Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Katılma Tarihi: 11 haziran 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 67
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Konu aslında şurada düğümlenir : Kişi inandığı veya inanmadığı ve/veya yanlış ve/veya eksik inandığı (Bildiği veya bilmediği veya gördüğü veya görmediği bile değil maalesef) bir şey için dinsel anlamda sorumlu tutulabilir mi Tanrı tarafından ve bu adil mi ? Çünkü olaya bir de şöyle bakın : "Ben Tanrıyım" veya "Tanrıdan geldim" veya "en doğru benim" diyen yüzlerce din ve mezhep var dünyada ... İnanmak veya inanmamak , sorumlu olmak ve ebedi ceza görmek için adil bir yöntem mi? Neticede biz zavallı naçiz varlıklarız , ve bilgimiz görgümüz çok sınırlı , milyarlarca yıl önce varolan evrende en fazla 100 sene istisnai bir ömrümüz var ...Bir Tanrı , ortaya inanılması gereken (ve insanlarca asla kesin olmayan ve maalesef hiçbir zaman da -yeniden dirilişe kadar- asla kesin olamayacak olan) bir şeyler koyup , buna inanmayanları ebediyen cehenneme atıyor olabilir mi veya bu Tanrısal anlamda sizce adil bir yaklaşım mı?
Siz Tanrı olsanız böyle mi yaparsınız ?
özden Yazdı:
Andromeda Yazdı:
Yok mu gerçekten üçleme ile ilgili incil ayetleri ?...Yoksa bile genel bir inanışın varlığı inkar edilemez ve bu durum sorumun özündekini değiştirmez , dikkatli okuyunuz soruyu bir kere daha ...
Tamam o zaman tersten düşünelim; bugün kendilerini müslüman olarak gören insanlar coğrafyasındaki insanların elinde değişmemişliğine inanılan Kuran var ama ne değişiyor ki, onlardan kimileri atalarından süre gelen uydurmalara dayalı bir dini İslam diye inatla savunuyorlar KUran'ın içinde onlarca, yüzlerce yaptıklarının yanlışlığını anlatan ayet olmasına rağmen, bazıları ve nadirleri de Kitab'ı önyargılardan ve atalarından gelen uygurmalardan sıyrılarak okuyorlar yani aynı ayetler farklı tesirler yapıyor. Yani benzer durum.
İncil'in, Tevrat'ın değiştirildiği tezi iddia edildiğinde şu gerçeğin de görülmesi gerekir ki; bu kitaplar değişmiş olarak inmedi insanlara yani sizin tezinize göre bunlar atalarından böyle gördülerse onlar ne yapsınlar diyorsunuz ama ben de diyorum ki o ataların içinden teslise aykırı düşünen ve yaşayanları da mutlaka vardı o zaman ille birilerine uymak istiyorlarsa onlara da uyablirlerdi.
İncil'in neresinde teslisi anlatan bir ayet var? Eğer
İncili incelediyseniz aksine yani tevhid inancına dair onlarca ayet
görürsünüz. Dini tekellerine aldıklarını sanan hristiyan din tüccarları
da İslamiyet içindeki din tüccarları nasıl ayetleri zorla saptırıyorsa
aynı taktiği kullanmaya çalışıyorlar.
Fakat diyelim ki İncil, Tevrat bozuldu, bu kitaplar Allah'ın
kitapları olduğuna göre mutlaka tevhidi anlatan, Allah'ın dışındaki
herşeyin ilahlığını tam reddetmeye dair onlarca ayet görülebilir değil
mi?
Selam Özden
Haklısınız. Çarpıtma kelimelerden daha fazla anlayışlarda olmuş. Yorumlar din edinilmiş ve böylece Kutsal Metinler katledilmiş.
Konu aslında şurada düğümlenir : Kişi inandığı veya inanmadığı ve/veya yanlış ve/veya eksik inandığı (Bildiği veya bilmediği veya gördüğü veya görmediği bile değil maalesef) bir şey için dinsel anlamda sorumlu tutulabilir mi Tanrı tarafından ve bu adil mi ? Çünkü olaya bir de şöyle bakın : "Ben Tanrıyım" veya "Tanrıdan geldim" veya "en doğru benim" diyen yüzlerce din ve mezhep var dünyada ... İnanmak veya inanmamak , sorumlu olmak ve ebedi ceza görmek için adil bir yöntem mi? Neticede biz zavallı naçiz varlıklarız , ve bilgimiz görgümüz çok sınırlı , milyarlarca yıl önce varolan evrende en fazla 100 sene istisnai bir ömrümüz var ...Bir Tanrı , ortaya inanılması gereken (ve insanlarca asla kesin olmayan ve maalesef hiçbir zaman da -yeniden dirilişe kadar- asla kesin olamayacak olan) bir şeyler koyup , buna inanmayanları ebediyen cehenneme atıyor olabilir mi veya bu Tanrısal anlamda sizce adil bir yaklaşım mı?
Siz Tanrı olsanız böyle mi yaparsınız ?
Siz konuyu çok farklı bir yere getirdiniz şimdi; az önceki değil şuan tartıştığınız.
Biz Tanrı değiliz ve asla olamayız. O yüzden "ben Tanrı olsaydım" ne yapardım tarzı soruların cevabı boş olur. Bizim asla Tanrı olamayacağımız gerçeği bir yığın, sayısız ek sonuç doğurur; mesela biz asla herşeyi görüp, sebebini bilemeyiz, bizim bilgimiz sınırlıdır. Fakat Tanrı, birilerinin cehenneme gitmesi kararını verebiliyorsa demek ki bu konuda yeterli bilgisi vardır; Tanrı en merhametli olmasına rağmen bunu yapıyorsa ben O'ndan daha merhametli olamayacağıma göre birilerine acıyarak cehenneme gitmesinler yazık.. diyemem.
__________________ Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşcesine..
İncil'in neresinde teslisi anlatan bir ayet var? Eğer İncili incelediyseniz aksine yani tevhid inancına dair onlarca ayet görürsünüz. Dini tekellerine aldıklarını sanan hristiyan din tüccarları da İslamiyet içindeki din tüccarları nasıl ayetleri zorla saptırıyorsa aynı taktiği kullanmaya çalışıyorlar.
Fakat diyelim ki İncil, Tevrat bozuldu, bu kitaplar Allah'ın kitapları olduğuna göre mutlaka tevhidi anlatan, Allah'ın dışındaki herşeyin ilahlığını tam reddetmeye dair onlarca ayet görülebilir değil mi?
Selam Özden
Haklısınız. Çarpıtma kelimelerden daha fazla anlayışlarda olmuş. Yorumlar din edinilmiş ve böylece Kutsal Metinler katledilmiş.
Katılma Tarihi: 11 haziran 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 67
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Cevabınız bu soruya öyleyse şu: "Tanrımız asla tam olarak anlayamayacağımız ve bilemeyeceğimiz ve göremeyeceğimiz bir şeye inanmamızı bekliyor ; yoksa bizi ebedi cehenneme atacak" ...
Bu arada lütfen ,ne olur yanlış anlamayın ben inançsız falan bir insan değilim , müslümanım ,ama arasıra kafama takılan ve etrafımdan bazen muhatap olduğum bu ve bunun gibi soruların tatmin edici cevaplarını da aramıyor değilim ...
özden Yazdı:
Andromeda Yazdı:
Konu aslında şurada düğümlenir : Kişi inandığı veya inanmadığı ve/veya yanlış ve/veya eksik inandığı (Bildiği veya bilmediği veya gördüğü veya görmediği bile değil maalesef) bir şey için dinsel anlamda sorumlu tutulabilir mi Tanrı tarafından ve bu adil mi ? Çünkü olaya bir de şöyle bakın : "Ben Tanrıyım" veya "Tanrıdan geldim" veya "en doğru benim" diyen yüzlerce din ve mezhep var dünyada ... İnanmak veya inanmamak , sorumlu olmak ve ebedi ceza görmek için adil bir yöntem mi? Neticede biz zavallı naçiz varlıklarız , ve bilgimiz görgümüz çok sınırlı , milyarlarca yıl önce varolan evrende en fazla 100 sene istisnai bir ömrümüz var ...Bir Tanrı , ortaya inanılması gereken (ve insanlarca asla kesin olmayan ve maalesef hiçbir zaman da -yeniden dirilişe kadar- asla kesin olamayacak olan) bir şeyler koyup , buna inanmayanları ebediyen cehenneme atıyor olabilir mi veya bu Tanrısal anlamda sizce adil bir yaklaşım mı?
Siz Tanrı olsanız böyle mi yaparsınız ?
Siz konuyu çok farklı bir yere getirdiniz şimdi; az önceki değil şuan tartıştığınız.
Biz Tanrı değiliz ve asla olamayız. O yüzden "ben Tanrı olsaydım" ne yapardım tarzı soruların cevabı boş olur. Bizim asla Tanrı olamayacağımız gerçeği bir yığın, sayısız ek sonuç doğurur; mesela biz asla herşeyi görüp, sebebini bilemeyiz, bizim bilgimiz sınırlıdır. Fakat Tanrı, birilerinin cehenneme gitmesi kararını verebiliyorsa demek ki bu konuda yeterli bilgisi vardır; Tanrı en merhametli olmasına rağmen bunu yapıyorsa ben O'ndan daha merhametli olamayacağıma göre birilerine acıyarak cehenneme gitmesinler yazık.. diyemem.
Allahın bizden istediği şey, “kendisine” inanmamız ve salih olmamızdır. Allah, bizden başka Hiçbir şey istemez. Din adamlarının dini zorlaştırmalarına aldırma, Allah bize hiçbir zorluk yüklemedi sadece bana inanın ve zulmetmeyin diyor. Başka bir şey istemiyor. İstediği şey bizim “iyi yaşamamızdır” (ki ibadette budur.) iyi yaşamak ve yaşatmak için zulüm olmamalıdır. İyi yaşamayı zulüm bozar, sadece bunu yapmayın der. (ağaç hikayesi)
Allah, mutlak varlığın ve güzelliğin kendisi – kaynağı bulunduğundan, insanları karanlıklardan aydınlığa – nimetlere çıkarması demek; onları olgunlaştırarak ancak “kendisine” çekmesi demektir.
İnanmamız gereken “şey” değil ki, Bu yüzden ona inanmak gerekiyor. Kavranamaz.
Konu en sonunda inanmaya geliyor. Belki yeri bu başlık değil, başka bir başlık altında devam etmeliyiz.
Bilinmezlik ile muhakkak karşılaşırız. Bu durumda biz bunu bilemeyiz demek (agnostizm) bence kendini karanlığa gömmektir, Ya da kendine bir koza örüp içinde yaşamaktır. Şüphe de böyledir.
Bilinmeyen / bilinemeyecek olan tek konu Allahtır ve gelecektir. Fakat Allahın bilinemezliği onun sonsuzluğundan / kavranamaz yüceliğindendir. Ondan başka herşey ölçülebilir, her şey hesaplanabilir, kavranabilir, zamanla çözülebilir.
Onun için ona iman gereklidir. Gelecekte (ahiret) öyle gelecektir fakat biz gelmeden göremeyiz. Ancak onu da kapsayan Rab bilir ve bize bildirebilir ona inanmamız gerekiyor. Aksi karanlığı kabul etmektir.
Dünyanın görüş sınırında bir ufuk çizgisi var ve bu ufuktan ötesini göremiyoruz. Bu durumda görmüyoruz diye ötesine inanmamak mı gerekir yoksa göremiyoruz ama ötesi de var mı deriz. Vardır ama bilemiyoruz deriz. Benzer şekilde Evreninde ufuk çizgisinden ötesini göremiyoruz ama evrenin dahi ötesi var ve evren ona doğru genişliyor. Ki bence evren gelecekte içinde olduğu bu (ahiret) süper evrene karışacaktır. Geleceğe doğru arkası dönük (görmeden) gidiyoruz. Ancak orasını da bilen ve bildiren bize oradan haber (ışık) gönderebilir.
Dünya hayatı bir ön yaratılıştır ana karnındaki hayat gibi.
Dünya hayatı bir yarıştır hangimiz daha iyi olacağız diye, derecelendirileceğiz – değerlendirileceğiz. “seçme kanunu” işliyor. (seleksiyon – istifa)
insanların din adamlarına kanmaması gerekiyor, din adamlarından insanlığın kurtarılması gerekiyor. Bilinçle uyananların insanları uyarması gerekiyor.
Allah bizi, karanlığa inanıp zulmettiğimiz için kendi ürettiğimiz zulüm içinde bırakırsa cehenneme girmiş oluruz, hiç kimseye zulmedilmez -kimse yapmadığı yanlış işle karşılık bulmaz.
"Sadece Yaratana güven" derim. Din adamlarının bir şey bildiği de yok, yetkileri de yok. insanları karanlığa çeken ve karanlığa inanmayı inanmak zannettiren de onlar. Yol üzerine çöreklenip insanları karanlığa sevk ediyorlar.
Cevabınız bu soruya öyleyse şu: "Tanrımız asla tam olarak anlayamayacağımız ve bilemeyeceğimiz ve göremeyeceğimiz bir şeye inanmamızı bekliyor ; yoksa bizi ebedi cehenneme atacak" ...
Bu arada lütfen ,ne olur yanlış anlamayın ben inançsız falan bir insan değilim , müslümanım ,ama arasıra kafama takılan ve etrafımdan bazen muhatap olduğum bu ve bunun gibi soruların tatmin edici cevaplarını da aramıyor değilim ...
Allahın bizden istediği şey, “kendisine”
inanmamız ve salih olmamızdır. Allah, bizden başka Hiçbir şey istemez.
Din adamlarının dini zorlaştırmalarına aldırma, Allah bize hiçbir
zorluk yüklemedi sadece bana inanın ve zulmetmeyin diyor. Başka bir şey
istemiyor. İstediği şey bizim “iyi yaşamamızdır” (ki ibadette budur.)
iyi yaşamak ve yaşatmak için zulüm olmamalıdır. İyi yaşamayı zulüm
bozar, sadece bunu yapmayın der. (ağaç hikayesi)
Allah, mutlak varlığın ve güzelliğin
kendisi – kaynağı bulunduğundan, insanları karanlıklardan aydınlığa –
nimetlere çıkarması demek; onları olgunlaştırarak ancak “kendisine”
çekmesi demektir.
İnanmamız gereken “şey” değil ki, Bu yüzden ona inanmak gerekiyor. Kavranamaz.
Konu en sonunda inanmaya geliyor. Belki yeri bu başlık değil, başka bir başlık altında devam etmeliyiz.
Bilinmezlik ile muhakkak karşılaşırız.
Bu durumda biz bunu bilemeyiz demek (agnostizm) bence kendini karanlığa
gömmektir, Ya da kendine bir koza örüp içinde yaşamaktır. Şüphe de
böyledir.
Bilinmeyen / bilinemeyecek olan tek konu
Allahtır ve gelecektir. Fakat Allahın bilinemezliği onun sonsuzluğundan
/ kavranamaz yüceliğindendir. Ondan başka herşey ölçülebilir, her şey
hesaplanabilir, kavranabilir, zamanla çözülebilir.
Onun için ona iman gereklidir. Gelecekte
(ahiret) öyle gelecektir fakat biz gelmeden göremeyiz. Ancak onu da
kapsayan Rab bilir ve bize bildirebilir ona inanmamız gerekiyor. Aksi
karanlığı kabul etmektir.
Dünyanın görüş sınırında bir ufuk
çizgisi var ve bu ufuktan ötesini göremiyoruz. Bu durumda görmüyoruz
diye ötesine inanmamak mı gerekir yoksa göremiyoruz ama ötesi de var mı
deriz. Vardır ama bilemiyoruz deriz. Benzer şekilde Evreninde ufuk
çizgisinden ötesini göremiyoruz ama evrenin dahi ötesi var ve evren ona
doğru genişliyor. Ki bence evren gelecekte içinde olduğu bu (ahiret)
süper evrene karışacaktır. Geleceğe doğru arkası dönük (görmeden)
gidiyoruz. Ancak orasını da bilen ve bildiren bize oradan haber (ışık)
gönderebilir.
Dünya hayatı bir ön yaratılıştır ana karnındaki hayat gibi.
Dünya hayatı bir yarıştır hangimiz daha
iyi olacağız diye, derecelendirileceğiz – değerlendirileceğiz. “seçme
kanunu” işliyor. (seleksiyon – istifa)
insanların din adamlarına kanmaması
gerekiyor, din adamlarından insanlığın kurtarılması gerekiyor. Bilinçle
uyananların insanları uyarması gerekiyor.
Allah bizi, karanlığa inanıp
zulmettiğimiz için kendi ürettiğimiz zulüm içinde bırakırsa cehenneme
girmiş oluruz, hiç kimseye zulmedilmez -kimse yapmadığı yanlış işle
karşılık bulmaz.
"Sadece Yaratana güven" derim. Din
adamlarının bir şey bildiği de yok, yetkileri de yok. insanları
karanlığa çeken ve karanlığa inanmayı inanmak zannettiren de onlar. Yol
üzerine çöreklenip insanları karanlığa sevk ediyorlar.
Katılma Tarihi: 11 haziran 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 67
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Uzun ve hoş cevabınız için teşekkürler
Turisina Yazdı:
Sevgili Andromeda,
Allahın bizden istediği şey, “kendisine” inanmamız ve salih olmamızdır. Allah, bizden başka Hiçbir şey istemez. Din adamlarının dini zorlaştırmalarına aldırma, Allah bize hiçbir zorluk yüklemedi sadece bana inanın ve zulmetmeyin diyor. Başka bir şey istemiyor. İstediği şey bizim “iyi yaşamamızdır” (ki ibadette budur.) iyi yaşamak ve yaşatmak için zulüm olmamalıdır. İyi yaşamayı zulüm bozar, sadece bunu yapmayın der. (ağaç hikayesi)
Allah, mutlak varlığın ve güzelliğin kendisi – kaynağı bulunduğundan, insanları karanlıklardan aydınlığa – nimetlere çıkarması demek; onları olgunlaştırarak ancak “kendisine” çekmesi demektir.
İnanmamız gereken “şey” değil ki, Bu yüzden ona inanmak gerekiyor. Kavranamaz.
Konu en sonunda inanmaya geliyor. Belki yeri bu başlık değil, başka bir başlık altında devam etmeliyiz.
Bilinmezlik ile muhakkak karşılaşırız. Bu durumda biz bunu bilemeyiz demek (agnostizm) bence kendini karanlığa gömmektir, Ya da kendine bir koza örüp içinde yaşamaktır. Şüphe de böyledir.
Bilinmeyen / bilinemeyecek olan tek konu Allahtır ve gelecektir. Fakat Allahın bilinemezliği onun sonsuzluğundan / kavranamaz yüceliğindendir. Ondan başka herşey ölçülebilir, her şey hesaplanabilir, kavranabilir, zamanla çözülebilir.
Onun için ona iman gereklidir. Gelecekte (ahiret) öyle gelecektir fakat biz gelmeden göremeyiz. Ancak onu da kapsayan Rab bilir ve bize bildirebilir ona inanmamız gerekiyor. Aksi karanlığı kabul etmektir.
Dünyanın görüş sınırında bir ufuk çizgisi var ve bu ufuktan ötesini göremiyoruz. Bu durumda görmüyoruz diye ötesine inanmamak mı gerekir yoksa göremiyoruz ama ötesi de var mı deriz. Vardır ama bilemiyoruz deriz. Benzer şekilde Evreninde ufuk çizgisinden ötesini göremiyoruz ama evrenin dahi ötesi var ve evren ona doğru genişliyor. Ki bence evren gelecekte içinde olduğu bu (ahiret) süper evrene karışacaktır. Geleceğe doğru arkası dönük (görmeden) gidiyoruz. Ancak orasını da bilen ve bildiren bize oradan haber (ışık) gönderebilir.
Dünya hayatı bir ön yaratılıştır ana karnındaki hayat gibi.
Dünya hayatı bir yarıştır hangimiz daha iyi olacağız diye, derecelendirileceğiz – değerlendirileceğiz. “seçme kanunu” işliyor. (seleksiyon – istifa)
insanların din adamlarına kanmaması gerekiyor, din adamlarından insanlığın kurtarılması gerekiyor. Bilinçle uyananların insanları uyarması gerekiyor.
Allah bizi, karanlığa inanıp zulmettiğimiz için kendi ürettiğimiz zulüm içinde bırakırsa cehenneme girmiş oluruz, hiç kimseye zulmedilmez -kimse yapmadığı yanlış işle karşılık bulmaz.
"Sadece Yaratana güven" derim. Din adamlarının bir şey bildiği de yok, yetkileri de yok. insanları karanlığa çeken ve karanlığa inanmayı inanmak zannettiren de onlar. Yol üzerine çöreklenip insanları karanlığa sevk ediyorlar.
Cevabınız bu soruya öyleyse şu: "Tanrımız asla tam olarak anlayamayacağımız ve bilemeyeceğimiz ve göremeyeceğimiz bir şeye inanmamızı bekliyor ; yoksa bizi ebedi cehenneme atacak" ...
Bu arada lütfen ,ne olur yanlış anlamayın ben inançsız falan bir insan değilim , müslümanım ,ama arasıra kafama takılan ve etrafımdan bazen muhatap olduğum bu ve bunun gibi soruların tatmin edici cevaplarını da aramıyor değilim ...
Katılma Tarihi: 05 ocak 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 611
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
MAVİ YAZDI
Şunu iyice anlayınız ki gerçekten sahih olan hadisler zaten kurana muhalif değildir bilakis destekleyicisi açıklayıcısıdır onun açılımıdır kuran hukumlerinin nerelere uzandıgının neleri de içine aldıgının bir göstergesidir. dediğiniz şekilde ( Allah ile Resulünün arası nasıl ayırılır? Allah böyle diyor; Kuranda bu yazıyor, ancak Peygamber böyle diyor...)
selam MAVİ
islam alemi dediğimiz alemdeki sahih hadis yazarlarının en sahih hadisi abdestin alınmaşekli ile ilgilidir ve abdest kuranda enaçık şekilde ALLAH tarafından hem son nebi ye hemde bize bildirilmişken nedense hadisçilere göre peygamber ALLAHIN dediği gibi abdest almamış. sence hadisçiler burda ALLAH ile resulun arasını açmaya çalışmıyormu.bu hadisten daha sahih başka bir hadis varmı hayır bütün ulamanın ve hadis severlerin en sahih olanı bile kuranla ters düştüğüne göre diğer hadisleri düşünmek bile insanı ürpertiyor sence yanılıyormuyum.
kasas65 ALLAH O GÜN ONLARA SESLENEREK RESULLERİME NE CEVAP VERDİNİZ DER
sevgili mavi bu konuda sizden samimi bir cevap bekliyorum eğer bu konuya cevap verirsen çok sevinirim.
Katılma Tarihi: 08 ekim 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 3
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
selamun aleykum
yazınızı tamamen okumadım yalnız sıze katıldıgım bır taraf var onu belırtmek ıstedımoda kaynak sorunu evet gercekten dını ogrenme yasama noktasında bır kaynak sorunu var bu konuda fıkrımı soylemek ıstedım
kuran temel kaynak bunda butun ıslam alımlerı ve ummet ıttıfak etmıslerdır sunnet bızım red edemıyecegımız temel kaynaklardandır kuranda pyg as ıtaat hakkında yuzlerce ayet vardır bu ayetlerı sımdı yok mu sayacagız bu ayetler sadece tarıhsel bır metın olarakmı gorecegız sahabelerın pyg olcakta ondan sonrakılerın bu gunumuze kadar gelen mumınlerın veya bızlerın veya bızlerden sonrakıler pyg sız bır ummetmı olacak dını anlama noktasında pyg sız bır dınmı ummetmı olacagız yok ben boyle bır dın anlayısına sahıp degılım sahsen boyle bır dın anlayısınada karsıyım bu gunku sorunların problemlerın sorunları dını anlama noktasındakı cıkmazların tek bır cozum noktası vardır oda pyg as dan dını ogrenmemektır pyg as sız bır dın toplal bır dın anlayısıdır
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma