Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Katılma Tarihi: 05 nisan 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 113
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
koca yusuf rumuzlu arkadaş yine kopyala yapıştır metoduyla esip gürlemiş.yazısındada yaşar nuri,süleyman ateş,m.esed,zekeriya beyaz gibi isimleri eleştirerek dinde reformcuymuşuz gibi bize atıflarda bulunmuş.bu sitede bu insanları lider yada önder kabul eden ve methiyeler düzen kimse yok.süleyman ateş reankarnasyonu savunuyormuş.o mesele süleymen ateşin şahsını bağlar.bu siteyi incelediğinde reankarnasyon saçmalığını inceleyen yazılarıda bulacaksın.dinde reform isteyende yok.çünkü islam dini başlı başına reformist bir dindir,onun içindirki tüm çağları kapsar,bütün milletlere hitap eder.burada islam dininin emir ve yasaklarını çağımıza göre tekrar dizayn edelim diyen kimse yok koca yusuf.bizler islamın emir ve yasaklarını kendi siyasi ve şahsi menfaatlerine alet edip din ticareti yapanların elinden kurtarıp kurandaki emir ve yasaklarını tam olarak hayatımıza pratize etme gayretindeyiz.bunun adıda reform değil,tekrar kuranın özüne dönüş hareketidir.
NİSA-65.Ama hayır, Rabbine andolsun ki onlar, [ey peygamber], aralarında anlaşmazlığa düştükleri her konuda seni hakem yapmadıkça ve sonra da senin kararına kalplerinde hiçbir burukluk duymaksızın tam bir teslimiyetle tâbi olmadıkça, [gerçekten] inanmış olmazlar.
AÇIKLAMA. Bu ayet, Hz. Peygamber'in, Allah'tan aldığı vahiy ile Kur'an mesajını yaşanılır kılmak ve müminlerin onu pratik durumlara uygulayabilmelerini sağlamak amacıyla verdiği emirlere her Müslümanın teslim olması yükümlülüğünü tereddütsüz bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu emir ve talimatlar, Peygamber Muhammed (s)'in sünneti (yani, "metodu") olarak tanımlanan kavramı oluştururlar ve (her türlü şüphe ihtimalinden uzak bir kesinlik taşıdıkları takdirde) Kur'an ile birlikte tam bir hukukî bağlayıcılık taşırlar
Bazı insanlar derki bizim amacımız dinde reform değil "KUR,AN"a
dönüş "öze" hareketidir? iyi peki KUR,AN a dönüş hareketinde bize KUR,AN ı meal,tefsir, vede içtihad,tecdid i kim yapacak gelmiş geçmiş İslam alimlerini yok sayaraktan birde en önemlisi bu "DİNİN BİR PEYGAMBERİ VAR H.z. MUHAMMED ONUN SÜNNETİ NE OLACAK" yoksa "öze" ? dönüşçüler kendileri 21. yüz yıla ait modern zamanlar "SÜNNETİ" vede içtihadlarımı yapacaklar insanları hepten saf yerine koymayın inandığınız gibi yaşayın ve inandığı gibi yaşayanlara da öyle kendinden menkul sakat mantık ürünü fikirlerinizi dayatmayın hangi ehli sünnet vel cemaat alimi derki veya demişki "KUR,AN"ı örnek almayın kişileri örnek alın insan biraz insaflı olur "İSLAM DOLAYISI İLE MÜSLÜMAN EVVELA KUR,AN,SONRA SÜNNET,HADİS,KIYAS,İCMA DER" uzun lafın kısası kimki dini ticarete,siyasete,hurafeye,alet ederse kendi kaybeder evvela siz kendi "öze" dönüşçülerinizi bir test edin bakalım nerede ne söylemişler nasıl yaşamışlar KUR,AN ı yorumları nasıldır NAMAZ, HAC, ABDEST,TESETTÜR,FAİZ, İÇKİ,ZİNA,YALAN hakkındaki görüşleri nedir diye birde kendinizi yani "NEFSİNİZİ" kontrol edin.
Katılma Tarihi: 30 nisan 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 1235
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
selam muta
Kardeş kuran eksenli düşünce kuran eksenli din diye yola çıkan bizler elbette sünnet hadis kıyas icma vs hepsinden haberdarız.Bu haberdarlığa rağmen sadece kuran diyoruz.Bizlere tekrar tekrar sünnet hadis vs ye çağrıda bulunmanız bu saatten sonra fayda etmez boşuna emek harcamayın isterseniz.Hadislerin tesfirlerin kuranı anlamakta gereksizliğini kuranın kendi kendini tesfir eden açık bir kitap olduğunu,herkesin okuyup onu anlamsı gerektiğini söylüyoruz.Gelmiş geçmiş din alimlerini hiçe saymayın demişsiniz Peki neden varsayalım ?Onlarda aynı kuranı okuyup alim olmadılarmı ona göre amel etmediler mi?Bırakında herkes aklının yettiği kadar kuranı okuyup anlasınlar başkalarının aklının erdiğiyle amel etmesinler.
__________________ O, yaratıp şekillendiren, âhenk veren ve düzene koyandır
selamün aleyküm, cümleten, Maide 41 41 – Ey Peygamber! Kalpleri iman etmediği halde ağızlarıyla “iman ettik.” diyen münafıklarla, Yahudilerden kâfirlikte yarışanlar seni üzmesin.Zira onlar yalancılık etmek için dinlerler. Senin yanında olmayan bir grup hesabına casusluk için dinlerler. Kelimeleri konuldukları yerlerden çıkarıp tahrif ederler. “Size şu fetva verilirse onu kabul edin, o verilmezse onu kabul etmekten geri durun” derler.Allah birini şaşırtmak isterse, sen onun lehinde Allah’a karşı hiçbir şey yapamazsın.Onlar öyle kimselerdir ki Allah onların kalplerini arındırmak istememiştir. Onların hakkı dünyada rüsvaylık olduğu gibi, âhirette de müthiş bir cezadır. [2,75; 4,46] {KM, İşaya 29,13. Matta 15,8; Markos 7,6} *
'Yaygın tanrı kavramı çarpık' Yeniden yapılanma bir ihtiyaç olarak ortaya çıkıyorsa da, pek çok engelin varlığı da açıkça görülüyor. Hasan Onat'a göre bu engellerden bazıları şunlar: Toplumdaki yaygın tanrı kavramının çarpık olması. Din alanının eleştiri dışı tutulması. Din ve geleneğin iç içe girmesi. Geçmişin kutsallaştırılması. İslamın en son ve en mükemmel din olduğu inancının doğurduğu 'kendi kendine yeterlilik' duygusu. Din alanında bilimsel yöntemle üretilmiş doğru bilgi eksikliği. Devletin olumsuz etkisi. Güven bunalımı. İslamın dinamik bir din olduğunun kavranılamaması. Din-siyaset, din-hukuk ilişkisinin sağlıklı bir şekilde çözülememesi. Kuran'ın bir 'öğüt' olduğunun unutulması.
Önemli noktalara değinilmiş, özellikle;
Toplumdaki yaygın tanrı kavramının çarpık olması.
Din alanının eleştiri dışı tutulması.
Din ve geleneğin iç içe girmesi.
Geçmişin kutsallaştırılması.
Din alanında bilimsel yöntemle üretilmiş doğru bilgi eksikliği.
Katılma Tarihi: 09 mart 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 26
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
REFORM İLE UGRASARAK İSLAM I DEĞİŞTİRMEK İÇİN UGRASANLARA DERİZ Kİ:
İSLAM DININI ALLAH U TEALA MUHAFAZA EDECEĞİNİ KURAN DA BİLDİRMİŞTİR.
AYRICA REFORM DIYE ORTALIGI KARISIRMALARINA DA:
İSLAM IN REFORMA İHTİYACI YOKTUR.ZAMAN DEĞİŞMİŞ ASIR BAŞKALAŞMIŞ DIYORLAR.BİZDE DERİZ Kİ:
ÖLÜM DEĞİŞMEMİŞTİR.HER İNSAN ÖLÜYOR VE DUNYADAN AYRILIYOR.ÖLÜME DE REFORM UYGULAYIN O ZAMAN...ÖLEN İNSANA HERKES KABIR KAPISINA KADAR ARKADASLIK EDIYOR
BOYLE DİVANE CE REFORMU SAVUNANLARIN HALINE ACIMAK LAZIM...BU İNSANLAR YILLARCA OKUMUŞLAR AMA...YAZIK...
DİNSİZ İLİM KÖR, İLİMSİZ DİN TOPALDIR...
İSLAM YEGANE BİR DİNDİR VE ZAMANA DEĞİL İNSAN İNMİŞTİR.NİTEKİM İNSAN AYNI İNSANDIR...DEĞİŞMEMİŞTİR
Katılma Tarihi: 16 haziran 2006 Gönderilenler: 751
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
........ Dil de irade gibi insana verilen ilahi bir özelliktir.
Tıpkı iradesiyle Tanrısı arasındaki ahidle ilgili göstereceği sınav gibi dil
içinde de büyük bir sınavın gerilim, yaratıcılık, dinamizm ve ve diyalektiği
söz konusudur.
Bir yönüyle insana sunulmuş ve iradesini gösterebileceği bu alan aynı
zamanda insanı kuşatan bir hapishane ve zindandır.
Dil ve dil içinde oluşturulan anlam sistemleri insanın birbirine geçiş
yapabildiği ve içinde yaratıcı iradesini gösterebildiği ama topyekün
içinden çıkamadığı çok odalı bir zindandır, bir hapishanedir dil insan için.
Bu hapishane içinde ürettiği ve idrak ettiği her şey kelimelerden ibarettir.
Bu yönüyle din ve tanrı da dilin içinde, dile hapsolmuştur.
Bu zindan içerisinde her insan kendi tanrısını ve bu tanrıya uygun dini
üretir.
Dil düşünceyi (ve dini) hapsetmiştir. .............
----------------------------------
........ Mensubu bulunduğumuz din ve ümmeti olduğumuz peygambere
sırf mensubiyeimizden dolayı hakikati temsil ettiğimiz ve cennete mutlaka
gireceğimiz düşüncesinin beslediği din anlayışı Kur’an’ı örten,
perdeleyen, artıran ve eksilten diğer bir paradigmadır.
Bu mensubiyet asabiyeti kendi içinde bir sınır çizmekde ve diğer insan
topluluklarıyla ilişkilerini bu asabiyet üzerinden belirlenmekdedir.
‘’müslümanlık’’ kavramı insanlar için belli bir tarihsel süreçten sonra dini
bir mensubiyetten ziyade bir dayanışma kimliğine, dini uygulamalar ve
semboller birer mensubiyet işaretine ve sınırına dönüşmüştür.
Bu durumda ‘’müslümanlığın’’ nerede, ne zaman dinin hakikatini temsil
ettiği ve ya mensubiyeti ve dayanışma kimliğini ifade ettiği birbirine
karışmaktadır.
Müslüman sınırlarının ötesinde kalanlar açısından da bu durumu
besleyen, güçlendiren bir algılama biçimi paralel olarak gelişir.
.................
Vahyin anlaşılmasında dil ve paradigma sorunları
Cemil Polat - 25 Agu 2008
Endonezya’da, 11 Eylül 2001 saldırılarından 8 ay önce bir grup
Müslüman aydın biraraya gelerek, tutucu İslami akımlara karşı ilerici
bir alternatif oluşturmak için, Liberal İslam İletişim Ağı’nı
oluşturdular. Christiane Schrott bu girişimi tanıtıyor.
Ulil Abshar-Abdalla
1998 yılında diktatör Suharto’nun geri çekilmesinin ardından gelişmeye
başlayan demokrasiyle birlikte dünyanın en büyük Müslüman nüfusuna
sahip ülkesi Endonezya’da düşünce özgürlüğü de yeniden oluştu. Her iyi
olgunun bir de kötü yanı olduğunu, radikal Müslüman azınlığın düşünce
özgürlüğüne kavuştuktan sonra tüm gücüyle sesini duyurmaya başlaması
açıkça gösterdi.
Liberal İslam İletişim Ağı’nın Koordinatörü
Ulil Abşar-Abdullah, liberal bir İslam Organizasyonu konusunu uzun süre
tartıştıklarını belirtiyor. Abşar-Abdullah: "Reform sürecinin ardından,
Endonezya’daki radikal İslam’ın canlanmaya başladığını gördük. Harekete
geçmenin zamanı gelmişti."
Liberal Müslümanlar’ın oluşturduğu
hareket nisbeten küçük olmakla birlikte, oldukça etkili ve muhafazakar
Müslümanlar tarafından son derece aykırı olarak görülüyor.
Organizasyonu oluşturanların tümü din okullarına gitmiş, daha sonra
üniversitede İslam bilimleri öğrenimi görmüş kişiler. Endonezya’da
genellikle muhafazakar olmayan üniversitelerde, ilahiyat ve hayatın
gerçeklerine ilişkin yepyeni bir dünya keşfetmişler.
Endonezya İslamını muhafaza etmek
Liberal
İslam İletişim Ağı, İslam’ın harfiyen yorumlanmasına karşı. Genç
Müslüman aydınlar, Kuran’ın harfi harfine tesfir edilmesinin, İslam’ı
öldürdüğü kanısındalar ve bu eğilimi kökten dincilerin en büyük sorunu
olarak görüyor, yorumlarını verimsiz, dışlayıcı ve çağdışı buluyorlar.
Endonazya’da
İslam, özellikle büyük çeşitlilik gösteren yöresel gelenekler ile eski
kültür ve dinlerin karışımı konusunda oldukça ılımlı. Ulil
Abşar-Abdullah; Endonezya’daki İslam’ın öz karakterini koruduğu ve
artan Arap İslamı eğilimini engellediği için bu bağdaştırmacılığı
olumlu karşıladığını söylüyor ve ekliyor:
"Ancak biz kesinlikle
gelenksel İslamı temsil etmiyoruz, çünkü geleneksel İslam çok
muhafazakar köklere sahip ve radikal hareketler tarafından istismar
edilmeye müsait."
Şiddete ve azınlıklara yönelik baskıya karşı
Liberal
İslam İletişim Ağı, ülkede toplam 70 milyon dolayında Müslüman’ı temsil
eden ılımlı Nahdlatul Ulema’nın (NU) ve Muhammediye Cemiyeti’nin
öğretilerini büyük ölçüde kabul ediyor. Ancak, kadınların eşit haklara
sahip olmaması gibi bazı noktaları gerici olarak nitelendirerek
eleştiriyor.
Liberal İslam hareketi, azınlıklara karşı her türlü
baskının İslam ilkelerine ters düştüğünü savunuyor, bu nedenle din ve
düşünce özgürlüğünün yanında kadın hakları için de mücadele ediyor.
Amaç, demokrasinin güçlenmesi ile sosyal yapıya sahip, adil ve insani
bir politikanın gelişmesi.
Aynı zamanda Cakarta Özgürlük
Ensitütüsü’nün Başkanı da olan Abşar-Abdullah: "Temel hedeflerimiz 11
Eylül 2001 ve Bali’deki bombalı saldırının ardından da değişmedi. Bu
olaylar bizi dehşete düşürdü ama şaşırtmadı. Böyle bir şeyin olacağını
önceden tahmin etmiş ve çalışmalarımızı ona göre yönlendirmiştik."
diyor.
"Şiddet eğilimli radikalizm tabii ki devletin adli
makamlarınca cezalandırılmalı. Ama ardındaki düşüncelere karşı
mücadele, farklı düşüncelerle olmak zorunda. Zaman zaman acı verse de,
biz bu mücadeleye giriştik."
Aydınlara idam cezası
Liberal
İslam İletişim Ağı’nın Koordinatörü, böyle bir mücadelenin ne denli acı
verici olabileceğini bizzat yaşamak zorunda kaldı. Abşar-Abdullah’ın 18
Kasım 2002’de Endonazya’nın en yüksek tirajlı günlük gazetesi Kompas’da
yayımladığı makalesi üzerine, ülkedeki aşırı muhafazakar hareket
"Halk’ın Uleması" ilerici Müslüman aydın hakkında karşı ölüm fetvası
çıkardı.
Abşar-Abdullah sözkonusu makalede, "İslam’ın hangi
öğretilerinin Arap kültürünün etkisinde olup, hangilerinin olmadığını
ayırt edecek bir İslam yorumuna ihtiyacımız var" ve "Ayrıca, Evrensel
değerler belli yaşam şartlarına, örneğin Araplar’ın, Malezyalılar’ın ya
da Orta Asyalılar’ın şartlarına uyarlanmalı. İslam’ın sadece belli bir
yerel kültürü dile getirdiği bölümleri bizim için bağlayıcı değildir"
diye yazmıştı.
Ulil, kökten dincileri ve Şeriat’a olan
bağlılıklarını yargılayan, buna karşılık dinini kendisi seçenleri
savunan yazısıyla gerçekten büyük bir toplumsal tartışma başlattı.
Makalede
şu satırlar da yer alıyordu: "İslam dini, Hıristiyanlık, Hinduizm,
Budizm, Konfüçyüsçülük, Yahudilik, Taoculuk ya da animizm inanç
biçimlerinde varolan genel bir değeri temsil etmektedir. Hatta İslami
gerçeği Marksizm’de bile bulmak mümkün olabilir."
"Artık biçime
değil, içeriğe bakıyorum. Sadece biçimselliğe hizmet eden İslami inanç
tarzları ve uygulamalarının önemi yok. Önemli olan, bunların ardında
gizlenen gerçekler."
Aşırı muhafazakar Halkın Uleması hareketi,
Abşar-Abdullah hakkında ölüm fetvası çıkardığını sonradan inkar etse
de, aydın din bilimcisi ve ailesi bugüne dek olası saldırı korkusuyla
yaşıyor.
İslam ülkelerinde dinler arası diyalog
Ama
bu korku Ulil Abşar-Abdullah ve arkadaşlarını Endonezya’daki tüm önemli
medya organlarında görüşlerini yayımlamaktan alıkoymuyor. Liberal İslam
İletişim Ağı, internette çok okunan bir sitesi yanında dine ilişkin
kitaplar da yayımlıyor.
Grup bunun yanı sıra bir dizi forum ve
radyoda her hafta açık oturum düzenliyor. Liberal İslam hareketi sadece
Müslüman ülkelerdeki liberal grupları değil, aynı zamanda başka dinleri
temsil eden organizasyonları da kapsayan bir iletişim ağı kurmuş.
Ulil,
yeni Papa seçimine ilişkin “Jakarta Post” gazetesine verdiği demeçte şu
mesajı vermişti: "Batı’nın terör saldırılarının ardından İslam
dünyasına yönelik önyargılı olumsuz yaklaşımı karşısında, dinler arası
diyalog büyük önem kazandı. Ancak bu diyalog sadece Avrupa ve ABD’nde
yoğunlaşmakla kalmamalı, aynı zamanda Müslüman ulusları da dini
hoşgörüye çağırmalı."
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
İslam deforme olmaz ki reforme edilsin. ( ZİKRİ=DİNİ=İSLAMI biz indirdik onu koruyacak Biziz )
Allah'ın dini İSLAM, Adem'den beri hıfz edilip durmuştur, rasuller onu HATIRLATMAYA gelmiştir. zaman içinde deforme olan insanların İslamdan türettikleri sahte dinciklerdir. kuran da en çok bunu eleştirir ve bunu yapanların KENDİLERİNE KİTAP VERİLENLER olduğunu ve aralarındaki HIRS-REKABET-HADDİ AŞMA- İKİTDAR savaşı yüzünden yaptıklarını söyler. ( BAKARA 213-ENAM 159-ALİ İMRAN 19 v.d. )
bence temel çözüm insanların hayatlarındaki bu sahte dincikleri reforme değil kökten silip atmaları ve sadece İSLAM'a teslim olmalarıdır. bunu başarabilecek imkanlar Adem'den beri vardır. AKIL-FITRAT-VİCDAN-TECRÜBELER ve tabiki referans noktası olarak VAHİY.
dinler felsefesini yerle bir eden BAKARA 213 böyle biter, ve bu konuda yönelenlere verilecek cevabı Al-i İmran 19 dan sonra gelen 20 de çok net bir biçimde söyletir.
reform yapmayın DESTROY yapın o sahte dincikleri ve yerine İSLAMI EKIM edin hayatlarınıza. TIPKI PEYGAMBERLERİN YAPTIĞI GİBİ. ve ARINMIŞLIĞA ULAŞIN. Allah dilerse.
selam ile.
__________________ yalnız Allah'a teslim ol ve şahitliği dosdoğru yap...
Inanc ve inanan kavramlari her ne kadar birbirine girift kavramlar gibi gorulse de, is inancin sisteme dokulmus haline geldigi zaman (Din), din de, dindar da reform gecirmelidir diye dusunuyorum.
Din'in reform gecirmesi cok zaman insanlar tarafindan, varolan kemiksi emirlerin degismesi olarak algilanir. Halbuki bahsedilen bu degil, din'e yillarin icinde dindar tarafindan eklenen ve aktarila aktarila, sanki gercekten dinin icinde yapilmasi gereken bir emir bir olus gibi gosterilen ve ogretilen bilgilerdir.
Din, bir nebze de olsa gelmis oldugumuz noktada zaten reform gecirmistir. (Uydurulan hadislerin elemine edilmesi, Kuran'in Turkce okunabilme sansinin edinilebilmesi, dinin siyasi bir rejim olarak yasanmiyor olusu gibi..)
Fakat dindar, ayni dindar olarak kaldigindan bunlarin pek fazla bir anlami kalmamakta, umuma acik her alanda dindarlarin bir kismi artik peygamberlik sifatini da gecip, tanri rolune soyunmaktadir.
Oysa arinmislik, yani Allah'a giden yolda EGO diye kavram asla yoktur.
Ancak, ego canli oldugu surece, dindar kendinden gecmekte ve halihazirda yasarken otekileri munafik, kafir ilan edebilmekte bunun otesinde de cennet veya cehennem bileti kesebilmektedir. Bu tur soylemlerin ozunde farkina varmadan veya bilincli dindarin benimsedigi ogretiler, Kuran'in bilakis ozu degil, geleneksel kulturun icinden eklenmis motiflerdir.
Bunun sebebi buyuk olcude (tesbihte hata olmazmis-yanlis anlasilmasin) suru psikolojisinin insana bir sekilde yansimasi korkusudur.
Aksi takdirde kadinin sac teli ile tahrik olacak (veya tam tersi) ne bir kadin, ne bir erkek mevcuttur.
Tahrik olacak birileri varsa, o tahrik olusu insan 6 yasindaki bir cocugun sac telinde de duyar ve yasar.Ki biz bunlara en basit sekliyle "sapik" diyoruz.
Aksi takdirde, uc vakit emredilmis namazi eda ettikten sonra, keyfe bagli olarak fazladan namaz kilmak veya Kuran okumanin bize bir zarari yoktur. Kabulu ve takdiri ise Allah'a aittir.
Bunu geleneksellestirip farzmis gibi sunmanin altinda yatan zihniyet, asirlar once peygamberin olumunden sonra inanli birliginin dagilma ihtimali korkusunu yasamis zihniyetten farkli degildir. Bu korku o devirde ve olusumda mantikli olarak kabul edilebilir.
Oysa gelmis oldugumuz asirda, Kuran arap yarimadasindan cikmis, dunyanin hemen her kosesine ulasmis durumdadir. Kuran insana hitabi ile geleneksel bakis acilarinin, korkularin aslinda ne kadar yersiz ve gereksiz oldugunu yuzlerine vursa da, bir kisim dindarlar hala bunu gorememekte veya gordukleri halde siyasi guc anlaminda bayragi elde tutmak adina dikkate almamaktadir.
Uzucudur ki, din peygamberin biraktigi, Allah'in yolladigi din degildir. Mollalarin, seyhlerin, bilgisi kendinden mechul Islam alimlerinin dini haline gelmis durumdadir.
Bunun ayirdina varmis insanlar, bu ve bu gibi zihniyetler tarafindan her daim kafirlikle, Kuran'i degistirmek istemekle tanimlanacaktir. Bu yeni birsey degildir.
Oysa gercek ve degismez olan birtek sey vardir. Kuran, ozunde kendini korur. Eklenmis veya hatayla eklenmis her turlu bilgiyi silkinip uzerinden atar. Eklenen bilgiyi kendi varligi ile yanlislar zira kitap bir sayfadan ibaret bir kitap degildir. Zira Kuran akil uzerine indirilmistir.(Tam da bu yuzden ibadet inanc bazinda akil yoksunu insanlar sorumlu degildir, sorumlu tutulmayacaktir.) Akli insandan cekip alirsaniz, elinizde bir miktar et yigini kalir.Aklimizin yonetimi kendi elimize ozgurce verilmisken, akli hocaya, haciya, mollaya teslim etmenin ne kendimize, ne dine faydasi vardir.
Insan ancak handikaplarindan siyrildigi zaman, aklin yolu birdir cunku..
Konuyu acan arkadasa ayrica tesekkur etmek isterim.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma