Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Siyonist İsrail'in Ortadoğu ve tüm dünya için felakete yol açabilecek nükleer silahlara sahip olduğunu 18 yıl hapis pahasına dünyaya duyurmuştu Vanunu.
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
Siyonist İsrail'in Ortadoğu ve tüm dünya için felakete yol açabilecek nükleer silahlara sahip olduğunu 18 yıl hapis pahasına dünyaya duyurmuştu Vanunu.
Erdemli ve Onurlu İnsanlara Selam olsun. Ne Yusufiye Ne de bir yalan dünya onları etkilemez. Alemlerin Rabbi armağanını versin.
Katil ABD askeri 2005 yılındaki Hadisa kasabasındaki katliamda katlettikleri Iraklı sivillerle ilgili çarpıcı itiraflarda bulundu...
ABD askeri Sanick Dela Cruz, Hadisa katliamıyla ilgili çıkarıldığı davada Iraklı sivillerin ölümüyle ilgili yalan söylediğini kabul etti. Çavuş Sanick Dela Cruz, iki sene önce Hadisa kasabasında 24 sivilin öldürülmesi olayını gerektiği gibi araştırmadığı gerekçesiyle suçlanan kaptan Randy Stone'un çıkarıldığı ön duruşmada tanıklık etti.
Cruz, Hadisa kasabasında Kasım 2005'te yaşanan olayda, 5 Iraklının ellerini havaya kaldırdıkları sırada vurularak öldürüldüğünü bildirdi.
Hadisa'da manga komutanı olan Çavuş Frank Wuterich'in olayla ilgisi olduğunu söyleyen Cruz, Wuterich'in Iraklılar'ı teslim olmak amacıyla ellerini havaya kaldırdıkları sırada vurarak öldürdüğünü belirtti.
Cruz, Wuterich'in ateş etmesinden sonra kendisinin de Iraklılara ateş ettiğini kabul ederek, "Silahımı kaldırdım ve onlara ateş ettim. Öldüklerini biliyordum ama bundan emin olmak istiyordum" dedi.
Wuterich'in daha sonra cesetlere yaklaşarak göğüsleri ve kafalarına tekrar ateş ettiğini bildirenCruz, "Wuterich bana, eğer kimse sorarsa, onlar kaçıyordu ve Irak ordusu onlara ateş etti, de" diye konuştu.
19 Kasım 2005'te Hadisa kentinde 24 sivilin katledilmesi olayı ile ilgili 7 Amerikalı asker yargılanıyor.
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
Ortadoğu’daki ABD askeri sayısının, Haçlı Seferleri’ndeki asker sayısının 22 katı olduğunu söyleyen Robert Fisk, Vatan’daki röportajında çarpıcı bilgiler verdi.
Ortadoğu konusunda uzman olan İngiliz gazeteci Robert Fisk, Vatan Gazetesi'ne verdiği röportajda Ortadoğu’daki ABD askeri sayısının, Haçlı Seferleri’ndeki asker sayısının 22 katı olduğunu söyledi. Hariri suikastine de değinen Fisk, ABD’nin asla Usame bin Ladin’i yakalayamayacağını da söylüyor.
İşte röportaj:
Robert Fisk’le Beyrut’un ünlü Amerikan Üniversitesi’nin önündeki Paris Bulvarı’nda yürüyoruz. Gelen geçen herkes selam veriyor. Yoldan geçen arabalar korna çalıyor. Robert’i selamlıyorlar. Müslüman bir ülkede bir yabancının bu kadar çok ilgi görmesi kafamı karıştırıyor. Hemen soruyorum:
* Ladin ile üç kez röportaj yapan bir gazetecisiniz. Son röportajınızda size “Senin inançlı bir insan olduğun anlaşılıyor. Bir kardeşimiz, bu konuda bir de rüya görmüş. Bu senin gerçek bir Müslüman olduğunu doğruluyor” dedi. İslamiyete yakınlık duyuyor musunuz?
- Bu soru bana sık sık sorulur. İslam’da aile yaşantısına, insana verilen değerler bana yakın geliyor. Batı’da yaşlılar yalnız ölür. Doğu’da durum bunun tam tersi. Doğu ve Batı’yı mukayese ettiğimde, İslam’ın insani değerleri daima ağır basıyor.
* Peki İslam-Batı çekişmesi neden?
-Bazen İslam dininin neden kültürel bir reform geçirmediğini sorgularım kendi kendime. Cevabını da yine kendim veririm. Çünkü Müslümanlar yüzlerce yıldır sürekli savunmada. Düşman sürekli kapılarında. Biz Batılılar Müslümanlara düşünmeleri için hiç fırsat tanımadık. Sanayi gücümüzle, bilimsel ve teknolojik imkanlarımızla, dünyayı yönetme ve hakim olma kapasitemizle sürekli olarak İslam dünyasını bombaladık. Gelişmesi ve kendini incelemesi için hiçbir fırsat vermedik. Ben bir Kur’an öğrencisi değilim ama düşündüklerim bunlar. Neden dünyada tek bir imam çıkıp Irak’taki Sünni-Şii çatışması için tek bir söz söylemiyor? Sırplar tarafından öldürülen Boşnaklar konusunda hepsi konuştu ama konu Şii-Sünni çatışmasına gelince tek kelime söylenmedi.
* Ya Amerika’nın İslam politikası?
-Bir süre önce Bağdat’ta sokakta ayağında ayakkabıları bile olmayan bir Iraklı beni çevirdi: “Niçin Irak’ta, Ortadoğu’da, Kazakistan, Özbekistan, Pakistan, Almanya, Türkiye, Yunanistan’da” Koluma iyice asıldı “Daha saymamı ister misin? Niçin tüm dünyada, ABD sınırları ötesinde, Amerikan askeri var? Bu topraklarda ne işiniz var?”
Ne cevap verirsin? Köşeye sıkışmaz mısın? Yerin dibine batmaz mısın?.. Independent’ın Pazar eki için 6 ay süren bir araştırma yaptım. 12’inci yüzyılda Haçlı Seferleri’ne katılan asker sayısı ile Ortadoğu ülkelerinde bulunan ABD askeri sayısını karşılaştırdım. Sonuç inanılmaz... Şu anda Ortadoğu’daki ABD askeri sayısı, Haçlı Seferleri’ndeki asker sayısının 22 katı...
* Lübnan Başbakanı Refik Hariri suikastına tanık olan tek gazetecisin. Başından geçen olay tüm dünya basınında yankı buldu. Üstelik suikastçıların üçünün de adını vererek Suriye-Lübnan ve BM’de olay yarattın.
-Evet. Ölümden döndüm. 30 dakika önce Hariri ile birlikteydim. Sonra benden ayrıldı. Bomba patladığı zaman 20 metre kadar gerisindeydim. Benim önümde olan herkes öldü. Yanına koştuğumda yaşıyordu... Hariri yanımda can çekişirken özel bir ciple sivil polisler geldi. Bombanın açtığı çukurdaki parçaları topladılar. Yerine beraberinde getirdikleri parçaları koydular. Gözlerimin önünde yaptılar bunu. Delilleri yok ettiler. Ortadoğu’da işlenen cinayetlerin, katliamların failleri hiçbir zaman bulunmaz. Bu tutum yalnız Ortadoğu’nun değil yaşadığımız dünyanın sorunu. Savaş suçlularını koruyoruz. Usame Bin Ladin’i, Şeyh Ömer’i adalet önüne çıkartmak istemiyoruz. Ama teröre karşı bildim bileli savaşıyoruz. Bu sahte tutumumuz bize pahalıya mal olacak. Bedelini, tekrar Londra’da mı, New York, Madrid veya İstanbul’da mı bilmiyorum ama, ödeyeceğiz. Hariri önümde, kollarımın arasında öldü. Olayın en dibine kadar inmeye karar verdim. Gördüklerimi yazdım. Suriye gizli servisi hesabına çalışan, birisi general, üç kişinin adını verdim. Yazım yayımlandıktan sonra Hizbullah’a beni tutuklamaları için emir verildi. Ama Hizbullah emri dinlemedi. Benden yana çıktı. Beni korudu. Adını verdiğim üç kişi tutuklandı. Bu olaydan sonra telefonum dinlenmeye başladı. Yakın takipteyim. Arabamın altını her gün kontrol etmeye başladım. Bana yakın birkaç meslektaşım suikasta kurban gitti. Ben her nasılsa yaşıyorum. Korumam ve silahım yok. Öldürmek isteyen beni her yerde bulabilir. Demek ki henüz ölüm listelerine adım yazılmadı.
* 11 Eylül saldırısının üzerinden neredeyse 6 yıl geçti. Sizce ABD yakalamak istemiyor mu?
Bu çok tartışmalı bir konu. ABD Afganistan, Irak ve Ortadoğu’da her olayda çuvalladı. El Kaide lideri Bin Ladin’i yakalayabileceğini hiç sanmıyorum. Belki de ABD gerçekten Ladin’i yakalamak için gerekli çabayı harcamak istemiyor. Hatta İkiz Kuleler saldırısının dahi ABD’nin düzenlediği öne sürüldü. Ama açıkçası bu komplo teorileri bana biraz abartılı geliyor. George Bush Ortadoğu’da giriştiği her olayı yüzüne gözüne bulaştırdı. Sanıyor musun İkiz Kuleler olayını düzenlemiş olsaydı başarılı olurdu?
46
WWW
WW
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
Sokakları, silahlı maskeli adamlar ve çöp
yığınları işgal etmiş. Ekmek yok, elektrik yok, su yok, zaten güç bela
gelen insani yardım da artık yok. Çatışmalar da alelade değil; keskin
pusularda, keskin nişancılar var. 'Düşman' bellenen kardeşler,
komşular, akrabalar, arabalarından dışarı çıkarılıp oracıkta infaz
ediliyor. Öyle korkunç bir hal ki, yıllardır İsrail işgali altında
ezilen, acı çeken Filistinlilere, 'İsrail gelsin de işgal etsin, belki
kurtuluruz' diye dua ettirmeye bile başladı. Eskiden İntifada vardı. Mazlumdan yana olan her insanın,
haksızlığa tahammül edemeyen her kalp sahibinin, masumları hedef
almadığı ve işgale karşı meşru direniş olduğu sürece desteklediği
Filistin ayaklanmasını ifade etmek için kullanılırdı. Dünya siyasal
literatürüne önemli bir katkıydı. Oysa artık İntifada falan kalmadı.
Filistinliler yeni bir kelime eklemek üzere siyaset bilimine, Favda:
Tam bir kaos ve terör ortamı. Efendim, İsrail bu ortamı hazırladı, Hamas'ın seçimle işbaşına
gelmesini kabullenmedi, işi zora koştu, ambargo uyguladı,
Filistinlileri birbirine düşürdü falan filan. Başlangıçta zorlamayla da
olsa kabul edilebilecek mazeretlerdi belki ama, bugün gelinen noktada,
Filistinlilerin neredeyse çıplak elle birbirlerini öldürme
kararlılığında olmaları, hadi elimizi vicdanımıza koyup söyleyelim,
Hamas ve Fetih örgütünün marifetidir, başkasının değil. Hükümet olup da
iktidar olmayan, Filistinlilere ne olduğunu aslında hiç umursamayan
İran gibi ülkelerden destek alan Hamas'ın...
Vee boğazına kadar
yolsuzluğa batmış, liderlik becerilerini gösteremeyen, ağlayıp
zırlamaktan başka marifeti de olmayan, üst düzey yöneticileri, kişisel
çıkarları uğruna İsrail ile işbirliği yapan Fetih'in.. Gazze sokaklarında son bir haftada 50'den fazla insanın ölümüyle
sonuçlanan Favda, Gazze'nin kıttan da kıt kaynaklarını bölüşme
çabasıdır. Favda da üstün gelen grup daha iyi eğitimli milatanlara,
keskin nişancılara sahip, ölüm listesindeki Fetih yetkilerini avlamaya
kararlı Hamas, şimdilik. Kaybeden taraf da bir türlü liderliğin
gerektirdiği cesur kararları alamayan, kimse hatırlamasa da Filistin
Özerk Yönetiminin başkanı Mahmud Abbas'ın güya liderliğini yaptığı
Fetih.
İki taraf da İsrail'in oyuncağı olmuş durumda. Favdanın ortaya
çıkmasını belki başından beri planlamış İsrail, şimdi sokak köpeği
dövüşü izleyenlerin o tuhaf ve anlaşılmaz zevkiyle seyrediyor olanları.
Bunca yıl sonra elini taşın altına koymuş Arap dünyası da kızgın
ve şaşkın. Gazze'yi geçmişte bir süre yönetmiş ve daha çok bir güvenlik
sorunu gibi yaklaşan Mısır, çareyi sınırı kapatmakta buldu. Hamas ve
Fetih'i Mekke'de uzlaştıran ve ulusal birlik hükümeti kurduran, barış
planını canlandırmaya çalışan Suudi Arabistan'ın çıtı çıkmıyor.
Zoraki
birlik hükümeti anlaşması Hamas'ın İsrail'e saldırmamasını öngörüyordu.
Hamas'ın iplerini dışarıdan idare edenlerin kabul edemeyeceği bir durum
bu. Ayrıca militanlıktan başka bir 'iş' bilmeyen katı Hamaslıların da
işine gelmiyor. Fetih de seçimle kaybettiği iktidarı, tek başına geri
istiyor. Sonuç, favda. Bağımsız bir devleti, insanca yaşama hakkını
çoktan hak etmiş Filistin halkının duası ne yazık ki: İsrail işgali
Gazze'ye geri dönsün de, kurtulalım.
Mısırlı bir köşe yazarı, Ahmed Ragıp, Filistinli grupları
eleştirmek için yazdığı köşe yazısında diyor ki: Allah hepinizin
belasını versin.
__________________ ŞEYTANDAN VE ONUN EVLİYASINDAN KAÇINMANIN EN İYİ YOLU,ŞEYTANA KÜLAHINI TERS GİYDİRMEKTİR!
Önümüzdeki günlerde, Filistin'deki iki
iktidar ortağı Fetih ve Hamas'ın ateşkes yaptığı konusunda çok şey
duyacağız, ama anlaşmaların saatler sonra bozulduğunu da duyacağız.
Sorun iki örgütün vizyon yokluğunda ve karar almak istemeyen, görevinde
kalmak için şartları sürdürmeye çalışan zayıf devlet başkanında saklı.
Çatlaksa, yönetimde, örgütsel çıkarların ulusal çıkarlardan önce
gelmesinde, yetki paylaşımındaki rekabette gizli. Herkes bir düşman ve
işgal olduğunu unuttu. Yönetim halka destek yerine yük oluyor. Bu
yüzden hükümet dağılmalı. Fetih'le Hamas arasındaki çatışmalar,
ortaklığın imkânsızlığının kanıtı; birlik hükümeti, tarafların
birbirilerini yok etme niyetleri sebebiyle süremeyecek bir formül.
Sorumluluğun dış çevrelere, özellikle de İsrail ve ABD'ye
yüklenmemesi mümkün değil. Zira başkanlık muhafızlarını finanse etmek
için 60 milyon dolardan fazla para ayıran ABD, bir tarafı ötekine karşı
güçlendirme yoluyla çatışmaya hazırlıyor; Gazze Teksas'a döndü. Kimin ateş açtığı bilinmiyor. Hamas
iktidarın cazibesine kapılıp kısmen de olsa direnişi bırakmayı kabul
ederek hata yaptı. Bu durum kimliğinin ve desteğinin kaybolmasına yol
açacak. Direnişi bitirmeyi amaçlayan bir komplo var. Hamas, hükümetten
çekilmeli, direnişe dönmeli, halkı dilenciye dönüştürmek için
ABD-İsrail planını uygulayanlara karşı koymalı. (Londra'da Arapça
yayımlanan Kuds ül Arabi gazetesi, başyazı, 17 Mayıs 2007)(Radikal)
__________________ ŞEYTANDAN VE ONUN EVLİYASINDAN KAÇINMANIN EN İYİ YOLU,ŞEYTANA KÜLAHINI TERS GİYDİRMEKTİR!
“İsrail’i Fetih’e ve geleceğine şefkatli davranmaya iten sebep ne?” Bu sorunun cevabını ABD-İsrail ve Fetih görüşmesinde bulmak mümkün.
Katar’da yayınlanan el-Vatan gazetesinin yazarlarından Ahmed Amrabi’nin bu konuyu ele aldığı yazıyı Vakit’ten Halil Çelik çevirdi. Yazının tamamı:
Hamas; ABD, İsrail ve Fetih’le savaşıyor
Şimon Perez, Filistin yönetimi ve Arap hükümetlerin katıldığı uluslararası bir toplantıda Filistin Hamas hareketine ‘terör’ damgası vurma cesaretinde bulunduğu vakit Arap Birliği Genel Sekreteri Amr Musa hemen karşı çıkmış, Filistin Kurtuluş Örgütü temsilcisi Saib Erakat ise sessiz kalmıştı. Bu olay, Fetih hareketinin önemli isimlerinden Yaser Abdurabbuh’un, Hamas hareketini alaya alan ve işgale karşı direnişçi yöntemini küçük gören tuhaf açıklamalarıyla aynı zamana denk geldi.
Abdurabbuh’un açıklamaları, İsrail’in Hamas hedeflerine yönelik hava saldırılarının tırmanması akabinde gelirken, ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Washington’da gazetecilere İsrail saldırılarının ‘terörist’ Filistin örgütüne karşı ‘kendini savunmak’ bağlamında gerçekleştiğini ifade etti.
KALPLERİ BİRBİRİNE BENZEDİ
Kur’an’ın tabiriyle ‘kalpleri birbirine benzedi’. Aksi takdirde İsrail liderini, Filistin temsilcisini ve Amerikalı diplomatı aynı hendekte buluşturan ne olurdu ki? İsrail-ABD benzeşmesi anlaşılır. Zira bir halk olarak Filistinlilere karşı yöneltilmiş ilelebet sürecek stratejik ortaklık temelinde hareket etmekte, dünya Yahudi hareketi tarafından ve onlara bağlı yeni muhafazakarlar çetesi tarafından desteklenmekte. Fakat bu benzeşmenin teorik olarak İsrail’e ve dolayısıyla Yahudi devletinin suç ortağı süper güce karşı yöneltilmiş ulusal direniş hareketi olması öngörülen Filistin Fetih hareketi yönetimini de kapsamasına nasıl anlam vereceğiz?
FİLİSTİN-ABD-İSRAİL TOPLANTILARI
Birkaç gün önce İsrail gazeteleri, Hamas güçleriyle mücadelede Filistin yönetimine bağlı başkanlık muhafızları güçlerinin takviye edilmesini hedefleyen Filistin-İsrail-ABD toplantılarına dair haberler yayınladı. Filistin yönetimi sözcüsü Nebil Ebu Redine’nin bu haberleri yalanlamasının pek bir önemi yok. Zira Filistin yönetimi güçlerine yönelik ABD-İsrail desteği ve Hamas’la çatışması için modern savaşçı güç olarak hazırlanması, sır değil, açıklanmış resmi bir karar. Dolayısıyla Filistin yönetimi şu an bile bu haberleri yalanlayamaz.
İSRAİL-FETİH EŞGÜDÜMÜ
Konu Filistin açıklamalarının İsrail-ABD açıklamalarıyla aynı zamana denk gelmesiyle sınırlı değil sadece. Ortada pratik sahada da bir eşgüdüm var. Zira İsrail’in Hamas üslerine ve kadrolarına yönelik hava saldırıları, Fetih hareketinin Hamas’la çatışmasıyla aynı zamana denk geliyor.
Bu bağlamda, İsrail’de önde gelen askerî yetkililerden birinin açıklamaları üzerinde duracağız. Amus Celat, “Hamas, başkan Mahmud Abbas liderliğinden Hamas hareketini ‘küçük düşürerek’ Gazze Şeridi'ne hakim olmak ve Gazze’yi Hamasistan’a çevirmek istiyor” diyor. Bu iddiaya dayanarak İsrailli yetkili ipleri eline alması için Fetih hareketini, yöntemini gözden geçirmekle korkutuyor ve aksi takdirde Filistin yönetimini kaybedeceğini belirtiyor. Peki bu söz, yoruma ihtiyaç duyuyor mu? Kesinlikle hayır. Gizli yorum şöyle bir soru taşıyor: İsrail’i Fetih’e ve geleceğine şefkatli davranmaya iten sebep ne?
Dışişleri Bakanlığı, iki ABD savaş uçağının 24 Mayıs’ta Türkiye hava sahasını ihlal etmesi konusunda ABD’ye bir nota verdi.
Dışişleri Bakanlığı kaynakları, Amerika’nın Ankara Büyükelçiliği’nden bir yetkilinin, bugün Dışişleri Bakanlığı’na çağrıldığını ve notanın kendisine verildiğini söyledi. Notanın ABD’nin Ankara Büyükelçisi Ross Wilson’a değil, büyükelçilikte görevli bir başka yetkiliye verildiği öğrenildi.
Edinilen bilgiye göre Türkiye ABD’ye verdiği notada hava sahası ihlalinin nasıl olduğunu anlatarak böyle bir durumun bir daha yaşanmamasını istedi.
DIŞİŞLERİ'NİN AÇIKLAMASI
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Levent Bilman, iki Amerikan uçağının Türk hava sahasını ihlaliyle ilgili olarak ABD Büyükelçiliği nezdinde gerekli diplomatik girişimin bugün yapıldığını bildirdi.
Dışişleri Bakanlığı yetkilileri Genelkurmay'dan gelen bilgileri inceledikten sonra ABD'ye bir nota vermeye karar verdi. Bugün ABD Büyükelçiliği'nden gelen bir yetkiliye Türkiye'nin notası resmen verildi.
Bilman, bir soruya verdiği yazılı yanıtta, şunları kaydetti: "Ülkemiz hava sahasının 24 Mayıs 2007 tarihinde Irak’tan kalkan Amerika Birleşik Devletleri’ne ait iki adet F-16 uçağı tarafından ihlal edilmesi üzerine, bu husustaki bildirim hava ihlal olaylarında mutaden izlenen yerleşik usullere uygun olarak Genelkurmay Başkanlığımızca Bakanlığımıza aynı gün iletilmiş olup, bu konuda talep edilen detaylı teknik bilgilerin dün alınmasını takiben ABD Büyükelçiliği nezdinde gerekli diplomatik girişim bugün yapılmıştır. Bu bağlamda Bakanlığımız ile Genelkurmay Başkanlığı arasındaki koordinasyon düzenli şekilde sürdürülmektedir."
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
Dünya, Yahudi hahama suskun. Filistinli çocukların öldürülmesi için fetva veren Yahudi Haham Merdahay Alyahu’ya karşı, dünya suskunluğunu koruyor. Böyle bir fetvanın kaynağı Araplar ve Müslümanlar olsaydı, ABD ve onun işbirlikçileri dünyayı ayağa kaldırırdı.
Yahudi Haham Merdahay Alyahu, İsrail işgal hükümeti için Gazze şeridine askeri saldırıda bulunması fetvası verdi. Yahudi haham ; çocuk, kadın ve yaşlı masumların öldürülmesini ve evlerin Filistinli sahiplerinin başına yıkılmasının ‘Yahudi şeriatına’ uygun olduğunu ifade etti.
Bu türden fetvalar, öncesi ve sonrasında Olmert hükümetindeki bazı bakanların benzer açıklamaları, uluslararası yasaların ve örflerin ilgisini çekmiyor. Oysa hahamların, bakanların, İsrailli askeri ve siyasi liderlerin farklı şekillerdeki bu türden fetvaları ve açıklamaları bütün ilahi şeriatlarla, uluslararası hukuk ve sözleşmelerle ve insan haklarıyla çelişiyor. Barıştan ve ötekiyle birlikte yaşamaktan nefret eden faşist psikolojiyi gözler önüne seriyor, başta Batı Yaka’daki faşist ayırım duvarı olmak üzere cehennemi yerleşim birimi planını tamamlamak ve Filistin topraklarını birbirinden soyutlanmış adalara çevirmek için zaman kazanmak amacıyla barış eğilimi ve iki devletin kurulması oyununu oynayarak dünyayı aldatıyor.
YA FETVAYI VEREN MÜSLÜMANLAR OLSAYDI
Dikkat çeken husus bu fetvaya karşı sessiz kalan uluslararası toplumun ve özellikle de dörtlü komisyonun, böyle bir fetvanın kaynağı Araplar ve Müslümanlar olsaydı dünyayı ayağa kaldıracağı ve hiç oturmayacağıydı. Hatta İsrail işgalini korumak, Arap ve Filistin haklarına düşman ortak bir kanalda yer alan ABD-İsrail planlarıyla uyum göstermek, Arap-İsrail çekişmesine kapsamlı çözüme ulaştıracak bütün fırsatları iptal etmek için Amerikan stratejik oyuncağına dönüşen Güvenlik Konseyine daha gidebilirler.
BU FETVALAR DİN SAVAŞLARINA GÖTÜRÜR
Uluslararası toplumun ve başta Güvenlik Konseyi olmak üzere uluslararası örgütlerin görevi, uluslararası hukukla çelişen bu vahşi fetvaları kınamak değil sadece. Aynı zamanda şiddete, kan dökülmesine ve barış çağrılarını inkara çağıran köktenci Yahudi düşüncesinin arkasından gitmemesi için işgalci hükümete baskı yapılmalıdır. Bu köktenci çağrılar bölgeyi felaketle sonuçlanacak din savaşlarına götürür. Özellikle de Filistinlilerin kanını helal sayanlar benzeri tepkiyle karşılaşabilir.
DÜNYANIN İKİYÜZLÜLÜĞÜ
Dünya ve uluslararası toplum İsrail işgaline yönelik Arap direniş düşüncesine karşı bütün yönleriyle sarsılıyor ve harekete geçiyor, meşru, nefsi savunmayı temsil ettiği, uluslararası toplum ve Birleşmiş Milletler sözleşmesine dayanarak işgal edilmiş toprağı kurtarmak amaçlı olduğu halde direnişle savaşmak için bütün gücünü seferber ediyor. Bu dünya çifte standart politikadan ve ikiyüzlü bakış açısından kurtulmalı. İsrail işgalinin güvenliği her sarsıldığında ve kendini savunma çerçevesinde direniş eylemlerine maruz kaldığında uluslararası toplumun, İsrail işgaline işgal etmesi, suikastlar düzenlemesi ve hahamlarının Filistin’in masum çocuk ve kadınlarının öldürülmesi fetvası vermesine, uluslararası sözleşmelere ve yasalara aykırı davranışlarına göz yumması, Filistinliye ise kendisini savunmasını haram kılması akıl kârı mı?
(ALİ TAİMAT, Katar’da yayımlanan El Vatan gazetesi, 4 Haziran 2007 Arapça’dan çeviri: Halil Çelik / Vakit)
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma