Yazanlarda |
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
MErhaba,
Sorguç arkadaş:
sen sözde Kuran'ı sorguluyorsun ama nedense getirdiğin eleştiriler şu bilgilerde :
1. Koskoca DİYANET !!!
2. ÇAĞRI filmi ?????????
arkadaşım kafanda şüphe varsa keselim de şüpheler gitsin diyen bir ayet mi var? velev ki burada birisi mi telaffuz etti size karşı böyle bir şey...
sana göre, muhammed peygamberin HEVA ve HEVESİNE göre yazmış olduğu kuranda ZANNIN çoğundan kaçının demiş...sen şüpheyle kafa kestiren hristiyan yapımı filmden örnek veriyorsun...GEÇ BUNLARI...
AKIL ve MANTIK çerçevesinde onlarca not yazdım bu başlık altında. onlara CEVAP ver. vermezsen samimi olmadığın ortaya çıkar...nitekim mindar da sürekli kaçıp durdu (söz verdiği halde inceleyeceğine)
incelemek demek sizin yaptığını gibi DİDİK DİDİK etmektir...ama notlar orada duruyor, nedense itiraz yok, ispat yok, KÖRÜ KÖRÜNE inkar var... bu durumun KÖRÜ KÖRÜNE BİAT/İMAN etmekten hiç bir farkı yok...
kaldı ki, aynı muhammed peygamber, koyun olmayın diyor etrafındakilere...RAina demeyin...unzurna deyin....çocukların gözetilmesi gibi...çocuk olduğumuzu kabul etmediğimiz her zaman kaybederiz...ya bir çobana koyun oluruz, ya da kurda yem...
selam olsun....
|
Yukarı dön |
|
|
mursel Newbie
Katılma Tarihi: 29 ekim 2005 Gönderilenler: 25
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
ilk vaktim olduğunda bu konuyu büyük oranda aydınlığa kavuşturacak yazıyı koyacağım buraya bu konunun aydınlığa kavuşması için uzun bir zamana ihtiyaç olduğundan çoğumuzunda buna vakti ve bilgisi yetersiz olduğundan yazıyı hazır olarak arayıp en sonundada buldum gerçekten çok aydınlatıcı bir yazı yalnız kopyala yapıştır olmadı ilgili formun ilgili sayfası tümüyle kopyalandığı için düzenlemem gerekiyor :) yazı çok çok uzun inşallah üşenmeden hep birlikte sonuna kadar dikketle okuruz . saygılarımla.
|
Yukarı dön |
|
|
mursel Newbie
Katılma Tarihi: 29 ekim 2005 Gönderilenler: 25
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
< http-equiv="CONTENT-" content="text/; charset=utf-8">< name="GENERATOR" content="OpenOffice.org 3.2 (Win32)">< style ="text/css">
BUYRUN BÖLÜM 1 Ateist diyor ki: Sual: Kur'anın
bazı âyetleri niye çelişkilidir? CEVAP Bir karıncayı
yaratmaktan aciz birinin, kâinatı bir nizam
içinde yaratan ve devam ettiren Yaratıcıya böyle söylemesi ne
kadar ahmaklıktır. Bu koca kâinatı görüyorlar da, bunun bir
yaratıcısının bulunduğunu kabul etmiyorlar. Allah'ın
kelamında tenakuz [çelişki] olmaz. Cenab-ı Allah buyuruyor
ki: (Eğer o [Kur'an-ı kerim] Allah'tan başkası tarafından
[gelmiş] olsaydı, elbette onda tutarsız [uyumsuz] çok şey
bulunurdu.) [Nisa 82] Eshab-ı kiramdan birkaç zat, bir âyet-i
kerime üzerinde farklı yorumlar yaparken, Resulullah efendimiz
çıkageldi ve buyurdu ki: (Sizden önceki ümmetler, Allah'ın
gönderdiği kitabı yanlış yorumladıkları için helak olmuştur.
Bu Kur'anın bir kısmı, diğer bir kısmına zıt değildir.
Anlayamadığınız yerleri bilenlerden sorun!) [İ. Ahmed] Peygamber
efendimiz, kimseden bir şey öğrenmemiş, hiç yazı yazmamış
iken ve geçmişlerden ve etraftakilerden haberi olmayan insanlar
arasında hasıl olmuş iken, Tevrat'ta ve İncil'de ve bütün başka
kitaplarda yazılı şeyleri bildirdi. Geçmişlerin hâllerinden
haber verdi. Her dinden, her meslekten ileri gelenlerin hepsini
hüccet ve burhanlar ile susturdu. En büyük mucize olarak Kur'an-ı
kerimi ortaya koydu. Allahü teâlâ, Resulüne buyuruyor ki: (Sen
[Kur'an gelmeden] önce bir kitap okumuş ve elinle onu yazmış
değildin. Eğer öyle olsaydı müşrikler, [Kur'anı başkasından
öğrenmiş veya önceki semavi kitaplardan almış] derler ve
[Yahudiler de, Onun vasfı Tevrat'ta ümmidir, bu ise ümmi değil
diye] şüpheye düşerlerdi.) [Ankebut 48] Kur'an-ı kerimde
çelişki yoktur ve olamaz. Kur'an-ı kerim, her cahilin kolayca
anlayacağı basit bir kitap değildir. Kur'an-ı kerimin tercümesini
okuyup da, hüküm çıkarmaya çalışmak çok yanlış olur. Ateist
diyor ki: Sual: “Kur’an çelişkilerle doludur, Allah kelamı
olsa, bir yerde ben, bir yerde biz, bir yerde o diye söylemez.
Mesela Fatiha’da alemlerin rabbi diye üçüncü şahıs olarak
söylüyor.” CEVAP Bu ateistin ifadeleri, din düşmanlığının
yanında, kendi cahilliğini sergilemektedir. Fatiha bir duadır.
Müminlerin nasıl dua etmesi gerektiği bildirilmektedir. Meali
şöyledir: Âlemlerin rabbi, ceza gününün tek sahibi, rahman
ve rahim olan Allah’a hamd olsun. Ey rabbimiz, sana kulluk eder ve
yalnız senden yardım dileriz. Bizi nimet verdiğin kimselerin doğru
yoluna ilet, gazaba uğrayanlarla sapıtanların yolundan uzak
tut. Kur’anda ben, biz, o gibi ifadelerin kullanılışı
hakkında İsmail Hakkı Bursevi hazretleri buyuruyor ki: Sultanların
dört türlü konuşma tarzı vardır: 1- Ben yaptım der. 2-
Biz yaptık der. 3- Kendinden bahsetmeden (Şunlar emredildi) der.
4- Yalnız unvanı ile (Sultanınız size şunu emretti, şunlar
size yasak kılındı) der. Üçüncü şahıs olarak, o diye de
bildirir. Allahü teâlânın, bazen ben, bazen biz demesi, halkın
aşina olduğu sultanlara mahsus bir hitap tarzıdır. O, sultanlar
sultanıdır. Yukarıdaki gibi dört tarzla da hitap etmiştir.
Kur’an-ı kerimden üçer örnek verelim: 1- Ben dediğine
örnekler: Ben tevbe edenin tevbesini kabul ederim. (Bekara 160)
|
Yukarı dön |
|
|
mursel Newbie
Katılma Tarihi: 29 ekim 2005 Gönderilenler: 25
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
BÖLÜM 2 < http-equiv="CONTENT-" content="text/; charset=utf-8">< name="GENERATOR" content="OpenOffice.org 3.2 (Win32)">< style ="text/css">
Ateist diyor ki: Sual: Aşağıdaki ilk âyette Hıristiyanların
İsa'yı Rab olarak kabul ettikleri açıkça belirtilmektedir.
İkinci âyet ise tapılanların da Cehennemde ebedi olarak
kalacakları ifade olunur. Bu anlatımla Kur’an, tapılan konumunda
olmasından dolayı, Siz ve Allah'ın dışında taptığınız
şeyler Cehennem yakıtısınız diyerek, İsa'yı da farkında
olmadan Cehenneme koymuyor mu? Onlar Allah'ı bırakıp
hahamlarını, papazlarını ve Meryem oğlu Mesih'i rableri olarak
kabul ettiler. Oysa tek Tanrı'dan başkasına kulluk etmemekle
emrolunmuşlardı. Ondan başka tanrı yoktur. Allah, koştukları
eşlerden münezzehtir. (Tevbe 31) Siz ve taptıklarınız,
Cehennemin yakıtısınız; oraya gireceksiniz. Eğer onlar ilâh
olsalardı, oraya girmezlerdi. Hepsi [tapanlar da, tapılanlar da]
orada temelli kalacaktır. (Enbiya 98,99) CEVAP Bu, Arapça’yı
iyi bilmemekten kaynaklanan bir sorudur. Arapça'da hayvan ve
cansızlara hitap şekli farklıdır. Âyet-i kerimede "ve ma
ta'büdüne" deniyor. "ma" edatı Arapça’da
akılsızlar için kullanılır, yani; taptığınız putlar
demektir. Burada "ve men ta'büdüne" denmiyor, öyle
denseydi, böyle bir sual sorulabilirdi. Burada akıllılar için
kullanılan "men" edatı kullanılmadığı için,
Hıristiyanların taptıkları İsa aleyhisselam yahut bazı
Yahudilerin taptıkları Üzeyir aleyhisselam veya melekler
anlaşılamaz.(İmam-ı Kurtubi) Yine ateist soruyor: Sual:
Puta, taşa, heykele tapılıyor. Tapanların cezalandırılmasının
mantığı var, ama tapılanın bunda ne suçu var ki, onlar da
Cehenneme atılıyor? CEVAP Cehenneme atılan putlar, taşlar,
ceza için atılmıyor. Tapana ceza olması için atılıyor. Bunlar
ceza için yakıt oluyor. İmam-ı Kurtubi hazretleri buyuruyor
ki: İnsana sevdiği, değer verdiği, taptığı şey tarafından
ceza görmek daha ağır gelir. Puta tapmalarının boşa gittiğini
görmek, özellikle taptığıyla azap edilmesi ona daha çok acı
verir. Ne kadar güçlü ateş ki taşlar bile yakıt hâline
geliyor. (El-Câmiu lî Ahkâm’il-Kur’ân) Taş, put, yakıt
olduğu gibi, kâfir olan insan daha kolay yanar, o da yakıt olur.
İki âyet-i kerime meali şöyledir: (Yoldan çıkanlar
[kâfirler] Cehenneme odun olmuştur.) [Cin 15] (Kâfirler,
Cehennemin ateşini kuvvetlendireceklerdir.) (Kendinizi ve
ailenizi, yakıtı insan ve taş olan ateşten koruyun.) [Tahrim 6]
(Bu âyet-i kerimede de Cehennemin yakıtının taş ve insan olduğu
bildiriliyor.) Onun için hikmet ehli, (Cehennemde ateş yok,
herkes ateşini [yakıtını] kendi götürür) diyor. Bir kimse,
putu sevip ona, taptığı için put ona Cehennemde azap edecektir.
Sevdiğimiz malların zekatını vermezsek, o mallar ahirette ceza
için yakıt olacaklardır. Bir âyet-i kerime meali
şöyledir: (Altın ve gümüşü [malı, parayı] biriktirip
Allah yolunda harcamayanlara [zekatını vermeyenlere] çok acı
azabı müjdele! [Zekatı verilmeyen mallar] paralar, Cehennem
ateşinde kızdırılıp, sahiplerinin alınlarına, böğürlerine,
sırtlarına [mühür basar gibi] basılacaktır. Bu kendiniz için
biriktirdiğiniz servettir. Biriktirdiklerinizi [azabını] tadın
denilecektir.) [Tevbe 34, 35] (Parantez içindekiler, tefsirlerdeki
açıklamalardır.) İbni Mace’nin bildirdiği hadis-i şerifte,
Peygamber efendimiz, (Zekatı verilmeyen mallar, yılan olup
sahibinin boynuna dolanır) buyurduktan sonra, şu mealdeki âyet-i
kerimeyi okudu: (Allah’ın ihsan ettiği mallarda cimrilik
edenler [o malların zekatını vermeyenler], iyi
|
Yukarı dön |
|
|
mursel Newbie
Katılma Tarihi: 29 ekim 2005 Gönderilenler: 25
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
< http-equiv="CONTENT-" content="text/; charset=utf-8">< name="GENERATOR" content="OpenOffice.org 3.2 (Win32)">< style ="text/css">
BÖLÜM 3
Ateist diyor ki: Sual: Bekara suresinde önce yerin yaratıldığı,
Naziat suresinde ise göklerin önce yaratıldığı bildiriliyor. Bu
çelişki değil mi? O, yerde ne varsa hepsini sizin için
yarattı. Sonra semaya yöneldi, onu yedi kat olarak yaratıp
düzenledi. (Bekara 29) Sizi yaratmak mı daha güç, yoksa
gökyüzünü yaratmak mı, ki onu Allah bina etti. Onu yükseltti,
düzene koydu. Gecesini kararttı, gündüzünü ağarttı. Ondan
sonra da yer küreyi döşedi. Yerden suyunu ve otlağını çıkardı.
Dağları sağlam bir şekilde yerleştirdi. (Naziat
27-32) CEVAP Bekara suresinde bildirildiği gibi, önce yer
küre, sonra gökler yaratıldı. Naziat suresinde de bildirildiği
gibi otların, suların, dağların düzenlenmesi, yani yerleşime
müsait hale getirilmesi ise göklerden sonra oldu. Yani en ufak bir
çelişki yoktur. Her ilmin uzmanı olur. Tefsir ilminin uzmanları
da aynı şeyi bildiriyorlar. Bu uzmanlar diyor ki: Yer,
göklerden önce yaratıldı. Fakat henüz yerleşime, oturmaya
müsait değildi. (İmam-ı Razî, Tefsiri Ebüssüûd ve
Medârik) Konu ile az da olsa irtibatı olan şu bilgileri de
verelim. Meal yazarlarından Hasan Basri Çantay şöyle
diyor: Müfessirler, bu âyetteki dehâ lâfzının (Allah yeri
yerleşime uygun hâle getirdi) anlamına geldiğini bildirmişlerdir.
Nitekim başta Beydavi olduğu halde müfessirler de buna ve yerin bu
yuvarlaklığına işaret etmişlerdir. Dehâ kelimesi dünyanın
oval olduğunu göstermektedir. Dahy ve dahv kelimelerinde yayıp
döşemek anlamı da vardır. Çünkü Arapça sözlüklerde
görüyoruz ki o kelimenin mekân ismi olan medhâ deve kuşunun
yumurtladığı yer demektir. Bundan mekânlık alâmetini alınca
aslı olan dahv, dahy kalır ki onun anlamı da deve kuşu yumurtası
olur. Nitekim bazı Arap ülkelerinde deve kuşu yumurtasına dahiv
denir. Ahterî sözlüğünün müellifi Mustafa bin Şemsettin o
eserinin 380. sayfasında der ki: Dahy, bir nesneyi yayıp
döşemek, Naziat suresinin 30. âyeti olan (Hakkın Vel arda ba'de
zâlike dehahâ) kavli de bundandır ki döşeyip yaydı demektir.
Deve kuşunun yumurtladığı yer de, Medha-n neâme dir. Bu lügat
dal harfinde olduğu halde orada Mim harfini ilgilendiren Medhâ’dan,
hem o âyeti zikrettikten sonra bahsetmesi kelimenin o asıldan
gelmiş olduğunun açık bir delilidir. Okyanus, Sıhâh-ı cevheri
gibi sözlüklerde Medhâ, yine aynı manâda olmak üzere,
zikredilmiştir. 968 Hicri tarihte ölen Afyonlu Mustafa bin
Şemsettin dünyânın bir deve kuşu yumurtası gibi oval olduğunu
bildirmiştir. Bunu üç asır önce açıklamıştır. Bu manâya
göre âyet-i kerîmenin meali şöyle oluyor: Cenâb-ı Hak,
göklerin kuruluşundan ve tanziminden sonra da yeri bir deve kuşu
yumurtası haline yani oval şekle getirdi. (H.B.Ç.) Bu
açıklamadan da anlaşıldığı gibi, yer küre var idi, göklerin
tanziminden sonra yer küre oval şekilde tanzim edilmiştir. Hiçbir
tenakuz olmadığını bu da göstermektedir. Ateist diyor
ki: Sual: “Kur’anda, biz insanı en güzel şekilde kusursuz
yarattık” deniyor. Sakat doğanlar olduğuna göre Kur’an yanlış
yazmıyor mu? CEVAP Allahü teâlânın yaratması iki
türlüdür. Birincisi, “Ol” der hemen o şey oluverir. İkincisi
ise sebeplerle yaratır. Bu ikisinin arasındaki farkı elbette
ateist bilemez. Her ikisini de Allahü teâlâ yarattığı halde
bunlar farklı şeylerdir. Çocuk olması için ana ve babayı sebep
kılmıştır. Ama Hazret-i İsa’yı babasız, Hazret-i Âdem’i
ise hem anasız, hem de babasız yaratmıştır. Mucize ve
kerametlerde sebepler ortadan kaldırılabilir.
|
Yukarı dön |
|
|
mursel Newbie
Katılma Tarihi: 29 ekim 2005 Gönderilenler: 25
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
< http-equiv="CONTENT-" content="text/; charset=utf-8">< name="GENERATOR" content="OpenOffice.org 3.2 (Win32)">< style ="text/css">
BÖLÜM 4
Sual: Ateist diyor ki: Bir âyette yirmi Müslüman iki yüz kişiye
bedel. Bir âyette de yüz Müslüman bin kişiye bedel. Yani bire
on. Başka bir âyette yüz Müslüman iki yüz kişiye bedel. Bu bir
çelişki değil mi? İşte âyetler: Ey Nebi, müminleri
savaşa teşvik et. Sizden sabırlı yirmi kişi, iki yüz kişiye
galip gelir. Yüz kişiniz de, bin kâfire galip gelir. Çünkü
onlar hakkı ve işin neticesini düşünmeyen anlayışsız bir
toplumdur. (Enfal 65) Allah, sizde bir zaaf olduğunu bilip,
yükünüzü şimdi hafifletti. [Bire ondan bire ikiye indirdi.] O
halde, azimli, sabırlı yüz kişiniz, iki yüz düşmana, bin
kişiniz de, Allah'ın izniyle iki bin düşmana galip gelir. Allah
sabredenlerle beraberdir. (Enfal 66) CEVAP İki âyet arasında
çelişki yoktur. Ateistin anlamayıp çelişki var sanması
anlayışsızlığından ileri geliyor. Allahü teâlâ, birinci
âyette, kâfirler için, (Çünkü onlar hakkı ve işin neticesini
düşünmeyen anlayışsız bir toplumdur) buyuruyor. Anlayışsız
olan da ne anlar ki? Önceleri müslümanların sayısı azdı;
çoğalınca Allahü teâlâ onların yüklerini hafifletti. Bire
ondan bire ikiye indirdi. Müslüman ordunun, kendisinden iki misli
çok olan düşmanla savaşabileceğini bildirdi. (Beydavi) Nitekim
Bedir savaşında, üç yüz küsur Müslüman, atlı, silahlı,
malzeme ve mühimmat bakımından çok üstün olan binden fazla
düşmana galip gelmiştir. Bir âyet-i kerime meali: (Allah’ın
izni ile, ne kadar küçük topluluk, büyük topluluğa galip
gelmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir.) [Bekara 249] Sual:
Âyet-el kürsi’de, (Allah’ın kürsüsü) olduğu bildiriliyor.
Bunun anlamı nedir? CEVAP O âyetin meali şöyledir: (Göklerde
ve yerde ne varsa hepsi Onundur. Onun izni olmadan kim şefaat
edebilir? Onların [kulların] geçmişte ne işlediklerini ve
gelecekte ne işleyeceklerini bilir. Kullar ise, Onun dilediği
kadarından başka, ilminden hiç bir şey kavrayamazlar. Onun
kürsüsü [saltanatı, kudreti] gökleri ve yeri kapladı. Gökleri
ve yeri korumak, gözetmek, Ona hiç zorluk vermez. O, çok yüce ve
çok büyüktür.) [Bekara 255] Âyetin devamında, (Gökleri,
yeri koruyup gözetmek ona zorluk, ağırlık vermez) buyuruluyor.
Demek ki kürsi, bu işi koruyup gözetme kudretidir. Yani onun
saltanatı, gücü, kudreti demektir. Sual: Kur’anda, (Oraya
yani Kâbe’ye giren emniyette olur) deniyor. Abdullah bin Zübeyr,
Kâbe’nin içinde enkaz altında kalarak öldü. Bu apaçık bir
çelişki değil mi? CEVAP Abdullah bin Zübeyr, Kâbe içinde
enkaz altında ölmedi. Haccac tarafından şehid edildi. Ölmüş
olsa da fark etmez. (Oraya giren güvende olur) demek, (Oraya girene
güven verin) demektir. Böyle âyet-i kerimeler çoktur. Mesela şu
âyet-i kerimeye benzer: (Hacda kadına yaklaşmak, günah işlemek
ve kavga etmek yoktur.) [Bekara 197] Bu ise, (Hanımınıza
yaklaşmayın, günah işlemeyin ve kavga etmeyin) demektir. (Benim
evime giren güven altındadır) diyen bir kimse, bu sözüyle, sözü
geçtiği kimselere; (Bundan vazgeçin, ona ilişmeyin. Ben ona eman
verdim ve siz de dokunmayın) demek olduğu gibi, işte Allahü
teâlânın, (Oraya giren emin olur) emri de böyledir. Peygamber
efendimiz Mekke’yi fethederken buyurdu ki: (Ebu Süfyan’ın
evine giren emin olur, öldürülmekten kurtulur.) [Müslim] Hazret-i
Ebu Süfyan, Mekke’ye gidip müşrikleri İslam’a davet etti.
İslam ordusunun, şehre girmek üzere olduğunu haber verdi.
(Müslüman olanlar ve benim evimle Mescid-i harama sığınanlar
hariç, herkes kılıçtan geçirilecektir) dedi. Bu iki yere
|
Yukarı dön |
|
|
mursel Newbie
Katılma Tarihi: 29 ekim 2005 Gönderilenler: 25
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
BÖLÜM 5 Bu iki yere
sığınanlar kurtuldu. Ama diyelim, biri çıksa, Kâbe’ye gireni de, Ebu
Süfyan hazretlerinin evine gireni de öldürse, Resulullahın sözünde
çelişki mi olur? Bu söz, biz oraya gireni öldürmeyiz demektir.
Bu âyet-i kerimde de, (Oraya giren öldürülmez, emin olur)
deniyor. Yani söz dinleyen Müslümanlar oraya gireni öldürmez demektir.
Orada kendisi ölebilir veya zalimin birisi oraya sığınanı öldürebilir.
Bunlar farklı şeyledir. Âyet-i kerimelerde çelişki aramak güneşi
balçıkla sıvamaya kalkmaya benzer.
İblis melek mi, cin mi?
Sual: Kehf suresi 50. âyette, İblis'in hem melek, hem de cin
olduğu yazıyor. Bu nasıl mümkün oluyor?
CEVAP
Dediğiniz gibi yazmıyor, bunu siz uyduruyorsunuz. O âyet-i
kerimenin meali şöyledir:
(Meleklere, Adem'e secde edin demiştik. İblis’ten başka hepsi
secde etmişti. O, cinlerden idi. Rabbinin emrini dışına çıktı. Ey
insanoğulları! Siz Beni bırakıp onu ve soyunu dost mu ediniyorsunuz?
Halbuki onlar size düşmandır. Kendilerine yazık edenler için bu ne kötü
mübadeledir, takastır.) [Kehf 50]
Ateşten yaratılan İblis, nurdan yaratılan melekler arasında idi, onlara
hocalık yapıyordu. Melekler topluluğunda olduğu için, (Bu
topluluğa, secde edin emri verdik, cin taifesinden olan İblis, secde
etmedi) deniyor.
Zalimler ve hidayet
Sual: Maide suresi 51. âyetinde, (Şüphesiz Allah,
zalimler topluluğuna hidayet vermez) deniyor. Taif, zalimler
topluluğu idi, çünkü peygamberi taşlamışlardı. Fakat Allah onlara
hidayet verdi. Bu âyet ile bu olay tezat değil mi?
CEVAP
Zalimler topluluğuna, zulümleri devam ederken hidayet vermez,
ama, zulmü bırakınca zalim olmaktan kurtulur. Bir ateist de, bu haliyle
Cehennemlik iken, iman ederse Cennetlik olur. Bunun tezatlıkla ne
alakası var ki? Zulmü bıraktılar, tevbe ettiler, taşladığımıza pişman
olduk dediler, af dilediler ve Müslüman olmakla şereflendiler. Bir
ateist de, yıllarca Allah’a karşı takındığı tavrı bırakırsa, iman
ederse, o da temiz bir Müslüman olur.
Akraba evliliği
Sual: Ahzab suresi 50. âyette, peygambere, kuzenleri ile
evlenmenin helal kılındığı bildiriliyor. Halbuki bilim, akraba
evliliğine karşı çıkıyor. Kur'an ile bilim çatışıyor mu?
CEVAP
Günümüzde de, akraba evliliği yapılıyor ama, onlardan sakat
doğanlara çok az rastlanıyor. Akraba olmadığı halde de, sakat doğanlar
oluyor. O zaman, yabancı ile de, evlenmek bilimle çatışıyor denmez.
Dinimizde, kuzen ile evlenmek tenzihen mekruhtur. İhya’da
bildirilen hadis-i şerifte, (Kuzenlerle, evlenince çocukları
zayıf, hastalıklı olabilir) buyuruluyor. Demek ki, Peygamber
efendimiz de bunu tavsiye etmiyor. Allahü teâlâ ona helal kılmışsa, kim
ne diyebilir ki? Kanunu koyan odur. Âdem aleyhisselam zamanında da,
farklı emirler bildirmişti. Niye böyle emrediyorsun demeye, kimin hakkı
olur ki?
Sünnet olmak
Sual: Sünnet olmak, hakkında hadis var mıdır?
CEVAP
Evet, vardır. Bir hadis-i şerif şöyledir:
(Fıtri sünnet beştir: Sünnet olmak, kasıkları temizlemek, tırnak
kesmek, koltuk altını temizlemek ve bıyık kesmek.) [Buhari]
Kadınları dövmek
Sual: Allah, Kur’anda, niye (kadınları dövün)
diyor ki?
CEVAP
Bir karıncayı hatta bir buğday tanesini yaratmaktan aciz insan,
kâinatı yaradan yüce rabbimizin emrini hangi hakla sorgulayabilir ki?
Âyetin bir kısmını değil tamamını almak gerekir. Siz üzüm yemek değil,
bağcıyı dövmek için âyetleri eksik alıyorsunuz.
Bu âyet-i kerimenin meali şöyledir:
(Erkekler, kadınlar üzerine hakimdir [aile reisidir.]
Çünkü, Allahü teâlâ, bazı kullarını, bazı hususlarda bazısından üstün
yaratmıştır. Hem de, erkekler, kendi mallarını, onlar için sarf ederler.
Kadınların iyileri, Allahü teâlâya itaat eder ve kocalarının haklarını
gözetirler. Kocaları hazır olmadıkları zaman, onların namuslarını ve
mallarını, Allah’ın yardımı ile korurlar. Hıyanet etmesinden korktuğunuz
kadınlara, karı koca haklarını öğretin ve tatlı sözlerle nasihat edin,
onları yatağınızdan ayırın. Yine de, uslanmaz iseler, hafif dövün!
Uslanırlarsa, onları üzecek şey yapmayın, kendilerini incitecek bahane
aramayın.) [Nisa 34]
Görülüyor ki, mala ve namusa hıyanet etmeyen kadınları dövmek değil,
onları hiçbir suretle üzmek caiz değildir. Namusa ve mala hıyanet
edenlere, her hükümet, her kanun, ağır ceza yapmaktadır. İslamiyet,
kadınlara, çok kıymet verdiği, çok acıdığı için, hain olanlarını kanun
pençesine düşürmeden önce, hafif vurmakla ıslah edilmelerinin de,
tecrübe olunmasını emretmektedir. Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Bir erkek, hanımını döverse, kıyamette onun davacısı ben
olurum.) [R.Nasıhin]
Dünya işlerindeki kusuru için, dövmek şöyle dursun, acı, sert bile
söylenmez. (S. Ebediyye)
Allah’tan başka yaratıcı yoktur
Sual: Araf suresinin 11. âyetinde, Allah biz yarattık diyor.
Birden çok ilah mı vardır?
CEVAP
Bu âyet-i kerimenin meali şöyledir:
(Sizi yarattık, sonra şekil verdik, sonra meleklere, "Adem'e
secde edin" dedik; İblis'ten başka hepsi secde etti, o secde edenlerden
olmadı.) [Araf 11]
Buradaki ve diğer âyetlerdeki yarattık, şekil verdik gibi
ifadeler için, başka yaratıcılar da var sanmak yanlıştır. Büyüklüğünü,
her şeye malik, hakim olduğunu bildirmek için Ben yerine Biz diyor.
Mesela Resulullaha hitaben, (Biz sana Kevseri verdik)
buyurdu. Verilen şey, verenin büyüklüğüne göre kıymet ve büyüklük
kazanır. Verenin ve verilen şeyin kıymetinin büyüklüğünü bildirmek için (Biz
sana Kur'an-ı azimi verdik) de buyuruyor. (Hicr 87)
Türkçe’de bile, bir kişi, (Biz şöyle yaparız) der. Bunun çoğul ile
alakası yoktur.
Allah salevat getirir mi?
Sual: Ahzab suresi 56. âyette, Allah’ın, peygambere salavat
getirdiği yazıyor. Allah salevat getirir mi hiç?
CEVAP
O âyet-i kerimenin meali şöyledir:
(Allah ve melekleri, Peygambere salat ederler; ey müminler, siz
de, ona salat edin.) [Ahzab 56]
Salat, dua, övme, rahmet, şefaat gibi anlamlara gelir. Bu âyet-i
kerimede Allahü teâlânın, Peygamber efendimizi övdüğü, ona rahmet ettiği
bildiriliyor. Meleklerin salatı ise, ona duadır. Müminlerinki ise, onun
şefaatini talep etmektir.
Allah beddua eder mi?
Sual: Neden Allah, Kur’anda, lanet olsun, Allah
kahretsin gibi ifadeler kullanıyor?
