Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Katılma Tarihi: 07 ekim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 672
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Merhaba Hayrullah kardeşim,
Peygamberin hareketi kendi kişisel intiyatifinden kaynaklanmıyor.
Bu sadece ve sadece vahiy nedeniyle, yüce Allahın kendine verdiği çetin görevden kaynaklanıyor.
Hz. Muhammed kureyş te yaşayan sıradan bir insan. Aynen onlar nasıl yapıyorlarsa öyle yaşıyor. Gelenekseller onu o putperest ortama rağmen tek tanrıya inanan, asla puta tapmamış bir insan gibi anlatıyorlar. Ama Kur'an böyle demiyor. Sen daha önceden kitap nedir, iman nedir bilmezdin diyor. Şura 52.
Yani kitap bilmemesi Tevrat, İncil, Hristiyanlık, Musevilik, sabiilik vb şeyleri bilmezdin. İman bilmezdin de inancın kavminin inancıydı demek.Tabii bunu kabullenmek istemiyorlar ama Kur'anın dediği bu. ÇÜnkü hadisler yoluyla Allahın hükmüne ortak ettikleri, Kur'anın açık ayetlerine rağmen mutlak Şefaat yetkisi verdikleri kişinin Vahiy gelmeden önceki durumunun böyle olmasını kabullenemiyorlar. Bence bu tam tersine peygamberi daha yüceltir gözümde, daha inandırıcı kılar herşeyi.
Bazı arkadaşların Kur'an tevrattan bozma savını çürütür. Peygamberin başkalarından akıl alıp, bir şeyler oluşturduğunu örneğin Kur'anı yazdığını çürütür.
Bir de tabii biz takdir edemiyoruz ama Kur'anın büyük bir edebi eser olduğunu söylüyor Arap dili uzmanları.(ör.Neşet Çağatay) Şiir formunda, bırakın kutsal kitaplığını, Arap şiirinin şaheseri diye bahsedilen bir eser. Muallakat-ı Seba (Yedi askı) nın üzerinde, daha güzel ve daha etkileyici. Zaten zamanında halkı etkilemesi bundan. Peygamberin mucizesi diye anılması bundan.
Kırk yaşına kadar okumamış, yazmamış, şiir falan söylememiş, birinin bütün şairlere taş çıkaracak bu şiiri söylemesi.
Yoksa Hz. Muhammed kendi kafasına göre dünyayı nasıl kurtarırım diye teori çalışması yapmadı.
Ona Allahtan Vahiy yoluyla görev geldi. Gelenin Allahtan olduğunun delili de Okuduğu Vahyin edebi şaheser olması.
Bİz sana taşıması ağır bir söz yükleyeceğiz. (Müzemmil) .
Yani Allah onu seçmiş, ona ağır bir görev yüklemiş, o da bunu başarmak için büyük strese girmiş.
Hatta şimdi şu mealde bir ayet var. Bulamadım yerini ama mealen şöyle.
Kavmine söyle. Ben daha önceden böyle şeyler biliyormuydum, böyle şeyler konuşuyormuydum. Ben şiir söylüyormuydum. Bana bunları bir vahyeden var.
Şimdi yerini internette bulamadım ama var.
İşte bunları kronolojik sırada tertip edilmiş bir Kur'an mealini okudun mu daha iyi görüyorsun.
Allahın razı olmayacağı, müşrik bir ortamın yönetimine gelmek peygamberin hedefi de değil görevi de. Zaten yapılan ona sus payı vermek. Peygamberlik falan diye ortalığı karıştırdın, canımızı sıktın, gel sen de pastadan pay al da sesini kes gibi bir şey.
Ufukta mutlak iktidar gözükmüyor. Özellikle Mekke devrinde. Hatta medine devrinde Mekkelilerin ve diğer kabilellerin (Ahzap) , Hendek savaşında yenilmesine kadar hiç bir zaman mutlak iktidar, başarı ufukta gözükmüyor. İşte ne zaman Hendek savaşında müşrikler başarı gösteremiyor. Ondan sonra müslümanların sayısı artmaya başlıyor. Müslümanlar Arabistanda artık yenilmesi mümkün olmayan bir güç oluyorlar.
Ebu Leheb e gelince, peygamberin amcası, dedesi Abdulmuttalip ölünce evlatları Ticarette başarılı olamıyorlar. Kureyş kabilesinin liderliğini ticarette başarılı, daha zengin Ümeyye oğullarına kaptırıyorlar. Ümeyye oğulları da Haşimoğullarının akrabası. Ebu lehep onlarla anlaşmış. Ticaretini yürütüyor. Peygamberin , peygamberlik davasını sadece şahsi çıkarı için yürüttüğünü düşünüyor. Ümeyyelerle arası bozulacak, çıkarları zedelenecek diye ona karşı çıkıyor.
Forumda bazı arkadaşlar (mindar, didar, sorguç) bayağı sorguluyorlar. Sorgulamak iyidir. İlim sorgu ile olur. Baştan bu başlık ile ilgilenmemiştim ama sonra tümünü okudum. Bayağı sıkı şeyler tartışılmış.
Aslında bunlar Kur'an tercümelerinin onun edebi büyüklüğünü yansıtmamasından (Her edebi şaheser kendi dilinde güzel, diğer dillerde aynı havayı vermez) , insanların iniş sıralı meal okumamasından kaynaklanıyor. Geleneksel atalar dini anlatımlarının yanına karşık sure sıralı Kur'an kültürünün insanı böyle sorgulamalara itmesini çok normal buluyorum.
selamlar,
__________________ Allah Aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır.
Benim kesin kanaatim odur ki,Kur"an"ın inişide,yazıya geçirilişide,en önemlisi dizilişide vahiy"dir,vahiy iledir.
Aksini düşünenler,ya Kur"an"ı hiç farketmemiştir,ya da yeterince farketmemiştir.Benim duymaktan en çok nefret etiğim söylemlerden biri de,Kur"an"ın peygamberden sonra ve orda burda bulunan nüshaların toplanıp tasnif edildiği söylemidir.
Halbu ki,Kur"an"ı azıcık farkedebilmiş biri,Kur"an"ın bu minval üzere dizilişini yapmak,yapabilmek,bu kitabı inzal edebilmek kadar zor olduğunu anlar,idrak ederdi.
Ayrica,yazılı Kur"an"ın parça parça indirildiği de iddia edilemez.Kur"an"ın ramazan ayında indirildiği ve bu ayın müslümanlarca bayram veya Kur"an ayı olarak kutlanması istendiği de anlaşılıyor.2/185
Ben,Kur"an"ın bir bütün olarak peygambere indirildiği,ancak peygamberin onu insanlara parça parça açıkladığını iddia etsem,bana kim ve neye göre itiraz edebilir.Bana sadece hayrullah meral itiraz edebilir."Atalarımızdan böyle bir şey duymadık" diye.
Müşriklerin peygamberden,kendilerine de özel olarak bir kitap indirilmesini istemesi,(17/93) de bundan dolayı olamaz mı?
Daha önce de söyledim.Kur"an"ın kimin sözü olduğu veya vahiy olup olmadığını anlamak,ancak Kur"an"ı yeterince tanımakla mümkündür,mümkün olur diyorum.Eğer Kur"an"ı yeterince tanımaz,tanıyamazsanız,Kur"an"a yeterince itimat da edemezsiniz.Hele aklıyla inanmak isteyen kişiler,Kur"an"a kolay kolay itimat edemezler.Ben bu kişilerden rica ediyorum.Kur"an" hakkında karar vermekte acele etmesinler.Çünkü Kur"an"ın anlaşılabilmek için bu kişilere ihtiyaci var.Ve Kur"an"ı en iyi ancak bu kişiler anlayabilir.Ben,23 yıllık Kur"an okuruyum.İlk,7 yıldan sonra,Kur"an"ı,biraz olsun farketmeye başladım.Aklınıza yatmasada,Kur"an"ın kesinlikle Allah sözü ve doğru söylediğine kendinizi inandırın.Bu konuda kendi kendinize telkinde bulunun.Aklınıza uymayan,vicdanınızla çelişen ifade veya ayetlerin,mutlaka bir hikmeti olduğunu,ya da bu ayetlerin yanlış anlaşıldığını,yanlış anladığınızı düşünün.Ama bunu yaparken,Kur"an veya ayetlerini sorgulamadan kaçınmayın.Kur"an"ı ne kadar çok sorgularsanız,o kadar iyi anlarsınız.Ama Kur"an"da yanlış veya eksiklik veya bir tutarsızlık olduğunu,asla düşünmeyin.Tutarsızlığın veya eksikliğin,sizin anlayışınızda olduğunu bilin.Ben bunu defalarca tecrube ettim.
BİYOLOJİK MATERYALİZMİN TORTULARI: Son iki asrın pozitivist ,materyalist teorileri; sanayide yeni buluş ve icatların yaygınlaşması bu hareketlerin peş peşe aralıksız olarak yaşama kolaylık sürat değişim ve gelişim yolları açması, sanayi devrimini oluşturdu. Bu durum toplumlsal sınıfların çatışmasına bilhassa emek ve kapital bakımından ayrışmaları sonucunu verdi. Bizim gibi sanayi ve sınıfları oluşmayan ülkelerde felsefi tartışma düşünce fikir bakımından ise şabloncu görüş ve anlayışların Dinsel duygu ve düşüncelerin karşısına modernizmi getirme Dinin yenik sayılması hükmünü pekiştirilme, zihinlerde kabullendirme yolu seçildi. Bu durumu zamanın önde gelen ilim adamı en veciz şekilde şöyle ifade ediyor; DİN VE İLİM KUR'AN IŞIĞINDA NASIL YAŞANIR!
İLÂHİ KANUN İKİDİR: Biri Kelâm sıfatından gelen kanundur ki, insanlığın cüz'î iradesine bağlı fiillerini tanzim eder. İkincisi, irade sıfatından gelen ve yaratılışa ait emirler olarak isimlendirilen fıtrî kanunlardır ki, bütün kâinatta geçerli olan Allah'ın kanunlarının toplamından ibarettir. Allah'ın birinci kanununa itaat ve isyan olduğu gibiikinci kanununa itaat ve isyan söz konusudur. Birinci kanunun mükafat veya cezasının çoğu Ahîrette, ikincisinin ise Dünyadadır. Meselâ, sabrın mükâfatı zaferdir. Tembelliğin cezası sefalettir. Çalışmanın mükâfatı servettir. Dayanıp sebat göstermenin mükâfatı galip gelmektir. Aklın Nuru fen ilimleridir. Vicdanın ziyası Din ilimleridir. İkisi bir araya gelip çalıştığında hakikat, gerçek; ortaya çıkar. Sadece ilim öğrenilirse hile ve şüphe, Sadece Dinî ilimler öğretilirse taassup doğar. Bu gün burada yapılan tartışmadaki durumumuzun en güzel ve veciz bir anlatımı olduğu için buraya naklettim.
Yeni Bir bakış açısıyla ilim ve Din adlı kitabın 2. Cilt sah.666'dan buraya taşıdım.
__________________ En iyi bildiğim, bilgi ; Hiç bir şey bilmediğimdir.
Kur"an"ın kimin sözü olduğu veya vahiy olup olmadığını anlamak,ancak
Kur"an"ı yeterince tanımakla mümkündür,mümkün olur diyorum.Eğer Kur"an"ı
yeterince tanımaz,tanıyamazsanız,Kur"an"a yeterince itimat da
edemezsiniz.
Hele aklıyla inanmak isteyen kişiler,Kur"an"a kolay kolay
itimat edemezler.Ben bu kişilerden rica ediyorum.Kur"an" hakkında karar
vermekte acele etmesinler.Çünkü Kur"an"ın anlaşılabilmek için bu
kişilere ihtiyaci var.Ve Kur"an"ı en iyi ancak bu kişiler
anlayabilir.Ben,23 yıllık Kur"an okuruyum.İlk,7 yıldan
sonra,Kur"an"ı,biraz olsun farketmeye başladım.Aklınıza
yatmasada,Kur"an"ın kesinlikle Allah sözü ve doğru söylediğine kendinizi
inandırın.
Bu konuda kendi kendinize telkinde bulunun.Aklınıza
uymayan,vicdanınızla çelişen ifade veya ayetlerin,mutlaka bir hikmeti
olduğunu,ya da bu ayetlerin yanlış anlaşıldığını,yanlış anladığınızı
düşünün.Ama bunu yaparken,Kur"an veya ayetlerini sorgulamadan
kaçınmayın.Kur"an"ı ne kadar çok sorgularsanız,o kadar iyi
anlarsınız.
Ama Kur"an"da yanlış veya eksiklik veya bir tutarsızlık
olduğunu,asla düşünmeyin.Tutarsızlığın veya eksikliğin,sizin
anlayışınızda olduğunu bilin.Ben bunu defalarca tecrube ettim."
Yorumcu'dan duyduğum en güzel cümleler.Sende ne cevherler var Naci Çelik usta.Bir çok yönden eleştirsem de bu yönünü çok seviyorum.
__________________ "Bir kavme olan kininiz sizi adaletten ayırmasın.."
...Ayrica,yazılı Kur"an"ın parça parça indirildiği de iddia edilemez.Kur"an"ın ramazan ayında indirildiği ve bu ayın müslümanlarca bayram veya Kur"an ayı olarak kutlanması istendiği de anlaşılıyor.2/185
Ben,Kur"an"ın bir bütün olarak peygambere indirildiği,ancak peygamberin onu insanlara parça parça açıkladığını iddia etsem,bana kim ve neye göre itiraz edebilir.Bana sadece hayrullah meral itiraz edebilir."Atalarımızdan böyle bir şey duymadık" diye... demişsiniz.
Kur'an'ın toptan indirildiğini, bundan sonra peygambere parça parça indirildiğini söyleyen ilk kişi, sahabe İbni Abbas’tır.
Ancak ben Kur'an'ın toptan indirildiği görüşüne katılmıyorum. Çünkü;
“Ve kâlellezîne keferû lev lâ nuzzile aleyhil kur’ânu, cumletenvâhideten, kezâlike li nusebbite bihî fuâdeke ve rettelnâhu tertîlen.”
Gerçeği örten nankörler/inkârcılar dediler ki: "Kur'an ona toptan, bir kerede indirilsedi ya!" Biz böyle yaptık ki, onunla senin kalbini dayanıklı kılalım. Biz onu parça parça/ayet ayet okuduk. (Furkan-32)
“Ve kur’ânen faraknâhu li takreehu alen nâsi alâ muksin ve nezzelnâhu tenzîlen.”
Onu, okunacak şeyleri toplayan bir kitap/bir Kur'an olarak, insanlara dura dura okuyasın diye kısımlara ayırıpağır ağır indirdik. (İsra-106)
Ayrıca, Kur’an’ın Ramazan Ayında veya Kadir gecesinde veya mübarek bir gecede indirilmesi Kur’an’ın belirtilen ayda veya gecede indirilmeye başlanmasını kastettiğini düşünüyorum. Çünkü, Kur’an’ın “ayda/gecede” indirilmesi ile ilgili ayetlerde edebi sanatlardan biri olan mecaz-ı mürsel kullanılmış. Yani, Kur’an’ın tamamı anılmış ama bir kısmı kastedilmiştir. Kur’an bunu birçok ayette yapıyor. Mesela 2/2, 7/2, 10/1, 12/1…
Buna göre Kur’an toptan indirilmemiş; parça parça, ayet ayet indirilmiştir.
Cebrail diye bir melek kulaktan kulağa oynar gibi gelip-gidip birşeyler mi söylüyor sizce?
Bu durumda elinde tırpan,Azrail diye bir melek ile karşılaşmayı da bekliyorsunuz? Daha çok beklersiniz...Beklersiniz derken, ikinci ölümden kurtulduğumuz anlamına gelmiyor elbet. Her insanının Şeytanıda ,Azrailide beynindedir.Yeri bellidir.
Nebiler ve Resullerin Beyninde ise ek olarak Vahiy meleği yeralır.
Peki BİLGİ nerededir? Bilginin yerini ve zamanını tarif edecek olan varmı aranızda? Havada bol miktarda Azot...Hidrojen ve Oksijen var ama SU olmuyorlar... Dileyene istediği kadar Hidrojen ve Oksijen verebilriz ama aralarında kovalent bağ kuracak bir "sultan" varmı elinizde? Bir damla Su üretebiliyormu insanoğlu Bilimin geldiği bu ileri! noktaya rağmen? Büyük bir Enerji gerekiyor Oksijene iki Hidrojen Atomunu bağlamak için. O nedenledir ki haddini bilmez insanoğlu aynı suyu kullanır milyarlarca yıldır.Döner-dolaşır aynı suyu kullanır...üzerine bir damla dahi ekleyemez.Mülkün sahibi Mülk sursinin son ayetinde duruma dikkat çekmiştir. Şimdi aynı havada ki Oksijen ve Hidrojen gibi, Vahiyde ortada duruyor. İş odur ki Onu okuyacak Alıcıya sahib olmak...Oda ancak seçilmiş olan Nebi ve Resullerde var. O nedenle KADİR Gecesi Enerji kapıları açılırda Arzda zaten mevcud olan vahyi Resul o yıl için toptan alırdı ancak olayların gelişimine göre açığa çıkardı. İhtimaller,ihtimalleri doğurur...Ancak her ihtimale göre Vahiy Beyinde açığa çıkmaya hazır ve nazırdı. Kuranda konuşan kimlerdi? Elbette meleği Ala idi...Peki meleği Ala nedir? İşte Sırrın sırrı burada yatıyor. Selam
Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür ...Metahan diye çağırmadınız ama yine geldim:)
naci abiye teşekkür ederim, beni selimiye camiini, edirnede selde 20.yy da yapılan çelik konstrüksiyon köprü yıkılmasına rağmen, iki ayağını dere yatağının dışına yapmayı taa o zamanlarda akıl etmiş olan, mimar sinan gibi atalarıma layık gördüğü için...teşekkür ederim...
itiraz etmemi sandığın konu ile ilgili olarak, hani hep söylediğin bir mesele var ya, henüz daha emekliyorsunuz, ben 23 yıldır okuyorum vs. diye...
işte o düşünceni, yani kuran'ın bir kerede indirilmiş olup da insanlara parça parça tebliğ edildiğini, küçük bir nüans farkı ile 1 sene öncesine kadar düşünmüş ve bu konuyu edip yüksele mail atarak paylaşmıştım.
aradaki nüans farkı ise şu :
parça parça tebliğ edildiğini değil de, olayların denk getirilmesine göre, muhammed peygamberin bir MODEL olarak , çevresindeki inanç, alışkanlık ve adetleri yıkması olarak YAŞATILDIĞINI düşünmüştüm. zeyd meselesini bu bakış açısı ile daha iyi kavradım. (çünkü o olay, muhammed peygamberin isteği dışında gelişiyor. ayetler çevredeki herkese anlatıldığına göre ve "zeyde hanımını yanında tut diyordun" dendiğine göre, zeydin bu durumu yalanlaması bile bu hareketin büyümesini engellerdi)
şimdiki düşüncem ise, kuran'ın bir vasıta ile indirilmediği yönünde. bu düşüncemin ayrıntılarını başka bir başlık altında detaylı olarak vermiştim. bu açıdan saffet abinin yaklaşımını yine ufak bir nüans farkı ile doğru buluyorum. fark şu, muhammed peygamber ve ailesinin putperest olduğunu düşünmüyorum. geniş çevresi putperest olabilir, hatta en yakınları bile. aralarında doğmuş ve büyümüş olması elbetteki onun ehli kitap olmayacağının delili olabilir. fakat bir meseleyi en iyi kavramanın yolu, o meselenin EN KÖTÜ boyutunu yaşamaktır/tecrübe etmek/gözlemlemektir.
muhammed peygamber hepimiz gibi iyi ve kötülerin bir arada yaşandığı bir çevrede doğdu ve büyüdü. daha sonra Allah'ın ona vermiş olduğu kavrama yeteneği ile iyi ve kötüyü NET olarak birbirinden ayırd etmeye başladı ve sonrasında MÜDAHİL olmaya başladı. işte bu noktada kuran'ın tebliği YAŞANARAK yapılmaya başlandı. kuran ise, önceki tecrüblerinden çıkarılan ZİKİR/hatırlama ve değerlendirmedir. ehli kitabın ısrarla yazılı bir şey/kitap görmek istemeleri üzerine Kuran yine muhammed peygamber döneminde yazılmaya başlandı. (beyyine süresi ve öncesinde kadir süresi ile yazdırılan şeyin daha önceki olayların sebep ve sonucuna karar veren güç tarafından belleklere gönderildiği vurgulanarak). beyyine ortaya dökülene kadar kendi kitaplarını sıkı sıkı elinde tutup, uygulamadan kaçan ehli kitaplar (bugün tüm ilahi din mensupları gibi) kıvırmaya başladılar. günümüzdeki bazı güncel meselelerin direk kayıt altına alınmamış (kuranda yazılmamış) olmasının sebebi de budur. çünkü bu olaylar o zamanın GÜNDEMİNDE yoktu. ancak insan ve sosyal hayat ile ilgili TEMEL meseleler, ebukeremin dediği gibi komposto tarifine benzer ki, bunları bütün İLAHİ kitaplarda bulmak mümkündür.
mucize meselelerine gelince, bundan çok önceleri bir başlık altında muhliskul abinin (umarım o da katılır, fiili olarak tekrar yazışmaya) bir tesbiti vardı. kavraması ve kabullenilmesi çok güç ama çok farklı bir bakış açısı. bu meseleyi hatırlatmadan önce bakış açısı ile ilgili güncel bir örnek vereyim :
"kanadada bir tepede arabalar boş vitesde rampa yukarı çıkıyormuş. yani eğimin tersine bir hareket varmış. canlı olarak tV de gösterdiler ve hayret ettim. uzun yollar sırrı çözülememiş. fakat bir japon mühendis yaptığı bir düzenek ile aslında o rampanın yukarı doğru değilde, aşağı doğru olduğunu ispatladı. sadece bakış açısından dolayı insanlar aslında aşağıya doğru eğimli olan yolu, yukarı doğru görüyorlar. yani göz yanılması. ama HERKES o şekilde görüyor, japon mühendis bile. japon ateist olduğu için, mantık çerçevesinde dünya düzeninde, nesnelerin yokuş yukarı enreji harcamadan çıkamayacaklarını KESİN olarak bildiği için bu meseleyi ÇÖZÜYOR ve bir düzenek ile İSPATLIYOR. o düzenekte de topların yokuş yukarı çıktığı görülüyor. düzeneğe başka bir açıdan bakıldığında aslında yokuş yukarı olarak görülenin, yokuş aşağı olduğu anlaşılıyor. şimdi ateist japon mühendis haklı olarak aklını kullanıp bu durumu çözüyor. fakat, ateist olduğu için bu tepedeki rampanın neden BAKIŞ AÇISI ile HER ZAMAN ters gözüktüğünü ÇÖZEMEZ. işte bu da Rahmanın dilemesi. çünkü bir çok rampa , yokuş ve iniş olarak DOĞRU görülür."
bu uzun girişten sonra muhliskul abinin mucizeler ile ilgili değişik bakış açısını hatırlatayım. "o dönemde, bu dönemde olduğu gibi bunlar bir İNANIŞ. muhammed peygamber de bu İNANIŞLARI yıkmadan, DOĞRU mesajı vermek ve toplumun geneline fayda sağlamak açısından KISSA içerisinde sonuçta DOĞRU hisse/sonuca ulaştırmak için bunları kullanmıştır /belki kendisi de inanmıştır" burada da aktarmayı yaparken, muhliskul abinin anlatmaya çalıştığına ilaveler yapmış olabilirim. kaldı ki, kendisi de bu görüşünü tekrar anlatmaya çalışsa, ilk notunda vermeye çalıştığı mesajı TAM olarak veremeyebilir. işte Kuran'ın Rahman tarafından yazdırıldığının bir delili de bu KELİMELER ve ANLATIMLAR arasındaki TUTARLILIK.
bu arada naci abiye bir önceki notunda NET olarak katıldığım tek görüşüm, kuran'ın günümüzdeki sıra ile yazdırıldığı yönünde ve Muhammed peygamber tarafından. diğer görüş kesinlikle BULANDIRMAK için ortaya atılmış bir fitnedir. (bu saplantım/putum da yıkılabilir, putlar yıkılmak için var meğer ki insanlara bir MUTLAK FAYDAYA dönüştürülmesin)
Katılma Tarihi: 07 ekim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 672
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Merhaba arkadaşlar,
Kur'anı iniş sırasında okusaydınız, Kur'anda vahyedenin yüce Allah olduğunun açık olduğunu görürdünüz. Özellikle Mekki surelerde.
Mekki sureler çok uyarıcı, tehdit edici bir dil kullanıyorlar.
Ben Kur'anın mevcut tertibinin Vahiyden kaynaklandığına inanmıyorum. Bu nasıl oldu, nasıl bir gelenek olarak böyle oldu bilmiyorum. Bir bilen vardır herhalde.
Kur'anın iniş sırasında meali iki tane var piyasada. Biri Ali Bulaç 'ın , öteki Yaşar Nuri Öztürk'ün. Ben Ali Bulaç ın kini aldım. Özellikle tercih ettiğimden değil kitapçıda o an o vardı o da bir nüsha kalmıştı. Onu da ben aldım. Ayrıca İnternette, Diyanetin sitesinde iniş sırasına göre Kur'an meali var.
Şimdi bu kitapta iniş sırasına göre göre en fazla kabul gören üç tertip var. Hz. Osman tertibi, İbn-i Abbas tertibi, Cafer üs Sadık tertibi. Bu tertiplerdeki sure sırasını bir çizelge olarak vermiş. İnanın çok bir fark yok. Sıralama neredeyse % 90 oranında uyumlu. Birinde örneğin 90. sure ötekinde ya 89 ya 92 falan böyle. En fazla üç dört oynuyor. Yani 90 lar da olan bir sure ötekinde kesinlikle 70 ler de 110 larda falan değil.
Şimdi biz elimizde ki Kur'an Hz. Osman zamanında yazılmadımı. Şİmdi ben bu konuda şüpheye düştüm. Neden. Ali BUlaç bu sıra Hz. Osman tertibidir diyor. İnternette ki diyanetin kullandığı iniş sırası da Ali Bulaç ın kullandığı tertip.
Eğer Hz. Osmanın yazıya geçirdiği Kur'an iniş sırasında ise, bugünkü Kur'anlar niye farklı sırada. Bir harfi bile değişmedi. Evet değişmedi. Çünkü her devirde bunu kontrol edebilecek yeterince hafız var. Bundan kesinlikle eminim. Ama kesinlikle Surelerin kitaba yerleştirilmeleri ile oynanmış olabilir. Belki insanlar hiç bir ayette, hiçbir surede değişiklik olmadığı için itiraz etmemişlerdir ama sanki Surelerin yerleri karıştırılarak kitap anlaşılmaz hale getirilmiş. Bu rivayetlerde yakıldığı söylenen Kur'anlar hep iniş sıralı Kur'anlar. Sanki biri Kur'anı sadece bazı uzman kişiler anlasın, halk kolay anlamasın diye böyle yapmış olabilir. Çünkü yüce Allah , Bu kitap Apaçık bir kitaptır diyor. Ama bu sırasıyla apaçık değil, sanki bilmece. Fakat iniş sırası oldu mu olay değişiyor. Gerçekten kitap çok daha anlaşılır oluyor.
Özellikle o devir için apaçık. Kur'an daki kavramlar kendi devri için açık. Örneğin zina, ri'ba, ziynet , salat , zekat gibi. Ondan sonraki devirlerde bu kavramlar biraz içi boşaltılmış, biraz çarpıtılmış, karıştırılmış gibi geliyor. Yorumlarda bir çarpıtma olduğu herkesin malumu.
Doğrusunu Allah bilir.
Buradaki arkadaşlara, özellikle Hayrullah a diyeceğim, bu fitne falan değildir. Al oku. Kur'an surelerin kronolojik iniş sırasında okununca daha bir anlaşılması kolay oluyor. Kur'an okuma daha rahat bir faaliyet oluyor.
selamlar,
__________________ Allah Aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır.
Havada bol miktarda Azot...Hidrojen ve Oksijen var ama SU olmuyorlar... Dileyene istediği kadar Hidrojen ve Oksijen verebilriz ama aralarında kovalent bağ kuracak bir "sultan" varmı elinizde? Bir damla Su üretebiliyormu insanoğlu Bilimin geldiği bu ileri! noktaya rağmen? Büyük bir Enerji gerekiyor Oksijene iki Hidrojen Atomunu bağlamak için. O nedenledir ki haddini bilmez insanoğlu aynı suyu kullanır milyarlarca yıldır.Döner-dolaşır aynı suyu kullanır...üzerine bir damla dahi ekleyemez.
Hoşgeldiniz Metehan Bey.
Yukarıda verdiğiniz örnek baştan aşağı yanlış.
Oksijen molekülü ile hidrojen moleküllerinin birleşerek su oluşturma reaksiyonu endotermik değil ekzotermiktir.
Oksijen ile hidrojeni birleştirerek su yapmak çok kolay ama çok tehlikelidir. Çünkü büyük miktarda enerji salar.
Bana teknik imkanları verirseniz bu iki molekülden su yapma "sultanı" benim elimde: Bir kibrit.
__________________ Dinin bakış açısına göre,tüm bu fantastik harikulade evren,tüm bu karmakarışık şeyler, ancak, Tanrı’nın, insanların iyi ve kötü için çabasını gözlediği bir sahnedir.. Bu sahne,bu oyun için çok büyük!
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma