Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Sadece bayanlar değil, inanan erkeklerde çeşitli alanlarda tacizle karşılaşabilir.
Hepimiz farklı alanlarda çalışıyoruz, gündelik yaşamımızı çeşitli sosyal grupların içinde geçiriyoruz. Şu durumda cilbabla tanınma ve incitinmeme olayı çok zor. Farzedelim ki ben şu anda çalıştığım yerde sıkıntı içerisindeyim, işten çıkmam için bana duygusal, psikolojik baskı yapılıyor, çaktırmadan tabii, bu işler farkettirilmeden olur, Üzülürsün ama neden üzüldüğünü bile anlamazsın. yeni adıyla "mobbing" uyguluyorlar.
bir işyerinde yıldırma/bıktırma saldırılarına uğrayan bir kişi/bayan, bugün kendini kime nasıl tanıtacak? kendi kendine mücadele etmek yönünde de zayıfsa bu kişiye kim sahip çıkacak?
cevap: sadece Allah inancına sahip olmasa da, çevremizdeki duyarlı insanlar... iyilik yapanlar, yardım edenler, insanı önemseyenler...
tacizler çeşit çeşit...
sözün özü: Günümüzde tacize uğramamak için kendimizi tanıtabileceğimiz kişiler yok. her türlü taciz bu ülkede yaşayan herkesin başına gelebilir. Herkes kendi ayakları üzerinde durmasını, tacize müsaade etmemeyi, kendi öğrenecek. Başka yolu yok gibi...
selam ile
__________________ Artık kim tağutu tanımayıp Allah'a inanırsa, o, sapasağlam bir kulpa yapışmıştır; bunun kopması yoktur.
Herkes sakin sakin, uygarca görüşünü açıklamış. Ne güzel. Kendi adıma ben yararlandım; teşekkür ederim. Ama bazı noktalarda farklı düşünüyorum. Açıklamaya çalışayım.
*
Birinci soru: ...bir insan alımlı olduğu için karşı cinsi tahrik eder diye tesettüre girmeliyse her biri en azından Hz Yûsuf kadar alımlı olanerkekler tesettüre neden girmiyor?
Yasemin kardeşimizin cevabı:Sen kaç kadın tanıdın tahrik olduğu erkeğe eziyet edebilecek güçte?
Sevgili Yasemin, önemli olan benim öyle kaç kadın tanıdığım değil, Yüce Allah’ın ne dediği.
Bu cevap kabul edilemez çünkü Yûsuf sûresinde "Kişizadenin karısı Yûsuf’a cinsel tacizde bulundu," diyen Yüce Allah’ı yalancı çıkarıyor.
Hayır! Allah yalan söylemez.
Kadınlar erkeklerin alımlı görüntüsünden o kadar etkilenir ki erkeklere cinsel tacizde bulunurlar, tıpkı kişizadenin karısı gibi. Ve kendilerinden geçip meyve yerine ellerini doğrarlar. Allah’ın söylediği bu.
Yüce Allah doğru söyler – sadakallahu’l azîm.
*
İkinci soru: Taciz suçunu işleyenler kim? Erkekler. Ceza olarak tesettür zindanına atılanlar kim? Kadınlar...
Yargıçların Yargıcı onaylar mı bunu? "Benim kadın içinkadın, erkek için erkekdiyen (2:178)Kuran’ımı niye inkar ettiniz?"demez mi?
Yasemin’in buna cevabı: Eğer erkekler için böyle bir emir olsaydı onuda sorgulardık şüphen olmasın.
Galiba soru anlaşılmamış. Soru her hangi bir emrin var ya da yok olmasıyla ilgili değil.
Soru şu:
Niçin taciz suçunu işleyen erkeklere hak ettikleri ceza verimek suretiyle kadınları taciz etmekten uzak durmaları öğretilmiyor da kadınlar tesettür hapsine tıkılıyor.
Suçu işleyenler erkek, cezaya çarpılanlar kadın. Yargıçların Yargıcı onaylar mı bunu? "Benim kadın için kadın, erkek için erkek (2:178) diyen Kuran’ımı niye inkar ettiniz?" demez mi?
*
Cariyelere cilbabı yasaklamak suretiyle cinsel tacize uğramalarına Yüce Allah’ın onay verdiği iddiasına yasemin’in tepkisi:
Cariyelerin taciz edilmesine onay mı veriyor alemlerin ve o cariyelerin de Rabbi olan Allah. Bu ne saçma bir iddia.
Yasemin’e katılıyorum. Giriş yazımda bunu açıklamıştım:
Düzeltilmesi gereken başka bir iddia da cariyelerle ilgili. Cariyelerin gûya cilbab giymesi yasakmış. Şu rivayetlere bakın:
Halife Ömer tesettüre bürünen cariyelere "Siz hürler gibi mi görünmek istiyorsunuz?!" diye çıkışıp dayak atardı (İbnu'l-'Arabî, Ahkâmu'l -Kur'an: 3/1575)
Cariyelerin cilbab giymesi yasaktı çünkü hür kadınlar gibi görünmemeleri gerekiyordu. (Ibn Kesîr, Tafsîr: 3/519)
Bu rivayetlerde cariye diye geçen ifadenin Kuran'daki karşılığı "ma meleket eyman..."dır. Bakın, Hz Peygamberin hanımları da edinmiş onları: 33:55'te ma meleket eyman ühünne deniyor. Yani Hz Peygamber'in ailesinde de varlar. Aileden onlar, Hz Peygamberin kızları... Siz şimdi ihtimal verir misiniz ki Allah'ın Elçisi, o ahlak anıtı, kızlarına tanınma cilbabını yasak edecek te haytaların cinsel tacizde bulunmasına çanak tutacak?
Hz Peygamber'e çirkin bir iftiradır bu.
Neden iftira ediyorlar? Çünkü aslında bir tanınma aracı olan cilbabıtesettür yani örtünüp saklanma aracı diye çarpıtmak zorundalar. Tesettür pisliğini Allah'ın dinine başka türlü sıvaştıramazlar ki.
*
Yazı çok uzadı; savana ve ABCDF kardeşlerimizin şu görüşlerini ayrı bir yazıda ele alabilir miyim:
58. ayette inananların kadınlarına cilbab giyerek kendilerini bu tacizi yapanlara müslümanım diye tanıtmalarını söylüyor. (savana)
Eğer siz cilbabı günümüzde giyilmesi farzve tacizi önleyen bir giysi olarak anlarsanız cilbabı giymeyen incitilebilir ya da tacize uğrayabilir anlamı çıkar.. (savana)
Günümüzde tacize uğramamak için kendimizi tanıtabileceğimiz kişiler yok. her türlü taciz bu ülkede yaşayan herkesin başına gelebilir. Herkes kendi ayakları üzerinde durmasını, tacize müsaade etmemeyi, kendi öğrenecek. Başka yolu yok gibi... (ABCDF)
Düzeltilmesi gereken başka bir iddia da cariyelerle ilgili. Cariyelerin gûya cilbab giymesi yasakmış.
Sevgili Hasan AKÇAY'ın söylediklerine ek olarak;
En muteber ilmihal kitaplarından birisi olan Ömer Nasuhi BİLMEN'in Büyük İslam İlmihalinde bakın neler yazıyor:
23- Cariyeler (köle olan kadınlar) için avret yeri, erkekler gibi, göbekleri altından dizleri altına kadar olan kısımla karın ve sırtlarıdır. Hür kadınların şeref ve durumları bakımından örtmek zorunda bulundukları organları daha çoktur. Köleler ise, hürriyet şerefinden yoksun ve efendilerinin hizmeti ile meşgul oldukları için, bunlara daha fazla genişlik gösterilmiştir.
58. ayette inananların kadınlarına cilbab giyerek kendilerini bu tacizi yapanlara müslümanım diye tanıtmalarını söylüyor. (savana)
Tabii, bu sizin görüşünüz. Yalnızca görüş diye sunduğunuz sürece her görüş gibi saygıyı hak eder. Ama aslolan, "Allah ne diyorsa o"dur.
Allah, "İnananların kadınları kendilerini müslümanım diye tanıtsınlar!" demiyor; yalnızca "Tanıtsınlar!" diyor -en yu'rafne. Bu önemli çünkü onların içinde inananların Müslüman olmayan kadınları var.
Kuranî kanıt için Nisa 25'e bakınız:
Müminlerin Hristiyan ve Yahudi kadınlarla evlenmesi helal (5:5). Nisa 25'te açıklandığına göre, bağımsız bir mümineyle evlenemiyen bir mümin, "ma meleket eyman üküm"... yani sizin ant içilip sahip çıktığınız bir kadınla evlenecek. Diyelim ki gayrimüslimdir evlendiği o kadın. O eş, İslamı kabul edip dinin koruması altına girince de (iza uhsinne) uygunsuz davranırsa bağımsız müminelere verilen cezanın yarısına çarpılacak.
Kısacası inananların kadınları arasında Müslime olmayanlar var. Onlar da, cilbab giyip inananların kadınları olarak tanınmak suretiyle, tacizden kurtulacaklar.
İşte şimdi "Nasıl bir giysiye bürüneyim ki Müslime olarak tanınayım?" diye soran kardeşlerimiz bunun ayırdında değiller. Sanıyorlar ki cilbab onu giyeni müslime olarak tanıtır. Hayır! Gayrimüslime olarak ta tanıtır. Cilbabın İslam olmakla ilgisi yok.
Cilbab, onu giyenleri inananların kadınları olarak yani devletin sahip çıktığı kadınlar olarak tanıtır.
imla yanlışını giderince doğru ifade: yani sizin ant içip sahip çıktığınız bir kadınla evlenecek. Diyelim ki gayrimüslimdir evlendiği o kadın.
Bu vesileyle şunu söyliyieyim: Nisa 25'te "Hanginiz bağımısz bir mümineyle evlenemiyorsa ant içip sahip çıktığınız genç bir mümineyle evlensin," deniyor -Ve men lem yestati' minküm tavlen enyenkıha'l muhsanati'l müminati fe men ma meleket eyman üküm min feteyat ikümü'l müminat.
Ama bu ayetin Mâide 5 ile birlikte okunması gerekir. O zaman görülür ki müminlerin evlendiği Kitab Ehli gayrimüslimelerin arasında ant içilip sahip çıkılanlar da var. Onlar da inananların kadınlarıdır; onlar da cilbab giyecek.
En muteber ilmihal kitaplarından birisi olan Ömer Nasuhi BİLMEN'in Büyük İslam İlmihalinde bakın neler yazıyor: 23- Cariyeler (köle olan kadınlar) için avret yeri, erkekler gibi, göbekleri altından dizleri altına kadar olan kısımla karın ve sırtlarıdır. Hür kadınların şeref ve durumları bakımından örtmek zorunda bulundukları organları daha çoktur. Köleler ise, hürriyet şerefinden yoksun ve efendilerinin hizmeti ile meşgul oldukları için, bunlara daha fazla genişlik gösterilmiştir.
İslâm dininde kadının kıyafeti ile ilgili olarak zaman zaman sorulan sorular dolayısıyla konu, kurulumuzca ele alınıp incelendi: Nûr Suresi’nin 30. ayetinde, mü’min erkeklerin harama bakmamaları, namus ve iffetlerini korumaları emredildikten sonra 31. ayetinde kadınlarla ilgili olarak meâlen, “Mü’min kadınlara da söyle: Gözlerini (bakmaları haram olan şeylerden) çevirsinler, edep yerlerini korusunlar, -kendiliğinden görünen müstesna- zinetlerini açmasınlar, başörtülerini yakalarının üzerine salsınlar!” buyurulmakta ve ayetin devamında kadınların kendiliğinden görünmeyen zinet yerlerini, kimlerin yanında açabilecekleri belirtilmektedir.
1- HARAMA BAKMAK VE İFFETİ KORUMAK Görüldüğü gibi bu iki ayette hem erkeklerin hem de kadınların harama bakmamaları, edep yerlerini iyice örtülü tutup, iffet ve namuslarını zina, fuhuş ve onlara sebep olabilecek durumlardan korumaları emredilmektedir. Hz. Peygamber (s.a.v) de “...Gözlerin zinası şehvetle bakmaktır...” buyurarak harama bakmayı, göz zinası olarak nitelemiştir. 1- Ancak, gözün harama tesadüfen ilişmesinin kasıtlı bakmak hükmünde olmadığı da hadis-i şeriflerde belirtilmiştir. 2- İslâm alimleri, yukarıda mealleri yazılı ayetlere ve konuyla ilgili hadislere dayanarak, erkeklerin ve kadınların, nikahlı eşleri dışında herhangi bir kimseye şehvetle bakmalarının haram olduğu üzerinde müttefiktirler. Tedavi, şahitlik ve evlenme maksadı gibi, zaruret veya ihtiyaç halindeki bakmalara, fıkıhta belirtilen şartlar ve ölçüler dahilinde müsaade edilmiştir. Fitne tehlikesi ve şehvet korkusu olmamak kaydı ile, gerek erkeklerin ve gerekse kadınların, kendi yakınlarından ve yabancılardan kimselere ve nerelerine bakıp bakmayacaklarına dair hükümler, delilleri ile birlikte fıkıh kitaplarında mevcuttur.3
2- ÖRTÜNME Nûr Suresi’nin 31. ayetinde zikredilen bu emirlerden sonra kadınların örtünmesi ile ilgili olarak da, -kendiliğinden görünenler müstesna- zinetlerini, zinet yerlerini açmamaları ve başörtülerini yakalarının üzerine salmaları emredimiştir. Cahiliye devrinde başını örten kadınlar, başörtülerini enselerine bağlar veya arkalarına salıverirlerdi. Allah Teâlâ, bu ayetle, İslâm’dan önceki bu adeti kesinlikle yasaklayarak mü’min kadınların -kendiliğinden görünen hariç- zinetlerini, zinet yerlerini açmamalarını ve başörtülerini; saçlarını, başlarını, kulaklarını, boyun, gerdan ve göğüslerini iyice örtecek şekilde yakalarının üzerine salmalarını emretmiştir. Hz. Âişe (r.a), “Allah ilk muhacir kadınlara rahmet eyleye! Yüce Allah “Mü’min kadınlar başörtülerini yakalarının üzerine salsınlar!” ayetini indirince, onlar eteklerinden bir parça keserek, onunla başlarını örttüler” der”.4 Yine Hz. Aişe (r.a) bir gün ensar kadınlarından sitayişle bahsederken, buna benzer bir ifade ile, başörtüsü emrine nasıl uyduklarını anlatır.5
3- ÖRTÜLMESİ GEREKLİ OLMAYAN KISIMLAR Örtülmesi emredilen, zinetten istisna edilen ve mücmel olarak geçen “kendiliğinden görünen” ifadesi; ashabdan Hz. Ali, İbn Abbas, İbn Ömer, Enes, tabiîlerden Said b. Cübeyr, Atâ, Mücâhid, Dahhâk, Mücahid; imamlardan Ebû Hanîfe, Mâlik ve Evzaî (r.a)’nin de dahil olduğu İslâm alimlerinin çoğunluğu tarafından; “Yüz ve bileklere kadar eller” olarak tefsir edilmiştir.6
4- ÖRTÜLMESİ GEREKLİ OLAN KISIMLAR Ayetteki “kendiliğinden görünen” mücmel ifadeyi -az da olsa- farklı tefsir eden alimler, kadınların, istisna dışında kalan zinetlerini ve zinet yerleri olan saç, baş, boyun, kulak, gerdan, göğüs, kol ve bacakların örtülmesi olarak anlamışlar ve bunlardan herhangi birini açmalarının caiz olmadığı hükmünde ittifak etmişlerdir.7 Kadınların, bu zinet yerlerini kimlerin yanlarında açabilecekleri ise, ayetin devamında bildirilmektedir. Bu âyet–i kerime nazil olunca, yukarıda rivayet edilen hadislerle de sabit olduğu üzere, ensar ve muhacir kadınların, eteklerinden bir parça keserek, onunla başlarını örtmeye acele etmeleri, Hz. Âişe (r.a)’nın ablası Esmâ (r.a)’nın, ince bir elbise ile Hz. Peygamber (a.s)’ın huzuruna çıktığı zaman, Hz. Peygamber’in “ergenlik çağına gelen bir kadının elleri ve yüzü dışında kalan yerlerini göstermesinin caiz olmadığını” bildirmesi, yine Hz. Peygamber’in, bileklerinin dört parmak yukarısını işaret ederek, “Allah’a ve ahiret gününe iman eden bir kadına, ergenlik çağına gelince yüzü ve şuraya kadar elleri hariç, herhangi bir yerini açması caiz değildir.” buyurması; sözkonusu ayetteki emirlerin vücub için olduğuna, kadınların yukarıda sayılan zinet yerlerini örtmekle yükümlü olduklarına delalet etmektedir.
5- ÖRTÜNMENİN GAYESİ Dinimizin emrettiği örtünmeden maksat, kadının zinetini ve zinet yerlerini eşi veya mahremi olmayan erkeklere göstermemesi ve yabancı erkekler tarafından görülmesine meydan vermemesidir. Bu itibarla örtünün; saçın, ten renginin veya zinetlerin görülmesine engel olacak kalınlıkta, vücut hatlarını göstermeyecek nitelikte olması gerekir.8 Bu konuda, yukarıda meali zikredilen hadis-i şerifler dışında, daha pek çok hadis-i şerif bulunmaktadır.9 Ahzâb Suresi’nin 60. ayetinde de “Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına söyle: (Evden çıkarlarken) üstlerine vücutlarını iyice örten dış elbiselerini giysinler! Bu, onların iffetli bilinmelerini ve bundan dolayı incitilmemelerini daha iyi sağlar.” buyurulmaktadır. Bu ayette müslüman hanımların evlerinden çıkarken, üstlerine vücut hatlarını belli etmeyecek bir dış elbise almaları, ev kıyafeti ile sokağa çıkmamaları emredilmektedir. Nûr Suresi’nin 60. ayetinde ise, yaşlanmış kadınların, 31. ayette örtülmesi emredilen zinet ve zinet yerlerini örtmek kaydı ile (manto, pardesü, çarşaf gibi) dış elbiselerini üstlerine almadan dışarı çıkabilecekleri belirtilerek şöyle buyrulmaktadır: “Bir nikâh ümidi beslemeyen, çocuktan kesilmiş yaşlı kadınların, zinetlerini (yabancı erkeklere) göstermeksizin, dış elbiselerini çıkarmalarında, kendilerine bir vebal yoktur. Yine de dış elbiseli olmaları, kendileri için hayırlıdır.”
NETİCE: 1. Gerek erkeklerin ve gerekse kadınların gözlerini haramdan korumaları, 2. Kadınların, vücudun el, yüz ve ayakları dışında kalan kısımlarını, aralarında dinen evlilik caiz olan erkekler yanında, vücut hatlarını ve rengini göstermeyecek nitelikte bir elbise (örtü) ile örtmeleri, 3. Başörtülerini, saçlarını, başlarını, boyun ve gerdanlarını iyice örtecek şekilde yakalarının üzerine salmaları, dinimizin; Kitab, sünnet ve İslâm alimlerinin ittifakı ile sabit olan kesin emridir. Müslümanların bu emirlere uymaları dini bir vecîbedir.
İslam da örtünme vardır (tesettür) ehli sünnet vel cemaat ittifak
la KUR,AN ve hadislere dayanarak karar vermiştir. Gerisi fikir teatisi zorlama yorumdur burada KUR,AN ayeti Hadis Sünnet ten
örnek vermek konuyu boşuna uzatmaktan başka işe yaramaz.
dolayısı ile islam a (müslüman) tesettürsüzlüğü sokmaya çalışmak çarpıtma dır ayıptır dileyen istediği gibi giyinebilir her kişi özgür iradesi ile karar verir dinde zorlama yok ve kimse kimseye cennete bilet kesmeye hakkı yoktur ama yalan beyanı
tescil olmuş kendinden menkul alim geçinenlere de itibar edilmemesi gerekir saygılar.
Katılma Tarihi: 30 nisan 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 1235
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
selam
Diyanetin açıklaması çelişkili ifaedelerle dolu.Başörtülerinizi yakanızın üstüne vurunuz ifadesini anlatırken dönemin kadınlarının başörtü taktıklarını ama başörtüyü enselerine bağladıklarını iddia ediyor peşinden yazdığı hadisle başörtüsü emrini duyan kadınların eteklerinden bez kesip başlarına bağladıklarını anlatıyor.Dönemin kadınları madem halihazırda başörtü giyiyordu eteklerini kesip ne diye başörtüsü yapmışlar ..
"Ayetteki “kendiliğinden görünen” mücmel ifadeyi -az da olsa- farklı tefsir eden alimler, kadınların, istisna dışında kalan zinetlerini ve zinet yerleri olan saç, baş, boyun, kulak, gerdan, göğüs, kol ve bacakların örtülmesi olarak anlamışlar ve bunlardan herhangi birini açmalarının caiz olmadığı hükmünde ittifak etmişlerdir."
Alimler kadının belirli yerlerinin zinet olduğu hakkında görüş birliğine nasıl varmışlar?Hangi ayette yazıyormuş bu?Nur 31de verilen kendiliğinden görünen müstesnayla kasıtın el yüz ve ayaklar olduğu sonucuna nasıl varmışlar?keyifleri öyle istediği içinmi yoksa ellerinde delillerimi var? yüz niye kendiliğinden görünsün peçe takarsın kendiliğinden görünmez el niye görünsün eldiven giyersin görünmez ayağada çorap giyersin görünmez.
Ayette iffetli olmak emri var her mümin kadın bu emre uymak zorundadır.İffetli olmak için O alimlerin kafalarından uydurdukları giyinme tarzını hiçkimse kabul etmek zorunda değil.
Bir kadının iffetli olma kıstaslarını bırakın kadın kendi belirlesin .Birileri kadına çıkıpta senin iffetin ancak bu şartlarda korunur şunları şunları yap diye talimat vermesin.Kadınlarında aklı ve beyni olduğunu artık anlasınlar.binlerce yıldır devam edem kadına baskı ne zaman bitecek?
__________________ O, yaratıp şekillendiren, âhenk veren ve düzene koyandır
Diyanetin açıklaması çelişkili ifaedelerle dolu.Başörtülerinizi yakanızın üstüne vurunuz ifadesini anlatırken dönemin kadınlarının başörtü taktıklarını ama başörtüyü enselerine bağladıklarını iddia ediyor peşinden yazdığı hadisle başörtüsü emrini duyan kadınların eteklerinden bez kesip başlarına bağladıklarını anlatıyor.Dönemin kadınları madem halihazırda başörtü giyiyordu eteklerini kesip ne diye başörtüsü yapmışlar ..
"Ayetteki “kendiliğinden görünen” mücmel ifadeyi -az da olsa- farklı tefsir eden alimler, kadınların, istisna dışında kalan zinetlerini ve zinet yerleri olan saç, baş, boyun, kulak, gerdan, göğüs, kol ve bacakların örtülmesi olarak anlamışlar ve bunlardan herhangi birini açmalarının caiz olmadığı hükmünde ittifak etmişlerdir."
Alimler kadının belirli yerlerinin zinet olduğu hakkında görüş birliğine nasıl varmışlar?Hangi ayette yazıyormuş bu?Nur 31de verilen kendiliğinden görünen müstesnayla kasıtın el yüz ve ayaklar olduğu sonucuna nasıl varmışlar?keyifleri öyle istediği içinmi yoksa ellerinde delillerimi var? yüz niye kendiliğinden görünsün peçe takarsın kendiliğinden görünmez el niye görünsün eldiven giyersin görünmez ayağada çorap giyersin görünmez.
Ayette iffetli olmak emri var her mümin kadın bu emre uymak zorundadır.İffetli olmak için O alimlerin kafalarından uydurdukları giyinme tarzını hiçkimse kabul etmek zorunda değil.
Bir kadının iffetli olma kıstaslarını bırakın kadın kendi belirlesin .Birileri kadına çıkıpta senin iffetin ancak bu şartlarda korunur şunları şunları yap diye talimat vermesin.Kadınlarında aklı ve beyni olduğunu artık anlasınlar.binlerce yıldır devam edem kadına baskı ne zaman bitecek?
Selam.
dönemin (cahiliye) ile ilk muhacir kadınları bir tutmak abesle iştigaldir onu geç sebeb aralarında bir kere ekonomik fark var bir
de halihazırda başörtüsü var ama takış şekli değişik hiç bir çelişki yok arkaya bağlayacağına başından aşağıya sarkıtacak.
Yüz niye kendiliğinden görünmüş?el ayak da öyle insan yaşamında yüz, el, ayak kendiliğinden görünür normal yaşamda
sosyal ilişkilerde o güne ve yahut bu güne kadar başka bir şeklimi var kastedilenle ne demek istenilen gayet açık anlamak
istemiyen polemik yapmak isteyen öyle söyler NUR suresi 31. ayeti kendiliğinden bir kadının neresinin gözükeceği o zamanın
insanları peygember de dahil öyle anlamışlar doğrusu da o şimdi
peçe takarsın ,çorap giyersin,eldiven takarsın tam bir laf canbazlığı o zaman da arabistanda kadınlar eldivenmi giyiyordu
diye sorarlar. Doğru iffetli olmak her mümin kadın ve erkeğin emir gereği uymak zorunda olduğu kuraldır o alim dediklerine uyma aralarında Peygamber de var 21. yüz yıl sanal aleminden sallamak kolay.
Bir kadının iffetli olup olmadığını bırakalım kendi belirlesin buda
doğru ister görünen kısımlar müstesna isteyen kapansın isteyen
de istediği gibi giyinsin kimseye zorlama baskı olmasın kadına baskı da olmasın kararı onlar versin hür iradeleri ile.
Ahzâb Suresi’nin 60. ayetinde de “Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına söyle: (Evden çıkarlarken) üstlerine vücutlarını iyice örten dış elbiselerini giysinler! Bu, onların iffetli bilinmelerini ve bundan dolayı incitilmemelerini daha iyi sağlar.” buyurulmaktadır. Bu ayette müslüman hanımların evlerinden çıkarken, üstlerine vücut hatlarını belli etmeyecek bir dış elbise almaları, ev kıyafeti ile sokağa çıkmamaları emredilmektedir (DİB, Din İşleri Yüksek Kurulu)
Pes. Allah'ın sözleri ancak bu kadar fütursuzca çarpıtılabilir. Ayetin numarası dahi yanlış.
Bu, onların iffetli olarak bilinmeleri ve bundan dolayı incitilmemelerini sağlar. Ayetin Arapçasında iffetleri olarak ifadesinin karşılığı yok. Yani Allah'ın sözü değil o; Yüksek Din Kurulu uydurup Allah'ın sözlerinin içine sokuşturmuş.
Ayetin o bölümünün Arapçası: Zalike ednâ en yu'rafne... EN YU'RAFNE, bilinmeleri için demek. Bakın, Allah'ın sözleri bir bardak içme suyu gibidir. Sağlıklı, temiz. Siz içine bir kaç damla lağım suyu boca edince o su nasıl pislenir, içme suyu olmaktan çıkarsa Allah'ın sözlerinin içine iffetli olarak gibi bir kaç beşer sözü boca ettiğiniz zaman da o ayet pislenir, Allah'ın sözleri olmaktan çıkar.
Yüzyıllardır Müslümanları böyle kandırıyorlar. Allah'ın sözlerinin içine kendi beşerî sözlerini boca edip "İşte ayet bu!" diyorlar. Öyle bir hinlik ki sağlıklı, temiz suyun içine bir kaç damla lağım boca edip "İşte içme suyu bu!" demekten zerrece farkı yok.
Açıklamada ise pisliğin üzerine tüğ dikmişler: Bu ayette müslüman hanımların evlerinden çıkarken üstlerine vücut hatlarını belli etmiyecek bir dış elbise almaları... Hayır! Müslüman hanımların demiyor Allah; inananların kadınları diyor- nisâi'l müminîn.
Müminlerin Hristiyan ve Yahudi kadınlarla evlenmesi helal olduğuna göre (Mâide 5) bazı inananların eşleri Hristiyan ya da Yahudidir. Ne yapacak o kadınlar; Hristiyan ya da Yahudi kadınlarla evli müminlerin gayrimüslim eşleri yani o nisâi'l müminîn cilbab giymeyecek mi?
Fesübhanallah. Bir ayet ancak bu kadar çarpıtılır.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma