“DİN İÇİNDE DİN” OLUŞTURMANIN “ALTIN” KURALLARI
“Din içinde din” oluşturma olgusu ile “Allah ile aldatma” olgusu birbirine yakın akrabadırlar. Hem de ne yakın... Bu yakın akrabalık ilişkisi aynı zamanda “Bazı insanlar neden bu oluşuma gereksinim duyarlar?” sorusunun da yanıtıdır.
“Din içinde din” oluşturma heveslisi insanlar, aslında dini yalnız Allah’a özgülemenin yani Hanif=Muvahhid Müslümanlığın da başdüşmanıdırlar. Zira bu oluşumun mimarları, odağında öncelikle kendilerinin olduğu bir yapı tesis etmektedirler. Bu açıdan bakıldığında onlar, kula kulluğun prim yaptığı ve kurtuluşun ancak böylece mümkün olduğunun vehmedildiği bir dini yapının başındadırlar.
Forumlarımızda tüm dostlarımızla birlikte bu “İslamdan Bozma” sapkın dinlerden iki tanesini aylar süren gayretler neticesinde detaylarıyla afişe ettik. Bu iki din İskendercilik ve Hansçılıktır. Bu sapkın dinlerin iplerini pazara çıkarırken aralarındaki birtakım ortak yönleri gördük ve bu ortak yönleri kaleme alarak belli çıkarımlarda bulunmaya karar verdik. Bu iki örnek diğer KUL YAPISI yada KUL ODAKLI dinleri anlamamıza da yardımcı olacaktır.
DİN İÇİNDE DİN OLUŞTURMANIN 10 ALTIN KURALI
1-) Öncelikle sükse yapacak, sizi ayrıcalıklı kılacak ve böylece sizi kalabalıklar içinden sıyırıp ön tarafa taşıyacak bir söylem geliştirmelisiniz. Bu söyleminizi “unutulduğunu ve yüzyıllardır terk edildiğini” iddia edebileceğiniz bir kavramın üzerine bina edeceksiniz. Bu kavram sizin “taşıyıcı” kavramınızdır.
Hansçılarda bu “taşıyıcı kavram” hanifliktir. İskendercilerde ise Hidayettir.
2-) Tespit ettiğiniz bu “yüzyıllardır terkedilmiş ve unutulmuş” kavramın önce içini boşaltacaksınız. Gerçi kavramınıza bu etiketi vurduğunuzda zaten boşaltma işlemini yapmış oluyorsunuz. Ama bu yetmez. O kavramı kendi felsefenize bir taşıyıcı yapabilmeniz için o kavramın içini bu felsefenize uygun olarak yeniden dolduracaksınız.
Hansçılar da bu “doldurulmuş” kavram Hanifçiliktir. İskenderciler de ise Hidayetçilik.
3-) Şimdi de felsefenize maksimum dozda inandırıcılık katmak için bazı Kur’an ayetlerini malzeme olarak kullanmalısınız. Direkt malzeme olarak kullanabileceğiniz ayetlerde sorun yok. Diğerlerini ise paranteziçi yada dışı yorumlarla çarpıtmalı ve ideolojinizi böylece Kur’ani(!) delillerle desteklemelisiniz. Bunu yaparken de işinize yaramayan yada felsefenizi çürütecek ayetleri gözardı etmekten çekinmemelisiniz.
Hansçılar Haniflik bağlamındaki ayetleri tahrif ederler ve bu kavramın müşrikliğin zıddı olmasını gözardı ederler. Bu bağlamdaki diğer bazı alakasız ayetleri öne çıkarırlar bazılarını ise işlerine gelmediğinde ötürü es geçerler.
İskenderciler ise örneğin 50 tane ayeti seçerler. Bu seçilen ayetlerdeki bazı kavramlar onların anlayışlarına özellikle ve öncelikle malzeme edebilecekleri türdendir. Örneğin Ruh, Zikir, Hidayet, Allah’a Ulaşmak. Bu seçilmiş 50 ayet bile hala İskendercilerin anlayışına direkt altyapı oluşturmadığından sorun alakasız paranteziçi yorumlarla halledilmektedir. İskenderciler de Hansçılar gibi bazı ayetleri görmezlikten gelmek zorundadır. Örneğin Ulul Elbab konusunda bir tek ayeti referans alırlar ama aynı kavramın geçtiği diğer on küsür ayete karşı kördürler. Ahiret kavramını “Ruhun Ölmeden önce Allah’a ulaşması” olarak tanımlarlar ama aynı kavramın diğer onlarca ayette dünya hayatının sonu ve ölümötesi hayatın başlangıcı ve devamı anlamında olduğunu kabul ederler ama gözardı ederler. İskender’in parantez zengini Kur’anında bile bu böyle. Ahiret kavramıyla ilgili kimi ayetler parantezli kimileri ise parantezsiz. Malzeme edebilme yada edememe durumları…
4-) Bu “doldurma” ve sonrasında tartışılmaz ilan ederek mutlaklaştırmak suretiyle “dondurma” işleminden sonra artık “Bulunmaz Hint Kumaşı” olduğunuzu iddia edebilirsiniz. Müslümanların yüzyıllardır unuttuğu(!) yada yanlış(!) bildiği pek değerli kavramları siz asli hüviyetine kavuşturdunuz. Artık insanoğlunun sizlere minnettarlık duyma zamanı tabiki geldi.
5-) İlk etapta, yola devam etme adına bir kısım insanlar bu minnettarlığı izhar ediyorsa yani küçük bir kitleyi kandırabilmişseniz işlem tamamdır. Artık “seçilmiş” ve “gönderilmiş” etiketiyle en azından o gruba lider oldunuz demektir.
6-) “Lider olmak değil lider kalmak önemlidir” diyorsanız aslında daha fazlasını yapmalısınız. Mutlaka ama mutlaka Hz. Muhammed’i (sav) solladığınızı kitlenize itiraf(!) etmelisiniz. Onun omuzlarına “kibarca” basarak yükselirseniz şanınız artar, namınız daha hızlı yürür.
Hansçılar Hz. Muhammed (sav) için “o hanif bile değildi” derler. “Hanif değildi” demek “müşrikti” demektir. Onu haniflikten, kör bir sahabeye karşı “yüzünü ekşittiği” için aforoz ederler. Yüzün ekşiltilmesiyle müşriklik arasındaki yani Dinin yalnız Allah’a özgülenmesi arasındaki alakasızlık... Ama olsun, onlar apaçık sırıtan bu alakasızlıktan rahatsızlık duymazlar. Çünkü Hans’ı Hz. Muhammed’in üzerine çıkarmak zorundadırlar. Hans önceleri Hz. Muhammed için “o bir hanifti” dese de bu laf en ufak bir arlanma ve darlanma olmaksızın sırf bu altıncı madde gereği unutulmalıdır. Unutuldu da…
Bu da yetmez. Adamlar efendilerinin ululuğunu katlamak için diğer tüm Peygamberlere çamur atmak zorundadırlar. Hans’ı tüm zamanların en ulu ikinci kişisi ilan edebilme adına Hz. İbrahim hariç diğer tüm peygamberlerin hanif olamadığını yani müşrik olduğunu iddia edebilmektedirler. Böylece Hans’ı Hz. İbrahim’den sonra uydurdukları Hanifçilik Dininin ikinci Peygamberi ilan etmeleri mümkün olabilmektedir.
İskendercilerde de durum Hansçılarınkinden farklı değildir. İskender de Hz. Muhammed’den üstün olduğunu , onu çoktan solladığını hem de üstü açık bir şekilde ifade edebilmektedir. Kendisine Tanrısı tarafından inzal edilen Risalet Nurları isimli kitapta o Hz. Muhammed’e bahşedilmeyen ve hatta yalnız Allah’a atfedilebilen bazı olağanüstü sıfatların sahibi olarak gösterilmiştir. Kadir-i Mutlaklık, El-Ekber’lik, Yerlerin ve Gökleri Hakimliği vd. İskender yine aynı kitapta Hz. Muhammed dahil diğer tüm Peygamberlerin ve gelmiş geçmiş bütün bir insanlığın toplam bilgi birikimine sahip gösterilmiştir.
Bu da yetmez o Mehdi Aleyhisselamdır. Tüm Peygamberler onun gelişini dört gözle beklemişlerdir ve destekleri onunladır. Hiçbir peygamber Altınçağı(!) tesis edememiştir ama İskender öyle mi? Bu haliyle o harikulade sıfatlarla donatılmış halde tüm Resullerin (haşa) beceremediği bir işi becerecektir. Peygamberlerin, insanlık aleminin, yerdekilerin ve göktekilerin onun gelişine duyduğu özlem ve hasret nihayet bitmiştir. O bir Super-man, He-man, Bat-man, Spider-man olarak tüm Resullerin gözbebeği ve biz insanlığın biricik kurtarıcısıdır. Her ne kadar halen Amerika’da tipik bir marjinal mürşid(!) profili çizerek tatlısu mehdiliği yapsa da müritlerin inancı böyle. İşte bu atıflar İskender’i Resullerin Resulü ilan etmekten başka bir şey değildir. Yani durum Hansçılarınkinden farklı değilidir. Peygamberlerin omuzuna bas ve yüksel.
7-) Etrafınıza toplanan insansıların sayısı kafi miktara gelince artık siz “Allah adına söz söyleme” yetkisinin ancak sizde olduğunu iddia etmelisiniz. Artık sizin yorumlarınız Allah buyruğudur. Size “seçilmiş kişi” ve fikirlerinize de “ilahi buyruk” nazarıyla bakanlar mümin, diğerleri ise kafirdirler. Sizin müminleriniz Cennete, kalan herkes yani kafirler ise haliyle Cehenneme gidecektir. Cennet ve Cehennemin (haşa) patronu haliyle sizsiniz. Kimi nereye isterseniz oraya gönderirsiniz.
Hansçılar hanifliği (tanımını bile bilmedikleri halde) tekellerine almışlarıdır. Onların haniflik tanımına uyanlar mümin geri kalanlar müşriktir. İskenderciler ise Hidayeti tekellerine almışlardır. Onların hidayet tanımı kendilerine özgüdür ve bu tanıma uyanlar mümin geri kalan herkes ise kafirdir.
Bunlar hanifliği ve Hidayeti tekellerinde varsayarak Hanifçilik ve Hidayetçilik yapmaktadırlar.
Kısacası Hanifçilik=Hansçılık ve Hidayetçilik=İskendercilik olmuştur artık. Önce bu kavramların içi boşaltılmış, sonra anlayışa uygun olarak yeniden doldurulmuş, sonra bu yeni tanımlama dondurulmuş ve sonra da bu kavramlar Tekelciliğe malzeme oldurulmuştur. Bir kavramdan yola çıkılarak din içinde yeni ve sapkın bir din böylece oluşturulmuştur. Artık muhataplarınızı süfyani, kafir, müşrik, purperest, cehennem Kütüğü vs. olarak görmeniz de bir beis tabiki yoktur.
8-) Grup içindeki birlikteliği ve azmi artırmak için mensuplarınıza ayrıcalıklı olduklarını söylemelisiniz. O kadar insan içinden kurtuluş ancak sizin müritlerinize nasip olmuştur. Bu ne “bulunmaz” bir nimettir. Müritlere mutlaka “iyi ki efendimize kul olduk, ne mutlu bize, sonra nolurdu bizim halimiz” cümlelerini söyletmelisiniz.
9-) Siz tesis ettiğiniz kula kulluk dininin formatı gereği müritlerinizi Allah’a değil Allah’a da taptırmaktasınız. Fakat bunun sırıtmaması için yani aslında hadisenin odağındaki Tanrının siz olduğunun sezilmemesi için Allah ,Din , İman edebiyatını dilinizden düşürmemelisiniz. Marifet Allah diyerek kendine taptırmakta, marifet Hz. Muhammed “efendimiz” diyerek onu tepelemekte. Yani sizler meselenin çakılmaması için müritlerinize daha dindar(!), çok daha dindar(!) olmalarını öğütlemelisiniz. Ki müritler “eğer bizim efendi de sakatlık olsaydı dindarlığı öğütlemezdi” desinler ve böylece kara büyünün farkına varmasınlar.
10-) Evet geldik altın kuralların en ballı olanına. İşte şimdi devşirme ve hasat zamanı. Mukaddesat Tüccarlığının ün, nam, şeref, hava, itibar, koltuk, tapındırmanın verdiği “doyumsuz haz” ve diğer kaymaklı getirilerinin yanı sıra maddi bir getirisi de olmalı. Ne de olsa “akıl namuslarını” hiç utanmadan size teslim edebilenler elbette paralarını da teslim ederler. Artık müritleri bir inek sürüsü olarak görme ve etinden, sütünden, derisinden faydalanma zamanı.
Hansçılar da bu tokatlama Jana adlı BEBELERE BALON misali uydurulmuş hatun aracılığıyla oldu. Bu sanal hatun adına nice paralar toplandı. Müritlerin çoğunluğunun öğrenci yada işsiz gençler olduğuna bakılmaksızın vurgun yapıldı. Bu vurgunun bir kısmı Hanifçilik Dininin ikinci Peygamberi Hans-ül Emin efendiye Laptop ve Suziki marka otomobil olarak geri döndü.
İskendercilerde durum farklı mı? Tabiki hayır. Çünkü yapı ve hedef aynı. Onlar da Allah Üniversitesi adlı bir “Soygun Düzeneği” oluşturmuşlar. Müritler Allah’a “kestirme” yoldan ulaşmak istiyorlarsa buraya 100$ mukabili kaydoluyor ve uçuş başlıyor. Bu derme-çatma bilgilerle oluşturulmuş site pardon üniversite ile tokatlama yetmiyor olacak ki İskender zaten günün 24 saati çene çaldığı Nur TV’de anlattıklarını daha doğrusu dönüp durup sayıkladıklarını kitaplaştırıyor ve maliyetinin on-onbeş katı mukabili “almazsan yolda kalırsın” propagandasıyla pazarlıyor.
Netice: İnsanı “Din içinde din” oluşturmaya sevkeden yegane etmen maddi ve manevi çıkar temin etme dürtüsüdür. İnsanları madden ve manen yolunacak kaz sürüsü olarak görme eğiliminde olan bu insanlar üstte maddeler halinde saydığımız tutumlarıyla aslında birer ŞEYTAN (SAPTIRICI ODAK) EVLİYASI’dırlar. Bu DİN BOZGUNCUSU ŞARLATANLAR bizim saf ve cahil insanlarımız sayesinde sömürmekte ve semirmektedirler. Bunların “İslamdan Bozma” sapkın Dinlerine mümin olmama ve sonrasında yolunmama ve ahirette dövünmeme adına tüm insanlarımızı uyarıyoruz. Lütfen uyanık olalım. Sahtekarlara aldanmayalım. En temel farz olan düşünme ve sorgulama melekemizi devreden asla çıkarmayalım. Akıl bizlere bahşedilen en güzel nimettir, unutmayalım ve küfranı nimette bulunmayalım.
KUL ODAKLI DİN ANLAYIŞINDAN ALLAH ODAKLI DİN ANLAYIŞINA. NE MUTLU DİNİ YALNIZ ALLAH’A ÖZGÜLEYEN HANİF MÜSLÜMANLARA.
Hansçılık Dini : http://www.hansvonaiberg.org
İskendercilik Dini: http://www.iskenderalimihr.com
Not: Arkadaşlarımızın katkılarını bu iki sitede bulunan, onların sapıklıklarını deşifre etme adına özel olarak açılmış forumlara bekleriz.