Yazanlarda |
|
yirmidort Newbie
Katılma Tarihi: 11 eylul 2006 Gönderilenler: 1
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Yapılan bir araştırma ile bitkisel hayattaki bir kişinin beyninin verdiği tepkilerin, sağlıklı bir insanınkiyle aynı olabildiği belirlendi.
İngiliz ve Belçikalı bilimadamları tarafından ortaklaşa yapılan bir araştırma bitkisel hayatta beyin faaliyetlerine ilişkin yeni bulgular sağladı. Çalışmaya göre bitkisel hayattaki bir kişinin beyninin verdiği tepkiler, sağlıklı bir insanınkiyle aynı olabiliyor.
Uzmanlar, yani hastanın aslında karmaşık bir iç yaşamı sürdürdüğünü, dış dünyaya bilinçli olduğu yolunda hiç bir işaret vermese de, beynin komutlara karşılık verebilecek, hatta karar verebilecek durumda olduğunu savunuyor.
Bulgular bitkisel hayattaki bir hastanın kendi rızası olmadan hayatına son verilmesi konusunda yepyeni bir tartışma yaratıyor.
Bilim dergisi Science'da yayımlanan çalışmada bir hastanın beyin sinyalleri, verilen komutlara nasıl tepki verdiğini incelemek üzere görüntüleme sistemleri ile izlendi.
Bitkisel hayattaki kişiler, koma halinden çıkmış olmalarına rağmen bilinçli olduklarına dair bir işaret göstermiyor.
Bazı bilim adamları ise çalışmanın sadece tek bir hasta üzerinde yapıldığını ve her hastanın aynı tepkileri vermeyebileceğini savunuyor.
HASTA BEŞ AYDIR BİTKİSEL HAYATTA
İngiltere Tıbbi Araştırmalar Enstitüsü uzmanları önce çok sayıda sağlıklı deneğin belirli durumlardaki beyin tepkilerini inceleyip kaydetti. Daha sonra sağlıklı deneklerle yapılan iki deneme, bitkisel hayattaki kadın ile tekrarlandı.
Hastaya önce beyninin konuşmaları algılayıp algılamadığını belirlemek üzere "kahvede süt ve şeker var" denildi. Beyin filmleri, beynin konuşmaya dair bölgelerinin sağlıklı deneklerle aynı şekilde aydınlandığını gösterdi.
İkinci denemede bu kez hastadan tenis oynadığını ve evde yürüdüğünü düşünmesi istendi. Bu sırada da beynin uzuvların hareketinden sorumlu motor kontrol bölümleri aydınlandı.
Söz konusu İngiliz hasta 23 yaşında bir trafik kazası geçirmişti. Kazadan beş ay sonra hala bitkisel hayatta olduğu belirtiliyor. Bazı uzmanlar hastanın belki de bitkisel hayat halinin sonuna geldiğini ve iyileşebileceğini savunuyorlar.
Uzun bir süre geçmesine rağmen durumunda değişiklik olmayanlar, kalıcı bitkisel hayat durumunda kabul ediliyor. Bu duruma geçen yıl uzun tartışmalar ardından yaşam destek birimleri kapatılarak ölüme bırakılan ABD'li Terry Schiavo gösteriliyor.
Çalışma bu nedenle ahlaki tartışmaları alevlendirmeye aday.
www.24haber.com
|
Yukarı dön |
|
|
Metehan2003 Ayrıldı
Katılma Tarihi: 11 ocak 2009 Yer: Micronesia Gönderilenler: 474
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
BEYİN DALGA FREKANSLARI
2/10/2009
Beyin bir radyo gibidir. Elektrik dalgalarini alir ve yayar. Frekanslar, elektrik faaliyetlerinin olculdugu ve
grafiginin cikarildigi araliklardir. Bu dalgalar beyniniz tarafindan solunum ile olusturulan biyoelektrik ile
olusur. Bedeniniz hareket ettiginde bu hareketler etrafa iletilir. Bedeniniz 6.8 ila 9.5 Hz arasinda titresir.
Iskeletiniz ve ic organlariniz birbiriyle uyumlu hareketleri yaklasIk 8 ila 9 cps hizindadir. Bedeniniz
iyonosver ile eszamanli olarak hareket eder. Gezegenle birlikte yankilanir ve enerji alisverisinde bulunursunuz.
Enerjinizi yeryuzunun elektromanyetik alanina yaklasIk 40000 km ya da gezegenin yaklasIk tum cevre uzunlugu
kadar yayabilirsiniz. Baska bir deyisle, zihninizden ve bedeninizden gelen sinyaller iyonosfer kovugu sayesinde
tum gezegene saniyenin 1/70'i kadar bir zamanda yayilir.
EEG ile beyinde degisIk frekanstaki beyin dalgalarini olcebiliriz. Elektrotlar beyindeki elektriksel aktiviteyi
olcmek ve kaydetmek icin derideki belli yerlere yerlestirilir. Amac, bir saniye icinde beyinden yayinlanan bir
dalganin kac defa tekrar ettigini olcmektir. Bu olcumu radyonuzda istasyon degistirdiginiz andaki frekans
belirleme ile kiyaslayabilirsiniz. Bu frekanslar yetersiz, fazla ya da bulunmasi zor oldugu zaman zihinsel
performansimiz sIkinti cekebilir.
Beynin meydana getirdigi elektriksel aktivitenin gucune amplitud denir. Beyin dalgasi aktivitesinin volumu ya da
siddeti mikrovoltla olculur. EEG frekans bantlariyla tanimlanir. DELTA (0-4 Hz), THETA (4-8 Hz), ALPHA (8-12
Hz), BETA (13-30 Hz), GAMMA 30Hz-? Hz
Ornegin: Beynimiz etkin zeka icin 13 Hz dalga yuksekliginde yuksek alpha ve dusuk beta seviyelerini kullanir.
Siklikla, ogrenme guclugu ve dikkat problemleri gosteren bireylerde beynin belli bolgelerinde, birbirini izleyen
isleri ve matematik hesaplarini yapmaktaki beceriyi saglayan 13 Hz dalga boyutundan daha dusuk frekanslar
gozlenir.
BETA (12 Hz-30 Hz)
Beta, fazlasiyla mesgul oldugumuz hallerde devreye girer. Hizli, seri ve inisli cikisli dalgalardir. 14 ve ustu
frekanstadir. Es zamanli olmayan aktif beyin dokusunu yansitir. Simetrik dagilimda genellikle her iki tarafta
gorulur, onde daha fazladir. (frontal) Kortikal hasarda kaybolabilir ya da azalabilir. Heyecanimiz arttiginda
veya dis faktorlerce fazlaca uyarildigimizda beta dalgalari yayinlamaya baslariz. Konusan biri, ders veren bir
ogretmen beta dalgalari yayar. Konusma sirasinda tartisma cikarsa, ortalik gerginlesirse beta dalgalarinin
frekansi artar. Genellikle normal ritimdedir. Dissal ve icsel uyaricilara duyarlilik veya kaygili olma durumunda
veya gozler acikken dominant ritimdir. Gozlerimiz acikken, dinlerken, dusunurken, analitik bir problem cozerken,
karar verme veya yargiya varma durumunda, etrafimizda olan biten bilgiyi isleme sirasinda aktiftir. Beta araba
senaryosunda, overdrive’i temsil eder. Beta bandi oldukca genis bir ranjdadir ve dusuk, orta ranj ve yuksek
olmak uzere uce ayrilir:
Dusuk beta (12-15 Hz), “SMR”
Dagilim: yan tarafta ve lobda lokalizedir ( frontal, occipital vb)
Subjektif duygu durumlari : odaklanmis ama rahat, entegre
Iliskili is ve davranislar: Dikkat EksIkligi Hastaligina yol acabilir, odaklanmis dikkatte eksIklik.
Fizyolojik iliski: Hareketle ketlenir, vucudu sinirlandirmak smr’yi arttirabilir.
Egitimin Etkileri: SMR’yi arttirmak rahat odaklanma saglar, dikkat gerektiren yetenekler duzeltilebilir.
Orta beta (15-18 Hz)
Dagilim: bircok alan ustunde bolgesel ayrismistir. Bir elektrot ustunde odaklanilabilir.
Subjektif duygu durumlari : dusunme, kendinin ve etrafin farkinda olma.
Iliskili is ve davranislar: zihinsel aktivite
Fizyolojik iliski: Tetikte, aktif ama huzursuz degil.
Egitimin Etkileri: zihinsel yetenegi arttirabilir, odak, tetikte olma, zeka
Yuksek beta (18 Hz ustunde)
Dagilim: Bolgesel ve cok fazla odaklanmistir.
Subjektif duygu durumlari: tetikte olma, huzursuzluk
Iliskili is ve davranislar: Zihinsel aktivite, orn: planlama ve program.
Fizyolojik iliski: zihin- beden fonksiyonlarinin genel aktivasyonu.
Egitimin Etkileri: Tetikte olmaya neden olur ve huzursuzluk yapar.
ALPHA (8-12 Hz)
Alpha dalgalari 7.5 ve 13 Hz arasindadir. Alpha dalgalarinin can alici noktasi 10 Hz civarindadir. Rahatlayinca
ve heyecan yatistiginda devreye girer. Alfa dalgalarinin beta dalgalarina kiyasla genligi daha yuksek, frekansi
daha dusuktur.. Beta dalgalari saniyede 15 ila 40 Hz yaparken, alfa dalgalari saniyede 9 ila 14 Hz arasinda
devir yapar. Elinizdeki is bitince, bir toplantidan disariya cikip hava aldiginizda alfa dalgalari yine
faaliyete gecer.
Saglikli alpha uretimi, zihinsel beceriyi arttirir, zihinsel ahenge yardimci olur, rahatlama duygusunu arttirir.
Bu durumda elinizdeki herhangi bir isi basarmak icin hizli ve etkili hareket edebilirsiniz. Alpha hakim oldugu
zaman kisiler kendilerini rahat ve sakin hissederler. Alpha bilinc ile bilincalti arasinda kopru gibidir.
Gevsemis, rahatlamis normal insanlarda gorulen baslica ritimdir. Hayatimizin buyuk bir kisminda, ozellikle 13
yastan sonra daha aktiftir.
Alpha ritimlerinin, beynin beyaz maddesinden ciktigi soylenir. Beyaz madde, beyinde butun parcalari birbirine
baglayan bir kisim olarak gorulur. Alpha kisi uyanik oldugu zaman ortaya cikar. Occipital bolgede (kafanin arka
tarafi) ve frontal kortekste yogunluktadir. Alpha disadonukluk (ice donuklerde daha az), yaraticilik ( yaratici
kisilerde dinlerken ve yaratici bir problemin sonucuna ulasirken alpha gozlemlenir) ve zihinsel aktivite saglar.
Eger alpha dalganiz normal limitlerinde ise iyi bir ruh halinde olursunuz, dunyaya daha dogru bakarsiniz ve
sakin hissedersiniz. Alpha, sinifta veya iste ogretilen bilgiyi ogrenme ve kullanma anlaminda beynin en onemli
frekanslarindan biridir. Gozlerinizi kapatarak veya derin nefes alarak alpha seviyesini arttirabilirsiniz; Hizli
nefesler alip vererek dusurebilirsiniz. Araba benzetmemizdeki yeri Alpha dalga seviyesi vitesin bosta olmasi
anlamina gelmektedir. Alpha, bir isten baska bir ise kolayca gecmemizi saglar.
Beyinde dagilimi genellikle butun lobu icerir, goz kapaliyken occipital lobda bulunur.
Subjektif duygu durumlari: relax (rahat), sIkintili degil, uykulu degil, sakin, bilincli
Iliskili is ve davranislar: meditatif ve eylemsizdir.
Fizyolojik iliski: Dengelenmis ve iyilesmistir.
Egitim sonucu: Rahatlama saglatir.
Dusuk alpha : 8-10 : ic farkindalik, zihin/beden etkilesimi, denge
Yuksek alpha : 10-12 : merkezleme, iyilesme, zihin/beden baglantisi
THETA (4-8 Hz)
Theta 3.5 – 7.5 Hz arasinda faaliyet gosterir ve “yavas” aktivite olarak siniflanir. Teta, zihnimizin bilincin
azaldigi hallerde ortaya cikmaktadir. Frekansi cok dusuktur, Yaraticilik, sezgi, hayal kurma, fantezi kurma ve
hatiralar, duygular, heyecan uyandirir. Uzun bir yolda ilerlerken, yuruyuse cikip bedeninizi dinlendirmek
istediginizde, gene ilginc ve yaratici fikirlerin dalgasi teta is basina gecer.
Theta dalgalari ice donuk odaklanma, meditasyon, dua ve ruhani farkindalik sirasinda kuvvetlidir. Uyanik olma ve
uyku arasindaki durumu yansitir. Bilincaltiyla ilgilidir.
Uyanik haldeki yetiskinler icin anormal ama uyku sirasinda olmasi normaldir. Theta’nin hippocampal ve limbik
sistem bolgesindeki aktiviteyi yansittigina inanilir. Theta endise, kuruntu, huzursuzluk ve cekingenlik
sirasinda gozlemlenir.
Theta dalgasi normal fonksiyon ediyor gorundugu zaman, ogrenme ve hafiza gibi kompleks davranislari ilerletir.
Olagandisi duygusal durumlarda, stres veya hastalik gibi, uc buyuk vericide (transmitter) dengesizlik olabilir
ve bu da normal disi davranislara neden olur.
Tekrar araba ornegimize geri donecek olursak, thetayi 2. vites olarak dusunebiliriz. 1. vites (delta) kadar
yavas degil ama hala hizli degil.
Dagilim: genellikle bolgesel, bircok lobu icerebilir, yanal ya da yayilmis olabilir.
Subjektif duygu durumlari: Sezgileri guclu, yaratici, animsamak, hayal, dus, ruya gibi, degisken dusunceler,
uykulu, “birlik, bir olma”, “acikgoz”
Iliskili is ve davranislar : Yaratici, sezgisel; ayni zamanda dalginlik ve odaklanamama olabilir.
Fizyolojik iliski : Zihin/beden entegrasyonu, iyilesme.
Egitimin etkileri : Arttirilirsa basi bos gezme, trans durumu. Dusurulurse, konsantrasyon artar, dikkat
yogunlasabilir.
DELTA (0.1 –3 Hz)
Arastirmalar teta ve delta dalgalarinin ozellikle yaraticilikla ilgili oldugunu, bu dalgalarin beynimizin icine
dogru odaklanmamiza yardim ettigini ve yaratici dusunceyi ortaya cikardigini ileri suruyorlar. Bu dalgalarin en
aktif oldugu donem uykudan uyanma donemidir. Bu nedenle uykudan uyanma sureci yaraticilik acisindan en yararli
donemdir. Buna ornek olarak Descartes, yeni fikirlere en cok uyandiktan sonra, yatakta uykulu, yari uykulu halde
gecebilirmis.
Yaraticilik ile beynin dalgalari arasinda ilintili oldugu belirginlestikce, beynin elektriksel calismasini
duzenleme faaliyetleri de daha populerlesiyor. Bircok uzak dogu gelenegi, aslinda beynin kendisini dingin bir
hale getirmeye yariyor. Beynin dalgalarina egemen oldugunuzda, sinirlenmeyen, asiri heyecana kapilmayan, zihni
yaraticilik surecini uzatabilen biri haline geliyorsunuz. Kas gucunu calistirir gibi beynin dalgalarini
calistirabiliyor, istediginiz yonde harekete gecirebiliyorsunuz
En dusuk frekanslar deltadir. 4 Hz’den dusuktur ve derin uyku durumudur ve bazi anormal sureclerde ayni zamanda
“empati hali” hissedildiginde delta dalgalari bilincalti dusunceyi yansitir. 1 yasa kadar olan bebeklerde
dominant ritimdir ve uykunun 3. ve 4. evresinde bulunur.
Yatakta kitap okurken de yayilan dalgalar gene betaya donuverir. Uykumuz gelince once dusuk frekansli beta,
kitabi okumayi birakip yani basiniza koyunca alfa, uykuya gecmeye baslayinca teta, uyku derinlesince de deta
devreye girer. Fiziksel dunyadaki farkindaligimizi azaltmak icin delta dalgalarini arttiririz. Ayni zamanda
bilincalti dusuncelerimize delta dalgalari vasitasiyla ulasiriz. Performans arttirmak isteyenler delta
dalgalarini azaltir ve yuksek odaklanma ve yuksek performans elde edilir. Dikkat eksIkligi teshisi konmus
bireyler odaklanmaya calistiklarinda delta dalgalarini dusureceklerine arttirirlar. Uygun olmayan delta
dalgalari odaklanmayi ve dikkati ciddi bir sekilde kisitliyor. Sanki beyin surekli uykulu bir devreye
kilitlenmis gibidir. Baska bir acidan delta dalgasini tanimlarsak; araba kullaniyorsunuz ve araba 1. viteste. Bu
vitesle cok hizli gidemezsiniz. Yani delta 1.vitesi temsil eder.
Delta (0.1-3 Hz): Dagilim: Genellikle genis yayilmis olabilir, yaygin.
Subjektif duygu durumlari: derin, ruyasiz uyku, non-rem uyku, trans hali, bilincsiz.
Iliskili is ve davranislar: uyusukluk, hareketsizlik, dikkatsiz
Fizyolojik iliski: hareketsiz, hemen harekete gecememe.
Egitimin etkileri: Arttirilirsa uykuya, trans haline, derin gevseme durumuna neden olur.
__________________ "Allah dilemedikçe siz bir şey dileyemezsiniz"
|
Yukarı dön |
|
|
sasha Uzman Uye
Katılma Tarihi: 27 kasim 2009 Gönderilenler: 368
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Aslina bakilirsa, bu haber, icerik olarak yeni bir bulus degildir.
Gunlerce ac susuz yasabilir insan, ancak uykusuz yasayamaz. Bu bilinen bir gercektir. Oysa beyin, uyku esnasinda dis dunya ile temasini %50 sagirlastirir. Disardan gelen sinyalleri, daha agir alir. Bunun sebebi ise, uyku esnasinda gun boyu kimyasal elektrik ureten beynin, kendisini bir anlamda desarj durumuna getirmesidir. Baska bir deyisle tazelemesidir. Beyne iliskin noron hastaliklarina maruz kalan insanlarin yasadiklari sonuclarda, bu olayin dogrulugu defalarca kez gorulmustur.
Orn; Noron kaybindan dolayi konusma bozuklugu yasayan insanlarin, sabah henuz uyandiklarinda konusmalarinin hayli duzgun ve anlasilir olmasina ragmen ve ilerleyen saatlerde gene bozulmasi.
Bu baglamda bitkisel hayat bizlere makina vs. turu seyleri cagristirsa da, sonucta insan bedeninin idamesini gecici olarak saglamaktadir.Beyin fonksiyonlarinin cogunlukla etkilenmemesi ve aldigi sinyallere cok az veya agir da olsa yanit vermesi dogaldir.
Koma cikisinda insanin bilincli olmamasi da dogaldir. Saglikli siradan bir insanin dahi, henuz yeni uyandiginda bilinci tamamen acik degildir. Bunun icin kisa olsa bir uc-bes dakika gecmesi gerekir.
Otenaziye basindan beri karsi bir insan olarak, teslim edilecek bir emanet varsa, bunu sahibine, sahibinin gucuyle teslim etmenin daha etik oldugu dusuncesindeyim.
Zumer 39/42 "Allah, öleceklerin ölümleri anında,
ölmeyeceklerin de uykuları esnasında
ruhlarını alır.
Ölmelerine hükmettigi
kimselerinkini tutar,
digerlerini bir süreye
kadar saliverir.
Doğrusu bunda düşünen
kimseler için dersler vardır. "
|
Yukarı dön |
|
|
UlulElbab Yasaklı
Katılma Tarihi: 15 kasim 2009 Yer: Micronesia Gönderilenler: 488
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
ALINTIDIR
Sunday, Nov, 2009 at 7:04am
Beynin yapısı beyin nasıl çalışır beyin kaç kilo?
ayarlıyor, görmemizi, duymamızı, hissetmemizi, aşık olmamızı bile o sağlıyor. Tüm bunlara vücutta bin 400
gram ağırlığındaki beyin neden oluyor.
Öyle karmaşık bir organ ki, beynin nasıl işlediğine de insan aklı yetmiyor! Uzmanlar ‘Beynin ne yaptığını
biliyoruz ama ne yapacağını bilmiyoruz’ diyor. İnsanın beyniyle ilgili çözdüklerini merak ediyorsanız, işte
birkaç başlık…
Vücudun her yaptığını, içeceğine kadar kontrol eden beyin kaç kilo?
Ünlü fizikçi Einstein’in beyni bin 230 gramdı halbuki yetişkin bir erkeğin beyni ortalama bin 400 gram
ağırlığında. Bin 400 gramı gözünüzde canlandırmanız için beş elmanın ya da altı orta boy domatesin ortalama
ağırlığına denk diyebiliriz.
Beynin anatomik yapısı nasıl?
Beyin vücudumuzdaki oksijenin ve kanın yüzde 20’sini kullanıyor. İçeriğindeki protein, yağ, 100 bin mil
uzunluğunda damar, 100 milyar sinir hücresiyle beynimiz ayakkabılarımızı en son nerede çıkardığımızı bile
bize hatırlatır.
Beynimizi nasıl genç tutarız?
ABD’deki Human Performance Laboratory at Presbyterian Hospital of Dallas’ın yöneticisi Nöroloji Uzmanı
Malcolm Stewart, 80 ila 100 yaş arasında olan rahibeler üzerinde bir araştırma yapmış. Rahibeler hayatları
boyunca sigara içmemiş, alkol kullanmamış ve sağlıklı beslenmiş. İlerleyen yaşlarına rağmen çalışmaya devam
etmişler ve dua ederek, örgü örerek, müzik dinleyerek, yürüyerek, bahçede çalışarak zihinlerini meşgul
etmişler. Bu rahibeler öldükten sonra otopsileri yapılsın diye beyinlerinin incelenmesine izin vermiş.
Rahibelerin ileri yaşlarda bile Alzheimer hastalığıyla hiç karşılaşmadıklarını belirten Dr. Stewarts ‘Bunun
sırrı, hayatın içinde yer almaları. Bedensel ve zihinsel aktiviteler fiziksel yaşlanmayı engellemez ama
hareketlerinizin devam etmesini sağlar. İleri yaşlarda dinç kalmayı ilaçlarla veya pillerle yapamazsınız.
Bunu kendinizi fiziksel ve zihinsel olarak doğru şekillendirdiğinizde başarabilirsiniz’ diyor.
Beslenme şekli beyni nasıl etkiler?
Beynin temelini oluşturan hipotalamus, insanın iştahını belirliyor. Beynin yöneticisi olarak da
adlandırabileceğimiz ön lob sizin seçim yapmanızı sağlar. ‘Kızarmış patates mi yoksa haşlanmış mı?’ sorusunun
yanıtını beyin veriyor. ABD’deki Baylor Üniversitesi Tıp Merkezi’nden Dion Graybeal kötü beslenmenin damar
hastalıklarına yol açtığını anımsatarak, ‘Damar hastalıkları ömrün kısalması ve beynin algılaması üzerinde
doğrudan etkili. Çünkü damarlar sayesinde beyin hücrelerine oksijen ve enerji gidiyor. O nedenle Akdeniz tipi
beslenilmeli, sigara ve alkol kesinlikle kullanılmamalı’ diyor.
Beynimizi zinde tutmanın püf noktaları nedir?
Uzmanlar zihni aktif ve uyanık tutmanın beynin zinde kalmasına yardımcı olduğunu söylüyor. Böylece beyninizin
düşünsel bölgeleri, muhakeme ve işlem yapma alanları ile görsel-uzamsal bölgeler gibi farklı alanlarını
çalıştırır. Yoğun zihinsel aktiviteler beyni doğrudan olumlu olarak etkiliyor. Geceleri altı ila sekiz saat
arasında uyuyun, bulmaca çözün, müzik dinleyin. Unutmadan başkalarının hayatlarını iyileştirmek için
çabalamak da beyni zinde tutuyormuş!
Beynin iki bölümü ayrı alanlarla ilgilenir mi?
İlgileniyor. Yapılan araştırmalara göre okuma gibi dille ilgili aktivitelerle öncelikli olarak beynin sol,
sudoku gibi sayısal etkinliklerle ise sağ bölge ilgileniyor. Müzik ise her ikisiyle! Türkiye Nörolojik
Bilimler Vakfı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Ertaş, ‘Konuşmanın hakimi sol beyin. Bir örnek verecek olursak,
İtalyan gemicinin sol beyni tahrip oluyor, konuşamıyordu ama şarkı söylüyordu’ diyor.
Bebek anne karnındayken, annenin çok fazla balık tüketmesi bebeğin zekasını etkiler mi?
Türkiye Nörolojik Bilimler Vakfı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Ertaş, balığın tek başına yetmediğini söylüyor:
‘Beyin içinde önemli olan proteinli gıdalar almak, dengeli beslenmek. Hayvansal proteinler önemli. Balık da
yesek et de yesek bağırsakta aynı şekilde açılıyor.
Dolayısıyla anne adayı balık yesin, bebek zeki olsun diye bir şey yok. Balık yağ açısından iyi. Bu annenin
sağlığına faydalı.’
Erkekle kadının beyni farklı mı işler?
Prof. Dr. Mustafa Ertaş, kadın beyninin erkeğe göre 200 gram daha hafif olduğunu söylüyor. Ertaş ‘Tabii bu
başka bir anlama gelmiyor’ diyor. Ertaş’ın verdiği bilgiye göre içsel duygular, cinsellik, hırs erkek
beyninde daha baskın. Kadınların ise matematik ve mantık zekası daha iyi.
Beynimizin yüzde kaçını kullanıyoruz?
Eskiden yüzde 10′unu hatta sadece yüzde 2’sini bile kullandığımız söylendi. Günümüzde sinir bilim ve beyin
görüntüleme tekniklerindeki gelişmeler sayesinde beynimizdeki tüm sinirlerin çeşitli eylemler sırasında
aktive olduğunu görüyoruz. Yani kullanmadığımız herhangi bir sinir ağı bulunmuyor. Herhangi bir darbe ya da
yaşlanma sonucu kaybedilen sinirler sonucu beyin kapasitesinin olumsuz etkilenmesi de bundan.
Aşık olunca beyinin kimyası değişir mi?
Yapılan araştırmalar aşkın beynin kimyasını değiştirdiğini ortaya koyuyor. Londra Üniversitesi Nörobiyoloji
profesörlerinden Semir Zeki, fonksiyonel MRI kullanarak yaptığı araştırmada, 17 kişiye önce sevdiği kişinin,
ardından da arkadaşlarının fotoğrafları gösterilerek, serebral kan akışları izlendi. Araştırmada aşkın,
kişilerdeki muhakeme yeteneğini yitirdiği ve saplantılı kişilik bozukluğuna neden olduğu ortaya çıktı. ‘Aşkın
gözü kördür’ sözü de buradan geliyor.
__________________ Demek ki,gerçekten zorlukla beraber kolaylık da vardır,ŞERH-5
|
Yukarı dön |
|
|
sasha Uzman Uye
Katılma Tarihi: 27 kasim 2009 Gönderilenler: 368
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Erkekle kadının beyni farklı mı işler?
Prof. Dr. Mustafa Ertaş, kadın beyninin erkeğe göre 200 gram daha hafif olduğunu söylüyor. Ertaş ‘Tabii bu
başka bir anlama gelmiyor’ diyor. Ertaş’ın verdiği bilgiye göre içsel duygular, cinsellik, hırs erkek
beyninde daha baskın. Kadınların ise matematik ve mantık zekası daha iyi.
Iyiymis. Guzel tarafi bu eksikligin spor salonunda dahi tamamlanamayacak olusu. :)))
|
Yukarı dön |
|
|
UlulElbab Yasaklı
Katılma Tarihi: 15 kasim 2009 Yer: Micronesia Gönderilenler: 488
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
SAĞ VE SOL LOB
Hem bilimsel hem de spiritüel kaynaklar iki türlü zihin olduğunu, başka bir deyişle insan
beyninin sağ ve sol loblarının tamamen farklı çalıştığını söylüyor. Özetle anlatmak gerekirse:
Beynin sol lobu yaratıcı değildir, teknik konularda kapasitelidir. Bir şeyi ancak öğrendikten
sonra yapabilir. Mekaniktir. Bu lob, muhakemenin, mantığın, matematiğin lobudur. Hesap, akıl ve
düzenin kaynağıdır. Sağ lob ise bunun tam karşıtıdır. Rakamların değil, sözcüklerin, mantığın
değil, duygunun lobudur.
Güzelliğe ve sevgiye duyarlıdır. Çocuk doğduğu zaman sağ lob işlemektedir, sol lob işlemez.
Sonra, dışarıdan aldığı bilgilerle sol lob da işlemeye başlar. Aileden, toplumdan, okuldan
öğrendikleriyle sol lob giderek daha çok aktive olur, enerji sağ lobdan sol loba kayar.
Eğitim sistemleri tamamen bundan ibarettir; sol lobu destekleyip sağ lobu yok etme çabasıdır.
Yedi ile ondört yaşları arasında bu başarılır ve çocuk bir vatandaş haline gelir. Disiplini,
dili, mantığı, düz yazıyı öğrenir.
Okulda rekabet etmeye başlar, egoist olur. Güce, paraya ilgisi giderek artar ve daha da güçlü
olabilmek için nasıl daha iyi eğitim alacağını düşünür, planlar yapar. Ve tabii ki çevresi de
onu destekler. Bu koşullarda sağ lob ancak uykudayken işler, bazen de uyuşturucu alındığında.
Batı’da uyuşturucunun bu kadar ilgi görmesinin tek nedeni eğitim sisteminin sağ lobu tamamen yok
etmeyi başarmış olmasıdır.
Çünkü, Batı fazla eğitilmiştir, yani bir tarafa yüklenmiş, aşırıya kaçmıştır. Uyuşturucunun
çekiciliği, anında vites değiştirmesinden kaynaklanır. Enerji, sol lobdan sağ loba geçer ve
sahte bir mutluluk, coşku, rahatlama hali yaratır.
Zihin o denli aşırı bir uca itilmiştir ki duygusal yoksunluktan kaynaklanan bir isyan ihtiyacı
doğmuştur ve insanlar; sevginin, şiirin, doğanın ve ruha gerçek doyumu veren güzelliklerin
eksikliğini uyuşturucu ile gidermeye çalışırlar.
İnsanlık bu kadar keyifsiz ve coşkusuz yaşamaya daha ne kadar devam edebilir ki? Durum ortada
değil mi? Yetişkinler de mutsuz, çocuklar da. Bir şeylerin değiştirilme zamanı çoktan gelmedi
mi? Sağ lobun işlemesine bu kadar karşı olan eğitim sistemi sizce böyle mi kalmalı?
Çocuklara zihinlerinin iki lobunu da kullanmaları öğretilirse sorun çözülür. Hesap yapmaları
gerektiğinde, yani ticarette ve iş yaşamında sol lob ne kadar gerekliyse hayatın tadını çıkarmak
ve mutlu olmak için de sağ lob o kadar gereklidir. Sağ lob nihaidir, sol lob ise bir araç. Sol
lobun, sağ loba hizmet etmesi gerekir. Amaç, mutlu olmaksa en önemli koşullardan biri budur.
__________________ Demek ki,gerçekten zorlukla beraber kolaylık da vardır,ŞERH-5
|
Yukarı dön |
|
|
sasha Uzman Uye
Katılma Tarihi: 27 kasim 2009 Gönderilenler: 368
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam,
Beynin sol lobunun yaratici olmamasi veya sol lob'un cocuk dogdugunda henuz calismiyor olmasi, bizi cok zaman yanlis degerlendirmelere goturuyor.
Henuz dogmus 10 dakikalik bir bebek dahi, anne memesini agzina ilk aldiginda ogrenmeye baslar. Buradaki en onemli etken koku mekanizmasidir.
Bu sayede hem annesini(kimlik olarak) hem de memeyi agzina aldiginda doyacagini ogrenir.
Iki aylik bir bebek dahi, iki ayri dili farkedebiliyor. Yanisira henuz anne karninda iken dahi, bebeklerin ogrenmelerine dair arastirmalar zaten ilan edilmis durumda..
Sol ve sag loblar birbirinden tamamen bagimsiz gibi calisiyor gibi gorunse de, bu gercek degildir. Birbirleri olmadan calismalari ve isteneni yerine getirmeleri mumkun degildir.
Kaldi ki insan beyninde 5 ana lob bulunmakta.. Ilginc olan ise, bu bes ana lobun, her iki kurede de bulunuyor olmasi(sag ve sol lob)..
-frontal lob-bilincli dusunmek -parietal lob-duygulari islemek -oksipital lob-gorme -temporal lob-ses ve koku algisi -serebellum-duyu -hareket iliskilendirmesi(sinir sistemi)
__________________ sana iyi görünen bir başkasının kötüsüyse ona "gerçek" değil “düşün” denir. gerçekler değişmez ama düşün değişkendir.
|
Yukarı dön |
|
|
UlulEbsar Uzman Uye
Katılma Tarihi: 26 mayis 2010 Yer: Micronesia Gönderilenler: 352
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Nörokimya
dalında uzman olan Prof. Susan Greenfield ;
İnsan Beyni adlı
kitabında, beyindeki bağlantıların sayısına şu ifadelerle değinmektedir:
Eğer
beyinden sadece bir kibrit kutusu büyüklüğünde bir kesit alsaydık, o
yüzeyin üzerinde bir milyara varan bağlantı bulabilirdik.
Beynin dış
katmanı olan korteksi ele alalım;Bu dış katmanda ki
nöronlar arasındaki bağlantıları, saniyede bir bağlantılık bir hızla
saymaya kalkarsak, otuz iki milyon yıl sürer!
Sadece korteksin içindeki
bağlantılardan oluşan farklı bileşimlerin sayısı ise, tüm evrendeki artı
yüklü parçacıkların sayısını aşacaktır!
Susan Greenfield, İnsan Beyni, Varlık Bilim, 2000, s. 91.
Metehan Yazdı:
" Allah her şeyi adetçe belirleyip saymıştır. "
(Cin, 28) "Rabbimiz Yaratıcıların en Güzeli" |
|
|
__________________ Haşr -10
"Rabbimiz, bizi ve bizden önce inanmış olan kardeşlerimizi bağışla; kalbimizi inananlara karşı kin beslemekten koru.
Rabbimiz, sen şefkatlisin, Rahimsin,"
|
Yukarı dön |
|
|
UlulEbsar Uzman Uye
Katılma Tarihi: 26 mayis 2010 Yer: Micronesia Gönderilenler: 352
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
NEW SCIENTIST: "HOLOGRAM BİR DÜNYADA MI YAŞIYORUZ?"
Dünyanın
en ünlü bilim dergilerinden biri olan New Scientist adlı dergi, 27
Nisan 2002 tarihindeki kapak konusunda, okuyucularına önemli bir
bilimsel gelişmeyi aktarmıştır. J. R. Minkel tarafından kaleme alınan
makale "Sahte Evren" başlığı altında ve "Neden Hepimiz Bir Hologramın
İçinde Yaşıyoruz?" kapak yazısı ile yayınlanmıştır.
Bu makalede açıklanan bilimsel tespiti şu şekilde özetleyebiliriz:
Dünyayı bir ışık demeti olarak algılıyoruz, bu yüzden de bu algılara
bakarak maddeyi mutlak gerçek zannetmek büyük bir yanılgı olacaktır. New
Scientist, bilim adamı-yazar J. R. Minkel'in bu önemli konu ile ilgili
şu itirafına yer vermiştir:Şu an bir dergi tutuyorsunuz, bunu katı bir
madde olarak algılıyorsunuz ve siz bunun evrende bağımsız bir şekilde
var olduğunu görüyorsunuz. Etrafınızdaki objeler de aynı şekilde, belki
bir fincan kahve ya da bir bilgisayar, hepsi dışarıda gerçekmiş gibi
görünüyor. Ama hepsi yalnızca bir hayal.
Minkel makalesinde, bazı bilim adamlarının bu fikri "herşeyin teorisi"
olarak adlandırdıklarını söylemektedir. Ayrıca Minkel, bilim adamları
tarafından "herşeyin teorisi"nin, evrenin yapısının açıklanmasında ilk
basamak olarak kabul edildiğini aktarmaktadır.
Söz konusu dergide yayınlanan bu makale, evreni beynimizde bir hayal
olarak algıladığımızı, dolayısıyla bizim maddenin aslıyla muhatap
olmadığımızı açıklayan bilimsel bir kaynaktır.
Bilimsel Dergiler Filmlerde İşlenen Simülasyon Dünya Senaryolarının Gerçek Hayat İçin de Mümkün Olabileceğini İfade Ediyorlar
Dünyaca ünlü bilim dergisi New Scientist'in 27 Temmuz 2002 tarihli
sayısında da "Hayat bir programdır, o zaman silindiniz" başlığıyla
yayınlanan makalesinde Micheal Brooks, Matrix filmindeki gibi simülasyon
bir dünya içinde yaşıyor olabileceğimiz ihtimalini şu sözlerle gündeme
getiriyor:
"Matrix II'yi beklemenize gerek yok. Zaten dev bir bilgisayar
simülasyonu içinde yaşıyor olabilirsiniz... Elbette ki 'The Matrix'
filminin gerçek olmadığını düşündünüz. Çünkü sadece öyle düşünmeniz
istendi."
Makalenin yazarı Micheal Brooks, Yale Üniversitesi'nden Nick Bostrom
adında bir felsefecinin yorumlarına da yer vererek düşüncelerini
destekliyor. Nick Bostrom, Hollywood yapımı filmlerin birçok kişinin
düşündüğünden çok daha fazla gerçeğe yaklaştıklarını düşünüyor. Ayrıca
yaptığı hesaplar sonucunda, bizim de filmlerdeki gibi bir simülasyon
dünya içinde yaşıyor olma ihtimalimizin olduğunu düşünüyor.
"Sahte Evren", "Neden Hepimiz Bir Hologramın İçinde Yaşıyoruz?" başlıklı ve 27 Nisan 2002 tarihli New Scientist dergisi. 11
Mart 2002 tarihli Time'da "Vücut Elektriği" başlığıyla yayınlanan
makalede, dış dünyanın zihnimizde izlediğimiz bir kopya olduğunu
ispatlayan örneklere yer verilmektedir. 11
Mart 2002 tarihli Time dergisinde duyurulan habere göre, yapay görme
sistemi deneylerinde hastanın gözü ve göreceği bir nesne olmamasına
rağmen, suni olarak verilen sinyallerle görüntü görmesi mümkün
olmaktadır. Modern
fiziğin bulguları maddesel evrenin bir algılar bütünü olduğunu
gösteriyor. 30 Ocak 1999 tarihli sayısında bu gerçeği ele alan ünlü
İngiliz bilim dergisi New Scientist'in kapağında şu soru yer alıyor:
"Gerçeğin Ötesinde: Evren, Bilginin Bir Dansı mı ve Madde Sadece Bir
Seraptan mı İbaret? 27
Temmuz 2002 tarihli New Scientist'de "Hayat bir programdır, o zaman
silindiniz" başlığıyla yayınlanan makalede yapay bir dünya içinde
yaşıyor olabileceğimiz ihtimali gündeme getirilmektedir.
__________________ Haşr -10
"Rabbimiz, bizi ve bizden önce inanmış olan kardeşlerimizi bağışla; kalbimizi inananlara karşı kin beslemekten koru.
Rabbimiz, sen şefkatlisin, Rahimsin,"
|
Yukarı dön |
|
|
prangasiz Uzman Uye
Katılma Tarihi: 11 mart 2010 Gönderilenler: 288
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Sevgili UlulEbsar,
Düşüncelerimi şöyle aktarayım..
Ben dünyayı küçümsüyorum... beni büyük olmaya zorlayan dünya.
Fanusun içinde ölüme kadar mahpus.. zoraki mahpus.
Kimi dünyayı büyümsüyor, altında eziliyor.. o kadar ki sonunda dayanmıyor ve mahpusluğuna son veriyor. Oysa ben, zerre değer vermiyorum. Kim bilir, ayakta kalma taktiğidir belkide..
Hep diyorum ya.. bir karanlığın ortasında dönüp duran mavi bir bilye.. bu karıncaların zamanı sayması da gerek.. öyleyse güneşi hem yaşam kaynağı hem ışık kaynağı yapalım.. o bilye üzerindekilerin ihtiyaçlarını da biz belirleyelim ve o ihtiyaçları da onlara sunalım.. yaşayıp dursunlar veya yaşadıklarını sansınlar.. kim bilir?.. Kurşuna dizilmek üzere olan idam mahkumunun sinirlerini, olayla alakasız birine paralel bağlayıp, olayla alakası olmayanın sinir salterini de indirelim.. idam mahkumunun bedeninde dönen her ne ise diğeri de aynen görecek, idam mahkumunun karnı ağrısa diğerinin de ağrıyacak ama arada önemli bir fark var. Mahkumda meydana gelen ağrı miğdesinden beynine giderken, diğer kişide miğdeden bir uyarı gelmeksizin, paralel bağlanan sinirler vasıtasıyla direkt beyne gidecek ve orada miğde ağrısı olarak yorumlanacak.. ve aynı acıyı ikisi de yaşayacak.. peki kurşunları mahkum yediğinde ne olacak? Hani dedik ya, sandalyesinde oturan adamın sinirlerini kapatmıştık ve mahkumdan gelen sinirlere açık idi.. mahkumun yediği kurşunların acısını her ikiside duyacak, hatta metalin tadını damaklarında nefeslerinde bile duyacaklar, sonra mahkumun solunumu durma noktasına gelecek ve diğer kişinin SOLUNUMU DURMUŞ OLMAYACAK.. mahkum son nefesini verirken, tüm algısı bağlantısı kesilecek ve sandalyedeki adam, bir karanlık boşluğa düşecek.. ancak nefes alıp vermeye devam edecek.. çünkü yıkıma uğrayan algılarıdır.. ancak beden yıkımda değildir.. bitkisel hayat.. işte siz sandalyedeki kişiye bitkisel hayatı böylece tattırmış olursunuz, şalteri kaldırıp elektiriğini geri verdiğinizde önce kişilik karmaşası yaşaması bile NORMALDİR. Beyin olanı biteni kaydedecek..
Yani yaşam/hayat/varoluş salt algılara/sinirlere/beynin yorumuna bağlı değildir.. elektiriği çekilen bir bedenin/eşyanın varlığını sürdürme gayreti yaradılışın kanunu olsa gerek.
Gerçekliğe bir şekilde set çekseniz/şaşırtsanız bile var olan, varoluşa devam edecektir.. ms hastalığı, şu tüm bedenin sinirlerini ele geçirip hastayı nihayet yutkunamaz bir duruma bile getiren ve sonu genelde ölüm olan.. tüm o süreç içinde dahi varoluş son ana kadar devam etmektedir..
Evet, bizler üstün bir zihnin yarattığı sistemin içinde bir şekilde var olanlarız.. ve dünyanın gerçek olmadığı ise bir yalan.. saygılarımla
japon damar.
http://www.youtube.com/watch?v=x6bK6nbO7GM
__________________ "Asılan hırsız değil, yakalanandır."
Çek Sözü
|
Yukarı dön |
|
|
|
|