CEVAP
Kahretmek, Arapça’da bir deyimdir. Birisini kötülemek, yani
onun çok kötü birisi olduğunu bildirmek için, Allah kahretsin denir.
Kur’an-ı kerim, o halkın lisanı ile indi. Başka türlü bildirilse
anlaşılmaz. Halkın lisanı ile yapılırsa anlaşılır. Kahretsin kelimesini,
şimdi anlaşılan gibi, helak etsin manasında anlamak yanlış olur. Allahü
teâlâ helak ederse, kim engel olabilir ki? Zaten o manada
kahrettiklerini, (filan kavmi helak ettik, yerin dibine geçirdik) diye
ayrıca defalarca bildirmektedir.
Allahü teâlâ, bir çok âyetinde, din düşmanlarına lanet etmiş, yani o
kulların rahmetten uzak olduğunu bildirmiştir. Bazıları şöyledir:
(Allah’ın lâneti, inkâr edenlerin üzerine olsun.)
[Bekara 89]
(Biz, kitapta açıkça belirttikten sonra indirdiğimiz açık
delilleri ve hidayeti gizleyenler var ya, işte onlara, hem Allah lanet
eder, hem de bütün lanet ediciler lanet eder.) [Bekara159]
(Allah inkârları yüzünden onlara [Yahudilere]
lanet etmiştir.) [Nisa 48]
(Yahudiler, Allah’ın eli sıkı dedikleri için lanet onlara.)
[Maide 64]
(Yahudiler, Üzeyr’e, Hıristiyanlar da İsa’ya Allah’ın oğlu
dediler. Daha önce kâfir olmuş kişilerin sözlerini taklit ediyorlar.
Allah onları kahretsin.) [Tevbe 30]
(Allah'ın lâneti zalimlerin üzerine olsun!) [Araf 44]
(Bozgunculara lanet olsun.) [Rad 25]
(Allah ve Resûlünü incitenlere Allah, dünyada ve ahirette lânet
etmiştir.) [Ahzab 57]
Savaşan iki Müslüman ordu
Sual: Cemel savaşında, birbirini öldüren 15 bin Müslüman şehit
mi oldu?
CEVAP
Evet, her iki taraf da şehittir. Çünkü, savaşta imanlı ölen her
Müslüman şehittir. İki Müslüman birbiri ile kavga edemez mi, savaşmaz
mı? Kur’an-ı kerimde iki Müslüman ordunun, birbiri ile savaşabilecekleri
bildirilmiştir. İki âyet-i kerime meali:
(Müminlerden iki fırka birbiriyle dövüşürse, aralarını bulun.) [Hücurat
9]
(Elbette müminler kardeştir. Öyleyse [ayrılığa düştükleri
zaman] kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah'tan korkun ki,
rahmete eresiniz..) [Hücurat 9-10]
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
yanlış anlama ama sen bunlara kanıtmı diyorsun. konu edilmeyen konular var cevaplarda üstün körü cevaplar hiç bilgilendirici bişey yok ve sorulan sorularda asıl konular değil forumda benim mindarın sorduğu örnek verdiği ayetleri nasıl cevaplıyorsunuz o önemli onunla alakalı olan çalışmanızı da bekliyorum belliki uğraşmışsınız ilginiz için teşekkür ederim ama bunlar yeterli değil gerçek konuyla alakası yok.
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
anladımki kimse korkusundan cevap veremiyor korku ne mi cehenneme gideriz korkusu bu tip korkular zaten özgür düşünmeye sorgulamaya engeldir kimse kendini kandırmasın. burdan da anlaşılmıştırki
kuranın Tanrı sözü olduğunu kuranın kendisinden başka kimse söyleyemez ve açıklayamaz.
|
Yukarı dön |
|
|
asım Uzman Uye
Katılma Tarihi: 14 agustos 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 1700
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
peki kuranda bazı ayetlerin tanrı sözü olmadığını kabul ettik diyelim...
birleri iyi veya kötü niyetle kurana bazı sözler koymuş diyelim...
bunları nasıl ayırd edeceğiz...
peygamberin kadınları ve özel hayatıyla ilgili olanlar sanırım en öncelikle kafaya takılanlar...
hacca umreye kabeye yönlendirici olanlar da şüpheli...
şunlar kesinlikle tanrı sözüdür diyebilecekleriniz hangileri mesela...
birde tanrı sözyle insan sözünü ayıran kriterlerimiz ne olacak...
eğer kuran insan sözüyse doğru da olsa uymak gerekmez mi...
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
|
Yukarı dön |
|
|
|
|