HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Kur'an Çalışmaları
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Kur'an Çalışmaları
Konu Konu: HZ MUHAMMED’E ATFEDILEN CIRKIN HADISLER Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
melekisrafil
Yasaklı
Yasaklı


Katılma Tarihi: 11 ekim 2008
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 70
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı melekisrafil

Yahudi ve Hıristiyanlarla ancak,Müslüman olduktan sonra evlenilir.

Onlarla evlenmeyiniz diye ayetler vardır.

Dost edinen onlardandır diye ayet vardır.

Hıristiyan ve Yahudiler ise MüşriktirlerHıristiyanlık Din değildir,Siyasi ve Tarihi bir oluşumdur.

Hadisler ise asla uyduruk değildir,Uyduruk hainlerin kafalarında vardır,Bir söz atıyorlar ortaya işte bu hadistir diyorlar,inceleme zahmetinde bulunmuyorlar.

Kurana zıt düşen hiçbir söz hadis değildir.



__________________
melekisrafil
Yukarı dön Göster melekisrafil's Profil Diğer Mesajlarını Ara: melekisrafil
 
Alperen
Admin Group
Admin Group
Simge

Katılma Tarihi: 09 nisan 2005
Gönderilenler: 2974
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Alperen

Selam

melekisrafil Yazdı:
Yahudi ve Hıristiyanlarla ancak,Müslüman olduktan sonra evlenilir. Onlarla evlenmeyiniz diye ayetler vardır.


Onlar kimler? Nerede bu ayet?

Maide 5... Mümin kadınların iffetlileriyle, sizden önce kendilerine kitap verilmiş olanların iffetli hanımları da mehirlerini verdiğiniz takdirde; iffetinizi korumanız, zinadan uzak kalmanız ve şunu-bunu dost tutmamanız şartıyla size helaldir...

İfade açık. Yahudi ve Hristiyanlarla evlenmek helaldir. Hasan Akçay güzel bir soru sormuş. Kişi evlendiği insanı dost edinmezse olur mu? Demek ki veli kelimesinin çevirisinde hata var.

Bu konuda bir çalışma: http://www.hanifdostlar.net/forum_posts.asp?TID=344

Muhabbetle, Alperen



__________________
Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
Yukarı dön Göster Alperen's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Alperen
 
yolcuabbas
Katilimci Uye
Katilimci Uye
Simge

Katılma Tarihi: 18 eylul 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 53
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı yolcuabbas

23-Ekim-2008

  Selamlar!

 Maide 51: Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları Dost edinmeyin. Onlar Biribirlerinin dostudur. Sizden kim onları Dost edinirse O onlardandır. Allah zalimler toplumunu, Doğruya  ve güzele Klavuzlamaz.

 Yukarıda Türkçe mealini yazmış olduğum Kur'an ayetinde geçmekte olan Veli (Dost) edinmeyin (evliya) kelimesi; Dost=Veli anlamına gelmekte, Eş anlamlı bu iki sözcükten, Veli olanı daha uygun olanıdır.  Bizim okulda çocuğumuzun velisi, olma durumundaki anlamındaki gibi kabul edilmeli; Veli = vasi Kendini yönetemeyen kişiye vasi olma gibi görevleri yapmakta bu anlam içindedir. Burada anlaşılması gereken Yönetici edinmeyin. Ki bugün üzerimizde Avrupa Birliği dolayısı ile En uygun düşen meal çeviridir. Çelişkisiz ve Maide suresine uygun olan.
 
  Maide 51: Ey iman edenler! Yahudileri ve Hristiyanları Yönetici veli edinmeyin. Onlar bir birlerini yönetirler.

  Bugün ABD. de Hristiyan bir çoğunluk olmasına rağmen söz sahibi olan ekonomik gücü ellerinde bulunduran Yahudilerdir. Biri birlerini uyumlu bir şekilde yönettiklerine örnektir. Kur'an ın bu uyarısını çok ciddi bir şekilde ele alıp düşünmeliyiz. Kendimize VELİ edinmeyelim onları.

    Elmalılı M.Hamdi Yazır'ın tefsiri 3.cilt 265.sayfa'da:

  Yahudi ve hırıstiyanları dost edinmeyin. Onlara veli olmayınız değil.Onları veli tutmayın. Velâyet ve hükümlerine yardımlarına müracaat etmek, Mühim işlerin başına getirmek şöyle dursun onlara gerçek bir dost gibi tam bir samimiyetle itimat edipte kendinizi kaptırmayınız. Özetle onları dost olur sanıpta, yakın dostlar gibi sıkı fıkı beraberliğe dalmayın, tuzaklarına düşmeyin. isteklerine iştirak etmeyin.

   Mümtehine 8:Allah sizi, Din hakkında sizinle savaşmayan ve yurtlarınızdan çıkarmayan kimselere iyilik etmekten, onlara adaletli davranmaktan men etmez.


   Şu halde müminler yahudi ve hırıstiyanlara iyilik etmekten, dostluk yapmaktan. O'nlara amir olmaktan yasaklanmış men edilmiş değiller.



    O'nları Dost edinerek yardaklık etmekten yasaklanmışlardır.

Yukarı dön Göster yolcuabbas's Profil Diğer Mesajlarını Ara: yolcuabbas
 
melekisrafil
Yasaklı
Yasaklı


Katılma Tarihi: 11 ekim 2008
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 70
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı melekisrafil

Alperen Yazdı:
Selam

melekisrafil Yazdı:
Yahudi ve Hıristiyanlarla ancak,Müslüman olduktan sonra evlenilir. Onlarla evlenmeyiniz diye ayetler vardır.


Onlar kimler? Nerede bu ayet?

Maide 5... Mümin kadınların iffetlileriyle, sizden önce kendilerine kitap verilmiş olanların iffetli hanımları da mehirlerini verdiğiniz takdirde; iffetinizi korumanız, zinadan uzak kalmanız ve şunu-bunu dost tutmamanız şartıyla size helaldir...

İfade açık. Yahudi ve Hristiyanlarla evlenmek helaldir. Hasan Akçay güzel bir soru sormuş. Kişi evlendiği insanı dost edinmezse olur mu? Demek ki veli kelimesinin çevirisinde hata var.

Bu konuda bir çalışma: http://www.hanifdostlar.net/forum_posts.asp?TID=344

Muhabbetle, Alperen

___Ben evlenmeyin demedim,kuran evlenmeyin diyor.dedim.___

(BAKARA suresi 221. ayet):

وَلاَ تَنكِحُو 18; الْمُشْر 03;َاتِ حَتَّى يُؤْمِنّ وَلأَمَة مُّؤْمِن 77;ٌ خَيْرٌ مِّن مُّشْرِك 77;ٍ وَلَوْ أَعْجَبَ 18;كُمْ وَلاَ تُنكِحُو الْمُشِر 03;ِينَ حَتَّى يُؤْمِنُ 75;ْ وَلَعَبْ 12; مُّؤْمِن خَيْرٌ مِّن مُّشْرِك وَلَوْ أَعْجَبَ 15;مْ أُوْلَـئ 03;َ يَدْعُون إِلَى النَّارِ وَاللّهُ يَدْعُوَ إِلَى الْجَنَّ وَالْمَغ 01;ِرَةِ بِإِذْنِ 16; وَيُبَيّ نُ آيَاتِهِ لِلنَّاس لَعَلَّه 05;ْ يَتَذَكّ 85;ُونَ 

İman etmedikçe putperest kadınlarla evlenmeyin. Beğenseniz bile, putperest bir kadından, imanlı bir câriye kesinlikle daha iyidir. İman etmedikçe putperest erkekleri de (kızlarınızla) evlendirmeyin. Beğenseniz bile, putperest bir kişiden inanmış bir köle kesinlikle daha iyidir. Onlar (müşrikler) cehenneme çağırır. Allah ise, izni (ve yardımı) ile cennete ve mağfirete çağırır. Allah, düşünüp anlasınlar diye âyetlerini insanlara açıklar.

_____________

Bugün Hıristiyan ve Yahudiler Putperesttirler,Ehli kitap değildirler.Teslis akidesine saplanmış ve bir çok şeyde islam itikadından farklıdırlar.Müşriktirler.



__________________
melekisrafil
Yukarı dön Göster melekisrafil's Profil Diğer Mesajlarını Ara: melekisrafil
 
Alperen
Admin Group
Admin Group
Simge

Katılma Tarihi: 09 nisan 2005
Gönderilenler: 2974
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Alperen

Selam melekisrafil

melekisrafil Yazdı:
Ben evlenmeyin demedim,kuran evlenmeyin diyor.dedim.

melekisrafil Yazdı:
Bugün Hıristiyan ve Yahudiler Putperesttirler,Ehli kitap değildirler.Teslis akidesine saplanmış ve bir çok şeyde islam itikadından farklıdırlar.Müşriktirler.

Dünün hristiyan ve yahudileri bugünkülerden farklı mıydı? Dünkülerin teslis inancı yok muydu?

Allah bilmiyor muydu onların putperest olduğunu? O halde neden evlenme izni açarak (Maide 5) kendisiyle çelişsin veya boş söz(!) etsin.

Allah "sizden önce kitap verilmiş olanlarla" diyerek hristiyan ve yahudilerle evlenmeye izin vermiştir. Allah'ın demediğini demiş gibi göstererek kafamıza göre kısıtlama yapamayız.

Sünniler sünni büyüklerinin söylediklerine bile itibar etmiyorlar artık. Boynuz kulağı geçer diye boşuna söylenmemiş. Din işte böyle sen biraz ekle, ben biraz ekleyeyim de daha takva olalım durumlarıyla yaşanmaz ve anlaşılmaz hale gelmedi mi?

 



__________________
Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
Yukarı dön Göster Alperen's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Alperen
 
melekisrafil
Yasaklı
Yasaklı


Katılma Tarihi: 11 ekim 2008
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 70
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı melekisrafil

Alperen Yazdı:

Selam melekisrafil

melekisrafil Yazdı:
Ben evlenmeyin demedim,kuran evlenmeyin diyor.dedim.

melekisrafil Yazdı:
Bugün Hıristiyan ve Yahudiler Putperesttirler,Ehli kitap değildirler.Teslis akidesine saplanmış ve bir çok şeyde islam itikadından farklıdırlar.Müşriktirler.

Dünün hristiyan ve yahudileri bugünkülerden farklı mıydı? Dünkülerin teslis inancı yok muydu?

Allah bilmiyor muydu onların putperest olduğunu? O halde neden evlenme izni açarak (Maide 5) kendisiyle çelişsin veya boş söz(!) etsin.

Allah "sizden önce kitap verilmiş olanlarla" diyerek hristiyan ve yahudilerle evlenmeye izin vermiştir. Allah'ın demediğini demiş gibi göstererek kafamıza göre kısıtlama yapamayız.

Sünniler sünni büyüklerinin söylediklerine bile itibar etmiyorlar artık. Boynuz kulağı geçer diye boşuna söylenmemiş. Din işte böyle sen biraz ekle, ben biraz ekleyeyim de daha takva olalım durumlarıyla yaşanmaz ve anlaşılmaz hale gelmedi mi?

 

________________

Kardeşim lütfen anlamamazlıktan gelmeyin.Ve azarlayıcı tavrınızı değiştiriniz.

Dün,bugün fark etmez şirk şirktir.ancak dün ile bugünün tabiiki farkı vardır.

Peygamber as.zamanındaki hıristiyan anlyışı ile şimdiki aynı değildir.Gerçek veya gerçeğe yakın ehli kitap ile Hıristiyanlıktan tamamen çıkmış insanlar aynı değildir.

Barnabas incilinde Tek Allah inancı vardı,Diğer incillerde,Ahdi atik veya ahdi ceditte bunlar yoktur.

Tabiiki dün ile bugün aynı değildir.Dünden maksat Necaşi ile bugünkü Hıristiyanları kıyaslıyamazsınız.

selamlar.



__________________
melekisrafil
Yukarı dön Göster melekisrafil's Profil Diğer Mesajlarını Ara: melekisrafil
 
efrayim58
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 13 subat 2007
Gönderilenler: 1098
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı efrayim58

 

      Efrayim

      Selam dostlar...

       AMİN de, peygamberimize atfedilen çirkin hadislerdenmidir?

        Bir de bu konuyu irdeleyelim...

         Sevgi ile,

Yukarı dön Göster efrayim58's Profil Diğer Mesajlarını Ara: efrayim58
 
yolcuabbas
Katilimci Uye
Katilimci Uye
Simge

Katılma Tarihi: 18 eylul 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 53
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı yolcuabbas

 05-Kas�m-2008 �ar�amba

 325 Yılında 1. İznik konsulü toplanıyor. Kilise yeniden yapılanma kararları alarak yeni bir nizam kuruyor.  Hristiyanlık adeta kabuk değiştiriyor. Dinde değişim kararları alındı. Kararların önemli olanlarından biride burada konu edilen teslis anlayışı; Hz. İsa'yı Rütbelendirip Peygamberlikten İlah-Tanrı diyeceğimiz mertebeye çıkarıldı. Kur'an bunu red eder şiddetle karşı çıkar. Bunu Kâfirlik olarak tanımlar; Maide 72-73, Tevbe 30, Bakara 116 diğer başka ayetlerle bu tavrını vurgulayıp pekiştirir.
 
Kilisenin kararı ALLAH'ın Dinini değiştiremez; çünki Din ALLAH'ındır.
 
  Bir kısım insanları kandırıp yolundan saptırabilirler. Allah'ın verdiği akıl Bilhassa Din ve Allah yolunda kişiye, doğruyu bulma görmesine yeterlidir. Doğurulmuş acz içinde başkalarının yardımına ihtiyaç duymuş, bir insan nasıl ilâh olur? Hangi akıl böyle bir yanlışı kabullenir.
  Kur'an bu yanlıştan habersiz değilki, MAİDE 5: te  kendisine Kitap verilenler, sözü değiştirilmiş İncil için değil Kendisinin gönderdiği İncil'i esas almaktadır.
 
 
Tıpkı Kur'an a muhatap olanların; Kur'an dan sorgulanacağını söylediği  gibi.
 
 
Teslis'in kabulünden 250 sene sonra 571'de Dünya ya teşrif eden Peygambere; Vahyedilen Kur'an da  Kestiği pişirdiğinin yenmesi helal olanın, Nikâh edilme meşruluğu niçin geçersiz olsun.
  Kur'anda Kitap verilenler sözü değişikliğe uğramamış gerçek incile uygun düşünüp kabullenenleri içine alır. Allah Dininde yapılan değişikliği Kabullenir mi? 
 Zaten Tebliğ edildiği andan sonraki her değişim Dinden kopmadır. Dinler zaten kendi Kitaplarında tanımlanır. Her Din'in mensubu Kendi Kitabından sorgulanacak. O'ndan sorumludur.
 
     
Yukarı dön Göster yolcuabbas's Profil Diğer Mesajlarını Ara: yolcuabbas
 
isaisaisa
Yasaklı
Yasaklı


Katılma Tarihi: 09 ocak 2009
Gönderilenler: 18
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı isaisaisa

İLGİNÇ HADİSLER VE HADİS HOCALARINDAN BİRKAÇININ VERDİKLERİ CEVAPLAR

 

 

1-

Hadis No : 5597

Ravi: Aişe

Tanim: Resulullah (sav), ben altı yaşında iken benimle evlendi. Medine'ye geldik. Beni'l-Haris İbnu'l-Hazrec kabilesine indik. Ben hummaya yakalandım. Saçlarım döküldü, (İyileşince) saçım yine uzadı. Annem Ümmü Ruman, ben arkadaşlarımla salıncakta oynarken, bana geldi, benden ne istediğini bilmeksizin yanına gittim. Elimden tuttu. Evin kapısında beni durdurdu. Evimizde, ensardan bir grup kadın vardı. "Hayırlı, bereketli olsun!", "Uğurlu mübarek olsun!" diye dualar, tebrikler ettiler. Annem beni onlara teslim etti. Onlar kılık-kıyafetime çeki düzen verdiler. Beni, [kuşluk vakti aniden] Resulullah (sav)('ın gelişinden) başka bir şey şaşırtmadı. Annem beni O'na teslim etti. O gün ben dokuz yaşında idim.


Kaynak: Buhari, Nikah 38, 39, 57, 59, 61; Müslim, Nikah 69, (1422); Ebu Davud, Nikah 34, (2121), Edeb 63, (4
 

2-

Fasil

:

KİTÂBÜ`TALÂK

Konu

:

Hz. Peygamber`in öteki âilelerine karşı Hz. Âişe ile Hz. Hafsa`nın birleşmesi

Ravi

:

Ümmü`l-mü`minîn Âişe

Baslik

:

HAZRET-İ HAFSA`YA KARŞI RESÛLULLÂH`I SOĞUTMAK İÇİN DİĞER KADINLARIN NASIL HAREKETE GEÇTİKLERİNİ GÖSTEREN HAZRET-İ ÂİŞE HADÎSİ

Hadis

:

Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Resûlullah balı ve helvayı severdi. İkindi namazından döndüğü zaman kadınlarının yanına girerdi. Ve kadınlarından birisinin yanına yaklaşırdı. Bir kere Resûlullah Ömer`in kızı Hafsa`nın yanına girmişti. Orada her zamankinden çok kaldı. Bunu ben kıskandım. Ve bunun sebebini soruşturdum. Bana bildirildiğine göre Hafsa`ya akrabâsından bir kadın küçük bir çömlek bal hediye etmişdi. O da bu baldan şerbet yapıp Resûlullah`a içirmişti. Ben de kendi kendime: Vallahi bunun için muhakkak bir hîle yaparım, dedim. Bunun üzerin Zem`a kızı Sevde`ye şöyle ta`lîmât verdim: Biraz sonra sana Resûlullah gelir, yaklaştığında: Yâ Resûla`llah, megafîr mi yediniz? dersin. O da sana hayır, der. Bunun üzerine sen de: Ya sizden bana gelen bu koku nedir? diye sorarsın. O da sana tabiî: Hafsa bal şerbeti içirmişti, diyecektir. Sen de: Öyle ise o balın arısı, onu Urfud ağacından toplamıştır, dersin. Bana geldiğinde ben de öyle diyeceğim. Safiyye, sen de böyle söyle, dedim. Bu ta`lîmâtım tatbîki sûretini Hazret-i Âişe şöyle anlatmıştır: Sevde dedi ki: Vallahi çok geçmedi Resûlullah kapımın önünde durdu. Yâ Âişe senden korkumdan bana emrettiğin sözü hemen Resûlullah`a söylemeğe azmettim. Resûlullah Sevde`ye yaklaşınca: Yâ Resûla`llah, Megafîr zamkı mı yediniz? demiş. O da: Hayır, diye cevab vermiş. Sevde: Sizden gelen bu koku nedir ya? demiş. Resûl-i Ekrem de: Hafsa bal şerbeti içirmişdi, buyurmuş. Resûlullah benim odama dönüp geldiğinde ben de böyle söyledim. Safiyye`e gittiğinde o da böyle söylemişti. Sonra Resûlullah dönüp Hafsa`nın nöbetinde yanına vardığında Hafsa: Yâ Resûla`llah! Bal şerbetinden cenâbınıza içireyim mi? dediğinde: Hayır bana onun lüzûmu yoktur, buyurdu. Âişe (rivâyetine son vererek) der ki: Sevde bana: Vallahi Resûlullah`a biz bal şerbetini haram ettik, diyordu. Ben de ona: Sus, dedim. (Ve Hafsa hakkındaki hîle ve tedbîrimin duyulmasını istemedim).

HadisNo

:

1835



Benim anladığım ise Analarımız dediğimiz Peygamberimizin eşlerinin hile yaptığı ve Peygamberimizi kandırdıkları. Hiçte uygun bir davranış değil. Basit bir kıskançlık yüzünden Peygamberi kandıran, başka çıkarları için insanları nasıl kandırır. Tabi bu hadis doğruysa. Ayrıca şu da var ki bu hadisten Peygamberimizin gaybı bilmediğini ve bilemeyeceğini anlarız. Öyle olmasa oyunlarını hemen bozardı.
 
3-

Fasil

:

KİTÂBÜ`TALÂK

Konu

:

Talâk (boşama)

Ravi

:

Ümmü`l-mü`minîn Âişe

Baslik

:

HAZRET-İ ÂİŞE HADÎSİ

Hadis

:

Rivâyete göre Kurazî Rifâa`nın karısı (Temîme) Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`e gelerek: - Yâ Resûla`llah! Rifâa beni boşamıştı. (Ve üç talâk ile) talâk-ı kat`î kılmıştı. Sonra ben de Kurazî Abdurrahmân İbn-i Zübeyr ile evlenmiştim. Fakat Abdurrahmân`ın erliği şu elbîse saçağı gibi (gevşek) dir. (Erlik vazîfesini göremiyor) dedi. Resûl-i Ekrem: - Sanırım ki sen (eski zevcin) Rifâa`ya varmak istiyorsun. Fakat (ikinci zevcin) Abdurrahmân senin balcağazından, sen de onun balcağızından tatmadıkça bu olamaz (varamazsın) buyurdu.
 
haniflerin eleştirisi şu: Balcağız nedir? Hem adamın erliği gitmiş hem de ilişki olmadan boşanamazlarmış. Bu mu kadına verilen boşanma hakkı. Erkek isteyince boşanıyor ama kadın için balcağızın tadına bakmak gerekiyor

HadisNo

:

1834
 
4-)Sünen-i Ebu Davud’ta: "veled-i zina üç kişinin en şerlisidir" hadisidir.
 
eleştiri:"tamam zina yapan kadın ve erkek suçlu. İyi ama çocuğun suçu ne? Burada hiç suçu olmayan biri varsa o da çocuk olması lazım. İşte Hz. Aişe bunların hepsini ayıklamış. "Siz hiç Kur’an okumuyor musunuz. La teziru vaziretun vizre uhra (kimse kimsenin günahından sorumlu olmaz) ayetini hiç mi duymadınız.
 
5-)Abdullah b. Ömer (r.a.)’den, şöyle demiştir:
“Ben Resûlullah (s.a.) zamanında bekâr bir genç idim ve Mescid de gecelerdim. kufuryokler mescide girerler çıkarlar, bevlederler(yani tuvaletlerini yaparlar), sahabiler de bundan dolayı hiçbir şey (su) dökmezlerdi.”
(Ebû Dâvud K. Tahâre (1), Bâb 137 H.382 C.2 S.97 Şamil 1988, diğer tahdis edenler, Buhari, tabir 36, fedaili ashabın-Nebi 19; Müslim, fedaili’s-sahâbe 140 )

Peygamber mescidini, insanların ve kufuryoklerin tuvalet olarak kullandığını rivayet etmeleri, İslam dinine ve Müslümanlara duydukları kinin açık ifadesidir. İslam dininde, Allah’ı anma ile temizlik birlikte emredilmiştir. Bu konuda Kur’an’dan mealen:

Rahmân ve Rahim Allah’ın adıyla
- Ey elbisesine bürünen, 74/1
- Kalk, uyar. 74/2
- Rabb’ini tekbir et(O’nun büyüklüğünü an), 74/3
- Elbiseni temizle, 74/4
- Pislikten kaçın. 74/5

6-)
79-.............. Aişe’den naklen rivayet:
Ebû Huzeyfe’nin âzâdlısı Sâlim, evlerinde Ebû Huzeyfe ile ailesinin yanında bulunuyormuş derken, Sehle binti Süheyl, Peygambere gelerek:
- Sâlim artık erkeklik çağına geldi; ve erkeklerin akıl ettikleri şeylere akıl erdirmeye başladı ama yanımıza giriyor. Zannediyorum ki, bundan Ebû Huzeyfe’nin hatırına bir şey geliyor; demiş.
Bunun üzerine peygamber ona:
“Salim’i emzir, ona haram ol da Ebû Huzeyfe’nin hatırına gelen şey gitsin!” buyurmuş.
(Sehle bunu yapmış ve) dönerek:
- Ben onu emzirdim; Ebu Huzeyfe’nin hatırına gelen şey de gitti; demiş. (Müslim, 27/371 Cilt 7 Ahmet DAVUTOĞLU, Sönmez Neşriyat A.Ş.)

Salim’in yaşı konusunda yine Müslim’de şu ifadeler geçmektedir.

-
Koskoca adam olduğu halde onu nasıl emzireyim dedi. “Resûlullah gülümseyerek onun koskoca adam olduğunu biliyorum.” cevabını verdi. (Müslim, 26 C.7 Sönmez Neşriyat ).
-
Sehle; ama o saçlı sakallı (adam)dır, dedi. (Müslim, 30/373 C.7 Sönmez Neşriyat ) .

80 ............. Âise (Radıyallâhu anhâ)’dan; Şöyle demiştir: (Ebû Huzeyfe’nin karısı) Sehle binti Süheyl (Radıyallâhu anhüm) Peygamber (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)’e gelerek:
- Yâ Resûlullah! (Evlatlığımız) Sâlim’in yanıma girmesinden dolayı (kocam) Ebû Huzeyfe (bin Utbe)’nin yüzünde cidden bir hoşnutsuzluk görüyorum, dedi.
Bunun üzerine Peygamber (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) (Sehle’ye:)
- “Sen Sâlim’e süt emzir” buyurdu. Sehle:
-
O, yetişkin bir adam olduğu halde ben nasıl onu emzireyim? dedi. Bunun üzerine Resûlullah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) gülümsedi ve: - “Ben onun yetişkin bir adam olduğunu şüphesiz biliyorum.” buyurdu. Sehle (Radıyallahu anhâ) (gidip bu işi) yaptıktan sonra Peygamber (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem’e )’e gelerek:
Ben (Sâlim’e süt emzirdikten) sonra (kocam) Ebû Huzeyfe (Radıyallahu anh)’ ın yüzünde bir hoşnutsuzluk görmedim, dedi. Sâlim (onun sütünü emmeden önce ) Bedir savaşına katılmış idi.” (İbn’i Mace, H.1943, Sünen-i İbn-i Mace, S.412 C.5 Baskı 1992 Kahraman Yayınları. )

Görüldüğü gibi süt emzirmeyle ilgili iddiaları ve rivayetleri İslam la ilgisi olmayan sapık iddialardır.
Hangi kadın göğsünü açıp bir adama kendini emzirirde, bunun adına süt çocukluğu denir. Kur’an öğretisine karşı o kadar kin ve nefret doludurlar ki, dillerine ne gelirse söylemekten çekinmemişlerdir.

7-)
Ebû Hûreyre (R) şöyle demiştir: Ölüm meleği Mûsâ Peygamber’e gönderildi. Melek Mûsâ’ya gelince, Mûsâ, meleğe bir tokat vurdu. Melek Rabb’ına döndü ve:
- Sen beni ölmek istemeyen bir kula gönderdin, dedi.
Allah, meleğe gözünü iâde etti ve tekrar Mûsâ’ya dön (dedi)..........
(Buhâri, Kitâbu’l-Cenâiz 95 C.3 S.1261 Ötüken 1987.
 
8-)“Deniz tutması sebebiyle (gemide) kusan kimseye şehit sevabı verilir. Boğularak ölene de iki şehit sevabı vardır”. (K.S. 1151 C.5 S.260 Akçağ, alıntısı Ebû Dâvûd Cihad 10,(2493) )
Kuran dini Allah'a has kilmaya ne gerek var. Denizde bogul ol sehid.
 
 
9-).... İbn Ömer (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre; Peygamber (s.a.) ihrâma girerken başı(nın saçları)nı bal ile toplamıştır. (Ebû Dâvud, K. El-Menâsik (11), Bâb 12 C.6 H.1748 Şamil 1988. )

saça bal sürmek
 
10-)
375-........... Peygamber’in zevcesi Ümmü Seleme’den (o şöyle demiştir): Rasûlullah (S) şöyle buyurdu: “Gümüş kaptan bir şey içen kişi var ya, muhakkak o kişi karnına ancak (curp curp diye) cehennem ateşini göndermektedir”. (Buhâri, Kitâbu’l-Eşribe H.57 C.12 S.5678 Bâb 27 Ötüken 1988. )


 

 

Değerli Kardeşim,

 

 1- Hz.Aişe'nin. evlilik yaşı konusunda tartışmalar var. Bu konu hakkında yazılmış ilmî makaleler de mevcut. Buna göre 9 dan 17 yaşına kadar verilen tarihler var. Şunu söyleyebiliriz. Hz. Peygamber'in yaşadığı toplumda küçük yaştaki genç kızlarla evlilik yadırganmadığı gibi normal de karşılanıyor. Onun için hiçbir müşrik ve münafık Peygamberimizi bu yüzden eleştirmemiş. O dönemin şartlarını ve erken ergenlik durumunu dikkate almak lazım.

 

2- Hz.Peygamberin eşleri arasında bazı kıskançlıkların yaşanmış olması normaldir. Onlar da insandır ve hatadan masun değillerdir. Bunu böyle değerlendirmek gerekir.

 

3- Bu genel bir hükümdür. Abdurrahman ilişki kuramıyorsa, ilişki kuruyormuş gibi birlikte olmaları da kanaatimce yeterlidir. Kadının ebediyyen onunla evli olma zorunluluğu yoktur.

 

4- Başta Kur'an'a ve İslamî ilkelere aykırı olan bu hadisin uydurma olduğu Hz.Aişe tarafından tesbit edilmiştir. Bazı hadislerin Kur'an’a arz edilmesini benimseyenlerin gösterdikleri delillerden biri de Hz. Aişe validemizin bazı uygulamalarıdır. Zerkeşi onun sahabeye olan bazı reddiyelerini bir eserde(5) toplamış, bunlardan bir kaçı şöyledir.

Ebu Hureyre (r.a) ın rivayet ettiği “veled-i zina, üç şerlinin en şerlisidir.” hadisini duyunca, Allah Ebu Hureyre’ye rahmet etsin. O hadis bir münafık hakkındadır ki, Resulullah’a çok eziyet ediyordu. Onun kim olduğunu sordu, “veled-i zinadır.” dediler. O zaman işte böyle buyurdu. Yoksa Kur'an; “kimse kimsenin günahını yüklenmez” derken, Resulullah nasıl böyle buyurur(6). Yani zina eden kadın ve erkek suçludur. Zina mahsulü bir çocuğun suçu yoktur.

Dikkat edilirse, Hz. Aişe (r.a) önce olayı tashih ediyor yanlış ve anlaşıldığını ifade ediyor, sonra da Kur’an ile Sünnet’in bütünlüğü, aynı kaynaktan geldiği açısından birbirine zıt olmayacağını ifade içinde sünnette gelen hükme uygun bir ayet zikrediyordu.

 

5- Kufuryokler'in ne olduğunu ben anlayamadım. Mescide bevletmenin yanlışlığı, sahabenin, bevleden bir bedeviyi dövmeye kalkmaları, Peygamberimizin de onlara mani olup, bedeviyi, yaptığı işin yanlış olduğu konusunda uyarması hadisinden anlaşılmaktadır.

 

6- Salim'in emzirilmesi meselesi tartışmalı bir konudur. Bunun ne olduğu konusu geniş olarak araştırılmalıdır. Bir yanlış anlama, ravilerin yanlış nakli de söz konusu olabilir. Netice olarak, dinin uygulanmasında böyle bir şeye cevaz verilemez. Buna göre amel edilemez.

 

7- Bu rivayet eleştirilmiştir. Eleştirisi için Muhammed Gazalî'nin "Fakihler ve Muhaddislere Göre Nebevi Sünnet" kitabına bakabilirsiniz.

 

8- Bazı ölüm çeşitlerine şehitlik mertebesinin verilmesi, eğer bu rivayetler sahihse, bu ölümlerin zorluğundan dolayı mecazen verilmiş bir mertebedir. Gerçek şehitlik gibi anlaşılmamalıdır.

 

9- Saçın bal ile veya balmumu ile toplanması o toplumun bir adeti olabilir. Dînî bir konu değildir.

 

10- Rivayet sahihse, altın- gümüş gibi kapların, zenginlik gösterisi olarak kullanılması veya israf olarak düşünülmesi sebebiyle kullanımından vazgeçirmeye yönelik olarak algılanmalıdır.

 

 Bundan sonraki rivayetler, ya diğer sahih hadislere muhaliftir, ya yanlış nakledilmiştir, veya izahı yapılmalıdır ya da uydurmadır. Hadis kaynaklarında yer alan her rivayetin Peygamberimizin ağzından çıkmış olduğu düşüncesi doğru değildir. Kur'an, sahih sünnet, ümmetin uygulaması, tarihi veriler ve sağduyu sahibi insanların aklıyla çelişen rivayetlerin Peygamberimize ait olamayacağı dikkate alınmalıdır. Selam ve sevgiler.   Prof. Dr. İ. Hakkı ÜNAL 

 

Yar. Doç. Aynur Uraler

 

*Hz. Peygamber’in evlilikleri çeşitli yönlerden örneklik teşkil etmekte ve hikmetler taşımaktadır. Hz. Peygamber, evliliklerini aldığı vahiy doğrultusunda yaptığını belirtmiştir. Kur’ân-ı Kerîm’de Hz. Peygamber’in evlatlığı Zeyd b. Hârise’nin eşi Zeyneb’ten boşanacağı ve onun Hz. Peygamber ile evlendirileceği belirtilmiştir. “Cebrâil, vahyini Rabbim’den getirmeden hiç kimse ile evlenmediğim gibi kızlarımdan hiçbirini de evlendirmedim” (İbn Adiy, el-Kâmil I, 305; İbn Seyyidinnas, Uyûnu’l-eser II, 381; ayrıca bk. İbn Mâce, Mukaddime 11) hadîsi, bu tesbiti doğrulamaktadır. Nitekim Zeyneb bint Cahş ile evliliğinin Allah’ın emri ile olduğu  Kur’ân-ı Kerîm’de yer almaktadır. (el-Ahzâb (33), 37). Hz. Hadîce ile evliliği bir erkeğin kendinden büyük hanımla evleneceğine, Hz. Âişe ile evliliği kendinden küçük bir hanımla evleneceğine örnektir. Her çağda dünyanın her yerinde bu tip evliliklerin olduğu da bir vakıadır.

*Tahrîm Sûresi’nde bu konudan bahsedilmektedir. Tefsîrlerine müracaat edildiğinde yeterli bilgi alabilirsiniz. Peygamberlerin, Allah’ın bildirmesi ile gaybı bildiklerine dair âyetler bulunmaktadır. Tahrîm Sûresinde de Hz. Peygamber’in yapılan bu hileyi Allah’ın bildirmesi ile öğrendiği belirtilmektedir. Ayrıca Peygamberler’in hanımları faziletli kimseler olmakla birlikte kusursuz değillerdir. Kıskançlık da insan tabiatında var olan bir durumdur.

*Bu hadîs, boşanmayı zorlaştırmak içindir. Ayrıca hülle denilen yalancı evlilikleri önler.

*Ebû Dâvûd’un tercüme ve şerhine bakabilirsiniz. Hadîs, o durumda olan herkesi kapsamamaktadır. Olay, bir konuya mahsustur.

*Bu durumdaki kimselerin süt emzirmesinin kadının sütünü bir kaba koyup vermesi şeklinde açıklanmıştır. Bu konuda oryantalistlerin (Batılı İslam araştırmacıları) yazdığı araştırmalarda da sütün kaba koyulduğu belirtilmektedir. Hadis Tetkikleri Dergisi’nde bu araştırmalardan bahsedilmektedir.

*Hz. Peygamber’e de ölmesi veya daha uzun yaşaması konusunda tercih hakkı vermiş O da belirlenen vakti seçtiğini belirtmiştir.

*Hadîsdeki müjde, deniz seferine katılan askerler içindir.  Boğularak ölmenin zor bir ölüm şekli olduğu belirtilmiştir.  Kuran dini Allah'a has kilmaya ne gerek var. Denizde bogul ol sehid.” ifadesini anlamak mümkün değil.

*İhramlı kimsenin kıl koparmak, tırnak kesmek ihram yasaklarındandır. O dönemde erkekler ihramlı iken saçları dökülmesin diye bugünkü jölenin işlevini gören maddeleri saçlarına dökerlerdi. Bahsedilen balın, bal mumu olma ihtimali vardır.

*Altın ve gümüş kapları kullanmaktan sakındırmak, lüks ve israfı önleme tedbirlerindendir. Lüks ve israfın dünyanın ekonomik dengesini nasıl bozduğu, sömürge ve savaşlara sebep olduğu görülmektedir.

 

Hadisleri açıklamaları (şerhleri) ile okumanız onları anlamaya yardımcı olacaktır. Bu imkânınız yoksa en yakınınızdaki bir müftüye sorarak da bilgi alabilirsiniz. Size tavsiye edebileceğimiz hadîs şerhlerinden birkaçı:

Ebû Dâvûd Tercüme ve şerhi, Şâmil Yayınları

Ahmed Davudoğlu, Müslim Tercümesi, Sönmez Neşriyat

Haydar Hatipoğlu, İbn Mâce Tercümesi, Kahraman Yayınları

M.Y. Kandemir, İ.L. Çakan, R. Küçük, Riyâzu’s-salihin, Erkam Yayınları

 

İslam’da kadının konumu yanlış anlaşılmaktadır. Konuyla ilgili bir yazımdan bazı bölümler gönderiyorum.

Zaman zaman Müslümanlar arasında görülen yanlış uygulamalardan veya Müslümanlar’a isnad edilen bazı olaylara da temas etmek gerekir. Bu gibi durumlardan hiçbir zaman İslam Dini sorumlu tutulamaz. Ancak üzüntüyle belirtmek gerekir ki İslamiyet’i bilmeyenler yüzeysel kararlar verip yanlış hüküm beyan etmekte ve diğer insanları da etkilemektedirler. Özellikle İslam Dini’nde kadının konumu olduğunun tam tersi biçimde bilinmekte ve tanıtılmaktadır. Batı toplumlarında Doğu-Batı farklılığı Müslüman kadının toplumdaki yeri çerçevesinde ifade edilmektedir. İslam’da kadın konusuna öyle odaklanılmıştır ki kadın ile İslam özdeşleştirilmiştir ve İslam Dini’nde kadına atfedilen kötü ün sebebiyle İslam’ın anlaşılması da engellenmiştir.

İslam iyice bilindiği takdirde kadına en yüce değeri İslam Dini’nin verdiği görülür. Burada gözden kaçan, üzerinde fazla durulmayan bir noktayı özellikle vurgulamak gerekir. İslam’ın tebliğinde temel olarak insan ele alınır. Kadın veya erkek olarak bir ayırım yapılmaz. Herkes aynı öneme sahiptir. Yani İslam’da kadın, toplumun ayrı bir parçası değildir. İslam herşeye, bitkiye bile değer veren bir dindir. Dolayısıyla kadının da erkeğin de çocuğun da hakları ve sorumlulukları vardır ve bunlar açıkça dini metinlerde bildirilmiştir. Kadına bazı haklar verilmediğini ileri sürmek, Allah Teâlâ’nın kulları arasında adaletsiz davrandığı manasına gelir ki İslam Dini’ne göre böyle bir şey asla mümkün değildir. Herkesin hakkı yerli yerindedir.

İslam Dini’nde kadının yerini incelemeye başlamadan önce şu gerçeğe işaret etmek gerekir: Son iki asırdır, kadın ön plana çıkarılmıştır. Özellikle son zamanlarda kadın, çokça gündeme getirilmiş ve bundan müslüman kadın ve İslam, payını olumsuz bir şekilde almıştır. İslam Dini’nde kadının yanlış anlaşılması ve iyi tanıtılamamasının da bu olumsuzlukta payı olmuştur. Yanlış bilinmenin birkaç sebebini şöyle sıralamak mümkündür: İlki; başka dinlerden olan tenkitçilerin kendi dini geleneğine, inançlarına getirdiği tenkitleri maalesef İslam’a da yöneltmeleridir. Onların konuya bakış açıları kendi kutsal kitapları merkezlidir. Bu arada tenkitçilerin geçmişte ve günümüzde diğer toplumların kadına bakışı ve kadına davranışlarına temas etmemeleri de hayretle karşılaşılanacak bir durumdur. Bu da bizi  İslamiyet’i haksız ve tutarsız bir şekilde tenkit edenlerin niyetleri üzerinde düşünmeye sevketmektedir. Halbuki başka toplumlarda kadının konumu feminizmin doğmasını kaçınılmaz kılmıştır. İşaret etmek istediğimiz diğer bir nokta ise İslam’ı anlamaya çalışmayıp önyargılı bakmaktır. Tabiatıyla insan bilmediği şeyi anlayamaz. Dolayısıyla İslam Dini hakkında hiçbir önyargıya takılmadan bilgi sahibi olmak, tenkitlerin haksızlığını ortaya koyacaktır. Üzüntüyle ifade edilecek bir başka etken ise müslümanlardan kaynaklanmaktadır. İslam’ın mükemmelliğine rağmen müslümanların dini uygulamadaki hatalı yaklaşımları ve İslamî olmayan bazı tutum ve gelenekleri İslam’a ait gibi anlaşılmış ve İslam yanlış tanınmıştır.  Müslümanların kendilerini tanıtmakta gereği kadar başarılı olamadıkları da bir başka gerçektir. Oysa İslam Dini’nin tebliğ özelliği vardır. Her müslüman diğer insanlara İslam Dini’ni duyurmak ve yaşayışıyla da iyi örnek olmakla sorumludur.

Konuyla ilgili olumsuzlukların diğer bir sebebi ise Müslüman toplumlara dışarıdan feminizmin fikirlerinin sokulmaya çalışılmasıdır. Böylece kadının İslam’daki yeri, feminizmle beraber gündeme getirilmiş ve kadın sanki bir problemmiş gibi takdim edilmiştir. Hatta Müslüman toplumlarda feminizm kullanılarak İslam toplumlarını değiştirme gayretleri vardır. Halbuki Müslümanların bu tarz bir bakışa ihtiyaçları yoktur. Çünkü İslam, toplumun bütün kesimlerinin ve kurumlarının ihtiyaçlarını karşılayan, hayatın her yönünü şekillendiren ve Hz. Peygamber’in yaşayışıyla da başarıyla örneklendirilmiş evrensel bir dindir. İslam dışı toplumlarda, kadının hakkını alabilmesi için uzun mücadeleler verilmiş olmasına rağmen kadının yeri, sağlıklı ve kadının fıtratına uygun bir zemine oturtulamamıştır. İslam ise, bunu asırlar öncesinden sağlamıştır. Çünkü İslâm ilahi bir dindir, koyduğu kurallar mükemmeldir, eksiksizdir.

Konuya bakışın temelleri ile ilgili hatırlanması gereken bir nokta da kadının hem psikolojik hem fizyolojik olarak erkekten farklı oluşudur. Farklı olan şeyler için eşit olma ifadesi kullanılamaz. Kadın ve erkeğin farklı olmaları, eşitsizlik demek değildir. Onlar birbirine muhtaç ve toplumu tamamlayan parçalardır. Kadının psikolojik ve fizyolojik yapısına göre görevleri vardır. Maalesef günümüzde bu gerçek görmezden gelinmekte ve erkek ile aynı işi yapmaya zorlanmakta, kadın erkeğe benzetilmeye çalışılmakta ve bu yaklaşım, eşitlik olarak gösterilmektedir.

İslam Dini’nin asıl kaynaklarında kadının yeri konusuna geldiğimizde ise, kaynaklarda kadına dair pekçok bilgi ve hükmün bulunduğu görülür. Bunlardan ancak bir kısmına anahatlarıyla temas edeceğiz. Aslında bunlardan herbiri müstakil olarak incelendiğinde daha faydalı sonuçlar alınacağı muhakkaktır.

 

Kur’ân-ı Kerîm’de Kadın

Başlangıçta ifade etmek gerekir ki Kur’ân-ı Kerîm’de “Kadınlar (en-Nisa)” ismini taşıyan bir sûrenin oluşu, konunun ciddi boyutta ele alındığının bir delilidir.

İslam Dini’ni kabul edip şartlarını yerine getirmek demek olan biatı, erkekler gibi kadınlar da yapmışlardır. (Mümtehine 60/12) Bu âyet, daha başlangıçta dine girme konusunda kadının da erkeğin de aynı mesuliyeti yüklendiklerini göstermektedir.

Temel insan haklarına kadınlar da sahiptir. Kadın ve erkeğin maddi ve manevi kişiliği korunma altındadır. İnsan olma noktasından fark yoktur. (Hucurat 49/13) Hatta Kur’ân, kadın ve erkeğin birbirinden olduğundan bahseder. (Âl-i İmran 3/195)

Kur’ân’da ibadetler bildirilirken kadın ve erkek arasında bir ayırım yapılmamıştır. Allah’a kul olmak açısından fark yoktur.

Aynı şekilde ceza ve mükafatta da bir ayırım yoktur. Kadın da erkek de bir suç işlediklerinde kendileri sorumlu olurlar.

Kadınlar da sözleşme ve antlaşma yaparlar. (Bakara 2/178, Nisa 4/92-93) Mülkiyet hakkına sahiptirler. Kadının kazandığı kadına aittir. (Nisa 4/32)

Kadının kendisini ifade özgürlüğü vardır. Mücadile Sûresi, bu adı bir sahabi hanımın tavrından almıştır.

İslam Dini’nden önce var olan zulüm ve haksızlıklar Kur’ân-ı Kerîm ile yasaklanmıştır. Kız çocukları dünyaya geldiğinde bundan hoşlanmayıp ne yapacağını şaşıran hatta onu diri diri toprağa gömenler tenkit edilir ve kız çocuk ile erkek çocuk arasında fark olmadığı bildirilir. (Nahl,16/ 57-59; Zuhruf 43/17) Kur’ân, kız çocuklarını diri diri gömenlerin hesabının sorulacağını haber verir. (Tekvir 81/8-9) Zina ve fuhşu büyük günah kabul ederek (İsra 17/32; Nur 24/2-3, 30-31) kadının aşağılanmasını, kullanılıp atılmasını engeller. Kızları fuhşa zorlayarak, pazarlayarak bundan gelir sağlama yolunu da yasaklar. (Nur 24/33)  Kadının iffetine o kadar değer verilir ki bu konuda iftirada bulunanlar cezalandırılır. (Nur 24/4-6)

Kadın-erkek ilişkileri noktasından bakıldığında onlar, birbirini tamamlayıcısı olarak ifade edilmiştir. (Bakara 2/187) Erkeklerin kadınlar üzerinde hakları kadınların da erkekler üzerinde hakları vardır. (Bakara 2/ 228) Ayrıca erkekler kadınlar üzerinde koruyucu ve yöneticidirler. (Bakara 2/228; Nisa 4/34) Bu, mutlak bir hâkimiyet demek değil, kadını himaye etmektir.

Ayrıca Kur’ân’da iyi kadın ve kötü kadın tiplerinin örnekleri verilerek (Tahrim 66/10-12) müslüman kadına yol gösterilir.  Anne olarak da kadın yüce bir varlık olarak gösterilmiş ve büyük değer verilmiştir. (İsra 17/23-24)

Kadınla ilgili olarak Kur’ân’da yer alan üç konuda ise müslümanlar çokça tenkit edilmektedirler: Birden fazla hanımla evlenmek (Nisa 4/3), kadının mirastan erkeğin yarısı kadar pay alması (Nisa 4/11) ve kadının şahitliği (Bakara 2/282). Bu hükümlerin ayrı ayrı hikmetleri vardır. Bu izahların sadece birine temas etmek konulan hükümlerin hayatın gerçeklerine uygun olduğunu gösterir. Birden fazla kadınla evlenme neredeyse insanlık tarihi kadar eski bir uygulamadır. Zannedildiği gibi İslam’ın getirdiği bir şey değildir. İslam, buna ruhsat vermiş hatta sınırlama getirmiştir. Eşler arasında adalet şartını getirmiştir. Nikahsız beraberlik yasak olduğu için kadın, böyle bir uygulamadan istifade eder. İşi bitince atılma endişesinden uzak kalır. Ayrıca kadın, kocasının başka kadınlarla gayri meşru bir hayat yaşamadığından da emin olur. Miras konusuna gelince kadın, İslam’dan önce miras alması bir yana kendisi miras olarak elden ele dolaşıyordu. İslam, kadına da miras alma hakkı vermiştir. Ancak paylaşım farklıdır. Erkeğin alacağı hisse farklıdır. Çünkü evi geçindirmek, kadına ve çocuğa bakmak İslam’a göre erkeğe aittir. (Bakara 2/233; Talak 65/6) Sözleşmelere şahitlik konusunda ise iki erkek şahit aranır. İki erkek yoksa bir erkek ve iki kadın şahitlik yapar. Kur’ân bunun sebebini biri unutursa diğeri hatırlatsın şeklinde izah eder. Ayrıca kadının, bu gibi muamelerde erkekler kadar tecrübeli olmaması da bir başka etkendir.

 

Hz. Peygamber’in Uygulamalarında (Sünnet’te) Kadın

Hz. Peygamber’e inanan ilk müslümanın bir kadın olması (Hz. Hatice), kadının İslam’daki yerini gösteren çarpıcı bir örnektir.

İslam Dini’nin peygamberi olan Hz. Muhammed, her alanda olduğu gibi kadınla ilgili konuların üzerinde ehemmiyetle durmuş ve davranışlarıyla da göstermiştir.

Onun (s.a.), Veda Hutbesi’nde kadınların Allah’ın emaneti olduğunu bildirip, onlara iyi davranmayı emretmesi, konunun uhrevi bir yönü olduğunu göstermektedir.

Hz. Peygamber, uygulamalarıyla bir müslümanın kadına nasıl davranacağının örneğini vermiştir. Kaynaklarda konuyla ilgili pekçok hadis bulunmaktadır. Onun (s.a.) mutlu bir aileye sahip oluşu, zikredilebilecek en güzel ve en açık delildir. Bir ailede bulunması gereken sevgi, Hz. Peygamber ile eşleri ve çocukları arasında fazlasıyla vardı. Sahabilerin, aile fertlerine Hz. Peygamber’den daha çok şefkat gösteren kimse görmedik tesbiti de yeterli bir örnektir.

Ayrıca Hz. Peygamber’in, kadınlara nasıl davranılması gerektiğine dair sözleri bulunmaktadır. Böylece müslüman erkeklere kadınlarla olan ilişkilerinde bir ölçü getirmiş, müslümanca davranışın nasıl olması gerektiğini öğretmiştir. “Ahlakı en güzel olanınız kadınlara en güzel davrananınızdır”, “Sizin en hayırlınız hanımına en iyi davranandır” gibi hadisler konuya yaklaşımın ne seviyede olduğunu göstermektedir.

Hz. Peygamber döneminde kadınların konumunu gösteren örneklerin mevcudiyeti de bir başka delildir. Mesela, Hz. Peygamber’in evi bir medrese işlevi görmekteydi. Bu durum, Hz. Peygamber’in aile hayatının nakledilmesinde etkili olmuş ve Hz. Peygamber’in hanımları sünnetin sağlıklı bir şekilde aktarılmasında önemli bir görev yüklenmişlerdir. O dönemde kadınlar da eğitime önem veriyorlardı. Hz. Peygamber, kendisinden ilim öğrenmek isteyen hanımlar için gün tayin etmiştir. İlk dönemden başlayarak ilimde zirveye ulaşmış kadınlar bulunmaktadır. Pekçok hanım sahabi, ictihad etmiş ve fetva vermiştir.

Kadınlar sosyal hayatın her safhasında yer almaktaydı. Hz. Peygamber’in siyasi bir konuda hanımıyla istişare yapmış olması önemli bir hadisedir. Hz. Peygamber’in vefatından sonra da kadınlar siyasi hayata katılmışlar, siyasi konularda görüşlerini belirtmişlerdir. Kadınların mescidde namaz kılması Resûlullah’ın (s.a.) tatbikatını izlemeleri de kadının toplumun içinde yer aldığının diğer bir örneğidir. Ayrıca kadınlar da savaşa katılmışlardır. Hatta gerektiğinde ön safta yer almışlardır. Hz. Peygamber devrinde çalışan hanımlar da mevcuttu. Peygamberimiz’in hanımı Zeyneb, odasının bir kısmını atölye haline getirerek deri işlemiş ve parasını sadaka olarak dağıtmıştır.

Kur’an’da olduğu gibi hadislerde de anne olan kadına fazlasıyla değer verilmiştir. Öyle ki Cennet annelerin ayakları altında olarak gösterilmiştir. Yani dünyada anne memnun edilmeden cennete girmek mümkün olmayacaktır.

Bütün bunların yanında Hz. Peygamber’in hanımlara da tavsiyeleri olmuştur. Sayı bakımından pekçok olan bu hadislerden birkaçını nakletmek mümkündür. Evi yuva haline getirecek kişi olan, anne ve eş olan kadınlara, güzel huylu olmalarını yumuşak davranmalarını emretmiştir. Dünya hayatına düşkün olmamalarını, sade bir hayat sürmelerini, lüksten kaçınmalarını tavsiye ederek belirtmiştir. Aynı konuya kadınlardan cimrilik yapmamalarını, infak etmelerini isteyerek işaret etmiştir. Onlara ibadeti tavsiye etmiş, ancak bunda da itidalli olmalarını istemiştir. Kocaları ile uyumlu bir hayat sürmelerini emretmiş, önemsiz şeyler için boşanmamaları gerektiğini ifade etmiştir. Hz. Peygamber’in bu birkaç emir ve tavsiyesi, İslam Dini’nin aileye verdiği önemin gereği olan sözlerdir. Bilindiği gibi aileyi ayakta tutmak İslam’ın üzerinde önemle durduğu konulardan biridir.

Yukarıda zikrettiğimiz ve zikretmediğimiz daha pekçok dini ibareden, İslam Dini’nde kadının değeri, hatta üstün bir konuma sahip olduğu, onun fıtratına aykırı olacak hiçbir delil bulunmadığı anlaşılmaktadır.

Yeri gelmişken kısaca müslüman olmayan toplumların kadına yaklaşımlarını gösteren birkaç örneğe de değinmekte fayda vardır. Mesela, bir dönem kadının ruhu var mı diye tartışılmıştır. Kadın, şeytanın ürünü sayılmış, ilk günahın sahibi ve insanın cennetten çıkmasına sebep olarak gösterilmiştir. Kadının kız çocuk doğurması, hayız hali bir suçtur. Mabedde konuşması yasaktır. Yemin ve sözleşmeleri ve şahitliği geçersizdir. Dini metinlerde  kadının aleyhine olan, onları küçümseyen ibareler bulunmaktadır. Bu sebepten kadın, toplumsal nefretin baskısı altında ezilmiş ve asırlar boyunca bunu iyileştirmek için mücadeleler verilmiş ve düzenlemeler yapılmıştır.

Yukarı dön Göster isaisaisa's Profil Diğer Mesajlarını Ara: isaisaisa
 
isaisaisa
Yasaklı
Yasaklı


Katılma Tarihi: 09 ocak 2009
Gönderilenler: 18
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı isaisaisa

BİR ARKADAŞIMLA YAPTIĞIMIZ MUHABBETTEN SONRA BİR HOCANIN YOLLADIĞI MAKALE

SAÜ İlahiyat Fakültesi Arap dili Belagati Ana Bilim dalı Öğretim üyesi.

Sevgili kardeşim Hocamızın yazısını eleştirmen gerçekten çok güzel hadis ilmi adına bir takım araştırmalar yapıp öyle eleştiri yapsaydın daha iyi olurdu.Arapça bilmeden mealcilikle din hakkında konuşanların dini anlayışlarında mutlaka eksiklikler olacaktır.Üniversite öğrencilerimizde de bu eksikle sık sık karşılaşıyoruz.
Bakara 269: "Allah hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilirse, ona pek çok hayır verilmiş demektir. Ancak akıl sahipleri düşünüp ibret alırlar."
Hikmet nedir?Hikmet sözcüğünün çok geniş mana yelpazesi varsa da,özet olarak o,yaratılışın,hayatın,bütün kainatta geçerli sistemin,hakim bulunan İlahi kanunların gayesini ve işleyişini kavramaktır;bu arada bilhassa beşeri hayat adına,"Ben kimim?Bu dünyadaki varlığımın gayesi nedir?Nereden geldim, nereye gidiyorum?Bu dünya yolculuğunda rehberim kimdir?Ölümün benden istediği nedir?"gibi sorulara tatmin edici cevabıdır.Ayrıca,eşyanın ve hadiselerin gerisinde yatan gerçek sebep ve hedefin,yani bir bakıma Lade veya bunun bilgisidir.Kur'an, bütün bu konularda gerçek bilgi kaynağı,Sünnet de onu bize açıklama ve hayata tatbik etme sistem ve prensipleri olduğu için,Peygamber Efendimizin sünnet-i seniyesi bütünüyle hikmettir.Meseleye yaklaşımınızdaki niyet çok önemli.
Hadislerin sayısı üzerine biraz araştırma yapsaydınız, buraya bunu yazmazdınız.
Neden hadisleri peygamber efendimiz yazdırmadı?Deliliniz nedir merak ettim?Bunu klasik cevaplarla açıklayacağınızı düşünüyorum.Biz 7 yıldır hocamız 16 küsür yıldır elimizdeki dökümanlarda ve o asırdan günümüze kadar ulaşan eserlerde sizin söylediğinizin aksini görüyoruz.Bakınca düşünceniz doğrultusundaki hadislere gelince o beğenmediğiniz hadis kitaplarındaki hadisleri almakta bir o kadar rahatsınız.o eleştirdiğiniz hadis kitaplarındaki Abdullah bin amr ve Ensarlı sahabenin hadisleri ezberleyemediğini peygamberimize bildiren ashab ile ilgili hadisleri okumadınız sanırım.Okudunuz da düşüncenize ters geldiği için eklemediniz galiba.Yahudilere gönderilen mektuplarda ehlu's sahife yani yazı ehli kelimesi kaç defa geçiyor bilmiyorsunuz?Daha bir ton elimizdeki belge.
Kendi elleri ile kitabı yazdıktan sonra karşılığında birkaç para elde etmek amacı ile, «Bu, Allah katından geldi» diyenlerin vay haline! Ellerinin yazdığından ötürü vay başlarına geleceklere! (Yine) Kazandıkları paradan ötürü vay başlarına geleceklere!..(Bakara-79)
Yahudi uleması , dünya metaı uğruna Allah'ın kelamı'nı,Kitabı,diledikleri gibi yorumlamakla kalmıyor,onun içine kendi şahsi yorumlarını,tarihlerinde yaşanmış bazı hadiseleri,birtakım batıl ve efsanevi inanç ve hikayeler,felsefi doktrinler ve kendi içtihadlarından kaynaklanan hukuki kaide ve hükümlerini katıyorlar,sonra da bunları Allah'a mal ederek,sanki Kitabın aslındanmış veya Allah kendilerine bildirmiş gibi takdim ediyorlardı.Bu şekilde ilahi olanla beşeri olan,asılla tefsir birbirine karışıyordu.Bunun da ötesinde,kitabın içinde ne varsa hepsine inanılmasını bekliyor veinanmamayı küfür sayıyorlardı.Halk ise son derece cahildi.Kendilerine ne anlatılırsa ona inanıyor;zan,taklit ve hayal peşinde sürüklenip gidiyordu.
Benzerlerinde olduğu gibi bu ayette de halk olsun,alimler olsun Müslümanlara da çok önemli ikazlar vardır.Yazılan kitaplar Kur'an yerine geçmemeli,bilakis Kur'an'a dürbün olmalı yani onu göstermelidir.Bu ayet ve benzerleri,risaletin ilk yıllarında Peygamber Efendimizin hadislerin yazılmasına neden izin vermediğine de ışık tutmaktadır.
İnsanlar tek bir ümmet idi. Allah, peygamberleri müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdi; insanların ayrılığa düştükleri hususlarda aralarında hüküm vermek için, onlarla birlikte hak olan kitabı da indirdi. Ancak kitap verilenler, kendilerine belgeler geldikten sonra aralarındaki kıskançlık yüzünden onda ayrılığa düştüler. Allah ise iman edenleri, onların hakkında ayrılığa düştükleri doğruya kendi izniyle ulaştırdı. Allah, dilediğine doğru yolu gösterir (Bakara-213)
Bu ayet,bütün insanlar gibi dini mensupları arasındaki ihtilafların da bağy, yani haset,haksızlık,rekabet,hakkına razı olmama ve haklara tecavüz yüzünden çıktığını açıklamaktadır.Ayrıca Kur'an,ilgili pek çok ayetinde de olduğu gibi burada da Kitabı tekil ve marife(belgili) kullanmakla Tevrat,Zebur,İncil,Kur'an gibi bütün semavi kitapların hepsinin kaynağının aynı olduğunu ve aynı temel gerçekleri ihtiva ettiklerini ortaya koymakta ve hemen her rasülden sonra,rasüllerin ümmetin Kitap'taki bazı hususlar konusunda aralarındaki bağy sebebiyle ihtilafa düştüklerini beyan etmektedir.Yine ayet, bütün ihtilafların nihai çözüm merciinin artık Peygamber Efendimiz ve Kur'an olduğunu belirtmektedir.Burada çok önemli bir husu daha karşımıza çıkmaktadır ki, o da şudur:
İslam tarihinde ,bir takım Kur'ani meseleler ve bazı Kur'an ayetleri konusunda da ihtilaflar oluşmuştur,olmaktadır ve olacaktır.Bu, tabiidir.İşte bu noktada çözüm mercii,Kur'an'ın peygamberimizin fonksiyonlarını anlatırken Kitap'tan sonra andığı Hikmet (2:151),yani Peygamberimizin sünneti'dir.Fakat buradam Kur'an ayetleri olabileceği gibi bir mana akla gelmemelidir.İhtilaflar,insanların Kur'an'ı anlayışları ve idrak farklılıklarındandır.Bu bakımdan,en önemli fonksiyonları olarak sünnet,Kur'an'ın müphemini,yani kapalısını tefsir,mücmelini,yani öz ve kısa olan ayetlerini tafsil,umumi görünen bazı hükümlerii tahsis,mutlak bırakılmış hükümlerini takyid (sınırlandırma) eder ve ayrıca ,başka hükümler de koyar.Böylece,Kur'an konusunda çıkabilecek ihtilafları da önler.Bu bakımdan Sünnet'e hücum,esasen Kur'an'a ve islam'ın temeline hücumdur.
Hayır, hayır! Rabbine and olsun ki, aralarında tartışıp çekiştikleri şeylerde seni hakem kabul edip sonra da verdiğin hükümden dolayı içlerinde bir sıkıntı duymaksızın tam bir bağlanışla bağlanmadıkça imân etmiş olmazlar.(Nisa-65)
Yukarıdan beri gelen bu ayetlerde ifade edilen gerçekler hem iman adına hem de İslam toplumunun sağığı adına çok önemlidir.Her şeyden önce bilinmelidir ki,Kur'an nasıl teşri kaynağı ise,Allahtan aldığı yetki ile Peygamberimiz'de teşri kaynağıdır.Ayrıca, O'nun yolu,Kur'an'ı tatbik şekli de, müminler için uyulması gereken yegane ölçüdür.Ayetler Sünnet'in çok yönlü önemini ortaya koyduğu gibi,Kur'an'ın ve Sünnet'in dışında temel bir hüküm kaynağı aranmaması ve bu ikisinin hükümlerine mutlak itaat edilip bağlanılması konusunda ciddi ikaz ihtiva etmektedir.
Kur'an yukarıda geçen 64-65 ayetlerde Peygamberimiz için en-nebi ve er-Rasül kelimelerini kullanmaktadır.Belirlilik takısıyla ve isi belirtmeden gelen böyle bir kullanım, "Mutlak zikir kemaline masnuftur =Bir ünvan veya sıfatın mutlak olarak, yani o unvan veya sıfata sahip kişi belirtmeden anılması, o ünvan veya sıfata birinci derecede sahip olan kişiye işaret eder." kaidesince,Peygamber efendimizin, en büyük nebi,en büyük rasul olduğunu gösterir ve O'nun için çok büyük şeref ve tekrim ifade eder.Yani,nebi ve rasül denince akla önce Allah rasülü ve nebilerin sonuncusu Hz.Muhammed gelir;dolayısıyla O,Nebileri ve rasüllerin en büyüğü,en seçkini,nübüvvet ve risaletin en önde gelen temsilcisidir.Gerçek bu iken,bazıları,Kur'an Onun hakkında peygamber diyor mazaretiyle O'nu sadece 'peygamber' olarak anmakta,bu kelimenin Kur'an'daki en-Nebi kelimesini karşılığı sanmakta ve Allah'ın O en sevgili kuluna,en büyük insana,en büyük peygamberimize hürmetsizlikte bulunmaktadır.
Şüphesiz Allah, size emanetleri ehline (sahiplerine) teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor. Bununla Allah, size ne güzel öğüt veriyor!.. Doğrusu Allah, işitendir, görendir.
Ey iman edenler, Allah'a itaat edin; elçiye itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de. Eğer bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, artık onu Allah'a ve elçisine döndürün. Şayet Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsanız. Bu, hayırlı ve sonuç bakımından daha güzeldir.(Nisa-58-59)
Her işi ehline bırakmamız gerektiğini belirten bu ayet birazda sizin en başta eleştirdiğiniz cümlemyide açığa çıkarıyor.Ruhbanlık sınıfı gibi meselelerle meseleyi çarpıtmışsınız tabi orayı geçiyor ve ayete yöneliyorum.
Son iki ayet-i kerime,bilhassa sağlam içtimai sistem açısından çok önemli kaideler ortaya koymaktadır:
-Bütün işlerin ehline verilmesi,
-Yargının tamamen adalete dayanması,
-Bütün emir ve yasaklarında Allah'a ve Rasül'e mutlak itaat,
-Müminlerin idarecilerinin inanç olarak kendilerinden olması ve bu idarecilere,Allah'a ve Rasülüne itaat çerçevesinde itaat etmek,
-İhtilaflı meseleleri Kur'an ve Sünnet'e dayanarak çözmek ve
-Sistemin işlerliği ve devam etmesi adına en büyük müeyyide olarak sağlam bir imana sahip olmak,Bu sistemin başlıca dayanaklarıdır.59. ayette Allah'a itaat edin, Rasul'e itaat edin denilerek, Rasul içinde ayrıca itaatin zikredilmesi,Rasulullah'ın sadece hayat-ı seniyyelerindeki idareciliği ile sınırlı değildir.Bu itaat,O'nun he hayatı,hemde daha sonrası için mutlak olup,öncelikle hem Sünnet'e uymaya dikkat çekmekte hem de Rasullah'ın teşri yetkisi olduğunu ve masumiyetini ortaya koymaktadır.
Daha ayet açıklamaya gerek duymadan ayet numaralarını veriyorum. enbiya-45/sad-70/Ahkaf-9/Araf-203/Araf-157/Necm 3,4/Haşr-7 (hüküm ganimetler üzerine söylenmiş gibi görünse de hüküm geniş kapsamlıdır.)
Nisa-80/Nur-63/Ahzab-36/Al-i İmran-31
Bu ayetlere binaen bir iki açıklama yapıp bitireyim.
-Peygamber Efendimizin söyledikleri,uydukları,getirdikleri,konuştukları vahiy kaynaklıdır.Bu nedenle Sünnet'de ,Kur'an gibi vahiydir.
-Ayetlerce Rasule tabi olmak farzdır.
-Bize Kur'an yeter demek cümlesinden sünnetin reddi anlaşılır.Aksine Kur'an ve sünnet biraraya getirilmelidir.

Ciddi derece de Kur'an bilip sonra hadislere yönelmeli ve böylece Kur'anla hadis-i kıyaslamalıyız.Kur'ana tersse hadis reddedilmeli.Size öğrenci arkadaşlarımıza yolladığım bir dosyayı yolluyorum ondan sonra hadis hakkında teferruata sahip olup sonra gelin hadisler üzerinde birifing verelim okulumuzda.
http://rapidshare.com/files/178470067/HadisCesitler_1_.pdf.h tml
İşte hadis ilmi usulü bu kadar zor.(teşbih-temsil-isnad-ittisal-mürtehas)Bir takım cemiyetler bu zorluktan faydalanarak hadisleri eleştiriyorlar.Bir takım insanlarda böyle hadismi olur diye bütün bütün hadisleri inkar ediyorlar.
Hadis konusuyla ilgilenmeniz bizide çok mutlu eder.İlk dönemlerden itibaren hadisçiler başta olmak üzere, bütün İslam alimleri bu rivayetleri anlama konusunda çalışmalar yapmışlardır.Birine problem gibi gelen bir hadis, bir başka bilim adamı tarafından çok rahat bir şekilde çözülebilmektedir. Önemli olan meseleye yaklaşım tarzıdır. Bir hadis güvenilir kaynaklarda bulunuyorsa onu "anlamaya çalışmak" önemlidir. Bizim anlama dünyamıza uymuyor diye bir çırpıda silivermek hiç de objektif bir yöntem olamaz. Eski alimlerimiz anlamakta güçlük çektikleri hadisler için "tevakkuf" yöntemini geliştirmişlerdir ki bugünkü bilim anlayışında bile henüz yeri yoktur. Buna göre, benim anlayamadığım bu rivayet gün gelir anlaşılabilir, düşüncesiyle tabiri caizse dondurulmaktadır. Uydurma ya da çok zayıf olduğu tespit edilenler ise zaten konumuz dışındadır.Biz burada size son derece ilginç gelecek hadisler üzerinde araştırmalar yapıyoruz.Kendimiz bile olurmu diyoruz ama gerçekten hadis olduğu ortaya çıkıyor.Arap dili ve belağatı bu meseleleri çözümlememize yardımcı oluyor.Çevirilerde hatalarla karşılaşıyoruz.Biz Dilerdik ki dindar arkadaşlarla birlikte tetkik etsek.Hadis ile hadis zıt gibi görünebilmekte ve Kur'an'dan bizim anladığımız manaya göre ayetlere ters düşmekte gibi ama çoğunlukla öyle çıkmıyor sonu.
Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki:Sünnet'te Kur'an gibi korunmuştur.Fakat korunmuşluğu farklıdır.Kur'an lafız ve mana olaak korunmuştur.Sünnet ise lafız olarak olsa da,ciddi oranda mana ile olmuştur.Yani,hadislerin bir kısmı Peygamber Efendimizin söylediği şekliyle muhafaza edilmiş bir kısmıda mana olarak bize ulaşmıştır.Sonraki nesillere intikal etmeyen hadisler de olabilir.Sünnet uygulama olarak yaşanmış,korunmu ve sonraki nesillere aktarılmıştır.Kur'an'ın korunması,Sünnet'in korunmasınıda kapsar.Çünkü sünnet,Kur'an'ı tefsir eder ve keyfi yorumlara tabi tutulmasını önler.O halde Sünnet'in korunması,Kur'an'ın korunması için gereklidir.Aynen Kur'an'ın korunmasıda Sünnet'in korunması demektir.Namaz konusuna gelirsek eger sünnet korunmasaydı namazı (sal'a) nasıl ikame edecektik.Kur'an'da kıyam,rukü,secde belirtsede bunların nasıl olacağı rekat sayıları nasıl bilinecekti,namazın beş vakte tahsisi Kur'an'da ihtilaflı bir durum ama bunu hadislerden öğreniyoruz..
Hadisler olmadan Kur'an bize yeter derseniz bu ayeti hiçe saymış olursunuz.
Onları, delillerle, kitaplarla gönderdik ve sana da, onlara ne indirildiğini açıkça anlatman, düşünmelerini sağlaman için Kur'ân'ı indirdik.(nahl 44)
Demekki açıklanması gerekiyor.23 sene boyunca bu görevi ifa etmiş..
Sık karşılaştığımız bir soru ile bitireyim.

-Bunlar, sana gerçek olarak okuduğumuz Allah'ın ayetleridir.Allah'tan ve ayetlerinden başka hangi hadise inanıyorlar?
Söz kelimesinin arapçası olan hadis kelimesini oraya ekleyerek insanları yanlış yönlendirmekten çekinmiyorlar..
Sitenize eklediğiniz yazılarla, vebal altına girip okuyucularınızı yanlış yönlendirmemeniz sizin açınızdan iyi olur diye düşünüyorum.
Sağlıcakla kalın…

 

İşlerimin yoğunluğundan her hadis üzerine tek,tek yorum yapmak için yeterli zamanım olmayabilir.
Size ,bu konuda kaynak olarak internet siteleri ve kaynak kitaplar önerebilirim.
Fakat, internette orjinal arapça hadis kaynakları üzerine, hadisler eklenerek hadisler kirletilmeye çalışılmaktadır.Misal
verecek olursak, Ebu-Davud'un "Kitâbü's-Sünen" orjinal eseri üzerinde düzenleme yapmış olan bir yayınevi hadis numarası olarak
Mesela cihad bölümünde 134 hadis varken, 135 yazıp kendi uydurdukları hadisleri eklediklerine ve bazı
internet siteleri de bunları sitelerine eklediklerine şahit olduk.Taratıp bilgisayara aktarırken kelimeler farklı şekilde
aktarılabiliyor.Örneğin; Sizin gibiler kelimesi tarayıcıdan geçerken ,ingilizler şeklinde aktarılmıştır.
İnternetteki hadislere dikkat etmenizi öneririm.Aklınıza takılan hadislerle ilgili ilk olarak aşağıdaki siteleri öneririm.
Buraya farklı üniversitelerden değişik öğretim görevlileri arkadaşlarımız vakit buldukça cevaplar yazmaktalar.
Öğrencilerimizin akıllara en çok takılan iki hadis hakkında ,kısa bir şekilde Prof. Dr. İbrahim Canan hocamız cevap yazmış.Sizlerde bu sitelere soru cevap şeklinde cevaplar alabilirsiniz.Böylece istekli olan herkes istifade edebilir.

1-"Allah ahirette Peygamberlere kimliğini kanıtlamak için bacağını açıp baldırını gösterir."
2-"Veled-i zina, üç şerlinin en şerlisidir."
hadisleridir.Basit bir şekilde arap dili üzerine ayrıntıya ve belagata girmeden açıklamalarda bulunmuşlardır

http://www.sorularlaislamiyet.com/subpage.php?s=article& aid=9848
http://www.sorularlaislamiyet.com/subpage.php?s=cat_open& ;cid=58&sayfa=0
http://www.sorularlaislamiyet.com/subpage.php?s=show_qnacat& amp;id=58&sayfa=0
ed-Dürerü’s-seniyye (www.dorar.net)
el-Muhaddis (www.muhaddith.org)
IHSAN (www.ihsanetwork.org)
İslam (www.al-islam.com)
Şebeketü’l-İslâmiyye (www.islamweb.net)
Ezher (www.alazhr.org veya www.islamic-council.com)
Nidâu’l-îmân (www.al-eman.com)
el-Varak (www.alwaraq.com)
Saydu’l-Fevâid (www.saaid.net)
Sahab (www.sahab.org)
el-Muhtâru’l-islâmî (www.islamselect.com)
Dâru’l-Hadis (www.hadith.net)
Kuveyt Evkaf Bakanlığı (www.islam.gov.kw)
Belâğ (www.balagh.com)
Râfed (www.rafed.net)
İslam (www.al-islam.org)
MSA (www.usc.edu/dept/MSA/)
Internet History Sourcebooks (www.fordham.edu/halsall)
ISNA (www.isna.net)
Prophet Muhammad (www.muhammad.net)
Muhaddis (www.muhaddis.org)
Ulum el-Hikme Okulu (www.ulumulhikmekoeln.de/)
HİKEM (www.hikem.net)
Dinbilimleri (www.dinbilimleri.com)

Sağlıcakla kalın,

Yukarı dön Göster isaisaisa's Profil Diğer Mesajlarını Ara: isaisaisa
 

<< Önceki Sayfa 58 Sonraki >>
  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats