettikten sonra bekleyen gurubun secde etmesinden ne anlıyorsunuz?
Salatın anlamını peygamberin vahyi müminlere anlatması öğretmesi olarak aldığınızda korku halinde salat eden(vahy dinleyen öğrenen) topluluk neye ve kime secde ediyor?PEygamberin anlattıklarına boyun eğiyoruz ,boyun eğiyoruz deyip yerlerini terk mi edecekler yada peygamber onlara boyun eğdinizmi diye soracak?
Fecr vakti müminleri toplayıp vahymi anlatacak?
Bazı arkadaşlar salat kelimesinin bir anlamınında bağlatıyı korumak olduğunu söylemişti.
Dua ,bağlantıyı korumak her iki anlamda birbirini tamamlayan ve örtüşen anlamlar.
Herkes kuran okuyup içinde yazılanlara iman edip hayatına bunu tatbik edebilir, emirlere uyabilir.
Ancak bunun dışında Kul ve Allah arasındaki inançsal bağlılıkta var.Allahın varlığına ve tekliğine dair içsel inancın sürekli diri tutulmasının yolu salattan geçiyor.
Her gün Allahın karşısına geçip onunla iletişime geçmek ona dua etmek bu bağlılığı korur.
Selam Savana;
Bu nasıl bir mantık yürütmedir ki, peygamberin insanları fecr vaktinde toplayıp onları vahy hususunda bilgilendirmesini "acayip" görür de, aynı Peygamberin yine aynı fecr vaktinde insanları toplayıp Allah'ın öğüt alınması için indirdiği ayetlerin ona geri okunmasını ve bu suretle ibadet edilmesini "normal" görür.
Yine bu nasıl bir mantıktır ki, sefer halinde ihtiyatı elden bırakmadan Peygamberin müminlere va'z etmesini "acayip" görür de...
Yine bu nasıl bir mantıktır ki, Allah'ın ; "Allah'a içinizden gizlice, yalvara yakara dua edin" emrine rağmen, "orta sesle" edası emredilen salatı dua olarak görebilir.
Ne tarafa dönersek dönelim Allah'ın yüzü oradadır. Hal böyleylen Allah'ın karşısına geçmek nasıl bir iştir ?
Allah alemlerden müstağni ve hiç bir şey onun dengi ve benzeri olamazken, sanki o bir yerde imiş gibi ona yönelmek nasıl olur ?
Onun karşısına geçip, saygısını göstermek için eğilenler Allah'a aslında onun bilmediği bir şeyi mi haber veriyorlar ?
Kuran'ı her duyduğunda yahut Kuran ona her okunduğunda bilinen anlamı ile secde edenler (ki ben henüz böyle bir kişi görmedim ve duymadım) saygılıdırlar da, onu itaatle kabul edip, gayblerde bile inanıp izleyerek tatbik (ikame) edenler saygısız mıdır ? [İkame için bilgin kulun duvarı ikame edişi enteresandır]
İnanışa göre "zaten namaz kılmakta olan" (!) müşriklerin Rahman'a secde etmemeleri nedeni ile kınanışı, Rahman yerine putları önünde eğilmeleri midir ? Yoksa, vahyi duymazdan gelip yaban eşeklerinin kaçışı gibi kaçışmaları ve türlü gerekçelerle onu İNKAR etmeleri midir ?
Bir şehrin kapısından secde ediciler olarak girmeleri istenenler o şehre alınları üzerinde sürüne sürüne mi girmişlerdir ?
Çeneleri üzerine secde edenler hakikaten yere kapanıp çeneleri üzerine mi secde etmişlerdir, yoksa bu vaziyet; işittiği şeye itaat eden ve ağlayarak boynunu büken kimselerin çenelerinin göğüslerine dayanmasından kinaye bir anlatım mıdır ?
Görünen o ki, sevgili Rıdvan beyin dediği gibi "soru ve sorunlarımız" çok...
"Mühlet"e ihtiyacımız var.
Umarım Allah bizi en güzel ve doğru olana kılavuzlar.
Esenlik dileklerimle...
