Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Katılma Tarihi: 03 nisan 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 8
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selam arkadaşlar,
Bu siteye yeni kayıt oldum. İşlemiş olduğunuz konular ilgimi çekti. Dinin berrraklaşması yolunda güzel gayretler sergilediğinizi gördüğümden ben de gücüm nispetinde katkıda bulunayım istedim.
Ancak yeni olduğumdan anlamadığım bir şey var. Gündeme getirdiğiniz hadis ve rivayetler tarihin hiçbir döneminde muteber kabul edilmemiş olmasına rağmen, neden aslı varmış gibi gündemde tutuluyor.
Eğer hadis ismiyle yazılmış her sözü gündeme getirecekseniz o zaman buna ömrünüz yetmez. Misal olarak, Bıharıl Envar ismiyle bir hadis külliyatı var. 128 cd. üstünde bir hacme sahip. Şimdi burada yazılanların peygamberin hadisleri olarak kabul ederseniz, okuyanların beyinleri inhirafın fırtınasına boğulur.
Bir de burada yazılanların tamamının şia inancını destekler mahiyette olduğunu hesaba katarsanız, konu daha iyi anlaşılır.
Katılma Tarihi: 08 nisan 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 5
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selam;bende sitenize yeni üye olanlardanım ve bu konuda özellikle üzerinde durulduğu için Hz. Musa(a.s.) hadisi hakkında yazacağım.
Öncelikle şunu
belirtmek isterim ki; genelde fark ettiğimtoptancı bir üslubumuz (tüm türk halkı olarak)var. Genelde birkaç hadis etrafında yoğunlaşan bir
vakayı genele yayarak hadiste problem olduğunu söylüyorsunuz. Ama bunları
söylerken araştırma yapmadan söylemiş olmak biraz garip oluyor.Araştırdım demek
sadece internete bakıp orda bulamayınca da baktım yoktu gibi bir anlayış biraz
kolaycılık oluyor gibi geldi bana. Hz. Musa (a.s.) hadisinde uydurma deyip işin
içinden çıkmak kolay geliyor anlaşılan. Aklımıza uymayınca olmaz böyle şey
deyip çıkıyoruz işin içinden. Olayları aklımızla değerlendirirken aklımzda o
olaya dair mantıklı bir izahat olmuyor ise bu o olayın gerçekle ilgisi olmadığı
manasına mı gelir; yoksa bunun mantıklı izahatini bilmediğimizi mi ortaya
çıkarır diye düşünmenizi rica ediyorum.
İsterseniz hadisin tam metniyle başlayalım.
Ebû Hüreyre (r.a.) dan gelen rivayette, dedi ki, Resûlullah
(s.a.s.) şöyle buyurdu: “Ölüm meleği Musa (a.s.)’a geldi ve ona:
“Rabbine icabet et” dedi. Musa (a.s.)’da ölüm meleğinin gözüne vurdu ve
yerinden çıkardı. Bunun üzerine ölüm meleği Allahu
Teâlâ’ya geri dönüp: “Sen beni ölümü istemeyen bir kula gönderdin, o da benim
gözümü çıkardı” dedi. Allah-u Azze ve Celle ona
yeniden göz verdi ve: “Kuluma yine git ve ona yaşamak mı istiyorsun” diye sor
ve ona söyle: “Eğer yaşamak istiyorsan elini bir
öküzün sırtına koy, elinin altına ne kadar kıl gelecek olursa bu kılların her
biri karşılığında bir sene yaşayacaksın de” diye buyurdu.
Musa (a.s.): “Sonra ne olacak?” diye sordu. Allahu Teâlâ’da: “Sonra da sen
öleceksin” diye buyurdu. Bunun üzerine Musa (a.s.):
“Öyleyse şimdi hemen öleyim daha iyi. Ey Rabbim! Kutsal beldeye bir taş atımlık
yakınlıkta canımı al” dedi. Resûlullah (s.a.s.)
şöyle buyurdular: “Allah’a yemin olsun ki; eğer ben orada olsaydım yolun
yanındaki kırmızı kum yığınının altında bulunan kabrini
size gösterirdim.”
Yine Müslim’in (2372) rivayet ettiği Ebû Hüreyre (r.a.)’dan mevkuf olarak gelen
rivayette şöyle dedi: “Resûlullah (s.a.s.) buyurdu
ki: “Ölüm meleği Musa (a.s.)’a gönderildi. Kendisine geldiği vakit Musa, ölüm
meleğini geri itti ve gözümü yerinden çıkardı.
Bunun üzerine ölüm meleği: “Benim, ölüm istemeyen kuluna gönderdin!” dedi.
Allahu Teâlâ’da ona bir göz verdi ve: “Ona geri
git ve ona elini öküzün sırtına koysun, elinin altına ne kadar kıl gele-cek
olursa bu kılların her biri karşılığında bir sene
yaşayacaksın” de” diye buyurdu. Musa da: “Ey Rabbim! Bundan sonra ne var?”
dedi. Allah-u Azze ve Celle de: “Sonra ölüm var”
diye buyurdu. Musa da: “Öyleyse şimdi öleyim” dedi ve Kutsal beldeye bir taş
atımlık yakınlıkta canını almasını istedi.”
Bunun üzerine Resûlullah (s.a.s.) şöyle dedi: “Şayet ben orada olsaydım yolun
yanındaki kırmızı kum yığınının altında bulunan
kabrini size gösterirdim.”
Yine Buhârî de (3407) geçen Ebû Hüreyre (r.a.) hadisin de Nebî (s.a.s.) şöyle
buyurdular: “Allah’ın selamı üzerine olsun ölüm
meleği Musa’ya gönderildi. Kendisine geldiği zaman onu geriye itti melek de
Rabbine geri dönüp: “Beni ölümü istemeyen bir
kuluna gönderdin.” dedi. Allahu Teâlâ: “Git ona geri dön. Ve ona: Elini öküzün
sırtına koysun, elinin altına ne kadar kıl gelecek
olursa bu (kopardığı) kılların her biri karşılığında bir sene yaşayacaksın” de”
diye buyurdu. Musa da: “Ey Rabbim! Bundan sonra
ne var?” diye sordu. Allahu Teâlâ: “Sonra da ölüm var” diye buyurdu. Musa da:
“Öyleyse şimdi öleyim” dedi. Ve kutsal beldeye
bir taş atımlık mesafede canının alınmasını arzuladı.” Ebû Hüreyre (r.a.) dedi
ki: Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Şayet ben
orada olsaydım, yolun yanındaki kırmızı kum yığınının altında bulunan kabrini
size gösterirdim.”
Şimdi metne bakıp böyle şey olur mu diyoruz değil mi? Bakalım oluyor mu?
Katılma Tarihi: 08 nisan 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 5
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
DEvam: Bu hadise yapılan açıklamayı alıntılıyorum. Allah (c.c.) ölüm meleğini Musa'yı denemek üzere göndermişti.Musa'nın ölüm meleğinin gözüne tokat indirmesi ise, ona iznini almadan evine girmiş bir insan olarak gördüğünden dolayıdır. Onun ölüm meleği olduğunu bilmiyordu. Melekler İbrahim ve Lût'a da insan suretiyle ilk anda onları tanımamışlardı. Eğer İbrahim (a.s.) melekleri tanımış olsaydı onlara yiyecek ikram etmezdi. Şayet Lût (a.s.) onları tanımış olsaydı, kavminin onlara zarar vereceğinden korkmazdı. (isterseniz Kur'an dan okuyalım: 11/69- Andolsun, elçilerimiz (melekler), İbrahim’e müjde getirip “Selâm sana!” dediler. O, “Size de selâm” dedi ve kızartılmış bir buzağı getirmekte gecikmedi. 15/57- İbrahim, “Ey Elçiler! Göreviniz nedir?” dedi. 15/58- Şöyle dediler: “Şüphesiz biz suçlu bir millete gönderildik. 15/61,62- Elçiler (melekler) Lût’un ailesine gelince Lût onlara, “Gerçekten siz tanınmayan kimselersiniz” dedi. 15/63- Dediler ki: “Evet, fakat biz sana (kavminin) şüphe etmekte olduğu azabı getirdik.” 15/64- “Biz sana gerçeği getirdik. Şüphesiz biz doğru söyleyenleriz.” 15/67- Şehir halkı sevinerek geldiler. 15/68- Lût dedi ki: “Şüphesiz bunlar benim misafirlerimdir. Sakın beni rezil etmeyin.” 15/69- “Allah’a karşı gelmekten sakının, beni utandırmayın” dedi. 15/70- Onlar, “Biz seni insanlarla ilgilenmekten menetmemiş miydik” dediler. 15/71- Lût: “İşte kızlarım. Eğer yapacaksanız (onlarla evlenebilirsiniz)” dedi. 15/72- (Melekler Lût’a:) “Ömrüne andolsun ki onlar (şehvetten) gözleri dönmüş halde sarhoşlukları içinde bocalayıp duruyorlar (Bu durumda asla seni dinlemezler)” dediler. 15/73- Derken güneşin doğuşu sırasında o korkunç uğultulu ses onları yakalayıverdi.) Ayrıca Allah(c.c.) ölüm meleğine gözünü tekrar iade etti ki Musa da o meleğin Allah (c.c.) tarafından geldiğini bu yolla bilsin. Bundan dolayı o vakit Musa'nın teslimiyet gösterdiğini anlıyoruz.
Katılma Tarihi: 08 nisan 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 5
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Ayrıca bembeyaz abimiz ibn Hacer ve feth'ul bari hakkında tez hazırlamış ama bu açıklamaları atlamaması gerekirdi. Bence gayet mantıklı bir açıklaması var yukarıdaki gibi.
Bir uydurmayı, başka bir uydurma ile izah yönteminize hayran kaldım. "Açıklama" dediğin şey aslında yeni bir "hadis" olabilir sevgili kardeşim.
1 - Peygamber bu hadiseyi nereden biliyordu ? Yoksa Kuran'ın hilafına olarak gayba vakıf mı idi ?
2 - Bu hadise bizim dinimizin bir konusunu oluşturacak önemde bir mesele idi ise kelimeleri tükenmeyen Rabbin kelamında neden dile getirilmemiş olabilir ?
3 - Beyan ettiğiniz hadis Kuran'ın apaçık lafzı ile çelişir durumda iken siz hala neyin savunuculuğu adına mücadele veriyorsunuz ? Allah, hiç kimsenin ecelini değiştirmeyeceğini (ne öne alma ne geri bırakma şeklinde) beyan etmişken şimdi Rahman'a değil de atalarının uydurduğu şeye mi inanalım ?
4 - Açıklamacı kardeşimiz, hadisenin detayına hangi gaybi keşifi ile vasıl olmuş acaba ? Şimdi ben size, "Hayır, esasen Kuran'da Musa'nın öldürdüğü adam ölüm meleği idi, Musa'ya öyle gösterilmişti. Çünkü bir Peygamber'in hakkı olmaksızın bir başkasını öldürmesi caiz değildir. Allah bu nedenle o adamın yerine ölüm meleğini koydu. Hadise bu sırada cereyan etti." desem siz bunun aksini kanıtlayabilir misiniz ?
Yani sevgili kardeşim "uydurmak serbest" diye bir start verdiniz mi, işin içinden kimse çıkamaz.
Aman dikkat !
Muhabbetlerimle...
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
Selam;bende sitenize yeni üye olanlardanım ve bu konuda özellikle üzerinde durulduğu için Hz. Musa(a.s.) hadisi hakkında yazacağım.
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki; genelde fark ettiğimtoptancı bir üslubumuz (tüm türk halkı olarak)var. Genelde birkaç hadis etrafında yoğunlaşan bir vakayı genele yayarak hadiste problem olduğunu söylüyorsunuz. Ama bunları söylerken araştırma yapmadan söylemiş olmak biraz garip oluyor.Araştırdım demek sadece internete bakıp orda bulamayınca da baktım yoktu gibi bir anlayış biraz kolaycılık oluyor gibi geldi bana. Hz. Musa (a.s.) hadisinde uydurma deyip işin içinden çıkmak kolay geliyor anlaşılan. Aklımıza uymayınca olmaz böyle şey deyip çıkıyoruz işin içinden. Olayları aklımızla değerlendirirken aklımzda o olaya dair mantıklı bir izahat olmuyor ise bu o olayın gerçekle ilgisi olmadığı manasına mı gelir; yoksa bunun mantıklı izahatini bilmediğimizi mi ortaya çıkarır diye düşünmenizi rica ediyorum.
İsterseniz hadisin tam metniyle başlayalım.
Selam lostwanted, hoşgeldin
arkadaşım, bunun neresi mantıklı bir izah?
'' benim oğlum '' bina '' okur, döner döner yine okur '' meselesine döndü bu iletiniz.
bir kere siz , bu din'in kurucusu ve Elçilerinin misyonu hakkındaki tüm düşüncelerinizi silbaştan yapmalısınız.
sizin yukarıdaki mesajınızdan Yüce Allah ve Sevgili Peygamberi tanımadığınızı, en azından Kur'an kaynaklı olarak tanımadığınızı söyleyebilirim. bu dinin tek kurucusu ve tek sahibi olan Yüce Allah ve O'nun Peygamberleri hakkındaki düşünceleriniz , hadis oldukları iddia edilen rivayetlerin size vermiş olduğu karartıcı gözlüklerin arkasından görebildiklerinizdir.
Sevgili Peygamber'i , Yüce Rabbi ile ölüm tartışması, pazarlığı, münazarasına sokuyorsunuz, farkında mısınız? iki iş ortağının konuşmasına dönmüş bu rivayetlerde anlatılan.
güya ne anlatılmak isteniyormuş burada ( yani sebebül hikmeti neymiş )
Allahu Teâlâ: “Sonra da ölüm var”
yani öküzün sırtından koparacağın her kıl için + bir yıl daha versem bile sonunda yine ölüm var '' sonra da ölüm var '' demek, diyebilmek için mi bütün bu sohbetler. siz Yüce Allah ve Resulü hakkında ne kadar yanlış zan'da bulunuyorsunuz. yapmayın Allah aşkına. yok böyle bir şey. Yüce Allah'ın emirle gönderdiği meleği ( Kendisine geldiği zaman onu geriye itti melek de Rabbine geri dönüp: “Beni ölümü istemeyen bir kuluna gönderdin.” dedi. ) itip'te onu kendisini gönderen Yüce Allah'a geri göndertmeye nasıl inanabiliyorsunuz? bu kimin haddine? teşbih yapmak gerekirse: iki ortaktan birisi diğerine çırağını bir görevle diğer ortağına gönderse, 2. ortak bu muameleyi yapamaz. ikiside eşit statüde , yani ikisi de insan olan bu ortaklar birbirlerine bunu yapamazlarsa, sevgili Peygamber, Yüce Rabbine bunu nasıl yapacak? veya yapabilecek. yok böyle bir şey. tamamen uydurma ve hakaretten başka bir şey değil, bu hadis iddiası.
ve, bu hadis iddiasının Kur'an'da ölüm ile ilgili Ayet'lere de aykırı olduğu, hiç kimsenin velevki Resul bile olsa Yüce Allah'ın emirlerine , ölüm emrine karşı gelemiyeceği çok açıktır :
(bu Ayet'lerden sadece bir kısmı ) :
Al-i İmran 145,168 :
145 Allâh'ın izni olmadan hiçbir kişi ölmez. (Ölüm) Belirli bir süreye göre yazılmıştır.Kim dünyâ sevâbını (menfaatini) isterse, kendisine ondan veririz; kim âhiret sevâbını isterse, kendisine ondan veririz, şükredenleri mükâfâtlandıracağız.
168 (Savaştan geri kalıp) Oturarak, kardeşleri için "Bizim sözümüzü tutsalardı, öldürülmezlerdi." diyenlere söyle: "Eğer doğru iseniz, kendinizden ölümü savınız!"
6 En'am 61 :
61 O, kulların üstünde tek hâkimdir. Size koruyucu(melek)ler gönderir, nihâyet birinize ölüm gelince elçilerimiz onun canını alırlar, onlar (bu hususta) hiç geri kalmazlar.
32 Secde 11 :
11 De ki:"Üzerinize vekil edilen ölüm meleği, canınızı alır, sonra Rabbinize döndürülürsünüz."
56 Vakı'a 60 :
60 Aranızda ölümü takdir eden biziz ve bizim önümüze geçilmiş değildir (kimse ölüme engel olamaz).
ölüm emri ve Yüce Allah'ın tüm emirleri '' ÖNÜNE GEÇİLMESİ DÜŞÜNÜLEMEYECEK, VE ÖNÜNE GEÇİLEMEYECEK '' emirler olduklarına göre, ve yukarıdaki bütün bu Ayet'lerden sonra bu uydurma hadisleri artık savunmayacaksınız umarım.
selam ile
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
Katılma Tarihi: 17 mart 2008 Yer: Netherlands Gönderilenler: 421
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Hz. Muhammed ve diger peygamberleri, en guvenilir kaynakta arayalim..
Bu bir karagoz oyunu degil, peygamberleri kukla yapip, isteyen istedigini soyletsin.. Peygamberlere en buyuk saygisizliktir bunlar..
Kuran'da hedeflenen insan modeline en basta uyanlar mutlak Peygamberlerdir.. Ancak, hala Peygamberleri siraya duzen, Peygamberleri Allah' ile bahsireye sokan, birini ummetini dusunen birini ummetini ahirette dusunmeyen yapan zihniyeti savunan insanlari gordukce, cok uzuluyorum..
Bazi hocalari dinliyorum bazi zaman, pes ediyorum.. Ahireti cennet ve cehennemi okadar detayli anlatiyorlar ki, diyorum heralde Kuran+Hadis disinda da bunlara vahiy verildi.. Okuzun sirtindan kil koparmak ile olumun baglantisi nedir.. ?
Bukadar detay yuzunden, suan Islam alemi bu durumda.. Ne var durumunda diyorsaniz, sizi goz doktoruna ben kendim gotureyim.. ve sonra da Islam ulkelerine bir geziye cikartayim.. Masraflar benden..
Insanlar, hala sakal biraktiklari icin sevap kazandiklarini, kabak yedikleri icin sevap kazandiklarini saniyorlar.. ! Cubbe giymek sevap, arap olmak sevap kisacasi..
Tabii sakali cikmayan koselere Allah gur saclar vererek telafi etmis heralde.. Yada Cin/Japon halklarinin sakallari genetik olarak fazla/hic cikmadigi icin saclarini gurlestirmistir.. Hic dusunmuyoruz bazen, hem de hic..
Hocam bilir, imam bilir, Imam- hanefi dediyse dogrudur, Hz. Isa'da hanefi mezhebindendi zaten, peki ya Peygamber ?? peki nasil oluyor da bu 4 mezhep hak oluyor, Peygamberin mezhebi hanefi ise.. ? Buhari de bilir, Geylani de Mevlana da..Hayir hayir.. kim bilir biliyormusunuz..
Peygamberler.. hayir hayir onlar da bilemezler.. kim bilir peki..
ALIM, BASIR, SEMI, HABIR, KAYYUM, HAY olan SUBHAN ve KUDDUS olan, en guzel isimlerin MALIK'i, yerlerin ve goklerin ve arasinda ki herseylerin HALIK'i, RAHMAN ve RAHIM olan ALLAH bilir.. O BATIN'dir.. Peygamberler arayiciligi ile bizlere emirlerini iletmistir.. Teblig edene olan saygimiz ve sevgimiz, tum saygi sevgi ve hamda en cok layik olan Allah'tan oturudur.. Peygamber' bu yuzden bizlere anamizdan babamizdan daha sevimli geliyor.. Cunku, RABBULALEMIN'den aldigi vahiy'i bizlere aktaracak..
Rabbim, suphe ve zandan, hakkinda hicbir delil indirmedigin seylerden, yine Sana siginirim..
Katılma Tarihi: 08 nisan 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 5
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Daha yazıma başlarken bunun bir alıntı olduğunu yazmıştım. Yazdıklarımı bana mâl etmeye çalışıyorsunuz. Ama fark etmez. Ayrıca şunu belirtmeyi unutmuşum alıntıladığım bu açıklama çok uzun olduğu için önemli olduğunu düşündüğüm yerlerini buraya yazmıştım. Ondan dolayı bazı anlam karmaşası oluşmuş olabilir. Bununla beraber açıklamaya değil de direkt hadisin kendine yine eleştiriler getirilmiş. Açıklamda zaten yazıyordu ölüm meleğinin insan suretinde Musa ya gözüktüğü ve normal sıradan bir insan nasıl bir zarar görüyorsa onunda o şekilde bir zarar gördüğünü vurgulanmış açıklamada. Ölüm konusunda şüphesiz Allah kimin canını hangi zamanda,nerede, nasıl alacağını en iyi bilen ve buna muktedir olan olduğunu unutmadan; Allah Musayı bu şekilde imtihan etmek istemiş olamaz mı? Peygamberler üstlendikleri risalet görevinin zorluğundan dolayı daha üstün bir dereceye sahip olduklarına göre;Allah tarafından imtihan edilmeleri daha zorlu veya extrem olması gerekir.Mükafat büyük olduğuna göre zorluklarıda fazla olması tabiidir. Biz sıradan insanların dahi "iman ettik" deyince yırtamayacağımız açık olduğuna göre, dünya hayatı boş bir eğlence olsun diye var edilmediğine göre herkes taşıyabileceği kadar sorumlulukla mükellef olduğuna göre peygamnerlerin bizim gibi insanların muhatap oldukları zorlukladan farklı ve daha meşakkatli zorluklarla karşılaşması doğal değil midir? Bu yüzden Allah Musa'nın canını almayı murat ettiği zaman almıştır.Tıpkı tüm insanlarda olduğu gibi.Bazen çok küçük ve önemsiz görünen durumlar sandığımızdan daha önemli ve değerli olabilirler. Öküzün kılı meselesinde olduğu gibi. Önemini yada değerini bizim idrak edememiz bunun değersiz bir mesele olduğunu göstermez herhalde. Kendim için söylüyorum.Hiç bir tarikat,şeyh,şıh,mezhep taasupçuluğu gibi şeylere bulaşmadım Allah'a şükür. Xweser-Mirov'a biz hiç bir peygamberi birbirinden ayırt etmiyoruz. 2/285-REsullerin hiç birini diğerine üstün tutmayız. Ama birinin diğerinden üstün olması bizim öyle istememizden kaynaklanmıyor. 2/253-İşte biz o resullerin bazısını bazısına üstün kıldık. Allah (c.c.) böyle diyor kimin kime üstün olduğunu yazmadığı için biz hepsine bizim peygamberimiz diyoruz.Çünkü hepsi aynı dini tebliğ ettiler. Ayrıca İslam da milliyetçilik yoktur benim bildiğime göre kim ben müslümanım derse ona inanmamız gerekli değilmidir? Bunu her dediğini tasdik edelim, ne derse he diyelim diye söylemiyorum. Sırf kılık kıyafeti yüzünden yada milliyeti yüzünden ayrımcılık yapmak kimseye yakışmaz. Kim Haşa Allah'la pazarlık yapıp milliyetim şu olsun deri rengim bu olsun anam-babam şunlar olsun vs. türünden bir seçim yapabilir.Cevap elbette belli kimse. Daha da önemlisi Birisine geçmişte yapılanlar nedeniyle yada atalarının yaptığı nedeniyle suçlu muamelesi yapılabilir mi? Adamın dedesi katil diye onada katil muamelesi yapmak doğrumudur? Hoca meselesinde de; ne derlerse doğrudur diye bir mantığa sahip olmak zaten baştan yanlıştır. Ama adamların ne dediğini dinlememek yada okumamak gibi bir sebepte yok. Dinlerim yada okurum daha en başta Kur'an'la çelişiyorsa zaten o konuda ortaya konulan görüşü rafa kaldırırım. Ama karşımdakini hiç dinlemeden ne dediğine bakmadan ne yazdığını okumadan bunun görüşü bellli deyip boş ver bunu demek ne kadar doğru. Bozuk saatin bile günde iki kere doğruyu göstermesi gibi bir durum ortadayken neden hiç ne deniyor diye kulak vermiyoruz. Hangimiz bu mezheplerin ciltlerce tutan görüşlerini okuduk. Hiçbirimiz.Bu görüşlerin içinde 1-10-100-1000 hatta daha fazla yanlış olabilir ama hiç mi doğruya isabet ettikleri nokta yok. Atasözümüzde dendiği gibi yiğidi öldürelim ama hakkınıda teslim etmemiz gerekmez mi? Hanefilerin yanlış hatırlamıyorsam bi konuda görüş ortaya koyabilmeleri için 11 delile dayanmaları gerekiyor. Şafiilerinde 8 olması gerekiyor. Ayrıca hangimiz nasıl hanbelileri yada malikileri eleştirebiliriz ki ülkemizde hanbeli ve maliki fıkhı üzerine yazılmış veya çevrilmiş bir eser bulunmadığına göre. Bunların hepsi böyle diyerek ülkemiz insanının toptancı zihniyetine uymamız bence doğru değil. Hatırladığım kadarıyla Ebu Hanife görüşleri yada fetvaları tam olarak öğrenilmeden uygulanmasını istememişti. Ama milletimiz okuma özürlü olduğu için armut piş ağzıma düş taktiği uygulamaktadır. Birisi öğrensin ben ondan lazım olduğunda gerekli olan kısmı öğrenirim şeklinde hareket ediyoruz. Bunu hepimiz yapıyoruz gerek desteklemek için gerek karşı çıkmak için. Mezhepler konusunda bildiğim kadarıyla şunu söyleyebilirim. Hop 4 tane mezhebiniz oldu şeklinde ortaya çıkmadılar ki. Hepsi farklı zaman dilimlerinde ortaya çıktı. Ayrıca bu mezheplerin ilk ictihad ortaya koyan kişileri yada mezhepler onların adıyla anıldıkları için ebu hanife,şafii,henbeli,maliki ben öyle diyorum bundan sonra böyle olacak dememişler benim bu konudaki delilim şu,şu,şudur bu konuda ben bu delillere dayanarak şu sonuca ulaştım demişler. İsteyen onların çıkardıkları sonuca göre hareket eder isteyen etmez. Onlardan sonra gelen yada yaşayan kişiler onların izledikleri yöntemi takip ederek yeni ortaya çıkan durumlara karşı ulaştıkları sonucu söylemişlerdir. Eğer onların yanlış olduklarını en başta Kur'an'a ters düştüklerini düşünüyorsanız delillerinizi ortaya koyup bu konuda ülkemizde otorite olduğu düşünülen kişilerle bunları müzakere etmelisiniz. Sadece internette fetva dağıtmakla, isteyen okusun isteyen okumasın diyerek olmaz bu iş. Amaç hakkı ve doğruyu ortaya çıkarmaksa eğer bidatlerden, hurafelerden sıyrılmaksa insanların sözüne itimat ettikleri kişilerle müzakerenizi yaparsınız onlar delilerini ortaya koyar siz koyarsınız ve doğru ortaya çıkar. Zaten doğru ortaya çıktığında herkes onu sahiplenir.Yanlış ve sapıklıkta olanlarıda herkes böylece öğrenir.Son olarak mezhepler 4 tane değildi bu dört tanesi içlerinden sivrilenler oldu. Selam ile...
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma