Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Katılma Tarihi: 04 ekim 2006 Yer: Netherlands Gönderilenler: 44
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selam,
32:3 Ama onlar, (o hakkı inkar edenler,) "Onu (Muhammed) uydurdu!" diyorlar. Asla! O, Rabbinden gelen bir hakikat olup senden önce hiçbir uyarıcı ile karşılaşmamış olan (bu) halkı doğru yola gelsinler diye uyarabilmen içindir.
senden önce hiçbir uyarıcı ile karşılaşmamış olan (bu) halkı doğru yola gelsinler diye uyarabilmen için -liyünzire kavmen mâ etéhüm min nezîrin min kablik
Benim anladığım şu:
Hz Peygamber, içinde doğup yaşadığı kuşağı uyarmakla görevlidir. O kuşağa Hz Peygamber'den önce hiçbir elçi yollanıp uyarı yapılmamıştır.
Allah'ın dininde hiç kimseye bir başkasının günahı yüklenmez (35:18). Ahrette size bir tek kendi yapmış olduklarınızın karşılığı verilir(36:54).
Toplumlar da öyle. Her toplum yalnızca kendinden sorumludur.
O halde Hz Peygamber'in kuşağı yanızca kendinden sorumludur. Tıpkı onların ataları olan ve kendilerinden önce gelip geçen her kuşak gibi. Onlara da elçiler yollanmıştır elbet ama yalnızca kendileri ne yaptıysa o sorulacak; peygamberin kuşağı ne yaptıysa o değil.
Hz Peygamberin kuşağına da işte bir elçi yollanmış durumda ama bunlara da yalnızca kendilerinin yaptığı sorulacak.
Onlar bir toplumdu; günahlarıyla sevaplarıyla gelip geçtiler. Bunlar bir toplumdur; günahlarıyla sevaplarıyla geçip gidecek.
Katılma Tarihi: 04 ekim 2006 Yer: Netherlands Gönderilenler: 44
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selam Hasan Akcay,
Onlara da elçiler yollanmıştır elbet ama yalnızca kendileri ne yaptıysa o sorulacak; peygamberin kuşağı ne yaptıysa o değil.
Ayetin sorumluluklarla hic bir ilgisi yok sevgili Akcay. Senden once ifadesine dikkat ediniz lutfen. Burada belirtilmek istenilen bu topluluga daha once hic bir UYARICI nin gelmemis olmasi.
Burada belirtilmek istenilen bu topluluga daha once hic bir UYARICI nin gelmemis olmasi.
Ayetin ayrıntılı aydınlatan yorumu şu:
Hz İbrahim ile peygamberımız arasında çok kuşak var.Bildiğin gıbı Hz İbrahım sadece bir oğlundan Araplar türemiş,bu yüzden bu ifade kullanılmış çünkü yeni bir topluluk arap topluluğu,diğer oğlundansa israil topluluğu.Bu yuzden peygamberımızın yasadığı topluluk yeni bir topluluk yani arap topluluğu.
Ayetin sorumluluklarla hic bir ilgisi yok sevgili Akcay. Senden once ifadesine dikkat ediniz lutfen. Burada belirtilmek istenilen bu topluluga daha once hic bir UYARICI nin gelmemis olmasi.
Üzgünüm ama yanılıyorsun. Ayette daha önce denmiyor; senden önce deniyor - min kablike. Konu, Hz Peygamber, onun kuşağı ve onların ana-babaları.
Benzer bir ifade Ya Sin 6'da var: ataları uyarılmamış olan bilmezler topluluğunu uyarman için -litünzire kavmen mâ ünzire ébâ ühüm fehüm gafilûn. Hz Peygamber'den hemen önceki kuşaktır uyarılmamış olan. Yoksa dört beş kuşak önceki uyarıdan bu kuşağa ne? Bunları bağlayan bir önceki kuşağın uyarılmamış olmasıdır; bu kuşak, bir önceki kuşak uyarılmamış olduğu, dolayısıyla ana-babaları bunları iyi yetiştirmediği için gerçeğin ayırdında değiller -gafilûn.
Uyarma görevini Hz Peygamber yapacak.
Ayetten benim her kuşağın yalnızca kendisinden sorumlu olduğunu anlamamın nedeni bu.
Katılma Tarihi: 04 ekim 2006 Yer: Netherlands Gönderilenler: 44
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selam Hasan Akcay,
Dogru soyluyorsunuz ayette senden once ifadesi var. Iyi okusaydiniz benimde oyle soyledigimi gorurdunuz. (onceki iletide senden onceki ifadesine lutfen dikkat ediniz demistim)
34:44 Oysa (ey Muhammed,) Biz onlara ne baþvuracaklarý vahiyler göndermiþizdir, ne de senden önce bir uyarýcý. ayni ifade buradada var
Benim soyledigimi bana satmayin.
Onceki kusak, dort bes onceki kusak ayrimini bu kadar kisa bir ayetten nasil cikardiniz anlayamadim. Demekki ayetler boyle okunuyormusda haberimiz yokmus. Ayeti egip bukmeyin!
Sevgili arkadaslar,
Konuyu uzatmayacagim. Bakin bu 3 ayettede o toplulugun ILK uyaricisi Hz. Peygamber oldugu belirtilmektedir. Oyleyse Hz. Ibrahimin, Hz. Peygamber den once onlara gelmemistir. Kendisi gelmemis bir Hz. Ibrahim nasil olurda orada KABE yi insaa eder. Bu ne celiski.
22:27 Bunun icindir ki, butun insalari hacca cagir; yaya olarak ve hizli yuruyen her (turlu) binek ustunde, (dunyanin) en uzak koselerinden SANA gelsinler.
Ayetindeki SANA ifadesini gormezden gelip (ki burada insanlar Hz. Peygambere cagriliyorlar) KABE ye olarak yorumlamak, oradaki Haccin anlamini anlayamamis olmak mi Haniflik? Daha hala atalarinin etkisinden kurtulamamis, Hz Ibrahimi Kabenin muteahhiti sanan Hanifler de varmis. Kendinize gelin....
5/90- Ýnananlar, sarhoþ edici maddeler, kumar, kutsal taþ ve türbeler, þans oyunlarý þeytan iþi birer pisliktir. Bunlardan sakýnýn ki kurtulasýnýz
Iyi okusaydiniz benimde oyle soyledigimi gorurdunuz... Benim soyledigimi bana satmayin... Ayeti egip bukmeyin!
Sakin olun. Gördüm. Sizin söylediğiniz şu: Senden once ifadesine dikkat ediniz lutfen. Burada belirtilmek istenilen bu topluluga daha once hic bir UYARICI nin gelmemis olmasi.
Görüldüğü gibi ilkin Senden önce diyorsunuz, ki "min kablike"nin doğru çevirisidir ama hemen ardından değiştirip daha önce diyorsunuz; hem de koyu harflerle vurgulu olarak; oysa yanlış o çeviri.
Sonra o yanlış çeviriden yola çıkarak Hz Muhammed'den önce onun toplumuna hiçbir peygamber yollanmamış olduğunu öne sürüyorsunuz. Yanlış yerden yola çıkanın vardığı yer ne kadar doğru olabilirse sizin yorumuz ancak o kadar doğru olabilir.
Uçuk bir yorum deyip sizi hırpalamak istemedim çünkü sizi zaten başkaları hırpalıyor. İçine düştüğünüz ya da düşürüldüğünüz durum, sizi bilemem ama, beni üzüyor. İzin verirseniz bu nahoş müzakereden ayrılacağım. Hoşça kalın.
Ayetindeki SANA ifadesini gormezden gelip (ki burada insanlar Hz. Peygambere cagriliyorlar) KABE ye olarak yorumlamak, oradaki Haccin anlamini anlayamamis olmak mi Haniflik? Daha hala atalarinin etkisinden kurtulamamis, Hz Ibrahimi Kabenin muteahhiti sanan Hanifler de varmis. Kendinize gelin....
5/90- Ýnananlar, sarhoþ edici maddeler, kumar, kutsal taþ ve türbeler, þans oyunlarý þeytan iþi birer pisliktir. Bunlardan sakýnýn ki kurtulasýnýz
Allah hepimizi sakinanlardan eylesin.
Saygilarimla.
Selam BenF,
Takke düştü anlaşılan:) Safsatıcılık devam ediyor...Ne diyelim sözün güzelini Semazen söyledi/söylüyor
Size safsatasız günler diliyorum...
Son olarak taşa,puta tapan bu sitenin putperestlerini(!) kendi hallerine bırakıp, "benim dinim bana,sizin dininiz size" demeni tavsiye ediyorum.
Diğer din salikleri Tanrıyı putlar vasıtasıyla sembolleştirmişlerdir. Bu putlarla Tanrı'nın herhangi bir sıfatını sembolleştirmek istemişler ve sanatkârane putlar yapmışlardır. Hatta bildiğiniz gibi Hıristiyanlar da haç'a hürmet ederler. Bu haç onlar için, Tanrı'nın bir sıfatını temsil etmektedir. Diğer dinlerde, mesela Brahmanizm'de dört elli bir put varsa bu demektir ki, Tanrı insanlardan daha kuvvetlidir. Hristiyanlarda bunun aksine, Tanrı insanlara karşı olan merhametini günahkar insanlara göstermek için öz oğlu olan Hz. İsa’yı kurban etmiştir. Hristiyan inancına göre Hz. İsa haç'ın üzerinde öldüğü için bu haç, Tanrı'nın merhamet sıfatını temsil eder. Bunların aksine Hz.Adem'le başlayan İslam dini, bir put değil, fakat Allah'ın evini seçmiştir.”
Yukarıdaki alıntı da yazar kendince İslam’ın diğer dinlerden farkını yazmış ama bunun içinde oluşturduğu çelişkiyi görmezden gelmiştir. Tüm dinleri putperestlikle suçlayan yazar, kimin tarafından yapıldığı bile tam olarak bilinmeyen, tarih boyunca birçok kez sel veya çıkan yangınlardan ötürü tekrar inşa edilmek zorunda kalınan kerameti kendinden menkul bir taşa “Allah’ın evi” demek cüretini göstermiştir. Bu taş bazı Sünnilere göre Allah’ın “şanını” simgeler, bazılarına göre ise Allah’ın sembolik olarak kendisidir. Bu, pratik olarak tanrılarını cisimleştirmek için kendilerine putlar yapan ve bunlara tapan özellikle eski çağlarda yaygın olarak görülen putperestlerin tanrılarını somutlaştırma çabası gibidir. Kuran görünmeyene iman etmeyi (2:3) ve her türlü “tapınma” ritüeli yerine insanların Yaratan’a kulluk etmesini emreder.
Eğer Mekke'ye bir gün yolunuz düşerse bu "siyah küpün" odak noktasının güneydoğuda yer alan ve kış güneşinin doğduğu yere bakan Siyah Taş olduğunu göreceksiniz. Bu ayar tesadüfi değildir. Putperestlerin tanrısı Allat bir bereket tanrısıydı ve genelde bereket / verimlilik tanrıları Güneş'le simgelenirdi. Bu örnekte kış güneşinin doğduğu nokta Güneş'in yeniden doğuşunu simgeler.
Daha yakından bakarsanız, Siyah taşı çevreleyen alanın açılmış bir vulva ve bu taşın da vulvadan çıkan taç takmış bir bebek başı şeklinde olduğunu göreceksiniz.
Bu yeni doğan bebeğin başına biraz daha yaklaşın, bunu öpen insanlar göreceksiniz. Neden diye soracak olursanız başı öptüğünüzde günahlarınızdan arınıp YENİDEN DOĞMUŞ gibi olacağınızı söyleyecektir. Biraz daha etrafta dolaşın ve insanların bu küpü 7 kere tavaf ettiğini göreceksiniz. Bunların hiçbiri KURAN'da yoktur ve hepsi putperest Arap geleneklerinin bir kalıntısıdır.
Beyt kelimesini az önce gördük, kâbe ile ilişkilendirildiği bir tek ayet bile yok. Kuran’da beytullah kelimesi ise hiçbir yerde bulunmaz. Kabe Kuran’da 3 yerde geçer, şimdi kelimenin anlamlarına ve geçtiği ayetlere bakalım:
كعب :şişik / bukle / yumru / tümsek / çıkıntı; düğüm; (bitkiler için) eklemli kök; kemiklerin eklem / bağlantı bölgesi (genel olarak ayak bileği); tapuk; (hayvanlarda) tarso; yüksek mevki / asalet / şan / görkem / onur; yükseltilmiş herhangi bir şey; kare / kübik ev / oda; kare şeklinde; Rabi’ah kabilesine ait Mekke’de yapıldığı gibi etrafında dönülen bir tapınak
Kabe kelimesini genel içeriği sadece yiyecek olan Maide (5) suresinde görüyoruz:
5:6 Ey iman edenler! Bağlılığa duracağınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın; başlarınızı meshedin ve ayak bileklerinize kadar [ilel ka'beyn] ayaklarınızı yıkayın.
5:95 Ey iman edenler! İhramlı iken avı öldürmeyin. İçinizden kim onu kasten öldürürse öldürdüğü hayvanın dengi (ona) cezadır. (Buna) Kâbe'ye varacak bir kurban olmak üzere içinizden adalet sahibi iki kişi hükmeder (öldürülen avın dengini takdir eder). Yahut (avlanmanın cezası), fakirleri doyurmaktan ibaret bir keffârettir, yahut onun dengi oruç tutmaktır. Ta ki (yasak av yapan) işinin cezasını tatmış olsun. Allah geçmişi affetmiştir. Kim bu suçu tekrar işlerse Allah da ondan karşılığını alır. Allah daima galiptir, öç alandır. (Diyanet)
AFALLAHÜ AMMA SELEF VE MEN ADE FE YENTEKIMÜLLAHÜ MİNHU Allah geçmişi affetmiştir ve (bu suça) tekrar dönen, Allah ondan intikam alır.
Geçmişte kim ihramlı olarak Kabe’de avlanmıştır? Sözüm ona İslam tarihine göre geçmişte Kabe İNKARCILAR tarafından tavaf ediliyordu.
Maalesef yozlaşma nedeniyle bu ayette geçen gerçek Kabe’yi hiçbir zaman bulamayabiliriz de, ancak 2 seçenek var:
1. Kabe bir nevi hayır dernekleri gibi çalışıyordu (buraya aktarılan yardım paraları ŞİŞİYORDU) ve özel bir isim olarak kullanılıyordu. Ya da "şerefe / onura ulaşan bir hediye" anlamında, hediyenin öldürülen hayvana denk olmasını vurgulamıştır.
5:95 Ey iman edenler! YASAKLI iken av hayvanı öldürmeyin. İçinizden kim onu kasten öldürürse cezası MALLARDAN onun dengidir. YÜKSEK MEVKİ / ŞANA VARACAK bir hediye olmak üzere içinizden adalet sahibi iki kişi hükmetsin. Yahut (avlanmanın cezası), fakirleri doyurmaktan ibaret bir keffârettir, yahut onun dengi oruç tutmaktır. Ta ki (yasak av yapan) işinin sonucunu tatmış olsun. Allah geçmişi affetmiştir. Kim bu suçu tekrar işlerse Allah da ondan karşılığını alır. Allah daima galiptir, öç alandır.
2. Bu ayette de kabe ayak bileği olarak kullanılmış.
بلغ : varmak, ulaşmak; olgunlaşmak; (bir miktar) tutmak, kadar etmek
05:95Ey iman edenler! YASAKLI iken av hayvanı öldürmeyin. İçinizden kim onu kasten öldürürse cezası HAYVANLARDAN / MALLARDAN onun dengidir, HEDİYENİN AYAK BİLEĞİ OLGUNLUĞUNA [baliğal ka'beti] içinizden adalet sahibi iki kişi hükmetsin...
Bu teoriye göre yasak av mevsiminde avlanan kişinin öldürdüğü hayvanın değeri ayak bileğinin olgunluğundan biçilecek ve kişiye buna göre bir ceza verilecektir ya da bu kişi fakirleri doyuracak o da olmazsa oruç tutarak kefaretini ödeyecektir.
Ühılle leküm saydül bahri ve taamühu metaal leküm ve lis seyyarah ve hurrime aleyküm saydül birri ma düntüm huruma vettekullahellezı ileyhi tuhşerun 5:96Hem size hem de yolculara fayda olmak üzere (faydalanmanız için) deniz avı yapmak ve onu yemek size helâl kılındı. İhramlı olduğunuz müddetçe kara avı size haram kılındı. Huzuruna toplanacağınız Allah'tan korkun.
Yasak aylarda deniz avında bir sınırlama yokken kara hayvanları avına sınırlama getirilmiş. Bu ayetlerde açıkça İslam ve peygamber düşmanlarının ahlaksızlıklarına tekrar tanık oluyoruz. Aynı kökten türemiş kelimenin ilkini ihramlı olarak çeviren Arap dini izleyenleri ikincisini ise haram kılındı olarak çevirmiş. Tekrar hatırlatırım Kuran'da ihram diye bir kelime geçmez.
5:97’nin iki uygun çevirisi:
5.97 Allah HARAM SİSTEMİNİN ONURUNU, yasak ayı, hediyeleri ve otoriteleri insanlar için ayakta durur kıldı. Böylece, Allah'ın göklerde olanı da yerde olanı da bildiğini, Allah'ın her şeyi bilici olduğunu siz de bilesiniz.
5.97 Allah (AV İÇİN HAYVANLARIN) AYAK BİLEĞİNİ SİSTEMİN YASAĞI, yasak ayı, hediyeleri ve otoriteleri insanlar için bir DAYANAK [kıyamenlinnas] yapmıştır. Böylece, Allah'ın göklerde olanı da yerde olanı da bildiğini, Allah'ın her şeyi bilici olduğunu siz de bilesiniz.
Allah avlanma yasağını, bunun cezasını insanlar için bir destek olarak yapmıştır. Avlanmada yasak aya uymak gerçekten insanlara faydalıdır. Siyah küp kabenin ise ne avlanmada yasak ayla ne hediyelerle ilgisi yoktur.
02:42Hakkı batıla karıştırıp da bile bile hakki gizlemeyin!
02:174Allah'ın indirdiği kitaptan birşeyi gizleyip de bununla biraz para alanlar muhakkak ki, karınlarına ateşten baska bir şey yemezler ve kıyamet günü Allah onlarla ne konuşur, ne de onları temize çıkarır; onlara sadece pek elem veren bir azap vardir.
09:09Allah'ın ayetlerini az bir değer karşılığında sattılar ve Allah yolundan alıkoydular. Gerçekten bunlar, ne kötü şeyler yapmaktalar!
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma