Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Merhaba Abdurrahman hocam.
Eleştirinize tepkim önce çok sertti. Her halde kendimi sizin alaycı ifadelerinize kaptırdım: Alakasız... Elmalılı'nın yorumunu çarpıtmışsınız... Aklınızla bin yaşayın... Sonra gönlüm el vermedi. Size olan sevgim saygım üstün geldi. Değiştirdim.
Halbuki ben bunu yaparken aynı kelimenin içinde geçtiği başka ilgili ayetle ilişki kuruyorum. Siz ise alakasız yorumlar yapıyorsunuz.
Gerçekten alakasız mı, buyurun birlikte görelim.
(1)Ayet 10'da müminatu muhacirat, 12'de ise yalnızca müminat denip iki ayrı özneden söz ediliyor; o gerçeği göz önünde tuttum.
(2)"râina"nın anlam alanını olduğu gibi bıraktım; daraltmadım.
Allah ma'rufu emrediyor derken, Allah halkın örfünü mü emrediyor!
Gerçeği görmeye çalıştım. Allah’ın emrettiği ma’ruf, tamam. Artı, bir de insanların "örf"ü var. Örneğin hurma ağaçlarının aşılanması o örfün konusudur.
Siz Elmalılı'nın da yorumunu çarpıtmışsınız.
Benim işaret ettiğim hata sizin, "râina"yı sözlerle oynayan yahudilere indirgeyip anlamca daraltmanız idi. Elmalılı yapmıyor onu.
Elmalılı "râina"yı o yahudilerin ötesinde dürüst sahabeler ile de ilişkilendiriyor ve anlamı geniş tutuyor.
Artı, Elmalılı konumuz olan kelimeleri tanımlayıp "ilmü'r-riaye = siyaset yani yönetim ilmidir" diyor. Bunu göz önüne aldım. Anladığıma göre "Bizi GÜT demeyin; GÖR deyin!" buyruğundaki GÜT ve GÖR fiilleri birbirine seçenektir.
Güdülmeye layık görülenler davar olurlar; kendilerine yönetimde söz hakkı verilenler ise insan.
Elmamalılı "... bekle/müsade buyur ki anlayalım!" diyor. siz de bundan halkın kendi kendini yönetimini çıkardınız!
"UNZUR"UN "bekle/müsade buyur!"un çok daha ötesinde bir anlamı var: GÖRENLER etliye sütlüye karışmadan trene bakar gibi bakmazlar; orta yerdeki sorunla ilgilenirler ve GÖRÜLENLERE söz hakkı tanırlar. Bakınız, 37:102. (نطر fiili için tıklayın: فانظر)
Mümtehine 12, 9 ile bağlantılı olarak mühacir kadınların Resul'e biatlerinden söz ediyor.
O biatı muhacir kadınlarla sınırlamak anlamca daraltırdı. İlahî anlamı olduğu gibi bıraktım; haddimi aşmadım.
Şuna dikkat ettim:
10’daki müminelerin muhacirliği kesin çünkü müminatu muhacirat diye tanıtılıyorlar. 12’dekilerin muhacirliği ise kesin değil; onlar yalnızca müminat. MÜMİNAT anlamca "müminatu muhacirat"tan elbet daha geniştir.
Resul'e isyan edilemez diyorsunuz.. Neden isyan edilemez? İayan ederlerse biatleri geçersiz olur, din dışına çıkmış sayılacaklar ve onlara uygulanacak yaptırım da değişecektir.
BİAT Allah'ın "elçi"si ile sınırlı değil. Allah, Muhammed’e yönetimde inanırlarla şûra ve biat yoluyla ilişki kurmasını emrettiğine göre (Prof Dr Şaban Ali Düzgün) inananların "emîr"ine de biat edilir. İki biat arasındaki farkı göz önünde bulundurdum.
Aklınızla bin yaşayın! Siz buradan emire isyan hakkını da çıkarıyorsunuz. Uzaktan yakından alakasızdır bu çıkarımınız.
Allah belli bir alanda "isyan edilemiyeceği"inden söz edip dururken o alanın dışında isyan ve itiraz hakkı nasıl olmaz?
FE LÂ YA’SÎNEKE: sana isyan etmiyeceklerine
FÎ MA’RÛF: ma'rûfta.
Bunun anlamı:
emîrin yapmakta olduğu işlerin
ilahen makbul olmaması düşünülemiyeceği gibi o konuda elçiye itiraz ve isyan da düşünülemez. Elçiye itiraz Allah'a itirazdır. Onu tartışmıyoruz.
emîrin yapmakta olduğu işlerin
inananlarca makbul olması durumunda da isyan hakkından dem vurulamaz; isyan edenler cezalanır.
Ama
(elçinin değil de) emîrin yapmakta olduğu işlerin
inananlarca makbul olmaması durumunda itiraz ve isyan hakkı doğar.
Yoksa Allah "ma'rûfta da gayri ma'rûfta da sana isyan etmiyeceklerine..." derdi.
Emîr, Allah’ı değil yönetimi temsil eder. Yönetilenlerin yönetime itiraz etme hakları vardır, eğer o yönetilenler bir "râi"nin davarları değil de bir ülkenin insanları iseler.
Bakara 104:
"Bizi GÜT!" demeyin, bizi GÖR!" deyin (La takûlû RÂİNA ve kul UNZURNA)!
Sevgi ile,
Hasan Akçay
__________________ hasanakcay.net
allahindini.net
|