Yazanlarda |
|
Saffet Metin Uzman Uye
Katılma Tarihi: 07 ekim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 672
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Merhaba arkadaşlar,
Biz laikliğin getirdiği ortam sayesinde hanifiz. Laik eğitim, ortam sayesinde aklımızı işletiyoruz. Biraz da gerçekten aşırı olmayan, ama cuma namazına giden, ramazan orucunu tutan. İşte emekli olunca ömründe bir kere olsun hacca giden bir ortamda yetiştiğimiz için dinden haberim oldu. Bir de ingilizce fizik, kimya oluyor, türkçe de oluyor da, Kur'an niye sadece arapça oluyor, türkçe olmuyor diye sorunca sonuçta araştırmalarım beni Hanif müslümanlık aşamasına getirdi.
Neyseniz öyle idare edilirsiniz diye bir laf vardır.
Sorun okumamaktır.
Sorun araştırmamaktır.
Sorun geleneğin yobazlığını yapmaktır.
Ben bugün etrafımdaki gelenekçilerle çok mücadele ediyorum. Diyorum ki yahu Allah rızası için İniş sıralı Kur'an meali okuyun. Çünkü sadece Kur'an dan sorumlusunuz. Allahın ne istediğini, dini daha iyi anlayacaksınız.
Kur'anın yarısı, hemen hemen bütün Mekki surelerin ana fikri, Allaha şirk koşmayın. Allah katında size kimse yardım edemez, Allahın izni olmadan kimse şefaat edemez. Allah ta bu izni kimseye vermez, verdiklerinin de şefaati kabul edilmez. Şefaat sadece Allaha ait bir yetkidir. Ne meleklere, ne peygamberlere, ne evliyalara kullandırmaz. Kullandırsa da kabul edilmez. Kur'an bunu diyor yahu anlamıyorlar mı. Kur'anın yarıdan fazlası Anti Şefaat ayetlerle dolu iken, Şefaati hak, mutlak olacak şeymiş gibi anlatan insanlar acaba Kur'an diliyle Allaha karşı hakkında bilgi sahibi olmadıkları bir şey uydurmuş olmuyorlar mı ?
Daha bu sabah Star tv de Nihat Hatipoğlu hocanın programında bir kadın soruyor. Hocam, Pantolon giyen kadınlar peygamberin şefaatine nail olamıyacaklarmış. Doğrumu ? " . Hani şöyle sorsa hadi neyse "kadının pantolon giymesi günahmı " gibi. Hoca bunu erkeğin kadına benzemesinin, kadının erkeğe benzemesinin dinen uygun olmadığı, işte tesettür kaidelerince giyilenin dar, şeffaf olup erkeği etkilememesi vb. şeylerle açıkladı. Kıyafetin örfiliğinden bahsetti. Pantolon giymekte bir mahzur olmadığını söyledi. Yoksa yanmıştı tarlada şalvarıyla çalışan köylü kadınlar. Şefaate nail olamayacaklardı. Tövbe, tövbe.
Ben bu soru da sinir oldum. Kadın günahmıdır demiyor, dinen sakıncalımı, caiz mi demiyor da peygamber şefaat edermi diye soruyor. İnsanları bu şefaat kavramıyla aldatıyorlar. Temiz inançlı insanları bilerek bilmeyerek şirkin içine atıyorlar.
İslam x tarikatı değildir, x mezhebi de değildir. İslam sadece Kur'an dır. İslamı sadece Kur'an temsil eder. Kur'anın anlaşılması sadece iniş sırasında mealden okunması ile mümkündür.
Şefaat yoktur. Hadis sünnet yoktur. Ebu Hanife hazretleri bile peygamberden gelen gerçek sahih hadis sayısı 17-18 dir demiştir. 700 lü yılların adamı. Biz 2000 li yılların insanlarıyız. Biz peygamberin ne dediğini, ne yaptığını anamızı, babamızı bildiğimizden iyi biliyoruz. Adam yasakladığı halde, kendisinden 200 sene sonra yazılmış şeyleri Şu anda dünyadaki tek gerçek vahiy olan Kur'ana eş tutuyoruz. O hurafeleri Kur'andan daha iyi biliyoruz.
Bakın Kur'an ın geleneksel İslam ile olan problemi, Laik düzenle olan probleminden kat kat fazladır. Laiklik dinin kullanılmasına izin vermediğinden, dindarlar değil ama dinci kesim kudurmaktadır. Bunların amacı dini yaymak, dini sevdirmek değildir. Bunlar insanları ayırmaktalar. Şunlar inançlı, şunlar inançsız gibi. Bunlar gibi kişiler yüzünden insanlar dinden korkmaktadır. Bunlar baskıcıdır. Allah bu aşırıları islah etsin. Akıl fikir versin. Bunlara fırsat vermesin. Bunun din özgürlüğü, inanç özgürlüğü ile alakası yok.
Gerçek din özgürlüğü, laiklik ve Kur'anın dediği gibi okuyan, cahil olmayan bir toplum ile mümkün.
__________________ Allah Aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır.
|
Yukarı dön |
|
|
efrayim58 Uzman Uye
Katılma Tarihi: 13 subat 2007 Gönderilenler: 1098
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Efrayim
Sevgili Saffet Metin
Hocam, Pantolon giyen kadınlar peygamberin şefaatine nail olamıyacaklarmış. Doğrumu ? diye birisi, soru sormuş soru, sizi çok sinirlendirmiş.
Seni&n bsp; sinirlendirmez ise, benim yukarıdaki sorularıma cevap verebilirmisin.
Sevgi ile,
|
Yukarı dön |
|
|
Saffet Metin Uzman Uye
Katılma Tarihi: 07 ekim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 672
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Efrayim
Sevgili dostlar
Medeni kanunumuz çerçevesinde,laikliği irdeleyelim.
Dayı,amca,hala,teyze kızlarıyla evlenmeyi yasaklamak üzere meclise önerge verilirse bu laiklikle alakası olabilir mi?
Biindiği gibi,avrupa birliğinde, eşinden boşandıktan sonra,kaynanasıyla evlenmek serbest bizde ise yasak.Bizde de serbest bırakmak üzere meclise önerge verilirse bu laiklikle alakası olabilir mi?
Evlatlığın eşiyle evlenmek,kanunumuzda yasak dinimizde serbest.Bu yasağın kalkması için meclise önerge verilirse bu laiklikle alakası olabilir mi?
Süt anne ve süt kardeşle evlenmek dinimizce yasak, medeni kanunumuzda serbest.Yasaklanması yönünde verilecek önerge, laiklikle alakası olabilir mi?
Bazı avrupa ükelerinde bilindiği gibi, kardeş çocukarıyla evlilikler mevcut. Bizde de bu yönde verilecek kanun önergesi laiklikle alakası olabilir mi?
Yine bazı avrupa ülkelerinde, erkek erkeğe,kadın kadına evlilikler mevcut.Bizde de bu yönde verilecek kanun önergesi laiklikle alakası olabilir mi?
Yukarıdaki soruları,neyi baz alarak çözeceğiz?
Sevgi ile,
Sayın efraim,
Kanunlar genel olarak toplumun ahlak anlayışına, vicdanına uygun şeyler olması icab eder. Örfüne de uygun olursa, uyulma oranı yüksek olur.
Mesela İsviçre Medeni Kanunu , mecellenin yerine geldi.
Ben her ikisini de inceledim.
Medeni kanunun toplum vicdanına ve islam hukukuna ters olmadığını gördüm.
Allah için ne yapmıştır ki, Medeni kanun. Evlenmeyi kayıt altına almış. Çok eşliliği yasaklamış, Boşanmayı zorlaştırmış.
Dünyanın yüzde 90 ı böyle. Şimdi bunu vay laik kanun geldi. Dini yaşıyamıyoruz falan diyemi yorumlayacağız. İslamiyet çok evlenmek, kolay karı boşamak mı.
Bakın Osmanlı zaten Tanzimattan beri yarı laik. Sadece evlenme, boşanma, miras konuları halkın yaşantısı içinde, hem din, hem örf anlamında yer tuttuğu için çok istemelerine rağmen ve Ali paşanın Fransız Medeni Kanunu (Code civil) nu 1871 lerde yürürlüğe koymak istemesine rağmen, aman arı kovanına çomak sokmayalım diye , zaten içte etnik sorunlar, dışta Rusya, İngiltere yeterince sorun var, bir de yobaz halkı problem haline getirmeyelim tedbiri. Başka bir şey değil. 1871 de yapılacak şeyin, 1926 ya ertelenmesi.
Dayı,amca,hala,teyze kızlarıyla evlenmeyi yasaklamak üzere meclise önerge verilirse bu laiklikle alakası olabilir mi?
Bunun laiklikle alakası olamaz. Bunun cehaletle ve çıkarcılıkla alakası var. Bu işler zaten bana ters. Çoğunlukla Mal dışarı çıkmasın diye yapılıyor. Gençlerin istekleri ile değil , büyüklerin baskısı ile yapılıyor. Birbirine gerçekten aşık olarak evlenmiş , bu tip yakın akraba evlilikleri görmedim değil, ama bu gerçekten az. Ayrıca bir çok özürlü çocuk bundan dolayı oluyor. Tabii ideali halkın bilinçlenmesi. Bu işler şehirde az. Kırsalda çok. Benim şahsi fikrim yasaklanmasında bir sakınca yok. İyi bile olur. Hem hasta çocuk sayısı düşer, hem de toplum daha bir iyi karışır, genler kuvvetlenir, sağlıklı nesiller oluşur.
Biindiği gibi,avrupa birliğinde, eşinden boşandıktan sonra,kaynanasıyla evlenmek serbest bizde ise yasak.Bizde de serbest bırakmak üzere meclise önerge verilirse bu laiklikle alakası olabilir mi?
Şimdi Medeni kanunumuzun ilgili maddesine bakalım.
B. Evlenme engelleri
I. Hısımlık
MADDE 129.- Aşağıdaki kimseler arasında evlenme yasaktır:
1. Üstsoy ile altsoy arasında; kardeşler arasında; amca, dayı, hala ve teyze ile yeğenleri arasında,
2. Kayın hısımlığı meydana getirmiş olan evlilik sona ermiş olsa bile, eşlerden biri ile diğerinin üstsoyu veya altsoyu arasında,
3. Evlât edinen ile evlâtlığın veya bunlardan biri ile diğerinin altsoyu ve eşi arasında.
Bizim medeni kanununumuza göre boşanmış olsa bile ne kadın kayınpederi ile ne de erkek kayınvalidesi ile evlenemez. Aslında bizim kanunlarımızın Avrupa ile bir paralel tarafı vardır. Tabi Avrupa birliğinde mevzuatlar kriterlere uygun hale geliyor da, eğer dediğiniz gibi ise o zaman AB ye uyum çalışmaları içinde mevzuatları uyumlaştırma çalışmasında bu da gündeme gelir. Bunun laiklikten ziyade Avrupa Müktesabatıyla alakası olur.
Ayrıca bir de biz de Sosyal güvenlik sistemindeki sıkıntılar nedeniyle, insanlar emekli maaşı vb. şeyler alabilmek için kanuna karşı hile yollarına başvuruyorlar. Bunun önünü kapamak için böyle bir evlenme yasağı özellikle öngörülmüş olabilir.
Evlatlığın eşiyle evlenmek,kanunumuzda yasak dinimizde serbest.Bu yasağın kalkması için meclise önerge verilirse bu laiklikle alakası olabilir mi?
Bakın bu da AB müktesabatıyla ilgili bir olay. Bu konulardaki mevzuatın ne kadar AB ye uyması gerekir. Tek bir AB medeni kanunu yok, bildiğim kadarıyla. Nasıl amerikada her eyaletin kanunları farklı ise, AB de de farklı kanunlar olabilir. Şu anda daha çok, ekonomi, endüstri, ticaret, vergilendirme vb. konularda bir uyum çalışması var. Medeni kanunlar veya diğer temel kanunlar açısından ne kadar bir uyum aranıyor, öngörülüyor bunu bilmiyorum.
Dediğiniz gibi Avrupa daki anlayış bizim madde 129 daki anlayışımıza uymuyormu. Madde 129 bizim ahlakımıza, vicdanımıza, dinimize uyuyor. Din evlatlığın eşi olayını serbest bıraksa bile, halkın % 99 u uygulamada evlatlığı evlatla aynı gördüğünden bundan kaçınır çekinir. Enazından lüzumsuz dedikodulara mahal vermemek için böyle bir şey yapmaz.
Süt anne ve süt kardeşle evlenmek dinimizce yasak, medeni kanunumuzda serbest.Yasaklanması yönünde verilecek önerge, laiklikle alakası olabilir mi?
Bakın bunu halk kendisi takip eder. Kendi kaçınır. Devletin takip edebilmesi için nasıl bir nufus, evlenme, tapu kütükleri varsa , Bir sütanne, süt kardeş kütüğü tutulur nufus müdürlüklerinde. Çocuklarına sütanne tutmuş kişiler, birlikte aynı anneden emmiş çocuklar buraya kaydedilir. Böyle bir kütük ben Arap ülkelerinde bile duymadım.
Hani böyle bir yasak kanuna girse uygulaması nasıl olacak, nikah memuru ne diyecek Süt kardeş olmadığınıza dair, Allahınıza, namusunuza yemin edin mi diyecek. Böyle bir yasak dinde olabilir, ama bunu devletin takip etme mükellefiyeti yoktur.
Bazı avrupa ükelerinde bilindiği gibi, kardeş çocukarıyla evlilikler mevcut. Bizde de bu yönde verilecek kanun önergesi laiklikle alakası olabilir mi?
Bunun laiklikle değil mide ile alakası vardır. Sonuçta bu yeğenle evlenmedir ki, bu insanlara karşı besleyeceğimiz sevgi ancak şefkat olabilir, cinsel bir aşk olamaz. Bu bir çeşit ensest. Sağlık açısından yeğenlerin birbiriyle evlenmesinden çok daha risklidir. Ayrıca kayırılan yeğene eş statüsünde miras bırakmak vb. amaçları olabilir. Yani miras hukukunda diğer mirasçılara kazık atmak gibi sonuçları olabilir.
Dediğim gibi kanunlarınların ahlak ve vicdana uygun olması lazımdır. Bakın benim hukukta öğrendiğim bir şey var. Bir memlekette dine ters, örfe ters kanunlar olabilir, ama ahlaka,vicdana ters kanunlar olamaz. Olsada tutmaz. Herkes bir şekilde uymaz, deler. Bizde bir tutmayan vergi kanunlarıdır. Sen daha yeni sermaye birikimine ve sosyal güvenliğe yeni başlamış bir ülke olarak, Sermaye birikimini ve sosyal güvenlik sistemini tamamlamış Almanyanın kanunlarını alırsan olacağı odur. Bunun dışındaki kanunlar tutmuş ve sosyal gelişimimize katkı sağlamıştır. Tabii eleştirilecek şeyler yok değildir.
Yine bazı avrupa ülkelerinde, erkek erkeğe,kadın kadına evlilikler mevcut.Bizde de bu yönde verilecek kanun önergesi laiklikle alakası olabilir mi?
Şimdi Avrupa da, amerikada bireycilik diye bir şey var. Burada bireyler cinsel tercihleri açısından işte lezbiyendir, homoseksüeldir falan daha hürler. Bir toplum baskısı bize göre neredeyse yok gibi veya daha az. Toplum yapısı, anlayışlar falan değişik.
Bunların bekar evinde oturan normal iki bayandan veya iki erkekten farkı, böyle evlilik türü bir bağ kurup kütüğe kaydolmalarından kasıt birbirine mirasçı olmak, mal bırakmak veya bazı hak ve mükellefiyetlere sahip olma ihtiyacıdır. Bunların beraberliklerine evlilik denemez. Hak ve Mükellefiyet sözleşmesi olur. Devlet iki homoseksüelin, iki lezbiyenin cinselliği ile ilgilenmez. Ama Bir erkekle, kadının evliliğinde birbirine göre hak ve ödevleri, ayrıca çocukların olması, cocuk veya çocuklara karşı hak ve mükellefiyeti düzenler ve ilgilenir.
Bunun laiklikle bir alakası yoktur. Avrupa ve Amerikada olmasının sebebi bu grupların siyaset üzerine baskı yapıp, bazı haklar alabilmesidir. Bizde de partileri bu konuda bir şeyler yapmaya zorlayabilecek ulusal veya uluslararası güçleri, örgütleri varsa, elbetteki burada da siyaset onlar için birşeyler yapar.
herkese selamlar,
__________________ Allah Aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır.
|
Yukarı dön |
|
|
medeni0002 Uzman Uye
Katılma Tarihi: 15 kasim 2010 Yer: Turkiye Gönderilenler: 936
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
".....Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler kafirlerin ta kendileridir." 5/44
".....Allah’ın indirdiğiyle hükmetmeyenler zalimlerin ta kendileridir." 5/45
".....Allah’ın indirdiğiyle hükmetmeyenler fasıkların ta kendileridir." 5/47 selamlar,kıymetli dostlarım, yukarıdaki ayetlere rağmen,hala laikliği Kur'an sistemiyle uyuşuyormuş gibi göstermeye çalışanların hallerine şaşıyorum.laiklik,din ile devlet işlerini birbirinden ayırmak değil mi?ee yüce Rabbim ayırın mı demişki?ayırın dediyse yukarıdaki ayetlerde ne denmek isteniyor.şayet bazılarının dediği gibi laiklikle Kur'an sistemi uyuşuyorsa,yukarıdaki ayetler şöyle demez miydi, ''müşrik yasalarıyla hükmetmeyenler fasıkların ta kendileridir'' denmez miydi?böyle denmediğine göre,bizden istenen direk Allah'ın hükümleriyle hükmetmektir.şayet bazılarının dediği gibiyse peygamber ve dostları müşrik düzenleriyle boşa savaşmış oluyorlar.çünkü onların yasalarının içinde de tabiki insani olan yönlerde vardı.örneğin araplarda misafirperverlik,cömertlik,yiğitlik vs.islama da uygun olan töreleri ve yaşamları da vardı.ama buna rağmen islam onlarla çatışmaya girdi.çünkü maide59:<<(Onlara) şöyle de: Ey kitap ehli! Yalnızca Allah'a, bize indirilene ve daha önce indirilene inandığımız için mi bizden hoşlanmıyorsunuz? Oysa çoğunuz yoldan çıkmış kimselersiniz.>> bakara107<<(Yine) bilmez misin, göklerin ve yerin mülkiyet ve hükümranlığı yalnızca Allah'ındır? Sizin için Allah'tan başka ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.>> Bakara193:<< Fitne kalmayıp,yalnız Allah'ın dini hakim olana kadar onlarla (fitnenin kaynağı olan müşrik düzeniyle) savaşın. pekala bakara107'ye göre hükümranlık yalnızca Allah'a ait ise,hükmü kim verecek,tabiki önce yüce Rabbim verecektir.(Kur'anıyla vermiş zaten),işte muhammedin müşriklerle girdiği çatışmanın asıl sebebi buydu.hükmü Allah'a bırakmak.müşrikler kendi tağuti sistemlerini istiyorlar,Muhammed ise Kur'anın hükmünü istiyordu.bu yeni bir düzen talebi demekti.zaten savaşlarda dünyada genellikle sistemler sebebiyle çıkmaktadır.sistemlerin asıl çatışma unsuru ise paylaşımdadır.yani sistemin birisi nimetleri paylaşımda adaletsizliklere girerse o toplumda huzursuzluklar başlar ve o toplum buna çare bulmak için yeni bir sistem arayışına girer ve çatışma böylece başlar.işte Allah'ın Muhammedi aracılığıyla getirdiği sistemde adil bir paylaşım öngören Kur'ani bir sistemdi. Nahl71:<<... Geçimi üstün olanlar,rızıklarını, elleri altında bulunanlara verip onları da geçim bakımından kendilerine eşit etmezler,Allah'ın nimetini bilebile inkar mı ederler?>>(Abdülbaki Gölpınarlı meali) bu adil paylaşım da haliyle o zamanın müşrik otoritesini tedirgin ettiği için bu yeni sistemle çatışmayı kaçınılmaz görmüşlerdir.yoksa kendileri de biliyordu ki Muhammed doğru sözlü güvenilir biriydi hatta ona kendileri bile mallarını emanet ediyorlardı ve ona <<Muhammedül Emiyn>>lakabını takmışlardı. pakala buna rağmen niçin onunla çatışmışlardı.işte bunun iki temel sebebi vardır. 1-Hükümranlığı Allah'a verdiği için. 2-Nimetlerdeki paylaşımda adil prensipler getirdiği için. pekala şimdi,laikliği bu iki maddeyle tahlil edin bakalım,hangisiyle uyuşuyor.bence ikisiylede uyuşmuyor.o halde çarpıtmacanın anlamı ve gereği yoktur.laiklik kesinlikle Kur'anın getirdiği prensiplerle uyuşmuyor.bir zamanlar Kur'anın esaslarını ve yönetim biçimini isteyen insanların istiklal mahkemelerinde darağacında nasıl sallandırıldıklarını,163.maddeden hapislerde nasıl çürütüldüğünü ne çabuk unutuveriyorlar. bazıları bilsede bilmesede bu bir çatışmadır.zaten paylaşımdaki haksızlıklar bu çatışmayı kaçınılmaz hale getirmiştir.(laiklik zaten beyaz türkler diye nitelenen elit,entel ve zengin bir sınıf yaratmıştır).belliki laiklik ideolojisini müslüman halka dayatanların esas amacıda adil bir paylaşım değil,kendi çıkar ve menfaatleridir.gelenekçilerin sistemlerini yıkmışlar fakat kendileride gelenekçilere rahmet okutturmuşlardır.bu arada ezilenlerde halklar olmuşlardır,bu durumlardan dolayı çatışmada kaçınılmaz olmuştur.atalarımız bunu ne güzel dile getirmişlerdir.<<biri yer,biri bakar,kıyamet ondan kopar>> selamlar,sevgiler.
__________________ medeniyet
|
Yukarı dön |
|
|
Saffet Metin Uzman Uye
Katılma Tarihi: 07 ekim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 672
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
".....Allah’ın
indirdiği ile hükmetmeyenler kafirlerin ta kendileridir." 5/44
".....Allah’ın indirdiğiyle hükmetmeyenler zalimlerin ta
kendileridir." 5/45
".....Allah’ın indirdiğiyle hükmetmeyenler fasıkların ta
kendileridir." 5/47
& ; ;nbs p;
& ;a mp;n bsp; selamlar,kıymetli
dostlarım,
& ; ;nbs p;
& ;a mp;n bsp; yukarıdaki
ayetlere rağmen,hala laikliği Kur'an sistemiyle uyuşuyormuş gibi göstermeye
çalışanların hallerine şaşıyorum.laiklik,din ile devlet işlerini birbirinden
ayırmak değil mi?ee yüce Rabbim ayırın mı demişki?ayırın dediyse yukarıdaki
ayetlerde ne denmek isteniyor.şayet bazılarının dediği gibi laiklikle Kur'an
sistemi uyuşuyorsa,yukarıdaki ayetler şöyle demez miydi,
Medeni kardeşim,
O ayetler, işine gelmedimi
Tevrattan sapan yahudi din adamları ile ilgili.
O Yahudi din adamı, önündeki davada tevratla hükmetmek zorundaydı.
Kendine gelen davada Tevratın açık hükmünü bıraktı, hevasına göre hüküm verdi.
Anlatılan , kızılan odur.
Geleneksellerin yaptığı cımbızlama yöntemi ile kalkıp ayetin
bir tarafını bırakıp, içinden bir cümlesini alma.
Ayrıca , o
dediklerine Emevi,, abbasi,
selçuklu, Osmanlı ve bilimum günümüz müslüman dünyası giriyor. Hadisiyyeti Allahın indirdiği diye algılama.
Senin dediğini uygulamaya kalkarsak Hadisiyyete varırız. Çünkü insanlar Kur'anı hadisiyyet le yorumluyor. Zaten sıkıntı burada. Zaten Laikliğe gerek burada.
Laiklik İslam dünyasının, hatta Katolik ve Ortodox hristiyan dünyasının 1770
sonrası Endüstri toplumu ortamına
uyabilmesi için gerekli bir tavır. Öncelikle bizde değil, Fransada ortaya çıktı. Hala da en katı Fransada uygulanıyor. Fransada Katoliklik çok kuvvetlidir. Ayrıca Fransa bizim gibi ne köylü, ne köykentlidir. O aşamaları çoktan geçmiştir.
Laiklik sadece Din
işleri devlet işlerinden ayrılsın demek değil.
Önce bilim, sonra inanç
demek. Her şeyin bilime göre incelenmesi
gerek.
Kur’an bilime göre incelenmeli.
Şurada kaç kişiyiz. Hiçbirimiz aynı fikirde
buluşamıyoruz.
Ama gelenekçilerin önüne koyuyorlar bir hurafe hadis.
Kur’anı böyle anlayacaksın diyorlar. Aynı fikire ulaşıyorlar. Aslında Kur’anla
da uyuşmayan, Peygamberin söylemesi mümkün olmayan bir sözü peygamber söyledi diye yaz, Bunu sahabe
rivayet etti de, insanların önüne koy, insanlar hemen o fikre geliyor. Zaten bu hadis olayının icat edilmesinden
amaç bu. Emeviler, Abbasiler bunun için yaptı.
E bu mu yani Allahın indirdiği. Bugün sana düşen, Kur’anı bilimle yorumlamak. Kur’anın
bilimle yorumlanabilmesi için ise
baskısız, serbest bir ortama ihtiyaç var. Laiklik bunu sağlıyor.
Kur’an ilahiyatçıların kapasitesini çok çok aşan bir eser.
Kur’anın hukuki görüşü ne. Hukukçular yorumlasın.
Kur’anın ekonomik görüşü ne. Ekonomistler yorumlasın.
Kur’anın sosyal görüşü ne Sosyologlar yorumlasın.
Tarihçiler yorumlasın.
Kur’anın fen bilimleri ile görüşü ne bilim adamları yorumlasın.
İşte şu veya bu sebeble , bu yapılmıyor. Bunu yapanda oda sınırlı sayıda batılı bilim
adamı. Çünkü batıda ortam serrbest. Konu
ideolojik değil. Saplantı yok. Ondan
varılan sonuç sağlıklı. Ama adamın kendi
kültürü olmadığı için İslamiyet konusunda çok ta fazla araştırma yapmıyor.
Kur’an saf haliyle akıllada, bilimle de uyuşur. Bilim
sünnetullahtır. Bilim insanın Allahın ayetlerini okuma çabasıdır. Ama Akıl bilim, hadisiyyetle uyuşmaz.
Kur’an şu anda tam anlaşılmış, hakkında tam hüküm verilebilmiş bir kitap
değil. Nasıl uygulayacaksın. Ben
uygulasam farklı, sen uygulasan farklı sonuçlara çıkabilecek bir kitapla nasıl
hükmedilecek. Sonra kırsal bir toplum örneğin Afganistanda uygulasan farklı,
Almanyada, Amerikada uygulasan farklı sonuçlar verebilecek, farklı yorumlanacak
kitaptır Kur’an. Onun için bir
Amerikanın, bir Almanyanın müslüman
olmasını hayal ediyorum. Geleneksel müslümanlardan nasıl farklı uygulayacaklar
diye. Bunlar boş şeyler değil.
Almanyanın müslümanlığı ile , İran müslümanlığı, Pakistan,
Arabistan, Türkiye müslümanlığı arasında dağlar var. Çünkü sosyoloji farklı.
& ; ;nbs p; ''müşrik
yasalarıyla hükmetmeyenler fasıkların ta kendileridir'' denmez miydi?böyle
denmediğine göre,bizden istenen direk Allah'ın hükümleriyle hükmetmektir.şayet
bazılarının dediği gibiyse peygamber ve dostları müşrik düzenleriyle boşa
savaşmış oluyorlar.çünkü onların yasalarının içinde de tabiki insani olan
yönlerde vardı.örneğin araplarda misafirperverlik,cömertlik,yiğitlik vs.islama
da uygun olan töreleri ve yaşamları da vardı.ama buna rağmen islam onlarla
çatışmaya girdi.çünkü
& ; ;nbs p;
& ;a mp;n bsp;
maide59:<<(Onlara) şöyle de: Ey kitap ehli! Yalnızca Allah'a, bize
indirilene ve daha önce indirilene inandığımız için mi bizden hoşlanmıyorsunuz?
Oysa çoğunuz yoldan çıkmış kimselersiniz.>>
& ; ;nbs p;
& ;a mp;n bsp;
bakara107<<(Yine) bilmez misin, göklerin ve yerin mülkiyet ve
hükümranlığı yalnızca Allah'ındır? Sizin için Allah'tan başka ne bir dost ne de
bir yardımcı vardır.>>
& ; ;nbs p;
& ;a mp;n bsp; Bakara193:<<
Fitne kalmayıp,yalnız Allah'ın dini hakim olana kadar onlarla (fitnenin kaynağı
olan müşrik düzeniyle) savaşın.
& ; ;nbs p;
& ;a mp;n bsp; pekala
bakara107'ye göre hükümranlık yalnızca Allah'a ait ise,hükmü kim verecek,tabiki
önce yüce Rabbim verecektir.(Kur'anıyla vermiş zaten),işte muhammedin
müşriklerle girdiği çatışmanın asıl sebebi buydu.hükmü Allah'a
bırakmak.müşrikler kendi tağuti sistemlerini istiyorlar,Muhammed ise Kur'anın
hükmünü istiyordu.bu yeni bir düzen talebi demekti.zaten savaşlarda dünyada
genellikle sistemler sebebiyle çıkmaktadır.sistemlerin asıl çatışma unsuru ise
paylaşımdadır.yani sistemin birisi nimetleri paylaşımda adaletsizliklere
girerse o toplumda huzursuzluklar başlar ve o toplum buna çare bulmak için yeni
bir sistem arayışına girer ve çatışma böylece başlar.işte Allah'ın Muhammedi
aracılığıyla getirdiği sistemde adil bir paylaşım öngören Kur'ani bir sistemdi.
& ; ;nbs p;
& ;a mp;n bsp; Nahl71:<<...
Geçimi üstün olanlar,rızıklarını, elleri altında bulunanlara verip onları da
geçim bakımından kendilerine eşit etmezler,Allah'ın nimetini bilebile inkar mı
ederler?>>(Abdülbaki Gölpınarlı meali)
Arkadaşım
Akıl diyoruz, bilim diyoruz, hukuk diyoruz, ekonomi diyoruz. Konuya bu çerçevede bak.
Elbette
Allahı biliyoruz. Ona inanıyoruz. Ona tapıyoruz. Ondan korkuyoruz.
Kur’an
bilimle yorumlanmalı, hadisle değil.
Senin benim sınırlı aklımla değil, insanlığın oluşturduğu ortak
akılla yorumlanmalı. Konusunda uzman insanlar bunu yapmalı.
Dinin
kırsal tarım toplumlarında uygulanmış, tarihi, baskıcı uygulamasını örnek almıyoruz. Müslümanlar
baskıcıdır (Bunu imam hatip hocalarında sen görmüşsündür), bunu
istemiyoruz. Serbest , demokratik bir
ortam gerekli.
Sen kafanda Donkişot
gibi Müşrik düzeni diye bir Yel
değirmeni oluşturuyorsun. Ona saldırıyorsun. O yeldeğirmeninin yakınına gitsen
seni havalandırıp atacak. Benim gençliğimde çok vardı böyle donkişotlar. İkidebir derlerdi. Bu faizci düzen, bu fuhuşçu düzen diye. ( Laik
Devlet Genelevlere müsaade ediyormuş, onlardan aldığı vergi ile maaş
veriyormuş. Sanki Osmanlı devrinde hiç yoktu. Osmanlı bunlardan vergi
almıyordu.)
Banka faizinin , İslamın yasakladığı tefecilikle alakası
yok. Bunu Faiz Haramdır başlığı altında
inceledik. Bu bende bir kırılma noktasıdır. Ekonomi tahsili yapıncaya kadar ve
bu konularda başka müslüman adamlar ne demiş araştırması yapıncaya kadar faiz
haramcı idim. Allahım diyordum, böyle diyorsun da, burada bir yanlışlık var. Ya
ekonomi bilmiyorsun (haşa), ya din dediğin ortaçağın tarım toplumlarına hitap
eder bir ideoloji (asla), sen insanların
endüstrileşeceğini, finansmanı , bankayı bulacağınımı düşünemedin.(haşa) Tabi konu uzun. Sonunda şunu anladım ki,
yanlışlık insanlarda, dinde değil. Din çağdaş ekonomi bilimi ile uyuşuyor.
Genelev dediğin şey
Muta nikahı uygulaması diye İslam
devrimi yapmış İranda her yerde var. Çünkü adam cinsel konulara, senin baskıcı
sünni kafa gibi bakmıyor. Kendi yorumuna göre Kur’ana dayanıyor. Mutayı
yasaklayan Hz. Ömere kızıyor, falan.
(Dinciler için Memleketin en
önemli meselesi idi bu genelev. Devletin fuhuştan vergi alması. Bunları
kaldırdın mı müslümanlar fezaya çıkacak. (Hala böyle salak sepet laflar eden
vatandaşlardan bu sitede de lastladım. Benim için nostalji oldu) Tartışılan konuların anlamsızlığı, aslında
temiz düşünceli insanların nasıl batıl konularla devlete
düşman edildiği hakkında örnek verdim.
İslam kimseyle şu
veya bu sebeble çatışmaya girmedi. Allahın Vahyi geldi, bundan haberdar ol,
bunu kabul et diye girdi. Yoksa sen yanlış yapıyordun, şöyle problemlere yol
açıyordun, ben geldim bunu düzelttim diye değil.
& ; ;nbs p;
& ; ;nbs p; bu adil paylaşım
da haliyle o zamanın müşrik otoritesini tedirgin ettiği için bu yeni sistemle
çatışmayı kaçınılmaz görmüşlerdir.yoksa kendileri de biliyordu ki Muhammed
doğru sözlü güvenilir biriydi hatta ona kendileri bile mallarını emanet
ediyorlardı ve ona <<Muhammedül Emiyn>>lakabını takmışlardı.
& ; ;nbs p;
& ;a mp;n bsp; pakala buna rağmen
niçin onunla çatışmışlardı.işte bunun iki temel sebebi vardır.
& ; ;nbs p;
& ;a mp;n bsp; 1-Hükümranlığı
Allah'a verdiği için.
& ; ;nbs p;
& ;a mp;n bsp; 2-Nimetlerdeki
paylaşımda adil prensipler getirdiği için.
Kur’an
komünist manifestosu falan değildir. Kur’an peygamberin toplumdaki sıkıntılara
nasıl çözüm bulurum diye kendi
düşündüğü, yazdığı bir kitapta değildir.
Kur’an orada hiç ama hiçbir
özelliği olmayan , sakin, uysal bir
insana Allahın yüklediği bir Vahiydir.
Verdiği çok çetin bir görevdir. Peygamber o görevi başarı ile yerine
getirmiştir. Olayın bir iki özelliğine bakıpta, yanlış yorumlara gitmeyin. Bunları benim gençliğimdeki sosyalistler
yapardı. 1979 larda Trt de öyle programlar olurdu ki, örneğin Ahi Evran, Hacı
Bektaş Veli vb. dinlediğinde vay anasına bu adamlar amma da hızlı devrimciymiş
gibi düşüncelere kapılırdın.
Peygamberin
Sülalesi Haşimoğulları, Kureyş liderliğini Emevilere kaptırdılar. Kendisinin bu
liderliği tekrar geri almak gibi bir düşüncesi yoktu. Ama Allahın vahyi
nedeniyle böyle bir işe kalkıştı. Lider oldu. Onun liderliğini sadece Kureyşi
Emevilerden geri alma mücadelesi olarak gördüler. Karşı çıkmanın başka bir
derinliği yoktur. Daha fazla derinlik görenler, çağdaş akımlardan etkilenip
senaryo yazanlardır.
& ; ;nbs p; pekala şimdi,laikliği
bu iki maddeyle tahlil edin bakalım,hangisiyle uyuşuyor.bence ikisiylede
uyuşmuyor.o halde çarpıtmacanın anlamı ve gereği yoktur.laiklik kesinlikle
Kur'anın getirdiği prensiplerle uyuşmuyor.bir zamanlar Kur'anın esaslarını ve
yönetim biçimini isteyen insanların istiklal mahkemelerinde darağacında nasıl
sallandırıldıklarını,163.maddeden hapislerde nasıl çürütüldüğünü ne çabuk
unutuveriyorlar.
Burada
çarpıtma var. 163 ten yatanlar Kur’an için değil, Hadisiyyet için yattılar.
Allahtan İran İslam devleti oldu da din esaslı devletlerin problemlere çözüm olmadığı ortaya çıktı. Bir AKP nin , serbest piyasa ekonomisine,
demokrasiye, Avrupa topluluğuna yönelmesinin sebebi budur. Bu dincilerin hiçbiri zamanında demokrasiye
falan inanmazdı.
Ben bunları yaşadım. O adamları biliyorum. Bana onların 1970 lerde demokrasi mücadelesi falan
verdiğini söylemeyin.
İstiklal
mahkemelerinde asılanlar, Hürriyet ve İtilafçı olduğu, kendi parti
politikalarına dini alet ettiği için
, Yunana karşı savaşan ordunun gücünü
kırmak, İngiliz yalakalığı yapmak için iç isyanlar çıkartıldığı için asıldı.
Damat Ferit , sadrazam, Hürriyet ve İtilaf partisi kurucu üyesi, Mustafa Sabri
efendi, Şeyhülislam. Aynı partinin kurucu üyesi. Bunlar Anadoluda din adamlarına, yobaz halka etki
ederek çeşitli İsyanlar çıkardılar. Daha sonra gelen Ali Rıza Paşa, Tevfik paşa
dönemlerinde hiçbir isyan çıkmadı. Yani
Kurtuluş savaşı zamanın da çıkan bütün isyanlarda Damat Ferit in İngiliz yalakalığı politikası
var, hatta İngilizler gerçekten böyle bir şey istemediği halde.
Bu
isyanları çıkaran, orada aktif
çarpışanlardan, zamanında cezalandırılamayanlar, Cumhuriyetten sonra
yakalanıp cezalandırıldı. Bunun dinle bir alakası yok. Bu İttihat ve Terakki
ile Hürriyet ve İtilaf ın kapışması.
& ; ;nbs p; bazıları bilsede
bilmesede bu bir çatışmadır.zaten paylaşımdaki haksızlıklar bu çatışmayı
kaçınılmaz hale getirmiştir.(laiklik zaten beyaz türkler diye nitelenen
elit,entel ve zengin bir sınıf yaratmıştır).belliki laiklik ideolojisini
müslüman halka dayatanların esas amacıda adil bir paylaşım değil,kendi çıkar ve
menfaatleridir.gelenekçilerin sistemlerini yıkmışlar fakat kendileride
gelenekçilere rahmet okutturmuşlardır.bu arada ezilenlerde halklar
olmuşlardır,bu durumlardan dolayı çatışmada kaçınılmaz olmuştur.atalarımız bunu
ne güzel dile getirmişlerdir.<<biri yer,biri bakar,kıyamet ondan
kopar>>
Yapılanda
yanlış yok. Elbetteki zengin insan olacak. Elbetteki patron
olacak. Esas olan sermayenin artması.
Girişimlerin çoğalması. Zengin
insanların fakirlere iş sağlaması. Bu dünyanın her yerinde böyle.
Dincilerde Yeşil sermaye diye bir şey yarattılar.
Paranın dini imanı, milliyeti olmaz. Para doğru kullanılırsa dünyanın en iyi şeyidir.
Sosyal
problemler, sosyal politikalar zayıfın ezilmemmesi için var. Bütün hükümetler sosyal politikalara dikkat eder. Sana oy
hakkı verir. Senin zararına politikalar uygulayan adama oy verme. O adama neden
oy vermediğini yeterince açık anlat ki, o politikaları uygulamasın.
Kur’an
fakir fukaranın hakkından bahseder, ama Komünist manifestosu değildir. Komünist
devlet kurulsun demez. Vahşi kapitalizm mübahtır da demez.
Senin
petrolün yok. Doğal kaynağın yok. Doğal
olan bir tarımın, bir turizmin var. Senin en büyük gücün, girişimci zengin
sınıfındır. Bin tane Koç, Sabancı, Karamehmet ayarında adamın olsa bunlar sana
yeter. Dünyanın tozunu attırırsın. En
büyük zenginlik bu. Bak Avrupada
İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya nın hiçbir doğal kaynağı yok. Petrol zengini falan değiller. Ama girişimci
insan zenginiler. Onun için ekonomileri öyle.
ABD büyük ülke. Doğal kaynakları var. Ama onu büyük yapan o kaynaklar
değil, yine girişimci insan sınıfı.
Ayrıca
Herkes için Almanya ayarında sosyal güvenlik, varılması gerekli bir
hedef. Almanya gerçekten Sosyal piyasa ekonomisi. Almanyanın sosyal politikaları örnek alınması gereken bir hedef.
Bunların ikisi de Kur’ana uygun. Aslında
Çağdaş uygarlık Kur’ana uygun. Gelişmiş ülkeleri gez, biraz yaşa anlarsın.
Müslüman
ülkelerin hiçbirinde bu dediğim iki şey yok.
Esas
olan İnsanlığın vardığı en ileri seviye
ABD, İngiltere, Almanya, Fransa seviyesidir ki, (çağdaş uygarlık) bunun için çaba harcayan bir rejime,
hükümetlere Allah düşmanı muamelesi yapmak, işte asıl yanlış olan budur.
Lütfen fikirlerini bir gözden geçir.
Kafandaki yel değirmenlerini at.
Araştıralım. Kur’anın gerçek yorumunu bulalım. Bunu ancak bilimle
bulacağız.
İnsanlık 1789 da Yakın Çağa
girdi. 1995 te de Global çağa
girdi. 1789 – 1995 arası aslında çağ
demeyelim ama devrim olan bir çok olay var.
İmparatorluklar (1789-1918), Ekonomik depresyon(1929-1939), Soğuk savaş(1945-1989)
, seks devrimi (Kasım 1962) gibi olaylar var. Daha aramızda 1770 Buhar Makinasının icadı, Endüstri çağına
girememiş düşüncede insanlar var. Aşırı
dincilerin hepsi böyle.
Eğer olayları değerlendirirken paralel tarih okuması yapmazsak, içe kapanık bir tavırla Kur'ana yaklaşırsak o aşırı dincilerin durumuna düşeriz.
__________________ Allah Aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır.
|
Yukarı dön |
|
|
medeni0002 Uzman Uye
Katılma Tarihi: 15 kasim 2010 Yer: Turkiye Gönderilenler: 936
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
(kırmızı yazılar senin,mavi yazılar benim)
Saffet Metin Yazdı:
Medeni kardeşim,
O ayetler, işine gelmedimi
Tevrattan sapan yahudi din adamları ile ilgili.
O Yahudi din adamı, önündeki davada tevratla hükmetmek zorundaydı.
Kendine gelen davada Tevratın açık hükmünü bıraktı, hevasına göre hüküm verdi.
Anlatılan , kızılan odur.
Geleneksellerin yaptığı cımbızlama yöntemi ile kalkıp ayetin
bir tarafını bırakıp, içinden bir cümlesini alma.
selamlar,
Kıymetli Saffet Metin Dostum,buradaki suçlamaların yersizdir.cımbızlama falan yaptığım yoktur.daha bunun gibi Kur'anda nice ayetler vardır ki,onlarda Kur'anın hükmünden bahseder.<<inil hukmü illa lillah.>>hüküm sadece Allah'a aittir der.
Ayrıca , o
dediklerine Emevi,, abbasi,
selçuklu, Osmanlı ve bilimum günümüz müslüman dünyası giriyor. Hadisiyyeti Allahın indirdiği diye algılama.
Senin dediğini uygulamaya kalkarsak Hadisiyyete varırız. Çünkü insanlar Kur'anı hadisiyyet le yorumluyor. Zaten sıkıntı burada. Zaten Laikliğe gerek burada. Bak dostum ben şimdiye kadar hiçbir yorumumda hadisiyyeti savunmadım,hep eleştirmişimdir.benim baz aldığım islam sistemi ise Hanif islamdır,gelenekçi hadisiyyetçi islam değildir.benim dediğimi uygularsak hadisiyyete varacağımızı kim söylüyor,ben yukarıdaki yorumlarımda hadisiyyeti mi savundumki?lütfen çarpıtmaca yapma dostum.
Laiklik İslam dünyasının, hatta Katolik ve Ortodox hristiyan dünyasının 1770
sonrası Endüstri toplumu ortamına
uyabilmesi için gerekli bir tavır. Öncelikle bizde değil, Fransada ortaya çıktı. Hala da en katı Fransada uygulanıyor. Fransada Katoliklik çok kuvvetlidir. Ayrıca Fransa bizim gibi ne köylü, ne köykentlidir. O aşamaları çoktan geçmiştir. kıymetli dostum,bu görüşlerin doğru olabilir,buna bir şey diyemeyeceğim.
Laiklik sadece Din
işleri devlet işlerinden ayrılsın demek değil.
Her ne hikmetse bizde uygulaması genellikle böyle oldu,ilkokulda bile bize din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılması şeklinde tarif edilmişti. Önce bilim, sonra inanç
demek. Her şeyin bilime göre incelenmesi
gerek.
bu iddianı sana özgü bir tanım olarak değerlendiriyorum.ülkemizde laiklik kurulalıdan beri bu senin dediğin şekilde uygulanmış ve görmüş olsaydık,herhalde ilk uzaya çıkan ülkeler arasında biz olurduk.bak dostum,bilim ayrı şey,inanç ayrı şey,laiklik ayrı şeydir,bunların birbiriyle karıştırıyorsun gibime geliyor.herşeyin bilime göre incelenmesi gerektiğine dair temennine bende katılıyorum.
Kur'an bilime göre incelenmeli.
katılıyorum dostum.
Şurada kaç kişiyiz. Hiçbirimiz aynı fikirde
buluşamıyoruz.
kıymetli dostum,farklı düşünceleri fikirsel zenginlik olarak kabul etmeliyiz.görüyorsunki senin fikirlerine katıldığım yönlerde var,katılmadığım yönlerde var.ortak doğrularda buluşmaya da gayret etmeliyiz,önyargılarımızı yıkmadan bilime de muasır Kur'an medeniyetine de kavuşamayız.
Ama gelenekçilerin önüne koyuyorlar bir hurafe hadis.
Kur'anı böyle anlayacaksın diyorlar. Aynı fikire ulaşıyorlar. Aslında Kur'anla
da uyuşmayan, Peygamberin söylemesi mümkün olmayan bir sözü peygamber söyledi diye yaz, Bunu sahabe
rivayet etti de, insanların önüne koy, insanlar hemen o fikre geliyor. Zaten bu hadis olayının icat edilmesinden
amaç bu. Emeviler, Abbasiler bunun için yaptı.
E bu mu yani Allahın indirdiği.
Kıymetli dostum,budur Allah'ın indirdiği demedimki,ben ayetlerden deliller getirdim.ister inanırsın,ister inanmazsın,inanırsan mümin olursun,inanmazsan münkir olursun. Bugün sana düşen, Kur'anı bilimle yorumlamak. Kur'anın
bilimle yorumlanabilmesi için ise
baskısız, serbest bir ortama ihtiyaç var. Laiklik bunu sağlıyor. Kıymetli dostum,laiklik bunu sağlamıyor.bu laikliği halk referandumla seçmiş değil,1928'de halka zorla dayatılmış bir rejimdir.halk ayaklanmasın diye kısmen halkın inançlarına biraz müsamaha da diyebiliriz,yönetim ve idare babalarının tapulu malı değildir,o idareciler bu halkın vergileriyle besleniyorlar,hem benden vergi alıp hemde bana zulmeden bir idareciyi nasıl meşru idareciler olarak görebilirim,bir yudum özgürlük bağışlamalarını da abartıp durma,dedelerimiz köle olalım diye savaşmadı düşmanla,özgür olalım diye savaştı.kimin malını kimden esirgiyorlar.bu ülke halkındır,halk kazanmıştır.onun için emek verende halktır.bu halk laik doğmadı,halk laikliği duyalı en fazla yüz sene olmuştur,islamı ise bu halk bin senedir duyuyor.hangisini hangisine tercih ettiğiyin farkında mısın?gelenekçilerin yanlışlarını bahane ederek başka bir yanlışa kapılmanı doğru bulmuyorum.laikliğin içinde bulduğun bazı güzellikleri islam insanlara zaten sunuyor,onun için kendini laikliğe kaptırmayın anlamı yok,Kur'an bize yetiyor dostum.bu toplumda uygulandığı zaman göreceksinki batıl sistemlerin hiçbiri kurtuluş değilmiş.
Kur'an ilahiyatçıların kapasitesini çok çok aşan bir eser. katılıyorum.
Kur'anın hukuki görüşü ne. Hukukçular yorumlasın.
Kur'anın ekonomik görüşü ne. Ekonomistler yorumlasın.
Kur'anın sosyal görüşü ne Sosyologlar yorumlasın.
Tarihçiler yorumlasın.
Kur'anın fen bilimleri ile görüşü ne bilim adamları yorumlasın. katılıyorum.
İşte şu veya bu sebeble , bu yapılmıyor.
bunun baş sebebi,senin methettiğin laikçiler ile hadisiyyetçi,gelenekçilerdir dostum.çoğu kimse farkında olmasada en azından ben farkındayımki bunlar birbirine düşman iki sistemmiş gibi görülsede bana göre bunlar birbirini besleyen iki tağuti sistemdir.bütün batıl sistemler birbirini doğurarak birbirini beslerler.çarlık kapitalizminin,komünizmi doğurması gibi.etki tepki olayı.oysaki tek kurtuluş yolu,Kur'anın yoludur.çünkü bunlar yapıldığı zaman halk uyanacak,o zaman onlarda kaçacak delik arayacaklardır.
Bunu yapanda oda sınırlı sayıda batılı bilim
adamı. Çünkü batıda ortam serrbest. Konu
ideolojik değil. Saplantı yok. Ondan
varılan sonuç sağlıklı. Ama adamın kendi
kültürü olmadığı için İslamiyet konusunda çok ta fazla araştırma yapmıyor.
Kur'an saf haliyle akıllada, bilimle de uyuşur. Bilim
sünnetullahtır. Bilim insanın Allahın ayetlerini okuma çabasıdır. Ama Akıl bilim, hadisiyyetle uyuşmaz.
bu görüşlerine kısmen katılıyorum.bak dostum Kur'an bir vahiydir.bilim,fen veya matematik kitabı değildir.bilime vurgular yapar.önemine işaret eder.aklı kullanmaya davet eder.bilim denilen şey değişebilir.ama vahiy değişmez.çünkü o temel prensipler kitabıdır.anayasadır.anayasa değişmiyor ama yönetmelikler hayatın ihtiyaçlarına göre,bilimsel veriler de bulgu ve tespitlerine göre değişebilir.
Kur'an şu anda tam anlaşılmış, hakkında tam hüküm verilebilmiş bir kitap
değil. Nasıl uygulayacaksın. Ben
uygulasam farklı, sen uygulasan farklı sonuçlara çıkabilecek bir kitapla nasıl
hükmedilecek. Sonra kırsal bir toplum örneğin Afganistanda uygulasan farklı,
Almanyada, Amerikada uygulasan farklı sonuçlar verebilecek, farklı yorumlanacak
kitaptır Kur'an. Onun için bir
Amerikanın, bir Almanyanın müslüman
olmasını hayal ediyorum. Geleneksel müslümanlardan nasıl farklı uygulayacaklar
diye. Bunlar boş şeyler değil.
Almanyanın müslümanlığı ile , İran müslümanlığı, Pakistan,
Arabistan, Türkiye müslümanlığı arasında dağlar var. Çünkü sosyoloji farklı.
bana göre Kur'ana doğru bakış açısını hanif müminler ortaya koyuyorlar ve temennim onların ortak doğrularının tespiti ve uygulanması gereği ortaya çıkıyor.bunun ilk aşaması ortak doğrularının tespiti önemlidir.keşke anket yapma proğramından anlasaydım bu işe çok eğilirdim,ortak doğrularını tespit etmeye çalışırdım.onların ortak doğrularının bizi kurtuluşa götürecek ilkeler olduğuna inanıyorum.bunun kaynağını oluşturmaya çalışıyorum.yani hanifdostlar sitesinde ayetler üzerindeki yorumcuların yorumlarını toparlayıp bir hanif tefsiri yapmayı düşünüyorum.şayet anket yapmaktan iyi anlayan bir mümin kardeşimle tanışıp bu konuda anlaşabilirsem bu tefsirleri ayet ayet ankete aktarıp yorumculara sunmayı düşünüyorum.hangi görüşün çoğunluğa geçtiğinin tespiti benim için çok mühimdir.şartlar ve imkanlar elverirse onuda ayrı bir kaynak eser olarak hazırlamayı düşünüyorum.
Arkadaşım
Akıl diyoruz, bilim diyoruz, hukuk diyoruz, ekonomi diyoruz. Konuya bu çerçevede bak.
Elbette
Allahı biliyoruz. Ona inanıyoruz. Ona tapıyoruz. Ondan korkuyoruz.
Kur'an
bilimle yorumlanmalı, hadisle değil.
Senin benim sınırlı aklımla değil, insanlığın oluşturduğu ortak
akılla yorumlanmalı. Konusunda uzman insanlar bunu yapmalı. kısmen katılıyorum,senin benim sınırlı aklımla değil derken umarım uzmanların aklının sonsuz ve sınırsız olduğunu ima etmiyorsundur,
Dinin
kırsal tarım toplumlarında uygulanmış, tarihi, baskıcı uygulamasını örnek almıyoruz. Müslümanlar
baskıcıdır (Bunu imam hatip hocalarında sen görmüşsündür), bunu
istemiyoruz. Serbest , demokratik bir
ortam gerekli.
yine gelenekçilerin bazı yanlış tutumlarını bahane edip diğer bir yanlışı tercih etme yoluna başvuruyorsun.bunlar ifrat ve tefrite benzerler.ikisi de uç yanlışlardır.müminler uçta olmazlar.ortada,vasatta dururlar.mutedil olanı tercih ederler.
|
|
|
selamlar,sevgiler
__________________ medeniyet
|
Yukarı dön |
|
|
Saffet Metin Uzman Uye
Katılma Tarihi: 07 ekim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 672
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Sayın medeni,
Ben zaten vasattayım. Benim laikliğim, Yaşar Nuri Öztürk ün dediği gibi, Allahını bilen bir laiklik. Din deyince kabaran, kurdeşen döken bir laiklik değil. Tarihsel, ekonomik, sosyolojik gerekçelerle , dini anlayışa çekinceli , mesafeli davranmak. Din adına kullanılmamak.
Bu politikasında devletin çok haklı olduğuna inanıyorum. Çünkü Türkiyede bir tek sünniler yaşamıyor. Herkesin dini anlayışı aynı değil. Dinciler sanki sadece sünniler yaşıyormuş gibi konuşuyor var davranıyorlar.
Dini, inanç olarak algılamak. Hatta o inanç ta beni şuna götürdü. Din ritüel dini değil. Din sadece güzel ahlak. Allahın bizden tek istediği güzel ahlak sahibi olmamız. Adil olmamız. Haksızlık etmememiz.
Ben inanç sahibi laik insanlarla daha iyi anlaşıyorum. Diğerleri ile neden anlaşamadığımı da iyi biliyorum.
Konu sosyolojik.
Ayrıca Kur'an apaçık bir kitabım demesine rağmen, apaçık gelmiyor. ÇÜnkü bir kültüre şartlıyız. o şartlanmadan dolayı en basit ayetleri bile anlamıyoruz. Yanlış yorum yapıyoruz.
Herhangi bir kitapta, kitabın aslı ile çevirisi arasında fark yoktur. Ama iş Kur'an olunca değişiyor. Bunda mezhep baskısı var. Çevirmenin gayretkeşliği var. Hatta korkusu var. Bazen bir ayeti daha iyi ifade edeyim diye düzgün bir cümle haline getirmek bile, onu tercümeden çıkarıp, yorum haline getiriyor.
Kafamızda ideal bir din tasavvuru var. Onu Kur'an da bulmak istiyoruz. O din yobaz olmasın. Gelişmeye engel olmasın. Baskıcı olmasın. İlkeleri geçmişi de, geleceği de kapsasın. Falan filan.
Belki içeriyor, belki içermiyor. Aradığımız şeye göre bizi yoruyor. Aradığımız şey bizi körleştiriyor.
Kur'anı İslam dini hakkında en ufak bilgisi olmayan, o kültürde yetişmemiş birinin daha iyi anlayacağını düşünüyorum.
__________________ Allah Aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır.
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selamlar; kısa bir katkı:
Aslolan/insana yakışan, kendisine kodlanan yazılım
çerçevesinde beşeri imkanları ile doğruyu bulmak ve
yaşamaktır. (bireysel hayatında ya da kamu hayatında-
yasama-yürütme- yargı.)
beşeri imkanlarla (akıl ve bilim) yakalanacak hak ile
İlahi hakikat arasında çelişki olamaz. varsa ya ilahi
olan ilahi değildir, ya da eksik bilgi ve tefekkür
vardır.
Ebu hanife bu konuyu istihsan ilkesi ile çözmüştür.
geri kalıyor dinin ne olduğunu anlamakta: Din raydan
çıkmış, aklı bve bilgiyi kulanmayan toplumlar için ARIZİ
bir HATIRLATICIDIR.
Tanrı bağcı döven değil üzüm yüyen iyi niyetli bir
patrondur. İlla da benim dediğim olacak diyen bir huysuz
tiran değildir.
Bana göre gerçeklik ile örtüşen seküler gerçekler ve
ilkeler, gerçeklikten kopmuş ilahi referanslı kutsal
metinlerden daha İLAHİ dir. ÇÜNKÜ ALAH İYİDİR: saygılar.
|
Yukarı dön |
|
|
|
|