Yazanlarda |
|
sasha Uzman Uye
Katılma Tarihi: 27 kasim 2009 Gönderilenler: 368
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Tamam, o zilzop benim! Zilzoplugumla da gurur duyuyorum. :)
Aslinda olay fil'i gecmis durumda..
Di'li gecmis zamanlarda, bir bavulla dahi Almanya'ya giden koylu iscilerimiz vardi.Belki hatirlarsiniz. Yillik izne geldiklerinde cocuklara "Alaman" cukulatasi getirirlerdi.
O guruh, son derece saf bir temizlikle gitti ulkeden.. Ama oyle bir gittiler ki, mitolojideki Zumrud'u Anka misali, cogaldilar ve buyuduler.
Bugun methedilen ve bazilarina gore tadindan yenmeyen Avrupa'yi bugunku Avrupa haline getirenlerin bir kismi da bu "koylu" guruhtur.
"Koylu" olmak guzeldir ve utanilacak bir statu degildir.
"koylu" olmak ise cirkindir ve utanilacak bir statudur.
Dunya yuvarlaktir genel gecerde, halbuki elips seklindedir. Ama dunya o kadar yuvarliktir ki panoramik bakmayi gerektirir.
Perspektif bakarsaniz, herseyi olumlu gormek mumkundur.Hersey genellikle simetriktir, tek prototip halindedir.
Cunku goz, gorme islemini muthis bir illuzyonla gerceklestirir.Cunku size uzaktir. Cunku baktiginiz ama gorebildiginiz degildir. Cunku gorme pencerenizin cozunurlugu, bu boyutlar dahilindedir.
Panaromik bakis farklidir. Ayni anda birkac seyi gormeyi gerektirir. Baska bir deyisle kartal gozu'dur. Bu yuzden bir kisim insan gozunun genc donemlerinde gozunu cizdirir. Ve cok uzun yillar , kartal gozu ile bakar.
Her iki bakisa da yorum katan, gormenin gorecesidir. Baktiginiz sekilde yorumlanir evren ve ustundekiler..
Tam da bu yuzden ustteki iki "koylu" acilimi vardir.
Oysa insanin, lumpen veya entellektuel olmasinda, koylu'nun hicbir numarasi yoktur.
Koylu insanin ruhunda oturur. Bu yuzden her lumpen, lumpen olmadigi gibi, her entellektuel sandigimiz da aslinda degildir.
Vatanseverlik de , koylu'ye benzer. Insanin ruhu koylulukten vazgecmemis ise, entellektuelligi siritir.
Vatanseverlik, gezmekle, gormekle, okumakla kazanilir.Sadece okumak yetmez. Oturdugu yerden ezberle vatansever olamaz birey ama kendinisever olabilir.
Bu yuzden gencecik yasinda catismaya giren koylu askerin ilk ve tek gayesi poposunu korumaktir.Allah'tan gelene boynu incedir ama poposunu korursa ayakta kalip, vatana hizmet edecegini bilir. Oluler savasamazlar cunku.. Bunu bilir.
Oteki koylu ruh, sadece tankin onunde gulec pozlar verirken olur tum bunlar..
Sonra bir anne aglar vatan icin, obur anne dolmalar sararak karsilar bekleneni..
Koylu ruhun yaptigi, uste giyilen her gomlegi, standart beden olarak algilamaktir. Oysa ust'un, kendine has bir suru kisilik problemi vardir kendi icinde.. Cunku ne istediginden tam olarak emin degildir. Korkulari, hezeyanlari vardir.
Cunku koylu ruh sadece okur. Oysa yasamin icerisinde akip gidenlerin hicbiri kitabin icinden cikma degildir. Once yasanir, sonra kitabin icine bir sekilde girer.Tipki ask gibi...
Bu yuzden tarihi tarih degil, tarihciler yazar.
Oysa insan, her yerde , her haliyle insandir. Okyanus otesinde yasanan ask'la , berisindekinin hicbir farki yoktur. Ikisi de insanidir.
Bu yuzden senin lumpenliginde otekinin entelligi gorulurken, senin entelliginde otekinin lumpenligi gorulur. Boyle tamamlar kendini hayat ve ustundekiler..
Arada fark varsa, bu kulture tekabul eder. Aradaki fark, bu kulturu bilmekle kapanir.
Ama kultur nedir? Etkilesimdir. Milletlerin kulturu nedir, nasil olculur?
Herkes heybesindekini ortaya doktugunde, en eski antika kimden cikiyorsa, o millet olabilmis bir toplulugun kulturudur.
Bu yuzden 600 yillik bir antika ile 100 yillik bir antika esdegerde cikmaz, muzayede salonuna..
Ama koylu ruh icin, ikisi de antikadir. Arada bir fark yoktur.
Antikanin ne oldugunu ogrenebilmek icin, antikayi kitaptan okumak yetmez, antikaci dukkanlarinin kokusunu bilmek gerekir, kurdun kemirdigi ayriga dokunmak gerekir, cevirip altindaki ustasina ve onun imzasina gulumsemek gerekir, antikayi bilmek icin bit'i sevmek gerekir, fil'den once..
Yoksa antika sandigin, aldigin, yalnizca replikadir.
Bu yuzden 1860'in ekonomisini, 1960'lar duzeltir. Halbuki 1960'larda otobanini, trafik kuralini yazmis bitirmis bir ulke, ekonomi problemi ile bogusuyorsa bu bir olcu degildir.
Ve bu yuzden halihazirda 2009'larda da, endustri toplumlarinda
orn;bir genel mudur, ciftciden 3 kat asagida paraya calisir. O da yetmez, ciftciye kazandirmaya devam eder.Etmelidir cunku.. Dunyanin her ulkesinde bu dongu bu sekilde isler.
Butun bunlar yuzunden hayati ogrenmek gereklidir, Ingilizce'den once... Bir annenin aglarken, otekinin dolma sarmasi adina ogrenmek gereklidir.
Kurallar adina, ki onlarin her biri degisik zihniyetlerin urunudur.
Ayni kurala 5 farkli uyruklu insan uydugunda, aralarinda fark olmamasi icin, bu uyusun "zaruret" olmamasi gerekir. Halbuki bunun zaruret oldugu son derece aciktir, global dunyada.. Cunku kural, topluma yonelik gorecedir.
Zaruret olmadigini ispat edebilmeniz icin, INSAN HAKLARI'nin kesintisiz ve net birebir uygulaniyor olmasi gerekir. Oysa trafik kurallari bir yana, INSAN HAKLARI BEYANNAMESI, yazilmis, fakat gundelik hayatta birebir uygulanmayan tek kurallar dizisidir.
En basit ornekleme budur anlayabilene..
O yuzden degil Ingilizce , bes dil dahi bilseniz uyrugunuz, kokeniniz, kulturunuzun motifleri, her is basvurusunda ilk etkendir.
Cunku toplulukla cekilmis bir resminizi ilk elinize aldiginiza, once kendinize bakarsiniz, digerlerine degil.. Cunku herkes once kendini sever.
Unutmayin milletler de boyledir.
Bu yuzden Ingilizce'den once, panoramik bakmayi ogrenmek gerekir.Sonra da gormeyi..
|
Yukarı dön |
|
|
Saffet Metin Uzman Uye
Katılma Tarihi: 07 ekim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 672
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Sayın sasha,
Elbetteki İngilizceden önce öğrenilecek şeyler var. Okuma, yazma, aritmetik, doğru beslenme, yüzme, aikido, ticaret, kadın/erkek psikolojisi (evlilikte rahat etmek açısından) gibi.
Türkiye gelişiyor. Bugün 20 milyon turist geliyor. Ben bir milyon gelen yılları biliyorum.(1972) gibi. Yarın 50-60 milyonu aşacak.(İspanyaya, Fransaya bu kadar geliyor.) Dün için bugünler rüya idi.Bügün için rüya olan yarının gerçeği olacak.
Bizler burada istediğimiz gibi felsefe yapalım, ihtiyacı piyasa belirliyor. Bu eksikliği yeterli kalifikasyona sahip olmayan abdurrahman çelebiler gideriyor. Eksikler hep bir nesilde gideriliyor.
Bizim bütün işlerimiz hep planlı programlı değil. Hep karakucak. Hep göç kervanda düzeliyor.
Benim burada gördüğüm gözlemlediğim bir problemdir, halkın yabancı dil eksikliği. Bunca üniversite, bunca kursa rağmen. Ben buna dikkat çektim.
İngilizceye eski nesilde yabancılar da önem vermezlerdi. Mesela 40 -50 yaşındaki Alman da , Rus da ingilizce konuşmuyor, konuşamıyor. 25 yaşındaki konuşuyor. Bu artık globalleşmenin getirdiği bir şey. Alman da çocuğunu ingilizce eğitim yapan okullara gönderiyor. Eskiden bu hayal bile edilmezdi. Adam özellikle göndermezdi. Hiçbir şeyin ingilizce kılavızunu hazırlamazdı. Herşeyi Almanca dayatırdı.
Bu işleri çinde, singapurda, thalandda daha ilkokuldan hallediyorlar. Bizde çocuk anadilini öğrensin zihniyetindan bu ilkokulda yapılmıyor. Çocuğa çaktırmadan ilkokul iki de cebir öğretmeye çalışıyor da dil öğretmiyor.
Biz de örneğin lise, öss imtihanlarında ingilizceyi daha önemli tutarız. Okul öğretemezse, dersane öğretir. Sınav için çocuk öğrenir.
Köylülere gelince, bu sosyolojik bir hadisedir. Benim Almanyada gözlemlerim vardır. Hanımın akrabalarından, Babamın akrabalarından hala köyde yaşayan görüştüğüm , gözlemlediğim kişiler vardır. İyi yanlarını da bilirim. Kötü yanlarını da.
Kötü yanları sosyal değişime kapalı olmalarıdır. Teknik değişime değil. En son model arabayı, traktörü, televizyonu, makinayı alır. Ama sosyal gelişime gelince yoktur. Türkiyedeki bir çok sorunun temeli budur. Hatta en temel sorun budur. Sebeb te Türkiyenin Amerikanın dayatması ile köylülerin en azından beş senelik ilkokul eğitimini tamamlanmadan demokrasiye erken geçmesidir. En azından bu gerçekleşseydi, Türkiyenin tarihi farklı yazılırdı. Modernite vs. köylü muhafazakarlığı hala büyük problemdir.
Almanyada, Avrupada ırkçılığın olduğunu biliyorum. Bu maalesef bir gerçek. Bu da genel olarak oradaki işsizlikten veya işsizlik korkusundan oluyor. İşin bol olduğu 1960 lı yıllarda bu yoktu. İşin az olduğu 80 ortalarından sonra hortladı. Siz oraların tozunu yutmuş kişiler olarak farklı tepkiler geliştirebilirsiniz.
Konumuzun bunlarla ilgili olmadığını düşünüyorum. İngilizceyi kendimizi beğendirmek için öğrenmiyoruz. Ama öğrenirsek te, bilmemekten kaynaklanan bir çok sorunu yenebiliriz.
Artık zamanımızda dünyada global bir dile daha çok ihtiyaç duyulmakta makta ve insanlar bu ihtiyacını ingilizce öğrenerek gidermektedir.
Herkese selamlar,
__________________ Allah Aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır.
|
Yukarı dön |
|
|
sasha Uzman Uye
Katılma Tarihi: 27 kasim 2009 Gönderilenler: 368
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Piyasanin ihtiyacini yetersiz Abdurrahman Celebiler karsiliyorsa, Made in China size, hem ekonomik guc, hem de dil'i koruma adina iyi bir acilim olur kanisindayim. :)
Irkcilik okyanus otesinde de hat safhada.. Dolayisiyla gerekcesi issizlik degil..
Iste ne guzel bahsetmissiniz. Sosyal gelisim tanimlamasiyla..Irkcilik da sosyal anlamda gelisememislikten kaynaklidir.
Sosyal gelisim dediginiz sey, ornegin(tesbihte hata olmaz, yanlis anlamayin, uzulurum yoksa);
Sizin kendi lumpenliginizde benim entelligimi gormeniz, keza benim kendi lumpenligimde sizin entelliginizi gormemdir.
Sosyal gelisim budur sayin Saffet Metin.
Sosyali gelistiremeden Ingilizce gelistirirsek bu ustumuzde siritir. Su gibi aksansiz bir Ingilizceye sahip dahi olsaniz farketmez.
|
Yukarı dön |
|
|
Saffet Metin Uzman Uye
Katılma Tarihi: 07 ekim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 672
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
sayın sasha,
Mesele şunun bunun ırkçılığı, lümpenliği, köylülüğü, sosyal gelişimi, gelişmemişliği değildir.
Mesele, İngilizcenin , Almancanın üstümüzde sırıtması da değildir. İşimi görsün yeter. Kişi okuyabilmeli, konuşabilmeli, televizyon seyredebilmelidir.
Ona buna takarsak, her milletin günahı var.
Tarihte yapılanlara saplanıp kalırsak dünyada hiçbir devletle sağlıklı bir ilişki geliştiremeyiz. Hepsine düşman gözüyle bakarız. Bundan ne Amerikası, ne Rusyası, ne Almanı, İngilizi, Fransızı, Yunanı, Arabı kurtulamaz.
Ama böyle bir bakış ta sağlıklı değildir.
Bütün uygarlıkların iyi yanlarını alıp, kötü yanlarından sakınmak gerekir. Almanyaya, Amerikaya böyle bakıyorum.
Amerika bir babil kulesidir. Bir erime potasıdır. (crucible) Orası dünyanın bütün ırklarının birleşimi bir yerdir. Almanya, Rusya, Çin gibi tek ırkın hakim olduğu bir yer değildir. Herkesin etnik kökeni vardır. Herkes amerikalıdır. Orada ırkçılık olmaması lazımdı. En azından bir Almanya, Danimarka gibi olmaması gerekir. Tabii Amerika yaşamadığım bir yer. Ben de anlatılanların ve okuduklarımın yalancısıyım. İyi de diyen var, kötüde. Ama 11 eylül olayları neticesinde oluşan İslamofobi nedeniyle , Amerikadaki müslümanlara karşı on yıldır bir ayırımcılık yapılıyordur , duyduğum kadarıyla.
Mesele dil öğrenmektir. Mesele, Ondan bundan etkilenmek, ona buna tavır koymak değildir. DEvletlerin, ırkların günahları beni ilgilendirmiyor.
Uluslararsı geçerliliği olan dil İngilizcedir. Ben bugüne bakıyorum. Yarın çince olabilir. İspanyolca olabilir. Rusça olabilir. Hiç önemli değildir. Birini öğrenirseniz ötekini de öğrenirsiniz.
Önemli olanın Türk halkının dilsizlik bariyerini kırmasıdır. Ben buna dikkat çektim.
Ben insanların nasıl daha rahat dil öğrenecekleri üzerinde çalışıyorum. Bu konuda denemeler yapıyorum. Hangi metodun iyi. Hangi metodla ne kadar verim alınır. Nasıl çalışılmalıdır. Bunlarla uğraşıyorum. Mesela çevremdeki ilkokul çağındaki akraba çocuklarına bir yaz tatilinde, bir sömestr tatilinde nasıl yaparım da ingilizceyi konuştururum gibi. Hangi yaklaşım daha başarılı, daha verimli olur gibi. Yazın Almanyaya gidecek bir yakınımı nasıl Almanca konuştururum gibi.
Dil öğrenmeyi aynen okuma yazma gibi değerlendiriyorum. İnsan hayatındaki en gerekli bilgilerden biri olarak bakıyorum.
Herkese selamlar,
__________________ Allah Aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır.
|
Yukarı dön |
|
|
|
|