Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
47 ülkenin üye olduğu Konsey'in özel oturumunda 25 üye, Güney Afrikalı hukukçu Richard Goldstone yönetimindeki BM heyetiyle işbirliği yapmayan İsrail'i eleştiren karar lehine oy verdi. Oylamada 6 üye karar aleyhine oy verirken, 11 üye ise çekimser kaldı.
Hem İsrail hem de Hamas, Goldstone raporundaki suçlamaları reddetmişti.
Raporda, İsrail ve Filistin'in suçlamalarla ilgili soruşturma açmaya yanaşmaması durumunda, BM Güvenlik Konseyi'nin konuyu Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi'ne göndermesi için çağrıda bulunuluyor.
Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Konseyi, geçen yıl Gazze'de operasyon yapan İsrail'i suçlayan raporu kabul etti. 25 üye bu rapora 'Evet' oyu atarken 6 kişi karşı çıktı. 11 kişi ise çekimser kaldı. Kararın uluslararası alanda Filistin'in elini kuvvetlendirmesi bekleniyor.
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
Başbakan Yardımcısı Şalom, "Türkiye'yle eski zamanlarımıza dönmek istiyoruz" dedi.
BE HEY ZALİM, TÜRKİYE İLE ESKİ ZAMANLARINA DÖNECEĞİNE, İŞGAL ETTİĞİN FİLİSTİN TOPRAKLARINDAKİ " ESKİ ZAMAN " HÂLİNE DÖNSENE...ORAYI ( SANA AİD OLMAYAN BÖLGELERİ)TERKETSENE...BU KADAR KIVIRTMANA DA ( DANSÖZLÜK YAPMANA DA...)GEREK KALMAYACAK BU DURUMDA...
Muhabbetle
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
BM Genel Kurulu, İsrail ve Hamas'ı Gazze'de çatışmalarda savaş suçu da dahil uluslararası insani hukuk kurallarını çiğnemekle suçlayan ve iki taraftan da soruşturma açmalarını isteyen Goldstone Raporu'nu destekleyen karar tasarısını kabul etti.
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
Bir insan bir ömrün kısıtlı ve ‘tarihi’ anlamda kısa süresi içinde aynı
ülkede biri diğerinin sonu demek olacak cinsten ‘iki devrim’e tanık
olabilir mi?
Söz konusu olan insan, bizim kuşağa ait ise ve o ülke İran ise, bu kuvvetle mümkün.
Bu anlamda 1989-1991 arasına denk düşen Soğuk Savaş’ın sonu, yani bir
devrin kapanışı, Francis Fukuyama’nın tanımıyla ‘Tarihin Sonu’nu ilan
etmekten ziyade galiba ‘Tarihin Bugüne Dek Olmadık Ölçüde Hızlanması’na
işaret etti.
İran’da bizim yaşam süremizin tanıklık edebileceği iki ‘devrim’in gerçekleşmesi ihtimali de bu anlama geliyor.
1979’da İran İslam Devrimi gerçekleştiği sırada bu olayın 1789 Fransız
Devrimi ve 1917 Rus (Ekim) Devrimi kadar ‘tarihi önem’de olduğu ve
‘büyük devrimler ailesi’ne ait bulunduğunu sezmiştim.
İran Devrimi üzerine çok yazdım. İran’a ‘devrimci yılları’nda çok
gittim, uzun süreler kaldım. Türkiye’de ‘İran İslam Devrimi’nin
Güncecisi’ gibisinden bir isim yaptığımda 30’lu yaşlarımın ilk
yarısındaydım.
1789’dan 1917’ye ‘tarihin akış yönünü değiştiren’ çapta büyük devrimler
arasında iki buçuk yüzyıla yakın zaman geçti. 1917’den 1979’a ise yarım
yüzyıldan biraz fazla bir süre.
Aradan 31 yıl geçtikten sonra, 2010’da İran İslam Devrimi’nin sonuna
gelebiliriz. Bu mümkün, Tüm kavramlar, uluslararası dengeler, her şey
2010 yılında İran halkının yine ayağa kalkışı ve 30 yıl önce kendi
yaptığını ‘iptal etmesi’ üzerine bozulabilir.
Belki de 2010 yılını, en unutulmaz ve heyecan verici yıllar arasına sokacak olan budur; İran’daki gelişmeler...
***
Dünyanın önde gelen İran uzmanlarından, kendisi de İran asıllı olan Ray
Takeyh, geçen yılın son günü Washington Post’taki yazısında “Teokratik
rejimin kısa sürede yok olacağını iddia etmek için erken. İran pekala
uzun bir karmaşa ve şiddet dönemine giriyor olabilir. Ne var ki son
karışıklıkların hemen sonrasında şu açık: İslam Cumhuriyeti’nin ömrü
ciddi biçimde kısalmış durumda” diye yazdı.
Yazısına “Son olaylar 1979’da monarşiyi deviren devrimi ürkütücü
biçimde hatırlatıyor. Acımasız fakat kararsız bir adamın liderliğinde
bölünmüş, gayrımeşru bir devlet”
diye İran’ı tanımladığı bir cümleyle girmişti.
1979’daki Şah’ın ‘acımasız ve kararsız’ haline benzetilen Khamenei.
(İran rejiminin yapısı nedeniyle Ahmedinejad’ı hesaba alan pek yok. O,
baskı rejiminin dayanağı halindeki Devrim Muhafızları ve Besic’e
dayanıyor. Tümü birden Khamenei’ye ve Khamenei’yi ayakta tutan İslam
Cumhuriyeti Anayasası ile kurulmuş, çoğunlukla atamayla oluşturulmuş
kurumlara...)
Peki, gayet yaygın ve dirençli olduğu anlaşılan ‘muhalefet hareketi’nin lideri ve liderleri kim?
1979 ile 2009 farkı, tam da burada. Kitlesel katılım bakımından
1979’un ‘devrimcileri’ ile 2009’da sokaklara taşan ‘İran halkı’
bakımından aritmetik bir fark yok. Yani ‘nicelik’ farkı görülmüyor.
Buna karşılık, 1979’un tartışılmaz lideri Büyük Ayetullah Humeyni iken,
2009’un halk hareketinin belirgin, etrafında buluşulan bir lideri yok.
Hayır, ne Mir Hüseyin Musavi, ne Ayetullah Mehdi Karrubi ve ne de
Hatemi... Hiçbiri hareketin lideri değil. Bunları da içine alıp
sürükleyen bir ‘anonim’ halk hareketi söz konusu.
Bu olgu, halk hareketinin doğrultusu, yapısı, ideolojisi, programı, hedefleri vs. bakımından pek kafa karıştırıcı.
Hareketin en büyük ‘zaafı’ gibi görünen bu yönü, bir bakıma ‘en güçlü’
sayılabilecek yönü; zira Devrim Muhafızları-Besic gibi güvenlik
örgütlerine dayanmaktan başka bir özelliği kalmayan baskıcı-teokratik
rejim tam bir çıkmazla karşı karşıya: Ne muhalefeti tatmin edebiliyor,
ne de onu ortadan silebiliyor.
Nitekim, Mir Hüseyin Musavi tam da bu açmaz üzerinden harekete geçip,
ne kendisinin ne de Karrubi’nin hareketi yönetmediklerini söyledi ve
‘Açıkça söyleyeyim ki, Karrubi ve Musavi’yi kurşuna dizmek, öldürmek ya
da tutuklamak sorunu çözmez’ dedi. Musavi, rejim-halk çatışmasının
başladığı kanısında.
Ne var ki, rejim ne yapacağını şaşırmış vaziyette. Tehdit ve
tutuklamalardan medet umuyor. Ayetullah Cenneti gibi en koyu
muhafazakar din adamları, bazı şahsiyetler için ‘katli vaciptir’
fetvası çıkartırken, Müslüman-demokrat şahsiyetler tutuklama
dalgasından nasibini alıyor.
1979 Devrimi’nin ilk dışişleri bakanı 78 yaşındaki İbrahim Yazdi’nin
yanısıra, Nobel Barış Ödülü sahibi Şirin Ebadi’nin kız kardeşi Dr.Nuşin
Ebadi, kadın hakları savunucusu Hale Sahabi, tanınmış insan hakları
eylemcisi İmad Baghi, Mir Hüseyin Musavi ile Muhammed Hatemi’nin
danışmanları, tanınmış demokratlar Haşmet Tabarzadi ile Rafsancani’ye
yakın, basın özgürlüğünün yılmaz savunucusu ve gazeteci örgütlerinin
lideri ‘Mahmud’ Şemsülvaizin, son birkaç gün içinde tutuklananlar.
Yelpazenin genişliği baskı rejiminin hem yaygınlaştığını, hem de
çaresizliğinin göstergesi. Manzaranın, 1978 yılında Şah rejimini yıkan
ve İslam Devrimi’ni zafere taşıyan gösterilerin başladığı dönemde
Şah’ın yaptıklarından pek farkı yok.
1978, 1979’un başlangıcıydı; 2009 ise 2010 İran’ının olabilir.
Göreceğiz...
***
Bugünlerde İran ile ilgili yazılı her metni okurken dikkatimi çekti,
ilginç bir yazı şu soruyla başlıyordu: ‘Bir başkaldırı ne zaman bir
devrime dönüşür?’ ya da ‘devrim halini alır?’
Şöyle devam ediyordu: “Tarih boyunca, gösteriler, grevler ve
ayaklanmalar kalabalıkları sokaklara çıkartmış ve hükümetleri tehdit
etmitir. Birçok ülkede siyasi tavizlerin eşlik ettiği çok hızlı bir
bastırma eylemi genellikle kitlesel karışıklığın önünü alabilmiştir.
Ancak ne zaman ki şiddet aşırı boyutlara erişir, kızgınlık uzun süreyle
birikir ve rejimler sinirlerine hakim olamazlar, o dönüm noktasına
ulaşılmış olur ve devrim ülkeyi kaplar. İran o noktaya ulaşmış mıdır?”
Önemli olan, cevabın ne olduğundan ziyade, İran için 2009 sonunda bu sorunun sorulabilir hale gelmesidir.
İran’daki rejim, ömrünü uzatabilir. Ancak, bunu yapabilmek için baskı
ve son kertede katliamdan başka kendisine bir ‘araç’ bırakmamış olduğu
‘gayrımeşru’ duruma düşmüştür. Meşruiyetini BM’deki sandalyesinde
aramak gereksiz. İran halkının vicdanında aramak gerekiyor. Orada
bulamıyorsanız, kalmamıştır.
İran’da olan-biteni sakın ola ‘İsrail’in oyunu’, ‘Siyonizmin tezgâhı’,
‘Arkasında CIA var’ gibisinden ucuz ve salakça değerlendirmelerin
optiğinden anlamaya çalışmayın. En basit ölçü, İran’daki halk
hareketinin şiddete başvurmadan, tıpkı 1979’daki İslam Devrimi’ni
gerçekleştirdiği gibi yol almasıdır. İsrail ve yandaşlarının önceliği,
herhalde İran’da şiddet karşıtı bir halk hareketi olmasa gerek.
Bir başka İran uzmanı, 1973’ten bu yana ülkeye defalarca girip çıkan, kitaplar yazan meslektaşımız
Robin Wright’ın şu gözlemini, onu yakından tanıdığım için de, özellikle önemsiyorum:
‘Halk iktidarının ortaya çıkışı, otoriter rejimlerle yönetilen son blok
ülkeler için de bir yeni emsal teşkil ediyor. Otuz yıl önce, İran’ın
devrimi, hanedan yönetimini sona erdirerek ve İslam’ı bir modern
siyasal deyim olarak sunarak Ortadoğu boyunca siyasetleri yeniden
tanımlamıştı. İran’ın başkaldırısı bunu bir kez daha yapıyor, bu kez
sokaklara çıkıp, diktatörlüğün son bulmasını isteyerek ve aynı zamanda
ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü ve bireyin seçim hakkına saygı talep
ederek... Yeşil hareket arada bir patlak veren kalkışmalardan çok daha
ötede bir şey. Bu, dünyadaki en canlı ve en yaratıcı sivil itaatsizlik
kampanyası...
Şu ana dek yeşil hareket şiddet karşıtlığında ısrarcı oldu. Herhalde en
büyük ironi, gizlice bir nükleer silah programı üzerinde çalıştığından
kuşkulanılan katı devrimci bir rejim olarak İslam Cumhuriyeti’nin en
büyük karşıtlığı bugün barış bir sivil itaatsizlik hareketinden görüyor
olması. Böyle bir askerileşmiş rejim dahi onu yani sivil itaatsizliği
bastıramıyor.’
İran’da ‘sivil itaatsizlik’ halinin, sokak gösterilerinin çok daha ötesine gittiği bildiriliyor.
Sokağın da hafife alınır hali yok. Şimdi en büyük gösterilerin, 1979
Devrimi’nin yıldönümünde, 11 Şubat’ta gerçekleşmesi bekleniyor.
İran’a 2010’da sık sık değineceğiz. İran halkı, 2010’da da özgürlük mücadelesinin çilekeşi ve yüzakı olacak.
Besbelli...
__________________ "Bir kavme olan kininiz sizi adaletten ayırmasın.."
e şimdi ne oldu,bu adam şehitmi oldu yoksa,herkes ölecek ama ne vardı yani ALLAH ın AYETLERİ ni uygulayıp ölseydi,yaptığı bombalar ile makamı mahmudamı yükseldi...
sonra da kızıyorlar şimdi iran ile israilin ne farkı kaldı,aynı mantık la hareket etmiyorlarmı aynı iblisin askerleri değillermi...
__________________ Nahl.6:Bir güzellik de vardır onlarda sizin için: Sabah saldığınız sırada, akşam topladığınız sırada. Ve lekum fîhâ cemâlun hîne turîhûne ve hîne tesrehûn
bu forum, ortadoğu, israil ve siyonizm ile ilgili bir haber dosyası biçimindedir. bilgilenme amaçlıdır. verilen / duyurulan / yayınlanan haberlerin asıl amacı bu olmakla birlikte , elbette isteyen site üyesi / müdavimi kardeşimiz, yayınlanan bu haberlerle ilgili sizin gibi değerli yorumlarda bulunabilir. hatta, mümkünse bu konudaki yorumlarıyla özellikle katkıda bulunmalıdır.
Muhabbetle
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma