Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Örneğin, İbrahim ve İsmail Beyt’in kavaidini yukarı kaldırıyor yani YÜCELTİYORLAR,2:127'deki yerfa'u yükleminin "ev yapmak"la ilgisi yok iddiası.
24:36'daki turfa'a yüklemine yollama yapıp bu iddianın yanlış olduğunu anlatmaya çalıştım. Önce bana inanmadı; sonra kendisi açıklarken yanlışının ayırdına vardı. Özür diledi. Ben bunu sakin karşılayınca bir de teşekkür etti. "Siz benim hocamsınız; sesimi nasıl yükseltebilirim ki!" dedim.
"Allah’ın ….izin verdiği evlerde -Ezinellahu en turfa’a" ne demek;Allah’ın yücelenmesine izin verdiği evlerde mi ya da Allah’ın yapılmasına izin verdiği evlerde mi?
Mehaba Hasan Akçay kardeşim,
24/36'daki geçmişteki yanlışım, "turfe'u" fiilinin öznesini, "buyût" yerine "Allah'n ismi" olarak çevirmemdi, onu düzeltmiştim.
"RAFE'A" fiilinin anlamı: (bşi) kaldırmak, yukarı çıkarmak, yükseltmek, yüceltmek, paye vermek, terfi ettirmek, yukarı kaldırmak, yukarı (örneğin bayrağı, sancağı) çekmek... Fiilin anlamları arasında "yapmak" anlamı yok.
Allah'ın yükselmesine / yücelmesine onay verdiği evler, içinde mişkâtın bulunduğu, AllahIn nurunun aydınlattığı inananların evleridir. Burada evlerin temelden yada tavandan yukarıya doğru yüksltilmesinden , kubbelerinin yüksekliğinden söz edilmiyor.
"Allah'ın yapılmasına izin verdiği evler..." anlayışı Allah'ı haşa sözünde durmayan, veya dediğini yapamayan aciz biri durumuna düşürüyor. Çünkü Allah'ın yapılmasına izin vermediği bir ev düşünülemez.
Bu evleri yücelten, sabah akşam /her zaman içlerinde Allah'ın adının (Zikri'nin) anılması, içlerinde O'nun tenzih edilmesidir.
Lütfen o çok vurgu yaptığınız "dürüstlüğ"e biraz da kendiniz özen gösterin! Rafea ,'nın "yapmak" anlamını nereden bulup yakıştırıyorsunuz? 24/36'daki "turfeu"nun anlamının "yüceltilmek" olduğu açıktır. Önceki ve sonraki iki ayetle birlikte bu üç ayetin tasvir ettiği tema bunu anlatıyor. "Turfeu"ya, "tubnâ" anlamını ilk siz veriyorsunuz demek istemiyorum tabi ki. Bina/ inşa manasını veren müffesir sayısı az değildir. Ancak "tu'zamu" manası uygun manadır diyorum. Bu, kelimenin asıl anlamı iken, "yapmak" ise mezhebî zolama yakıştırması olsa gerek.
Örneğin, İbrahim ve İsmail Beyt’in kavaidini yukarı kaldırıyor yani YÜCELTİYORLAR,2:127'deki yerfa'u yükleminin "ev yapmak"la ilgisi yok iddiası.
24:36'daki turfa'a yüklemine yollama yapıp bu iddianın yanlış olduğunu anlatmaya çalıştım. Önce bana inanmadı; sonra kendisi açıklarken yanlışının ayırdına vardı. Özür diledi. Ben bunu sakin karşılayınca bir de teşekkür etti. "Siz benim hocamsınız; sesimi nasıl yükseltebilirim ki!" dedim.
"Allah’ın ….izin verdiği evlerde -Ezinellahu en turfa’a" ne demek;Allah’ın yücelenmesine izin verdiği evlerde mi ya da Allah’ın yapılmasına izin verdiği evlerde mi?
Mehaba Hasan Akçay kardeşim,
24/36'daki geçmişteki yanlışım, "turfe'u" fiilinin öznesini, "buyût" yerine "Allah'n ismi" olarak çevirmemdi, onu düzeltmiştim.
"RAFE'A" fiilinin anlamı: (bşi) kaldırmak, yukarı çıkarmak, yükseltmek, yüceltmek, paye vermek, terfi ettirmek, yukarı kaldırmak, yukarı (örneğin bayrağı, sancağı) çekmek... Fiilin anlamları arasında "yapmak" anlamı yok.
Allah'ın yükselmesine / yücelmesine onay verdiği evler, içinde mişkâtın bulunduğu, AllahIn nurunun aydınlattığı inananların evleridir. Burada evlerin temelden yada tavandan yukarıya doğru yüksltilmesinden , kubbelerinin yüksekliğinden söz edilmiyor.
"Allah'ın yapılmasına izin verdiği evler..." anlayışı Allah'ı haşa sözünde durmayan, veye dediğini yapamayan aciz biri durumuna düşürüyor. Çünkü Allah'ın yapılmasına izin vermediği bir ev düşünülemez.
Bu evleri yücelten, sabah akşam /her zaman içlerinde Allah'ın adının (Zikri'nin) anılması, içlerinde O'nun tenzih edilmesidir.
Lütfen o çok vurgu yaptığınız "dürüstlüğ"e biraz da kendiniz özen gösterin! Rafea ,'nın "yapmak" anlamını nereden bulup yakıştırıyorsunuz? 24/36'daki "turfeu"nun anlamının "yüceltmek" olduğu açıktır. Önceki ve sonraki iki ayetle birlikte bu üç ayetin tasvir ettiği tema bunu anlatıyor.
Katılma Tarihi: 27 haziran 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 155
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Muhammed Esed ayetleri aşağıdaki gibi çevirip dipnotta gerekçesini açıklamış
ıÜü
26. Çünkü, İbrahim'e bu İbadet Evi'nin 34 kurulacağı yeri gösterdiğimiz zaman [o'na demiştik ki:] “Bana kimseyi ortak koşma! 35 Ve Benim Mâbedimi, onu tavaf edecek olanlar için, onun önünde [Rablerini tazim ve tefekkür ederek] dikilip duranlar için, saygıyla eğilenler ve yere kapananlar için temiz tut!” 36
27. Bunun içindir ki, [ey Muhammed,] bütün insanları hacca çağır:
37 yaya olarak ve hızlı yürüyen her [türlü] binek 38 üstünde, [dünyanın] en uzak köşelerinden sana gelsinler
Dipnot:Lafzen, “insanlar arasında haccı duyur,” yani müminler arasında (Taberî). Müfessirlerin çoğu bu pasajın Allah'ın Hz. İbrahim'e yönelttiği buyruğun bir devamı olduğunu söylemişlerdir; ama bazıları -özellikle, Hasan Basrî- bu pasajın Muhammed (s)'e hitab ettiği görüşündedirler.
...
Alıntı:
Ancak Muhammed Peygamber de ölmüştür. Müslümanların kahhar çoğunluğu, son peygamber Muhammed’e uyduklarını söylüyorlar hala. Halbuki bunun mümkün olamayacağına akıl erdiremiyorlar bir türlü. Ölmüş birine uyduğunu söyleyen yalan söyler. Onlar başkalarına uyuyorlar da bunu anlayamayacak kadar uyutulduklarının farkında değiller.
Ölmüş birinin öğreti ve öğrettiklerine uymak neden mümkün olmasın anlayamadım.
''İnsanların İbrahim'e en yakın olanı, ona
uyanlar, şu Peygamber (Muhammed) ve (ona) iman edenlerdir. Allah müminlerin dostudur '' (ali imran 68)
İbrahim'e uymak da Muhammed'e uymak de öğretilerine ve öğrettiklerine uymak yoluyla mümkündür.
Farklı bir şey söyleniyor da ben mi anlayamadım acaba?
__________________ Gideni az olan yoldan gidin (İncil)
Yeryüzünde yaşayanların çoğunluğuna uyarsan seni Allah'ın yolundan saptırırlar (Kur-an)
Bir zamanlar İbrahim için o evin yerini şöyle diyerek hazırlamıştık:
-Bana hiçbir şeyi ortak koşma,
-ziyarete gelip kıyam, rükû, secde edenler için evimi temizle (26).
-İnsanlara haccı duyur ki gerek yaya olarak gerekse yorgunluktan incelmiş binitler üzerinde derin vadilerden geçerek sana ulaşsınlar (27).
Görüldüğü üzere 27’nin aslında (ey Muhammed) diye bir sesleniş yok. M Esed tarafından “Allah’ın sözlerine yapılan müdahale”dir o. Ve büyük günahtır. Biz Muhammed Esed’e katılarak o günaha neden ortak olalım?
Akıl var izan var. Aklımızı izanımızı kullanalım:
1: Allah’ın Hac 26’daki seslenişi İbrahim Peygamberedir.
2: Hac 27’ye geçişte muhatabın değiştiğine dair hiçbir ifade yok.
3: Allah’ın Hac 26’daki seslenişi Hac 27’de devam ediyor.
Bu maddî gerçekler anılan iki ayeti arka arkaya okuyan her aklı başında insanın ikinci ayette kendisine seslenilenin Hz İbrahim olduğunu görmesine yeter.
"Sanırım fazla uzatmak gerçeği ortaya çıkartmayacaktır.
Allah, cümlemize çok şey söyleyip az şey anlatmaktansa, az şey söyleyip çok şey anlatmayı nasip etsin.
Selam ve dua ile"
Selam
Nasıl uygun görürseniz, Anlamalarda özne anlatan değil dinleyen, gösteren değil görendir, dolayısıyla çok veya az anlatmak bir şey ifade etmez.
Rabbimiz bizlerin anlamlarını eylemlerinden eylemlerini duygularından gözlerini hayattan ayırmadan istikametimizde ayaklarımızı sağlam kılsın.
Selam ederim
tartışılan mesele ile ilgili de gözlerime tırnak işaretleri takıldı.Allah tırnak işaretli bir mushaf indirmedi.Kim neye göre tırnakları koyar ve bu tırnaklarla neler neler olur düşünmeli,
Katılma Tarihi: 17 ekim 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 506
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
malik bin nebi Yazdı:
Selam
tartışılan mesele ile ilgili de gözlerime tırnak işaretleri takıldı.Allah tırnak işaretli bir mushaf indirmedi.Kim neye göre tırnakları koyar ve bu tırnaklarla neler neler olur düşünmeli,
bir kez daha
selam ederim
Aleyküm Selam ederim!
Âlemler içinde Nûh'a selâm olsun (bütün insanlar onu esenlikle
anarlar). (SÂFFÂT/79)
Selam olsun İbrahim'e! (SÂFFÂT/109)
Selam olsun Mûsa'ya ve Hârun'a! (SÂFFÂT/120)
Selam olsun İlyas'a! (SÂFFÂT/130)
Selâm, gönderilen elçilere, (SÂFFÂT/181)
Selam ve dua ile.
__________________ Ey inananlar, Allah'tan korkarsanız O size iyi ile kötüyü ayırdedici bir anlayış verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allâh büyük lutuf sâhibidir
Bir işi kim yaparsa özne odur yani fail. Benim bildiğim bu. Yanılıyorsam lütfen düzeltin. Konumuz olan cümleyi buna göre inceleyelim.
Allah dilediğini nûruna iletir –yehdillahu linûrihî men yeşâ’ (35)
yükseltilmesine izin verdiği evlerde
fî buyûtin ezinellahu en TURFA’A (36)
TURFA’A mastarının faili: Allah kimi dilerse "o"dur yani İNSANLAR. Evleri yükseltme işini insanlar yapıyor.
Ve onların içinde adının anılmasına
ve YUZKERE fîhé ‘smuh (36)
YUZKERE mastarının öznesi yine insanlar. Allah’ın adını anma işini insanlar yapıyor.
Allah kelimesine gelince o, EZİNE yükleminin öznesidir. Çünküo yani Allah izin verme işini yapıyor.
Bir yan konu: Allah’ın izin vermesini insanların izin vermesiyle karıştırmamak gerekir. Allah’ın izin vermesi ontolojik bir iştir yani O’nun izni olmazsa olmaz. İnsanlar evleri yükseltmedilerse Allah izin vermediği içindir; yükselttilerse izin verdiği için.
Yüklemimiz olan "turfa’a"ya dönersek bunun YÜKSELTMEK açısından bina etmek ile eş anlamlı olduğunu 79:27-28 de kanıtlar:
Sizi mi yaratmak zor göğü mü; onu Biz bina ettik
E entum eşeddu halkan emi’s semâ’; benâ hé (27)
Onun damını Biz yükselttik
Refa’a semkehé (28)
Bakara 127'deki "yarfa'u ibrâhîmu'l kavâid"in mukayeseli bir incelemesi bu eş anlamlılık olgusunu pekiştirir yani REFA'A yüklemi BENÂ ile eş anlamlıdır:
göğe ve onu bina edene -ve's semâi ve mâ benâ hé (91:5)
Allah'ın yükseltilmesine izin verdiği evler -buyûtin ezinellahu turfa'a (24:36)
Bundan ötesi yorum işidir.
Örneğin Nûr 36'da "Allah'ın yükseltilmesine izin verdiği evler" deniyor. Lafzen, yükseltilenin o EVLER olduğunun ifadesidir bu. Siz bundan yükseltilenin o evlere ait SAYGINLIK olduğu anlamını çıkarabilirsiniz ama bir beşer olan size ait görüştür bu; yorumdur. Ben o anlamı çıkarmam; başka bir sürü insan da çıkarmayabilir.
Özne cümlede yalın halde olan (ek almayan), yüklemine ne, kim... sorusu sorulan nesne, kelimedir veya cümledir. Arapçada yerine göre özneye fail, naib-i fail (fiil cümlesinde), mübteda (isim cümlesinde) denir. Ben özne ile bunu kastetmiştim. Onun için turfeu, faili meçhul fiilinin, naib-i faili gizli zamir "hiye" olup buyût'e döner. Turfeu, yapısı meçhul (faili belirsiz) bir fiildir; "yükseltilen /yüceltilen evler.." Evler öznedir. Kim veya ne bu evleri yükseltiyor, yüceltiyor? Cevap:
Allah dilediğini nuruna iletir /dilediğini nuruyla aydınlatır. Nerede? Fi buyutin /o evlerde... O inananların içinde bulunduğu Allah'ın yükseltilmesine, Allah'ın adının anılmasına, AllahIn tenzih edildilmesine izin verdiği / istediği evlerde...
Ayrıca bunun bir temsili anlatım olduğunu da göz ardı etmemeliyiz!
Şimdi bu evleri yükselten, yücelten nedir diye bana sorarsanız, ben, Allah'n dilemesiyle nuruyla aydınlattığı içlerindeki inanların Allah'ı tezkir ve tesbihidir derim. Yani, o evleri raf'eden / yücelten, o evlerde devamlı ışık veren kandiller, içlerindeki Allah'ın zikri /Nuru'dur. Ha, bu evleri bu nur ile aydınlatan kim /kimlerdir, derseniz? Elbette ki Allah'ın Nuru'na erdirdiği inananlardır. Bu anlamıyla da dolaylı olarak inananlar bu evleri yüceltenler oluyor.
Yuzkeru fiili de aynen yurfeu gibi bina meçhuldur. Naib-i faili (öznesi) ismuhu (O'nun adı)dur.
79/27-28'i kanıt göstermeye gelince... "Allah semayı bina etti ve tavanını yükseltti." Yani tavanını muazzam kıldı. Bina etmekle raf' etmek aynı anlama geldiği anlayışına katılamıyorum.
"Allah İsa'yı raf' etti" (471589). "Senin için zikrini raf'ettik" (94/4). "Kimisini kiminin fevkinde raf'ettik" (43/32). "salih ameli O raf'ediyor /yüceltiyor" (35/10). Vs. Onlarca örnek var Kuran'da. Bunları siz benden iyi biliyorsunuz. Onun için önceki iletilerimde örnek olarak zikr etme gereğini duymedım. Ama siz görüşünüzü /yorumunuzu kanıtlamak için örnekler sununca ben de bunları hatırlatma gereğini duydum.
Unutmayalım ki, her görüş hatta her çeviri yorumdur. Bunu da tekrar söyleme gereğini duydum.
Katılma Tarihi: 20 ekim 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 262
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
haktansapmaz Yazdı:
...........
Unutmayalım ki, her görüş hatta her çeviri yorumdur. Bunu da tekrar söyleme gereğini duydum.
Muhabbetle.
Sayın haktansapmaz,
Ben bu başlığı oralarda neler yaşadım, dinde nerdeyim, ne hissettim bunları anlatmak için açmıştım ama konu farklı boyutlarda geldi. Şikayetçi değilim bu durumdan onu da belirteyim.
Ancak yukarıda şu cümleyi kurduktan sonra sadece bir tek şey demek istiyorum.
O zaman kuranla ilgili sizinde çevirileriniz sadece sizin yorumunuzdan öteye gitmeyecektir.
Bende buna istinaden diyorum ki, Allahın İbrahim peygambere söylediği doğrultuda, onun çağrısına icabet ederek Mekkedeki beyti ziyarete gittim, bende kurandan bunu anlıyorum.
Sanıyorum söylediklerim gayet net ve açıktır.
Selamlar...
__________________ benim namazım, bütün ibadetlerim, hayatım ve ölümüm bütün alemlerin rabbi olan ALLAH içindir.
Bergüzar kardeşim, en sonra ben söylüyorum galiba ama kalbimin ta derininden söylüyorum: hoş geldiniz; Allah haccınızı mebrur etsin.
Abdurrahman'ın "hattâ her çeviri yorumdur" iddiasına gelince, çeviri okutmanlığı yaptım, biraz birikimim var; ona dayanarak söyliyeyim: çeviri asla yorum değildir çünkü ASLI GİBİDİR yani, en azından, ilahî vahyin aslı gibi olmak iddiasını ve sorumluluğunu taşır. Yorumun öyle bir iddiası yok; o, katıksız beşerî görüştür.
Bakara 127'deki "yarfa'u ibrâhîmu'l kavâid"in mukayeseli bir incelemesi eş anlamlılık olgusunu pekiştirir yani REFA'A yüklemi BENÂ ile eş anlamlıdır:
göğe ve onu bina edene -ve's semâi ve mâ benâ hé (91:5)
Allah'ın yükseltilmesine izin verdiği evler -buyûtin ezinellahu turfa'a (24:36)
Bundan ötesi yorum işidir.
Örneğin Nûr 36'da "Allah'ın yükseltilmesine izin verdiği evler" deniyor. Lafzen, yükseltilenin o EVLER olduğunun ifadesidir bu. Siz bundan yükseltilenin o evlere ait SAYGINLIK olduğu anlamını çıkarabilirsiniz ama bir beşer olan size ait görüştür bu; yorumdur. Ben o anlamı çıkarmam; başka bir sürü insan da çıkarmayabilir.
Lafzî meal ile yorumu karıştırmamak gerekir.
Ayrıca, her yorum yorum değildir çünkü yorumun da vahye sıkı sıkıya dayanma sorumluluğu var. O sorumluluğu taşımayan uçuk kaçık anlatılar birer "Kuran-kurgu"dur aslında; hevadır.
"Ha çeviri olmuş ha yorum" laubaliliği Allah'ın sözlerine yapılan parantezli parantezsiz bir sürü müdahalenin bahanesi olmuş, Kuranî vahiy ile onun muhatapları arasına kara çalılar gibi girmiştir. İlahî vahye ihanettir o mealler. Malik bin nebi kardeşimiz bir ara söyledi: parantez içi müdahalelerle neler yapılır neler!
Bu ihanete bir örnek benim "M Esed'in büyük günahı" dediğim Hac 27 mealidir. Abdurrahman Hac 27'yi aynen Muhammed Esed gibi sunuyor, "hattâ her çeviri yorumdur" diye diye.
Ona meramımı anlatmakta aciz kalışımın bir nedeni bu.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma