HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Genel Tartışma
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Genel Tartışma
Konu Konu: BİR TÜRBAN SORUSU Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
kamer
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 06 kasim 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 171
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı kamer

beyaz Yazdı:
Selam Herkese,
...

Aslanım ! yüreğiniz tutuyorsa kadınları değil kendinizi sürün ortaya.Siretinize ve Sünnetinize sorarsanız sakal kesmek büyük günahlardan. 

...

selametle

Aleyküm selam;

Sakal sünnet(Allah'ın emrinin, Allah Resul'ü tarafından yaşantıya geçirilmiş şekli) olsaydı, ilk kesecek olanlar EBU LEHEB ve EBU CEHİLlerdir.Onlarda sakallarını kesmediklerine göre ...Sakal ile islamı nasıl bağdaştırıyorsunuz?

Mutlu ve esen kalın.



__________________
Kamer/17-22-32-40:Ant olsun Biz Kur`an`ı düşünme/öğüt için kolaylaştırdık/hazırladık.O hâlde var mı ibret alıp düşünen?
Yukarı dön Göster kamer's Profil Diğer Mesajlarını Ara: kamer
 
Andromeda
Katilimci Uye
Katilimci Uye
Simge

Katılma Tarihi: 11 haziran 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 67
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Andromeda

İşte böyle bağdaştırıyorlar kardeş :

 

sakal konusunda bilmedikleriniz
1. Allahin yarattıgını degistirme
2. Peygamberin sav. emrini yerine getir
3. Kafirlere benzememek, müslüman oldugunu böylece göstermek
4. Kadinlara benzememek
5. Fitrata aykirilik

SAKALIN HÜKMÜ
Soru-Sakalı kesmenin hükmü nedir ?
Sakal uzatmak vacip, kesmek haramdır. Zira Rasulullah (s.a.v.) uzatılmasını emretmiştir. Sakal kesmek kafirlere benzemeye yöneltir. Ayrıca sakal kesmek Allah’ın yarattığı şekli değiştirmektir. Müslüman şeytanın emrine değil de Allah’ın emrine uymakla yükümlüdür.
1.Delil : “Onlara Allah’ın yarattığını değiştirmelerini emredeceğim.”(Nisa, 119)
Delil Cümlemiz : “ Allah’ın yarattığını değiştirmelerini……”
Açıklama : Allah ayetinde, şeytanın insanı saptırmak, yaratılışını değiştirmek, onu isyana doğru davet etmek için sapıklığı emredeceğini söylemektedir. Sakal kesmek ise, Allah’ın yarattığı şekli değiştirmek demek olduğunda şüphe de yoktur.

2.Delil : “ Sakalınızı uzatın, bıyıkları kısaltın, Müşriklere muhalefet edin.” (Buhari –Müslim)
Delil Cümlemiz : “ Sakalınızı uzatın……………………………………� ��……”
Açıklama : Rasulullah (s.a.v.) sakal uzatmamızı emretmektedir. Rasulullah’ın emri vucubiyyet gerektirir.

3.Delil : “Bıyıkları kısaltın, sakalları uzatın, Mecusilere muhalefet edin.”
( Müslim )
Delil Cümlemiz : “ Sakalları uzatın…………………………………”
Açıklama : Rasulullah (s.a.v.) sakal uzatmamızı emretmektedir. Rasulullah’ın emri vucubiyyet gerektirir. Müşriklere ve Mecusilere muhalefet etmek asıldır.

4.Delil : İmam İbn Teymiyye : “Sakal kesmek haramdır. ” (Alaaddin el-Baliy,el-ihtiyarati’l Fıkhiyye-sf :10 / İbn Müflih,el-Furu 1-291)
Delil Cümlemiz : Sakal kesmek haramdır.
Açıklama : İmam İbn Teymiyye çok açık bir dille sakal kesmenin haram olduğunu söylemektedir. İbn Hazm ise; sakal kesmenin haram olduğuna dair icma olduğunu nakleder. ( Meratibu’l İcma ve Reddu’l Muhtar, 2/116)

Soru-Sakalın fazlasını almak caiz midir ?
Rasulullah’dan bu hususta sözlü ve ameli olarak alınmasına dair sahih bir delil yoktur. İbn Ömer’in umrede iken sakalının fazlasını aldığı sabittir. Bu sebeple sakalın fazlasını almak ancak umrede geçerlidir diyen alimler bulunmaktadır. Fakat kim sakalını, daha düzgün, tertipli, ve güzel görünümlü olarak davetini kolaylaştırmak için fazlasını almaya kalkarsa bir sakınca yoktur. Zira, vacibi yerine getirmek için bir vacibi zaruret gereği terk etmek fıkhı ilkedir.
1.Delil : “ İbn Ömer hac ve umre etmek isterse sakalından bir avuç fazlasını keserdi. ” (Buhari-Müslim )

------------------------------------------------------------ ----

Sakalı tıraş etmek bazı alimlere göre mekruh, bazılarına göre tahrimen (harama yakın) mekruh, bazılarına göre ise haramdır. Bu durumda üzerinde ittifak edilen nokta, mazeret yokken sakalı kesmenin en azından mekruh olduğudur. Bilindiği gibi mekruh din dilinde, hoş görülmeyen, ya da olmasa daha iyi olur denen şeylerdir. Bazılarının zannettiği gibi sakal sadece bir örf değildir. Çünkü Hz. Peygamber’in (as) öyle fiilleri vardır ki, salt bir insan olarak, ya da o tarihte ve o bölgede yaşadığı için öyle yapmıştır. Bunların dinî bir yönleri olmayabilir. Mesela, o bir yerden bir yere gitmek için deveye binmiştir. Ama o zamanda araba ya da uçak bulunsa idi, kuvvetle muhtemeldir ki, onlara binmeyi tercih edecekti. O zamanki insanların giydiği izar ya da rida giymiştir. Başka bir elbise olmuş olsaydı onu da giyebilirdi. Nitekim o, çok farklı yerlerden gelen farklı elbiseleri de giymiştir. İşte onun böyle eylemleri/fiilleri, kendi zamanının örfüne, kültürüne ve alışkanlıklarına bağlı olan eylemleridir. Bunlar salt birer sünnet değillerdir. Ama bunlar en azından şu anlama gelirler ki, bunları yapmak caiz ve meşrudur. Bununla birlikte birisinin, Hz. Peygamber giydiği için entari giymesi, eğer yaşadığı memlekette bu elbise kınanmıyor ya da kadın elbisesini çağrıştırmıyorsa, ona Hz. Peygamber’i (sa) izleme sevabı kazandırabilir.

Onun fiillerinin/yapıp ettiklerinin sünnet özelliği kazanabilmesi, şu üç şartı birlikte taşımalarına bağlıdır: 1.Hz. Peygamber ne yaptı, 2.Niçin yaptı, 3.Nasıl yaptı? Mesela, onun kan aldırmış olmasını ele alalım: 1.O kan aldırdı. 2. Niçin kan aldırdı? Zaman zaman boynunda ve ayaklarında ağrılar hissettiği için. 3. Nasıl aldırdı? Bir uzman bularak ve ağrıyan yerlerinden, kendi zamanında bilinen neşterle. İmdi bu sonuca göre, zamanımızda bir kişinin durup dururken, “kan aldırmak sünnettir, hadi gel kan aldıralım” demiş ve bunu gerçekleştirmiş olması, bir sünnetin yaşanması demek değildir.

Sakala gelince, yukarıda da değindiğimiz gibi, onun sıradan bir örf ve kültür uygulaması olmadığını gösteren pek çok hadisi şerif vardır. Öyleyse onu dinen istenen bir eylem olarak görmek zorunluluğu bulunmaktadır. İşte ihtilaf, bu talebin derecesi konusundadır. Sakal sünnet midir, yoksa farz mıdır? Doğrusu sakal bırakmak en azından sünnettir ve farz diyenlerin bulunduğunu da hesaba katarsak, sıradan bir sünnet te değildir. Bunun delillerini biz başka bir yazımızda vermeye çalıştık. Buna bağlı olarak burada söyleyebileceğimiz şey şudur: Sakalın, hiçbir sebep yokken kesilmesi doğru değildir. Bu, en azından bir mekruhtur. Ama bununla birlikte şunu da bilmeliyiz ki, İslam’ın emir ve yasakları arasında bir hiyerarşi ve sıralama vardır. Çünkü İslam “iyilikleri kazandırmak, kötülükleri bertaraf etmek”, yani “def’i mazarrât, celb-i manafi” için gönderilmiştir. Daha önemli ile, önemli çatıştığında, önemli bırakılıp daha önemli olan yapılır. En iyi ile iyi çatıştığında, iyi bırakılıp en iyi yapılır; en kötü ile kötü çatıştığında en kötüden kurtulmak için kötü yapılır, iyi ile kötü çatıştığında da kötünün yapılmaması tercih edilir. Varsın iyi de yapılmamış olsun. Çünkü kötülüğü önlemek, iyiliği yapmaktan daha önemli ve önceliklidir. (Def-i mazarrat celb-i menâfi’den evladır)

Bu durumda sakal bırakmayı iyi bir iş olarak alır ve bırakılması halinde nelerin oluştuğuna, ya da yapıldığına bakarız. Eğer o bırakıldığı için daha önemli bir emir yerine getirilememiş olursa, o takdirde daha iyi olanın tercih edilmesi İslam’ın maslahat prensibine daha uygundur.

Burada bu kadarını söyleyip, diğer yazdıklarımıza havale ile yetinmek durumundayız.

------------------------------------------------------------

 

İnsanları en güzel şekilde yaratan Cenab-ı Allah peygamberleri vasıtasıyla kulluk görevlerini onlara bildirdiği ve öğrettiği gibi, kılık-kıyafetlerini de belirlemiştir.

Allah Teâlâ, insanların bedenlerinde saç, sakal ve diğer kılları yaratmış, peygamberleri de bunlardan bir kısmının giderilmesini veya kısaltılmasını, bir kısmının da kesilmeyerek uzatılmasını tebliğ etmiş ve bu konuda insanları uyarmışlardır.

Allah Teâlâ (c.c), "Peygamber size neyi getirip verdi ise onu kabul edin, alın ve sizi yasakladığı şeyden de sakının" (el-Haşr, 59/7) ve "Allah'ın Rasulünde sizin için güzel örnekler vardır" (el-Ahzâb, 33/21) meallerindeki âyetlerinde buyurduğu gibi, mü'minlere sîrette, sûrette, ahlâkta, âdette ve hayatın bütün dallarında, Rasulu (s.a.s)'un sünnetine uymalarını emretmiştir. Rasulullah (s.a.s)'ın sünnetine uymak, İslâmiyet'i daha doğru anlamanın, daha doğru yaşamanın yegâne yoludur.

Allah (c.c)'ın: "Peygambere itaat eden, Allah'a itaat etmiş olur" (en-Nisa, 4/80) âyet mealinde buyurduklarından hareket ederek, Rasulullah (s.a.s)'a itaatin her şeyden önce farz hükmünü taşıdığını göz önüne alırsak, onun sünnetine sarılmanın önem ve ciddiyeti kendiliğinden ortaya çıkar.

Rasûlullah (s.a.s) ümmetini, kılık kıyafet ve dış görünüşleri bakımından müşriklere benzemekten alıkoymuş; "Kim bir kavme benzerse, onlardandır" (Ebu Davud, Libas, 4) hadisiyle de müslümanları uyarmıştır. Özellikle sakal bırakmaları hususunda mü'minlere tavsiyelerde bulunmuş, çeşitli hadisleriyle de sakalın müslüman için taşıdığı önemi belirtmiştir.

Hz. Aişe (r.anha)'den rivayet edilen bir hadislerinde "On şey fıtrattandır: Bıyıkları kesmek; sakalı salıvermek; misvak ile ağzı, dişleri temizlemek; su ile burnu temizlemek; tırnakları kesmek; kirlerin barınabileceği yerleri yıkamak; koltuk altındaki kılları gidermek, kasıkları tıraş etmek; necaset yolunu su ile pak eylemektir" (Müslim, Tahare, 56; Ebu Davud Tahare, 29; Nesâî, Zine, I) buyurmuşlardır. Diğer hadislerinde ise, "Bıyıkları Çok kısaltın, sakalları ise bırakın"; "Müşriklere muhalefet edin; bıyıkları kısaltın, sakalları çoğaltın"; "Bıyıkları kesin, sakalları bırakın. Böylece Mecusîlere benzemeyin " (Buharî, Libas, 64; Müslim, Tahare, 54) buyurmuşlar ve mü'minleri sakal bırakmaya teşvik etmişlerdir.

Sakal, hadiste de buyurulduğu gibi, yaratılış icabı erkeklerde bulunması gereken ve daha önceki peygamberlerin sünneti olan bir kılıktır. Müteaddid Hadislerde sakalların tabii halleri üzere terk edilmesi ve uzatılması emredilmektedir. Kısaltılması konusunda herhangi bir cevaz görülmemektedir. Asırlardır her devirdeki İslâm âlimleri ile bütün mü'minler bu tabii hali benimsemişler ve kendilerinde uygulamışlardır.

Bu Hadislerden anlaşıldığına göre, bütün peygamberlerle birlikte Rasul-i Ekrem de sakalını bırakmış ve sakal bırakmayı emretmiştir. Hz. Peygamber ve ashabının sakallarını traş ettiklerine dair hiç bir kayıt yoktur. Ancak Hz. Peygamber (s.a.s) sakalının ucundan ve yanlarından alırdı (Tirmizi, Edeb, 17). İmam Malik, "Müslüman, çoğunluk sakalını ne şekilde bırakıyorsa o kadar bırakmalı, fazlasını kesmeli, böyle yapmak menduptur. Çünkü bu fazlalığın kesilmemesi, çirkin görünmeye sebeb olur. Sakalı kısaltmanın bir sınırı yoktur. En uygunu, şekli güzelleştirecek biçimde kısaltmaktır" der. İmam Bâcî Abdullah İbn Ömer ve Ebu Hureyre'den nakledilen tatbikata dayanılarak bir tutamdan fazlasının kesilebileceğini söylemiştir.

Dürrül-Muhtar'da sakalın bir tutam boyunda olmasının sünnet olduğu ifade edilmektedir. Aynı şekilde, ekseriyetin görüşüne göre bir tutamdan fazlasını kesmek de sünnettir.

Sakal bırakmak ve buna bağlı olarak sakalı traş etmek konusunda âlimler değişik kanaatlere varmışlardır. Bu alimlerin bir kısmına göre sakal bırakmak farz, kesmek haram; bazılarına göre sakal bırakmak sünnet, kesmek mekruhtur, kimisine göre de müstehaptır. Bunların görüş ve delillerine gelince: Sakal bırakmak farz, traş etmek ise haramdır şeklinde olan birinci görüş, alimlerin cumhuruna aittir. Delilleri ana hatlarıyla şöyledir:

a) Hz. Peygamber (s.a.s) bir hadis-i şeriflerinde sakal bırakmayı emretmiştir. Emirler mendup veya mübah olduğunu ifade ettiğine dair bir delil bulunmadıkça vucub için olurlar. "Sakalları bırakın " emri de sakal bırakmanın farz olmasını gerektirir.

b) Aynı şekilde, Hz. Peygamber (s.a.s) müşrik veya mecusilere benzememeyi emretmiştir. Sakalı traş etmek onlara benzemektir. Bu da haramdır.

c) Sakal traşı, Nisa süresinin 119. ayetinde sözü edilen Allah'ın yarattığı şeyi değiştirmek demektir. Şeytana uyularak yapılân bu hareket de yasaktır. d) Sakal, erkekleri kadınlardan ayıran bir özelliktir. Sakalını traş eden erkekler kadınlara benzemektedirler. Erkeklerin kadınlara benzemesi de dinen yasaklanmıştır.

Sakal bırakmak sünnet, traş etmekse mekruhtur görüşünde olanlar Şafiî mezhebinden İmam Nevevi, Râzi, Gazzalî, Şeyh Zekeriyya el-Ensari, İbn-i Hacer, Remli, Hatib, Şirbini gibi zatlardır. Bu görüşü savunanlar şöyle demişlerdir.

a) Hadis-i şerifteki emir, sakal bırakmanın farz olmasını gerektirmez. Zira aynı şekilde Hz. Peygamber (s.a.s), Yahudi ve Hıristiyanlara benzememek için saçların boyanmasını emretmiş, fakat Sahabeden bazı kimseler saçlarını boyamamışlardır. Bu olay bu gibi emirlerin vücub için olmadığını gösterir.

b) Müşriklere din ve imanla ilgili konularda benzemek haramdır. Örf ve âdetlerle ilgili hususlarda ise haram değildir. Zira Rasûlüllah (s.a.s)'de rahiplerinkine benzer bir takunya giymiştir. Şayet bu gibi hususlarda benzemek kesin olarak yasak olsaydı, Hz. Peygamber bunu yapmazdı.

c) Örf ve âdetlerde bile olsa konu sadece müşriklere benzeme noktasından ele alındığı zaman aksine sakal bırakmanın haram olması gerektiği hükmüne varılır. Zira bugün birçok rahip ve gayr-i müslimler de sakal bırakmaktadırlar.

d) Peygamberlerin sünnetlerinden sayılan on şey alimlerin çoğunluğu tarafından sünnet veya müstehap olarak değerlendirilmektedir. Sakal da bunlardan biri olduğuna göre bu da öyle değerlendirilmelidir. Çünkü bunların hepsi temizlik ve iyi görünüşlü olmak gibi güzel âdetlerdir. Rasûlüllah (s.a.s) ümmetine en güzel âdetleri tavsiye etmiştir.

Sakal bırakmak müstehap, (sünnet-i zevaid) traş etmek ise mübahtır görüşünü savunanlar şöyle derler: Sakal bırakmak, yemek, içmek, oturmak, giyinmek gibi Hz. Peygamber'in insan olduğu için tabii olarak yapmış olduğu âdetleridir. Bu itibarla sakal bırakmak ibadetle ilgili sünnet değil, Hz. Peygamber (s.a.s)'in gelenek kasdiyle yapmış olduğu sünnetidir. Buna sünnet-i zevdid de denir. Mahmud Şeltut ve Muhammed Ebu Zehra gibi zamanımızın bazı âlimlerinin görüşü bu şekildedir. Buna göre sakal bırakmak faziletli olmakla birlikte, sakal traşı mübahtır. Sakal bırakılmadığı veya traş edildiği takdirde aleyhte bir hüküm terettüp etmez. İçinde bulunulan çevreye göre hareket etmek yerinde olur.

Sakalın adeta bir parçası olan bıyığa gelince; Hz. Peygamber (s.a.s)'den üst dudağının kenarları görünecek şekilde bıyığı kısaltmak veya tamamen kesmek şeklinde rivayetler vardır. Asıl alınan görüşe göre bıyığı kısaltmak da tamamen traş etmek de sünnettir: Mükellef dilediği şekilde hareket etmekte serbesttir.

Ancak bıyıkların yan taraflarından alıp ortada az birşey bırakmak caiz görülmemiştir. Şir'a şerhinde Hz. Ömer'in bıyıklarının iki ucunu uzattığından söz edilerek bunun bir sakıncası olmadığı açıklanmıştır.

(Sakal ve bıyığın hükümleri ve bu konudaki görüş ve ictihadlar için bk. İbn-i Abidin, II, 113, V, 261; el-Mehhel, I,183-189; Şevkânî, Neylül-Evtar, I, 137-138; el-Mezahibül-Erbea, II, 44-46; Şerhu'n-Nevevî (İrşadüşşarinin kenarında), II, 261-265; İânetü't-Tâlıbin, II, 340; Fethü'r-Rabbânî, XVII, 313-314;ş Mahmut Şeltut, el-Fetâvâ, 227-229; İslâmda Helal ve Haram, Yusuf el-Kardâvî, (Terc. Mustafa Varlı), 107-109; Muhammed Ebu Zehra, İslâm Hukuku Metedolojisi (Terc. AbdülKadir Şener), 51-52; Zekeriyya Kandehlevi, Vucübu ı'fail-Iihye)
__________________

 

 

kamer Yazdı:

beyaz Yazdı:
Selam Herkese,
...

Aslanım ! yüreğiniz tutuyorsa kadınları değil kendinizi sürün ortaya.Siretinize ve Sünnetinize sorarsanız sakal kesmek büyük günahlardan. 

...

selametle

Aleyküm selam;

Sakal sünnet(Allah'ın emrinin, Allah Resul'ü tarafından yaşantıya geçirilmiş şekli) olsaydı, ilk kesecek olanlar EBU LEHEB ve EBU CEHİLlerdir.Onlarda sakallarını kesmediklerine göre ...Sakal ile islamı nasıl bağdaştırıyorsunuz?

Mutlu ve esen kalın.

Yukarı dön Göster Andromeda's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Andromeda
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

Selam İman,

Derin çelişkilerin yaşandığı bir toplumun içerisindeyiz.Mağdur ve mazlum görünen topluluklara hissiyatın esiri olmadan bakınca gerçekte zalimlerin ta kendileri olduğunu farkediyorsunuz.Bu da ister istemez insanı geriyor.sonuçta bizde etten,kemikteniz.

Selametle

Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 
özden
Katilimci Uye
Katilimci Uye


Katılma Tarihi: 11 mayis 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 97
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı özden

Andromeda Yazdı:

İşte böyle bağdaştırıyorlar kardeş :

 

sakal konusunda bilmedikleriniz
1. Allahin yarattıgını degistirme
2. Peygamberin sav. emrini yerine getir
3. Kafirlere benzememek, müslüman oldugunu böylece göstermek
4. Kadinlara benzememek
5. Fitrata aykirilik

SAKALIN HÜKMÜ
Soru-Sakalı kesmenin hükmü nedir ?
Sakal uzatmak vacip, kesmek haramdır. Zira Rasulullah (s.a.v.) uzatılmasını emretmiştir. Sakal kesmek kafirlere benzemeye yöneltir. Ayrıca sakal kesmek Allah’ın yarattığı şekli değiştirmektir. Müslüman şeytanın emrine değil de Allah’ın emrine uymakla yükümlüdür.
1.Delil : “Onlara Allah’ın yarattığını değiştirmelerini emredeceğim.”(Nisa, 119)
Delil Cümlemiz : “ Allah’ın yarattığını değiştirmelerini……”
Açıklama : Allah ayetinde, şeytanın insanı saptırmak, yaratılışını değiştirmek, onu isyana doğru davet etmek için sapıklığı emredeceğini söylemektedir. Sakal kesmek ise, Allah’ın yarattığı şekli değiştirmek demek olduğunda şüphe de yoktur.

2.Delil : “ Sakalınızı uzatın, bıyıkları kısaltın, Müşriklere muhalefet edin.” (Buhari –Müslim)
Delil Cümlemiz : “ Sakalınızı uzatın……………………………………� ��……”
Açıklama : Rasulullah (s.a.v.) sakal uzatmamızı emretmektedir. Rasulullah’ın emri vucubiyyet gerektirir.

3.Delil : “Bıyıkları kısaltın, sakalları uzatın, Mecusilere muhalefet edin.”
( Müslim )
Delil Cümlemiz : “ Sakalları uzatın…………………………………”
Açıklama : Rasulullah (s.a.v.) sakal uzatmamızı emretmektedir. Rasulullah’ın emri vucubiyyet gerektirir. Müşriklere ve Mecusilere muhalefet etmek asıldır.

4.Delil : İmam İbn Teymiyye : “Sakal kesmek haramdır. ” (Alaaddin el-Baliy,el-ihtiyarati’l Fıkhiyye-sf :10 / İbn Müflih,el-Furu 1-291)
Delil Cümlemiz : Sakal kesmek haramdır.
Açıklama : İmam İbn Teymiyye çok açık bir dille sakal kesmenin haram olduğunu söylemektedir. İbn Hazm ise; sakal kesmenin haram olduğuna dair icma olduğunu nakleder. ( Meratibu’l İcma ve Reddu’l Muhtar, 2/116)

Soru-Sakalın fazlasını almak caiz midir ?
Rasulullah’dan bu hususta sözlü ve ameli olarak alınmasına dair sahih bir delil yoktur. İbn Ömer’in umrede iken sakalının fazlasını aldığı sabittir. Bu sebeple sakalın fazlasını almak ancak umrede geçerlidir diyen alimler bulunmaktadır. Fakat kim sakalını, daha düzgün, tertipli, ve güzel görünümlü olarak davetini kolaylaştırmak için fazlasını almaya kalkarsa bir sakınca yoktur. Zira, vacibi yerine getirmek için bir vacibi zaruret gereği terk etmek fıkhı ilkedir.
1.Delil : “ İbn Ömer hac ve umre etmek isterse sakalından bir avuç fazlasını keserdi. ” (Buhari-Müslim )

------------------------------------------------------------ ----

Sakalı tıraş etmek bazı alimlere göre mekruh, bazılarına göre tahrimen (harama yakın) mekruh, bazılarına göre ise haramdır. Bu durumda üzerinde ittifak edilen nokta, mazeret yokken sakalı kesmenin en azından mekruh olduğudur. Bilindiği gibi mekruh din dilinde, hoş görülmeyen, ya da olmasa daha iyi olur denen şeylerdir. Bazılarının zannettiği gibi sakal sadece bir örf değildir. Çünkü Hz. Peygamber’in (as) öyle fiilleri vardır ki, salt bir insan olarak, ya da o tarihte ve o bölgede yaşadığı için öyle yapmıştır. Bunların dinî bir yönleri olmayabilir. Mesela, o bir yerden bir yere gitmek için deveye binmiştir. Ama o zamanda araba ya da uçak bulunsa idi, kuvvetle muhtemeldir ki, onlara binmeyi tercih edecekti. O zamanki insanların giydiği izar ya da rida giymiştir. Başka bir elbise olmuş olsaydı onu da giyebilirdi. Nitekim o, çok farklı yerlerden gelen farklı elbiseleri de giymiştir. İşte onun böyle eylemleri/fiilleri, kendi zamanının örfüne, kültürüne ve alışkanlıklarına bağlı olan eylemleridir. Bunlar salt birer sünnet değillerdir. Ama bunlar en azından şu anlama gelirler ki, bunları yapmak caiz ve meşrudur. Bununla birlikte birisinin, Hz. Peygamber giydiği için entari giymesi, eğer yaşadığı memlekette bu elbise kınanmıyor ya da kadın elbisesini çağrıştırmıyorsa, ona Hz. Peygamber’i (sa) izleme sevabı kazandırabilir.

Onun fiillerinin/yapıp ettiklerinin sünnet özelliği kazanabilmesi, şu üç şartı birlikte taşımalarına bağlıdır: 1.Hz. Peygamber ne yaptı, 2.Niçin yaptı, 3.Nasıl yaptı? Mesela, onun kan aldırmış olmasını ele alalım: 1.O kan aldırdı. 2. Niçin kan aldırdı? Zaman zaman boynunda ve ayaklarında ağrılar hissettiği için. 3. Nasıl aldırdı? Bir uzman bularak ve ağrıyan yerlerinden, kendi zamanında bilinen neşterle. İmdi bu sonuca göre, zamanımızda bir kişinin durup dururken, “kan aldırmak sünnettir, hadi gel kan aldıralım” demiş ve bunu gerçekleştirmiş olması, bir sünnetin yaşanması demek değildir.

Sakala gelince, yukarıda da değindiğimiz gibi, onun sıradan bir örf ve kültür uygulaması olmadığını gösteren pek çok hadisi şerif vardır. Öyleyse onu dinen istenen bir eylem olarak görmek zorunluluğu bulunmaktadır. İşte ihtilaf, bu talebin derecesi konusundadır. Sakal sünnet midir, yoksa farz mıdır? Doğrusu sakal bırakmak en azından sünnettir ve farz diyenlerin bulunduğunu da hesaba katarsak, sıradan bir sünnet te değildir. Bunun delillerini biz başka bir yazımızda vermeye çalıştık. Buna bağlı olarak burada söyleyebileceğimiz şey şudur: Sakalın, hiçbir sebep yokken kesilmesi doğru değildir. Bu, en azından bir mekruhtur. Ama bununla birlikte şunu da bilmeliyiz ki, İslam’ın emir ve yasakları arasında bir hiyerarşi ve sıralama vardır. Çünkü İslam “iyilikleri kazandırmak, kötülükleri bertaraf etmek”, yani “def’i mazarrât, celb-i manafi” için gönderilmiştir. Daha önemli ile, önemli çatıştığında, önemli bırakılıp daha önemli olan yapılır. En iyi ile iyi çatıştığında, iyi bırakılıp en iyi yapılır; en kötü ile kötü çatıştığında en kötüden kurtulmak için kötü yapılır, iyi ile kötü çatıştığında da kötünün yapılmaması tercih edilir. Varsın iyi de yapılmamış olsun. Çünkü kötülüğü önlemek, iyiliği yapmaktan daha önemli ve önceliklidir. (Def-i mazarrat celb-i menâfi’den evladır)

Bu durumda sakal bırakmayı iyi bir iş olarak alır ve bırakılması halinde nelerin oluştuğuna, ya da yapıldığına bakarız. Eğer o bırakıldığı için daha önemli bir emir yerine getirilememiş olursa, o takdirde daha iyi olanın tercih edilmesi İslam’ın maslahat prensibine daha uygundur.

Burada bu kadarını söyleyip, diğer yazdıklarımıza havale ile yetinmek durumundayız.

------------------------------------------------------------

 

İnsanları en güzel şekilde yaratan Cenab-ı Allah peygamberleri vasıtasıyla kulluk görevlerini onlara bildirdiği ve öğrettiği gibi, kılık-kıyafetlerini de belirlemiştir.

Allah Teâlâ, insanların bedenlerinde saç, sakal ve diğer kılları yaratmış, peygamberleri de bunlardan bir kısmının giderilmesini veya kısaltılmasını, bir kısmının da kesilmeyerek uzatılmasını tebliğ etmiş ve bu konuda insanları uyarmışlardır.

Allah Teâlâ (c.c), "Peygamber size neyi getirip verdi ise onu kabul edin, alın ve sizi yasakladığı şeyden de sakının" (el-Haşr, 59/7) ve "Allah'ın Rasulünde sizin için güzel örnekler vardır" (el-Ahzâb, 33/21) meallerindeki âyetlerinde buyurduğu gibi, mü'minlere sîrette, sûrette, ahlâkta, âdette ve hayatın bütün dallarında, Rasulu (s.a.s)'un sünnetine uymalarını emretmiştir. Rasulullah (s.a.s)'ın sünnetine uymak, İslâmiyet'i daha doğru anlamanın, daha doğru yaşamanın yegâne yoludur.

Allah (c.c)'ın: "Peygambere itaat eden, Allah'a itaat etmiş olur" (en-Nisa, 4/80) âyet mealinde buyurduklarından hareket ederek, Rasulullah (s.a.s)'a itaatin her şeyden önce farz hükmünü taşıdığını göz önüne alırsak, onun sünnetine sarılmanın önem ve ciddiyeti kendiliğinden ortaya çıkar.

Rasûlullah (s.a.s) ümmetini, kılık kıyafet ve dış görünüşleri bakımından müşriklere benzemekten alıkoymuş; "Kim bir kavme benzerse, onlardandır" (Ebu Davud, Libas, 4) hadisiyle de müslümanları uyarmıştır. Özellikle sakal bırakmaları hususunda mü'minlere tavsiyelerde bulunmuş, çeşitli hadisleriyle de sakalın müslüman için taşıdığı önemi belirtmiştir.

Hz. Aişe (r.anha)'den rivayet edilen bir hadislerinde "On şey fıtrattandır: Bıyıkları kesmek; sakalı salıvermek; misvak ile ağzı, dişleri temizlemek; su ile burnu temizlemek; tırnakları kesmek; kirlerin barınabileceği yerleri yıkamak; koltuk altındaki kılları gidermek, kasıkları tıraş etmek; necaset yolunu su ile pak eylemektir" (Müslim, Tahare, 56; Ebu Davud Tahare, 29; Nesâî, Zine, I) buyurmuşlardır. Diğer hadislerinde ise, "Bıyıkları Çok kısaltın, sakalları ise bırakın"; "Müşriklere muhalefet edin; bıyıkları kısaltın, sakalları çoğaltın"; "Bıyıkları kesin, sakalları bırakın. Böylece Mecusîlere benzemeyin " (Buharî, Libas, 64; Müslim, Tahare, 54) buyurmuşlar ve mü'minleri sakal bırakmaya teşvik etmişlerdir.

Sakal, hadiste de buyurulduğu gibi, yaratılış icabı erkeklerde bulunması gereken ve daha önceki peygamberlerin sünneti olan bir kılıktır. Müteaddid Hadislerde sakalların tabii halleri üzere terk edilmesi ve uzatılması emredilmektedir. Kısaltılması konusunda herhangi bir cevaz görülmemektedir. Asırlardır her devirdeki İslâm âlimleri ile bütün mü'minler bu tabii hali benimsemişler ve kendilerinde uygulamışlardır.

Bu Hadislerden anlaşıldığına göre, bütün peygamberlerle birlikte Rasul-i Ekrem de sakalını bırakmış ve sakal bırakmayı emretmiştir. Hz. Peygamber ve ashabının sakallarını traş ettiklerine dair hiç bir kayıt yoktur. Ancak Hz. Peygamber (s.a.s) sakalının ucundan ve yanlarından alırdı (Tirmizi, Edeb, 17). İmam Malik, "Müslüman, çoğunluk sakalını ne şekilde bırakıyorsa o kadar bırakmalı, fazlasını kesmeli, böyle yapmak menduptur. Çünkü bu fazlalığın kesilmemesi, çirkin görünmeye sebeb olur. Sakalı kısaltmanın bir sınırı yoktur. En uygunu, şekli güzelleştirecek biçimde kısaltmaktır" der. İmam Bâcî Abdullah İbn Ömer ve Ebu Hureyre'den nakledilen tatbikata dayanılarak bir tutamdan fazlasının kesilebileceğini söylemiştir.

Dürrül-Muhtar'da sakalın bir tutam boyunda olmasının sünnet olduğu ifade edilmektedir. Aynı şekilde, ekseriyetin görüşüne göre bir tutamdan fazlasını kesmek de sünnettir.

Sakal bırakmak ve buna bağlı olarak sakalı traş etmek konusunda âlimler değişik kanaatlere varmışlardır. Bu alimlerin bir kısmına göre sakal bırakmak farz, kesmek haram; bazılarına göre sakal bırakmak sünnet, kesmek mekruhtur, kimisine göre de müstehaptır. Bunların görüş ve delillerine gelince: Sakal bırakmak farz, traş etmek ise haramdır şeklinde olan birinci görüş, alimlerin cumhuruna aittir. Delilleri ana hatlarıyla şöyledir:

a) Hz. Peygamber (s.a.s) bir hadis-i şeriflerinde sakal bırakmayı emretmiştir. Emirler mendup veya mübah olduğunu ifade ettiğine dair bir delil bulunmadıkça vucub için olurlar. "Sakalları bırakın " emri de sakal bırakmanın farz olmasını gerektirir.

b) Aynı şekilde, Hz. Peygamber (s.a.s) müşrik veya mecusilere benzememeyi emretmiştir. Sakalı traş etmek onlara benzemektir. Bu da haramdır.

c) Sakal traşı, Nisa süresinin 119. ayetinde sözü edilen Allah'ın yarattığı şeyi değiştirmek demektir. Şeytana uyularak yapılân bu hareket de yasaktır. d) Sakal, erkekleri kadınlardan ayıran bir özelliktir. Sakalını traş eden erkekler kadınlara benzemektedirler. Erkeklerin kadınlara benzemesi de dinen yasaklanmıştır.

Sakal bırakmak sünnet, traş etmekse mekruhtur görüşünde olanlar Şafiî mezhebinden İmam Nevevi, Râzi, Gazzalî, Şeyh Zekeriyya el-Ensari, İbn-i Hacer, Remli, Hatib, Şirbini gibi zatlardır. Bu görüşü savunanlar şöyle demişlerdir.

a) Hadis-i şerifteki emir, sakal bırakmanın farz olmasını gerektirmez. Zira aynı şekilde Hz. Peygamber (s.a.s), Yahudi ve Hıristiyanlara benzememek için saçların boyanmasını emretmiş, fakat Sahabeden bazı kimseler saçlarını boyamamışlardır. Bu olay bu gibi emirlerin vücub için olmadığını gösterir.

b) Müşriklere din ve imanla ilgili konularda benzemek haramdır. Örf ve âdetlerle ilgili hususlarda ise haram değildir. Zira Rasûlüllah (s.a.s)'de rahiplerinkine benzer bir takunya giymiştir. Şayet bu gibi hususlarda benzemek kesin olarak yasak olsaydı, Hz. Peygamber bunu yapmazdı.

c) Örf ve âdetlerde bile olsa konu sadece müşriklere benzeme noktasından ele alındığı zaman aksine sakal bırakmanın haram olması gerektiği hükmüne varılır. Zira bugün birçok rahip ve gayr-i müslimler de sakal bırakmaktadırlar.

d) Peygamberlerin sünnetlerinden sayılan on şey alimlerin çoğunluğu tarafından sünnet veya müstehap olarak değerlendirilmektedir. Sakal da bunlardan biri olduğuna göre bu da öyle değerlendirilmelidir. Çünkü bunların hepsi temizlik ve iyi görünüşlü olmak gibi güzel âdetlerdir. Rasûlüllah (s.a.s) ümmetine en güzel âdetleri tavsiye etmiştir.

Sakal bırakmak müstehap, (sünnet-i zevaid) traş etmek ise mübahtır görüşünü savunanlar şöyle derler: Sakal bırakmak, yemek, içmek, oturmak, giyinmek gibi Hz. Peygamber'in insan olduğu için tabii olarak yapmış olduğu âdetleridir. Bu itibarla sakal bırakmak ibadetle ilgili sünnet değil, Hz. Peygamber (s.a.s)'in gelenek kasdiyle yapmış olduğu sünnetidir. Buna sünnet-i zevdid de denir. Mahmud Şeltut ve Muhammed Ebu Zehra gibi zamanımızın bazı âlimlerinin görüşü bu şekildedir. Buna göre sakal bırakmak faziletli olmakla birlikte, sakal traşı mübahtır. Sakal bırakılmadığı veya traş edildiği takdirde aleyhte bir hüküm terettüp etmez. İçinde bulunulan çevreye göre hareket etmek yerinde olur.

Sakalın adeta bir parçası olan bıyığa gelince; Hz. Peygamber (s.a.s)'den üst dudağının kenarları görünecek şekilde bıyığı kısaltmak veya tamamen kesmek şeklinde rivayetler vardır. Asıl alınan görüşe göre bıyığı kısaltmak da tamamen traş etmek de sünnettir: Mükellef dilediği şekilde hareket etmekte serbesttir.

Ancak bıyıkların yan taraflarından alıp ortada az birşey bırakmak caiz görülmemiştir. Şir'a şerhinde Hz. Ömer'in bıyıklarının iki ucunu uzattığından söz edilerek bunun bir sakıncası olmadığı açıklanmıştır.

(Sakal ve bıyığın hükümleri ve bu konudaki görüş ve ictihadlar için bk. İbn-i Abidin, II, 113, V, 261; el-Mehhel, I,183-189; Şevkânî, Neylül-Evtar, I, 137-138; el-Mezahibül-Erbea, II, 44-46; Şerhu'n-Nevevî (İrşadüşşarinin kenarında), II, 261-265; İânetü't-Tâlıbin, II, 340; Fethü'r-Rabbânî, XVII, 313-314;ş Mahmut Şeltut, el-Fetâvâ, 227-229; İslâmda Helal ve Haram, Yusuf el-Kardâvî, (Terc. Mustafa Varlı), 107-109; Muhammed Ebu Zehra, İslâm Hukuku Metedolojisi (Terc. AbdülKadir Şener), 51-52; Zekeriyya Kandehlevi, Vucübu ı'fail-Iihye)

 

Yüzyıllardır sakalla, tüyle uğraşmaktan asıl konuşmanız, üzerinde kafa yormanız gereken hiçbir şeye kafa yormadınız ve bu şekilde Allah'ın dinini sakal şekilllerine ve kesiş biçimlerine tıkamaya çalışmak gibi faliyetlerinizle bugünkü ataistlerin de başlangıç tohumlarını attınız, adamlara "din buysa biz yokuz" lafını söylettiniz adeta. Şimdi sözlerimi ataist geçinenleri temize çıkarmaya yormayın sakın ama gerçek bu ki, ardı arkası kesilmeyen uydurmalarınız, dine ilaveleriniz ile Allah'ın dinini içinden çıkılmaz gibi göstermeyi başardınız, cılız kararkterler biz bunları yapamayız deyip vazgeçtiler, başka sulara bıraktılar kendilerini. Zaten kulp arayanlar "böyle dini toptan terkederim" deyip kolayı seçtiler, çoğunlukla. Ama çok azı pes etmeden sizin uydurduklarınızdan gerçek dini ayıklayıp bulmaya emek veriyor malesef.

Allah'ın  özellikle altını çizdiği; "dürüstlüğe, ruhsal temizliğe" sakala kafayı taktığınızın kaçta kaçı kadar kafa yoruyorsunuz sorabilir miyim?

Allah'ın dininde şekilsel öğeler de vardır evet, namaz, oruç, vs. fakat bu şekilsel öğelerin içi, özü dolu olmadığı sürece bunlar da bir şey ifade etmiyor biliyorsunuz. Ve bugün toplumdaki özellikle alevi kesimin dine ön yargıyla yaklaşmasının altında da yatıyor ya da mazeret olarak gösteriliyor en azından.  Adeta bu tarz gösterişe ve daha büyük gaflar içindeyken sakala, tüye takılarak Allah'ın dinini sakalla ve tüm diğer şekilsel öğelere tıkamanıza tahamül etmeme noktasından başlıyor tepkileri farkındamısınız?

 

 



__________________
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşcesine..
Yukarı dön Göster özden's Profil Diğer Mesajlarını Ara: özden
 
Ubeydullah
Newbie
Newbie
Simge

Katılma Tarihi: 17 eylul 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 28
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Ubeydullah

hasan bey size birkaç sorum olacak.

1. si siz arapça biliyormsunuz? tam manasıyla okumak değil yani yazma anlama ve anlatma düzeyide arapça köklere tam olarak sahipmisiniz?

2. siz diyelimki sizin dediğiniz gibi gerçekten çarptırıldı mealciler taradından peki araplar kendi dillerinde inen Kur'an ı nasıl oluyorda bizler gibi anlıyor ve hicab a bizlerden daha fazla sahip çıkıyor?

3. şayet örtünme yok diyorsanız Hz. Peygamber(SAV) gelen mütevatir hadislerindeki örtü emirlerinidemi reddediyorsunuz?

4. Kur'an da ifk kıssası vardır. bana dünya üzerinde kabul görmüş bir müfessirden hadisenin örtü ile bağlantısız olduğunu kanıtlarmısınız?

5. söylediklerinizin delili Kur'an da ve Sünnette kesinlikle yoktur.  ilgili yazınızdan sonra tevbe etmemişseniz o andan itibaren mürted olduğunuzu biliyormusunuz???

ALLAH Resulu(SAV) bir hadisi var hepimizin hayatını şekillendirmesi gerekir diye düşünüyorum..

Resulullah (sav) Efendimiz Hadis-i şerif’lerinde buyururlar ki: “Şüphesiz ki benden sonra ümmetimden bir zümre gelecektir. Onlar Kur’an okuyacaklar, fakat Kur’an’ın feyzi onların boğazlarından öteye geçmeyecektir. (Yalnız dilde kalacaktır.) Nitekim onlar okun avı delip geçtiği gibi dinden çıkacaklar, bir daha da ona dönemeyeceklerdir. İşte bütün insanların ve hayvanların en kötüsü bunlardır.” (Müslim: 1067)

yolumuz İslam olsun..

ALLAH hepimize hidayet versin!

__________________
Yukarı dön Göster Ubeydullah's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Ubeydullah Ziyaret Ubeydullah's Ana Sayfa
 
Andromeda
Katilimci Uye
Katilimci Uye
Simge

Katılma Tarihi: 11 haziran 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 67
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Andromeda

100.000 kişinin dinlediği veda hutbesinde bile bir birlik olmayıp muhtelif rivayetler varken ,mevcut hadislerden(!) hüküm , helal , haram çıkarılabileceğini nasıl iddia edebiliyorsunuz ? O bahsettiğiniz hadis kitabındaki tüm hadisleri okudunuz mu , ne düşünüyorsunuz ? Bu hadis kitabında tarif edilen dinin(!) evrensel bir din olabileceğini düşünüyor musunuz ?

Örtünme niye apaçık tarif edilmiyor öyleyse Kuran'da , Allah bu işin yüzyıllar sonra bu kadar tartışılacak bir konu olacağını  bilmiyor muydu yoksa ?  Sizce Peygamberimizden 200 yıl sonra toplanmış sözlerin kesin olduğu ve "bunlardan kıyamete kadar bağlayıcı hükümler çıkarılabileceği gibi bir hükme nasıl bu kadar rahat varabiliyorsunuz , beyninizi kullanmanız gerekmez mi biraz bu konuda ısrarcı olmadan önce ?

En mütevatir hadis veda hutbesidir ne düşünüyorsunuz bu konudaki değişik rivayetler hakkında ?

İnsanda hiçbir cinsel arzu uyandırmayan saç gibi bir bölgenin kapatılmasının emredilmiş olması (!) sizce ne anlama geliyor ? Ayette "Örtülerinizi dekolteniz üzerine koyunuz" ifadesi "dekoltelerinizi örtün" anlamına mı gelir yoksa "başınızı saçınızın teli görünmemecesine örtün" anlamına mı? Yerel bir kıyafetin giyilmesi ile ilgili yapılan bir uyarı ve genel bir terbiye dersi olan bir ayetin bu kadar abartılması ve yüzyıllar boyunca sadece kadınların dünyanın her yerinde ve her iklimde ve her hayat tarzında bu kıyafetlere (Çarşaf, burka , peçe vs)  mahkum edilmeleri sizce mantıklı mı ?  Din , Emevi-Abbasi yorumlarının ve uyduruk hadislerin etkisiyle 6. YY adetlerini , kıyafetlerini, yaşam tarzını  21. YY'a taşıyan bir zaman tüneli görevi görerek sizce evrensellik idealine ulaşabilir mi?

Hadis kitaplarında yazan ne idüğü belirsiz , çelişkili ve tuhaf hadislere uymadılar diye ebedi cehenneme insanların atılması sizce hak bir davranış ve adalet olabilir mi ?

Bu çelişkili ve bazen birbirine taban taban zıt hadisleri birbirine uydurmak için binlerce yıldır ıvırtılıp kıvırtılıp yüzlerce mezhep çıkartıldığını görmüyor musunuz ?

Çelişkili hadisler için ayetleri mensuh ilan etmek size ne derece mantıklı geliyor ?

Hak mezhep nedir? Hak olduğunu kim ne zaman söylemiştir , neye göre haktır bu mezhepler ?

Kuran'da yer almayan ama hadislerde yer alan recm cezası da sizce mütevatir hadis mi? Yapalım mı?

Bir yer ve zamanda 600.000 hadis toplanıp bunların 5000 küsürü sağlam denilirse siz buna inanır mısınız ? Bu ifade 595.000 tanesi çürük ve sakat anlamına gelmiyor mu? Bu durumda 5000 tanesi sizce hala güvenilir , hüküm çıkarılabilir , mütevatir falan olur mu?

Ubeydullah Yazdı:


hasan bey size birkaç sorum olacak.

1. si siz arapça biliyormsunuz? tam manasıyla okumak değil yani yazma anlama ve anlatma düzeyide arapça köklere tam olarak sahipmisiniz?

2. siz diyelimki sizin dediğiniz gibi gerçekten çarptırıldı mealciler taradından peki araplar kendi dillerinde inen Kur'an ı nasıl oluyorda bizler gibi anlıyor ve hicab a bizlerden daha fazla sahip çıkıyor?

3. şayet örtünme yok diyorsanız Hz. Peygamber(SAV) gelen mütevatir hadislerindeki örtü emirlerinidemi reddediyorsunuz?

4. Kur'an da ifk kıssası vardır. bana dünya üzerinde kabul görmüş bir müfessirden hadisenin örtü ile bağlantısız olduğunu kanıtlarmısınız?

5. söylediklerinizin delili Kur'an da ve Sünnette kesinlikle yoktur. ilgili yazınızdan sonra tevbe etmemişseniz o andan itibaren mürted olduğunuzu biliyormusunuz???

ALLAH Resulu(SAV) bir hadisi var hepimizin hayatını şekillendirmesi gerekir diye düşünüyorum..

Resulullah (sav) Efendimiz Hadis-i şerif’lerinde buyururlar ki: “Şüphesiz ki benden sonra ümmetimden bir zümre gelecektir. Onlar Kur’an okuyacaklar, fakat Kur’an’ın feyzi onların boğazlarından öteye geçmeyecektir. (Yalnız dilde kalacaktır.) Nitekim onlar okun avı delip geçtiği gibi dinden çıkacaklar, bir daha da ona dönemeyeceklerdir. İşte bütün insanların ve hayvanların en kötüsü bunlardır.” (Müslim: 1067)

yolumuz İslam olsun..

ALLAH hepimize hidayet versin!

Yukarı dön Göster Andromeda's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Andromeda
 
adsız
Newbie
Newbie


Katılma Tarihi: 23 nisan 2007
Gönderilenler: 10
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı adsız

"..

100.000 kişinin dinlediği veda hutbesinde bile bir birlik olmayıp muhtelif rivayetler varken ,mevcut hadislerden(!) hüküm , helal , haram çıkarılabileceğini nasıl iddia edebiliyorsunuz ? O bahsettiğiniz hadis kitabındaki tüm hadisleri okudunuz mu , ne düşünüyorsunuz ? Bu hadis kitabında tarif edilen dinin(!) evrensel bir din olabileceğini düşünüyor musunuz ? ..."

kim olduğunuzu neye hizmet eddiğini bilmiyorum.ama düşünmeden aciz veya fakir olduğunu anladım.bak o zamanda görüntü veya ses kayıt cihazları yokdu.insanlar ancak duydukları ve işittikleri şeyleri söyliyorlardı.mesala senle bir konferansa giden onlarca kişi daha sonra o konferanda konuulanları aktarsa.aranızdatam mutabakat olmaz.herkes bazı şeyleri farklı anlatır.ya öyle duymuşdur.yada çyle algılamışdır.hele hele sadecene insan sesinin gücüyle açık alanda yapılan o günkü hutbedede farklı duyumların olması.doyumlarda yanlışlıkların olması normaldir.maalesef o günlerde bu günki gibi ses düzenleri kurulamıyordu.

hem insanlar konuşmanın bir kısmını dinlemiş bir kısmına yetişememişde olabilir.

bir gün şunu dene .yaklaşık yirmi kişi yanyana gelin.sen yanındakinin kulağıuna birşey fısılda.o yanındakide senin fısıldadığın şeyi yanındakine fısıldasın.taki yirminci kişiye kadar böyle gitsin.yirminci kişi kulağına fısıldana şeyi seslice söylesin.bakalım kelimesi kelimesine senin söylediğinin aynısımı....

sizler akıldan deneyden ve gerçekden uzak zihniyetlersiniz.vesselam...

örtünmeyle ilgili bu başlıkdaki ilk mesajda ziynetleri örtme kasdı anlatılıyorsu.ziynetdden kasıt takı ması deniyordu.bunu size şeytanmı söylüyor.bunu söylemek için çokmu okudunuz.çok okuyup herşeyi birbirine karıştırıp gaflete ve dallalete sapanlardanmısınız.emninim öylesiniz.

bir kadına sor bakalım ziynetin nedir.kimisi diyecekki gözüm.kimisi diyecekki dudağım kimisi kaşım kimisi bacağım kimisi popom kimisi göğüsüm ......ve kimisi sesim diyecek..veya bunlardan bir karma yapacak.işte örtünmesi gereken şeyler.

birde şöyle bak kadınlar ziynet eşyalarını nerelere ktakarla.kollarına kulaklarına boyunlarına başlarına -tac olarak-ayak bileklerine parmaklarına.şimdi buraları ört bakalım.ortaya ne çıkacak.başda ayak bileklerine kadar...

ama sizler bunları algılamakdan uzaksınız.

ve eminim cehenneme doğru pupa yelken yol alıyorsunuz....

Yukarı dön Göster adsız's Profil Diğer Mesajlarını Ara: adsız
 
farvk
Newbie
Newbie


Katılma Tarihi: 19 temmuz 2007
Gönderilenler: 4
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı farvk

adsız Yazdı:
"..

hem insanlar konuşmanın bir kısmını dinlemiş bir kısmına yetişememişde olabilir.

bir gün şunu dene .yaklaşık yirmi kişi yanyana gelin.sen yanındakinin kulağıuna birşey fısılda.o yanındakide senin fısıldadığın şeyi yanındakine fısıldasın.taki yirminci kişiye kadar böyle gitsin.yirminci kişi kulağına fısıldana şeyi seslice söylesin.bakalım kelimesi kelimesine senin söylediğinin aynısımı....

kendin ne güzel de ispatlamışsın hadislerin dinin kaynağı olamayacağını

adsız Yazdı:
"..

o zamanda görüntü veya ses kayıt cihazları yokdu.insanlar ancak duydukları ve işittikleri şeyleri söyliyorlardı.mesala senle bir konferansa giden onlarca kişi daha sonra o konferanda konuulanları aktarsa.aranızdatam mutabakat olmaz.herkes bazı şeyleri farklı anlatır.ya öyle duymuşdur.yada çyle algılamışdır.hele hele sadecene insan sesinin gücüyle açık alanda yapılan o günkü hutbedede farklı duyumların olması.doyumlarda yanlışlıkların olması normaldir.

duyumlarda yanlışlık olması anormaldir diyen yok zaten. kimsede peygamberden duyduğunu değiştirecek artniyet olmasa bile iletilmek istenilen mesajda mutlaka deformasyon olur ki olmuştur da zaten(hadislerin kuran ayetleriyle çelişmesinden bunu anlayabiliriz)

adsız Yazdı:
"..

eminim cehenneme doğru pupa yelken yol alıyorsunuz....

madem eminsiniz bundan o zaman Allah a dua edin bizlerle öteki dünyada aynı yerde olmamak için.size tavsiyem hiçbir insan hakkında cehenneme gidecek diye yorum yapmayın bunu yanlız Allah bilir ve nickinizide adsız değilde insafsız olarak değiştirirseniz insanlar yazdıklarınızı hayretler içerisinde okumaz...   

Yukarı dön Göster farvk's Profil Diğer Mesajlarını Ara: farvk
 
adsız
Newbie
Newbie


Katılma Tarihi: 23 nisan 2007
Gönderilenler: 10
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı adsız

"..kendin ne güzel de ispatlamışsın hadislerin dinin kaynağı olamayacağını.." bu yazdıklarıma böyle bir cevap geleceğini biliyordum.

bak hadisler dinde anlayış için müracaat edilecek kaynakdır.kelimelerin birebir tutmaması farklı mananın sapması farklıdır.bazen farklı kelimelerde aynı manayı verir.önemli olan içerikde sapma varmı yokmu?

kelimeler tutmuyor öyleyse hadisle amel edilmez demek düpedüz .....(moderatör tarafından editlenmiştir).

bazı rivayetler aynı olayı anlattığı halde farklı manalar hatta zıt manala içere bilir.işte burda hangisinin sahih birrivayet hangisinin uydurma olduğunu saplamak gerekir.hayır saplamaya gerekyok hadisle amel edilmez demekde safdillikden hatta hıyanetden başka birşey değildir.

peygamberin sözü ve görüşü o zamanla sınırlıdır demekde peygamberlerin verdiği mücadeleyi algılayamamkdan anlayamamakddan ileri gelir.

emin olun "İNŞAALLAH ALLAH AZZE VE CELLE SZİLERLE BENİ AYNI YERE KOYMAZ."sende dua ed.

bir insan veya birkaç insan yanlış duydu diye o gelen rivayetlerden dolayı doğru gelen rivayetleride inkar edmek bak hadisle amel edilmez demek gafillikden başka birşey değildir.aklın yokmu doğruyu yanlışdan ayıkla.inkar edme.aklı kafanda süs diyemi taşıyorsun.sanat olsun diyemi laf olsun torba dolsun diyemi?yoksa doğruyu yanlışdan ayırmada müracaat edeceğin unsurlardan biri olsun diyemi?

inkar edmek doğruyuda yanlışıda gömmek demekdir.ikisinide içinde barındırır.sen inkarı seçeceğine doğruyu bulmayı seç.belki biraz zor olacak ama işte sana doğru.


Moderatör Notu: İletilerinizde hakaret ve karalama içeren ifadeler kullanmayınız. Bu, forum ilkelerine aykırıdır.


Yukarı dön Göster adsız's Profil Diğer Mesajlarını Ara: adsız
 
adsız
Newbie
Newbie


Katılma Tarihi: 23 nisan 2007
Gönderilenler: 10
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı adsız

sen kafirlerin cehenneme gideceğini bilmiyormusun.ben bir kafire sen bu istikamette gidersen cehennme girersin desem yanlışmı yapmış olurum.münafığa aynısını desem yanlışmı yapmış olurum.kafirinde münafığında alametleri bellidir.

anlayana...

Yukarı dön Göster adsız's Profil Diğer Mesajlarını Ara: adsız
 

<< Önceki Sayfa 33 Sonraki >>
  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats