Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Dinin sosyal hayatın düzenlemesi, hayatın kendisidir kuşkusuz; ama sizin burada anlayamadığınız sosyal hayatı düzenlerken bir takım mercilerin bu verdikleri kararların dönemsel olduğudur.Eğer diğer mercilerin verdiği hükümlerde dönemsel olmayıp süreklilik arz ederse her adımda bir zorunlulukla karşılaşırız;tıpkı hadislerde ayettelerle çelişen konularda ,peygamber sözde soyledi diye hükümlerin verildiği gibi, ki bu durumda 'Peygamberde bir otoritedir' deyip onunda Kur'an dışında Allah kaynaklı olmayan sözlerini/kişisel tercihlerini bağlayıcı sayp yapmamız gerekir. Sadece biz değil, bizden sonrakiler ve daha sonraki dağacak olanlardan müslümanm diyenler de.
'Ölü hayvan eti yenmesi zarurettir yenmesi helaldir.' demişsiniz. fakat burada dikkat edilmesi gereken konuyu atlamışsınız. Ayette
5/6- Leş, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına boğazlanan, boğulmuş, (taş, ağaç vb. ile) vurulup öldürülmüş, yukarıdan yuvarlanıp ölmüş, boynuzlanıp ölmüş (hayvanlar ile) canavarların yediği hayvanlar -ölmeden yetişip kestikleriniz müstesna- dikili taşlar (putlar) üzerine boğazlanmış hayvanlar ve fal oklarıyle kısmet aramanız size haram kılındı. Bunlar yoldan çıkmaktır. Bugün kâfirler, sizin dininizden (onu yok etmekten) ümit kesmişlerdir. Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün size dininizi ikmal ettim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm'ı beğendim. Kim, gönülden günaha yönelmiş olmamak üzere açlık halinde dara düşerse (haram etlerden yiyebilir). Çünkü Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.
Zarurete düşme konusunda yenebileceği soylenmiştir yenen ölü etine 'helal' denmemiştir. Bu çok büyük bir farktır. Helal; demek o şeyin en mükemmeli, en ideali olduğu anlamına gelir. Hayatta iki sınır çizgisi yoktur ak ve kara gibi. Yenebilir= helal demek değildir yani.
Naci Çelik yazdı: 'Yukarda da değindim.Tekrar ve başka bir ifade ile söyleyeyim.Kur"an"ın tüm emirleri,insanların tümünü kapsamaz.Yani dini emirler,genel olabileceği gibi şahsi veya özelde olabilir.Örneğin,tüm kadınlar tesettüre uymak zorunda değil.Tüm müslümanlar oruç tutmak zorunda değil. '
Bazı emirler herkesi kapsamaz demişsiniz ancak verdiğiniz örnekler çok ilgisiz. Tüm müslümanların oruç tutmak zorunda olmadığı doğrudur; ancak bu onun şahsi kararıdır. Allah ise bir emir vermiştir müslüman kişilerin bu ay oruçlu geçirmesi. Bu doğru olandır; ama yok siz tutmayacaksanız sorumluluğu sizi bağlar. Ama bu oruç tutmann bir emir olduğu gerçeğini değiştirmez.
2/185-(O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa, onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu da sayıyı tamamlamanız ve hidayete ulaştırmasına karşılık Allah’ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir.
Kuşkusuz ki haram ve helal koyma yetkisi Allaha aittir, çünkü dinin sahibi Odur . Bu su götürmez bir gerçektir
ANcak bazı şahıslar, dini sanki kendilerininmiş gbi algılayıp, Allahla yarışır gibi kafalarınca haramlar helaller yasaklar günahlar üretiyorlar
Oysa farkında değiller ki Allaha ortak ediyorlar
Haram ve helal dinsel hükümlerdir, yani direk Allah ile ilintilidir
Ancak sosyal yaşantıda din kapsamında olmayan yasaklar, sınırlamalar, kurallar olabilir, bu da zaten sağlıklı düzenli bir yaşam için gereklidir, burdan yola çıkarak peygamber, o, bu ,şu vss hüküm verme yetkisine sahiptir demek büyük bir yanlıştır !
Yani Allah dinsel, ahlaksal ve birçok alanda kurallar sınırlamalar getirir, biz de bunu KUrandan öğreniriz, onun yasak demediğine haram kılmadğına haram demeyiz
Ancak bunun dışında insanların, devletin sosyal düzeni sağlamak, yaşamı kolaylaştırmak ve bir düzene sokmak için koymuş oldğu kurallar vardır, bunlara da uymak gerekir, bu onların dinsel konuda da hüküm verme yetkisine sahip oldğu anlamına gelmez
DÜşünün ki bir ailede saat tam 7de akşam yemeği yenmesi kuralı kyulmuştur, bu ailenin sağlıklı br ilişki içinde olması için getiirilmiş bir kuraldır, belki de baba bu kararı vermiştir, bu ona ilahlık yüklemez
karıştırmayalım bunu
saygı ile...
__________________ Ne kadar uzak olsak da çok yakınız, daha yürekten olamazdım, daima kim olduğumuza güveniyorum ve başka hiçbirşey önemli değil... Metallica-Nothing Else Matters
Kuşkusuz ki haram ve helal koyma yetkisi Allaha aittir, çünkü dinin sahibi Odur . Bu su götürmez bir gerçektir.Hayır.Bu su götürmez bir gerçek değil.Bu sadece sizin zannınızdır.
[016.116] [DV] Dillerinizin uydurduğu yalana dayanarak «Bu helâldir, şu da haramdır» demeyin, çünkü Allah'a karşı yalan uydurmuş oluyorsunuz. Kuşkusuz Allah'a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa eremezler.
Dostum.Ayeti sadece okumaz,birazda düşünürsen,ayetin,doğru olmayan bir kuralı veya doğru olmayan bir yasağı,Allah"ın emri gibi takdim etmeyi veya Allah"ın emri olduğunu idia etmeyi vurguladığını anlarsın.Bu ve buna benzer ayetler,ister ailevi planda olsun,ister toplumsal planda olsun,isterse yasal planda olsun,yasak veya hüküm koymanın büyük önemine ve büyük sorumluluğuna dikkat çekmektedir.
Sana davacıların haberi geldi mi? Hani onlar duvarı aşarak mabede girmişlerdi.
22.
Hani Dâvûd’un yanına girmişlerdi de Dâvûd onlardan korkmuştu. Onlar, “Korkma! Biz, iki davacı grubuz. Birimiz diğerine haksızlık etmiştir. Aramızda adaletle hükmet. Zulmetme ve bizi hak yola ilet” dediler.
23.
İçlerinden biri şöyle dedi: “Bu benim kardeşimdir. Onun doksan dokuz koyunu var. Benim ise bir tek koyunum var. Böyle iken “Onu da bana ver” dedi ve tartışmada beni bastırdı.”
24.
Davud dedi ki: “Andolsun, senin koyununu kendi koyunlarına katmak istemek suretiyle sana zulmetmiştir. Esasen ortakların pek çoğu birbirine haksızlık eder. Ancak iman edip salih ameller işleyenler başka. Onlar da pek azdır.” Dâvûd bizim kendisini imtihan ettiğimizi anladı. Derken Rabbinden bağışlama diledi, eğilerek secdeye kapandı ve Allah’a yöneldi.
25.
Biz de bunu ona bağışladık. Şüphesiz katımızda onun için bir yakınlık ve dönüp geleceği güzel bir yer vardır.
26.
Ona dedik ki: “Ey Dâvûd! Gerçekten biz seni yeryüzünde halife yaptık. İnsanlar arasında hak ile hüküm ver. Nefis arzusuna uyma, yoksa seni Allah’ın yolundan saptırır. Allah’ın yolundan sapanlar için hesap gününü unutmaları sebebiyle şiddetli bir azap vardır.”Sad Suresi.
Ayetlere dikkat ederseniz,Hz.Davud"un vicdanına danışarak bir hüküm verdiğini ve verdiği hükmün doğru olmasına rağmen,hemen ardından Allah"tan mağfiret dilemek zorunluluğunu hissttiğini anlarsınız.Çünkü,küçük olsun,büyük olsun,özel olsun,genel olsun,hüküm veya kural koymak,iyi niyetle olsa da,her zaman bir risk taşır.Ama hüküm vermek,kural koymak riskli bir iş diye,yasa yapmaktan,bir takım ceza ve ahlaki kurallar koymaktan geri kalamayız,kalırsak,sittin sene beşeri idoolojilerin ardından gideriz.Halbu ki,bizim görevimiz,hayatımızın ve hayatın her alamına islamı,Allah"ın dinini kazımaktır.Ama siz bunu anlayamazsınız.Çünkü laisizim,sizin beyninize,din başka,siyaset veya devlet başka yalanını kazımıştır.
Adabına göre sual sormak gerçekten zor bir şey. Bende inşaallah bu edep çerçevesinde sorumu sormak istiyorum.
Mesele şudur: Tahrim Suresinin ilk ayetleri Allah Rasulünun kendisine bir şeyi haram koymasını konu edinen ayetlerdir. Kendi çevremizdeki arkadaşlarla bu konuyu işlerken, maalesef çok tatsız tartışmalar yaşandı. Maalesef Vasat Ümmet vurgusunu bir türlü gerçekleştiremiyor ifrat ve tefrit arası gidiyoruz.
Bir kısım arkadaşlar peygamberin hiç bir konuda hüküm veremeyeceğini helal ve haramların Kur´an´ da açıkça belirtildiğini bunun üzerine peygamberin ilave yapamayacağını, sonuç olarak her haram Kur´anda belirlenmiştir, dolayısı ile Leş, Domuz, kan dışındaki tüm hayvanların helal olduğunu iddia edenler olduğu gibi, Allah Resulünün elçilik görevi dâhilindeki dini hükümlerde helal ve haram koyma yetkisinin olduğunu, daha doğrusu ayetleri yorumlarken böyle bir şey yapabileceğini, örnek olarakta Araf 157. ayetinde gecen temiz şeyleri helal, pis şeyleri haram kılar ayetiyle izah ettiler.
İlk görüşü savunanlar "hüküm Allah´ındır ayetini delil getirerek peygamberin böyle bir şey yapamayacağını savundular. Karşı tarafta Allah Resulünün tebyin görevini izah etmeye çalışsada bir ittifak çıkmadı maalesef. Ve çıkmadığı gibi arkadaşlar küskün ayrıldılar.
Kur´an yolunda ilerlemeye çalışan Müslümanlar, bir taraftan mezhep ve tasavvuf ağırlıklı peygamber tasavvurunu eleştirirken, Allah Resulünün görevini basite indirme gibi bir hataya düşüyorlar sanki!
Tahrim suresini sizin tefsirinizden incelemeye çalıştım. Aile Eğitim setinde Tahrim Suresinin işlerken, "Allah Resulünün dini hükümlerde haram koyma yetkisi var biz onun için eşeği kurdu yemiyoruz" şeklinde açıklamanız var.
Geçen seneki Tahrim Suresi tefsirinde Allah Resulünün haram koyma yetkisinin olmadığını, sadece yasak koyabileceğini, yasakladığı ipek elbisesini bir sahabenin bitlenmesi sebebiyle giymesini müsaade ettiğini söylüyorsunuz.
3 Muhammed kitabından incelemeye çalıştım, ama yine kafamdaki sorulara cevap olmadı.
Meselenin aslı nedir hocam? Gerçekten arkadaşların savunduğu gibi her helal ve haram Kur´anda belirtilmiş midir?
Ayette yasaklanan Leş, domuz... Haricindeki hayvanlar helal midir? Yoksa Allah, elçisine bu gibi konularda haram koyma yetkisi vermiş midir?
CEVAP: Aziz mümin,Bu konu burada çözülemez. esasen bu konuda sesler hiç tek sese indirgenemez.
Çünkü:
1. Daha sahabe zamanında bu tartışıldı. Abdullah b. ömer gibi ısrarla tersini savunan sahabiler varken Hz. Aişe ve İbn Mes'ud matumat ve mekulat konusunda Kur'an'ın son sözü söylediğini söylüyorlardı. İlginç değil mi?
2. Aile Eğitimi Serisi'ne medar olan konuşma 1993 yılında yaptığım bir ribat dersi. Tahrim suresi ise ondan 15 yıl sonra verdiğim bir ders. İkisi arasında geldiğim nokta isimlendirmede "haram" yerine "yasak" noktası. Bu fakiri sevindirdi, vesile de siz oldunuz.
3. Bu meseleyi bu düzlemde tartışmak çözümsüzlüktür. Bir tarafın küsmesi sadece cehaletten değil, cehaletin yanında had bilmezlikten. Şafii'nin sözünü tekrarlıyorum: Cahiller susarsa ihtilaf biter. Bu doğru.
4. Sahabe bu mevzuda hassas olmuş. İhtilafa rağmen hiç biri diğerine küsmemiş. O hassasiyeti rivayet geleneğinde görüyoruz. "Nehe'n-nebi an ekli luhumi'l-humuri'l-ehliyye, ve kullu zi nabin mine'l-vuhuş ve kullu zi atnebin mine'l-vuhuş" (Nebi ehli eşek etini, yırtıcılardan pençelileri, kuşlardan gagalıları yasakladı). Yine "Nehe'nr-Nebi an beyateyni fi beyatin vahidetin" (Nebi bir satış içinde iki satışı yasakladı) gibi hadislere baktığımızda -rivayetin lafız değil mana ile nakledildiğini unutmaksızın-sahabe HARRAME'N-NEBİ (NEBİ HARAM KILDI) değil NEBİ YASAKLADI diyor.
5. Zaten öyle olmasa Dabu'un (sırtlan) yenilmesinin cevazını anlayamazdık. Genel ilkeye aykırı. Sırtlan etçil, hatta leşçil. Ama yeniyor. İmam Şafii El-Umm'de gerekçesini "Arap geleneğinde bu hayvanın eti yendiği için" gibi bir gerekçe açıklıyor ki, gerçekten ilginçtir.
6. Nebi'nin ehli eşek etini yasaklaması, yabani eşeği yasaklamadığı anlamına geliyor. O da zebradır. Eğer Nebi'nin yasağı Kur'an gibi mutlak bir haram olsaydı bunu izah edemezdik. Bazı şarihlerin de isabetle belirttiği gibi Nebi ehli eşeği "insanların hacetini gördüğü için"yasaklıyor. Sonuç şu: Nebi'nin yaptığı "haram koyma" değil, "yasak koyma", illetsiz ve taabbüdi değil, hepsi de illetine mebni yasaklar.Bu durumda şu usul kuralı geçerli olur: İn zale'l-'illet fekad zalel humk, in 'ade'l-Ille fekad 'ade'l-hukm: illet ortadan kalkarsa hüküm de kalkar, illet ortaya çıkarsa hüküm de çıkar.
7. Nebi'nin koyduğu erkeklere altın ve ipek yasağı da asla Kur'an'ın koyduğu cinsten bir HARAM KILMA değildir. Öyle olsaydı Suheyb-i Rumi altın yüzük takar, kendisine itiraz edenlere parmağında altın yüzük ördüğü dört sahabiyi sayar mıydı (Ebu Davud). Yine ipek yasağı da öyle değil. Zira Abdurrahman b. Avf haşerata karşı alerjik olan vücudunu bahane kılarak Rasulullah'tan ipek giyme izni istiyor, o da veriyor. Hatta Halid gerekçesiz giyiyor.
Kur'ani haramlarda Rasullullah'ın buna benzer durumlanda asla taviz vermediğini iyi biliyoruz.
8. Konulmuş haram ve yasaklara uyması ve sakınması gereken mübtedi ve mukallitlerin kalkıp Rasulullah'ın haram koyma yetkisi gibi çok çok üst perdeden bir mevzuu tartışmaları yanlış oğlu yanlış oğlu yanlıştır. Sahi bu tartışmanın kendilerine hangi hayrı getirmesini bekliyorlar? Takvalarını artırmış mıdır acaba?
9. Rasulullah'ın beyan etkisinin ne anlama geldiğini Üç Muhammed'de işlediğimiz için geçiyoruz.
Sonuç: Muhkematı bilmeden müteşabihatı tartışanlar, sadece müteşabihatta yanılmazlar, muhkematta da vartaya düşerler.
Vesselam.
__________________ Anlatan da aciz dinleyen de aciz, Hamd O Allahüssamed'e ki İlahi Kelam ile seslendi
Haram ile yasak kelimeleri arasında ne fark? İkisi de aynı şey değil mi?
Haram et = yenmesi haram olan et. Yasaklanmış, taki zorda kalıp yersen Allah bağışlayıcı..
Haram içecek = içilmesi yasak olan sarhoşluk veren her türlü içki. Yasaklanmış, taki zor da kalıp içersen Allah bağışlayıcı...
Hırsızlık haram = yani bir kişinin malını çalmak yasak, çalınırsa suç > hem Allah'a hem de topluma karşı.
[ Ama Allah aynı zaman da tövbe ederse hırsızlık yapan O'nu bağışlayabilirim diyor. Cezası el kesmekse nerde kaldı bağışlama? Adam elsiz ve bir daha hırsızlık yapmamaya tövbeli, ve artık ( iki eli de gitmediyse ) bir eliyle yaşamaya mahkum ve gören herkes O'nun hırsızlık yaptığını bilecek ve o kişiyi dışlayacak. Peki ya eli savaşta veya bir kaza sonucu kesildiyse ve bir topluma yalnız gittiğinde o toplum O'nun elinin savaşta veya kazaran kesildiğini bilmiyorsa ve dışlarlarsa adamı/kadını hırsız diye? Nerede adalet? İftira olayı bir nevi yorumumu tıkayabilir ama o toplum elin olmadığını görerek yapmıştır ve o adamın/kadının gerçekten doğru mu/yalan mı söylediğini bilemeyeceklerdir. Bu nedenle suçsuz insanda toplumda yaşama sansı bulamayacaktır. Bu mu adalet? Allah'ın adaleti bu mu?
Tefsirlerde ellerini/elini kesin yazıyor. Uyan var mı bu emre? Yok tabiki!
Kesmek ne? Bilekten mi, yoksa sadece ufak bir cızık mı? Kesin denerek geçiştirilmiş. Kelimenin başka anlamlarına da değinilmemiş. Nasıl olsa büyük, büyük, büyük alimler, İmam-ı... bilmem neler el kesmişler, böyle buyurmuşlar denmiş, ve bir insan uzvu böylece kestirilp bir kenara atılmıştır..
Allah, kendisine şirk koşulsa dahi şirk koşanın inanan bir kişiye bir zararı veya açık/şahitli ölüm tehditi olmadığı sürece tebliğe ve hakkı anlaatmaya tartışmaya devamı, ancak bu durumlar olduğunda, yani kendini savunma olarak müşrikin ancak o zaman öldürüleceğini ve öldürmekten çekinmemeniz gerektiği söylenmektedir. ( Bakara 190-191 )
Fikire zararı olan bir müşrikin, bir cana kastı ve bir bedene zararı olmadığı takdirde, (yani sebepsiz) öldürülmemesi gerektiği "umulurki inancından döner" mentalitesi ve sözüyle pekiştirilmişken, keseye zararı olan bir adamın/kadının elini kesmek neden? ]
Yasağı da serbest olanı da Allah belirler. Peygamber ve diğer insanlar yalnız bu emir ve yasaklara uyarlar.
Gelelim meselenin ikinci kısmına, yani siyasi yasak koymaya. Bu karıştırılıyor işte. Sayın İslamoğlu demiş ki; Sonuç şu: Nebi'nin yaptığı "haram koyma" değil, "yasak koyma" Ama hangi konuda yasak koyma? Dini bir konuda yasak koyma kime ait? Ama hadislere ve İslamoğlu'nun örneklerine bakıyoruz, Peygamber hep dini konularda yasak koymuş. Siyasi konuda yasak koysa, bu yasak koymayı anlarım. Ama denilen şey, yani yasak koyma dine ise yani Allah'ın helal olarak nitelediği şey Peygamber tarafından ( tabiki bu mümkün değil, xx şahısların hadisleri/rivayetleri öyle gösteriyor ) haram/yasak ilan ediliyorsa,
Bu ayette niye Allah Peygambere , benim sana serbest bıraktığım şeyi niye kendine yasaklıyorsun deniliyor? Madem Peygamber de bu yetkiye, haram/helal koymaya sahip ( haşa ), niye desin , niye vahyetsin bu ayeti Allah?
Çünkü helali de haramı da belirleyen Allah. Herşeyi düzene koyan Allah. Düzen olmasa insan bi hiçtir. İnsan acizdir. Çaresizdir. İnsan aklı sıra İlahlık da taslar ama Allah'ın izni olmadan parmağını dahi oynatamaz, nefes alamaz, bir nesnenin zerresini bile yerinden kıpırdatamaz. Güç Allah'ındır ve insan için gerekli olan gücü Allah verir. Nefes Allah'ındır ve nefes insan için gerekli olduğunda, O'nu insana Allah verir. Kısaca insan tümüyle Allah'a muhtaçtır. Peygamber de dahil, Allah'ın yarattığı gücü hiçbirkimse kimseye vermeye muktedir değil. Yalnız Allah verir. Dünya için gerekli olan , ve insanın ihtiyacı olan yaşam ve düşünsel olguları yaratan Allah'tır. Herşeyi düzene o koymuştur. Herşey O'nundur. Ve öze geldik. Din de O'nundur.
Ve çokça sorulan soru.
Din Allah'ın mıdır? Yoksa Allah+Peygamber yapımı ortak bir şirketin mi? Ya da Allah+Peygamber+İmam-ı ... ların yapımı ortakların bir şirketi mi? (Soruları daha da uzatmak mümkün, ne yazık ki )
Allah bilerek ve bilmeyerek şirk batağına saplanan tüm insanlığı kurtarsın, şirkten arınacak olanların kalplerini yumuşatsın ve onları doğru yoluna iletsin, inanan müminleri de sapıkların yolunda yürütmesin....
Ey iman edenler! Uyuşturucu/şarap, kumar, tapılmak için dikilen taşlar, fal okları şeytan işi birer pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz.
91.
Şeytan; uyuşturucu ve kumara sokularak aranıza düşmanlık ve şiddetli nefret yerleştirip sizi Allah'ı anmaktan, namazdan/duadan geri çevirmek ister. Artık son veriyorsunuz değil mi?
Bu ayette temenni mi var, yoksa aynı zamanda haram olduğu için yapılmaması adına bir emir mi var? Zaten Maide süresinin büyük bir kısmı haram ve helallerden, yenmesi, içilmesi ve yapılması yasak olan şeylerden bahsediyor..
Efrayim kardeş, içecek derken, "sarhoşluk veren içecek"ten bahsediyorum. Aslında ayette "sarhoşluk verici" şeyler yasaklanıyor. İçeceğin yanında esrar(uyuşturucu), hap vs. de dahil. ( aklın işleyişini engelleyen her türlü madde )
Ben sadece "haram içecek" dedim ve "=" koyarak "içilmesi yasak olan sarhoşluk veren her türlü içki" dedim. YAni sadece şarap değil, suyla beraber karıştırılmış bir uyuşturucu hapı ( veya başka bir şey de ) buna dahil..
Ha günah ha haram, ikisi de aynı. Domuz eti yemek günah değil mi?
Lakin zaruret halinde haram olanın yenmesi onu haram olmaktan değil, günah olmaktan çıkarıyor, bu da ayrı bir mesele..
Yazdığınız yazılarındanda anlaşıldığı gibi 'haram' diye özellikle belirtilmemiş
Anne, teyze,hala,kızkardeş,kaynana,sütanne,sütkardeşlerle evlemeye haram diyen;
Leş,kan, domuz eti yemeyi de haram diyen hak;içki ve şaraba da direkt haram derdi ama demiyor ve bu hikmet üzerinde düşünmek yerine, sapla samanı karıştırıyoruz ve sizin de yaptığınız gibi Domuz eti yemek günah değil mi? diyerek yanlışa düşüyoruz.
Domuz eti yemek haramdır. diyor allah, ve Alah,ne dediğini bilir.
Allah'in seytan isi ve pislik olarak ilan ettikleri haramdir dolayisiyla gunah kaydina yol acar.
Ilmihal tarzi siniflamalar Kuran'i degildir ornegin ,Kuran'da mekruh kelimesi haramla es anlamda gecmektedir.Isra 22 den itibaren sayilan butun haramlar-yasaklar ki buna sirk dahildir mekruh olarak tanimlanmistir.Isra 38 ;Iste bu kotulukler Rabbinin nezdinde Mekruh'tur.
Tabiki kotulukler de iyiliklerde derece derecedir ,dogal olarak gunahi ve sevabi da derece derece olacaktir.
Basta sirk gunahi olmak uzere azami olcude gunahlardan kacinmak ve hic birini kucumsememek gerekir.
Nisa 31 de nehyedilen-menedilen buyuklerden(buyuk yasaklardan)kacinanlarin kusurlarinin affedilecegi bahsediliyor.
Yalniz sunu belirtmek gerekirki Kuran'in tarif ettigi mumin tipi ,aman bunlar fazla onemli degil diyerek yapabilecegi kusurlar listesi hazirlamaz. Hatasiz olmak mumkun degil, kesin buyuk yanlislardan kacinarak yasarken kusurlarimizda bulunmaktadir. Rabbinin rahmetine siginip affini dileyen kulunun hakkinda ancak O karar verir,O adalet sahibidir.
Allah'im sana inanan ve guzel yasayan,azimli hakikat sozculerinin kusurlarini bagisla,cunku sen cok merhametlisin,bagislayicisin.
Efrayim kardeş, kesin emir olmadığı konusunda haklısın. Şu an kafam karışık durumda, yazımın içerisinde hata yapabilirim bu yüzden..
Birkaç siteden haram kavramına baktım, net bir anlam bulamadım. hep daha önceden bildiğim şeyler.. Bir yerde şundan bahsediliyor;
"Haramların iki çeşidi vardır: haram liaynihi ve haram ligayrihi. Yalın bir şekilde haram liaynihi kendisinden dolayı haramken, içki içmek veya adam öldürmek gibi, haram ligayrihi başkasından dolayı harama denk gelir."
Sizin dediğiniz ayette açık bir şekilde haramdır denmiyor. Ama kesin bir emirle bunlara yaklaşmayın deniliyor. Ayrıca ayette sayılanların şeytan işi bir pislik olduğu dile getiriliyor. Bir başka ayette de;
Bakara Suresi 168. ayet (Toplam 286 ayet) "Ey insanlar! Yeryüzünde bulunanların helal ve temiz olanlarından yeyin, şeytanın peşine düşmeyin; zira şeytan sizin açık bir düşmanınızdır."
Bu ayette de "şeytanın peşine düşmeyin" diye vurgu yapılıyor.
----------------
Kafam karmaşıktı demiştim. Ve kısa bir süre sonra bu karmaşı çözen ayete ulaştım.. Maide süresinde sarhoş verici şeylerin günah olduğunu okumuştuk.. Efrayim kardeş ise günahın haramdan ayrı olduğunu söylemişti. Ama Araf suresinin 33. ayetinde Kur'an'da günah olarak nitelenen fiil /davranış ve düşüncelerin haram olduğu belirtiliyor.
Araf Suresi 33. ayet (Diyanet Vakfı Meali) De ki: Rabbim ancak açık ve gizli kötülükleri, günahı ve haksız yere sınırı aşmayı, hakkında hiçbir delil indirmediği bir şeyi, Allah'a ortak koşmanızı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır.
Bu ayette görüldüğü gibi Kur'an'da yapılması günah olarak nitelenen herşey haramdır..
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma