Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
son yazdığını yeni farkettim..sen onu asmışken ben diğer iletine cevap vermekle meşguldüm:))
Şimdi yaratma olayını nasıl algıladığınıza bağlıdır..
Allah yaratıyor derken hokus pokus yapmıyor heralde:))
Belli yasalarla evrendeki sistem işliyor..diğer sistem işleyişe girene kadarda bu devam edecektir..
Yaratma maddenin hareketinden başka birşey değildir derken bir yaeti örnek göstermiştim..sanırım o ayeti atladınız..hani Allah'ın yerlerin ve göklerin nurudur ayetini...
Ben kur'an aşığı biri olarak elbetteki o doneleri geçerli göreceğim ama kainat kitabındaki işleyişi/işaretleri görmemezlikten gelemem zira..
Allah yaratmaktan acizmidir benzetmesi yazı bütünlüğüne uymuyor:)
Yaratmanın farklı şekillerde olduğunu anlatmaya çalışıyorum...ha bumudur dersen öğrenme süreci devam ediyor..hiçbirzaman bu sondur ahada budur demem hakkını kendimde görmüyorum...
Allah öğretmenizmizdir...bizler ona teslim olanlarız..elbet bizede ibrahimi tatmin ettiği gibi kainat kitabındaki işaretler yolu ile sistemini öğretecek ve sonunda tatmin edilmesinis ağlayacaktır..
Ben kainattaki tüm doneleri Onu tanımak adına vesileler edinirim.
Kainatta onca işaret var görmek isteyene..
Kainattaki tüm resimler'in imzası O'na aittir.
Bizim meselemiz nasıl işlediği...
Sevgili sasha bence kur'andaki yaratma olayını bir incele..yada incelediysen bizlerle paylaşırsan çok mutlu olacağım..
Elbette gözden kaçırdığımız birşey mutlaka vardır...sen ve değerli katılımcılar'ın paylaşımları ile dahada renkleneceğine eminim...
ben çıkmak zorudnayım..
yarın devam ederiz inşaallah
__________________ BİLİNÇSİZ BİR ŞEKİLDE ORTAYA ÇIKAN ALIŞKANLIKLARIN BEDELİNİ HİSSİZLEŞEREK ÖDERİZ...
Son olarak aklıma gelmişken hemen yazayım çıkmadan...
Madde Allah'dır derseniz o zaman sorumu yok sayın demiştinizya..
Şimdi madde nedir?enerji nedir?bu ikisi farklı şeymidir?..bunlar üzerinden yola çıkarsak Allah'ın yerlerin ve göklerin nurudur ayetinide daha iyi anlamış olacaz kanısındayım...
bugünlük bu kadar yeter..
__________________ BİLİNÇSİZ BİR ŞEKİLDE ORTAYA ÇIKAN ALIŞKANLIKLARIN BEDELİNİ HİSSİZLEŞEREK ÖDERİZ...
Once su mesaja cevap vereyim.Diger, yaratma, Madde-enerji kismina sonra yazacagim.
Evrende yedi göğün olduğuna ilişkin bilimsel veriler
bilmiyorum..:))varsada anlatan olursada cahilliğimizi gidermiş oluruz
en azından:)
bahsettigimizi,
Su an bilim bilemez.(varsa eger) Henuz evrenin %100 bilgisine ulasmis degil.. Var da dese , yok da dese ispat etmek zorunda..Bilim degisken zira, yanlislayabilip, dogrulayabildikce bize kesin sonuc sunar.
Ama inancimiz geregi de, hicbir inanan boyle birseyin olmayacagini iddia edemez.
Elbette birşeyin şu an olmaması olmayacağı anlamına asla gelmez..
Bizler bilimin çizmiş olduğu kareler içerisinde söylemlerde bulunuyoruz...
Allah bu anlatılan tüm nitelendirilmelerden uzaktır...
Benimde anlatmak istediğim şudur;bilimsel okumalarda neticede Kainat kitabının çözümlenmesi adına yapılanlardan son derece faydalanmak gerektiğidir...kainattaki tüm ayetler birer işaret değeri taşırlar...
Birşeyi tekrarlamak istiyorum...bir çok konuda ezber okumalarla hareket etmediğimden bu konudada içime sinmesini istiyorum...anlamadığım bir şeye budur demek istemem doğrusu...umarım ne demek istediğim anlaşılmıştır...
Ben birilerinin düşüncelerinden faydalanabilirim o ayrı bir konduur...ama belirleyicilik yönü kur'an+kainat kitabıdır...!!!
ikisinin birbirleriyle çelişmesi söz konusu bile olamaz..kur'andaki bir çok konu müteşabih ifadelerle anlatılmıştır..
yaratma olayıda böyledir...ol dedi oldu...iyide nasıl oldu?sistemi nasıl işliyor?
şu anda evrenin yaşı bilimsel hesaplamalarla yaklaşık 15milyar yıldır...
gezegenimizinde yaşı 5milyar yıl olarak hesaplanıyor..ilk 1.5milyar yılında canlılar'ın olmadığını görüyoruz..!Allah canlılar'ın oluşabilmesi için neden 1.5milyar yıl beklemiştir?bunlar üzerinde düşünülmesi gereken konulardır...daha neler var neler ama uzatmaya gerek görmüyorum...ileriki zamanlarda karşılıklı konuşmalarımız devam edecektir..
Şurasınında bilinmesi gerekirki artık bir çok şey eskisi gibi perdelid eğildir...yaşam hakkında birçok gelişmeler sözkonusudur..bunlarıda Allah'ın ayetlerini enfus ve afakta bizler'e göstermesi oalrak anlıyorum..!
Son sözüm şudur;Herşeyi yaratan,terbiye edip besleyen üstün hikmet sahibi Rabbimizdir...
ona teslim olduk...
yarın görüşmek dileği ile
__________________ BİLİNÇSİZ BİR ŞEKİLDE ORTAYA ÇIKAN ALIŞKANLIKLARIN BEDELİNİ HİSSİZLEŞEREK ÖDERİZ...
Evrenin varlığı Allah’ın varlığının ta kendisidir.
Allah, varlığının üç hali ve üç benliğiyle evreni kapsayıp, kuşatıp ve
doldurmaktadır.
Allah’ın varlığı sınırsız ve sonsuz olduğu için, evren de onunla
varolduğundan dolayı sınırsız ve sonsuzdur. Düşünce nasıl sınırsız ve
sonsuzsa, Allah’ın ve evrenin varlığı da aynı şekilde sınırsız ve sonsuzdur.
Allah, ezeli ve ebedi olduğu için, evren de onunla varolduğundan dolayı
ezeli ve ebedidir.
Allah’ın varlığının bir başlangıç zamanı ve bir sonu olmadığı için, evrenin
de bir başlangıç zamanı ve bir sonu yoktur. Ancak, madde alemindeki her
varlığın ve her oluşumun bir başlangıç zamanı olduğu kadar, bir sonu ve bir
ömrü de vardır. Bu süre ve zaman, oluşum ve varlıkların barındırdıkları öz
enerjileriyle orantılıdır.
Sevgili evrensel. Yazınızdaki buraya kadar olan her şeyin aksi şekilde
olduğu bilimsel olarak ispatlanmıştır. Örneğin evrenin bir sınırı ve sonu
olduğu, evrenin sürekli genişlemekte olduğu, bir başlangıcı olduğu ve bir
sonu olacağı. Dolayısıyla evren Allah'tır dersek bu sınırlamalar içinde
uygun olmaz.
Makaledeki evrenin Allah, Allahın evren olduğunu savunan bu görüşe
panteizm denmektedir.
http://tr.wikipedia.org/wiki/Panteizm adresinden aldığım yazıyı aktarmak
istiyorum.
Alıntı:
Panteizm ya da Tümtanrıcılık (Doğatanrıcılık, Kamutanrıcılık) Evrenin
bütününü Tanrı olarak kabul eden felsefi görüştür. Panteizm'de, pan-
enteizm'den (kamusaltanrıcılık) farklı olarak her şey Tanrı'nın bir parçası
olarak kabul edilir, Tanrı her şeydir ve her şey Tanrı'dır. Tanrı'nın
evrenden ayrı ve bağımsız bir varlığı yoktur. Tanrı doğada, nesnelerde,
insan dünyasında vardır.
Pandeizm: Panteizmin deistik formudur.
Spinoza ağırlıklı Panteizm algılayışına göre, Tanrı her şeydir ve her şey
Tanrı'dır. Tanrı-evren-insan ayırımı yoktur, böyle bir ayrım aklın
yanılsamasıdır. Tanrıbilimsel olarak; Tanrı, evren ve insan; birdir,
aynıdır. Aşkın bir Tanrı var olmadığı gibi, herhangi bir yaratmadan da söz
edilemez. Spinoza'nın bu görüşü, ailesinin göç ederek ayrıldığı Endülüs
İspanya'sındaki ünlü mutasavvıf Muhiddin-i Arabî'nin etkisiyle oluşmuştur.
Bilindiği gibi, Arabî'nin görüşü "Vahdet-i Vücut" olarak ileri sürülmüştü.
Ancak birçoklarının sandığının aksine, Spinoza'nın Panteizmi ile Arabî'nin
Vahdet-i Vücut anlayışı birbirinin aynı değildir. Spinoza'da, Tanrı
evrendedir ve evren kadardır. Arabî'de ise Evren, Tanrı'dadır ve bu durum
Tanrı 'yı sınırlamamaktadır.
İngiliz düşünürü White Head'e göre, Tanrı'nın her türlü değişmenin ötesinde
değişmez bir niteliği ve bunun yanında bir de değişen ve oluşan bir niteliği
vardır. Tanrı değişmeyen yanıyla devinimi başlatmıştır ve evrenin
bilincindedir. Ancak Tanrı bu konumda kalmış olsaydı; ilk devindirici,
özgür, öncesiz ve yetkin olarak kalacak ama varoluşa katılmamış olacaktı.
Diğer niteliği ile ise Tanrı, değişme ve oluşma sürecinin içinde ve
bilincindedir. Bu nedenle Tanrı'nın evrende içkin (evrenin maddesine
karışmış, evrenin içinde bulunan) olduğunu söylemek de doğrudur. Evrenin
Tanrı'da içkin olduğunu söylemek, Tanrı-evren ilişkisinin karşılıklı
olduğunun farkına varışın göstergesidir.
Süreç felsefesi olarak da ifade edilen ve White Head 'le başlayan bu akıma
Pan-enteizm ya da Diyalektik teizm denir. Pan-enteizme göre Tanrı, hem
değişmeyen (mutlak), hem de değişen (göreli) dir. Hem zamanın içinde, hem
dışında; hem sonlu, hem de sonsuzdur. Aynı zamanda hem tikel, hem tümel; hem
neden, hem sonuçtur.
Hartshorne, Tanrı'nın bir soyut bir de somut iki yüzü olduğunu söyler. Soyut
niteliğiyle Tanrı; mutlak, etkilenmez, erişilmez ve değişmezdir. Somut
yanıyla ise etkilenir ve değişir. Tanrı bu iki niteliğinde de yetkindir.
Ancak bu yetkinlik klasik Teizmdeki gibi değildir. Oradaki yetkinlik,
değişmeyen donmuş bir yetkinliktir. Buradaki yetkinlik değişir, ancak bu
değişme Tanrısal bir değişmedir. Yani yetkinliğe doğru değil, yetkinlik
içinde bir değişmedir. Bu tanımla Pan-enteizm, hem Deizmden hem de
Panteizmden ayrılır.
Özet olarak; Panteizm ile Pan-enteizm arasında önemli bir fark vardır.
Panteizmde her şey tanrıdır. Pan-entezimde ise, her şey Tanrı'dan sudur
etmiştir (oluşmuştur). Ruhun tek amacı, oluştuğu Tanrı'ya dönmektir. Bunun
da yolu tek evrensel yasa olan evrim/tekamül'den geçmektir.
Muhyiddin Arabinin de vahdeti vücud ismi verilen benzer bir görüşü var fakat
panteizmden tamamen ayrıdır. Ahmet Fevzi Yüksel kaynaklı bir yazıyı
okumanızı rica ediyorum: "Vahdet-i Vücud ile batıl bir görüş
perspektifini yansıtan panteizm arasında kesinlikle bir bağlantı
bulunmamaktadır. Şöyle ki; Vahdet-i Vücud görüşüne göre Allah her an kendi
ilminde manalarını seyretmektedir. Bu seyrin tabii sonucu aslı olmayan, aslı
hayal olan mevcudat oluşur. Mevcudatın aslı yoktur, yokluktan gelmiş, tekrar
yok olacaktır. Dolayısı ile Kainat Allah'tır görüşü yanlıştır, hayal mahsulü
bir varlık veya 5 duyuya göre varlıklar orjin olamaz, ancak varlığını da
Allah'tan alır. Panteizm bakışı ise dar bir skala ile "mevcudat Allah'tır"
kavramını oluşturur. Birimlerin oluşturduğu tüm veya küll görüşü realiteyi
yansıtmaktan oldukça uzaktır."
evrensel Yazdı:
Evreni kapsayan ve varlığın alt benliğini oluşturan ilksel enerji
zerrecikleri, varlığın en küçük birimleri olduklarından dolayı görülemezler,
parçalanamazlar, yok edilemezler, engellenemezler, durdurulamazlar, alı
konulamazlar ve asla değişime uğratılıp dönüştürülemezler. Evrende ve madde
aleminde bu zerrecikleri tutup durdurabilecek kadar yoğun hiçbir şey yoktur.
Canlı varlıkların ruhunu oluşturan öz enerjileri, ilksel enerji
zerreciklerinden oluştuğu için, her nesne, her varlık ve her oluşumdan
kolayca ve etkilenmeden geçerler.
Yazının bu kısmıyla ilgili ben de bir şeyler duymuştum. Hatta bu konuda
belgesel izlemiştim. Maddenin en küçük yapısının yani atomları ve atomları
oluşturan parçaları dahi oluşturanların enerji parçacıkları veya ışık
demetleri olduğunu, ışık demetlerinin değişik şekillerde yoğunlaşarak
maddeyi oluşturdukları görüşü. Belgeseli indirmeden izleyebileceğiniz bir
adres de vermek istedim. İzlemenizi öneririm
şimdi eğer semavat gökler ise bir ayette yedi gökten
bahsediyor ki buda dünyanın atmosfer tabakalırıdır .Eğer yedi gök den kasıt
atmosferimizin katmanları değilse evrende yedi gök anlamında bilimsel bir
destek bugüne değin duymadım.Halen Allah'ın evrende hem içkin hemde aşkın
bir varlık olarak tanımlıyorum ama m.akyol beyin anlatmış oldukları
düşünülmeye değer şeyler diye buluyorum.Mutlaka bu konu hakkında
söyleyecekleri olanlarda vardır...büyük bir memnuniyetle onları okumaya ve
faydalanmaya hazırım..şimdiden teşekkürler
Bu konuda Muhammed Esed'in bir ayet için verdiği açıklamasını aktarmam
gerek. Belki düşünürken bir faydası olur:
Bakara Suresi: 29. Ve dünya üzerinde ne varsa sizin için yaratan, plan ve tasarımını
göklere uygulayıp onları yedi gök şeklinde düzenleyen O'dur; ve yalnızca
O'dur her şeyin tam bilgisine sahip olan.
Muhammed Esed'in açıklaması: Semâ terimi, başka bir şey üzerine çadır gibi serilmiş herhangi bir şey için
kullanılır. Bu nedenle, yer üzerinde kubbe gibi yükselen ve onun adeta
çatısını oluşturan görülebilir göklere “semâ” adı verilir. Ve terimin
Kur’an'daki asıl anlamı da budur. Daha geniş anlamda ise “kozmik sistem”
çağrışımına sahiptir. “Yedi gök” ibaresine gelince, Arapça kullanımında -
diğer Semitik dillerde de olduğu gibi- “yedi”nin çoğu kez “birkaç/birçok”
kelimesiyle eşanlamlı olduğu unutulmamalıdır (bkz. Lisân'ul-‘Arab).
Tıpkı, “yetmiş” veya “yediyüz”ün de, genellikle, “çok” yahut “pek çok”
anlamına geldiği gibi (Tâcu'l-‘Arûs). “Her semâ, kendi altında bulunana
nisbetle bir semâ'dır” (Râğıb) şeklindeki dilbilimsel tanım ile birlikte ele
alındığında, “yedi gök” ifadesinin, kozmik sistemlerin çokluğunun bir
işareti olduğu daha iyi anlaşılır.
evrensel Yazdı:
Güneş dünyamız için belirleyicidir..yaşam açısından..ama
evrendeki düzeni belirleyici yönü yoktur..!
Evren üzerindeki her sistem birbirine bağlıdır. Bir yerde en ufak bir sapma
kaosa yol açar. Arıların da bizim için pek bir önemi yoktur ama Einsteinin
söylediğine göre Arılar olmasaymış dünya üzerindeki hayat son bulurmuş.
evrensel Yazdı:
Allah yaratıyor derken hokus pokus yapmıyor
heralde:))
Aynı şekilde düşünüyorum. Allah tarafından konulan belli sistemler ve
yasalar ile oluşan sebepler sayesinde yaratma işleminin büyümesinin ve
sürekliliğinin sağlandığını görebiliyoruz.
evrensel Yazdı:
gezegenimizinde yaşı 5milyar yıl olarak hesaplanıyor..ilk
1.5milyar yılında canlılar'ın olmadığını görüyoruz..!Allah canlılar'ın
oluşabilmesi için neden 1.5milyar yıl beklemiştir?
Şimdi yazdıklarıma baktım da bütün alıntıları sizin mesajlardan yapınca
sanki size reddiye yazmışım gibi olmuş :) Amacım sizin yazdığınız noktalarla
ilgili kendi bildiklerimi aktarmaktı.
Tartışmanıza fazla bir katkım olmadığı için üzgünüm. Benim de konu hakkında
bildiklerim sağdan soldan duyduklarım kadardır.
Bu yazı Mehmet Akyol tarafından kaleme alınmış olunup bendeniz tarafındanda alıntılanarak tartışılmaya sunulmuştur..
Önceki sayfalarda Allah hakkındaki düşüncelerim bellidir..amacım karşıt görüşlerin bir arada değerlendirilme yoluna gidilerek doğru sonuca ulaşma ulaşmaktır...
Bendeniz'in Allh'ın evren içierisinde hem içkin hemde aşkın olduğunu belirtmiştim...bir ayette ''huve fi şen''o her an iş ve oluştadır ayetinide göz önünde bulundurarak bu sonucu çıkarıyorum..Ayrıca Allah'ın yerlerin ve gökler'in nuru olması ayetinide madde enerji ayırımını yapanlar'ın dikkatine sundum bir çok yerde...
Ayrıca panteist düşünceleri çok iyi biliyorum..geçmişte bu konu hakkında baya bir araştırmam oldu..
Lakin Allah'ı yeterince anladığımızı/tanıdığımızı zannetmiyorum...
Ayrıca big bang halen teori aşamasındadır...big bang'e itirazları olan bilimadamlarının sayısıda bildiğim kadarıyla az değildir..
Evren hakkındaki bilgimiz maalesef sınırlı niteliktedir..
Birde bir çok kişi panteism ile vahdeti vücudu aynı kefeye korlar...ikisi birbirlerinden farklı şeylerdir..
Belirtmiş olduğunuz güneş'in olmadığı taktirde evrenin kaosa sürükleneceği düşüncenizi arılar'ın yok olmasıyla gezegenimiz'in yok olacağı kıyaslamanızı anlayabilmişd eğilim:)))
Arılar yaşam gezegenimizdeki çalışan saat'in bir parçasıdır...o parça olmayınca tabiki çalışmaz...ama arılar olmayınca evren yerinde durur kaybolmaz..güneşte öyle evrendeki dengeler'i sarsacak bir şey değildir...güneş bizim hem aydınlanmamız hemde belli vakitler'i çıkarmamız açısından Allah'ın ayetidir..gezegenimiz için başka faydalarıda vardır..
Bİ konu daha var..beklemek ile ilgili yakıştırmamı anlayamamışsınız...ben yaratıcının evreni ve hassaten gezegenimizi şekillendirmesini bizim algı boyutumuzla sistematize ettiğini anlatmak istemiştim...yaptığı bütün anlatımlar insan aklının kavrayamayacağı şeyler değildir..aksi takdirde kitab'ın mübinliği rafa kalkmış olur..!
Elbetteki uzay daki zaman akışı ile dünyamızdaki zaman akışı aynı değildir...bunu kitabdada söylüyor zaten...bilinenler üzerinden örneklemelerde bulunur...bilinmeyenler üzerinden hareketle bizler'e bişeyler anlatıp kendisini bulmamız hakkında örneklemelerde bulunmaz...
Bir çok kavram müteşabihtir...üzerinde durduğum şey Allah'ın yaratmasının algı dünyamızla nasıllığıdır?bilmem anlatabildimmi?
Ayrıca birşey sormak istiyorum sana..
Allah'ın yaratması nasıldır?
Madde ve enerji ayrı şeylermidir?ayrı ise nasıldır?değilse evrenin özü nedir??
Allah'ın her an iş ve oluştadır ayetini nasıl anlıyorsun?
Allah yerlerin ve göklerin nurudur ayetini nasıl anlıyorsun?
Allah'ın ol demesini nasıl anlıyorsun?
Allah'ın emir ayetlerini nasıl anlıyorsunuz?
kolay gelsin..
__________________ BİLİNÇSİZ BİR ŞEKİLDE ORTAYA ÇIKAN ALIŞKANLIKLARIN BEDELİNİ HİSSİZLEŞEREK ÖDERİZ...
Bahsettigin ayeti atlamis degilim. Ayet, yaratilisin bir kismina isik tutmakta.. Ama gene de, Allah'i, evren uzerinden madde-enerjiye endekslemiyor bence.
Kuantum'a iliskin bilgim yuzeysel.. Ama kisisel yorumum soyle olabilir.
Evren durmaksizin genisliyor. Tamam bir yerde sonlanacak, yeni bir evrene donusum yapacak.
Ancak hala Big Bang oncesi net degil. Orada bir belirsizlik soz konusu.. Yani OL emri verilmis, ama emri veren bilinmiyor. Iki donusum arasinda, olmasi muhtemel surede, ne oldu henuz bilmiyoruz(nasil oldu, nasil olmadi, neden vb.)
Bilim bu yuzden kesin bilgi sunamiyor. Belirsizlik geregi, ornegin bir Dooms Day tarihi veremiyor. Verememesinin sebebi de Big bang oncesindeki durumun net olmayisi.(etmenler)
Madde/enerji yok olmayisi, simdilik kabul edilen bir gorus. Ama, ya bilim 10 sene sonra, madde sonlu derse ve ispat ederse?
Ustelik, Allah'in halen yaratiyor olmasi da onemli bir sekillendiris..
Bu konuya ışık tutabilecek celal yeniçerinin "uzay ayetleri tefsiri" diye bir kitap çalışması var . nettende indirlebiliyor. Kitaptan baya faydalandım. tavsiye ederim.
Ama dedigim gibi, tam bir netlik yok ortada, bilimsel acidan ortaya koyacagimiz.Çunku bilimsel sonuclar degisken...
--------------------
katılıyorum Değerli Sasha kardeşim,
hakikaten bilim, çok fazla güven veremiyor maalesef. bunun da esas sorumlusunun ve suçlusunun " bilim " ile ideolojilerini harmanlayıp bize o şekilde kabul ettirmeye çalışan sözde bilim adamlarıdır. ideolojilerinin vermiş olduğu gözlüklerle bilime bakmaya çalışmaları, haliyle bilim üzerinde de bir güvensizlik bulutu oluşmasına sebebiyet vermiştir.
bunların yanında bir de bilimi putlaştıran, bilim ne derse mutlaka doğrudur düşüncesinde olanlarda vardır.
bütün bunlar bilime yanlış bakışın ifrat ve tefritin, aşırı yüceltmeci veya aşırı indirgemeci insan yaklaşımlarının olumsuz sonuçlarındandır, sonuçlarıdır. insanoğlu her iyi, her güzel şeyi istismar ettiği gibi, işaret ettiğiniz doğrultuda ,maalesef bilimi de istismar etmiştir. kainat kitabı ve insan kitabını okumak, okumaya çalışmak, objektif, yalın, katışıksız, istismar etmeden, ideolojilere kurban etmeden okumak, ne kadarda elzem halbuki.
insanoğlunun kurtuluş reçetesi içinde vahiy kitabı ile beraber/ birlikte / aynı anda bu iki kitabında okunması, kıraat edilmesi ve yani yaşanması olmalıdır, bulunmalıdır kesinkes. bu üç kitap ile aynı anda entegre olması sağlanmalıdır mutlaka. işte asıl ve büyük kurtuluş budur. dünya'yı bugünkü zulumat karanlıklarından çıkarıp ,cennete çevirecek de bundan ibarettir kanaatindeyim.
Saygılarımla
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma