Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selamün Aleyküm! İman Kardeşim!
Namazların rekat sayısı ile ilgili bilgi paylaşma isteğine teşekkür ederim. Paylaştıkça çoğalan sevgi ve bilgiyi hep paylaşmak dileğiyle. Umarım paylaşacağım bilgiler sorunuzun cevabı olur.
Fıkıh kitaplarında “salatülmisafiri” başlığı altında bir konu işlenmektedir. Kimlerin misafir sayılacağı, vatanın çeşitleri, yolun mesafesi vb. konular uzun uzun işlenir. Burada belirtilen şartlara uyan kişilerin de dört rekatlı namazları kısaltıp iki rekat olarak kılabilecekleri belirtilir. Kısaltmanın da ruhsat olmayıp azimet olduğu özellikle vurgulanır.
Bu konuya girmemin nedeni; bizim “fıkıh” ve “ilmihal kitaplarında yer alan yolculuk namazının ve ahkamının “Kur’an’da olmayışıdır.
Yani barışın ve huzurun sağlandığı tüm ortamlarda; herhangi bir düşman tehlikesi olmadan yapılan yolculuklarda namazın kısaltılamayacağının Kur’an ‘da olmayışını belirtmektir.
Bizim ülema ve fükaha “Korku Namazı” ile “Misafir Namazı’nı” karıştırmışlardır. Öyle ki Korku Namazı’nın gölgesinde bir de Misafir-Yolcu Namazı ihdas etmişlerdir.
Kur’an’a baktığımızda;
Nisa 101-103:
“Ve yeryüzünde sefere çıktığınızda, inkarcıların size bir kötülük yapmasından kaygılanırsanız, namazı kısaltmanızda size bir sorumluluk yoktur. Gerçekten inkarcılar, size apaçık düşmandırlar.
Ve sen içlerinde bulunduğun ve onlara namazı kıldırdığında,onlardan bir grup senin eşiğinde ayakta dursunlar. Ve silahlarını da yanlarına alsınlar. Secde yaptıktan sonra, o grup arka tarafınıza geçsin ve namazı kılmayan diğer grup gelsin, seninle birlikte namaz kılsın. Tedbirli olsunlar. Silahlarını alsınlar.-inkarcılar size ansızın bir baskın vermek için, silah ve eşyanızdan ayrılmanızı isterler.- yağmurdan zarar görürseniz veya hasta olursanız, silahları bırakmanızda bir sakınca yoktur. Ama dikkatli olun. Allah inkarcılara gerçekten alçaltıcı bir ceza hazırlamıştır.
Sonra, namazı bitirince de, ayaktayken, otururken, yan yatarken Allah’ı hatırlayın.Güvene erdiğinizde, namazı gereğince kılın, evet namaz, inananlara belirli vakitlerde farz edilmiştir.”
Bakara 238,239:
“Namazlara ve Orta Namaz’a devam edin; ve Allah’ın huzurunda kendinizi vererek ayakta durun.
Ama eğer bir tehlikeden çekinirseniz, yaya ya da binekte iken kılın; güvenliğe kavuşunca, bilmediklerinizi öğrettiği gibi Allah’ı hatırlayın.”
Ayetlere dikkat ettiğimizde kısaltma ruhsatının; kesin olarak düşman tehlikesi karşısında oluşan korku nedeniyle olduğu görülmektedir.
Korkusuz, tehlikesiz, emniyet ve selametle barış ve huzur ortamı içinde yapılan yolculuklarda kısaltmaya izin verilmemektedir.
İşin aslını ve özünün bu olmasına rağmen namazı kısaltmayı sadece yolculuk olayına bağlıyanların delilleri şunlardır:
“İbni Abbas anlatıyor: “Rasülüllah Medine’den Mekke’ye gitmek üzere yola çıktı. Rabbülalemin’den başka hiçbirşeyden korkmuyordu. Yolda namazı ikişer ikişer kıldı.” (Tirmizi, Salat 391, Nesai, Taksirüssalat 1 )
Bu rivayette kanaatime göre herhangi bir anormallik yoktur. Korku yoktur, korku olmadığından da Resulullah Efendimiz namazlarını TAM; İKİŞER rekat olarak kılmıştır.
Ama böyle kabul edilmez. Burada Peygamberimiz dört rekat namazları kısaltma yapmıştır. Hem de herhangi bir korku olmadan. İşte bu mantığı açıklamak için bu rivayet sadedinde bir alıtıyı aynen bilgilerinize sunuyorum.
“ Hadiste; namaz kısaltma hadisesinin korku haline has olduğunu söyleyenlere cevap vardır ve o düşünce reddedilmektedir. Böyle düşünenler, namazın kısaltılmasına temas eden ayetin zahirini esas almışlardır.: “Ve yer yüzünde sefere çıktığınızda inkarcıların size bir kötülük yapmasından kaygılanırsanız, namazı kısaltmanızda size bir sorumlulukyoktur. Gerçekten inkarcılar, size apaçık düşmandırlar.” Halbuki Cumhur, meseleyi değerlendirirken “korku” mefhumunu nazar-ı dikkate almaz.Dolayısıyla sefer oldu mu korku olmasa da namaz kasredilir. Bu hususta Hz. Ömer Rasülüllah’a sormuş, Efendimiz As.: “Yolculuk hali olunca namazın kasredilmes/kısaltılması size bir sadakadır” manasında (Sadakatün tasaddakaaallahü biha aleyküm) diye cevap vermiştir. Netice itibariyle sahabe, bu ayetten, seferde korku kaydı olmaksızın mutlak olarak namazın kasrını anlamıştır.
Bir rivayette Ebu Hanzala der ki: “İbn- Ömer’e sefer sırasında kılınacak namazdan sordum:”İki rekattir” dedi. Ben:
“Ama Cenab-ü Hak “….. korkarsanız” diyor , halbuki biz emniyet içerisindeyiz! Dedim. Bana:
“Resülüllah’ın sünneti böyledir “ diye cevap verdi.”
Değerli İman Kardeşim!
Yukarıdaki açıklamayı, şimdilerde her yerde bulabileceğiniz, Akçağ yayınlarından, Kütüb-ü Sitte, Hadis Ansiklopedisi, Prof. İbrahim Canan, cilt8, sayfa 388 den aynen aldım.
Bir örnek daha.
“Harise İbn Vehb anlatıyor: “Rasülüllah Mina’da bize sayıca en çok olduğumuz ve en ziyade güven içinde olduğumuz bir zamanda namazı iki rekat kıldırdı. (Buhari, Taksir 2, Hacc 84, Müslim, Salatülmüsafirin 21, Ebu Davud, Hacc 77, Tirmizi, Hacc 52, Nesai Taksirüssalat 3)
Buna yapılan açıklama:
Bu hadis, “namaz korku halinde kasredilebilir” diyenleri tekzip eder. Çünkü Rasülüllah hac sırasında Mina’da hiçbir korku olmadığı halde namazı iki rekat kıldırmıştır.
Şu halde, namazın kasredilmesinin asıl sebebi yolculuk halidir. Korku, meşakkat gibi durumlar, maslahattır. Öyle ise, asıl sebeb olunca namaz kasredilir. Maslahat olmasa yine kasredilir. Aksi halde, yolcu olmayan kimse korksa veya meşakkate düşse namazı kasredemez, tam kılar.”
Görüyor musun? İman Kardeşim! Ne açıklama ama değil mi?
Ayetin sözcüklerini dikkate almayan bir sahabe, cumhur, hele hele Allah’ın açık ayetini değiştiren bir Peygamber olabilir mi? Düşünülebilir mi?
Tüm bunları soruna ışık olabilsin diye belirttim.
Kısaltmayı buyuran Rabbimiz bu sorumuzun cevabını da vermiştir zaten.
1. Nicelik olarak kısaltma. Yani iki rekat olan normal namazı bir rekat olarak kılmak suretiyle kısaltma. (102. ayet kerimede görüldüğü gibi.)
Bu konuyla ilgili rivayetlerin hepsi dikkate alındığında on civarında birbirinden farklı “korku namazı” şekli ortaya çıkmaktadır. Bu rivayetlerin hepsi aslında aynı olayı anlatmışlardır. Ama bu sık bir uygulama olmadığından bazı ayrıntıları karıştırmışlardır. Bu ayrıntılar rivayet metinlerinde açıkça belli olmaktadır. Bu tür namaz, her zaman uygulanan bir şey olmadığından, insanların hafızalarında değişik biçimlerde kalmış ve herkes de hatırlayabildiğini nakletmiştir. Senede iki kez kılınan bayram namazı da çoğu kez unutulmakta, imam da namazdan önce şeklini açıklamaktadır.
Rivayetler içinde Abdullah ibn Abbas ve Cabir ibn Abdullah’ın rivayetleri Kur’an’ın tarifini yansıtan rivayetlerdir. Seni uğraştırmamak için direk yazıyorum. Belki başka kardeşlerimize de ışık olur inşallah.
Abdullah ibn Abbas şöyle demiştir.:
“Allah’ın Elçisi Zi-Kurad’da insanları iki safa ayırdı. Bir saf kendi arkasında namaza durdu, bir saf da düşmanın karşısında bulundu. Kendi arkasında ilk rekatı kılanlar ötekilerinin yerine gittiler. Bu kez onlar gelip Allah Elçisi’nin arkasında bir rekat kıldılar. Tamamladılar. Nesai, Salat-ül Havf.2)
İbn Ebu Hatim’in rivayetinde Cabir ibn Abdullah, Rasülüllah ile kıldığı korku namazını şöyle anlatmıştır:
“Seferde iki rekat kılmak, namazı kısaltmak değil tam kılmadır. Kısaltma, savaş zamanında yalnız bir rekat kılmaktır. Biz Rasülüllah ile birlikte savaşta idik. Namaz vakti geldi. Rasülüllah, askerlerden bir bölüğünü saf düzenine koydu, bir bölüğünü de düşmana karşı yöneltti. Saftakilere bir rekat kıldırdı, iki secde yaptı. Sonra bunlar kalkıp arkadakilerin yerine gittiler, onların yerinde durdular.Bu kez onlar geldiler, Rasülüllah onlara da bir rekat kıldırdı ve iki secde yaptı. Sonra rasülüllah ve arkasındakiler selam verdiler. Arkada bekleyenler de bulundukları yerde selam verdiler. Rasülüllah iki rekat, ötekiler birer rekat kılmış oldular” (İbn Kesir 1/550
2. Nitelik itibarıyle namazı kısaltma. Bu da Bakara suresi 239. ayette ifade edildiği şekliyle, iki rekat olan ve kıyam, rüku, sücud, kıbleye dönme gibi olan namaz erkanları olmadan , yürürken veya binit üstünde ima ile icra etmektir. Ki bu halde sadece tekbir getirme ve Fatiha okumak suretiyle de namaz eda edilmiş olur.
Fıkıh, ilmihal kitaplarında ve pratikte Seferilik ve Seferde Namaz diye konular vardır. Seferiliğin ve uygulamaların dinimizin ana kaynağında yeri yoktur. Bunlar zanni, zayıf deliller ve çelişkili söylentilerle pratiğe geçirilmiştir. Seferilikteki namazın kısaltılması olayını da yolculuğun kendisine bağlamışlardır.
İslam Dininde normal şartlarda yapılan yolculuklarda namaz kısaltması diye bir şey yoktur. Namaz sadece korku durumlarında kısaltılır. Tamı iki rekat olan namazlar tek rekat olarak kılınır. Tehlike çok ise o zaman da yürürken ve ya binit üzerinde ima ederek kılınır. Seferiyiz diye namazı iki rekat kılanlar namazı kısaltmış olmazlar. Tam olarak kılmış olurlar.
Amacımız Kur’an ‘daki İslamda olan şeklini belirtmektir. Yoksa milletin namazına müdahele etmek değildir.
Müslümanlar olarak gece-gündüz, sabah-akşam, ayakta-oturarak, yan yatarak kısacası sürekli ve her pozisyonda Allah’ı anmalı, O’na duada bulunmalı ve namaz kılmalıyız. Buna kesinlikle sınır konamaz. Hem vakit olarak, hem süre olarak, hem pozisyon olarak, hem de rekat olarak. Yeter ki Allah’ın istediği sehivsiz, hudu ve huşulu olsun .
Değerli İman Kardeşim!
Namazların Cemi konusunda da rivayetler kaynak alınarak İslam Dini kuralları arasına sokulmuştur.Bu konuyla ilgi hadis kitaplarında binlerce rivayet söz konusudur. Ama Kütüb-ü Sitte dediğimiz altı kitapta on rivayet mevcuttur.İçerik olarak birbirinden farklıdır.Çelişkili rivayetlerin bir çoğu aynı kişilere aittir. Çok yer tutmaması için kaynak belirtmekle yetiniyorum. Rivayet edenler: Enes, İbnü Ömer, İbnü Mesud, Ca’fer ibnü Muhammed ibni Mesleme ve İbnü Abbas’ tır.
İbnü Abbas’ın üç tane rivayeti farklıdır. Çarpıcı olduğu için bunları belirteyim.
“İbnü Abbas anlatıyor:1.
“Rasülüllah yol halinde iken öğle ile ikindiyi birleştirdi, akşam ile yatsıyı da birleştirirdi.”
“İbnü Abbas anlatıyor:2
“Kim iki namazı özürsüz olarak cem ederse büyük günah kapılarından bir kapıya gelmiş olur.”
“İbnü Abbas anlatıyor:3
“Rasülüllah Medine’de yedi ve sekiz öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazlarını cem ederek kıldı. Eyyup es Sahtiyani der ki: “Belki de bu, yağmurlu bir geceydi.” “Öbürü (Ebu-ş Şa’s): “Belki!” dedi.
Şeksiz, şüphesiz, çelişkisiz, açık, açıklanmış, detaylandırılmış tek ve sağlam kaynağımız Kur’an’a yöneldiğimizde: Kanaatimizce farz olan Allah’ın emrettiği vakitlerde kılmak durumunda bulunduğumuz Sabah, Akşam/İşa, ve Gece yarısı/teheccüd namazlarında kesinlikle cem olamaz. Rasülüllah Efendimiz de bu vakitlerde kesinlikle cem yapmamıştır. Cem/ birleştirme olayı Peygamber Efendimizin alışkanlığı gereği, kendi arzuları doğrultusunda kıldığı öğle ve ikindi namazlarındadır. Yukarıda bahsedile rivayetlere dikkat ettiğimizde cem eden sadece Rasülüllah Efendimizdir, ümmet değildir.
Yine alışkanlığı olarak kıldığı yatsı namazını farz olan akşam/işa namazı vaktinde kılınmasıdır.
İsteğe bağlı kılınan Zikrullah’a yönelik namazlar her zaman her yerde gönülden geldiği gibi kılınabilir. Farzlar kendi vakitlerinde kılınır. Resülüllah Efendimiz bu konuda bir değişiklik yapma hakkına sahip değildi ve yapmamıştır da.
Değerli Kardeşim İman!
Peygamber Efendimizin müsait olduğu durumlarda bir çok nafile ibadet yaptığını biliyoruz. “Nafile” nin aslı “nefl”dir. Ki bu gerekli olanın üzerine yapılan fazlalık anlamındadır. Bu sözcük, çoğulu “enfal” olan ganimet malı, hibe anlamlarına gelmektedir. Zorunlu olmadan yapılan fazla işe “nafile” demek yaygın bir kullanıştır.
Farz ve vacip diye nitelenen emirleri yerine getirmek biz Müslümanların görevidir.Bu görev iman etmenin, imanın tadını almanın, İslam’ı yaşanır kılmanın ve İslam ile ulaşılması mümkün olan iki dünya saadetine kavuşabilmenin yoludur. İman soyut bir şekilde “inanıyorum” demek değildir. İman aynı zamanda bir din, bir yaşam tarzını tercih etmenin de adıdır. İslamı hayatı seçen Müslümanlar, inandıkları dinin tüm emir ve yasaklarına uymak zorundadır. İşte bu zorunlu olanların dışında imanı olgunlaştıracak bir takım güzel görünen, teşvik edilen görevler de vardır. Kul olarak bizler bunları zorunlu olan görevlere kendimizi hazırlamak için yaparız.Tıpkı Resülüllah Efendimizin de yaptığı ve bize örnek olduğu gibi.
Efendimizin yaptığı nafileler de “revatip” ve “reğaib” diye iki kısma ayrılır ki Biz bunlara Rasülüllah Efendimizin sünneti deriz. Gücümüz nisbetinde de yapmağa çalışırız. Sorana söyleriz herkesi vicdani ile baş başa bırakırız.
Tüm farz namazlar ikişer rekattir.Bu iki rekat zorunlu olan rekat sayısıdır. Resülüllah Efendimizin uygulamaları da bu doğrultudadır. Tevatür derecesinde olan Cuma da orjinaline sadık kalınmış, ama ne yazık ki zaman içerisinde Tevatür derecesinde olmayan zayıf rivayetlere dayanılarak artırmalar, eksiltmeler yapılmıştır.
Şartları uygun olanlar istedikleri kadar çok rekatli namaz kılabilirler. İstedikleri kadar çok rekat artırabilirler. Yeter ki yozlaştırmadan. İslam’i ruh, hudu ve huşu ile olsun.
En doğrusunu Allah bilir. Rabbim ilmimizi artırsın. Resülüllah Efendimizin de yolu olan Sırat-ı Müstakimden ayırmasın bizleri. Rabbim ne güzel dualar öğretmiş bizlere katılacağınızı umuyorum.
“Rabbim! Beni, namazı özenle yerine getiren bir insan yap. Soyumdan bir kısmını da. Rabbimiz ,duamı kabul et.”
“Rabbimiz! Hesabın ortaya geleceği gün, beni, anne-babamı ve inananları affet”
“Ey Rabbimiz! Senin indirdiğine iman ettik, rasule uyduk; artık bizi gerçeğin tanıklarıyla yaz.”
Allah’a emanet olun. Sevgilerimle.
|