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
Katılma Tarihi: 05 ocak 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 611
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
selam aliaksoy
sizin ve rıdvan beyin salatı'ıçözememesi kuran'ın anlaşılmasında sorun olduğuna delilmidir?
yoksa arıza kişiselmidir?
selamlar
__________________ Nahl.6:Bir güzellik de vardır onlarda sizin için: Sabah saldığınız sırada, akşam topladığınız sırada. Ve lekum fîhâ cemâlun hîne turîhûne ve hîne tesrehûn
farklı bağlamlarda bu farklı anlamlarda kullanılmış olabilir...
vahyi dolayısıyla rasulu izlemek desteklemek ...
namaz kılmak....
dua etmek....
bu güzel anlamların hepsini aldık kabul ettik ...
uygulamaya çalışıyoruz...
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
_kur’anın indiği toplumda onu anlama sorununun olmadığı kesindir. ona inanmama sorunu vardı. bu da, inad, tekebbür(büyüklenme),
taklit ve cehalet ve menfaat gibi sebeplerden kaynaklanıyordu. fakat
aradan 1400 sene geçmiş olmasından dolayı özellikle arap olmayan
toplumlar için bu metnin birçok bölümünde bir doğru anlama (ne dediğini anlama)
sorunu ortaya çıkmıştır. buna rağmen bugün bile bu metnin büyük bir
bölümünün ne dediği problemsiz olarak anlaşılabilmektedir. çünkü;
a.Allah’ın
insanla konuşmaya karar vermesi, bir iletişim vasıtası olarak
insanoğlunun geliştirdiği dilin bütün zaaflarına rağmen doğru anlamanın
varlığına delalet eder.
b.mantık
kuralları, bir dilin bağlı olduğu gramer kuralları, bütün dillerin
bağlı olduğu ortak kurallar –ki bu kurallar çeviri olayına imkan
vermektedir- doğru anlamanın evrensel kurallarının varlığına delalet
eder.
c.kutsal metinlerdeki din dili şehadet alemine (olgusal alan) ve sosyal alana (hukuk, siyaset, iktisad, askeri) ait konularda dili basit olarak kullanırken, gayb alemi, tarih ve ahlak alanlarında yer yer sembolik (mesel, mecaz, istiare, teşbih kıssa)
bir dil kullanmaktadır. kur’an’ın anlatım üslubunun düz nesir değil,
şiire benzeyen yüksek bir anlatım üslubu olması, kendiliğinden bir çok
yerde anlam zenginliği doğurmaktadır. yalnız bu, hiçbir zaman bir
kelimenin bir ayette birden çok anlama geldiği sonucunu doğurmaz.
klasik “tefsir usulü” disiplinin de dikkat çektiği gibi “vucuh ve
nezair” (bir kelimenin birkaç anlama gelmesi ve bir anlam için birkaç kelimenin vaz edilmesi)
konusu, bu endişeden doğmuştur. zenginlik cümlede ve cümlelerin
toplamında artı bir anlama sahip olan metinde, paragrafta aranmalıdır.
_doğru
anlamanın imkanının var olduğu gerçeği ile birlikte bugün kur’anın
indiği topluma “ne dediğini” hakikate yakın bir düzeyde anlamanın
önünde bazı zorluklar vardır. bu zorlukları ve çözüm yollarının şöylece
sıralayabiliriz:
1.kur’anın nazil olduğu anda kullanıldığı dilin (kelime hazinesinin)
aradan 1400 sene geçmiş olması dolayısıyla, anlam dünyasında bir
değişme meydana gelmiştir. çünkü dil; canlı, yaşayan, değişen ve
gelişen, gerileyen bir yapıya sahiptir. elimizdeki en eski arapça
sözlükler ise en fazla hicri ikinci yüzyıla kadar gitmektedir. bu
zorluğu aşmanın yolu metnin lafzi (literal)
anlamını, filolojik bir arkeoloji ile bulmaya çalışmaktır. kur’an’ın
indiği yüzyıla ait edebiyat ürünlerinin azlığı böyle bir çalışmayı
güçleştirmektedir. fakat bu tip çalışmalara devam edilmelidir.
arkoun’un dediği gibi bu tip çalışmalarda arkeoloji, etnoloji ve
lehçe-bilimden de yararlanılmalıdır.
2.kur’anın
alışık olduğumuz türden sistematik bir metin olmaması, bir kitap
olmaması, bir metin olmaması, sözlü bir anlatım olması –arkoun’un
dediği gibi kur’an, sessiz okunacak bir metin değil, ilan edilecek bir
mesajdır- bir konunun kur’an’ın bütünlüğü içindeki yerinin ne olduğunu
ortaya koymayı güçleştirmektedir. çünkü bugün elimizdeki ‘mushaf’ın
büyük bir bölümü 23 senelik bir mücadelenin seyrine paralel olarak
irili ufaklı 450-500 kadar insani (ferdi) ve toplumsal olaya, duruma atfen inmiştir.
bu sorunun çözülmesi için, sağlam bir arkaplan bilgisi (sebeb-i nüzul), nasih-mensuh olayını(veya tedric) mantığını ve kur’an’ın oluşum kronolojisini (mekki-medeni)
kavramak gerekir. ikincisi, semantik çalışmalarla konuların
birbirleriyle olan yeraltı ağlar şebekesinin ortaya çıkarılması
gerekir.[örneğin, ibadetin iktisadla, içihadın savaş (cihad)la ilişkisi]. bu konuda toshihiko izutsu’nun çalışmalarından sonra ciddi adımlar atılmamıştır.
3.arap
olmayan milletler için ayrı bir dil, tarih, coğrafya ve toplumda inmiş
olmasından kaynaklanan zorluk. bu zorluk, dil, tarih kültür, coğrafya
tarihsel ve antropolojik çalışmalarla çevrilen dile ve halka
tanıtılarak aşılabilir.
_netice itibariyle epistemolojide, ahlakda ve metin (hukuki, tarihi, edebi ve kutsal metin) okumada izafiyetçiliği savunmak (postmodernizm)
insanlığın bu alanlarda şimdiye kadar kazandığı birikimi tümden yok
saymaktır. sonucu ise nihilizmdir. doğru bilgi- yanlış bilgi, ahlaki
anlamda doğru-yanlış (iyi-kötü), metin okumada delaletine uygun doğru anlama- yanlış anlama vardır.
_ilhami
güler'in, bilgi vakfı 2. kuran sempozyumu'nda sunduğu 'hermenötik
açıdan kur’an’ı anlama ve yorumlamanın sorunları' isimli tebliğinin bir
kısmıdır.
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Ben salâtın Kur'an'ı Kerimde "formel ve informel" geçtiğine inanıyorum.
Yani şekilsel ve şekilsel olmayan. Bunların bir kısmını "namaz salat mıdır?" başlığında dile getirdim.
Şekilsel/formel salatı beş vakit yerine getiriyorum. 2004 yılında hanımımla birlite hacca gittim. Ramazan ayında savm ritüelimi yerine getiriyorum. (Bunların "varoluşsal" gerekçelerini hem Kur'ani hemde felsefi temele oturturabiliyorum). Yirmi küsür senedir de bir gün Kur'an'ı Kerim okumadığım, düşünmediğim, konuşmadığım günüm geçmemiştir. Geçen gün şunları yazmıştım;
1. Beraat-i zimmet asıldır.
2. Şek ile yakin zail olmaz.
3. Bir işden maksad ne ise hüküm ona göredir.
4. Tevehhume i'tibar yoktur.
5. Beyyine ortaya koymak iddia sahibinin borcudur.
5. Sakit'e bir söz isnad olunmaz.
6. Kişi ikrarıyla muâhaze olunur.
Usule, hukuka ilişkin ve tartışma adabına ait ilkeler ihlal edildiği için.
Yazışmalar anlama, alış-veriş düzeyinden çıktığı an ben yapım gereği ısrarcı olmuyorum. İnsanların "özgürce inançlarını savunma ve hesabını verme ve bedelini ödemesine"de inanıyorum.
Fakat uzun zamandır. Şahsımıda içine almaya çalışılan bir ortama sürükleniyorum. Ben inandıklarımı ve yaşadıklarımı gizleme gereği duymuyorum. Bu tartışmaya katılmıyacağım fakat yukarıdaki izahları yapma gereği duydum.
Birde iki hafta yazmayacağım. Susma adadım kendime.
Katılma Tarihi: 30 nisan 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 1235
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
101.
Yeryüzünde dolaştığınız zaman, küfre sapanların size tedirginlik vermesinden korkarsanız, namazı?duayı kısaltmanızda sizin için bir sakınca yoktur. Şu bir gerçek ki,inkârcı nanakörler sizin için açık bir düşmandırlar.
102.
Sen içlerinde olup da onlara namaz kıldırdığın vakit, içlerinden bir grup seninle namaza dursun; silahlarını da alsınlar. Bunlar secdeye varınca, diğerleri arkalarında beklesinler. Sonra namaz kılmamış/dua etmemiş olan diğer grup gelip seninle birlikte namaz kılsınlar/dua etsinler. Dikkatli olsunlar, silahlarını yanlarına alsınlar. Kâfirler isterler ki, silahlarınızdan ve teçhizatınızdan habersiz olasınız da üstünüze bir çullanışla çullanıversinler. Eğer yağmurdan gelen bir sıkıntı varsa yahut hasta-yaralı iseniz silahlarınızı bırakmanızda sizin için bir sakınca yoktur. Ama tedbirinizi alın, dikkatli olun. Allah, kâfirler için rezil edici bir azap hazırlamıştır.
103.
Namazı/duayı tamamlayınca, artık Allah'ı ayakta, oturarak, yan yatmışken anın. Sükûnet bulduğunuzda, namazı/duayı tam bir biçimde yerine getirin. Namaz/dua, müminler üzerine vakti belirlenmiş bir farz olmuştur.
Selam Ali aksoy
Ayetlerde Vakitleri belirlenmiş ve müminler üzerine farz olmuş salat nedir ne değildir ayetleri inceleyerek anlamaya çalışalım
Salat eğer söylev \peygamber tarafından vahyin anlatımı ise müminlerin bu anlatımı dinlerken ellerinde silahlarının olmasaında ne sakınca olabilirki silahlarınızı yanınıza alın diye uyarıda bulunuluyor?
Vahiyin anlatımını dinleyen bir gurup mümin bunu dinlerken diğer gurup neden onların arkasında dikilip onların arkasını kolluyor?
Müminler üzerine farz olan bir dinlencenin\salatın peygamberin ölümünden sonra yükümlülüğü kalkıyormu?
Eğer salat kıyamlı rukulu secdeli bedensel yapılan dua ibadet ise salat edenlere ellerinde bulunan silahlar onlara engel teşkil edeceğinden silahlarını bırakıp salat etmeleri gerekmektedir.Ancak nisa 102 hayır silahlarınızı yanınıza alıp ibadetinizi yapın salat etmemiş diğer gurup akanıda dikilip beklesin diyor.Secdeye varan müminleri kollayacaklar.
Nisa 102deki secdenin bildiğimiz şekilsel secde olduğu çok net ortada yapılan bir ibadet var ve bu ibadetin bir unsuruda secdeye varmak.
Söylev dinleyen bir grubun secde etmesinden ne anlıyorsunuz?Diğer yazımdada sormuştum secde ettik kabul ettik boyun eğdik diyerek söylevi bitirip ayrılmayı mı anlıyorsunuz diye.Bana secdenin kuranda başka ayetlerdeki kullanımlarını örneklediniz siz bunları nasıl anlıyorsunuz diye.Verdiğiniz örneklerdeki secdelerin anlamları şekilsel secde değil.
Siz salatı\duayı ayetlerin Allaha okunması olarak tanımlıyorsunuz.
Evet bu doğru salatta yapılan iş bu.Dua okunması.Dua ayetleri neden inmiştir?Kullar bunu okuyup Allaha bu şekilde hitap etsinler diye.Allahı tanımlayan onun unsurlarını anlatan ayetler.
Daha önceki yazımda dedimki bir insan kuranı okuyup ona iman edip yaşamını bu şekilde düzenleyebilir.Bunu yaptığında kuranın bizlere anlattığı insan profiline uyar.
Ancak bunun dışında kulun Allaha karşı iman ve inancına ilişkin içsel bir durumda söz konusudur.Allah ve kul Arasındaki bağlantının diri turulmasının yolu salattan geçer.Hergün belirli vakitlerde salat ederek(Allahın bize öğrettiği şekilde Allahına dua ederek )bu bağlantı güncelliğini korur.
Çok uzaklarda çok sevdiğiniz biri olsa ve onunla bağlantınız kopmuşsa onu ne kadar severseniz sevin o sizin için sadece ara sıra aklınıza gelip hatırladığınız biridir.
Benim anlatmak istediğim bunun gibi bişey.Kulun Allahı her daim hatırlayıp ona olan inanç ve bağlılığının güncel tutulması lazım.Senede veya ayda 1 kez okunan kuranla hatırlanan varlık değil her daim her gün anılan varlık olmalı.
__________________ O, yaratıp şekillendiren, âhenk veren ve düzene koyandır
Çok uzaklarda çok sevdiğiniz biri olsa ve onunla bağlantınız kopmuşsa onu ne kadar severseniz sevin o sizin için sadece ara sıra aklınıza gelip hatırladığınız biridir.
Benim anlatmak istediğim bunun gibi bişey.Kulun Allahı her daim hatırlayıp ona olan inanç ve bağlılığının güncel tutulması lazım.Senede veya ayda 1 kez okunan kuranla hatırlanan varlık değil her daim her gün anılan varlık olmalı.
Sevgili Savana;
Siz benim ne dediğimi çok iyi anlıyorsunuz, ben de sizin ne demek istediğinizi çok iyi anlıyorum.
Şu bir gerçek ki, Asım beyin de işaret ettiği gibi bir kelime bir metin içerisinde birden fazla anlamı ile kullanılmış olabilir.
"Senin yüzünden yüz metre yüzdüm, yüzümün derileri yüzüldü" cümlesini de önceki yazılarımda bunun için kullandım.
Kuran'da böyle bir şey vardır, yoktur bu teknik bir konu. Böyle bir şeyin olmadığını iddia edenler de var.
Şimdi;
Malum tartışma içerisinde de ben bunu dile getirdim. Sorun, çeviricilerin her "salat" gördükleri yere "namaz" kelimesini "yapıştırma / yakıştırma" zaafından kaynaklanıyor olabilir.
Fakat, burada şöyle bir sorun var:
Bol "namaz" lı mevcut çevirileri esas alsak dahi Kuran'da namazın tarifi çıkmıyor. Bir de, farklı anlamlarını çıkarırsak geriye "namaz olabilir" diye ileri sürülebilecek çok az ayet kalır. Bu ayetlerden de namazın tarifi zaten çıkmaz.
Şu halde iş, namazın / salatın ne olduğunu öğrenmek konusunda "tevatür" ve "hadis" külliyatına kalır.
Kalır kalmasına da, o zaman da bu forumun bütün başlıkları İPTAL olur.
Bunu nasıl çözümleyeceksiniz ?
Yahu bu nasıl bir ibadettir ki, siz bunun varlığını isbat için "şavaş esanasında kılınan namaz" ile uğraşıyorsunuz.
Yani bu kadar zor bir şey mi bunu tarif edivermek.
Yoksa zor olan, iliklerimize kadar işlemiş olan ve Kuran'ın izah edip açıklığa kavuşturmadığı bir şeyden sıyrılmak mı?
Allah; çok uzaklarda sevilen bir kişi ile misal getirilemez.
Ben (kendi özelimde) aklı fikri vahiy ve onun işaret ettiği şeylerde olan bir insanım. Namaz kılmıyorum ve bu hususta hiç bir sorunum yok. Yani "namazsızlık" beni Allah'tan koparan bir şey değil.
Peki, "namaz" insanı Allah'a bağlayan bir şey midir ?
Tablo ortada...
Kuran'ı ayda yılda bir hatırlayan (hatta siz de çok iyi bilirsiniz ki HİÇ UMURSAMAYAN) nice namaz kılıcısı var...
Sorun, şekilde şemalde değil. Sorun hakikaten Rabb ile olan bağlantıda. Onu ve onun müjdeleyip uyardığı şeyi "ti'ye" almada...
Yerlerin ve göklerin Yaratıcısını bir hareket (ritüel) içinde veya dışında zikreden, O'nun buyruklarını "baş üstü" eden, "sonrasının" korkusu ile hareketlerine çeki düzen veren HER (dinden / kavimden / topluluktan) insan başımüstüne...
Ancak; "Namaz Allah'ın emridir, bunu kılmayan da cehenneme gidecektir" diyen her kişi ile de ciddi bir problemim var.
Ondan "tanıklık" istiyorum o kadar.
Müddeiyi, iddiasını isbata çağırıyorum o kadar.
Esenlik dileklerimle...
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
Ey emniyete/güvene ulaşmak isteyenler, dengeniz yerinde değil iken/fikirleriniz oturmadan, ne dediğinizi bilinceye/fikirleriniz netleşinceye kadar yani anlamaktan uzak /belirginleştirememe bir konumda iken-anlama yolunda/ sürecinde olmanız hariç- zihinsel kirlerden yıkanıpmutmainleşinceyekadar destek için çağırıldığınız dersleri/vahiy bildirimlerini uygulamaya yanaşmayın. Eğer içinizde sıkıntı varsa veya hala bir araştırma üzerinde iseniz ya da biriniz isabetsiz çirkeften bir fikirle geldiyse vedekadınlarıdayoklamış/onlarla da istişare etmişdegenedesu(çözüm) bulamamışsanız, (bu durumda, mevcut vahiy verilerinden yola çıkarak) temiz huzurlu bir yönelişle kendinizi ve elinizdeki imkanlarınızı seferber edin . Şüphesiz, Allah, affedendir, mağfiret edendir. (4/43)
Abdurrahman bey’in çevirisi:
“Ey iman etmişler, beyni kapatmış halde,o ne dediklerinizin (vahametini anlayıp) fark edinceye kadar, dolayısıyla boyun eğmemekten tamamen yıkanıp arınıncaya / uzak duruncaya kadar, bir yola gitmeniz dışında, salata / Kuran’la birlikteliğe yaklaşmayın! Hasta olmanız durumunda yada sefer halinde defi hacetten gelip yada kadınlarla temas ettiğinizde suyu bulamadıysanız başka bir temiz maddeye yönelin ve elinizi yüzünüzü(yani kendinizi) silin /temizleyin! Gerçekten Allah (kusurlardan) vazgeçen ve örtendir.”
Benim çevirim:
“Ey (Allah’ın birliğine) iman edenler! Salâta yaklaşmayın; Uyuşturucu almışken, ne söylediğinizi bilinceye kadar, cunubken de –bir yol bulup- yıkanıncaya kadar. Eğer hastaysanız veya yolculuktaysanız, veya sizden biriniz tuvaletten gelmişse veya kadınlar(la) cinsel ilişkiye girmişseniz ve hemen bir su bulamamışsanız, hemen temiz bir toprağa yönelin: Yüzlerinizi, ellerinizi mesh edin. Gerçekten Allah, Afuv’dür, Ğafûr’dur(4:43).
Ben şimdilik bu bahsi kapatıyorum,
Hatırlatıcı ve Abdurrahman bey’e ve katkı yapan kardeşlerimize teşekkür ediyorum,
Alîm olan Allah(a.c)'dir. Cehd bizden tevfik O'ndan
Selam ve dua ile,
rıdvan
Selam,
bu üç çeviri içinde sadece Rıdvan kardeşimin çevirisini kendi kanaatimle mutabık gördüğümü söylemek istiyorum.
Muhabbetle
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
Katılma Tarihi: 05 ocak 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 611
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
merhaba.
Kuran Allah kelamıdır Allah kime dilerse ona iner ona anlaşılır olur.(73/5) Eğerki insanlar kendilerine Kuranın inmesinde ve anlaşılmasında bir sorun görüyorlarsa bu direkt olarak isra 45-46 ya muhatap oluyorlardır demektir.Kuran bilimsel metodlarla,akademik kariyerle çözülmez böyle olsaydı H.Karamanlar bu işin ehli olurlardı.oysa bu sitede hiç bir akademik kariyer edinmemiş genç arkadaşlar şaşırtıcı derecede Kurani yaklaşımlar sergilemektedir.aslında bu durum bir çoklarının ezberini bozacak nitelikte bir durumdur ama ayet diyorya kalpte kılıf varsa yapacak hiçbir şey yoktur diye..
73/5.Gerçek şu ki, biz senin üzerine 'oldukça ağır' bir söz (vahy) bırakacağız.
45. Kur'an okuduğunda, seninle, âhirete inanmayanlar arasına gizli bir perde çekeriz.
46. Kalpleri üzerine, onu anlamamaları için kabuklar geçiririz, kulaklarına da bir ağırlık koyarız. Rabbini yalnız Kur'an'da andığın zaman/Kur'an'da yalnız O'nu andığın zaman, nefretle geriye dönüp kaçarlar.
selam ve dua ile
__________________ Nahl.6:Bir güzellik de vardır onlarda sizin için: Sabah saldığınız sırada, akşam topladığınız sırada. Ve lekum fîhâ cemâlun hîne turîhûne ve hîne tesrehûn
Bu nasıl bir mantık yürütmedir ki, peygamberin insanları fecr vaktinde toplayıp onları vahy hususunda bilgilendirmesini "acayip" görür de, aynı Peygamberin yine aynı fecr vaktinde insanları toplayıp Allah'ın öğüt alınması için indirdiği ayetlerin ona geri okunmasını ve bu suretle ibadet edilmesini "normal" görür.
fecr vaktinde olsun işe vaktinde olsun Peygamber herzaman için insanları çağırıp onlara vahyi tebeyyün edebilir, açıklayabilir. salat'ın tüm anlamlarını - eksiksiz, noksansız - gerçekleştirebilir.
'' indirdiği Ayet'lerin ona geri okunması '' diye birşey yok. bu bence yanlış bir tavsiftir. yani yaklaşım yanlış. kıyamlı salat ederken okuduğum Ayet'leri hiçbir zaman Yüce Allah'a iade olsun diye okumadım, kimsede böyle okumuyor. manasını düşünür düşünmez ayrı bir konu.
okuduğum Ayet'leri tamamen kendim için, - tekrardan doğup - yeniden başlayacağım hayata ( uykudan uyandığımda...) evvelki deneyimlerimin beni yoğurup tekrardan gönderdiği bu YEPYENİ HAYATIMDA , Yüce Mürebbinin emir ve talimatlarını yüreğime yeniden güncelleştirmek suretiyle nakşetmek, hayat düsturlarımı hatırlamak, gündelik yaşam pratiğimde uygulamaya azmetmek içindir. başka değil. bu nedenle son derece önemlidir. ben şahsen çok faydasını görüyorum. hem yeni yeni kıyamlı salatlarımda yeni yeni ezberlediğim Ayet'leri okuduğumda , emin olunuz ki, daha önce aklıma gelmemiş noktaları bile yeni bilinç ve görgü kazanımlarımın, hayata dair yeni deneyimlerimin, Kur'an'a gittikçe artan derecede daha bir bütüncül yaklaşabilmenin etkisiyle, görme fırsatını bulmuşumdur. yani : diyeceğim, bu okumanın tamamen bize faydası vardır, Yüce Allah'a değil...
hem , Yüce Allah'a arınarak yaklaşmak niyetiyle Kur'an'a her sarılıp okuyuşumuzda, sanki yeniden okuyormuşçasına bize yeni yeni noktalar keşfettirdiğini düşünüyorum nacizane. bunun kıyamlı salatlardan olan namaz anında, huşu içerisinde iken daha bir yoğunlaştığına inanıyorum. Kıyamlı salatlardan olan namaz'da '' kıraat emri '' boşuna verilmiş bir emir değildir.
Ne tarafa dönersek dönelim Allah'ın yüzü oradadır. Hal böyleylen Allah'ın karşısına geçmek nasıl bir iştir ?
Onun karşısına geçip, saygısını göstermek için eğilenler Allah'a aslında onun bilmediği bir şeyi mi haber veriyorlar ?
Sevgili Kardeşim, tabiki Yüce Rabb her yerde ve her zamandadır. şüphesiz hangi tarafa yönelirsek yönelelim Yüce Rahman'a yönelmiş olacağız. peki, biz Yüce Allah'ın şu açık emrini yerine getirdiğimiz zaman ( emri yerine getiriş = yöneliş ) O'NA yönelmiş olmayacak mıyız?
Y.N. Öztürk
Biz senin, yüzünün ha bire göğe doğru çevrildiğini elbette görüyoruz. Hoşlanacağın bir kıbleye seni elbette döndüreceğiz. Artık yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. Nerede olsanız yüzünüzü Mescid-i Haram yönüne döndürün. Kendilerine kitap verilenler, onun, Rablerinden bir gerçek olduğunu çok iyi bilirler. Allah onların yapıp ettiklerinden habersiz değildir.
işte bende bu emr-i ilahideki emri yerine getiriyorum ve Mescid-i Haram'a yöneliyorum. işte Allah'ın karşısına geçmek değilde O'NA O'nun emirlerini dinlemek suretiyle yönelmenin anlamlarından biri de budur. diğerleri ise kıyam + rüku + sücud'un diğer anlamları içindedir şüphesiz.
Bir şehrin kapısından secde ediciler olarak girmeleri istenenler o şehre alınları üzerinde sürüne sürüne mi girmişlerdir ?
dediğim gibi : kıyam, rüku ve sücud'u bağlamları içinde noksansız ve fazlasız ( ne eksik nede zaid olmasın...) anlamlandırmayı başarabilirsek veya başarabildiğimiz ölçüde ( yanlış anlaşılmasın lütfen, kendimi tenzih ediyorum bu başarıdan ) bir sorun kalmayacaktır.
Çeneleri üzerine secde edenler hakikaten yere kapanıp çeneleri üzerine mi secde etmişlerdir, yoksa bu vaziyet; işittiği şeye itaat eden ve ağlayarak boynunu büken kimselerin çenelerinin göğüslerine dayanmasından kinaye bir anlatım mıdır ?
Kardeşim, söylediğiniz anlamı bağlamı uygun gelecek bir şekilde düşünmek mümkündür bir anlamı olarak... fakat, anlamı kısırlaştırmak suretiyle kıyamlı salatta çeneleri üstü '' yüz sürmek '' secde etmenin de bir başka anlamı olduğunu kabul etmemiz gerekir:
şöyle ki:
çene ile ilgili Kur'an'daki Ayet'lere bakarsak :
ZKN :
17 / 107- 109 VE 36/ 8 Ayetleri
Y.N. Öztürk De ki: "İster inanın ona, ister inanmayın. O, kendilerine daha önce ilim verilmiş olanlara okunduğunda, onlar, çeneleri üstü secdelere kapanıyorlar."
Y.N. Öztürk Ve diyorlar: "Rabbimizin şanı yücedir, Rabbimizin vaadi mutlaka gerçekleşecektir!"
Y.N. Öztürk Ağlayarak çeneleri üstü kapanıyorlar; o onların huşûunu artırıyor.
36/ 8 :
Y.N. Öztürk Biz onların boyunlarına bukağılar geçirdik. Bukağılar çenelere dayanmıştır da bu yüzden onların kafaları yukarı kalkıktır.
çene yüz manasına ıtlak edilmektedir. yani , benim buradan anladığım çene üstü '' yüz sürmek '' secde durumunualmaktır.
ve, acaba çene yüze dahil midir diye yaptığım kısa bir araştırmada ek bir bilgi olsun , zayi olmasın diye alıntıladığım bir bilgiyi de ayriyeten mesajıma ilave etmek istiyorum:
Yüz Plan
Vücut üzerinden bir detaydır. Alın ile çene üstü arasında konuya uygun tercih edilen ölçektir. Konuşan bir kişi için yüz planda çene de ölçeğe dahil edilmelidir. Çenenin hareket etmesi ve hareketin izlenmesi daha etkili olacaktır. Ağlayan, gözü yaşlı bir ihtiyarın yüz planı çok etkili olur. Gözlerin anlamlı bakışı için kullanılabilir. ( http://www.eyardim.com/showthread.php?t=98 )
muhabbetle
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma